1995 yılında çıkardığı ilk albümü “Vampires of Black Imperial Blood” ile Fransız black metalinin ortaya çıkışında öncü rol oynayan Mütiilation geleneksel black metal standartları içerisinde bu türü temel karakteristiğine sadık kalarak daha “unorthodox” bir hale getirmiş ve böylece her ne kadar aşırı bir popülerlik yakalamasa da 3. dalga black metal hareketinin ortaya çıkmasında da öncü bir rol oynamıştı. Gerek sound, gerekse müzikalite anlamında kendisiyle özdeş ve özgün bir black metal anlayışını ortaya koymayı başaran grup, ilk albümünde olduğu gibi, ikinci albümü olan “Remains of a Cursed, Ruined, Dead Soul” albümünde de kendi karakteristik müziğini etkileyici bir şekilde ortaya koymuştu. 2. albümünden sonra black metal sahnesinin gerçek black metal ruhundan uzaklaşmasına bir tepki olarak Mütiilation’ı sonlandırdığını açıklayan Meyhna’ch daha sonra radikal bir şekilde fikir değiştirerek 3. albümü “Black Millenium (Grimly Reborn)” ile geri dönüp “trve” black metalin henüz ölmediğini ilan etmiş ve pek çok hayranına göre kendi standardındaki en üst düzey albümü yapmıştı. Bu albümün ardından da hız kesmeyen Mütiilation, 2003 yılında 4. stüdyo albümü “Majestas Leprosus”u çıkardı.
“Majestas Leprosus” her ne kadar statü ve etki açısından özellikle grubun ilk 3 albümünün gerisinde kalsa da müzikal açıdan kesinlikle bir gerileme değil, tam tersine bir olgunlaşma ürünüydü. Mütiilation’ın ilk 3 albümde ortaya koyduğu müzikal yapı ve elde ettiği tecrübe, bu albümde belki önceki albümlerdeki kadar vahşi ve kaotik haliyle değil, fakat kendi yapısının oldukça ideal, belirgin ve “olmuş” bir biçimi olarak ortaya çıkmıştı. Mütiilation ilk iki albümündeki black metal standartları için bile aşırı kötü olan ve müziği baltalayan prodüksiyon sorununu 3. albümünde old-school sound’dan taviz vermeden iyileştirmişti. “Majestas Leprosus”ta da prodüksiyonun yine modern olmaktan son derece uzak olmakla birlikte geleneksel black metal karakteristiğini belirgin şekilde yansıtan ve müziğin yapısını geleneksel old-school black metal hissiyatı içerisinde sunan bir yapıda olduğunu görüyoruz. Prodüksiyondaki bu iyileşme (daha doğrusu güçlendirme) müziğin karakterini geleneksel black metal yapısı içerisinde daha belirgin ve algılanabilir bir şekilde ortaya koyarak kirli sound içerisindeki bu müziği oldukça dinlenebilir kılıyor ve sound’un kendisi de müziğin başat bir unsuru olarak ortaya çıkıyor. Prodüksiyon açısından albümün en belirgin ve başarılı yönü, Mütiilation’ın gitardaki karakteristik paslı jilet sound’unun kirli yapısının fazla soğurulmadan, çok daha doğrudan duyulabiliyor olması. Bu durum, grubun karakteristik müziğinin hem sound hem müzikalite olarak çok daha net ve dolaysız algılanmasını sağlıyor.
Şarkı yapılarına baktığımızda ise Mütiilation’ın kendi özgün karakterini koruduğunu ve her ne kadar ilk üç albümdeki kadar vahşi ve çarpıcı olmasa da müzikal anlamda olgunluğa ulaşıp kendi karakteristik müziğinin son derece belirgin bir halini ortaya koyduğunu görüyoruz ki, albümün başarısı da temelde buradan kaynaklanıyor. Mütiilation’ın yine black metalin geleneksel bir unsuru olan seri tremolo riflerle geleneksel black metal için aykırı kabul edilebilecek rif yapılarını bir araya getirdiğini, bununla birlikte bu birlikteliğin sadece farklı ve ayırt edilebilir parçaların eklemlenmesi olarak değil, bunların bir kaynaşması şeklinde de ortaya çıktığını görüyoruz. Mütiilation’ın en temelde çok iyi yaptığı şeylerden biri, kullandığı herhangi bir rif karakteristik olarak geleneksel anlamda black metale ne kadar aykırı görünürse görünsün bunu her zaman black metalin akışkanlığı içerisinde sunabiliyor olması.
Bestecilik açısından ise Mütiilation’ın yine alışılagelmedik akor yapıları ile temel yapıda akorların bir araya getirilmesiyle hissiyat anlamında kötücül, lanetli, uğursuz bir çağrışım yaratıyor. Parçalarda yine geleneksel black metal yapısına entegre edilmiş farklı yapıda rifler, melodiler, keskin geçişler, ani rif ve tempo değişimleri görüyoruz. Ancak avangart kabul edilebilecek bu durum, Mütiilation’ın bu farklı kısımları adeta yapboz gibi bir araya getirme yeteneği sayesinde asla bir hissiyat kopukluğuna ya da modern anlamda müziğin temel karakterini değiştiren bir avangartlaşmaya yol açmıyor. Böylece parçalar, uyumsuz kısımların bir araya gelmesinden değil, farklılıkları belirgin olsa da bir araya geldiklerinde birbirlerini tamamlayan unsurlardan, bu unsurların harika bir uyum ve akışkanlık içinde hareket etmelerinden oluşuyor. Davul genel olarak tekdüze ritimlerle akışkanlığı sağlayıp gitarı destekler bir yapıda, fakat özellikle ilk iki albüme kıyasla daha hissedilir olması açısından daha iyi bir dinlenebilirlik sunuyor. Meyhna’ch’ın daha olgun ve oturaklı hale gelen vahşi vokalleri de albümün geri kalanıyla birlikte Mütiilation müziğinin oldukça ideal formda bir sunumu olarak kendini gösteriyor.
“Majestas Leprosus” Mütiilation’ın kendi karakteristik müziğini koruyarak olgunlaştırdığı, belki grubun ilk 3 albümündeki kadar çarpıcı olmasa da Mütiilation müziğinin son derece belirgin, ideal ve anlaşılır bir örneği olan ve bunu kendi standartlarındaki istikrarını sürdürerek müzikal anlamda yine üst düzey bir yaratımla ortaya koyduğu bir albümü.
Şarkılar 1. Introducing the Plague
2. Tormenting My Nights
3. Destroy Your Life for Satan
4. Bitterness Bloodre
5. Majestas Leprosus
6. Beyond the Decay of Time and Flies
7. The Ugliness Inside
8. If Those Walls Could Speak
9. Words of Evil