Seksenlerin ikinci yarısında ABD ve Almanya başta olmak üzere pek çok ülkeden sayısız grup en iyi thrash metali yapma amacıyla yola çıkmış ve 6-7 yıl içinde thrash metal tarihine geçecek birbirinden iyi albümler çıkarmıştı.
Bunlardan METALLICA, SLAYER gibi bazıları basının ilgisini çekip öne çıkarıldı, TESTAMENT, EXODUS gibi bazıları da ikinci kademe önemli grup klasmanında kendine yer buluyordu.
Üçüncü torbada ise thrash metali daha üst düzey müzisyenlik eşliğinde ele alan, daha geri planda gözüken ancak yaptıkları müzikle yine çok büyük işler yapan ve birilerine ilham veren gruplar yer alıyordu.
FORBIDDEN, DARK ANGEL, DEATH ANGEL, HEATHEN, TOXIK, niceleleri…
Bu gruplar seksenlerin ikinci yarısı ya da doksanların başlarında en az bir tane mükemmel albüm çıkaran ve genelde o albümle özdeşleşen gruplardı. DARK ANGEL ve “Darkness Descends”, HEATHEN ve “Victims of Deception”, TOXIK ve “Think This”, DEATH ANGEL ve “The Ultra-Violence”, NUCLEAR ASSAULT ve “Game Over” bu albümlerden ilk akla gelenleri arasında.
Bugünkü konuğumuz FORBIDDEN da 1985’te FORBIDDEN EVIL adıyla kurulan ancak sonradan “bizi black metal sanarlar” diye düşünerek (gerçekten) adındaki EVIL’ı atan ve 1988’deki “Forbidden Evil” albümüyle kariyerine başlayan bir grup.
O çok başarılı ilk albümün ardından gitarist değişikliğine giden grup, takvimler 1990’ı gösterdiğinde de ikinci albümü “Twisted into Form”u yayınlamış ve thrash metalin en üst düzey örneklerinden bazılarını gösterdiği şarkılarla ilk albümüne göre daha değişken, progresif bir yöne kaymıştı. Mükemmel bir akustik enstrümanla açılan albüm, “Infinite”la birlikte FORBIDDEN’ın ne kadar potansiyelli bir grup olduğunu gösteren bir kırk dakikanın startını veriyordu.
Bu albümün ardından SLAYER’a geçecek olan Paul Bostaph, sonradan NEVERMORE’a katılıp mükemmel “Dreaming Neon Black” albümünde de çalacak olan ve 2018 yılında ne yazık ki aramızdan ayrılan Tim Calvert’ı da kadrosunda barındıran FORBIDDEN, bu yetenekli adamlar ve şu anda da grubun kadrosunda yer alan kemik kurucularıyla seksenler sonu, doksanlar başının en unutulmaz thrash metal albümlerinden birini yapmıştı.
“Twisted into Form” thrash metal tarihinde yeri olan albümler biri. Bundan 35 yıl önce çıkarak FORBIDDEN’ı metal haritasına sokmuş olmakla kalmıyor, almaya meraklı olana pek çok ilham da verecek düzeyde üst düzey bir thrash metal içeriyor. Riflerin sağlamlığı, prodüksiyonun gücü, vokallerden sololara kadar bireysel performanslar, hepsi birlikte çok başarılı bir albüm meydana getiriyorlar. Üstelik de thrash metal dünyasındaki rekabetin manyak düzeylerde olduğu bir dönemde.
Evet, burada öne çıkan şarkılar genel anlamda thrash metal tarihine geçen ya da öyle görülen şarkılar olmayabilirler, thrash metal dendiğinde en tepelerde görülen grupların en vasat albümleri bile bu üçüncü torba grupların en üst düzey albümlerinden daha çok sükse yapıyor olabilir. Ama 1990’da thrash dinleyen, seksenlerden çıkan işleri iyi bilen bir dinleyici olduğunuzu ve “Twisted into Form” çıktığında albümü alıp dinlediğinizde nasıl etkileneceğinizi, hayran kalacağınızı albümü başlatınca tahmin edersiniz gibime geliyor.
Kadro Russ Anderson: Vokal
Craig Locicero: Gitar
Tim Calvert: Gitar
Matt Camacho: Bas
Paul Bostaph: Davul
Konuk:
Mark Osegueda: Geri vokal (3, 6)
Dennis Pepa: Geri vokal (3, 6)
Rob Cavestany: Geri vokal (3, 6)
Andy Galeon: Geri vokal (3, 6)
Joey Capabianca: Geri vokal (3, 6)
Scott Savich: Geri vokal (3, 6)
Kevin Leonard: Geri vokal (3, 6)
Jim Welch: Geri vokal (3, 6)
Şarkılar 1. Parting of the Ways
2. Infinite
3. Out of Body (Out of Mind)
4. Step by Step
5. Twisted into Form
6. R.I.P.
7. Spiral Depression
8. Tossed Away
9. One Foot in Hell
Web
Yorum alanı
“FORBIDDEN – Twisted into Form” yazısına 19 yorum var
Kesinlikle en sevdiğim thrash metal albümlerinden biri. Bestelerin akıcılığı, Paul Bostaph’ın olağanüstü davul yazımı ve dünyanın en underrated gitaristlerinden biri olan Craig Locicero’nun müthiş işçiliği ile dinlemelere doyamadığım bir albümdür kesinlikle. Ancak albümün ve grubun ne kadar radar altı kaldığını şuradan anlayabilirsiniz: Bu kadar sevdiğim bu albüme dair bir incelemenin sitede olmadığını bilmiyordum:(… Fanları bile işte böyle göz ardı ediverir Forbidden’ı, “affetmezler” (diyerek berbat bir espri ile bitireyim).
80′lerde Bursa’nın Rock City olarak anıldığı zamanda Koruyucu İşhanının -3. katındaki dehlizlerde Pentagram, Volvox, Bandaj, Giyotin vs. nin çalışmalar yaptığı stüdyoların yanındaki plakevinin camına “Kerrang tarafından seçilen yılın albümü” diye bir yazı yapıştırılmıştı. Kırmızı ve mavi iki kurukafa şekilli şeytani ruhun kafa kafaya çarpıştığı albüm kapağı beni görünce hemen cezbetmişti tabi. İçeri girip hemen bir kayıt siparişi verdim. Forbidden ile tanışmam böyle oldu, sene 88.
Evde kimse olmadığında Forbidden Evil’ı teypte son volüm açıp “aaayyy niyııırr di eyçççç aaayyy oon di eyçççç aaayyy oof di eyçççç caaammmp” diye bağırıp koltuktan atladığımı eşlik ettiğimi hiç unutmam :)))
Through the Eyes of Glass’ın ne kadar ustalıklı gitar solosu olduğunu anlayacak gitar bilgisi daha kafamda yerleşmediğinden (yaş daha 13) yeteri kadar taktir edememişim.
İlk albümle duygusal bağım çok yoğun olduğundan bu ikinci enfes albümü onun kadar dinleyemedim.
Sitede Forbidden yazısı yer alması harika oldu, 10 puanı basıyorum. Eski albümlerin değerlendirilmesi serisi müthiş gidiyor.
@Scream Bloody Gore, Doğma büyüme Bursalı(88 model) olarak şehrin 80′li yıllarını kaçırdığım için şanssız sayıyorum kendimi. O döneme dair anılar/yazılar ilgimi çekiyor. Nüfus dokusu ve doğal güzellikleri henüz pek bozulmamış bir Bursa’da yaşamak ve bahsettiğin gibi ”Rock Şehri” yakıştırmasını alabilecek denli canlı konser/müzik ortamını soluyabilmek isterdim. Kıskanmadım dersem yalan olur. :^)
@OblomoV, düşünsene, Türkiye’nin ilk rock festivali Bursa’da düzenlendi, iki gün iki gece, Kültürpark açıkhava yıkıldı resmen. Sahnedeki giyotin halen gözümün önünde, o dönemde onu bile getirip koyabilmişlerdi oraya… vay anasını. Iron Maiden, Wasp, Dio coverlayan gruplar, Pentagram’ın ilk gün gece 12′de sahne alması ve hepimizin Rotten Dogs başlayınca çıldırması… headbangten boynum iki hafta ağrımıştı.
Koruyucu İş Hanı acaip bir yer, Fatih Ürek meşhur olmadan önce orada yerin dibindeki Etap düğün salonunda şarkı söylüyordu mesela :))))Gima taraftan arkadan girdiğinde köşede çerçeve işi yapan uzun saçlı bir abimiz vardı, paso Türkçe rock dinlerdi işini yaparken. 90′lara girerken stüdyolar kapanınca olayı bitti oranın, tayfa İnegöl Çarşısı’na kaydı stüdyo provaları için. O stüdyolar kapandığında, Sarı Hakan, King White, Guillotine vs falan ortalıktan kaybolunca bence o ruh da yok oldu, İnegöl Çarşısındaki stüdyoda kafa adama denk gelmedim hiç, Şenol Müzikevi’nde Barış’ın yanına takılırdım, bizimkiler provaya başlayınca çağırırlardı.
80′ler iyiydi Bursa’da gerçekten, o atmosferi soluyabildiğim için şanslı hissediyorum.
90′larda ortamdan hoşlanmadım, İstanbul’a kaydı eksenim iyice sonradan. Death Project Serhat ile iyi anlaşıyorduk, birkaç harbi eleman daha vardı (Serkan Seyhan, Protest tayfası, Setbaşında oturanlar vs), gerisi kıl tüy adamlardı.
Bursa benim sevdiğim bir yer değil, aslen Ankaralıyım (orayı da sevmem lol), çok rahat yaşayabileceğin bir şehir değil, hayatım Setbaşı-Çekirge arasında geçti. Es kaza Ankara yolu tarafına saçlar uzunken yolum bir sefer düştüğümde yaşadığım şey yeter artar soran olursa niye diye. Bursa göçle dolup taştığında 2000′lerde bitti tamamen. Çokran, Santana vs de işi bırakınca tuzu biberi oldu (o zaman İstanbuldaydım ama durumu görüyordum).
İstanbul’daki dayanışma Bursa’da olsaydı çok güzel şeyler olurdu. Protest gibi bir grup bile devam edemedi, yazık.
Bursa’da insanların çoğu problem çıkarmaya nedense bir çok şehirden daha fazla meraklı, trafiğine girdiğinde bunu çok rahat fark ediyorsun, sen de bilirsin aşinasındır. İstanbul’da Tarlabaşı’nda yaşamadığım şeyler Bursa’da oldu nedense :)))
@Scream Bloody Gore, Nüfus yapısından ötürü maalesef sıkıntılı bir şehir Bursa. Sanayileşmenin artışıyla paralel artan göçle sürekli bir yeniden inşa ve karmaşa hakim. 10 yıldan fazladır devam edip günümüzde kadar gelen kaçak göçmen/mülteci istilası ise üzerine tüy dikmiş oldu. Şehrin yerlisi diyebileceğimiz azınlıkta kalanların bir kısmı da dağlı diye tabir edilen Uludağ’daki dağ köylerinde ikamet edenler ve onlar da büyük ölçüde muhafazakar kültürde insanlar. 80′li yıllarda Rock City olayını mümkün kılan yegane etmen Uludağ Üniversitesi’nin doğrudan ve dolaylı etkisiyle şehirde artan öğrenci nüfus olsa gerek. Bunlar nüfus bazında olan etkiler, tabii ki bunun yanında birçok farklı boyutta etmeni de yazabiliriz.
Birçok kitap ve yazıda işlenmiş ve hatta tez yazılabilecek bir konu aslında. Forbidden kritiği altında daha fazla uzatmayayım şimdilik :) Belki yeri gelir başka bir başlık altında daha detaylı konuşulabilir.
Harika bir albümmüş ya bu, uzun süredir yeni thrash albümü dinlememiş olan bana ilaç gibi geldi. Şu kritiği görmesem büyük ihtimal tamamen gözden kaçacak bir albüm olacaktı benim adıma. Poliklinikte hasta bakarken boşluklarımda sürekli siteye girip kritikleri okuyorum yorumlara bakıyorum alışkanlık yaptı resmen burası ahah (siteyi nerdeyse 10 yıldır takip ediyorum). Özellikle yeni çıkan albümlerden ziyade 80 ler 90 lardan çıkan gizli kalmış cevherlere daha çok ilgili biri olarak bu seri çok hoşuma gitti. Ahmet abi emeğin çok değerli iyi ki varsın iyi ki bu site var ellerin dert görmesin seviliyorsun. İlerde belki yüz yüze de tanışma fırsatımız olur bu müzikle ilgili bilgi birikimine ve azmine gerçekten hayranım desem yeridir.
Herkese selam.76 model, İstanbul’da doğup büyüyen,95′ten itibaren Bursa’ya gelen ve yerleşen,ortaokuldan beri gitar çalan bir metal aşığıyım. İstanbul’da Bakırköy tren istasyonunun yanında Eloy’dan çekme kaset alarak başladı maceram. Sonra en sevdiğim albümleri Sirkeci Çokran plak’tan almalar, baktım yeterince albüm yok Kadıköy akmar pasajına yolculuklar. Derken taksim stüdyo maceraları falan. En iyi ihtimalle iki haftada bir, normal şartlarda ayda bir bir kaset almak için para biriktirme dönemi. Dandik tabletürlerle şarkıları çalmaya çalışmak. Yine de çok güzel günlerdi. Sonra üniversite ve Bursa macerası. 30 yıldır da Burda’dayım. Bursa’yı seviyorum ama ülkemizin yaşadığı tüm değişimler bizatihi burada da oldu tabi. Neyse buraya yazma sebebim aslında yazılarından bir süre Bursa’da yaşadığını bildiğim, benzer şeyleri aynı dönemde benzer anılarla bizlere aktaran, emeğine ve yüreğine hayran olduğum, tanışmasakta tanıdığımı hissettiğim dostum Ahmet’e teşekkür etmek. İyi ki varsın, yukarıdaki arkadaşın dediği gibi seviliyorsun. (Bu arada eşim Antalya’lı olduğu için ara ara Antalya’ya geliyoruz. Evlerde yakın gibi, belki yüzyüze tanışma fırsatımız da olur)
@Pneuma, selam. enteresan, paralel tesadüfler gördüm ikimizde. sen bakırköyden bursaya, ben bursadan bakırköye. boşandığım eşim antalyalıydı, muratpaşada ev duruyor, gidip geliyorum.
bursayı değil mudanyayı seviyorum, oradaki evi de satmaya kıyamadım, içine stüdyo kurdum (bateriyi eski elemanım topladı götürdü, o eksik). bazen istanbuldan kaçıp geliyorum, beraber çalmak istersen bir şeyler ayarlayabiliriz.
@Pneuma, çok teşekkürler. Memnun oldum. Böyle eski albümler vesilesiyle yeni insanlarla tanışmak çok güzel. Evet, 5 yıl Bursa’da yaşadım, Uludağ’da okudum, ama 2004′te mezun olduktan sonra birkaç kere günü birlik uğradım Bursa’ya.
Ailevi sağlık durumlarından ötürü bir süredir İstanbul’dayım ve daha da bir süre bu tarafta olacağım gibi gözüküyor, o yüzden Antalya’da görüşme ihtimalimiz zor. İstanbul’a yolun düşerse bir şekilde görüşürüz elbet.
@OblomoV, Rock City olayını Bursa’da mümkün kılan Sedat Yıldırım Sarıcı abimizdir, adını anmazsam başıma taş yağar :)))
Sanayi şehrinde göç kaçınılmaz tabi ama yapı korunabilirdi… cennet gibi yeşil şehri bok edenlere cehennem hayatı yaşamalarını diliyorum.
Körfez, Uludağ, İznik’e falan balık yemeye gitmeler, Kumla’da Müslümcülerle önce kapışıp sonra beraber kafayı çekmeler..teleferiğin kalktığı yerden Sarıalan’a saatlerce yürüyüp bir de tepede maç yapmak… güzel hatıralar, yaşandı, gitti bitti.
Dağlı dediğinde güldüm… otomotivde işe başladım ilk, mühendisleri sevmiyor işçiler, zor durumda bırakıyorlar beni devamlı… en sonunda fena tartışma yaşandı, çıkışta servise binerken önümü kestiler, “bak biz dağlıyız, ayağını denk al” falan. Darmstadtta geceyarısına kadar kafayı çektim, sabaha da işe gitmedim, iyi de oldu, fabrika hapishane gibi, yanlış karardı orada çalışmak. Dağlılar iyilik yaptılar bana :)))
Detaylı konuşulur başka yerde, evet, uzattım fena, kestim. Mahfele de selam olsun.
Kesinlikle en sevdiğim thrash metal albümlerinden biri. Bestelerin akıcılığı, Paul Bostaph’ın olağanüstü davul yazımı ve dünyanın en underrated gitaristlerinden biri olan Craig Locicero’nun müthiş işçiliği ile dinlemelere doyamadığım bir albümdür kesinlikle. Ancak albümün ve grubun ne kadar radar altı kaldığını şuradan anlayabilirsiniz: Bu kadar sevdiğim bu albüme dair bir incelemenin sitede olmadığını bilmiyordum:(… Fanları bile işte böyle göz ardı ediverir Forbidden’ı, “affetmezler” (diyerek berbat bir espri ile bitireyim).
05.02.2025
@Seyfettin Dursun, ahah
80′lerde Bursa’nın Rock City olarak anıldığı zamanda Koruyucu İşhanının -3. katındaki dehlizlerde Pentagram, Volvox, Bandaj, Giyotin vs. nin çalışmalar yaptığı stüdyoların yanındaki plakevinin camına “Kerrang tarafından seçilen yılın albümü” diye bir yazı yapıştırılmıştı. Kırmızı ve mavi iki kurukafa şekilli şeytani ruhun kafa kafaya çarpıştığı albüm kapağı beni görünce hemen cezbetmişti tabi. İçeri girip hemen bir kayıt siparişi verdim. Forbidden ile tanışmam böyle oldu, sene 88.
Evde kimse olmadığında Forbidden Evil’ı teypte son volüm açıp “aaayyy niyııırr di eyçççç aaayyy oon di eyçççç aaayyy oof di eyçççç caaammmp” diye bağırıp koltuktan atladığımı eşlik ettiğimi hiç unutmam :)))
Through the Eyes of Glass’ın ne kadar ustalıklı gitar solosu olduğunu anlayacak gitar bilgisi daha kafamda yerleşmediğinden (yaş daha 13) yeteri kadar taktir edememişim.
İlk albümle duygusal bağım çok yoğun olduğundan bu ikinci enfes albümü onun kadar dinleyemedim.
Sitede Forbidden yazısı yer alması harika oldu, 10 puanı basıyorum. Eski albümlerin değerlendirilmesi serisi müthiş gidiyor.
05.02.2025
@Scream Bloody Gore, Doğma büyüme Bursalı(88 model) olarak şehrin 80′li yıllarını kaçırdığım için şanssız sayıyorum kendimi. O döneme dair anılar/yazılar ilgimi çekiyor. Nüfus dokusu ve doğal güzellikleri henüz pek bozulmamış bir Bursa’da yaşamak ve bahsettiğin gibi ”Rock Şehri” yakıştırmasını alabilecek denli canlı konser/müzik ortamını soluyabilmek isterdim. Kıskanmadım dersem yalan olur. :^)
05.02.2025
@Scream Bloody Gore, Hep önünden geçip gidiyoruz ama Koruyucu İş Hanı’nın böyle bir mazisi olduğunu bilmiyordum.
Aklıma geldiklerinde daha çok Forbidden Evil’la haşır neşir olduğum için hep geri plana attım bu albümlerini. Bugün ne dinleyeceğim belli oldu.
@OblomoV, düşünsene, Türkiye’nin ilk rock festivali Bursa’da düzenlendi, iki gün iki gece, Kültürpark açıkhava yıkıldı resmen. Sahnedeki giyotin halen gözümün önünde, o dönemde onu bile getirip koyabilmişlerdi oraya… vay anasını. Iron Maiden, Wasp, Dio coverlayan gruplar, Pentagram’ın ilk gün gece 12′de sahne alması ve hepimizin Rotten Dogs başlayınca çıldırması… headbangten boynum iki hafta ağrımıştı.
Koruyucu İş Hanı acaip bir yer, Fatih Ürek meşhur olmadan önce orada yerin dibindeki Etap düğün salonunda şarkı söylüyordu mesela :))))Gima taraftan arkadan girdiğinde köşede çerçeve işi yapan uzun saçlı bir abimiz vardı, paso Türkçe rock dinlerdi işini yaparken. 90′lara girerken stüdyolar kapanınca olayı bitti oranın, tayfa İnegöl Çarşısı’na kaydı stüdyo provaları için. O stüdyolar kapandığında, Sarı Hakan, King White, Guillotine vs falan ortalıktan kaybolunca bence o ruh da yok oldu, İnegöl Çarşısındaki stüdyoda kafa adama denk gelmedim hiç, Şenol Müzikevi’nde Barış’ın yanına takılırdım, bizimkiler provaya başlayınca çağırırlardı.
80′ler iyiydi Bursa’da gerçekten, o atmosferi soluyabildiğim için şanslı hissediyorum.
90′larda ortamdan hoşlanmadım, İstanbul’a kaydı eksenim iyice sonradan. Death Project Serhat ile iyi anlaşıyorduk, birkaç harbi eleman daha vardı (Serkan Seyhan, Protest tayfası, Setbaşında oturanlar vs), gerisi kıl tüy adamlardı.
Bursa benim sevdiğim bir yer değil, aslen Ankaralıyım (orayı da sevmem lol), çok rahat yaşayabileceğin bir şehir değil, hayatım Setbaşı-Çekirge arasında geçti. Es kaza Ankara yolu tarafına saçlar uzunken yolum bir sefer düştüğümde yaşadığım şey yeter artar soran olursa niye diye. Bursa göçle dolup taştığında 2000′lerde bitti tamamen. Çokran, Santana vs de işi bırakınca tuzu biberi oldu (o zaman İstanbuldaydım ama durumu görüyordum).
İstanbul’daki dayanışma Bursa’da olsaydı çok güzel şeyler olurdu. Protest gibi bir grup bile devam edemedi, yazık.
Bursa’da insanların çoğu problem çıkarmaya nedense bir çok şehirden daha fazla meraklı, trafiğine girdiğinde bunu çok rahat fark ediyorsun, sen de bilirsin aşinasındır. İstanbul’da Tarlabaşı’nda yaşamadığım şeyler Bursa’da oldu nedense :)))
06.02.2025
@Scream Bloody Gore, İzmir’deki Mayhem konserine gidememiş olmak… bu da 80′lerden içimde kalan bir sızı.
06.02.2025
@Scream Bloody Gore, Nüfus yapısından ötürü maalesef sıkıntılı bir şehir Bursa. Sanayileşmenin artışıyla paralel artan göçle sürekli bir yeniden inşa ve karmaşa hakim. 10 yıldan fazladır devam edip günümüzde kadar gelen kaçak göçmen/mülteci istilası ise üzerine tüy dikmiş oldu. Şehrin yerlisi diyebileceğimiz azınlıkta kalanların bir kısmı da dağlı diye tabir edilen Uludağ’daki dağ köylerinde ikamet edenler ve onlar da büyük ölçüde muhafazakar kültürde insanlar. 80′li yıllarda Rock City olayını mümkün kılan yegane etmen Uludağ Üniversitesi’nin doğrudan ve dolaylı etkisiyle şehirde artan öğrenci nüfus olsa gerek. Bunlar nüfus bazında olan etkiler, tabii ki bunun yanında birçok farklı boyutta etmeni de yazabiliriz.
Birçok kitap ve yazıda işlenmiş ve hatta tez yazılabilecek bir konu aslında. Forbidden kritiği altında daha fazla uzatmayayım şimdilik :) Belki yeri gelir başka bir başlık altında daha detaylı konuşulabilir.
Harika bir albümmüş ya bu, uzun süredir yeni thrash albümü dinlememiş olan bana ilaç gibi geldi. Şu kritiği görmesem büyük ihtimal tamamen gözden kaçacak bir albüm olacaktı benim adıma. Poliklinikte hasta bakarken boşluklarımda sürekli siteye girip kritikleri okuyorum yorumlara bakıyorum alışkanlık yaptı resmen burası ahah (siteyi nerdeyse 10 yıldır takip ediyorum). Özellikle yeni çıkan albümlerden ziyade 80 ler 90 lardan çıkan gizli kalmış cevherlere daha çok ilgili biri olarak bu seri çok hoşuma gitti. Ahmet abi emeğin çok değerli iyi ki varsın iyi ki bu site var ellerin dert görmesin seviliyorsun. İlerde belki yüz yüze de tanışma fırsatımız olur bu müzikle ilgili bilgi birikimine ve azmine gerçekten hayranım desem yeridir.
07.02.2025
@404 not found, kolay gelsin, çok sağ ol. Umarım günün birinde görüşürüz.
07.02.2025
@404 not found, bu eskiler serisi bana da ilaç gibi geldi, mazinin kırıntıları bile mutlu ediyor, öyle acaip bir şey işte
Herkese selam.76 model, İstanbul’da doğup büyüyen,95′ten itibaren Bursa’ya gelen ve yerleşen,ortaokuldan beri gitar çalan bir metal aşığıyım. İstanbul’da Bakırköy tren istasyonunun yanında Eloy’dan çekme kaset alarak başladı maceram. Sonra en sevdiğim albümleri Sirkeci Çokran plak’tan almalar, baktım yeterince albüm yok Kadıköy akmar pasajına yolculuklar. Derken taksim stüdyo maceraları falan. En iyi ihtimalle iki haftada bir, normal şartlarda ayda bir bir kaset almak için para biriktirme dönemi. Dandik tabletürlerle şarkıları çalmaya çalışmak. Yine de çok güzel günlerdi. Sonra üniversite ve Bursa macerası. 30 yıldır da Burda’dayım. Bursa’yı seviyorum ama ülkemizin yaşadığı tüm değişimler bizatihi burada da oldu tabi. Neyse buraya yazma sebebim aslında yazılarından bir süre Bursa’da yaşadığını bildiğim, benzer şeyleri aynı dönemde benzer anılarla bizlere aktaran, emeğine ve yüreğine hayran olduğum, tanışmasakta tanıdığımı hissettiğim dostum Ahmet’e teşekkür etmek. İyi ki varsın, yukarıdaki arkadaşın dediği gibi seviliyorsun. (Bu arada eşim Antalya’lı olduğu için ara ara Antalya’ya geliyoruz. Evlerde yakın gibi, belki yüzyüze tanışma fırsatımız da olur)
09.02.2025
@Pneuma, selam. enteresan, paralel tesadüfler gördüm ikimizde. sen bakırköyden bursaya, ben bursadan bakırköye. boşandığım eşim antalyalıydı, muratpaşada ev duruyor, gidip geliyorum.
bursayı değil mudanyayı seviyorum, oradaki evi de satmaya kıyamadım, içine stüdyo kurdum (bateriyi eski elemanım topladı götürdü, o eksik). bazen istanbuldan kaçıp geliyorum, beraber çalmak istersen bir şeyler ayarlayabiliriz.
10.02.2025
@Scream Bloody Gore, neden olmasın
09.02.2025
@Pneuma, çok teşekkürler. Memnun oldum. Böyle eski albümler vesilesiyle yeni insanlarla tanışmak çok güzel. Evet, 5 yıl Bursa’da yaşadım, Uludağ’da okudum, ama 2004′te mezun olduktan sonra birkaç kere günü birlik uğradım Bursa’ya.
Ailevi sağlık durumlarından ötürü bir süredir İstanbul’dayım ve daha da bir süre bu tarafta olacağım gibi gözüküyor, o yüzden Antalya’da görüşme ihtimalimiz zor. İstanbul’a yolun düşerse bir şekilde görüşürüz elbet.
Çok teşekkürler sözlerin için.
10.02.2025
@Ahmet Saraçoğlu,Geçmiş olsun, kardeşim İstanbul’da belki de İstanbul’da görüşürüz
11.02.2025
@Pneuma, teşekkürler.
@OblomoV, Rock City olayını Bursa’da mümkün kılan Sedat Yıldırım Sarıcı abimizdir, adını anmazsam başıma taş yağar :)))
Sanayi şehrinde göç kaçınılmaz tabi ama yapı korunabilirdi… cennet gibi yeşil şehri bok edenlere cehennem hayatı yaşamalarını diliyorum.
Körfez, Uludağ, İznik’e falan balık yemeye gitmeler, Kumla’da Müslümcülerle önce kapışıp sonra beraber kafayı çekmeler..teleferiğin kalktığı yerden Sarıalan’a saatlerce yürüyüp bir de tepede maç yapmak… güzel hatıralar, yaşandı, gitti bitti.
Dağlı dediğinde güldüm… otomotivde işe başladım ilk, mühendisleri sevmiyor işçiler, zor durumda bırakıyorlar beni devamlı… en sonunda fena tartışma yaşandı, çıkışta servise binerken önümü kestiler, “bak biz dağlıyız, ayağını denk al” falan. Darmstadtta geceyarısına kadar kafayı çektim, sabaha da işe gitmedim, iyi de oldu, fabrika hapishane gibi, yanlış karardı orada çalışmak. Dağlılar iyilik yaptılar bana :)))
Detaylı konuşulur başka yerde, evet, uzattım fena, kestim. Mahfele de selam olsun.