Doksanlarda MTV’nin de etkisiyle enteresan sentezler olduğunu, metal gruplarının rock, alternatif rock/metal veya benzeri farklı anlayışlarla farklı şekillere girdiklerini görüyoruz. PANTERA gibi buna ortak parmak gösteren sayılı gruplar haricinde mainstream kategorisinde anılan pek çok grubun çeşitli tavizler verdiğine tanık oluyoruz.
Bunu en kolay yapan gruplar METALLICA, MEGADETH gibi heavy metale, akılda kalıcı nakaratlara evrilebilecek türde thrash bazlı gruplar olurken, doksanların başında kurulan çeşitli ekstrem karakterli grupların ya melodikleştiğini ya senfonikleştğini ya da endüstriyelleştiğini görmeye başladık.
Diğer yandan İsveç sahnesine yön veren bir numaralı grup diyebileceğimiz ENTOMBED’un 1993 yılında cesur bir adımla içindeki death metal karakterini kırması ve “Wolverine Blues”a imza atmasının ve bunun, yani death metalin groove’la ve blues rifleriyle yumuşatılmasının yapılabilir olduğunu göstermesinin ardından hemşerileri DISMEMBER da 1995’teki “Massive Killing Capacity”de aynı formüle yaslanmış ve açık şekilde ENTOMBED’un çizdiği yolu izlemiş, EDGE OF SANITY bile 1994’teki “Purgatory Afterglow”daki “Blood-Colored”da benzer fikirler üzerinden ilerlemişti.
Kapaktaki GOREFEST adını silip SIMPLY RED, MANIC STREET PREACHERS, BLUR, OASIS, BUSH falan yazsak sırıtmayacak kadar doksanlar alternatif pop/rock albümü havasına sahip bir görselle sunulan “Soul Survivor”, ENTOMBED’un “Wolverine Blues”da yaptığını falan geçerek devasa bir sıçrayışla death metalden delicesine uzaklaştığı bir albüme imza atmıştı. Kimilerine göre grup “Erase”de cepten yemiş ve ortaya özellikli bir şey koyamamıştı ve sebebi bu tarz yorumlardan çok etkilenmeleri mi yoksa başka bir şey mi bilmemekle birlikte GOREFEST resmen kendini çok daha kolay dinlenen, kolay özümsenen ve çok daha fazla gruba benzediği bir düzleme atmıştı.
Adınızda “GORE” ifadesi varken geniş kitlelere nasıl ulaşacaksınız sorusu bir yana, grup tıpkı METALLICA’nın “Load”u çıkardığında kitlesini Musa’nın Kızıldeniz’i ikiye yardığı gibi ikiye bölmüştü. Bir kısım dinleyici death metalden uzaklaşmayı direkt olarak reddederek albümü yerin dibine sokarken, Jan-Chris’in sesinden bu tarz şeyler dinlemek bazılarına da hoş gelmişti.
GOREFEST’in bu albüm özelinde biraz ileri gittiği ve birilerini trigger’layacak radikallikte bir değişime gittiği ortada. Albüm fazlasıyla Amerikanvari, fazlasıyla hard rock ve rock ‘n’ roll hissiyatlı şarkılar barındırıyor. Death metal kimliği tabanda dursa da “Soul Survivor”ı dinlerken AC/DC’den tutun da THIN LIZZY’ye, ilk dönem JUDAS PRIEST’e kadar farklı pek çok farklı ilham kaynağının kokusunu almanız mümkün. Bu elbette ki bir denge işi ve death metalin bu şekilde evrimleşmesinden çok hoşlanılabileceği gibi, bunu son derece irite edici, itici ve sıkıntılı bulanlar da elbet olacaktır. Bu yüzden ki albüme 10 üstünden 10 veren incelemelerle de 10 üstünden 3 veren incelemelerle de karşılaşabilirsiniz.
Ben “Soul Survivor”ın “Mindloss”, “False” ve “Erase”i çıkarmış GOREFEST adlı bir grup tarafından çıkarılmamış olsaydı çok daha fazla sevileceğini, özel hayranları olacağını düşünüyorum. Albüm kendi özelinde gayet güzel, dinlemesi zevkli, pek çok fikirle dolu. Lakin bu adamlar “A great magician I became, so now I’m tricking you, electric poet in you” gibi sözler yazmadan sadece 5 yıl önce “Your intestines fall out, a bloody mess, maggots feasting, eating your lost flesh” diye sözler yazdığından, ister istemez bir eğretilik, konduramamazlık olması doğal.
“Clandestine”den sonra “Wolverine Blues”u ilk duyduğunuzda, “Indecent and Obscene”den sonra “Massive Killing Capacity”yi ilk dinlediğinizde “oha ne güzel lan” dediyseniz, “Erase”den sonraki “Soul Survivor”ı da muhtemelen seversiniz. Grup için de dinleyici için de fazlasıyla kişisel, renkler ve zevklerin son derece geçerli olduğu bir albüm. Bence iyi bir albüm.
freedom baya sevdiğim bir parçadır özellikle enfes sololu girişi, ana riffi, benzersiz vokali, durduk yerde açar dinlerim, fakat grubun diğer hiç bir işine ısınamadım,15 yıldır filan ara ara dur lan bir daha deneyeyim derim arşivde gördükçe, yine olmaz
Daha tek kelime okumadan yazıyom.
Soul survivor albümüne sağ değil ama sol taşşağımı veririm
Dün Baest’in yayınladığı şarkıdan sonra direkt bu albümü açmıştım. Güzel tesadüf oldu. Canlı izleyemediğime üzüldüğüm gruplarda ilk beşe girer.
https://youtu.be/PBH0a19r1X4?si=1e3Dtidm8aHVN5_5
Mindloss u ilk 30 yıl önce dinlemişim. İncelemeyi okuyunca bunu farkettim. Yaşlanmışım.
Death n roll olayı metale dair en iyi şeylerden biri
Gorefest bu albümle bozdu. Düşünsene, erkeksi hissetmek istiyorsun, Gorefest açıyorsun, neler neler beklerken bu çıkıyor.
gözlerim doluyor
freedom baya sevdiğim bir parçadır özellikle enfes sololu girişi, ana riffi, benzersiz vokali, durduk yerde açar dinlerim, fakat grubun diğer hiç bir işine ısınamadım,15 yıldır filan ara ara dur lan bir daha deneyeyim derim arşivde gördükçe, yine olmaz
One of the few bands that have my heart! And from this album, I’ve listened “River” and “Electric Poet” too many times!