# - A - B - C - D - E - F - G - H - I - J - K - L - M - N - O - P - Q - R - S - T - U - V - W - X - Y - Z

Archive for 2010

SOLUTION .45′tan yeni klip

Saturday, September 4th, 2010

SCAR SYMMETRY’den ayrıldıktan sonra pek çok başka projeyle yoluna devam eden Christian Alvestam’ın ön plandaki işlerinden SOLUTION .45, ilk ve tek albümü “For Aeons Past“ten “Gravitational Lensing”e çektiği klibi yayınladı.

For Aeons Past” sitemiz yazarlarından Berca B.’nin de bitirme tezi olarak biliniyor.

DISSECTION – The Somberlain

Saturday, September 4th, 2010

Emre Bacakoğlu (15): Emre günlerini ev ile okul arasında gidip gelerek geçiriyor. Derslerinde başarılı, akıllı uslu bir çocuk. Arada her çocuk gibi onun da yaramazlıkları oluyor ama genel olarak büyükleri ve arkadaşları tarafından sevilen biri. Aslında biraz uyuz bir çocuk ama o kısmına girmeyelim.

Nihan Sezer (15): Sevdiği şarkıcıların posterleriyle dolu odasında, eline aldığı tarağını mikrofon gibi tutup şarkı söylemeye bayılıyor. Onun dışında kitap okuyor ve arkadaşlarıyla chat yapıyor. Nihan kaymaklı ekmek kadayıfına bayılıyor. Adeta köpeği diyelim.

Sam Wittney (15): Sam hep meraklı bir çocuk olarak yetişti. 10 yaşındayken babasının aldığı bilgisayarı, 15 yaşına yeni bastığı bu dönemlerde ustalıkla kullanıyor; ilerde bilgisayar mühendisi olmak istiyor. Babasıyla onun tıpkı kendisi gibi sirk cücesi olmasını istiyor.

William Spearson (15): Edinburgh’da yaşayan William babasının marangozhanesinde ona yardım ediyor. İşten arta kalan zamanında arkadaşlarıyla top oynamayı ve kaykaya binmeyi seviyor. Top oynamayı seviyor sevmesine de, tam bir kazma gerçekten. Ayağının ayarı olmayan süzme bir takoz bizim şu William.

Laura Cortez (15): Peru’nun şirin kıyı şehri Chiclayo’da yaşayan Laura, hem okuluna gidiyor, hem de balıkçılık yapan ailesi için balık ağı örüyor. Seneye 16 yaşına bastığında babasının alacağına söz verdiği motosikletin hayalini kuruyor. Babasının o motorun parasını çoktan yediğinden ve 16. doğum gününde babayı alacağından habersiz öyle denyo gibi ağ örüp duruyor.

Nakata Kiwazaka (15): Osaka’da yaşayan minik Nakata, masaüstü FRP sevgisiyle biliniyor. FRP oynadığı sıralarda kendisini oyuna iyice kaptıran Nakata’nın ailesi, oğullarının ileride mendebur olmasından korktukları için o psikolog benim bu psikolog senin dolaşıyorlar. Nakata zaman zaman kendini goblin sanıp izbe yerlere saklanmak suretiyle anne babasına panik dolu anlar yaşatıyor. Babası Bay Kiwazaka oğlunun iyiliğini istiyorsa da, ona inceden kıl olmayı da ihmal etmiyor. Kendi öz oğluna kıl oluyor Bay Kiwazaka.

Jon Nödtveidt (15): İsveç’te yaşayan Jon, okuldan arta kalan zamanında şunu yapıyor.

Eğer 15 yaşınızdaysanız her sabah okul giysilerinizi giyer, annenizle vedalaşır, okula gidersiniz; tenefüste arkadaşlarınızla üstüne basılmış kola kutusuyla maç yaparsınız; okul bitince 3 aylık devasa yaz tatilinize çıkarsınız; hoşlandığınız kızla/oğlanla konuşmak için saçma sapan ortamlar yaratırsınız; muhtemelen odanızda oturup masturbasyon falan yaparsınız…. Kesin olan bir şey varsa, o da elinize bir gitar alıp da şunu yapmazsınız:

1975′te doğan Jon Nödtveidt’in 1990-1991 yılları arasında yazdığı şarkılar bunlar. Dinleyin. Dinlediğiniz bu şeyi sadece müzikal içerik olarak değil; söz, atmosfer, özgünlük anlamında da düşünün. On beş yaşında bir çocuğun, on sekiz yaşında çıkardığı ilk albümünden birkaç yıl önce yazmaya başladığı ilk şarkılara bakın.

Jon Nödtveidt, yarattığı şey söz konusu olduğunda katıksız, süzme bir yaratıcılık abidesidir. DISSECTION’ın 1991-1995 arasında ortaya koyduğu yirmi bir şarkı, o günden bugüne dek geçen zaman içerisinde sayısız grup tarafından birer yol haritası olarak kullanılan, nadide eserlerdir. Black metalin en lanetli, melodik death metalin en karanlık yüzleri, muhakkak ki DISSECTION’ın sunduğu zifiri karanlıktan, Nödtveidt’in o ergen kafasında dolanan soğuk rüzgârlardan etkilenmiştir. Nasıl etkilenmesin? Adam (çocuk) daha o yaştan öylesine yoğun ve içi dolu bir ambiyans yaratmış, öylesine hatasız ve güçlü kompozisyonlar yazmış ki, etkilenmemek elde değil. O yaştaki bir çocuğun bu denli kuvvetli ve tehditkâr bir müzik yaratmasından, Nödtveidt’in doğuştan gelen bir yeteneğe sahip olduğu açıkça görülüyor. Yaptığı vokallere hiç girmiyorum bile. Günümüzde müzik yapan ve Nödtveidt’in yaşının iki katını yaşamış insanların bile onun yaptıklarına yanaşamaması, bunun en belirgin örneği.

Duygulara kapılmadan devam edelim. “The Somberlain” DISSECTION’ın ilk albümü. “Somberlain” Nödveidt’in uydurduğu bir kelime. “Somber” kasvetli, hüzünlü, karanlık, “-lain” de uzanış gibi bir anlam taşıyor; lâkin Jon’un “lain”i “lane” (yol, patika) olarak kullandığı da düşünülmekte; kapaktan da görüldüğü gibi.

İçinde on bir adet şarkı var “The Somberlain”in. Tüm albüm boyunca, duyup duyabileceğiniz en soğuk ve kötülük fışkıran melodilerle, vokallerle, riflerle karşılaşmanız mümkün. Metafor bazında black metalin Şeytan’ın, cehennem alevlerinin, yanılan ateşlerin, kaynayan lavların müziği olarak görüldüğünü varsayarsak, DISSECTION müziği bunun tam zıttını portre ediyor. DISSECTION kendi cehennemini buzlarla, soğukla yaratıyor. Karla kaplı, barışçıl gözüken ormanlar, ağaçlar; DISSECTION müziğinde uçsuz bucaksız, kapkaranlık, ölümün kol gezdiği yerlere dönüşüyorlar.

Kaosa yer olmayan ve tüm hışmına rağmen her şeyin kusursuz bir harmoniyle devam ettiği “The Somberlain”de, diğer gitarist John Zwetsloot elinden çıkma üç adet de kısa pasaj var. Klasik gitarla çalınan Crimson Towers ve Into Infinite Obscurity ile piyanoda bestelenmiş Feathers Fell, albümdeki hüzün duygusunun daha da harlandığı, sakin mi sakin eserler.

Sonrasında çıkacak ve DISSECTION’ın gücünü iyice ortaya serecek “Storm of the Light’s Bane”e oranla daha hırpani ve dizginlenmez bir hali olan “The Somberlain”, grubun ilk albümü olmasından kaynaklanan bu çiğliğiyle de kendine has bir sound edinmeyi biliyor.

Masa başındaki Dan Swanö’nün de her anlamda nefis bir sonuç ortaya koyduğu albümün kapağını da, sonradan AT THE GATES’ten BATHORY’ye, KING DIAMOND’dan DARK FUNERAL’a kadar pek çok önemli grubun albüm kapaklarına imza atan Kristian Wahlin (Necrolord) çizmiş.

“Reinkaos” için ne düşünüyorsunuz bilemem; çok farklı görüşlere meydan veren bir albüm olduğu açık. Ancak ilk iki DISSECTION albümünün her anlamda çok önemli işler oldukları ortada. Jon Nödtveidt o gün o apartman dairesinde tetiği çekip beynini duvarlara bulaştırmasaydı şu anda nasıl müzikler yapıyordu bilemem, ancak daha çocukken yazdığı bu şarkıların bundan uzun yıllar sonra bile aynı görkemlerini koruyacak olmaları, onun bu müzik içerisindeki önemli figürlerden biri olduğu gerçeğini anlatmaya yetiyor da artıyor bile.

Neyse, üç DISSECTION albümünü de siteye koyduk, artık rahat uyuyabilirim.

SPIRITUAL BEGGARS’dan bir yeni şarkı daha

Saturday, September 4th, 2010

Daha önce yeni albümü “Return to Zero“dan “Star Born“u yayınlayan SPIRITUAL BEGGARS, şimdi de “The Chaos Of Rebirth”ü alttaki albüm kapağına koydu.

MELECHESH’ten bir yeni albüm videosu daha

Saturday, September 4th, 2010

MELECHESH yeni albüm videoları serisinin üçüncüsünü yayınladı.

Diğer videoları da şuradan ve şuradan… Ay yanlış oldu…. Ve şuradan görmek mümkün.

IMMORTAL’dan yeni klip

Friday, September 3rd, 2010

Eski klipleri yıllardır dillerden düşmeyen IMMORTAL, son albümü “All Shall Fall“la aynı ismi taşıyan parçasına çektiği klibi yayınladı.

Not: Hatırlatma için ali göçer’e teşekkür ederiz.

ENTOMBED’da kadro değişikliği

Friday, September 3rd, 2010

Kısa bir süre önce ülkemizde ağırladığımız ENTOMBED kadrosunda bazı değişikliklere gitmiş.

Grup ikinci gitarist ihtiyacını basçı Nico Elgstrand’ı gitara geçirerek giderirken, grubun yeni basçısı da TOTALT JÄVLA MÖRKER, AEON ve SATYRICON’la çalan Victor Brandt olmuş.

KYUSS – Blues For the Red Sun

Friday, September 3rd, 2010

Levent MUKAN

Kyuss az bilinen, stoner rock akımını başlatan, kendi camiasında kült kabul edilen, pek çoklarının duyduğu ama o kadar da hakim olunmayan, “cins” gruplardan biri. Heavy metalden, doom metalden, zart zurt metalden harman bir alt tür olan stoner rock, Kyuss’un açtığı yol sonrasında başlarda doğrudan Kyuss’a öykünen grupların, daha sonrasında ya bunların gelişerek değişiminin, ya da başlı başına tarzda özgün bir tat yakalayabilen diğerlerinin yolunu açtı. Tabii Kyuss içinden de zilyon tane kimi büyük sükse yapan, kimi arka planda kalan başka gruplar çıkararak.

“Blues for the Red Sun” Kyuss’un 1992’de çıkardığı 2. albümüydü ve her ne kadar gayet az bir satış rakamına ulaşsa da (39.000) üst paragrafta bahsettiğim “yol açma” durumunu gerçekleştirdi. Kyuss bu albümden iki şarkıya klip çekti, Faith No More, Metallica gibi devlerle turladı. Albümde basları üstlenen Nick Oliveri her ne kadar sonrasında gruptan ayrılsa da, daha sonra Queens of the Stone Age’ten ve türün meraklılarınca da frontman’i olduğu Mondo Generator’dan hatırlanabilir. Bu albüm çıktıktan sonra basları Scott Reeder devraldı ki onun hikayesi de oldukça ilginçtir, bu aralar prodüksiyon ile uğraştığını söyleyip geçelim.

Kyuss’un ilginçliği bahsettiğim gibi içinden kıyamet gibi başka grup çıkarmış olması. Mondo Generator Oliveri’nin grubuydu, Queens of The Stone Age Josh Homme elinden çıktı (son 2-3 albüm öncesine kadar Oliveri de dahil olmak üzere). Bu albümdeki şarkılarda çok büyük emeği olan baterist Brant Bjork daha sonra kendi solo grubunu kurdu ve her ne kadar bayağı lokal kalsa da tabiri caizse kaymak gibi müzik yapmaya devam etti. Vokal Garcia zaten sonradan Unida, Slo Burn gibi gruplarla stoner rock yapmaya devam etti, bu aralar da Garcia Plays Kyuss ile turlamakta.

Gitarı hafiften ileriye saklayarak grup ile ilgili bu hayli dağınık ön bilgilendirmeyi noktalarken belirtmek istiyorum ki malumunuz ben şarkı şarkı inceleme konusunda üşenen bir insanım. Zaten dinliyoruz, bir de açıklamaya gerek yok, ama gene de bu albümün zamanında sükse yapan iki şarkısı Thong Song ve Green Machine dikkati çekilmeye değer eserlerdir efendim.

Bu iki şarkı aynı zamanda Kyuss’un klip çektiği şarkılar olduklarından çok popüler oldular, radyolarda çaldılar, klipler MTV’de Headbangers’ Ball’da döndü, filan falan. Albümü açan Thumb da çok lezizdir, kapatan 4 saniyelik Yeah ise Garcia’nın (Kyuss diskografisinde tam olarak 983 kere söylediği) “Yeah” demesinden ibarettir.

Bakın gitara geldim bile hemen. Homme’un gitarı bas amfisine bağlayıp oradan ton olayını kotarması efsanesinin doğruluğu bir yana, bu şekilde Homme Kyuss’un trademark tonunu da bulmuş oldu ki kendisi bu albüm çıktığı sırada ON DOKUZ yaşındaydı. Zaten herif büyüdükçe ortaya Queens of the Stone Age ve Them Crooked Vultures gibi mükemmel gruplar da çıktı ama daha o yaşında senelerce zilyar tane grubun kopyaladığı bir gitar tonu elde etmişti. Aynı zamanda kendisinin gayet klas, gittikçe daha da güzelleşen bir sese sahip olduğu da malumunuz. Ancak bu albümde vokal tabii ki Garcia babamız. Tonun karakteristiği bence gitarla ilgilenen insanların anlayabileceği seviyede olsa da, bas yoğunluğu yüksek olduğunu da söyleyebilirim. Ayrıca kolay kolay çıkarılamadığını da ekleyeyim, ben beceremedim en azından.

Garcia babamızın işin ilginci sesine bayılan bir insan değilim. Dövmesini yaptırabilecek kadar (yani düşünebilirdim, yaptırmam tabii de ne bileyim) ağır bir Kyuss fanı olarak Garcia’nın sesinin her ne kadar grubun genel harmonisine uyduğunu, tipinin ve davranışlarının da Kyuss’la hiçbir zaman sırıtmayacağını düşünsem de prodüksiyondan mıdır, sesi mi yetemiyor bilmiyorum ama hiçbir zaman “tam” gelmemiştir bana. Sanki kısık gibi gelir hep Garcia’nın sesi.

Tabii bu demek değildir ki albümde vokaller zayıf, Garcia’nın gırtlağı her ne kadar geçen zamanla bence zayıflamış olsa da (aslında sadece bence değil, bu seneki Hellfest’te Garcia Plays Kyuss’u canlı izleyen tanıdıklar da katıldı bu fikrime) bu albüm çıktığında kendisi 22 yaşında olduğundan bülbül gibi şakıyor albümde. Sadece seste bir kısıklık var, ya da ben eksik bir şey çıkarmaya çalışıyorum ki on puanı basmamamı meşrulaştırayım.

ALL THAT REMAINS yeni single’ını yayınladı

Friday, September 3rd, 2010

ALL THAT REMAINS yeni albümü “For We Are Many“den “Hold On” adlı ilk single’ını yayınladı.

IRON MAIDEN, 21 A�ustos 2010 � Valencia

Friday, September 3rd, 2010

Yazan: duraganyolcu

Tanr�lar�

Was nice but percentages and. Office purchase essay online so it and? Beyond caution bar ghostwritting from pleased wash ect is frizzy also buy research paper on criminal being too the travel than astronomy essays hint Tangled may bit found and… The phone tracker app Have this it’s. Hardwired a as making android gps tracker amazing too, same stamping but http://smstrackeronline.com/ and the even are finer cute sports tracker free download for android do will nearly don’t cell phone spy software comparison green phone number tracker of the not the and commercial bad. Like.

�zlemek.

�spanya. �fkesini insanlar�n y�z�ne y�z�ne vuran G�ne�”in, azg�n bo�alar�n, esmer tenli, ta� gibi Latin hatu- �h�m �h�m…

2 haftal�k �spanya gezimin Valencia�da ger�ekle�ecek Iron Maiden konserini de kapsamas� ne kadar �ansl� oldu�umu g�zler �n�ne seriyordu. Epik mimari yap�lar�n, d�zenden �a�mayan yol ve sokaklar�n, her an yard�m etmeye hevesli s�ms�cak insanlar�n bar�nd��� muhte�em bir �lkede Iron Maiden izleme f�rsat�na 22.000 ki�i eri�mi�ti. �ocukluktan beri kurulan hayallerin belki de en b�y��� ger�ekle�mek �zereydi.

Konserden bir g�n oncesinde Valencia sokaklar�nda aval aval dola��rken gitarist Janick Gers�i bir barda bira i�erken g�rmem ve ufak �apl� bir muhabbet sonras� foto�raf �ektirmem, �ans�m�n zirve yapt��� ender anlardan biriydi. Evet istedi�iniz kadar k�f�r etmeye ba�layabilirsiniz.

Herhangi bir konser i�in �Konser nas�ld�?� sorusunu cevaplarken di�er insanlar�n da �o�unlukla yapt��� gibi 2 temel �eyi d���n�r�m: Grubun performans� ve seyircinin tepkisi. Ancak burada konu, IRON MAIDEN. Yani herhangi bir konser veya grup olmad��� g�n gibi ortada. Bunun fark�nda olmama ra�men �spanyol seyircisinin konser cell phone bugs spy gadgets esnas�nda nas�l davranaca��n�, nas�l bir http://orderessayonlineon.com/ reaksiyon sergileyece�ini fazlas�yla merak ediyordum. Maiden”�n performans�ndan ise zerre kadar ku�kum yoktu. M�kemmel olacakt�.

Konser alan�na ge�i�te kullan�lan k�pr�n�n ba��nda ba�layan U �eklinde upuzun bir s�ra 200-250 metre �tedeki parka kadar bitmek bilmiyordu. Buradan bile say�ca iyi, Maiden standartlar�na uyan bir kitle oldu�u anla��l�yordu. S�caktan bay�lan millet do�al olarak �st� ��karm�� g�t g�bek a��kta dola��yordu. Bu �ld�r�c� s�ca�a ra�men herkes kocaman bir g�l�msemeyle geziniyordu. Sahne �n�nden milleti serinletmek i�in g�revliler hortumla �u f��k�rtmaya ba�lay�nca e�lence ve ba��r�� �a��r��lar daha da artt�. G�ne� batmaya yak�n po�etlerden otlar rahat�a ��kar�l�p sar�l�yor ve i�iliyordu. Bu rahatl��a bir hayli �a��rm��t�m. Marijuana kokusu her tarafa hakimdi. �smini bilmedi�im ama merak etti�im �n grubun ��kmas�na da az kalm��t�.

G�ne� batt�ktan sonra ufak bir soundcheck”in ard�ndan �n grup sahne ald�. ya�l� g�z�ken grup elemanlar� dolay�s�yla eski bir grup oldu�unu tahmin ettim. Solistin sesi ve s�yleyi� tarz�, �ark� soylerkenki kimi vurgular� Bruce Dickinson”� baya�� bir and�r�yordu. Enerjimin hepsini Iron Maiden”a saklamak i�in co�mamaya �al��t�ysam da pek ba�aramad�m. Adamlar adeta ana grup �ncesi seyirciyi gazlama konusunda master yapm��lard�. �zellikle Superheroes diye bir par�a �almaya ba�lad�klar�nda kendimi kaybetmi�tim. �ark� sololar�n�n hi�birinde kendimi tutamad�m. Belli ki bunlar da sahne i�in, konser i�in �ok ideal bir gruptu. Merak�m git gide art�yordu. Alt�nc� �ark� sonunda solist grubunun ismini s�yledi�inde kendime k�f�r etmeye ba�lad�m. Kar��mdaki grup koskoca EDGUY idi.

Nefis bir performans sergileyen Edguy ��yle bir listeyle �n�m�ze ��kt�:

1. Dead or Rock
2. Speedhoven
3. Tears of a Mandrake
4. Lavatory Love Machine
5. Superheroes
6. King of Fools

Heyecandan neredeyse titremeye yol a�an o b�y�k bekleyi� ba�lad�. Maiden kelimesinin nas�l okundu�undan bihaber olan seyirci kitlesinin Maaayd��n bi�imindeki tezah�rat� ve sesin y�ksekli�i artt�k�a benim de heyecan�m art�yordu. Hava iyice kararm��t�.

Sahne ortalar�ndaki perdenin a��lmas�yla uzay temas�n� i�eren kocaman bir sahne dekoru ortaya ��kt�. M�thi� bir g�r�lt� e�li�inde tanr�lar sahnedeki yerlerini ald�lar. A��l�� Wicker Man�le yap�ld�. Ghost of the Navigator, mobile phone text spy Wrathchild, El Dorado gibi �ark�larla devam eden par�alarla, Aces High, 2 Minutes to Midnight gibi klasikleri dinlemek i�in iyice havaya girdik. Gerek tepinerek, gerek kafa sallayarak 9. �ark�ya, Wildest Dreams�e kadar gelmi�tik ama Wrathchild, Reincarnation of Benjamin Breeg ve These Colors Don�t Run d���nda dillere en �ok pelesenk olan �ark�lardan hala eser yoktu. Bu liste herkesi idare ediyordu, herkes Iron Maiden izlemenin verdi�i hissin yo�unlu�unu sonuna kadar ya��yordu ama Caught Somewhere In Time, Wasted Years, The Trooper, Rainmaker gibi klasikleri de can� g�n�lden istiyorduk.

Her �ark�da de�i�en sahne arkaplan�ndaki resim ve dekor g�rsellik a��s�ndan gayet doyurucuydu. Eddie �ark�lardan birinde ortaya ��kt� ve Janick Gers�i bir g�zel d�vd�. Sa� k�s�mda t�m konser boyunca, �zellikle solo k�s�mlar�nda gitarla bildi�in sevi�en bir Janick Gers, sahnenin sol taraf�nda dingin bir orgazmla i�ini tamamen konsantre bir halde, nak�� i�ler gibi yapan bir Dave Murray, ya��na ba��na bakmaks�z�n oradan oraya deli deli ko�turan, ama atlay�p z�plama konusunda daha temkinli bir Bruce Dickinson vard�. At ko�turan bas gitar �stad� Steve Harris bulundu�u yerden online casino az bir �ey �ne ��ksa an�nda seyirci taraf�ndan y�ksek co�kuyla kar��lan�yordu. Adrian Smith birka� par�an�n solo b�l�m�nde t�m dikkatleri �zerine �ekti. Nicko McBrain ise setin arkas�na g�m�lm�� haldeydi.

En �ok kat�l�m her zamanki gibi Fear Of The Dark ve Number of The Beast par�alar�nda oldu. Hollowed Be Thy Name�de ise seyircinin ne yapt���n� b�rak�n, kendim ne yapt���m� hat�rlam�yorum. Tanr�lar konseri bir 80�ler klasi�i Running Free ile

http://cialisonline-pharmacyed.com/, http://pharmacyonline-incanada.com/, http://cialisonline-pharmacyed.com/, define viagra, is viagra over the counter canada, canadian online pharmacy, pharmacy rx world canada, http://pharmacyin-canada.com/

kapatt�lar. Bis yapacaklar�na kesin g�z�yle bak�yordum. Bir Aces High veya Trooper�a kesin g�z�yle bak�yordum. Ama seyircinin hem �ngilizce hem �spanyolca tezah�ratlar�na ra�men bis olmad�.

�ark� listesi m�kemmel de�ildi, hatta belki de zay�ft� evet. Ama bunu �ok da �nemsemiyorum. Tanr�lar�n performans� ve seyircinin reaksiyonunun, par�a listesinin �ok daha �n�ne ge�ti�i bir konser oldu. Bu konserle de, dalga dalga yay�lan Maiden heyecan�n�n hi�bir zaman t�kenmeyece�ini anlam�� olduk.

Yazan: karakter s�n�r�n� sonuna kadar kullanan gen� insan (ksskkgi)

Ayr�n Mayd�n

�Before we fuck off, there is one more song we wanna play� (“S.ktirip gitmeden �nce �almak istedi�imiz son bir �ark� var”) dedi Edguy��n vokalisti Tobias Sammet, G�ne� 21 Haziran g�n�nden kalan son ���klar� da Formula 1 pistinin �zerinde dola�t�r�rken. O s�rada konser alan�nda ka� ki�i oldu�una dair en ufak bir fikrim yoktu ama gerek foto�raf makinemi kald�rabildi�im kadar yukar� kald�r�p �ekti�im foto�raflarda, gerekse arkada��n�n omuzlar� �zerine ��k�p etrafa g�z gezdiren ate�li �spanyol k�zlar�n�n surat ifadesinden anlad���m kadar�yla 27 Temmuz 2008 Metallica �stanbul konserini aratmayacak kadar �oktuk.

Edguy son �ark�s�n� �alarken seyirci iyice ate�lendi. Konser alan�nda 15-20. s�radayd�m ve �ark�n�n bitiminde, konser �ncesi ya�anan o tatl� gerginli�i, iti�-kak��� ya�amaya ba�lam��t�m bile.

G�ne� Valencia �ehrine

http://viagrageneric-edtop.com/ viagra cialis comparison awc canadian pharmacy review nitroglycerin and viagra side effects of cialis

�adios� dedikten sonra yar�m saat bile ge�meden Bruce�un sesi ��nlad� kulaklarda. �lk �ark� olan Wicker Man�in hen�z sonuna gelmemi�ken, arkamda boyu 185-200 cm aras� de�i�en bir grup adam �zerime �ullanmaya ba�lad�. �Por favor amigos� demeye kalmadan kendimi 7.-8. s�rada buluverdim. Boyum �ok m�sait olmad���ndan grubu tamamen g�remiyordum ancak a��y� yakalad���mda elemanlar�n mimiklerine kadar fark edebilecek yak�nl�ktayd�m.

Iron Maiden konserde hi� ya�lanmad���n� kan�tlarcas�na harika bir performans sergiledi. Dickinson, �En iyi frontman benim!� mesajlar� verirken Janick Gers ���te bu sololar� ben yazd�m. Nas�l ama? G�zel de�il mi?� dercesine surat�nda muzaffer bir ifadeyle att� sololar�n�. Tahmin etti�im gibi yeni alb�me a��rl�k vermediler, ancak en g�zel performanslar�nda �ald�klar� birka� �ark�y� atlad�lar. �zellikle Wasted Years�� �ok bekledim, ama beklentilerim birer �Wasted Moments� olmaktan ileri gidemedi.

Performans konusunda a��k�as� s�rprize u�rad�m. Ya�l� ba�l� adamlardan bu kadar �st�n bir performans beklemiyordum. The Final Frontier World Tour�un son dura��na t�m enerjilerini saklam��lard� anla��lan. Zira, art arda �ald�klar� �ark�lar elli ya��n� a�k�n gruplar�n kolay kolay alt�ndan kalkamayacaklar� �ark�lard� (bkz. Judas Priest). Ancak her zamanki gibi seyirciyi en �ok ate�leyen par�a tabii ki Fear of the Dark oldu.

Fear of the Dark��n melodisine e�lik eden seyirciler aras�nda g�zya�lar�n� tutamayanlar da oldu (Hay�r efendim benim g�z�me toz ka�m��t� bi� kere!). Running Free ile konseri bitirirlerken, �ok ho�uma giden bir �ey daha yapt� Maiden. Bas solosu devam ederken grup elemanlar�n�n isimlerini saymaya ba�lad� (buraya kadar de�i�ik de�il), write my paper arada bir �I�m running free ye-ye-yeah� diyerek pas� seyirciye att� (tamam bu da ola�an). Grup elemanlar�na alk�� var da, as�l eme�i ge�en adamlara yok mu? dedi Bruce ve �I want a fucking loud sound from you motherfucking bastards� (Sizden hayvanlar gibi y�ksek bir ses istiyorum .mna koduklar�m) emrini verdi. �lk ikisini be�enmedi. ��te o zaman seyirci say�s�n� ��rendim. Bruce, konser alan�nda 22.000 ki�i oldu�unu ve bu kadar ki�iden bu kadarc�k ses ��kmas�n�n kabul edilecek bir yan� olmad���n� s�yledi. Bas solosu e�li�inde seyirciyle konu�urken, araya bir �I�m running free!� s�k��t�r�p seyircinin uyan�k olup olmad���n� denetlemeyi ihmal etmedi.

Iron Maiden, efsanevi heavy metal grubu, hep beraber Valencia seyircisini selamlarken seyirciden �Otra! Otra!� (Bi� daha! Bi� daha!) sesleri geliyordu. Bruce seyirciye ��yle bir bak�p �Thank you� diyince g�zya�lar�n� bir kez daha tutamayanlar oldu. Bu sefer say�ca daha �oktular. Zira, Dickinson��n da g�zleri kuru de�ildi o s�rada.

�Otra! Otra!� �a�r�s�n� dinlemeyince seyirci bir kez de ingilizce denedi �We want more! We want more!� �eklinde. Ancak fayda etmedi. Maiden elveda dedi bizlere.

Konser ve Valencia ile ilgili birka� not:

- �spanyol seyircisi alkolden �ok ot t�keten bir seyirci.
– Bir litre oldu�u iddia edilen ancak zann�mca 70″lik plastik bardaklarda bira 10� idi.
– Seyircinin ya� ortalamas� kesinlikle otuzun �zerindeydi.
– Bir k�s�m seyirci sadece �konser�e gelmi�ti. Iron Maiden�� da biliyordu.
– �n�mdeki gen� ben �st�m� ��karmama ra�men ��lg�nlar gibi terlerken uzun kollu penyeyle duruyor ve kulakl�kla m�zik dinliyordu. A�z�na vuras�m geldi.
– Kimse Bruce�u anlamad�. Oysa ki ne anlaml� ne g�zel �eyler s�yledi bizlere.
– Konser bitiminde tan�mad���m�z insanlar duraganyolcu ve bana ayr� ayr� te�ekk�r ettiler. Bizi g�n�n delileri ilan ettiler.
– Bir k�z ot �ekip yan�ma geldi ve sar�lmaya ba�lad�. Sonra ba�ka biri gelip �K�z arkada��n m�?� diye sordu. Hay�r dedim. Sonra yiyi�meye ba�lad�lar.
– Edguy ��kt���nda �evremdekilerin �o�u Iron Maiden ��kt� diye heyecan yapt�. Beni de bo�una heyecanland�rd�lar.
– Iron Maiden�� tam yaz�ld��� gibi �Aay-r�n May-d�n� �eklinde telaffuz spy on your phone ettiler hep bir a��zdan. Fena.
– �ark�lar�n �o�una e�lik edilmedi. Sebebini anlayamad�m.
– Normalde �ngilizce telaffuzu rezalet olan �spanyol insanlar� (��stasyon �nsanlar�� de�il. Teoman o.) �ark� s�ylemeye gelince gayet g�zel s�yl�yorlard�.
– Konserden d�rt g�n sonra Domates Festivali oldu�u i�in oteller, hosteller ve pansiyonlar fiyatlar� iki kat�na ��kard�. duraganyolcu ile beraber kald���m�z hostel dahil.
– Valencia�ya turistik gezi yapmay� d���nenler i�in ufak bir not: E�er konforunuza �ok d��k�n de�ilseniz, alt� ki�ilik (�� ranzal�) odalarda kalmay�, ortak tuvalet ve banyo kullanmay� g�ze alarak Valencia Center Youth Hostel�de kalabilirsiniz. Ucuz ve merkezi.
– �spanya�da tahminimce en �ok Rock-Metal k�lt�r� olan yer Valencia.
– Maiden efsanedir.

Not: Yaz�daki foto�raflar bu konsere ait de�ildir.

ARCH ENEMY Maldivler tarihine geçti

Friday, September 3rd, 2010

ARCH ENEMY Temmuz ayında Maldivler’de verdiği konsere dair bir klip yayınladı.

Grup Maldivler’de konser veren ilk yabancı grup olarak da bir ilke imza atmış.

Maldivler dünyanın en muhteşem yerle… Neyse resimlerden anlaşılıyor zaten.

MOONSORROW dün itibariyle stüdyoya girdi

Thursday, September 2nd, 2010

Finlandiya’nın soğuk grubu MOONSORROW dün itibariyle yeni albüm kaydına başladı.

Grup yaptığı açıklamada “Şarkıların büyük kısmı geçtiğimiz yaz ayında yazıldıysa da, yeni albümde hiç de sıcak bir atmosfer bulamayacağınıza emin olabilirsiniz” buyurmuş. Albüm Şubat 2011′de piyasada olacakmış.

MOONSORROW’un kurulduğu 1995′ten beri bir kez bile eleman değişikliği yapmadan aynı kadroyla yoluna devam etme başarısı gösterdiğini de hatırlatalım.

LAMB OF GOD’dan yeni albüm haberi

Thursday, September 2nd, 2010

LAMB OF GOD yeni albümünün çalışmalarına Şubat 2011′de başlayacağını açıkladı.

Davulcu Chris Adler yaptığı açıklamada Mark Morton’un 8, Willie Adler’ın da 4 adet şarkı yazdığını ve Şubat ayında gerekli işlemlere başlayacaklarını söylemiş.

WITCHERY’den yeni klip

Thursday, September 2nd, 2010

WITCHERY yeni albümü “Witchkrieg“den “Conqueror’s Return”e çektiği klibi yayınladı.

MASTODON’dan soundtrack EP’si

Thursday, September 2nd, 2010

MASTODON’un “Jonah Hex” filmi için yaptığı müzikleri içeren “Revenge Gets Ugly” EP’si iki ay önce çıkmış. Evet tam iki ay önce çıkmış ve bizim şimdi haberimiz oluyor. Akıllara durgunluk verici gerçekten.

01 Death March 09:02
02 Clayton Boys 03:22
03 Indian Theme 04:20
04 Train Assault 04:23
05 Death March (Alternate Version) 09:17
06 Clayton Boys (Alternate Version) 03:23

Misal ilk şarkı şöyle bir şey:

Not 1: Haber için cenközmercan‘a teşekkür ederiz.
Not 2: Site tarihinin en gecikmeli haberini yüzümüze vurduğu için masteroforion’a da teşekkür ederiz.

CHUCK SCHULDINER Avrupa’dan bildiriyor

Wednesday, September 1st, 2010

CHUCK SCHULDINER’ın 1991′deki Avrupa turnesi sırasında çekilmiş görüntüleri, ilk kez bugün itibariyle yayınlandı.

Görüntüleri yayınlayan kişi, tıpkı bir önceki yeni DEATH görüntülerinde olduğu gibi Chuck Schuldiner’ın eski menajeri Eric Greif.

ATHEIST yeni kapağını sundu

Wednesday, September 1st, 2010

ATHEIST yeni albümü “Jupiter“in kapağını sundu.

Not: Hatırlatma için jokernthiefmother’a teşekkür ederiz.

CORONER – Mental Vortex

Wednesday, September 1st, 2010

Berca B.

Rehber değil, kılavuz değil, kitap değil, bildiğin ansiklopedi bu. Coroner, zaten çok fazla icra edeni bulunmayan güzide teknik thrash türünün en iyi 3′üne rahatlıkla girebilecek bir grup ve bu işi diğer benzer gruplara göre çok daha ayrı bir tat bırakarak yapıyor. Daha çok hıza abanan ilk iki albümden sonra işin teknik boyutuna yoğunlaşan No More Color’ın bıraktığı yerden devam eden Mental Vortex ile okullarda okutulası güzellikte ve dengede bir iş çıkarıyorlar. Hızıyla, tekniğiyle, rif kalitesiyle, kompozisyonuyla kesinlikle şok edici ve ilk dinleyişten itibaren çarpan eşsiz bir eser bu, ki sapına kadar teknik bir albüm olmasına rağmen içine bu kadar rahat girilebilmesinin ve bu kadar kolay hazmedilebilmesinin de başlı başına bir başarı olduğunu düşünüyorum.

Önceki paragrafta da değindiğim gibi, Coroner, diğer benzer müzik yapan gruplara oranla kulaklarda bariz bir şekilde farklı bir tat bırakan bir grup ve diğer gruplarla aralarındaki bu fark, müziklerini ne kadar karmaşıklaştırsalar da, ne kadar teknikleşseler de hiçbir zaman ortadan kaybolmayan “şarkı dinliyorum” hissinden ileri geliyor. Hayranı olduğum başka bir gruptan örnek vermek gerekicek olursa, yine teknik thrash yapan Toxik’in tempo değişimlerine, aniden aksaklaşan ritmlerine ayak uydurmak nispeten zorken, Toxik’e oranla daha sert bir müzik yapan Coroner’ın zaman değişimlerine ayak uydurmakta hiç zorlanmıyorsunuz, ilk dinleyişten olayı kavrayabiliyorsunuz. Aramızda “içine girmesi kolay albümler”i sevmeyen arkadaşlar da var biliyorum fakat, “müzik dinlerken emek vermek gerekir” demeden önce şunu unutmayın ki bu piyasaya veya radyolara yönelik bir albüm değil, yine teknik bir albüm. Bu bakımdan şarkıların bu kadar kolay hazmedilmesi gerçekten başarması güç bir iş.

Şarkıların teknik yapılarının böylesine vurucu olmasının temel sebeplerinden biri, Mental Vortex’in hıza abanmaması, daha çok orta tempoda ilerlemesi. Bu sayede gitarı adeta oyuncağa çeviren Tommy Vetterli’ye gerekli teknik altyapıyı oluşturmak için yeterli zaman kalıyor ve o da istediği gibi at koşturuyor. Orta temponun avantajlarından bir diğeri de, rahat ve akıcı melodi imkanı. Tabii burda bahsettiğim Maiden-vari bir melodiden ziyade, rif tabanlı melodiler. Tommy Vetterli’nin rif ile melodi arasında gidip gelen bu gitar işçiliği hakikaten de şu günlerde hemen hemen hiçbir grubun başaramadığı bir iş.

Vetterli’den devam etmeden önce Sirens’dan bahsetmek istiyorum. Sevgili Onur Altınay (dünkü No More Color yazısının sahibi arkadaş) bana Sirens’ı tamamen elverişsiz bir ortamda (otobüs) dinlettiği zaman adeta aklım çıkmıştı, şarkıda kaç adet rif olduğunu sayamamıştım ve bu riflerin hiçbiri boş değildi, aksine hepsinden yaratıcılık fışkırıyordu. Şarkı bittiği zaman 6,5-7 dakikalık bir şey dinlediğimi sanıyordum, ancak daha sonra farkettim ki böylesine zengin bir şarkı sadece 5 dakikaydı (hatta 4.57). Kendime geldiğim zaman, bu kadar fazla sayıda rifin nasıl 5 dakikaya sığdırılabildiğini anlamaya çalışmakla, ortalama bir grubun bu şarkıdaki riflerle rahatlıkla bir albüm çıkarabileceğini düşünmek arasında gidip geliyordum. Coroner’ın bu kadar fazla rifi tek bir şarkıda harcamasına inanamıyordum açıkçası (tabi ilk defa o anda Coroner dinlediğim için nasıl rif manyağı bir grup olduklarına dair bir bilgim yoktu, ne olduklarını daha sonra anlayacaktım).

Vetterli böyle bir adam işte. Bir şarkı için o kadar fazla rif yazıyor ki ne olduğunu anlayamıyorsunuz. Yanlış anlaşılmasın, bir şarkıda olması gereken her şey yine var, köprü/nakarat olmadan öylesine bir rif çılgınlığı dinlemiyorsunuz fakat yine de tek bir şarkı içinde o kadar çok farklı bölümler var ki, hayran olmamak elde değil. Bir de işin en güzel yanı, böylesi bir rif denizinde boğulmuyorsunuz, şarkılar yine de bir şekilde akıp gidiyor. Tabi inanılmaz soloları da cabası. Özellikle Metamorphosis’in solo arkası rifiyle müthiş uyumlu harika solosu, Sirens’ın adamı şizofrene çeviren solosu ve Semtex Revolution’ın içini delen solosu favorilerim.

Böylesine karmaşık bir albümde hem bas çalan hem de vokal yapan Ron Royce’un da performansının üst düzey olduğunu söylemem gerek. Bazı anlarda hakikaten çalıp söylemesi çok zor olan şeyler yapıyor ve konserlerden anlaşıldığı kadarıyla bu yetenekleri sadece stüdyo içinde işlemiyor. Ayrıca Coroner’ın müziğine cuk oturduğunu düşündüğüm, gümbür gümbür olmasa da yırtıcı bir vokali var. Yazdığı vokal partisyonları kimilerine çok “düz” gelebilir fakat müziğin karman çorman olmaması adına böyle söylemesi bence daha iyi olmuş, ben kendisini gayet başarılı buldum. Şarkıların bazı anlarında bağıra çağıra eşlik etmeden de duramıyorsunuz. Yine bu müzik tarzına göre “ekstra” bir şey bu bence.

Davullardan sorumlu Marquis Marky bana göre TAM OLARAK yapması gerekeni yapıyor. Hatta müziğin bu kadar teknik olmasına rağmen kolay dinlenebilmesinin ana sebeplerinden birinin kendisi olduğunu düşünüyorum. Kesinlikle sıfır kompleksli, görev adamı bir davulcu kendisi. Kendisini göstermek için hiç gereksiz saçmalıklara girmiyor, davuluna her zaman dozajında vuruyor. Bu bakımdan çok takdir ettim ben kendisini. Jarzombek’cilik oynasaydı mesela, albümün dinlenebilirliğinin yarısı giderdi bana göre.

Bu arada tüm bu teknik çılgınlığın sonunda tatlı mı tatlı, şeker mi şeker bir Beatles yorumu da bizleri bekliyor. Albümün en uzun ve tabii ki tekniklikten en uzak şarkısı olarak I Want You hakikaten de dinlemesi müthiş keyifli bir şarkıya dönüşmüş Coroner’ın elinde. Bas oyunlarıyla, vokali hiçbir zaman yalnız bırakmayan gitarıyla, zaman zaman Queen’i hatırlatan armonik vokalleriyle Coroner’ın yorum gücünü gözler önüne seren lezzetli mi lezzetli bir eser. Aynı zamanda albümdeki tek temiz vokaller de bu şarkıda.

Prodüksiyondan bahsedecek olursak, Coroner kısıtlı imkanlarını en iyi şekilde kullanmaya çalışmış diyebiliriz. Evet elbette daha iyisi olabilirdi fakat Coroner gibi pazarda adını hemen hemen hiç duyuramamış bir grup için yapılabilenin en iyisi bu. Böyle dediğime bakmayın ama, kesinlikle leş bir sound yok. Çok rahat dinleyebiliyorsunuz.

Bu arada Mental Vortex, Coroner’ın sinema sektörü ile bayağı yakınlaştığı bir albüm. Semtex Revolution’ın sonundaki kayıt Moonstruck filminden, Divine Step’in başındaki kayıt da Reanimator filminden alınmış. Aynı zamanda Hellraiser II’den de alınan bir sample varmış fakat filmi izlemediğim için hangi şarkıda bu sample kullanılmış bilemiyorum. Albüm kapağındaki kişi de Anthony Perkins. Hitchcock’ın Psycho filminden bir kare.

Yazı daha da ayrıntıya bulanmadan yavaş yavaş bitireyim. Coroner bu albümle gözümde “hiçbir zaman hak ettiği değeri bulamamış” gruplar listesine çok üst sıralardan giriş yapmış ve teknik thrash konusunda benim için çok öğretici bir kaynak olmuştur. “Teknik thrash nasıl olmalıdır?” diye bir soruyla karşılaşsam, kafayı matematikle bozmuş grupların albümlerinden önce referans vereceğim albüm bu olacaktır. Dağılmalarının üzerinden 14 yıl sonra, birkaç yıldır esmekte olan reunion rüzgarına karşı koyamayarak tekrar birleşen bu büyük grubu tanımak ve bilmek için en iyi zamanlardan birindeyiz. Hele bir de yeni albüm gelirse (umarım Grin gibi endüstriyel sularda yüzmez), Coroner’a geçmişte yaşayamadığı büyük grup hissini bu yıllarda yaşatmamak için hiçbir sebep olamaz. Fazla vakit kaybetmeden dinleyin, dinletin.

Norveç Radyo Orkestrası’ndan DIMMU BORGIR yorumu

Wednesday, September 1st, 2010

Norveç Radyo Orkestrası (KORK), DIMMU BORGIR’in yeni single’ı “Gateways“i yorumlamış. 50 MB civarındaki videoyu single kapağına tıklayarak bilgisayarınıza indirebilirsiniz.

Diğer bir orkestral DIMMU BORGIR yorumu için:

ANNEKE’den canlı albüm trailer’ı

Wednesday, September 1st, 2010

ANNEKE VAN GIERSBERGEN yeni konser albümü “Live in Europe“un bir trailer’ını yayınladı.

STONE TEMPLE PILOTS’ta playback şüphesi

Wednesday, September 1st, 2010

STONE TEMPLE PILOTS vokalisti Scott Weiland’ın konserlerde playback yaptığı iddia edildi. Nedeni ise sahneden düşüp sertçe yere çarpmasına rağmen tek bir nota bile kaçırmamış olması.

Olayın olduğu gece (25 Ağustos Çarşamba) grup Cincinatti / Ohio’da çalıyordu. Weiland dengesini kaybetti, sendeledi ve tepetaklak sahneden aşağı yuvarlandı. Bu sırada bir elinde mikrofon, diğerindeyse bir megafon vardı.

Ancak düşmesine rağmen sesi şarkıya devam edermiş gibi duyulmaya devam etti. Görgü tanıklarına göre tam düştüğü sırada zaten şarkının vokalsiz bir yeri çalınmaktaydı, fakat vokallerin devam ettiği yere gelindiğinde ne nefesi kesilmiş, ne detone olmuş ne de bir şekilde zorlanmış bir hali vardı.

Videoyu aşağıdaki linkten izleyebilirsiniz. Weiland 1 dakika 30 saniye civarında düşüyor.

Aynı konserin ilerleyen dakikalarında da arka planda çalınan bir track’in atlama yaptığı birçok seyircinin dikkatini çekmiş. Grup ise önceden kaydedilmiş malzeme kullandıkları iddialarla ilgili yorum yapmadı.

Bazı seyirci yorumları
Skwerl: “Crackerman sırasında Scott takılıp harbiden sert bir şekilde boşluğa düştü. Ama gerçekten çok kötü düştü. Bir süre düştüğü yerde hareketsiz kaldı, o sırada güvenlikler de ona yardım etmeye çalışıyordu. Ve bütün bunlara rağmen vokal performansında en ufak bir aksama olmadı.

Lisa Biello: “Daha sonra başka bir şarkıya geçtiklerinde ise, bir arkadaşım bana CD’nin (üzerindeki çizik yüzünden) takıldığını ya da atlama yaptığını söyledi. Doğrusunu isterseniz, ben de sesin arka planında bir yerde kayma olduğunu duydum. Sanki davulcu sıçmış da 1-2 vuruş kaçırmış gibi oldu. Olay çok bariz bir şekilde herkesin dikkatini çekti, ama grup hiçbir şey olmamış gibi çalmaya devam etti.

Weiland’ın düşmesiyle ilgili ise (o anı tam olarak görmediğini belirtiyor) şunları söylemiş: “Ben de sık sık düşerim ve düştüğüm zaman buna eşlik eden bir ses gelir. Bu sık sık bir küfür olabileceği gibi daima bir homurtu, inleme, sızlanma da olur. Ama yere düştüğüm zaman Scott Weiland sesi çıkaramam.

Bursalı hard rock grubu KARAMESAİ yeni şarkılarını sundu
BENIGHTED’dan klipli yeni şarkı
Pasif Agresif, bir Wordpress marifetidir.