Takvimler 2022’yi gösterdiğinde bir Mayıs sabahı basket sahasına gitmiş müzik dinleyerek basket oynamaya hazırlanıyordum. O dönem çıkan yeni MALEVOLENCE albümü “Malicious Intent”i dinleyecek, bir yandan da o turnike senin bu boyalı alan benim takılacaktım. Esas amaç basket oynamaktı, fonda da MALEVOLENCE olacaktı.
Albüm başladı ve daha üçüncü şarkı çalarken fark ettim ki o sırada yapmakta olduğum şeyin ana öznesi MALEVOLENCE olmuştu bile. Ben yeni MALEVOLENCE albümünü dinliyor, esas odağımı ona veriyor, bir yandan da potaya şutlar sallıyordum.
MALEVOLENCE müziğindeki hayvanlığının altını epey yoğun bir duyguyla dolduruyordu ve özünde ayı gibi müzik yapmalarına rağmen yeri geldiğinde yüreklere hitap etmeyi, acılara gark olmayı da pek iyi biliyorlardı ve bu da sadece gaz bir müzik dinliyor olmanın ötesine geçilmesini sağlıyordu.
Bunun sebebini görmek için MALEVOLENCE’ın ilham kaynaklarına bakmamız gerekiyor. Adamlar groove metal, thrash metal, hardcore, sludge metal gibi farklı türleri bir potada eritiyorlar ve bu türlerin en baba isimlerini referans alarak ortaya bütünlüklü bir müzik çıkarıyorlar.
MELVOLENCE’ın olmasaydı olmazdık noktasındaki grubu PANTERA ve sonrasında PANTERA ekolünü devam ettiren diğer oluşumlar. PANTERA’nın blues gamlarından ilerleyen riflerini son derece etkin kullanıyorlar ve bunu şiddetli anlarında LAMB OF GOD’vari thrash metal olaylarıyla, kırılgan anlarında ise CROWBAR’sı damarlıklarla perçinliyorlar.
Bu pencereden bakarak MALEVOLENCE’ın olayının büyük bir yüzdesini bu şablondan işleyebiliriz. Grup “Blood to the Leech”te görüldüğü üzere LAMB OF GOD’vari groove’lardan fazlasıyla yararlanıyor. Rif karakteri olarak LAMB OF GOD gibi SLAYER çizgisine yaklaşmıyor, ancak misal LAMB GOF GOD’ın “Grace”te kullandığı türde çok notalı görece kompleks groove’lar ve bunları daha da gaz hâle getiren twin pedal davullarla ortalığı yıkma yoluna gidiyorlar.
Bana kalırsa “Where Only the Truth is Spoken”ın en dişli, en cezbedici taraflarından biri bahsettiğim bu agresif, üst düzey gitar kullanımı sunan rifli kısımlar. Diğer yandan çok daha minimal, o bluesy, southern PANTERA kimliğine yüklendikleri anlar da ziyadesiyle fazla. Hatta kimileri grubun bu CROWBAR worship’ini fazla bile bulabilirler. Ama MALEVOLENCE böyle bir grup; sadece gaz olmakla yetinmiyor, sıkıntılarını da ortaya dökmeye çalışıyor. Bana kalırsa bu albümde bu “hardcore’cu PANTERA/CROWBAR” karakterini önceki albüme kıyasla daha agresif bölümlerle süslemişler; açılış şarkısında ve “If It’s All the Same to You”da olduğu gibi. Böyle olunca da albümün belirli bölümleri bana “Malicious Intent”teki MACHINE HEAD karakterinden ziyade “Sacrament“/”Wrath” dönemi LAMB OF GOD çizgisine yaklaşmış gibi geliyor.
Grubun bu dengeyi albüme iyi yaydığını düşünüyorum. Birden fazla tarzdan besleniyorlar ve bunları birbirlerini öne çıkaracak şekilde yansıtmayı başarıyorlar. Misal “In Spite” şarkısı buna güzel bir örnek. HATEBREED’vari bir hardcore şarkısı olarak başlıyor, otuzuncu saniye itibarıyla groove metale geçiyor, bir buçuk dakika biterken de CROWBAR’vari nakaratıyla yine farklı bir karaktere bürünüyor. İkinci yarısından sonra ise bu şarkıda gruba konuk olan LAMB OF GOD vokalisti Randy Blythe ile bir harman yaparak olayı kapatıyor.
Bu karakter albümün tamamına yakınına hâkim olsa da bazı şarkılarda farklı fikirlere de rastlıyoruz. Mesela melodik yapısından dolayı belki klip çekilebilir diye düşündüğüm “Heavens Shake” albümün geneline kıyasla bilinçli olarak daha basit yapılı şekilde yazılmış izlenimi veriyor. Hatta bu şarkının bpm’ini düşürerek ve vokalleri sakinleştirerek büyük oranda bir KINGDOM OF SORROW şarkısına bile evriltebiliriz sanki. Kapanıştaki “With Dirt from My Grave”in ilk otuz saniye itibarıyla “Tempo of the Damned” sonrası EXODUS’a çok benziyor olması gibi birtakım renkler de yine albüme lezzet katan fikirler arasında.
Böylece albüm hem camı çerçeveyi hem de kalbimizi kırarak sona eriyor. MALEVOLENCE’ın çok iyi bir grup olduğunu zaten biliyoruz. On gün kadar önce albümü ilk kez dinlerken, üçüncü şarkı bittiğinde kafamda uyanan düşünce “çok net sikmişler” olmuştu, zira gitar kullanımının “Malicious Intent”e göre daha etkin hâle geldiğini, daha kazımasyon riflere geçiş yaptıklarını düşünmüştüm. Albüm ilerledikçe orta tempolu bölümlerin ve duygu yoğunluğunun da arttığını gördüm ve grubun bu tarz bir dengeyi amaçladığını fark ettim. Bana kalırsa “Malicious Intent”in geneli daha meydan dayağı hüviyetindeydi ve aralara damar dokunuşlar giriyordu. “Where Only the Truth is Spoken”da ise grubun dinamikleri daha ayrıştırılmış ve tane tane karşımıza çıkıyor. Bazı şarkılar çatır çatır parmak egzersizi ve boyun kırma fırsatı sunarken bazıları ise iyice kederli sludge kafasında CROWBAR’laşıyor, KINGDOM OF SORROW’laşıyor.
Böyle olunca da MALEVOLENCE hem gazını hem de duygusunu bir arada verme konusunda günümüzün en heyecan verici oluşumlarından biri olduğunu “Where Only the Truth is Spoken”da bir kez daha kanıtlamış oluyor.
Kadro Konan Hall: Lead vokal, gitar
Alex Taylor: Vokal
Josh Baines: Gitar
Wilkie Robinson: Bas
Charlie Thorpe: Davul
Konuk:
Randy Blythe: Vokal (9)
Şarkılar 01. Blood To The Leech
02. Trenches
03. If It’s All The Same To You
04. Counterfeit
05. Salt The Wound
06. So Help Me God
07. Imperfect Picture
08. Heavens Shake
09. In Spite
10. Demonstration Of Pain
11. With Dirt From My Grave
Malicious Intent’in bende yeri çok ayrı, büyük bir bağ kurdum o albümle fakat Where Only the Truth is Spoken’in de altta kalır bir yanı yok, müthiş iş çıkarmışlar. Malevolence’ın bünyeye yüklediği adrenalin bambaşka.
Gaz, groove, teknik riffler falan hepsi çok iyi ama ben Konan Hall’un vokallerine hiç dayanamıyorum. Keşke Periphery gibi, albümlerinin vokalsiz hallerini de salsalar Spotify’a.
Gerçek hayatta kadın memesi görmemiş, memeye dokunmamış, yalamamış sinir küpü tipsiz beceriksiz inceller dinlemesin. Bu albümün enerjisi ve hüznüyle karışık ruh haline dayanamayıp kendi siklerini bahçe makası ile kesmek durumunda kalırlar.
O değil de, meme muhteşem bir şey…meme sevmeyen ibnedir.
çok sikik bir vokal ya. hele ki trenches’in hemen başındaki gibi müziğin durup börbör sik sok şeylerden bahsederek yapılan hardcore vokalleri duyunca ”yav kardeşim allah aşkına kalk siktir git şurdan” diye yaşlı gibi tetikleniyorum. müzik eh işte bir önceki albüm de öyleydi, basmakalıp şeyler, baygınlık getiren breakdownlar. anasının nikahına kadar drop tuning yaptınız sanki şahtınız da şahbaz oldunuz keraneciler. zaten genel olarak hardcore’a yanlayan her şeye mesafeliyim, sitede de ayılıp bayılanı çok.
hardcore soytarıları metali öldürmeye çalışıyor, vallahi biz manowar’dan razıyız.
@Erhan, tekrardan false metal-true metal ayrımını getirdiğimizde çok kelleler gidecek sen de artık ölüm listemizdesin geçmiş olsun şeker kardeşim.
angel of death’in ya da i am the black wizards’ın rifflerini ukuleleyle bile çalsan metaldir, malevolence özelinde söylemiyorum ama mesela slaughter to prevail gibi gruplar tamamen prodüksiyon ve elektroniğin gücüne yaslanıp breakdown çalmaktan başka bir şey yapmıyorlar. mahallenin delisi gibi neyin metal neyin metal olmadığıyla alakalı manifesto yazmak istemem ama söylediğimi mutlaka anlayan insanlar vardır. boş agresyonu sevmiyorum sadece müzikte. bu sene peelingflesh izledim canlı. o konserden sonra büyük düşman oldum metaldeki bu anlamsızlığa.
@Godless Killing Machine, Kolay gelsin kardeşim benim sana iyi kelle almalar. Adımı arama kutusunda aratıp metalin hangi tarafında olduğumu gör de ona göre kellemi al. ;D
@Godless Killing Machine, gerçekten Peelingflesh şu sıralar brutal death metalin zirvesinde. İlaveten Snuffed on Sight, Bodybox da son zamanların zirve isimleri. Bu sene Vulvectomy ile Bodybox combosu dinlediğim zaman diliminde davranışlarımda değişmeler oldu, fazla slam dinlemek psikopatlığı fena tetikliyor, belli yaştan sonra dikkat etmek lazım. USA’de hardcore konserleri metal konserlerinden daha sert, arbedeli oluyordu, o tayfa pure metal tayfasından (Slayer fanları hariç, onun da konserlerdeki o pis bakışlı sakallı kaslı dövmeli kamyoncu psikopat tayfası) daha agresif benim zamanında gözlemlediğim.
@Godless Killing Machine, hardcore konusunda söylediklerin için bir şey diyemem, tamamen kişisel zevk/keyif meselesi fakat şu cümlenin altına net kaşe imza. Tespit gibi tespit cidden:
“angel of death’in ya da i am the black wizards’ın rifflerini ukuleleyle bile çalsan metaldir”
@Godless Killing Machine, Muhtemelen senden daha az mesafeliyim, bu elemanların bir önceki albümünü severek dinlemiştim. Ama genel olarak ‘hedecore’ gruplarının kanser olduğu su götürmez bir gerçek. Hele yaptığın tespit zaten çok kelleler aldı.
Counterfeit’in 02:10’dan itibaren başlayan kısım sırasında sikiş yapıyorsanız biraz mola verin. Ölümlü sikiş kazası yaşyabilirsiniz, başınızı derde sokup partnerinizi riske atmayın. Nasıl bir kaza dediğinizi duyar gibiyim, şöyle; tam o bölüm başladığında g3 tüfeği gibi boşalma durumunuz olabilir, sperm partnerinizin vücudunu delip geçebilir. Aman Allah korusun yareppim.
Bu sene içerisinde en çok dinlediğim grup:
Malevolence. İkincisi “Volbeat”.
Bu sene içerisinde en çok dinlediğim albüm: Where Only the Truth is Spoken. İkincisi “Dormant Ordeal – Tooth and Nail”.
Bu sene içerisinde en çok dinlediğim şarkı: “Dormant Ordeal – Dust Crown”. İkincisi “Malevolence – Salt The Wound”.
Pantera ve Crowbar kanalından girip perişan etti beni bu adamlar. Şu an Malevolence gözümde dünyanın en iyi aktif gruplarından biri. Uykumda ölmek yerine ertesi güne uyanıp son ses bangır bangır dinlemek istediğim müzik tam olarak bu.
Rakı çok severim diye ortada gezinip, rakıyı yudumladıktan sonra daha yutmadan gözlerini kısıp, masadaki tüm mezelerden ağzına tıkıştıran, rakının tadını bu şekilde bastırmak için mücadele veren zarganalar dinlemesin.
Bite my tongue and hold my final breath,
Salt the wound and rip the heart from my chest!
10/10
Malicious Intent’in bende yeri çok ayrı, büyük bir bağ kurdum o albümle fakat Where Only the Truth is Spoken’in de altta kalır bir yanı yok, müthiş iş çıkarmışlar. Malevolence’ın bünyeye yüklediği adrenalin bambaşka.
Gaz, groove, teknik riffler falan hepsi çok iyi ama ben Konan Hall’un vokallerine hiç dayanamıyorum. Keşke Periphery gibi, albümlerinin vokalsiz hallerini de salsalar Spotify’a.
10 10 10. Hayvan gibi albüm. Malicious Intent’ten daha çok beğendim. Daha Counterfeit’te öldürüyor geri kalanında tamamen dümdüz ediyor.
Albüm kötü değil gayet iyi de daha düz gibi şarkılar önceki albüme göre
Malicious Intent bunu tokatlar
8/10
Gerçek hayatta kadın memesi görmemiş, memeye dokunmamış, yalamamış sinir küpü tipsiz beceriksiz inceller dinlemesin. Bu albümün enerjisi ve hüznüyle karışık ruh haline dayanamayıp kendi siklerini bahçe makası ile kesmek durumunda kalırlar.
O değil de, meme muhteşem bir şey…meme sevmeyen ibnedir.
Reign of Suffering en iyisiydi, en iyi ile başladılar, çıtayı düşürmediler helal olsun. Southern havasından uzaklaşıp daha sert takılmışlar bunda.
22.06.2025
@Scream Bloody Gore, Geçen ay çıkan Desolated, “Finding Peace” albümü ile beraber dinleyince iyi kombo oluyor.
22.06.2025
@Scream Bloody Gore, Off üstad nereden önerdin bunu ya.. Yemin ederim gergedana döndüm aq… Sound çok fena..
22.06.2025
@eatthegun, sokakta taskafa tıraşlıları çivili sopa ve muştu ile dövmeye çıkmadan önce dinlenecekler listesinden :)
23.06.2025
@Scream Bloody Gore, Kitle imha silahı harbiden.
çok sikik bir vokal ya. hele ki trenches’in hemen başındaki gibi müziğin durup börbör sik sok şeylerden bahsederek yapılan hardcore vokalleri duyunca ”yav kardeşim allah aşkına kalk siktir git şurdan” diye yaşlı gibi tetikleniyorum. müzik eh işte bir önceki albüm de öyleydi, basmakalıp şeyler, baygınlık getiren breakdownlar. anasının nikahına kadar drop tuning yaptınız sanki şahtınız da şahbaz oldunuz keraneciler. zaten genel olarak hardcore’a yanlayan her şeye mesafeliyim, sitede de ayılıp bayılanı çok.
hardcore soytarıları metali öldürmeye çalışıyor, vallahi biz manowar’dan razıyız.
22.06.2025
@Godless Killing Machine, -1000 Aura. Yazılıdan 100 alan adamı sözlüden bırakır şu sözler.
22.06.2025
@Erhan, tekrardan false metal-true metal ayrımını getirdiğimizde çok kelleler gidecek sen de artık ölüm listemizdesin geçmiş olsun şeker kardeşim.
angel of death’in ya da i am the black wizards’ın rifflerini ukuleleyle bile çalsan metaldir, malevolence özelinde söylemiyorum ama mesela slaughter to prevail gibi gruplar tamamen prodüksiyon ve elektroniğin gücüne yaslanıp breakdown çalmaktan başka bir şey yapmıyorlar. mahallenin delisi gibi neyin metal neyin metal olmadığıyla alakalı manifesto yazmak istemem ama söylediğimi mutlaka anlayan insanlar vardır. boş agresyonu sevmiyorum sadece müzikte. bu sene peelingflesh izledim canlı. o konserden sonra büyük düşman oldum metaldeki bu anlamsızlığa.
22.06.2025
@Godless Killing Machine, Kolay gelsin kardeşim benim sana iyi kelle almalar. Adımı arama kutusunda aratıp metalin hangi tarafında olduğumu gör de ona göre kellemi al. ;D
23.06.2025
@Godless Killing Machine, gerçekten Peelingflesh şu sıralar brutal death metalin zirvesinde. İlaveten Snuffed on Sight, Bodybox da son zamanların zirve isimleri. Bu sene Vulvectomy ile Bodybox combosu dinlediğim zaman diliminde davranışlarımda değişmeler oldu, fazla slam dinlemek psikopatlığı fena tetikliyor, belli yaştan sonra dikkat etmek lazım. USA’de hardcore konserleri metal konserlerinden daha sert, arbedeli oluyordu, o tayfa pure metal tayfasından (Slayer fanları hariç, onun da konserlerdeki o pis bakışlı sakallı kaslı dövmeli kamyoncu psikopat tayfası) daha agresif benim zamanında gözlemlediğim.
25.06.2025
@Godless Killing Machine, hardcore konusunda söylediklerin için bir şey diyemem, tamamen kişisel zevk/keyif meselesi fakat şu cümlenin altına net kaşe imza. Tespit gibi tespit cidden:
“angel of death’in ya da i am the black wizards’ın rifflerini ukuleleyle bile çalsan metaldir”
25.06.2025
@Godless Killing Machine, “zaten genel olarak hardcore’a yanlayan her şeye mesafeliyim…”
Al benden de o kadar 🤮
25.06.2025
@Emre Görür, Pantera > Deftones > Céline Dion > Manowar > Iron Maiden
25.06.2025
@Godless Killing Machine, Muhtemelen senden daha az mesafeliyim, bu elemanların bir önceki albümünü severek dinlemiştim. Ama genel olarak ‘hedecore’ gruplarının kanser olduğu su götürmez bir gerçek. Hele yaptığın tespit zaten çok kelleler aldı.
Album of the year by far…
Counterfeit’in 02:10’dan itibaren başlayan kısım sırasında sikiş yapıyorsanız biraz mola verin. Ölümlü sikiş kazası yaşyabilirsiniz, başınızı derde sokup partnerinizi riske atmayın. Nasıl bir kaza dediğinizi duyar gibiyim, şöyle; tam o bölüm başladığında g3 tüfeği gibi boşalma durumunuz olabilir, sperm partnerinizin vücudunu delip geçebilir. Aman Allah korusun yareppim.
Bu albümü dinlerken s2m asla inmiyor.
Uzun zamandır özlediğim ve istediğim her şeyi veren albüm direkt olarak budur. Dinlemelere doyamıyorum.
Şu an ‘Counterfeit’ e geldim yine. Yaklaşmayın, mağdur ederim.
Olay bu amk.
Dinleme verilerimi kontrol ettim:
Bu sene içerisinde en çok dinlediğim grup:
Malevolence. İkincisi “Volbeat”.
Bu sene içerisinde en çok dinlediğim albüm: Where Only the Truth is Spoken. İkincisi “Dormant Ordeal – Tooth and Nail”.
Bu sene içerisinde en çok dinlediğim şarkı: “Dormant Ordeal – Dust Crown”. İkincisi “Malevolence – Salt The Wound”.
Pantera ve Crowbar kanalından girip perişan etti beni bu adamlar. Şu an Malevolence gözümde dünyanın en iyi aktif gruplarından biri. Uykumda ölmek yerine ertesi güne uyanıp son ses bangır bangır dinlemek istediğim müzik tam olarak bu.
Şu ”So Help Me God” nedir arkadaş bitirdi bizi.. Riffin ortasındaki dezonant chug offf.. Şeffiyıldlı gencolar ne yaptığını iyi biliyor..
Taksim’de 8 travestiden dayak yedikten sonra eve dönerken dinlemelik albüm.
Salt the Wound şu an dünyanın en iyi şarkısı. Kesin bilgidir, yayabilirsiniz.
Tekelden 35’lik Jack alındı, denize karşı bir banka oturuldu, etrafta gereksiz hiçbir şey yok. Kulaklık, Malevolence ve Jack var.
Rakı çok severim diye ortada gezinip, rakıyı yudumladıktan sonra daha yutmadan gözlerini kısıp, masadaki tüm mezelerden ağzına tıkıştıran, rakının tadını bu şekilde bastırmak için mücadele veren zarganalar dinlemesin.