Son haftalarda siteyi ele geçiren eski ve önemli albümler furyamıza hangi albümle devam edelim diye yazılacaklar listesine bakarken, aradan bir albüm bana olanca sevimsizliğiyle göz kırptı.
Esasında yazılmayı bekleyen daha da sıkıntılı, daha da ömür törpüsü, daha da gençlik solduran albümler var, ancak albüm isminden dolayı bu arkadaşı daha fazla bekletmemenin en iyisi olacağına karar verdim.
Dünyada kalan son insan olmak zaten yeterince zor, o yüzden onu daha fazla yormadan muayene odasına alalım.
Bu eski başyapıtlar olayında ASPHYX elbette ki yer alacaktı. “The Rack”i mi yazsam “Last One on Earth”ü mü yazsam diye düşünürken başka incelemelerin altında bu albümün adı anılınca önceliği buna verelim dedim. O zaman gelin başlayalım.
Metal dünyasında korku unsuru olan, görünce tedirginlik veren, nahoş şeyler yaşanacağı hissi yaratan, birilerinin hiç acımayacağını belli eden çeşitli şeyler var.
Mesela Corpsegrinder’ın boynu… Sahnede görür görmez çarşı pazarın karışacağını anlıyorsun. Mesela Karl Sanders’ın gitar sapını tutan ve yardırmaya hazırlanan tombik kolları. Mesela Dominator’ın saçma sapan hızlarda bir blast beat’e girmeden önce vücudunu öne eğip pozisyon alması. Mesela Mortuus’un vokale girmeden önce bir ayağını ortadaki monitörün üstüne koyması.
Mesela Martin van Drunen’in beyaz saçları…
Martin van Drunen’in çok açık sarı ile beyaz arası saçları bana her gördüğümde tedirginlik verir. Kendisinin sadece death metal tarihinin en hayvan vokalistlerinden biri olmasından ötürü değil, aynı zamanda 1966’da doğan birinin hâlâ bu kadar adanmış olması fikrinden dolayı. 60 yaşına merdiven dayamışken yaptığı vokalden, tutkusundan dolayı. O saçları görünce anlarım ki işler tatsızlaşacak, çirkinleşecek… İlk iki PESTILENCE albümünde de bunu gördük, HAIL OF BULLETS’ta da bunu yaşadık, ASPHYX’te de buna tanık olmaya devam ediyoruz.
“Last One on Earth”le ilgili en tuhaf durum tabii ki de Martin van Drunen’in albümdeki vokal kayıtlarını grubun geri kalanının haberi olmadan tek başına yapması ve bunu yaparken de grubun kendisini şutlama düşüncesinden haberdar olmaması. Yani adam tek başına tüm albümün vokal kaydını yapıyor, sonra diğer elemanlar gelip “abicim biz seni gruptan atacaktık yaaa” diyorlar ama gel gör ki van Drunen’in hayvan vokal performansından öylesine etkileniyorlar ki “taam ya kalsın taam taam” diyerek albümü bu vokallerle çıkarıyorlar. Van Drunen gruptan şutlanıp yerine Ron van Pol alınıyor, orası ayrı. Ama hem van Pol’un o sırada sözleri henüz yazmamış olmasından hem de van Drunen’in performansından dolayı “Last One on Earth” bu şekilde çıkıyor.
Albüme baktığımızda ASPHYX’e özgü o sevimsizliği her anlamda görüyoruz. “The Krusher”, “The Incarnation of Lust” ve son bir dakikası hariç “Streams of Ancient Wisdom” başta olmak üzere çeşitli şarkılara yedirilmiş ASPHYX’si doom metal kimliği, yeri gelince BENEDICTION’a, BOLT THROWER’a bağlayan groovy azgın death metal karakterini tekme tokat yapıştırıyor ve ASPHYX’e özgü o acımasızlıkla birlikte albüm surat ekşiten anlarla dolu, çirkin mi çirkin bir şeye dönüşüyor. Buradaki en önemli konulardan biri 1992 yılında çıkan bu albümde grubun içindeki adanmışlığı ve o dönemin karakteristik havasını alabiliyor olmak. Albümdeki ses teknisyeni ve yapımcı Harry Wijering’i burada kutlamak lazım, çünkü albümü hem dönemin Floridalı büyüklerinin altında kalmayan bir sound’la, gayet güçlü şekilde kaydetmiş hem de her şeyin lanetli, uğursuz bir kimliğe bürünmesini sağlamış. Buna açılış şarkısı “M.S. Bismark”ın 0.48’de giren BOLT THROWER’vari armonik gitarlarda da görüyoruz, tüm albüme yayılan altoların kafaya vuran derinliğinde de. Tüm bunların bir araya gelmesi ve grubun genel karanlığının da eklenmesiyle “Last One One Eath” bambaşka bir balyoz saldırısı hâlini alıyor.
Yazıya ara verip arkadaşlarla içilen altı duble rakıdan hemen sonra ve aşırı uykum gelmişken klavyeye hiç bakmadan yazılan kapanış bölümü:
Yazının son paragrafını yazamadan evden çıkktım ve arkadalşlarla yemeğe gidip altı duble rakı içtim. Az önce eve geldim. Saat 2buçuk. aaltı duble de az değil ha.Esasıondaayık kafayka noktlamam lazım, ma bu kez de değişiklik olsjun dedim ve bukapanışı bu şekilde yapmaya kararverdim. Çok da uykum var.çBu albümü Van Drunen’in saçlarının yüzü suyu hürmeyine dinleyin, sırg hayvanlığına dinleyin.
Bu da bötle deneysel bşr kapaış olsun. Harbiden düzgün yazmayaçalışarak yazoyorum bu som kıdmı. Dosyayı açtım, yazının tam bitmediğini gördüm, albünğü başlattım vev kalvyeey bKMADAN Yzıyı tamamlaya çaloştım. Şimdi de yatıyorum.
Kadro Martin van Drunen: Vokal
Eric Daniels: Gitar
Bob Bagchus: Davul
Konuk:
Ron van Pol: Bas
Joop: Synthesizer
Şarkılar 1. M.S. Bismarck
2. The Krusher 0
3. Serenade in Lead
4. Last One on Earth
5. The Incarnation of Lust
6. Streams of Ancient Wisdom
7. Food for the Ignorant
8. Asphyx (Forgotten War)
Son kısmı yemin ederim komiklik olsun diye sonradan bilinçli şekilde yazmadım, gayet doğal gelişti, hatta sonra bakınca düzgün yazsam mı diye de düşündüm ama yıllar sonra görünce gülerim diye böyle bıraktım.
@Ahmet Saraçoğlu, Ripping Corpse – Dreaming with the Dead kritiği yazabilmen münkün mü üstad? Nahoş şeyler yaratacak hissi veren şeylerden biri de Eric Rutan’ın tekinsiz bakışları olabilir.
Daha dün uzun yolda aklıma geldi de dinledim. Keşke 6 duble rakının üstüne dinleseymişim. O da başka zamana artık. Zamansız bir başyapıt olduğunu düşünüyorum. Favori asphyc albümüm
Van Drunen, Glen Benton ve John Tardy ile beraber en sevdiğim 3 dm vokalistinden biri, Pestilence’dan ayrıldığında üzülmüştüm.
Consuming Impulse kadar sevemediğim bir albüm, hatta The Rack daha fazla dinlediğim albümleri… kesinlikle iyi, kötü olmayan bir albüm ama dinlemek istediğimde Pestilence günleri daha ağır basıyor. 8,5/10 benim için.
Martin van Drunen…bu adamın vokal tarzını o kadar çok seviyorum ki, bir death metal grubu kursam direkt olarak vokal için ilk başvuracağım kişi kendisi. Beni bilen bilir, bir müziğin içinde acı, ızdırap, ezicilik, ömür kısaltma gibi kıyısından ucundan bir yok oluş hali varsa, her zaman bir adım öndedir. İşte bu adamın vokalinde bu var, bu albümde bu var. Favori asphyx albümüm değil kabul ediyorum ama yine de çok büyük bir iş olduğu gerçeği asla değişmez. Sadece ilk 4 parça bile mezar yeri seçme isteği uyandırıyor, hatta ödemeyi de yaptırıyor. Nasıl olsa ölmeyecek miyiz?
Hollandadan bir death metali grubu geliyor diye duyduğumda aklım götümden çıkmıştı. Kesin Asphyx, noolur Asphyx falan dediysem hatta izmir attacka rüşvet ve siddet uygulamalarında da bulunsam Sinister gelmişti. Olsun onları da severiz. Ama ASPHYC be kardeşim
Son kısmı yemin ederim komiklik olsun diye sonradan bilinçli şekilde yazmadım, gayet doğal gelişti, hatta sonra bakınca düzgün yazsam mı diye de düşündüm ama yıllar sonra görünce gülerim diye böyle bıraktım.
Hepsini geçtim ASPHYC nedir ahah
25.01.2025
@Ahmet Saraçoğlu, Ripping Corpse – Dreaming with the Dead kritiği yazabilmen münkün mü üstad? Nahoş şeyler yaratacak hissi veren şeylerden biri de Eric Rutan’ın tekinsiz bakışları olabilir.
25.01.2025
@Scream Bloody Gore, listede var o da.
25.01.2025
@Ahmet Saraçoğlu, offff harika
Daha dün uzun yolda aklıma geldi de dinledim. Keşke 6 duble rakının üstüne dinleseymişim. O da başka zamana artık. Zamansız bir başyapıt olduğunu düşünüyorum. Favori asphyc albümüm
ASPHYC sker be kardsm.
Van Drunen, Glen Benton ve John Tardy ile beraber en sevdiğim 3 dm vokalistinden biri, Pestilence’dan ayrıldığında üzülmüştüm.
Consuming Impulse kadar sevemediğim bir albüm, hatta The Rack daha fazla dinlediğim albümleri… kesinlikle iyi, kötü olmayan bir albüm ama dinlemek istediğimde Pestilence günleri daha ağır basıyor. 8,5/10 benim için.
Dünyanın en çok karı kaldıran DJ ismine sahip bir adamın böyle bir DM vokalisti olması, kaderin bir cilvesi olsa gerek.
Martin van Drunen…bu adamın vokal tarzını o kadar çok seviyorum ki, bir death metal grubu kursam direkt olarak vokal için ilk başvuracağım kişi kendisi. Beni bilen bilir, bir müziğin içinde acı, ızdırap, ezicilik, ömür kısaltma gibi kıyısından ucundan bir yok oluş hali varsa, her zaman bir adım öndedir. İşte bu adamın vokalinde bu var, bu albümde bu var. Favori asphyx albümüm değil kabul ediyorum ama yine de çok büyük bir iş olduğu gerçeği asla değişmez. Sadece ilk 4 parça bile mezar yeri seçme isteği uyandırıyor, hatta ödemeyi de yaptırıyor. Nasıl olsa ölmeyecek miyiz?
Hollandadan bir death metali grubu geliyor diye duyduğumda aklım götümden çıkmıştı. Kesin Asphyx, noolur Asphyx falan dediysem hatta izmir attacka rüşvet ve siddet uygulamalarında da bulunsam Sinister gelmişti. Olsun onları da severiz. Ama ASPHYC be kardeşim
Eric Cantona’nın 30 yıl önce bugün attığı tekme gibi albüm.
sırf bu adamları görmek için gidicem festivale sanırım