# - A - B - C - D - E - F - G - H - I - J - K - L - M - N - O - P - Q - R - S - T - U - V - W - X - Y - Z
Son Haberler
Anasayfa    /    Kritikler
MESSA – The Spin
| 25.04.2025

İtalyan grup dördüncü albümüyle doom metal/rock tarzında hem yılın albümü adaylarından hem de kendi zirvelerinden birine imza atıyor.

MESSA’yla ilgili söyleyebileceğim ilk şey, kendilerini 2016’da çıkan ilk albümleri “Belfry” ile keşfetmiş ve yazlıkta olmama rağmen öylesine süründüren bir albümü defalarca dinlemiş olmama rağmen kritiğini yazmayı unutmuş olmam. Albüme nota nota hâkim olmama rağmen bakıyorum ki M harfindeki tek MESSA incelemesi, konuk bir arkadaşımız tarafından yazılan “Close” incelemesi. O dönem ne olduysa, albümü sürekli dinlemiş ve incelemesini yazmayı unutmuşum.

Tabii konu MESSA olunca insan çok da üzülmüyor, çünkü grubun her yeni albümüyle birlikte kaliteli müzikten bahsetme imkânınız yeniden doğuyor. İlk albümdeki daha buhranlı, darlamalı drone/doom karakterinin üstüne “Feast for Water”daki daha canlı ve nispeten aydınlık hava, post kafalar ve MESSA karakteri içerisinde şekil değiştiren blues esintileri, bir sonraki “Close”da çok daha değişken bir yapıya bürünmüş; grup olayın progresif tarafını harlayarak doom metal, doom rock, sludge metal, gotik metal, heavy metal, ambient gibi çok sayıda üslubu bir çatı altında buluşturan müthiş bir iş sunmuştu.

MESSA’nın İtalya’dan çıkan bir dolu grup arasından güncel olarak neden ilk üçümde olduğunu (diğer ikisini sormayın, sadece MESSA’nın ilk üçte olduğunu biliyorum) “The Spin”e baktığımda rahatlıkla görebiliyorum. Bunu sağlayan çeşitli unsurlardan ilki, MESSA’nın kendi tarzı içerisinde en özgür müzik yapan gruplardan biri olması. Doom metal yapan sayısız grubun o doom metal etiketinin dışına çıkamadığını ve iyi olsalar da hep birbirine yakın şarkılar yaptığını gördüğümüz bir ortamda, MESSA’nın önünde devasa bir ilham yelpazesi ve hareket alanı mevcut.

MESSA’yı dinlerken BLACK SABBATH, PENTAGRAM, SAINT VITUS, TROUBLE gibi mülk sahiplerinin ve YOB, THE GATHERING gibi doksanlı büyüklerin izlerini görmek mümkün. Diğer yandan 2000 sonrasının hatırı sayılır gruplarından WINDHAND, SUBROSA, PALLBEARER, AVATARIUM gibi isimlerle aynı kümede değerlendirilebilecek olayları da var. Ne var ki tüm bunları öylesine müzikal, rahat dinlenen ve duyguyu dinleyiciye geçiren bir üslupla yapıyorlar ki dinledikçe dinleyesiniz geliyor.

Bunu sağlayan olayların başında MESSA’nın “The Spin”de şarkı sürelerini epey kısaltmış, şarkıları daha kliplik/single’lık hâle getirmiş olması ve bu sayede albüm süresinin 40 dakikaya inmiş olması geliyor. “Close” o çok yönlülüğü sayesinde 65 dakikayı sıkmadan tamamlatıyordu, ancak sonuçta bir saatten uzun süre bir albüm dinlemiş oluyordunuz. “The Spin”in doom içerikli bir müziğe göre kısa sürüyor olması, bence albüm arka arkaya tekrar tekrar çalınabilirliğini de artırmış oluyor.

Diğer yandan, albümdeki şarkılar barındırdıkları içselleştirilmiş kedere rağmen, yer yer Sara’nın Anneke Van Giersbergen’vari vokalleri yer yer black metali akla getiren karanlıklar hatta blast beat’ler, yer yer dinamik BLACK SABBATH coşmaları ve diğer bir dolu renkle sizi daraltmıyor ve iç sıkma noktasından uzaklaşıp keyif verme tarafına kayıyorlar.

Biraz şarkılar özelinde bakacak olursak, MESSA’nın en iyi yaptığı şeylerden biri sadelik ve basit fikirlerle etkili işler yapabiliyor oluşu. Bazen bir şarkıya çok minik detaylarla karakter katabiliyorlar. Çok büyük bir şey geliyormuş hissi verip bir anda paketledikleri şarkılar buna iyi bir örnek. Misal albümün açılış şarkısı “Void Meridian” öyle bir build-up’la başlıyor ki sanırsınız on dakikalık epik bir şarkı geliyor. Ancak build-up bitip de şarkı yerli yerine oturduğu anda görüyorsunuz ki şarkının kalan süresi dinlediğiniz birkaç dakikadan daha kısa. Bunun tam tersini de “The Dress” gibi nispeten uzun şarkılarda yapabiliyorlar. Şarkı size epiklik vadetmeden, tüylerini fazla kabartmadan, farklı bölümlerle kendi hikâyesini yazıyor ve o sekiz dakika size dört, beş dakika gibi geliyor.

Böyle olunca da albüm yukarıda bahsettiğim defalarca dinleme isteğini yaratıyor. MESSA nefis bir grup ve bu tarzı seven dinleyicilerin bayılacağı bir müzik yapıyor. Yukarıda söylediğim şeyler hoşunuza gittiyse ve henüz tanışmadıysanız, Sara ve arkadaşlarıyla mutlaka tanışın.

8,5/10
Albümün okur notu: 12345678910 (6.46/10, Toplam oy: 41)
Loading ... Loading ...
etiketler:
  Albüm bilgileri
Çıkış tarihi
2025
Şirket
Metal Blade Records
Kadro
Sara: Vokal
Alberto: Gitar, synth, piyano
Marco: Bas, synth
Rocco: Davul
Şarkılar
1. Void Meridian
2. At Races
3. Fire on the Roof
4. Immolation
5. The Dress
6. Reveal
7. Thicker Blood
  Yorum alanı

“MESSA – The Spin” yazısına 12 yorum var

  1. Seyfettin Dursun says:

    Spotify Haftalık Keşif’te arkada çalıyorken başta “hızlandırılmış YOB” sanmıştım! Vokaller ise bir Anneke çekiciliğinde olmasa bile işi değişik yerlere götürmüş. Gelecek var bu arkadaşlarda – keşke albüm kapağını bu kadar klişe seçmeselerdi öte yandan:(

  2. 12ParmakBağırsağı says:

    Nefis bir albüm. Mest oluyorum dinlerken. Benim en sevdiğim 3 İtalyan grup: Nero Di Marte, Ad Nauseam ve Messa.

  3. ozan says:

    bana göre değil. bu müziğe metal bile diyemem. böyle bir şey dinleyeceksem sisters of mercy daha iyi bi seçenek ama boşver. motorhead sonrasında sodom açayım kendime geleyim 🤘 🤘 🤘

  4. Gulyabani says:

    Çok güzelmiş. Teşekkürler

  5. Rust in Peace. says:

    Çok sevdim. Önceki işlerine de bakacağım kesinlikle. 1 ve 4 favorilerim, 6′ya değinmek istedim kısa blast beatler çok iyi uymuş şarkıya

  6. paymo says:

    Yılın albümlerine gireceğini düşündüğüm başarılı bir iş günümü güzelleştirdi.

  7. SileJack says:

    Beklentilerimi aşan bir kaliteye sahip. Hem müzisyenlik hem de prodüksiyon üst kalite olduğunu her an hissettiriyor. Yılın net en iyi albümlerinden biri. Dinlemeyen, burun kıvıran her kim varsa bence büyük hata ediyor.

  8. P L A G U E says:

    Yine hiç beklemediğim bir gruptan, bu sene için beni en çok etkileyen albümlerinden birini dinlemiş oldum. Her saniyesi muhteşem bir iş. Akıcılık ve süresi nedeniyle asla bir tur ile yetinemiyorum. Şimdiye kadar daha hiç 1 tur dinlemedim. Çok akıllıca besteler yapmışlar ve bunun üzerine tam da olması gerektiği şekilde sıralamışlar parçaları. Özellikle 4. parça 2000’li yıllarda ‘My Immortal’ dinleyen tiplerin girdiği gibi triplere soktu beni hahaha. Uzun süre dinlerim ben bu albümü.

  9. şeyh hulud says:

    Gotik rock soundunu metale başarıyla yediren işler nadiren çıkar, ortalama 3-4 yılda bir kayda değer gotik metal albümü çıkıyor bence, bu da onlardan biri.

  10. Melkor says:

    İtalyanlar yaptıkları işlerde bir şekilde sıyrılmayı, başka bir tat katmayı başarıyolar. Rock/metal içinde bu geçerli. İyi ki varlar gerçekten. Bu arada albümü close kadar sevmedim. Belki biraz daha dinlemem lazım.

  11. Emre Görür says:

    Kısa süre önce şirket logosu tasarlıyordum. Ouroboros üzerinden geri dönüşüm vurgusu yapmayı düşünüyorduk. Sonra kendisi bu kapakta da karşıma çıktı. Ha siktir Messa bir de, süper, diye kız arkadaşıma gösterdim. O konseptle ne spinler atılır diyen iç sesime kulak kabartırken araya iş güç girdi ve geçen süreye bakılırsa beklentim pek de yüksek değilmiş. Fakat gel gör ki daha ilk turdan evrenine kapıldım, kafasına tahrik oldum. Ardından şunları sorasım geldi: Modern bir doom grubu geleneksel normları gönlünce esneterek böyle bir ürün ortaya koydu ve bu da bir tür modern klasik olarak görülmeye başlandı diyelim. Old school bir doomcu nasıl bakar buna? Nasıl kazanırsın o eski kitleyi? Yoksa o dava görüldü ve tapular dağıtıldı mı? Henüz ilk turda böyle bir olasılığı düşündürten, en başta, girdikleri yabancı alanlarda tutturdukları şaşırtıcı seviye olsa gerek. Grup cazın da hakkını veriyor, blues’un da. Blast beat’i de leziz, klasik doom karakteri de. Post-punk ve gothic eğilimleri belirgin bir psychedelic doom yolculuğu. 2020′lerin en iyi albümlerinden biri diyorum şimdiden.

  12. vordven says:

    Bu yıla özel “en güzel albüm kapanış şarkıları” listesi yapılsa ilk 5′e girecek müthiş şarkı: ‘Thicker Blood’

    Albümün de en iyisi bence..

Yorum Yazın

*

"Yaptığım yorumlarda fotoğrafım da görüntülensin" diyorsan, seni böyle alalım.
Pasif Agresif, bir Wordpress marifetidir.