# - A - B - C - D - E - F - G - H - I - J - K - L - M - N - O - P - Q - R - S - T - U - V - W - X - Y - Z
Son Haberler
Anasayfa    /    Kritikler
THE HAUNTED – Songs of Last Resort
| 02.06.2025

Hem özüne dönüyor hem tokat manyağı yapıyor.

Kırk dört yıllık ahir ömrümün son yirmi altı yılında, yani yarısından fazlasında en çok dinlediğim gruplardan biri olan THE HAUNTED’dan bahsedecek olmak, benim için herhangi bir gruptan bahsetmekten farklı bir anlam taşıyor. Bunun birkaç sebebi var. En önemlisi, şu anda bu satırları okuyor olmanıza bile 2004 yılında çıkan “rEVOLVEr” albümü hakkında ekşisözlük’e yazdığım bir entry’nin vesile olması. O entry’nin akabinde tanıştığım insanlar vesilesiyle metal basına girmiş ve nasıl olduysa hayatımın her alanı bir şekilde bundan etkilenmişti.

Hayatımda yazdığım ilk albüm yorumunun 2000 civarlarında AT THE GATES – “Slaughter of the Soul” için olduğu da hesaba katarsak Björler kardeşlerin üzerimdeki emeklerinin büyük olduğunu söylersem herhalde abartmış olmam. AT THE GATES dağıldıktan sonra, bir 1997 akşamı internette gezinirken eski AT THE GATES üyelerinin yeni bir grup kurduğu haberini görmem, sonrasında the-haunted.com adresinde konan “Hate Song” demosuyla yerle yeksan olmam… Geçmiş zaman.

Kariyerine son derece gaz, akılda kalıcı bir melodik death/thrash metal kimliğiyle başlayan THE HAUNTED üç kusursuz albümün ardından tarzında bazı değişikliklere gitmiş ve Peter Dolving ile Marco Aro arasında gidip geldiği uzun bir sürece girmişti. Sonrasında grubun Dolving’in yönlendirmesiyle eski agresifliğini terk etmesi, duygusal taraflara girmesi, Anders Björler’in ayrılığı falan derken son on yıldır Anders Björler’siz ve Ola Englund’lu kadrosuyla grup kariyerine devam ediyor.

Ola’yı insan olarak sevsem de FEARED’da yaptıklarının da THE HAUNTED’a olan katkılarının da büyük hayranı değilim. Groovy şeyler yazıyor ve genel olarak da elbette ki yetenekli bir insan, ancak THE HAUNTED’ı THE HAUNTED yapan riflerin Björler sonrasında devam etmemesinden dolayı bir süredir burukluk yaşamakta ve grubu %90 oranında ilk üç albüm odaklı dinlemekteyim.

Bu uzunca açılışın ardından günümüze gelirsek, THE HAUNTED çok da içselleştiremediğim “Exit Wounds” ve “Strength in Numbers”ın ardından şimdi de “Song of Last Resort” ile karşımızda. Ne yalan söyleyeyim, önceki iki albümden dolayı yeni albüm için büyük heyecan duymuyordum ve çıkan single’ları da sadece olumlu yönde adımlar olarak değerlendirmiştim. Nihayet birkaç gün önce albüm çıktı ve o günden beri sürekli olarak dinlememin sonucunda söyleyebilirim ki, “Songs of Last Resort” bence “Versus”tan bu yana, yani son on yedi yıldır çıkan en iyi THE HAUNTED albümü.

Bu düşünceme dair farklı yorumlar olabilir, zira “Versus”, hatta “The Dead Eye” grubun bazı dinleyicileri tarafından geri planda görülüyor. Lakin ben bu iki albümün de THE HAUNTED’ın en iyi şarkılarından bazılarını barındırdığını düşünüyorum ve biraz haklarının yendiğine inanıyorum. Eğer bu iki albüm sizde koşmuyorsa, siz üstteki paragrafın son cümlesini son yirmi bir yıl olarak da değiştirebilirsiniz (“rEVOLVEr”dan da daha iyi olduğunu düşünmeyeceğinizi varsayarak).

“Songs of Last Resort”u bu şekilde görmemin, yani en azından Ola’lı dönemin en iyi THE HAUNTED albümü olduğunu düşünmemin temel sebebi, “Songs of Last Resort”un Ola’nın THE HAUNTED’ın beste karakterini en iyi yansıttığı ve FEARED’daki yazım tarzını THE HAUNTED’a taşımadığı albüm olması. Şarkılar Patrik Jensen (5), Ola Englund (5) ve Jonas Björler (3) arasında eşite yakın düzeyde yazılmış ve üçü de ortak bir THE HAUNTED kimliğini yansıtmayı başarmış.

“Songs of Last Resort” bu yönüyle THE HAUNTED’ın en kavgacı, adrenalinli, ağzından salyalar saçan işlerinden biri ve bunu körlemesine bir agresyonla değil de ne yaptığını bilir bir şekilde yapması albümün bu denli takdir edilir, arkasında durulur ve sevilir olmasını sağlıyor. Bu ne yaptığını bilirliğin temel sebebi grubun ilk üç albümdeki THE HAUNTED köklerine dönmüş olması. Bunu yapmak için kullandıkları şeylerin başında grubun prime döneminde bu kadar iyi olmasını sağlayan başlıca şeyler olan rifle geliyor. Elbette ki bir Anders Björler rifi saniyesinden kendini belli eder ve THE HAUNTED özelinde en çok öne çıkan riflerden de Anders sorumluydu. Ne var ki Jensen de bu albüm için son derece karakteristik, grubun özüne sadık rifler yazmayı başarmış. Esasında THE HAUNTED’a yönelik sevgime ve bağlılığıma baktığımda da bununla bağdaşan bir konu görüyorum. Şöyle ki ilk üç THE HAUNTED albümündeki tüm şarkıları ayıla bayıla gitarla çalıyorken, istisnasız hepsini çalmak istiyorken, albümler devam ettikçe bu şarkıların sayısının giderek azalmaya başladığını görüyorum. Misal gitarımı elime aldığımda “rEVOLVEr”dan sıklıkla çaldığım belki de tek şarkı “All Against All”, “The Dead Eye”dan “Flood”, “The Medication” ve “The Fallout”, “Versus”tan “Pieces” ve “Rivers Run” iken sonraki üç albümde gitarla çalma isteği doğuran bir şarkı olamadı. “Songs of Last Resort”ta ise daha ilk dinlemeden şu rifi çıkarayım, şu şarkıyı komple çalayım diye düşündürten birden fazla şarkı oldu.

Albüme baktığımda THE HAUNTED’ın burada agresifliği ve daha melodik taraflarını bir arada sunduğunu görüyorum. “To Bleed Out” gibi Jensen imzalı ve trafik olarak “Hollow Ground”ı hatırlatan daha melodik şarkıların yanı sıra Jonas Björler’in yazdığı ve MOTÖRHEAD worship’le başlayan “Unbound” gibi şarkılar da var. Diğer yandan “Warhead”de Jensen’in olmazsa olmaz SLAYER referanslarını görüyor, adını görünce ahah diye güldüğüm “Hell is Wasted on the Dead”de ise THE HAUNTED’ın ilk albümündeki Dolving’li hardcore kafalarını anımsatan meydan dayağı tarafına tanık oluyoruz. Aynı boyun kırmalı hardcore groove’larını sonradan SLAYER dokunuşlarıyla ve THE HAUNTED’a özgü arpejlerle renklenen “Collateral Damage”da da duymak mümkün. Yumruk gibi şarkı. Ola’nın yazdığı enstrümantal “Blood Clots”ı “One Kill Wonder”daki “Demon Eyes” gibi kullanan grup, o şarkıdan sonra giren “Urban Predator” manyaklığı gibi buraya da albümün en gaz işlerinden “Salvation Recalled”u koyuyor. Albümdeki enteresan şarkılardan biri de tekinsizliğiyle bana “The Dead Eye” dönemi Dolving’li psikopatlıkları anımsatan ve ana rifi itibarıyla GHOST “Cirice” esintileri taşıyan yine Ola elindne çıkma “Labyrinth of Lies”. Yine “The Dead Eye”, “Unseen” izleriyle başlayan ve albüme adını veren kapanış şarkısının da albümün genelinden farklı duran dinamiklere sahip.

Tüm bu vahşetin daha vahşi, akılda kalıcı bölümlerin daha vurucu olmasını sağlayan unsurların başında Marco Aro’nun esasında çok da karakteristik gibi gözükmeyen ama THE HAUNTED’a çok şey katan acımasız, tavizsiz vokalleri geliyor. Kendisi kral bir abimiz ve Dolving’li dönemi ne kadar çok seviyorsam Aro’lu THE HAUNTED’a da bir o kadar bayılıyorum. Grubun birbirinden ayıramayacak kadar çok sevdiğim üç albümünden ikisi olan “Made Me Do It” ve “One Kill Wonder”da da Aro imzası var. Normalde çok büyük bir Per Möller Jensen hayranıyım ve THE HAUNTED’ın en iyi davullarının ondan çıktığını düşünüyorum. Adrian’ı da AT THE GATES’ten dolayı seviyorum elbet, ancak Möller Jensen’in Lombardoesque tarzından dolayı özellikle ataklar ve yaratıcılık noktasında bence en iyisi o. Yine de 55 yaşındaki Adrian Erlandsson da bu albümde gayet gaz ve eforlu çalıyor ve “Songs of Last Resort”un gücüne güç katıyor. Jonas Björler’in basları önceki THE HAUNTED albümlerine nazaran çok daha ön planda ve özellikle kapanış şarkısında zaman zaman başrole soyunuyor. Gitarlardan yukarıda bahsettim, onlar da özellikle şarkılar arasında akort farklılıklarıyla şarkıların farklı dinamiklerini daha iyi vurgulayabiliyorlar. Albümün büyük kısmı C standart iken 8-11 arası şarkılarda D standart kullanarak sert şarkıları C standart ile daha sert tınlatmayı başarmışlar.

Tüm bunlarla birlikte “Songs of Last Resort” bir THE HAUNTED dinleyicisini çok büyük oranda memnun edecek son derece iyi bir albüm. THE HAUNTED’ı THE HAUNTED yapan dinamiklerin Anders Björler gibi bir allahın yokluğunda bu kadar iyi kullanmaları, Jensen’in önceki iki albüme kıyasla çıtasını yükseltmesi, Ola’nın THE HAUNTED karakterini ilk kez bu kadar iyi yansıtacak şekilde beste yapması ve prodüksiyonundan momentumuna pek çok şeyin yerli yerine oturmasıyla albüm groove’uyla gazıyla duygusuyla meydan dayağıyla her türlü tatmin ediyor, coşturuyor.

Canımsın THE HAUNTED.

8/10
Albümün okur notu: 12345678910 (9.18/10, Toplam oy: 60)
Loading ... Loading ...
etiketler:
  Albüm bilgileri
Çıkış tarihi
2025
Şirket
Century Media Records
Kadro
Marco Aro: Vokal
Patrik Jensen: Gitar, besteler (1, 2, 4, 6, 12)
Ola Englund: Gitar, besteler (3, 7-9, 11)
Jonas Björler: Bas, geri vokal, besteler (2, 5, 10)
Adrian Erlandsson: Davul
Şarkılar
1. Warhead
2. In Fire Reborn
3. Death to the Crown
4. To Bleed Out
5. Unbound
6. Hell Is Wasted on the Dead
7. Through the Fire
8. Collateral Carnage
9. Blood Clots
10. Salvation Recalled
11. Labyrinth of Lies
12. Letters of Last Resort
13. Feeding the Furnace (bonus)
  Yorum alanı

“THE HAUNTED – Songs of Last Resort” yazısına 16 yorum var

  1. Oğul says:

    bu albümden tamamen bağımsız olarak yazıyorum.

    eskiden sitede belli bir grup ne yazılırsa yazılsın gömüp düşük puan veriyordu. şimdi durum tamamen terse döndü. hangi yazıya baksam okuyucu puanı aşırı yüksek. hiçbir albümün birbirinden farkı kalmadı.

    belki bana birkaç kez böyle denk geldi ancak hissiyatımı yazmak istedim.

    Boba Fett

    @Oğul, Opeth’in yeni albüm çıkarmasını bekleyin.

    Scream Bloody Gore

    @Oğul, Ghost’a bakmamışsın.

    Dysplasia

    @Oğul, Obscura’yı bike gömdüj elhamdürillah.

  2. 42 yaşındayım says:

    çok şey yazmak isterimde iş yerindeyim.
    Dolving’li dönem bambaşkaydı.
    O vocal melodileri,nakaratlar.
    Adam grubu bambaşka bir noktaya taşımıştı.
    Sadece müzikal anlamda değil ,karizması,kafa kırıklığı ve hayat görüşüyle de.
    Onun olmadığı Haunted albümleri de iyidir ama onları ara sıra sadece geçmişi yad etmek için açıyorum.Çünkü o müziği yapan çok grup var.

  3. Noumena says:

    Hiçbir zaman azılı bir The Haunted fanı olmadım. Bunun sebebinin istemsizce At the Gates’e haksızlık ediyormuşum gibi saçma bir düşünceden olduğunu düşünüyorum. Ancak ilk defa bir The Haunted albümünü bütünüyle çok sevdim. Ve daha da ilginç olanı albümdeki en sevdiğim 3 parça grubun 3 farklı üyesine ait (4-5 ve 7)

  4. dice says:

    bana hiç geçmedi bu albüm. haunted coverı yapan bir grupmuş gibi geldi hatta. bilmiyorum bu ola’nın riffleri bana hep bir olmamış gibi, yapay gibi geliyor.

  5. Seyfettin Dursun says:

    Albümü sevmeyen taraftayım maalesef. Björler’in besteleri ve birkaç melodi dışında çok fazla “groovy” bir yanı var albümün ve oldukça yapay gelen bir gaz verme haliyle birleşmiş gibi. Ola’nın Meshuggah-vari rifflerini bilhassa yakıştıramıyorum The Haunted’a ve yazıda da belirtildiği gibi davullarda da net bir Möller orijinalliği hissediliyor. Büyük umutlarım vardı, keşke böyle olmasaydı:(

  6. eatthegun says:

    Dolving’li The Haunted’tan ilk albüm dışında pek hazzetmiyorum. İlk 3 albümdeki dümdüz yardıran tarzları hoşuma gidiyor. Björler’lerden alışık olduğumuz riff kalıplarının ve tarzın dışına çıkan albümler Dolving’in vokalleri dahil beni pek sarmıyor. Made Me Do It en sevdiğim albümlerden biri olduğu içindir belki ama Aro’nun sesini daha çok yakıştırıyorum. Bence gayet iyi albüm. Hem Aro’lu ilk 2 albümün tadını veriyor hem de groove olayını iyi kullanmışlar. İlk yayınlanan 2 singleı başta çok beğenmemiştim ama albümde çok daha iyi, akılda kalıcı ve ilk dinlemede çok iyi bulup tekrar tekrar dinlemeden geçemediğim şarkılar var.

  7. OblomoV says:

    Bu ara çok sayıda ortalama kalitede yeni albüm dinledim ve bu albüm de seriyi bozamadı maalesef.

  8. enemyofgod says:

    Albümün ikinci yarısında o kadar üst üste sıkıcı an var ki… Labryrinth of Lies dışında aklımda kalan hiç bir şarkı olmamasıyla birlikte albümün ilk dört şarkısını peş peşe her gün dinliyorum. Albümün tamamında aynı yaratıcılık, akıcılık olsaydı ben de diyebilirdim ki rEVOLVEr’dan beri en iyi albüm ama şu an sadece Exit Wounds ile kafa kafaya diyebilirim.

    Yine de iyi ki Haunted Björler olmadan da mirasını devam ettirebiliyor. 7,5′tan 8/10.

  9. Canoir says:

    İŞTE BU BEE
    İŞTE BUU

    İYYYYYEEEEAAAAĞ 💪
    İYYYYYEEEEAAAAĞ 💪

    8,5/10

  10. Scream Bloody Gore says:

    şimdi buldum okudum ilk defa:

    isveç’in tanrısal grubu the haunted’ın 4. stüdyo albümü. öncelikle bir önceki albüm “one kill wonder” ile isveç grammy’sini alan grup, bu albümde de bir önceki albümün altına düşmemek için epeyce uğraş vermiş gibi gözüküyor.
    öncelikle albüm bugüne kadarki the haunted albümlerine göre biraz daha fazla orta tempo parça içeriyor. ilk albümdeki mükemmel vokalist peter dolving’in geri dönmesi ile, grup adeta yeni bir kimlik bulmuş. açıkçası ben marco aro’yu da çok severdim ama dolving’e de kimse hayır diyemez tabii ki. bence dolving’in sesi the haunted müziğine çok iyi oturuyor ve sonuçta peter’ın dönüşü iyi olmuş.
    ayrıca vokal konusunda söylenebilecek bir olay da, the haunted’ın bu albümünde ilk kez oldukça fazla clean vokal kullanmış olması. peter’ın phil anselmo’yu andıran clean vokalleri albüme renk katmış. hatta bazı şarkılarda sanki bir clean, bir de brutal vokalist düet yapıyormuşçasına söylüyor şarkıları. sürekli sesini değiştirerek bir clean, bir brutal yapıyor. bu sayede konserlerde seyircinin eşlik edebileceği melodik vokalli nakaratlar da albümün kimi parçalarında göze çarpıyor.
    gitarlar da daha önce olmadığı kadar çok clean bölüm içeriyor ancak bu kesinlikle bir yumuşama değil, zira clean gitarların çaldığı ritmler de oldukça sert ritmler. albüme kuşku dolu ve uğursuz bir hava katıyorlar ki, bu da heyecan dozunu arttıran güzel bir ayrıntı olmuş.
    albüm no compromise ile açılıyor ve my shadowa kadar bir an bile sıkmıyor, sürüklüyor, dinleyicinin dinlenmesine izin vermiyor. parçaları tek tek açıklamakta gerek görmüyorum ancak ilk dinleyişte dikkat çeken parçalar; açılışı yapan ve vokaliyle bir anda insanı “the haunted” albümü zamanına gönderen “no compromise”, önceden bildiğimiz 99, vokaliyle şaşırtan ve ağır ağır devam eden abysmal, hardcore parçası gibi başlayıp birden bildiğimiz “the haunted”a dönen sabotage, “the haunted”ın tipik evil soundundan biraz uzak, bluesvari gitar rifflerinin hakim olduğu burnt to a shell, özellikle girişiyle yarıp atan kusursuz all against all, “one kill wonder”dan çıkmış gibi duran enerji bombası liquid burns(the world burns…), pek çok farklı vokal kullanımıyla (clean, brutal, scream, konuşmalar) son parça my shadow.
    şarkılar genelde olduğu gibi bu sefer de 3,4-4,5 dakika arasında. yanlızca son parça yaklaşık 7 dakika sürüyor.
    bu albümde solo oranı biraz azalmış gibi ama olan sololar da oldukça güzel yazılmış sololar. sound bakımından da albüm çok başarılı. özellikle en ön plandaki gitarların arkasından, davul tonu çok güzel ayarlanmış.
    sonuç itibariyle, hiç boş albümü olmayan the haunted, yine başarmış. zaten metal piyasasında bir sonraki albümünden kuşku duyulmayan ender gruplardan biri the haunted. zaten bjorler kardeşlerin elinde bugüne kadar (son 10 yıldır) kötü bir iş çıkmadı.
    kanımca yılın sonlarına doğru çıkmış olsa da, revolver 2004’ün en iyi albümlerinden biri olacak gibi görünüyor. en azından ben son derece mutluyum ve önümüzdeki bir kaç ay sürekli dinleyeceğim 2-3 albümden biri kesinlikle bu olacak.

  11. ismail vilehand says:

    Muazzam bir albüm. Sene sonu listemde banko ilk 10′da olacak gibi gözüküyor şu an.

    Her ne kadar The Haunted özelinde ve bazı kişisel sebeplerden dolayı ağır Peter Dolving fanı olsam da Marco Aro’ya da ayrı hastayım. Tam bir “badass motherfucker” adam. Köpek gibi öfkeli. Kükrüyor resmen.

    The Haunted’dan istenen dayağın maksimumunu veriyor albüm. Bence “Exit Wounds” ve Strength in Numbers”ın toplamından çok daha iyi bir albüm.

  12. hysteresis says:

    Albüme düşündüğümden çok daha fazla geri dönüyorum. Özellikle de sporda One Kill Wonder’dan sonraki favorim oldu. Slaughter of the Soul ve One Kill Wonder introlarını andırarak başlaması da ayrı mutlu ediyor :)

  13. ismail vilehand says:

    MARCO ALLAH RAZI OLSUN

Yorum Yazın

*

"Yaptığım yorumlarda fotoğrafım da görüntülensin" diyorsan, seni böyle alalım.
Pasif Agresif, bir Wordpress marifetidir.