Henüz daha ortada İsveç sahnesi diye bir şey bile yokken, 80’lerin ikinci yarısında çeşitli gruplar birtakım babaların yolundan ilerleyip kendilerine bir müzikal karakter devşiriyorlardı.
BATHORY aynı anda birden fazla metal alt türünün yaratımına altyapı hazırlamakla uğraşadursun, ABD’de DEATH ve POSSESSED, Almanya’da ise KREATOR ve SODOM ekstrem müziğin temellerini atmakla meşguldü.
Norveç’te MAYHEM efsanevi “Pure Fucking Armageddon” demosunu ve “Deathcrush” EP’sini yayınlamış, İsveç’te ise çok sert ve yabani bir iç dalga yükselmeye başlamıştı. MORBID, OBSCURITY, MERCILESS, NIRVANA 2000, NIHILIST, GROTESQUE, GRAVE, DISMEMBER, CARNAGE gibi isimlerle İsveç çok yakında ortalığı kasıp kavuracağının ve metal tarihini değiştireceğinin işaretlerini verir olmuştu.
Bu sırada yakında yapacaklarıyla yine metal tarihine adını unutulmaz biçimde yazdıracak olan Øystein Aarseth adlı Norveçli bir genç, 1988 yılında Deathlike Silence Productions adlı şirketi kurmuş ve ışık gördüğü ilk grup olan death/thrash metal oluşumu MERCILESS’ın ilk albümü “The Awakening”i 1990 yılında piyasaya sürmüştü.
İlk iki demosuyla dikkat çeken MERCILESS, bu sayede yıllar sonra her bir detayı defalarca anlatılacak, filmlere konu olacak olaylar zincirinin detaylarından biri olarak adından söz ettirecekti.
“The Awakening”e baktığımızda dönemin en büyük ilham kaynaklarından biri olan KREATOR’ın ilk üç albümünün, POSSESSED’in death metal tarihini yazan “Seven Churches”ının ve dönemin ilham alınabilecek çeşitli pisliklerinin izlerini görüyoruz. O dönemde çıkan bir grup için haddinden fazla olgun besteler içerdiğini düşündüğüm “The Awakening”, yırtıcılık, adrenalin, panik atak karakterli patlamalar, thrash metal ile death metal arasında seyreden yıkıp dökmeler ve enteresan düzeyde belirgin bir groove eşliğinde çok başarılı bir başlangıç görevi görüyordu.
Şarkılara baktığımızda grubun gerçekten de büyük potansiyel taşıdığını görebiliyoruz. İlk şarkı “Pure Hate”in köepk gibi girmesi, aralarda tempoyu anlık olarak düşürüp tansiyonu yükselip alçaltması, sonra 1.32’de duyduğumuz ve yıllar sonra black metalde dahi duyacağımız türde kötücül olaylar, MERCILESS’ın daha bismillah noktasında olaya çok sağlam girdiğinin göstergeleriydi. “Endless Pain” ve “Pleasure to Kill”in acımasızlığını olanca gücüyle yansıtan şarkı, kısa sürede oturacak İsveç sound’unun da emarelerini gösteriyor olmasının yanı sıra, İsveçli grupların şarkı sözleri bakımından da ABD’li türdeşlerine göre farklı kafalara sahip olduğunu da gösteriyordu. “The Awakening” pek çok dönemdaşı albüm gibi nefrete, öfkeye, savaşa, Hristiyanlık karşıtlığına odaklansa da daha ilk şarkısının ilk mısrasından sanatsal dokunuşunu da hissettiriyordu:
“I want to climb the mountain of dreams…”
Bu gibi detaylarla bezeli “The Awakening”, 1989’da kaydedilen bir albüm olduğu düşünüldüğünde yansıtmayı başardığı saf nefretle dönemini harika temsil eden, metalin ekstrem tarafının tarihi incelendiğinde şüphesiz ki değinilmesi gereken çok başarılı bir ilk albüm. Euronymous’un MAYHEM’le “Deathcrush” EP’sini çıkardıktan hemen sonra kurduğu Deathlike Silence Productions’la yayınlayacağı ilk grup olarak neden MERCILESS’ı seçtiğini, bu şarkıları ilk kez dinlediğinde nasıl gaza geldiğini tahmin etmek hiç de zor değil. Kendinizi 1988’e ışınladığınızı, gencecik çocuklardan “Pure Hate” diye bir şey dinlediğinizi hayal edin yeter.
İlk gördüğümde kapağına vurulmuştum, dinleyince thrash kıvamlı death metal olduğuna sevinmiştim. Halen dinlerim, yeri olan albümlerden. 9,5 puan.