# - A - B - C - D - E - F - G - H - I - J - K - L - M - N - O - P - Q - R - S - T - U - V - W - X - Y - Z
Son Haberler
Anasayfa    /    Kritikler
SEARING MEADOW – Corroding from Inside
| 20.10.2017

Cuma Cevherleri 1: Melodik death metalin kayıp güzelliği.

Oğuz Sel

Melodik death metal yapmak üzere yola çıkıp aşırı dozda tanınamama nedeniyle dinleyici sayısı dünya çapında neredeyse üç haneli sayılarda takılı kalacak Finlandiyalı grup Searing Meadow ve 2005 çıkışlı albümü “Corroding from Inside” bugünkü konuğumuz.

Fall of the Leafe hakkında düşüncelerimi, kritikleri iyi kötü takip edenlerin bildiğini düşündüğüm için tekrar yazmayacağım. Searing Meadow’u keşfetmem de esasında FotL benzeri bir şeyler aramamla vuku buldu. FotL web sayfasını da yöneten basçı Miska Lehtivuori’nin, Searing Meadow kadrosunda olduğunu öğrendiğimde çok sevinip “Corroding from Inside” albümüne yumulmuştum yıllar önce ve aradan yıllar geçmesine rağmen albüm benim için hâlâ cezbedici yapımlardan bir tanesi.

Melodik death metal türünün melodik kısmının hakkını vermeyi başaran nadir gruplardan biri Searing Meadow. Şarkı bazında oluşturduğu kompozisyonların; kendine haslığı, akış doğallığı, karmaşadan uzak yapısı, abartıya herhangi bir biçimde kaçmayışı ve daha sıralayabileceğim nice özelliği, albümün, modern melodik death metal gruplarının ürünlerinden ayrılmasını sağlıyor. Müzikal değişim/dönüşüm adı altında hayli farklı işler sergileyen İsveç sahnesinin ağır toplarından da farklı bir konumda bulunan Searing Meadow, Finlandiya’ya özgü olduğunu hissettiğim müzikal ögeleri, temel düzeyde de olsa şarkılarına yedirerek türle anılan gruplara oranla çeşitlilik sergileyen eserlere hayat veriyor.

Melankolik tavrın hâkim olduğu “Corroding from Inside” coşkulu, “Kalkın zıplayalım, çılgınca headbang yapalım,” türünde işleri pek barındırmıyor. En gaz anında bile hüznünden izler taşıyan albümün her şarkısında bir şekilde melankoliyi ele almasıyla müzikal kimliğinin bu yönde olduğunu kanıtlayan grup, belki de üyelerinin çoğunluğunun kadrosunda yer aldığı Ablaze in Hatred’ın kasvetli havasının temelini teşkil ediyordur, bilemiyorum. Ama bildiğim bir şey var, o da albüm boyunca akan şarkılardan dört bir yana saçılan rif ve melodilerin, hayatınız boyunca unutamayacağınız derinliğe sahip olduğu.

Gitar konusundaki yetkinliklerini her şarkıda sergileyen Searing Meadow, klavyeyi en etkili kullanan gruplardan biri olmaya da aday. Özellikle yoğun ve etkileyici atmosfer oluşturma noktasında son derece başarılı iş çıkaran klavyeler, genellikle öne çıkan ve lead gitarlardan yayılan melodileri kucaklayıp şarkıların bütünlüklü bir form kazanmasına yardım ediyor.

Aşağı yukarı her şarkısı hit kıvamında olan “Corroding from Inside”, adı daha çok bilinen gruplar tarafından çıkarılsa, muhtemelen unutulmaz albümlerden biri kabul edilirdi. Ama reklam ve tanıtım böyle bir şey işte, süper işler yapsanız da tanıtılamadığınız zaman, ulaşabildiğiniz kitle inanılamayacak düzeyde sınırlı kalıyor ve uğraştığınız işin belki de boşuna olduğunu düşünüp grubunuzu askıya bile alabiliyorsunuz. Evet, üzülerek ifade etmeliyim ki Searing Meadow şu an askıya alınan bir proje; uzanamadığımız, keşfedemediğimiz, tanıyamadığımız bir dolu grup gibi. Umarım doğru düzgün bir firmayla anlaşıp yollarına devam ederler bundan sonra.

9,5/10
Albümün okur notu: 12345678910 (6.50/10, Toplam oy: 14)
Loading ... Loading ...
etiketler:
  Albüm bilgileri
Çıkış tarihi
2005
Şirket
Rising Realm Records
Kadro
Mika Ikonen: Vokal, gitar, klavye
Ville Pekkala: Gitar
Ville Korhonen: Bas, piyano
Antti Hakkala: Davul
Şarkılar
1. Wasted Heroes
2. All Obvious
3. Another Savior
4. Infamous Lines
5. Crystalblood
6. Mirror of Irony
7. These Evening Tears
8. Fading to Silhouette
9. Blame the Nihilist
10. Three Names for Denial
11. One Phase of Distant Clarity
12. Fading to Silhouette (Part II)
  Yorum alanı

“SEARING MEADOW – Corroding from Inside” yazısına 4 yorum var

  1. Bu albümü çıktığı yıl dinlemiş, hatta eski sitem için kritiğini bile yazmıştım. Cidden çok güzel ve çok az bilinen bir grup/albümdür. Şu an dinlesem aynı şeyleri hisseder miyim bilmiyorum ama o zaman için çok özgün ve farklıydı. 12 yıldır ara ara aklıma gelir ama baştan sona açıp dinlemedim bir daha. Özellikle 1 şarkısını aşırı seviyordum ama hangisiydi unuttum. Fırsat olunca bir bakacağım tekrar. Eline sağlık.

    Bu arada bu albüm yeni “Cuma Cevherleri” serisinin ilk albümü. Bu seride sadece gizli cevherlere değil, sitede eksikliği hissedilen her türden önemli albümlere de yer vereceğiz. Mesela bu cuma Bolt Thrower – The IVth Crusade yayınlanacak, haftaya da Dimmu Borgir – For All Tid.

    Ouz

    @Ahmet Saraçoğlu, Rica ederim. Grubu, ülkede benden başka birileri sever mi, dinler mi bilmiyorum derken senin grubu tanıyor olmana acayip sevindim gerçekten.

    Elli bin defa anlattığım CD/MP3 takas zamanlarında bunun gibi nice grubu dinledim. Dönüp Metallum’a baktığımda grupların çoğu ya dağılmış ya askıya alınmış ya da üyeleri komple müziği bırakmış oluyor ve bunu görünce hakikaten çok üzülüyorum.

  2. Murat 'HISTORIAN' KARAN says:

    Oğuz merhabalar. Ben türün önde gelen gruplarını zaman zaman dinlesem de, pek öyle melodik death metal fanatiği değilimdir. Hele modern melodik death metale çok mesafeli durmuşumdur. Lakin 2010 Sonisphere festivalinde tanışıp Big 4′u beraberce izlediğim bir arkadaş, bana bir melodik death metal grubu önermişti ısrarla. Festivalden döndükten sonra bu grubu araştırıp dinlemiş ve gerçekten çok sağlam bulmuştum.
    Önereceğim grup Alman melodik death metali AEVERON. İlk albümleri 2004 tarihli Construality. Klavyenin de arada başını uzattığı kısımlar, müziğe modern bir hava katıyorsa da, gitarların müziğin üzerinde bariz bir ağırlığı var. Davulun dinamik kullanımı müziğe enfes bir Groove hissi kazandırırken, solo gitaristin nefis melodileri hiç bir zaman eksik olmuyor. Ritmik ve melodik kısımlar çok güzel kaynaştırılmış. Ama albüm esas Nocturnal Skies parçası ve sonrasında şaha kalkıyor. Burada işin içine bir miktar melodik black katkısı giriyor. Fields Of Aeveron’un girişindeki klavyelerin de etkisiyle şöyle bir Old Man’s Child rüzgarı esmiyor değil. Albümün son 4 parçası kayıtsız kalınacak gibi değil. Klasik melodik death metalin melodikliği, thrash metalin bıçkınlığı, black metalin yırtıcılığı üstün bir Groove hissiyatıyla biraraya getirilmiş. Bu hissin önemli mimarlarından birisi de, enstrüman tonlamalarındaki tercih kuşkusuz. Zaten bundan sonraki albümlerinde böyle bir saldırgan prodüksiyon ne yazık ki duyulmadı bir daha.
    Bu albümü özellikle de son 4 parçayı melodik death metal severlere tavsiye ederim. Çünkü gözlemleyebildiğim kadarıyla tanınan bir grup değil Aeveron. ( Belki Ahmet biliyordur )
    Onun dışında kritiklerini zevkle okuyorum her ne kadar biraz kısa olsalar da. Yazmaya devam diyorum, kolay gelsin.

  3. Ouz says:

    Merhaba Murat hocam. İşin açığı benimki de öyle derin bir melodik death metal takipçiliği değil; üç aşağı beş yukarı aynı durumdayız. Türün öncülerinin ilk işlerini pek sevip yeni gruplara da kısıtlı olarak bakabildim/bakabiliyorum.

    Aeveron’u hiç duymamıştım, dediğin gibi Ahmet biliyor olabilir. Anlattıkların iştah kabartıcı detaylar, mutlaka gün içinde ilk albümlerine göz atacağım. Paylaştığın için çok sağ ol.

    Güzel sözlerin için de ayrıca teşekkür ederim. Kritikleri 400-500 kelime olacak şekilde hazırlıyorum genellikle, hakkında uzun yazmam gereken yapımlar olduğunda bahsettiğim kelime sayısı iki üç katına çıkabiliyor.

    Senin de yazılarını daha sık görmek isterim PA sayfalarında, bu müzik konusundaki birikimini, kritik ve dosya konularıyla aktarman iyi olacaktır.

    Saygılar, sevgiler.

Yorum Yazın

*

"Yaptığım yorumlarda fotoğrafım da görüntülensin" diyorsan, seni böyle alalım.
Pasif Agresif, bir Wordpress marifetidir.