2018’de çıkardıkları ilk demolarının hemen ardından Profound Lore’un dikkatini çeken ve 2020’deki “Death Posture” albümünü bu şirket bünyesinde çıkaran Seattlelı death metal/grindcore grubu CAUSTIC WOUND, ilk albümüyle underground ortamlarda dikkat çekmeyi başarmış ve ufaktan bir kitle yaratmaya başlamıştı.
Yaptığı müzikte “Heartwork” öncesi CARCASS, TERRORIZER, NAPALM DEATH, EXHUMED, REPULSION gibi gruplardan izler taşıyan CAUSTIC WOUND, geneli bir ila iki dakika arasında seyreden şarkılarla dolu “Grinding Mechanism of Torment”te tam bir yıkım işine girişiyor. Bunu yaparken rifler üzerinden ilerleyen grup, müziğinde fazla bir deneysellik aramıyor ve bilindik hayvanlıklara odaklanıyor. Şarkılar çok kısa sürelere sahip olduklarından genelde tek bir ana rif üzerinden ilerliyorlar, buna rağmen anlık dellenmeler, bir anda orta tempodan blast beat’e geçmeler veya bas gitarla bağlanan rifler gibi birtakım olaylarla renk kazanıyorlar.
Prodüksiyon tarafına geldiğimizde, zaten sevimsiz olan gitar sound’unu gayet duyulur seviyedeki çirkin bir bas gitarla destekliyorlar ve organik davul kaydıyla birlikte sanki dibinizde çalıyorlarmış hissini yaratıyorlar. Albümün çekici olmasını sağlayan faktörlerin başında bu geliyor. Bu durum zaten grindcore’la bağlantılı türlerin olmazsa olmazı ve grindcore albümlerinin can damarlarından biri, barındırdıkları vahşeti canlı ve organik bir sound eşliğinde sunmak. CAUSTIC WOUND da bu noktada yapması gerekeni yapıyor. “Death Posture”a kıyasla “Grinding Mechanism of Torment”in sound’u, kaydı daha temiz, lakin türün çirkinliklerini örtecek düzeyde bir temizlik de yok.
Yukarıda adını andığım grupların dışında, kimi şarkılarda ilk dönem CANNIBAL CORPSE’u anımsatan uğursuz, şerefsiz bölümler de göze çarpıyor. Bunu bazen tremolo riflerle, bazen de tempoyu düşürüp iyice kötücül ruh hâllerine büründükleri kısımlarda görüyoruz. Sololarda Kerry King kaosunu tercih eden grup, olayı çamursu bir karambole bulamaktan da özellikle kaçınıyor ve yeri geldiğinde boyun kıran groove’lara girişmekten de geri durmuyor. Bunun oluşmasını sağlayan unsurlardan biri de MAGRUDERGRIND’da da çalan davulcu Casey Moore’un nerede ne çalacağını gayet iyi bilen performansı.
Son olarak “Grinding Mechanism of Torment” de bir grindcore geleneği diyebileceğimiz “son şarkıyı uzun tutma” olayını gerçekleştiriyor ve kapanışı yedi dakikaya yaklaşan “…into Cold Deaf Universe” ile yapıyor. Bu olay tabii ki bir tercihtir ve bazen albümün o ana kadar olan momentumunu öldüren örneklerine de tanık olmuşluğumuz var, ancak CAUSTIC WOUND bu tarz bir sıkıntıya düşmüyor ve amaçladığı ezici darbeyi albüm sonunda vurmayı başarıyor. Belki prodüksiyonunun daha sevimsiz olmasından, belki de ilk albüm olmasının verdiği gazdan dolayı “Death Posture”un daha acımasız bir albüm olduğunu düşünenler çıkacaktır, ancak “Grinding Mechanism of Torment” de başından sonuna bir cezalandırma, bir işkence aracı olarak kullanılabilecek kalibrede hayvanca bir albüm.
Bazı metal türlerinin daha iyi verim vermesi için özellikle yüksek sesle dinlenmesi gerektiğini düşünüyorum. Elbette ki metal dediğimiz şeyin temelinde yüksek sesle, gücünü tam anlamıyla verebilecek şekilde dışa vurulması, dinlenmesi yatıyor. Ne var ki CAUSTIC WOUND gibi provokatif, sarsıcı, silkeleyici müzikler diğer kimi alt türlere kıyasla bence buna daha da fazla ihtiyaç duyuyorlar. Bu yüzden albümün içselleştirdiği ve dinleyiciye geçirmeye çalıştığı yıpratıcı havayı tam anlamıyla alabilmek için “Grinding Mechanism of Torment”i özellikle yüksek sesle dinlemenizi öneriyorum. Açın “Blood Battery”yi, açın “Horrible Earth Death”i, kökleyin volume’u, hem kendi odanızı hem komşunuzun odasını birbirine katın.
Prodüksiyon olarak sevmediğim hiçbir şey yok gerçekten. Belki “…Into the Cold Deaf Universe” veya “Technologist Hell Future” gibi yazım olarak biraz daha farklı şarkıların sayısı daha fazl olabilirmiş ama yine de albüm patlıyor.
İlk albümlerini daha çok seviyorum fakat bu albümü ilk albümden daha çok sevenler çıkacaktır ki kendilerince haklı onlar da olacaklar. Adamlar 2’de 2 gidiyorlar, şu şu şu parça demeye gerek duymuyorum. Basın play tuşuna 28 dakika boyunca ‘DELİ İORİ’ gibi takılın.
Seattle-dan kutu sesi çıksa müzik diye,yine dinlerim
trampete tak tak tak tak vurarak albüme/şarkıya başlayan grup niyeti bozmuştur.
beyin emcüklemesü geçirdim, iyi manada ))))
Prodüksiyon olarak sevmediğim hiçbir şey yok gerçekten. Belki “…Into the Cold Deaf Universe” veya “Technologist Hell Future” gibi yazım olarak biraz daha farklı şarkıların sayısı daha fazl olabilirmiş ama yine de albüm patlıyor.
yazıda da belirtildiği gibi bence de death posture çok daha öldürücü bir albümdü ama bunda da süründürmeyi seçmişler canlı dinlemeyi çok isterdim..
İlk albümlerini daha çok seviyorum fakat bu albümü ilk albümden daha çok sevenler çıkacaktır ki kendilerince haklı onlar da olacaklar. Adamlar 2’de 2 gidiyorlar, şu şu şu parça demeye gerek duymuyorum. Basın play tuşuna 28 dakika boyunca ‘DELİ İORİ’ gibi takılın.