# - A - B - C - D - E - F - G - H - I - J - K - L - M - N - O - P - Q - R - S - T - U - V - W - X - Y - Z
Son Haberler
Anasayfa    /    Kritikler
BLACK SABBATH – Black Sabbath
| 13.05.2021

Rock müziğin lanetlendiği ve “Heavy Metal” adını aldığı o albüme dair meseller.

Emir Şekercioğlu

Bir Katolik olarak yetiştirilmiş olan Geezer Butler, okültizme merak sardığı zaman dilimlerine denk gelen o günlerde bir arkadaşının ona verdiği, büyülerle alakalı 16. yüzyıldan kalma “enteresan” bir kitabı almıştı. Hâlihazırda “Myth, Man and Magic” isimli bir dergiyi takip eden ve Aleister Crowley, Dennis Wheatley gibi okültist yazarları inceleyen Butler, yine de kitabın niteliğinden pek emin olmamış olsa gerek, onu bir kurutma dolabında saklamaya karar verir. Ancak o gece tuhaf bir hadise gerçekleşir bas gitaristin hayatında. Uykusunun bir evresinde uyanan Butler, karşısında belli belirsiz “siyah bir figür/silüet” ile karşılaşır. Korku hâlinde yataktan fırlayan ve ilk elden kitabı anımsayan Butler kitabı koyduğu kurutma dolabına doğru yönelir. Fakat açtığında, aradığı şeyi orada bulamaz… Bu olayın akabinde ise okültizm ile daha fazla haşır neşir olmamaya karar verir. Kendisine söz konusu kitabı verense, bugün Kont Drakula ile aynı sıfatı paylaştığını bildiğimiz (“Prince of Darkness”) Ozzy Osbourne’dan başkası değildi. Geezer Butler’ın görmüş olduğu o karanlık silüet, “Black Sabbath” isimli parçada “Figure in black…” olarak kendine yer bulacaktı.

Önce dinsel kilise müziği, sonrasında ise Klasik Batı Müziği’nin tarihi boyunca kendisinden; yaydığı o tekinsiz, uğursuz hava ve müzikteki tension – release ilişkisinde bir türlü release’e (salıverme, rahatlama) varmamasıyla söz ettiren bir nota aralığı daha rock müzik doğmadan muazzam bir kötü şöhrete sahip olmuştu. İtalyan keman virtüözü Giuseppe Tartini’nin bugün kısaca “Şeytan Sonatı” olarak bilinen eseri “Sol Minörde Keman Sonatı” olsun, tarihin gördüğü ilk çok yönlü piyano virtüözü Franz Liszt’in “Mefisto Valsleri” olsun ya da bugün genel anlamda gelmiş geçmiş en büyük ve en ünlü keman virtüözü olarak adlandırılan Niccolò Paganini’nin “ruhunu şeytana satarak” bu meziyetleri taşıdığı rivayetleri olsun, söz konusu nota aralığı klasik müziğin içinden geçmiş en ilginç karakterlere yine yapılmış en dikkat çekici icralardan bazılarına hayat verme imkânı sağlamıştı. Gitar klavyesine bastığı parmaklarının bir kısmını, geçirdiği bir iş kazası sonucu yitiren Tonny Iommi; yine bir başka klasik müzik bestecisi olan Gustave Holst’un 32 numaralı eseri “The Planet”in “Mars, the Bringer of War” isimli bölümünde işittiği bu nota aralığından büyük ölçüde esinlenmişti. Söz konusu aralık, “Black Sabbath” parçasını baştan sona değin ören ve ele geçiren, kendini sürekli tekrar ettiğinde sıkıntı, kasvet, keder, korku, endişe ve bunun gibi daha nice negatif içerikli duygunun çağrışımını yapan “triton”, ”şeytan aralığı” ya da “diabolus in musica” idi.

1800’lerin sonlarına doğru hâlihazırda klasik müziğin birer karakteristiği olmuş emprovizasyon, disonant akorlar, tritonlar, belirli bir seviyenin üstünde enstrüman hakimiyeti gerektiren partisyon yazma becerileri ve bilhassa nefesli çalgılardan gücünü alan “gürültü faktörü” gibi bileşenleri temel dinamiği hâline getirmiş olan jazz müziğini tekniğine yediren Bill Ward, bu alt yapıyı içinde olduğu grubun müziğiyle başarılı bir şekilde harmanlayacak yeterince olanağa sahipti. Neticede bizzat grup arkadaşlarının etrafında görülen uğursuz emareler ona ilham kapılarını ardına kadar aralamıştı (“Butler’ın Kabusu”, “Iommi’nin İş Kazası” ve başlı başına “Ozzy Osbourne”). Deep Purple ve Led Zeppelin’in başına “hard” sıfatının eklenmesini gerektirecek kadar sertleştirdiği ve günden güne daha kudretli bir doğrultuya evrilen rock müzik; Ward’un bagetlerini yer yer ritüelistik bir şekilde ağır ağır, yer yerse çileden çıkmışçasın agresif biçimde zillere, tomlara vurmasıyla; Iommi’nin büsbütün farklı ve daha cazgır bir sound elde ettiği gitarıyla, Geezer Butler’ın gitarı takip eden gümbür gümbür baslarıyla ve Ozzy Osbourne’un teatral bir dehşeti yaşayarak söylediği şu sözlerle o muhteşem kimyaya nihayet kavuşmuştu:

Intro (instrumental)
-
What’s is this that stands before me?
Figure in black which points at me
Turn around quick, and start to run
Find out I’m chosen one
Oh no!

Ve böylece bu dörtlü “Black Sabbath”a, dolayısıyla da “heavy metal”e hayat veren dörtlü olarak tarihe geçti. “Black Sabbath” albümü, arkasında barındırdığı bu hikâyelerin ve ortaya koyduğu müziğin şanına yakışır biçimde, 1970 Şubatı’nın 13. Cuması’nda yayınlandı…

Ancak grubun bizlere bu gürültülü, tekinsiz ve bir o kadar güçlü müzikle anlatmak istedikleri yalnızca ilk şarkıdan ibaret değildi. İlk şarkının travması daha üstümüzdeyken, ikinci şarkının başında işittiğimiz o mızıka “kabus devam mı ediyor?” diye düşündürüp bizi ürpertir; ama sonrasında aniden giren ve deyim yerindeyse kan kaynatan groove’lar ile bir ters köşe yer, modumuzun yükseldiğine şahit oluruz. Üçüncü parçada ise bu sefer bir Lovecraft hikâyesinin böyle bir müzikte işlendiği ilk örneğiyle karşılaşırken, dördüncü parçada bizzat Lucifer’ın ağzından onun aşkını anlatışını dinleriz. “Black Sabbath”ın A yüzü, böylelikle heavy metalin “karanlık silüetini” ana hatlarıyla çizmiş olur; şeytan, okültizm, sert tuşeli davullar, bol distortion’lı gitarlar, güçlü baslar ve bu hengamenin arasında bizlere karanlık hikâyeler anlatan bir ses… Tabii, bir de efsanevi albüm kapakları.

Bütün bu süreç ve yaşatılan şok, her ne kadar grubun “Paranoid” albümü ile kendi karakteristiğini çok daha net, özgür ve güçlü bir şekilde yansıtacak olduysa da “Black Sabbath”, grubun kendisinin bile istese değiştiremeyeceği o büyük tarihi yeri, yaşattığı tüm ilkleriyle korumaya devam edecek. Metal müziğin bugünlere değin geçirmiş olduğu onca evrime, dallanıp budaklanarak birbiri ardınca doğurduğu onca gruba ve alt türe rağmen, bugün “Heavy Metal nasıl bir müziktir?” gibi bir soruya hâlâ bu albümün ilk parçasıyla rahat rahat cevap verebiliyorsak söz konusu durum bunun kanıtı olsa gerek.

Yazılmasına daha pek çok şey yazılabilir. Ancak tarihte, direkt dönemsel açıdan bir eşi benzeri daha olmayacak böyle bir albüm için, sanırım sözün olabildiğince kısası makbul olur.

10/10
Albümün okur notu: 12345678910 (9.42/10, Toplam oy: 62)
Loading ... Loading ...
etiketler:
  Albüm bilgileri
Çıkış tarihi
1970
Şirket
Vertigo Records
Kadro
Ozzy Osbourne: Vokal, mızıka (2), beste (1-4, 6)
Tony Iommi: Gitar, beste (1-4, 6)
Geezer Butler: Bas, beste (1-4, 6)
Bill Ward: Davul, beste (1-4, 6)
Şarkılar
A Yüzü
1) Black Sabbath
2) The Wizard
3) Behind the Wall of Sleep
4) N.I.B.

B Yüzü
5) Evil Woman, Don’t Play Your Games with Me (Crow cover'ı)
6) Sleeping Village
7) Warning (Aynsley Dunbar Retaliation cover'ı)
  Yorum alanı

“BLACK SABBATH – Black Sabbath” yazısına 48 yorum var

  1. Eline sağlık Emir.

    Kaan siteyi açıp bu yazıyı görseydi o kadar sevinirdi ki.

  2. deadhouse says:

    Bu albüm sitede yok muydu ahaha. Citizen Kane’in İmdb’de olmamasıyla aynı şey.

  3. Yiğit says:

    Eline sağlık. Tüm Sabbath diskografisine bayılan biri olarak en az bayıldığım albümlerden biridir aslında. Bu ilk albüm sadece heavy metal başlangıcı değil, arkasına ardı sıra gelen başyapıt derecesindeki black sabbath albümlerinin de habercisi aynı zamanda.

  4. Rzeczom says:

    son 3 gündür eski albümlerin kritiklerinin yazılmasından aşırı memnunum.

    kritikte güzel olmuş, teşekkürler.

  5. crowkiller says:

    black sabbath albümleri sedat peker videoları gibi

    2 dakkada anlatılacak şeyi 8 dakkada anlatıyor

    Rzeczom

    @crowkiller, hahahaha. bizim devlet destekli mafyalarımızın içerisinden gerçek bir yutubır ruhu çıktı. konuştukça konuşuyorlar.

    yakında rus rulleti challenge yaparsa şaşırtmaz herif beni. en son babasının deist ve solcu olduğunu söylüyordu. ilginç kafalar.

    crowkiller

    @Rzeczom, black sabbatha bir diğer benzerliği de bi bok anlamasam da dinliyor olmam

  6. trivago says:

    N.I.B. gibi en sevdiğim black sabbath şarkılarından birini barındıran albüm. şarkıdaki geçişler beni ıslatıyo.

  7. cemilokumus says:

    Sitedeki en büyük eksiklerden biriydi. Bu albümün ortaya çıkış hikayesini, tarihsel önemini ve müzikal yapısını her yönüyle harika yansıtan bir kritik olmuş. Eline sağlık Emir.

  8. mahakali says:

    Kritik çok güzel olmuş. Elinize sağlık. İçinde Ozzy olan her şey “mükemmel” geliyor bana. Böyle ruhu olan albümleri arada hatırlamak lazım.

  9. deadhouse says:

    Bu arada belirtmeyi unuttum. Kritik harika. Emir Şekercioğlu der susarım.

  10. çaksu says:

    Behind the Wall of Sleep’in başındaki bölüm acayip tatlı. Gitar bas davul komple. Minör riff üstüne majör söyleyen Ozzy verse’ü de çok tatlı hale getiriyor. Müzik yapıyor olsam sahnede coverlardım kesin.

  11. Raddor says:

    Iommi’nin anlattığına göre Black Sabbath’ı ilk çaldıklarında millet tüymüş, konser alanı arazi olmuş. Küçük bir grup insan hariç. Belli ki çalan müzik diğer totoşların aksine onların bayağı ilgisini çekmiş. İşte o ufak sayıdaki insanlar ilk metalcilerdi. Albümle aynı isimdeki o parçayla başladı her şey. Bu açıdan kritiğin siteye konması önemliydi.

    Bir de James Hetfield çok güzel anlatır bu albümle tanışma anını. Bayağı ödü kopmuş ilk dinlediğinde. Albümün kapağı onu daha da ürkütmüş. İcra edenlerinin tekin insanlar olmadığına dair düşünceler gezmiş kafasında. Böyle olması bir yandan cazibe yaratmış olacak ki albümün üzerine gitmiş ve bağımlısı olmuş.

    Triton dediğimiz nota bana ürperticilikten ziyade seksi geliyor. Zaten Blues’un temelidir. Pentatonik gama eklenince onu Blues gamına dönüştürür -ki Blues’un da kulağa seksi gelmesinin sebebidir bu nota. Hatta zamanında yasaklanmasının sebeplerinden biri de budur diye bilirim. Cinsellik çağrıştırdığı için. Çalındığında Şeytan yanına yaklaşıp şehvet sokuyor beyinlere denirmiş. Bizde de ıslık için var benzer muhabbet. O nedenle klasik müzikte kullanılmazmış. Klasik müzik dönemi gereği daha çok dini oyunlar için bestelenen bir müzik neticede.

    Yobazlığın sınırı yok gördüğünüz gibi. Bu noktada “Vay efendim bir notadan tahrik olmuşlar!” diye söylenebiliriz. Metalde de 10 şarkıdan 9′unda vardır muhtemelen. (Özellikle Metallica’da bunun fetişi vardır) Triton öyle bir aralıktır işte. Doğru basıldığında insanı titretir, ereksiyon oluşumuna sebep verebilir ve hatta üstüne orgaz.. neyse şaka yapıyorum tabi ahah.

    enemyofgod

    @Raddor, Enter Sandman’deki malum riff Black Sabbath şarkısının ana riffinden direkt alınmış. Aynı triton notalar.
    (Mi-mi-sol bemol)

    ”Doğru basıldığında insanı titretir” Şu kısım önemli çünkü tritonu doğru yerde kullanmayınca gürültüden başka bir şey olmuyor. Ama doğru kullanıldığı zaman… Üstteki yorumda yeterince anlatılmış zaten.

    Raddor

    @enemyofgod, özellikle Frayed Ends of Sanity’de suyunu çıkarmışlar ama çok güzel. Metallica o notayı güzel yediriyor.

  12. Emre Görür says:

    ’60′ların sonları ve ’70′lerin başında hem rock müzikte bir sertleşme eğilimi söz konusu, hem de onlarca grubun dahil olduğu bir “left hand path” akımından bahsedilebilir. Sabbath kesinlikle dönemin gruplarının en serti değil. En basitinden, aynı dönemde çıkan Deep Purple – In Rock günümüzün metal kriterlerine çok daha yakın. Black Sabbath blues ile çok içli dışlı bir albüm. İşin ideolojik kısmında da Sabbath’ın “left hand path” tutumu gayet yumuşak. Hele kendilerinden önce Coven gibi bir grubun çıkmış olduğunu düşünürsek. Peki öyleyse nasıl oluyor da Black Sabbath dışında metali başlatmakla ilişkilendirilebilecek tek bir şarkı bile barındırmayan bir albümü geleneğin ilk albümü olarak kabul ediyoruz? Bunun açıklaması basitçe Iommi’nin rifleri. Iommi o dönemde rock müzikte sık şekilde görülmeye başlayan okültizme uygun bir biçim yarattı gitar kullanma tarzıyla. Diğer grupların ekseriyeti yoğun şekilde klavye kullanıyordu ve bu grupların üyelerinin hippilikle bir derdi yoktu. Sabbath ise bu şarkı özelinde hippilik ile bağdaşmayacak, ondan kopuş anlamına gelebilecek bir iş ortaya koydu. Kendi hiçbir zaman tam olarak kopmasa da. Onlar kopuş için gerekli zemini yaratırken kendilerini kapının öbür tarafına atmayı tercih etmediler. Hep bir denge tutturdular. Aynı şekilde, ’70′lerin Sabbath’ı gerçek anlamda bir metal grubu değildi. Onların yaptığı müziğe “proto” ön eki eklemek metalin evrimini tutarlı bir zemine oturtmak açısından zorunlu. Hippilikten kesin kopuş ’70′lerin ortalarında punk ile gerçekleşti. Bundan etkilenen Priest de Stained Class ile gerçek anlamdaki ilk metal formunu oluşturdu. Ardından da NWOBHM bunu toplumsal bir zemine oturtup hareketi başlattı.
    Kısacası, Black Sabbath metal geleneğini başlatan, “biçim-öz” uyumu açısından ilk tutarlı proto-metal şarkısını içeren albüm. Fakat metal müzikal formunu Stained Class ile kazandı. Metali bir hareket haline getiren, onu toplumsallaştıran, metal kültürünü kuran ise NWOBHM oldu.

    Emre Görür

    Hippilik mevzusuna devam edeyim. Şu iki açıklama da Ozzy’ye ait:

    - You gotta remember the time, 1968 was still that flower power. To us that was bullshit, living in the dreary, dismal, polluted town of Birmingham. We were very angry about it. We thought, let’s scare people.

    - Sabbath were a hippy band. We were into peace.

    Yani iddia ettiğim çelişki ve gerilim gayet açık bir durum.
    Hippilik orta sınıf gençliğinin ütopyacı karşı-kültürü idi. Black Sabbath üyeleri isteseler bile kolay kolay buna adapte olamazlardı, çünkü yetiştikleri toplumsal koşullar ekstremdi. İlk gençliklerinde Aston’dan doğru düzgün çıkmadılar bile. Aston II. Dünya Savaşı’nda bombalanmış bir yerdi ve hala yarı harabe durumdaydı. Nüfusun çok büyük kısmı göçmendi. Butler İrlandalı örneğin. Babası silahlı mücadeleyi destekleyen bir IRA sempatizanı, abisi Hitler hayranı. Sokağa mutlaka ceplerinde çakı ile çıkıyorlar. Arada çakıyı çekmek ve kendini korumak gerekiyor gayet olağan şekilde. Haliyle çulsuzlar. En iğrenç işlerde çalışıyorlar mecburen… Kısacası bu adamların hippilikle mesafeli olması eşyanın tabiatı gereği.

    All2

    @Emre Görür, Lütfen zaman buldukça böyle yorumlara devam et, harika şeyler yazıyorsun. Okurken yeni şeyler öğreniyorum.

    1978 Stained Class metalin ortaya çıkışı için isabetli bir tarih. Her ne kadar 70′lerdeki Sabbath albümleri için “proto” ön ekini ihtiyaç olarak görmesem de 80′lerde patlayan tür çeşitlenmesinde ve ekstrem müzikte (burada o dönem için ekstrem sayılabilecek thrash gruplarını da sayıyorum Metallica, Slayer gibi) Black Sabbath müziğinden çok Judas Priest ve Motörhead’in (özellikle 1979 Overkill) etkisini gözlemlemek bence daha mümkün.

    Judas Priest dönemindeki en sert müziği ya kendisi sunmuştur yada o müzik türlerinden izler taşımıştır albümlerinde. Bu açıdan yine 80′lerde ABD’de görülen “Daha sert, daha hızlı” yarışının fitilini ateşlemişlerdir.

    Benim için:
    Black Sabbath = İlk heavy metal grubu
    Black Sabbath – Black Sabbath = İlk heavy metal grubunun ilk albümü
    Judas Priest – Stained Class = Heavy metal %100 Bitirme projesi

    Haydi eyvallah

    Raddor

    @Emre Görür, çok güzel bilgiler. Bir de ekstra bir husus daha var; o da “kabulleniş”. Bugün Led Zeppelin ve Deep Purple’a Metal grubu diyemiyoruz. Rahatlıkla “Metal” diye ortamlarda bahsedebildiğimiz en eski grup Black Sabbath. Sizin açıkladığınız sebeplerin yanında grupların bu sıfatı benimseme sürecinin de bunda etkisi olduğunu düşünüyorum.

    Deep Purple’dan Jon Lord, Heavy Metal yakıştırmasıyla ilgili hemen hemen şöyle demişti: “Heavy Metal olduğumuzu düşünmüyorum. Her halükarda biz Rock yapıyoruz. Heavy Metal ile bir derdimiz yok fakat Rock grubu olarak anılmayı tercih ederiz. Biz buyuz adamım! (tam böyle dememiş olabilir) Sert olabilirük tamam. O zaman yine de bize Heavy Rock veya Hard Rock de. Rakçıyız herkes bilsin yanii.”

    Led Zeppelin ise Heavy Metal’i daha sert reddetmiş. Şöyle ki Metal başlıklı hiçbir belgeselde yer almayız demişler. Farkındaysanız herhangi bir Metal, hatta Early Metal belgeselinde bile isimleri geçmez doğru düzgün. Jimmy Page çıkıp da iki laf etmez. “Bu boku bizden uzak tutun!” tavrı bu resmen. Ee şimdi metalciler için müzik kadar “metalcilik” mevzusu da önemli. Bu tutum içindeki bir grubu metalhead’ciler doğal olarak benimseyemezdi. “Oç’sun Led Zeppelin!” deyip mevzuyu esas grubumuza getirelim.

    Black Sabbath üyeleri ise “Heavy Metal” kelimesini ilk duydukları anda titreme geçirmişler. Iommi’nin çok hoşuna gitmiş. Yeni bir şey yarattık ve herkes bunu sevdi diye düşünmüş. “Heavy Metal! İşte biz buyduk. Sanki kendimizi bulmuş gibiydik.” der. Aşırı cool bulmuş ve bu sıfatı giymekten hiç çekinmemişler.

    İşte bu “ilk metal grubu” meselesinde duyulan müziğin yanında, Heavy Metal isminin ilk çıktığı günlerde grupların yaratılan akıma tepkisinin, yaklaşımının da oldukça etkisi var. Bu yeni doğan bebeği kucaklayan Black Sabbath olmuş. Böyle bakıldığında bu Metal isimli bebeğin babalık hakkını Black Sabbath’a vermek en doğrusu gibi görünüyor.

    Emre Görür

    @Raddor, tabii, geleneği sahiplenmek, onunla bütünleşmek çok önemli. Motörhead’i düşünelim. Lemmy birçok yerde kendilerini metalden çok punk’a yakın gördüklerini söyler. Oysa istikrarlı şekilde hep metal sahnesinin bir unsuru olarak kaldılar. Tank, Exciter, Voivod gibi kendilerine yakın gördükleri grupları desteklediler. Aksini yapıp punk gruplarıyla turlamayı, onlarla anılmayı tercih etmiş olsalar metal tarihi açısından taşıdıkları önemin dramatik şekilde düşeceği açık olsa gerek.
    Zeppelin ve Purple’a gelirsek… Zeppelin tamam çok önemli grup da bence onların metalle neredeyse hiç bağlantıları yok. Purple elemanları ise direkt hippi. Orada bir tek Gillan’ın metal ile bağlantısı var. Sabbath ile yaptığı albümdeki agresif tavrı çok net. Ayrıca solo grubu birçok kaynakta NWOBHM hareketine dahil edilir.

    Raddor

    @Emre Görür, bir yandan şu da geldi aklıma. Ya Black Sabbath da yaptığı müziğe rağmen Heavy Metal etiketini Led Zeppelin gibi sert şekilde reddetseydi? Belki o zaman siyah giyme imajını da başlatan grup olarak Judas Priest ve albümleri tartışmasız ilk kabul edilir, Sabbath da öncü olarak Purple ve Zeppelin ile anılırdı. Tabi öyle olmadı ve Black Sabbath geleneği kucakladı.

    Bir de yanılmıyorsam Mark Morton idi. Headbager’s Journey’deki cümleleri şöyleydi. “Bir metal rifinde olabilecekleri Black Sabbath zaten önceden yapmıştır. Siz tersten düzden çevirip yeni bir rif elde edersiniz ancak o aslında temelinde bir Sabbath rifidir.” demişti. Belki söylemi abartılıdır ama Iommi hayranı olarak benim hoşuma gidiyor.

  13. Kemal says:

    Merhaba
    İlk heavy metal grubu mudur, etkileyen en önemli grup mudur diye senelerce tartıştıktan sonra 1970 Paris ve Brüksel konserleri meseleyi kapatıyor. Lütfen youtube da bulun. İzlemişsinizdir bir daha izleyin. Ama izlerken Ozzy’nin yüzüne bakın. Deli gibi headbang bir yana, devreleri Plant, Gillan ya da ne bileyim Byron’ ın tam tersi olarak ananızı sikeyim der gibi nefretle bakması bile bence noktayı koyuyor.

  14. deadhouse says:

    İlk proto-metal şarkısını ne Black Sabbath ne Deep Purple ne Led Zeppelin yapmıştır. Bence budur:

    https://youtu.be/7OvW8Z7kiws

    enemyofgod

    @deadhouse, Katılıyorum. Ama Black Sabbath şarkısının proto-metalden de öte ilk metal şarkısı olduğunu düşünüyorum.

    Raddor

    @deadhouse, bu bayağı bütünlüksü ama ondan bir sene önce çıkmış, daha gürültülü, insanı headbang manyağı yapan bir parça var. Basları iyi veren bir kulaklıkla son ses dinlenmeli. Benim boynumu kopartan en eski parçadır. ’68 senesinde çıktığına inanamıyorum.
    https://youtu.be/vWW2SzoAXMo

    Bu parçanın yazılma sebebi tamamen, en sert biziz diyen The Who’ya meydan okumaymış.

    owlbos

    @Raddor, The Beatles’ın zamanında her şeyi yapıp, yalayıp yutmuş olması gerçeği? Bu vesileyle küçük bir The Beatles diskografisi rehberi yapayım. The Beatles 60ların başındaki dönemdaşı bir çok gurup gibi sığ, rock n roll coverı yapmıştır. Asıl olayları bence 1965′de Rubber Soul albümü ile başlıyor. Yavaş yavaş deneysel işler, Revolver ile tavan yapıyor. Sgt. Pepper, Abbey Road ve White albümle devam ediyor.

    Geçen gün Gojira’dan Joe’nun bir röportajını dinledim. İlk başta anlaşılmasa bile derinlerde bir yerlerde The Beatles’dan kesinlikle etkilendiklerini söylüyordu.

    owlbos

    @owlbos, *dönemdaşı bir çok grup gibi sığ aşk şarkıları, rock n roll coverları yapmıştır.

    enemyofgod

    @owlbos, Bence de Beatles diskografisi Revolver öncesi/sonrası şeklinde izlenmelidir. Ama Rubber Soul öncesi için sığ ana akım aşk şarkısı grubu demek de yanlış. Evet derinliksizdi ama başarılıydı. Help albümü de bu ilk dönemin zirvesi bence.

    Yine de ne demek istediğini anladım. Zaten ben de 2.dönemlerini daha çok severim.

    Bu single Rubber Soul ile aynı gün çıkıyor. 0:37′de müziğin peygamberleri olmaktan çıkıp tanrı katına ulaşıyorlar. Dağılana kadar yaptıkları işlerle de tanrı kalıyorlar.
    https://www.youtube.com/watch?v=Qyclqo_AV2M

    Yiğit

    @Raddor, deadhouse’un linke tıklarken helter skelter beklemiştim. Sert olmasına sert ama metalden çok punk’ı anımsatıyor bana. Her ne kadar rock cephesinde o dönemin sertlik dozajını aşan şeyler görsek de bence de heavy metal’in ilk örneği bu grup ve bu albüm. Üstte Kemal abinin de dediği gibi konserler olayı kapatıyor bence de. Benim için bu konu tartışılabilir olmaktan uzak, bu albüm heavy metaldir. Paranoid, Sabbath Bloody Sabbath gibi albümler de olayı alıp en zirveye çıkarmıştır.

    owlbos

    @Yiğit, Yer yer punk yer yer heavy metal tadı veriyor bencede. Şarkı bazında bunun tespiti çok zor ama yukarıda da dediğim gibi bence ilk heavy metal grubu Black Sabbath’dır. Ama ilk heavy metal şarkısı her zaman tartışmaya açık olacaktır.

    Raddor

    @Yiğit, tabi ki. Kafamda “metal öncesi sert şarkılar” gibi bir muhabbet başlığı oluşmuştu. Onu düşünerek paylaştım o örneği. Yoksa yukarıda Emre Görür’ün yorumunun altında yazdığım gibi bence de ilk metal grubu Black Sabbath’tır.

    deadhouse

    @Raddor, Benim temel ölçütüm sertlik değil. Bu parça her ne kadar sert olsa da rock parçası olduğu belli. Hard rock denilebilir, metal olduğunu düşünmüyorum. Dediğin gibi bütünlük olarak 21st Century Schizoid man daha bir metal.

    Raddor

    @deadhouse, evet proto-metal diyorduk. Ben biraz o konuyu atlayarak daldım. Verdiğiniz örnek bütünlük/melodi olarak metale yakın. İlk proto-metal örneği olabilir. Helter Skelter da muhtemel ilk headbanger parça. Sertlik olarak dönemin bayağı ilerisinde. Acayip geldiği için paylaşmak istedim ama biçim olarak daha çok Hardcore’un atası gibi duruyor tabi.

    enemyofgod

    @Raddor, bunu unutmuşum. Kesinlikle haklısın. Paul McCartney farkı.

    Bu arada John Lennon yıllar sonra verdiği bir röportajda bu şarkının ona sadece gürültü geldiğini söylemiş.

    owlbos

    @deadhouse, Bu tartışmada bence Coven da olmalı. 69 yılında çıkardıkları albümün açılış şarkısının adı Black Sabbath, basçılarının adı Oz Osbourne olması çok ilginç tesadüfler. Elemanlar albüm kapağında ters haç takıyorlar, boynuz işareti yapıyorlar. Hail Satan olgusunu ortaya koyan şarkılar, ritüeller… Ama albümü dinleyince ağır basan yönün saykodelik/occult rock olduğu bir gerçek bence.

  15. owlbos says:

    Black Sabbath bence ilk heavy metal grubudur. Peki ilk heavy metal şarkısını kendileri mi yapmıştır? Hayır.

  16. enemyofgod says:

    2 senede 3 mükemmel albüm yayınlayıp müzik piyasasını kökünden değiştiren 4 kişi. Ne desek az kalır. Iommi’nin metal riffi kavramının, Geezer Butler’ın metal bas partisyonlarının, Ozzy’nin, metal frontmanliğinin sınırlarını oluşturmaya başladığı mükemmel bir albüm.

    Her ne kadar Paranoid ve Master of Reality’yi daha profesyonel ve başarılı bulsam da bu albümün de hakkı yenemez.

    10/10.

  17. deadhouse says:

    @enemyofgod, Ben Black Sabbath albümünü direkt metal albümü olarak görüyorum. Proto falan olduğunu düşünmüyorum. 70′lerin sonu ya da 80′lerin başındaki metal gerçek metaldir dersek işin sonu Brutal vokal olmayan metal metal değildire kadar gider. Bu işin bir kanunu yok. Temasal anlamda olsun, müziksel anlamda olsun, her anlamda bu albüm metaldir. Kulağa çok sert gelmesi gerekmiyor. Deathcore’dan daha az sert çok az müzik var. Deathcore’a bu albümden daha metaldir diyebilir miyiz.

  18. Emre Görür says:

    Stained Class konusunu da biraz açayım.
    Sert, agresif rock’ın Cream ile başladığı kabul edilir genelde. Onların çıkışını izleyen yıllarda işin sertlik dozajı Blue Cheer, Iron Butterfly gibi gruplardan da görülebileceği gibi hızla yükseliyor. 1970′lerin başından itibaren de işte heavy metal geleneğinden bahsedebiliyoruz. 1970-78 dönemi metalin teknik unsurlarının şekillendiği, müziğin klasik formuna adım adım ilerlediği bir zaman dilimi. İşte Iommi’nin rifleri, Blackmore’un soloları, Gillan’ın vokalleri derken heavy metal denen şey yavaş yavaş netleşiyor. Stained Class de “Bak işte bu metal” denebilecek, metal olup olmadığı tartışılmayacak ilk albüm. Exciter, Saints in Hell gibi şarkılarla, herhangi bir ara halkaya ihtiyaç duymadan, olayı thrash’e, Mercyful Fate’e falan bağlayabilirsiniz.
    Yani heavy metal Black Sabbath şarkısındaki triton kullanımıyla öyle bir seferde, kolayca oluşturulan bir müzik tarzı olmadı, şekillenmesi için uzun denebilecek bir süre ve punk gibi bir devrimsel olay gerekti.
    Bu yüzden metalin kurucu grupları olarak Sabbath ve Priest’in anılması gayet yerinde bir tutum. Sabbath proto-metal parantezini açtı, Priest süreci tamamlayıp bunu kapadı.

  19. Raddor says:

    Bu arada ilk metal albümüydü, bilmem neydi diye muhabbet yapıyoruz, öyle klasik bir eser ama bu albüm kaydedildiği sırada Ozzy Osbourne’un çorabı yokmuş. Albümden kazandığıyla ilk çorap almış kendine (filminde anlatmıştı yanlış hatırlamıyorsam). Stüdyoya da sabah girip, akşam çıkmışlar. Tek günde kaydetmişler tüm albümü. Efsane olarak gördüğümüz eser bir yandan da böyle türlü garibanlık hikayeleri barındırıyor. İlginç işte hayat.

    deadhouse

    @Raddor, Birmingham’da 10 çorap 10 lira yok muymuş?

    Raddor

    @deadhouse, haha bizde olsa en kötü babaannene ördürürsün ya.

    deadhouse

    @Raddor, Daha geçen gün gördüm. 6 çorap 10 lira diye. 10 15 sene evvel normal bir şeydi de enflasyon olmuş % 50 hala mı ya dedim kendi kendime. Çorabın bu topraklarda bağımsız, dokunulmaz bir tarafı var.

  20. northern says:

    warning alayına gider. iommi şarkıyı yeniden var etmiş.

  21. Black Sabbath albümü, 55 yıl önce bugün yayınlandı. Herkes istediği yorumu yapabilir tabii ama bence klasik bir albüm olarak, her türlü eleştiriye de kapalıdır. Kişisel olarak muhteşem bulduğumu söyleyebilirim. Ozzy’li dönemin en sevdiğim albümleri, ilk iki albümleridir zaten. Heavy Metal denen müziğin var olma sebebidir. Ama ben bugün, bu albümün çıkışını ilk ağızdan aktarmak niyetindeyim. Elimde şu anda, ülkemizde Pegasus yayınevinden çıkmış Ozzy Osbourne otobiyografisi ‘Ben Ozzy’ var. Bakın eğlenceli anlatımıyla Ozzy albümün çıkışına dair neler anlatmış:
    ‘Hatırladığım kadarıyla, kayda değer bir demomuz hiç olmadı ve albüm hakkında ciddi bir konuşma da yapmadık. Jim, Zürich’te bir haftalık konser ayarladığını, yola koyulduğumuzda Soho’daki Regent Ses Stüdyoları’na uğrayıp, Roger Bain isimli bir yapımcı ve onun mühendisiyle birkaç parça kaydetmemizi söyledi. Dediğini yaptık. Tıpkı eskiden olduğu gibi aletlerimizi kurduk ve dinleyici olmadan parçalarımızı çaldık. İşimizi bitirdikten sonra birkaç saat daha takılıp, ikinci gitarları ve vokalleri kaydettik; işte herşey o kadardı. Bitmişti. Bara son siparişler alındığı sırada yetişebilmiştik. En fazla on iki saat sürmüştü.’
    ‘İsviçre’den döner dönmez Jim Simpson bizi evine çağırdı.’Görmeniz gereken bir şey var’ dedi hayra yorulmayacak bir ses tonuyla.
    O öğleden sonra hepimiz Jim’in oturma odasında toplanmış, başparmaklarımızı birbirinin etrafında çevirip bize hangi uğursuz haberi vereceğini merak ediyorduk. Çantasına uzanıp bitmiş Black Sabbath plağını çıkardı. Allak bullak olmuştuk. Kapağında korkutucu görünümlü bir on beşinci yüzyıl su değirmeni (daha sonra bunun Oxfordshire’da Thames nehri üzerindeki Mapledurham su değirmeni olduğunu öğrendim), çevresinde bir sürü ölü yaprak vardı ve çerçevenin ortasında hasta görünümlü, uzun siyah saçlı, siyah cüppeli bir kadın, korkmuş bir ifadeyle bakıyordu. Muhteşemdi! Kılıfın da her tarafı simsiyahtı ve üzerinde korkutucu bir şiir olan ters çevrilmiş bir haç vardı. Çizimlerle, yani ters haçla -satanizmin sembolü olduğunu daha sonra öğrendik- bizim bir alakamız yoktu. Ama kapağı beğenmediğimizle ilgili kulağıma gelen hikayeler tamamen saçmalık. Hatırladığım kadarıyla, o saniye havalara uçmuştuk. Orada durmuş, albüme bakarak, ‘Hey dostum, bu kahrolası şey mükemmel’ diyorduk.
    Jim plağı pikaba taktı. Neredeyse gözyaşlarına boğulacaktım. Kulağa çok hoş geliyordu. İsviçre’de bulunduğumuz sırada Rodger ve Tom parçanın giriş riff’i üzerine gök gürültüsü ve çan sesi efekti yerleştirmişti, adeta bir filmdeymişiz hissi veriyordu. Efektlerin tamamı muhteşemdi. Ne zaman dinlesem tüylerim diken diken olur.
    13 Şubat 1970, Cuma günü, Black Sabbath satışa çıktı.
    Kendimi yeni doğmuş gibi hissediyordum.
    Ama eleştirmenler albümden nefret etti.’
    İşte Ozzy’nin ağzından albümle ilgili yorumlarının en can alıcı kısmı. Olay kısaca bu, bize düşen de LONG LIVE HEAVY METAL demek sanırım.

    Murat 'Historian' Karan

    @Murat ‘Historian’ Karan, Bu adama bildim bileli ‘Karanlıklar Prensi’ deniliyor, yok kardeşim alakası bile yok. Adam her konserinde defalarca ‘Tanrı hepinizi kutsasın’ diye temennilerde bulunuyor, seyircilere ‘sizi seviyorum’ şeklinde sesleniyor. Böyle bir adam nasıl karanlıklar prensi olur sorarım size? Adam çocuksu ve neşeli aynı zamanda kafası biraz karışık bir kişiliğe sahip. Seyrettiğim bazı konserlerde, sahnenin kenarına kovalar dolusu su konulmuş ve seyircileri, grup elemanlarını ve en sonunda kendisini sırılsıklam yapıyor. 2011 yılında kendisini Turkcell Kuruçeşme Arena’da dünya gözüyle kanlı canlı seyretmiş olmak şerefine erişmiş biri olarak şunu söyleyebilirim: Ben gördüğüme inanırım ve bu adam sadece kendisine biçilmiş rolü oynuyor. Yoksa dünya tatlısı bir adamdır Ozzy!!!

  22. Black Sabbath albümünün ‘proto-metal’ olarak anılmasının, ilerleyen yıllarda dallanıp budaklanarak alttürlere ayrılan Heavy Metal’in kronolojik açıdan tanımlanma zorunluluğuyla alakası var ve ben bu tanımı çok doğru buluyorum. Beri yandan bu albümü, proto-metal olarak değil tam tersi ilk heavy metal grubu BLACK SABBATH’ın yayınladığı ilk heavy metal albümü şeklinde tanımlamakta da hiç bir beis görmüyorum kendi adıma.
    Altını çizmek istediğim bir başka nokta daha var. Albümü açan Black Sabbath parçası, sadece ilk heavy metal parçası değil ilk doom metal örneğidir aynı zamanda. Evet, heavy ve doom metal aynı batında doğmuş ikiz kardeş veya daha doğru bir tanımlamayla -her ne kadar çok nadir karşılaşılsa da- aynı bedende doğmuş yapışık ikizler gibidir bana kalırsa. 1970 gibi çok eski bir tarih düşünüldüğünde, son derece sert tınlayan parça, enstrümanların ve liriklerin oluşturduğu kasvetli atmosfer sayesinde, nerede demişti hatırlamıyorum ama Ozzy’nin söylediği gibi ‘doom and gloom’ bir karaktere sahiptir ve bütün bunlar onu aynı zamanda ilk doom metal parçası yapmaktadır. War Pigs de her ne kadar gerçeküstü bir hadiseden bahsetmese de aynı kategoridedir kanımca.

  23. 1988 veya 1989′da net hatırlamıyorum şimdi, Ozzy Osbourne’un No Rest For The Wicked kasetini hunharca bir zevkle döndürdüğüm o ilk yıllarda ne Black Sabbath’ın varlığından haberdardım ne de Ozzy’nin Black Sabbath’ın efsanevi ilk vokalisti olduğundan. Ozzy’li döneme ait Black Sabbath parçalarını işittiğim ilk yer, yine Ozzy’nin 1990 tarihli mini konser albümü Just Say Ozzy’dir. Hangi mantıkla mini albüm olarak yayınlandığını asla anlayamayacağım kadar muhteşem geçen konserde, 6 parçadan son ikisi olan Sweet Leaf ile War Pigs’in aslında Black Sabbath parçaları olduğunu keşfetmem biraz zamanımı almıştı. Aslında satın aldığım ilk BS albümü Headless Cross olduğundan en çok sevdiğim BS vokalisti de Tony Martin olmuştur her daim.
    Lise yıllarımda, önceleri ‘Boom Müzik Dergisi’ olarak yayın hayatına başlayıp sonradan baştaki ‘boom’ ekini atarak daha ciddi bir mecra haline dönüşen ‘Müzik Dergisi’nde okuduğum Black Sabbath makalesinde, grubun diskografisini öğrenmiştim nihayet.
    Ama Black Sabbath albümüne sahip olmak için 1998 yılını beklemem gerekiyormuş meğer. Zamanının en popüler mekanları olan Raksotek’in Eskişehir Doktorlar caddesindeki şubesi o yıllar çok sık gittiğim mekandı. Oradan Iron Maiden – Virtual XI, Jag Panzer – Tyrants ve bunun burada ne işi var dediğim Amorphis – Karelian Isthmus albümlerinin yanısıra Black Sabbath cdsini de satın almıştım.
    Tabii Tony Martin ve Dio’lu dönemle kıyasladığımda bana ilk önceleri biraz iptidai gelen – halt etmişim – albüm, zamanla başucu albümlerimden biri oldu kasvetli ve karanlık atmosferinden sebep. Paranoid ile de yine aynı bağı kurdum çok geçmeden. Şimdi beni linçleyeceksiniz belki ama Sweet Leaf, Children Of The Grave, Symptom Of The Universe, Supernaut, Hole In The Sky, Junior’s Eyes gibi belli başlı parçaları haricinde, diğer albümleri aynı ölçüde içselleştiremedim maalesef. Bunun sebebi, belki de ilk albümdeki karanlık ve kasvetli atmosferi bulamamamdır büyük ihtimalle. Ama yine de ‘koskoca Black Sabbath bu’ diyerek dönüp dolaşıp dinlemeye devam ediyorum bir umut.

Yorum Yazın

*

"Yaptığım yorumlarda fotoğrafım da görüntülensin" diyorsan, seni böyle alalım.
Pasif Agresif, bir Wordpress marifetidir.