# - A - B - C - D - E - F - G - H - I - J - K - L - M - N - O - P - Q - R - S - T - U - V - W - X - Y - Z
Son Haberler
Anasayfa    /    Kritikler
WINTERSUN – The Forest Seasons
| 24.07.2017

Yılın en çok konuşulan albümü ve Midi Mäenpää gerçeği.

2017 yılı WINTERSUN dinleyicileri için epey yoğun bir yıl oluyor. Grup bu senenin başında başlattığı crowdsourcing kampanyasıyla metal dünyasında görülmemiş bir maddi başarı elde etti ve inşa edeceği stüdyosu için muazzam bir para topladı. Bunu yapabilmek adına kitlesine sunduğu şey ise, “Time II”yi kaydedecek altyapıya sahip stüdyoyu oluşturmak adına, sadece bu kampanyayı yapabilmek için çıkarılan “The Forest Seasons” adlı bu albüm.

Kampanyaya ben de katıldım. WINTERSUN köpeği olduğum bir grup olduğu için değil, sadece böylesi bir kampanyanın nereye varabileceğini merak ettiğimden ve bu işe emek verdiğini bildiğim bir metal müzisyenine yardımcı olmak istediğimden. Aşağıda, bu kampanya ve albüme dair olumsuz düşüncelerimi okuyacak olsanız da, verdiğim paradan ve WINTERSUN’a destek olmaktan pişman değilim. Yarın öbür gün bir death, black, thrash, grindcore, power, folk, yahut x türde bir grup da aynı şeyi yaparsa, samimiyetlerine inanırsam onlara da destek olmaya çalışırım.

Daha yazının başından “olumsuz düşüncelerimi” demiş olmam garip aslında. Albümün bu kadar bunaltıcı şekilde üstümüze üstümüze boca edilmesi, dünyanın en önemli projesiymiş gibi yansıtılması, Jari’nin ruh hastası surat ifadeleriyle dolu tuhaf kampanya videoları falan derken, “The Forest Seasons” belki de son dönemlerin en çok beklenti yaratan albümüne dönüştü. WINTERSUN albümü, daha doğrusu kampanyayı öylesine pompaladı ki, hayatın sırrını açıklamadığı sürece “The Forest Seasons”ın her çevreden takdir görmesi neredeyse imkânsız hâle geldi. Grup o kadar agresif -ve sonuca bakarsak başarılı- bir kampanya stratejisi izledi ki, insanlar gruptan da albümden de bıkar hâle geldiler. Beklentiler yükseldi, yükseldi, yükseldi…

Böyle durumlarda genelde şöyle oluyor: beklentiniz ne kadar yükselirse, sunulacak şey ne kadar fazla merak ettirilirse, o büyük an gelip de iş ortaya sunulduğunda insanların “bu muymuş?”, “aman ben de bir şey sandım” türevi bir ruh hâline bürünme ihtimalleri de katlanarak artıyor. “The Forest Seasons”ın kendi kendine yaptığı ve sonuçta başına gelen de bu. Şu anda mail’imde bu kampanya boyunca bana gelmiş olan 40 (KIRK) adet WINTERSUN kampanyası mail’i var. Her biri -güya- heyecanımı daha artırmak, ağzımdan salyalar akıtmak üzere yollanmış ve en az 35 tanesi okunmadan silinmiş mail’ler.

Tüm bunlar “The Forest Seasons”ın beklentileri karşılayamamasını sağlamaz elbet. Öyle bir şey sunarsınız ki, insanlar “vay arkadaş, beklediğime, verdiğim paraya değmiş” der. Hem siz mutlu olursunuz hem de dinleyicileriniz.

Şimdi albüme gelelim. Jari Mäenpää’nın yetenekli bir müzisyen olduğuna dair kimsenin şüphesi yok elbet. Çok iyi gitar çalıyor, ilk albümde ve “Time I”in bir kısmında son derece etkileyici işler yaptı ve genel olarak da böylesi büyük işlerin altına girecek kadar da manyak, Winter Madness’tan muzdarip bir insan. Deli Jari’nin iyi yapamadığını düşündüğüm şey ise, nerede duracağını pek bilmemesi. Sadece şarkıların gereğinden fazla uzun olmasından bahsetmiyorum. Jari, kafasındaki o epik, destansı, ihtişamlı atmosferi/şarkıyı/albümü yaratmak ve bizi etkilemek için çok fazla kasıyor. İlk albümün direkt ve yardıran yapısı bunu fazla yansıtmıyordu, ancak şarkıların stüdyodaki canlı çalım videolarının albüm versiyonlarından çok çok daha iyi olduğu “Time I”in bir kısmında görülen bu ihtişam ve epiklik fetişi, ne yazık ki “The Forest Seasons”ın büyümeye çalıştıkça küçülmesine, heybetlileştikçe basitleşmesine, curcunaya girdikçe sıradanlaşmasına sebep oluyor. En azından bir yere kadar. Albümün çok kötü olduğu asla söylenemezse de, hem bu büyük beklenti yaratma sarmalından hem de Jari’nin beste konusunda kendi içine sıkıştığı gözlenen tavrından, albümü dinlerken kendinizi yer yer sıkışmış, yer yer de “evet tamam anladık, değiş artık” derken buluyorsunuz.

“The Forest Seasons” dört adet şarkı içeriyor ve bunlar tahmin edilebileceği gibi ilkbahar, yaz, sonbahar, kış şeklinde sıralanıyorlar. “The Forest Seasons”ı grubun önceki iki albümünden ayıran temel karakter farkı, “The Forest Seasons”ın ilk iki albümde olmayan düzeyde bir karanlık içeriyor oluşu. DIMMU BORGIR’vari atmosferler, ihtişamı karartan orkestrasyon -pardon, midi- kullanımları (buna birazdan geleceğiz) gibi şeyler albümde öne çıkıyorlar. Bence “The Forest Seasons”ın en iyi şarkısı The Forest That Weeps (Summer). Değişkenliği, aralara serpiştirilen güzel rifleri, şarkıyı büyük oranda tutarlı yapıyor. Diğer şarkılarda da elbet güzel anlar, rifler, melodiler, fikirler varsa da, büyük oranda bir yere varmayan, empati kurdurtmayan, sadece ihtişamlı olmak adına ihtişamlı olmaya çalışan bir gayrete tanık oluyoruz.

Böylesi bir çaba, bu denli büyük bir kampanya ve bu kadar fazla söylenti barındıran bir albümden bekleme hakkınızın olduğu temel bazı şeyleri yapmıyor olması da “The Forest Seasons”ın affedilmez gördüğüm yanları arasında. Bunların başında elbette ki prodüksiyon geliyor. “The Forest Seasons”ın gerçekten de şaşırtıcı düzeyde plastik bir orkestrasyon/klavye kullanımı var ve albümün büyük ağırlığını oluşturan bu iki unsurun standart bir midi yazılımdan üretildiklerini anlamak için iki kulağınızın olması yetiyor. İhtişamı artırması için coştukça coşan orkestra ve klavye bölümlerinden adeta midilik akıyor, şapır şapır yerlere damlıyor. Üstelik miks bu bölümlerde özellikle sırıtıyor.

Diyorum ki “Jari bütün bu parayı stüdyoya ayırmak istiyor, bu albüme az yatırım yapmayı seçmiş”. E birader, orkestrayla çalışmamayı anlarım da, peki ya davulların drum machine oluşuna ne demeli? Albümdeki davulların Jari tarafından bilgisayarda yazılmış olması gerçekten de inanılmaz. Kai Hahto’nun muazzam bir davulcu olması ve davul kaydına para ve zaman ayrılmaması bir yana, bir davulcunun asla tercih etmeyeceği davul yazımları sayesinde albüm giderek gerçeklikten ve mantıktan uzaklaşıyor. Özellikle uzun mu uzun blast beat pasajları içeren Eternal Darkness (Autum)’daki davulların makineliği cidden şarkıyı mahvediyor. Şarkıda 1.41’de başlayan blast beat, cidden abartmadan söylüyorum, arada sadece 3 yerde minik fill’ler yaparak tam ÜÇ DAKİKA YİRMİ ALTI SANİYE HİÇ DURMADAN devam ediyor ve 5.07’de başka bir ritme geçiyor. Cidden olacak iş değil.

Bu gibi diktatör tandanslı hareketlerin grupları ve müzisyenleri ne durumlara düşürdüğünü -öhö Malmsteen öhö- hepimiz biliyoruz. Tamam, WINTERSUN Jari’nin bebeği, hayatını ona adamış ve WINTERSUN aracılığıyla müzikal bir mastermind olduğunu göstermeye çalışıyor. Zaten belli açılardan gerçekten de öyle, bunu kimse sorgulamıyor. Ama sonuca baktığımızda, Jari gerçekten de çok, çok, çok fazla kasıyor. Sorun sadece 3,5 dakika boyunca blast atma fikrini mantıklı görüp VST’ler üzerinden uygulaması da değil. Yani şöyle diyeyim, albümün booklet’ine bakıyorum; kimin neyden sorumlu olduğunu gösteren credits sayfasında tam 14 tane Jari Mäenpää yazıyor. Yani “şunlar, şunlar, şunlar by Jari Mäenpää” şeklinde değil, üşenmeden yazacağım, aynen aşağıdaki gibi yazıyor:

Jari Mäenpää: Winter
Produced by Jari Mäenpää
All music written by Jari Mäenpää
All lyrics written by Jari Mäenpää
All arrangements by Jari Mäenpää
All vocals by Jari Mäenpää
3-man choir on “Awaken from the Dark Slumber (Spring) by Jari Mäenpää, Teemu Mantysaari and Jukka Koskinen
All guitars, drums, bass, synths, samples and orchestrations by Jari Mäenpää
Engineered by Jari Mäenpää
Recorded by Jari Mäenpää
Mixed by Jari Mäenpää
Mastered by Jari Mäenpää
Album cover by Gyula Havancsak and Jari Mäenpää
Album booklet and photos by Jari Mäenpää

Hukuki konular için her şeyin böyle tek tek ayrı belirtilmesi gerekmesi şeklinde bir durum olmadığı sürece, tüm bunları bu şekilde yazmak bende “Jari cidden akıl almaz bir dahi”den ziyade, ister istemez, gösteriş belirtisi olarak yankılanıyor. Belki ben fazla reaksiyon gösteriyorum ama bir insanın ne olursa olsun albümünün tek bir sayfasına adını 14 kez yazması bence her türlü manyaklık.

Uzunca bir albüm incelemesi oldu, ancak albümün öncesindeki abartılı nümayiş ve beklenti düşünülünce, müzik dışındaki bir şeylerden de bahsetmek gerekiyordu. Psikolojik açıdan baştan kaybeden “The Forest Seasons”, keşke en azından bir şarkısıyla tam anlamıyla, gerçek, reddedilemeyecek bir WINTERSUN klasiği ortaya koysaydı. Genel bir ortalamalık, aralarda iyi bölümler ve zaman zaman da çok iyi anlarla dolu 54 dakikalık bir kampanya albümü olarak bilgisayarlarımızda duracak, üstelik canına yanıdığım, tüm ek paketleri ve önceki albümlerin mastered versiyonlarıyla birlikte tam 4,5 GB yer kaplayarak duracak bir albüm “The Forest Seasons”…

“The Forest Seasons” azılı WINTERTSUN hayranlarından çok iyi yorumlar alabilir, gruba pek çok konser/turne fırsatı getirebilir. Ancak albümün çıkışından bu yana geçen şu kadarcık günde, hem iyi niyetli ve işini bilen hem de fasa fiso metal yorumcularının, sitelerinin ve basınının yorumlarından görüldüğü üzere, albümün en azından eleştirmen gözünde daha en baştan ölü doğduğunu görmek hiç de zor değil.

E sen bu kadar bağırır, bu kadar reklam yapar, gözümüze sokar, sonra da albümün %60’ını midi olarak suratımıza dayarsan, böyle bir sonuç için aranıyorsun demektir.

5/10
Albümün okur notu: 12345678910 (3.82/10, Toplam oy: 68)
Loading ... Loading ...
etiketler:
  Albüm bilgileri
Çıkış tarihi
2017
Şirket
Nuclear Blast
Kadro
Jari Mäenpää Vokal, gitar, bas, programlama, klavye, sample'lar, besteler, sözler
Şarkılar
1. Awaken from the Dark Slumber (Spring)
2. The Forest That Weeps (Summer)
3. Eternal Darkness (Autumn)
4. Loneliness (Winter)
  Yorum alanı

“WINTERSUN – The Forest Seasons” yazısına 19 yorum var

  1. Ugur says:

    Ahaha şuan ofiste işi gücü bırakıp yaşadığım hayalkırıklığını anlatıyorum;

    Ortamlara düştüğü gün “edinip” bir heyecanla açıp dinlemeye başladım.İlk notalar çalmaya başlıyordu.Yalnız bir gariplik vardı; fazlasıyla cılızdı çalınan notalar.Sanıyordum ki bu bir fade in tarzı girizgah.Dakikalar ilerliyordu.İlk 5 dakika bittiğinde farkettim ki albümün prodüksüyonu bu şekilde.Problem değildi sesi biraz daha açıp ses kartımın ekolayzırından bazı ayarlamalar yapıp ne çalındığını anlamaya çalıştım.Vakit geçiyor fakat duyduğum şeyler bende bir his uyandırmıyordu.Acaba bende mi bir problem vardı? Acaba “edindiğim” dosyalar demo versiyonu falan mıydı? Emektar logitech 2+1 imin sesini komşuları uyuz edercesine biraz daha arttırdım.Bu arada playlistim çoktan ikinci şarkıya geçmişti ve ben farketmemiştim bile.Ne olduğunu çok anlamadan 3. şarkıya geçmiştim.Acaba bunda birşeyler çıkar mı diye düşündüm ama yok, olmuyordu.Nerdeyse akılda kalıcı bir melodi bile yoktu.Bir ara dakikalarca devam eden blast beat’in bende yarattığı “vat da fak?” ifadesiyle hafiften bazı şeyler dank etmeye başlamıştı.3. şarkı da bittikten sonra albümü dinlemeyi bıraktım.Bu garip prodüksüyonlu Wintersun albümünü beğenmemiştim.Sesizlik içinde odama bir göz attığımda eşyalarım bile sanki “bu neydi lan” dercesine sıkılmış gözüküyorlardı.

    Cidden bu sefer olmadı.Gavurun “filler” dediğinden bile olsa bu kadar düz, özelliksiz şarkıların yazılmasının amacı neydi, Jari ne düşündü bilmiyorum.Tamam asıl olay Time II ama arada çıkardığın şey 4 değil 2 şarkı olsun ama akılda kalıcı olsun.Dakikalarca aynı cılız tonları dinlemek ve ne olduğunu anlamaya çalışmak en genel tabirle müzik dinleme aktivitesi değil ki.

    Sonradan açıp dinleyerek bitirdiğim “Loneliness (Winter)” bence albümün en iyisi.Gerisi gerçekten çok özelliksiz.

    Yakışmadı.

  2. Osman says:

    Drum machine? Herşeyi kendi mi yapmış? Donanım Haber materyali bu adam, az bile sövmüşüm.

  3. Ufuk Sönmez says:

    dün bu albümü indirecektim, dedim yarın kritiği pa’da yayınlanıyor, puanına bakıp öyle indireyim. yazıyı okuyunca iyi ki de öyle yapmışım diyorum kendi kendime. önceden kritik takvimini belirlemeniz işe yarıyor bu açıdan da :)

  4. MetaLchesH says:

    Hiç uzun bir kritik olmamış. Aksine daha söylenecek çok şey var. Bu yüzden ben de birkaç ekleme yapmak istiyorum müsadenle.

    Ha bu arada yazdıklarının altına da imzamı atarım.

    Jari gittikçe Malsteen vari bir egoya bürünüyor ve Wintersun projesinin sonu pek iyi bitmeyecek gibi. Kendisini dünyanın en iyi müzisyeni, grubunu en iyi grubu, yaptığı müziği de en önemli müziğiymiş gibi göstermesi yüzünden gün gelecek egosunun altında ezilip gidecek. Dinleyicilerin sana o kadar destek versin, on binlerce dolar topla ve dinleyicinin karşısına drum machine ile yazılmış davulların olduğu bir albüm çıkar. Albümde üzerinde durulacak tek parça Loneliness parçası bu arada. Yalnızca onu beğendiğimi söyleyebilirim. Umuyorum ki sonraki albümde Time I ve bu albümde yapılan hatalar yapılmaz. Midi kullanımı yerine orkestrayla çalışılması yaratılmak istenen epik atmosferi daha kaliteli bir şekilde yansıtır. Senin de dediğin gibi Jari iki albümde midinin bokunu çıkarmış. Hatta Metal-Archives’ta Time I’in albüm kritiklerinde bir yazar şöyle bir başlık atmıştı “We are the Sons of MIDI and Layers”. Bu başlık kesinlikle her şeyi özetliyor.

  5. deswesher says:

    5/10 luk bi albüm değil ama be yapmayın :d , Ben bu konusmalara uzak kaldım çıkacağını bile unutmuşum albümün tamamen tarafsız bi şekilde dinledim o kadar wintersun hayranı falan da degilim zaten. Bence Tamam aşırı iyi süper değil ama gayet iyi olmuş bence şarkılar uzun olmasına rağmen sıkmadı beni , prodüksiyon â da çok laf ediliyor genelde ama ben çok beğendim o tazelik hissini çok iyi veriyor. Incelemeye bakıp dinlemeyecek olanlar sakin öyle birşey yapmasin. Kesin dinleyin Belki siz de beğenirsiniz benim gibi. Aeeyarloomam 8.5/10

  6. Oiseaux says:

    Wintersun ı köpeği olmaya yakın derecede çok seven biriyim. Ancak hepimizin bildiği Jari abimizin tavırları ve grubun dinleyicilerin gözündeki imajı nedeniyle bahsedilen kampanyaya destek vermiş olmama rağmen beklentimi asla everest düzeyine çıkarmamaya çalıştım. Sonucunda da atmosfer/epik etiketleri altında çok da derin olmayan, yüzeysel sayılabilecek ve önceki iki albüme kanımca yetişmeye çalışan ama yetişemeyen bir ara iş ya da alıştırma turu olduğu çok net belli olan güzel bir albüm var elimde. Asıl albümün Time 2 olduğunu düşündüğümüzde bu albümün aslında çok güzel bir ısınma turu (Jari başkanın söylediklerine göre Time 2, ısınma turunu hakeden bir albüm olacak gibi.) olduğunu düşünüyorum. Tek sıkıntı belki de Time 2 için yapılması gereken kampanyalar, reklamlar, konuşmalar ve yükselen beklentinin bu albüm için yapılmış ve harcanmış olması. Bu albüme en başından “Bakın beyler biz böyle bi albüm yapıyoruz ama haberiniz olsun bu albüm asıl işimize (Time 2) bir hazırlık olacak. Sonuçta yeni RAM lerin yazdığım müziği kaldıracağını henüz bilmiyoruz eheheheheh” denerek yola çıkılsaydı bu kadar eleştiri almazlardı diye düşünüyorum. Albüme gelirsek Forest that weeps albümdeki favori işim oldu. Özellikle ortadaki melodi ve gelişimi baya yakaladı beni. Şarkı olarak hayal kırıklılığım ise açık ara Eternal Darkness oldu. Sonbahar gibi hüzün, melankoniyle özdeşleşmiş bir mevsime adanan bir şarkının kritikte de belirtildiği gibi 4 dakikaya yakın bir blast beat le açılması direk suratımı düşürdü ve şarkıyı hep “pfffff” diye bir ses çıkararak dinledim :). Şahsen daha doom vari bol clean vokalli ağır tempo bir parça beklerdim sonbahar adına. Onun dışında Awaken From The Dark Slumber dümdüz ilerleyen vasatın üstü bir şarkı. Loneliness ise adandığı kış mevsimini çok net hissedebildiğim güzel bir çalışma olmuş. Şahsen düşük beklentiyle beklediğimi alabildim albümden. Time 2 de görüşmek üzere. 8.9/10

  7. MetaLstorM says:

    Wintersun’ı 2012′den beri dinlerim çıkardığı önceki iki albümü de baya severim ancak bu albüm için aynı şeyleri söyleyemiyeceğim.

    Albümdeki en temel sıkıntı mix.Albüm harbiden çok kötü bir mixe sahip.Orkestranın(pardon midinin) ve davulların da baş ağırtacak kadar önde olması bütün albümün büyüsünü bozuyor.
    Ayrıca şarkıların gereksiz uzun olması ve 4-5 dakika boyunca aynı şekilde ilerliyor olması da cabası.

    Albümde beğendiğim iki şarkıdan bahsetmek istiyorum;

    1. Kış Parçası: bence albümdeki en ruhlu ve o adındaki havayı hissetiren tek parça.Hatta Jarı’nin bugüne kadar yazdığı en duygusal,en melankolik parça bu bence.Ayrıca Jari’nin de albümdeki en iyi vokal performansı da bu parçada.Akustik versiyonu da pek hoştur.

    2. Spring Parçası: Chorus bölümüne bayıldığım parça.Ayrıca sonlara doğru parçanın iyice bir hızlanması ve tansiyonun artması şarkıyı daha da güzel yapıyor.

    Sonuç olarak The Forest Seasons beklentiler yüksek tutulmadan çok fazla hype’a girmeden dinlenince birçok kişiye kötü gelmeyecek bir albüm.Ancak yukarıda bahsettiğim gibi mix sorunları birkaç dinlemeden sonra daha çok can sıkmaya başlıyor.

    Ben sırf albümü adam gibi dinlemek için albümün isolated tracklerini indirip audacity programında kendi miximi yarattım.Midilerin ve davulların sesini azalttım.Gitarların(bass dahil) sesini arttırdım ortaya daha güzel birşey çıktı.Albümü dinlemek daha keyifli hale geldi.Size de tavsiye ederim deneyin :)

    6,5/10

    deatheist

    @MetaLstorM, hahaha bu albümü henüz dinlemedim de soundunu beğenmediğim ama kendini sevdiğim albümlerde ben de şu son paragrafda dediğin gibi yapıyorum. gayette eğlenceli oluyor

  8. kuruderi says:

    Albümü henüz dinleme fırsatını yakalayamadım ama şahsi fikrim (ya da önyargım) “madem kampanya yapıyoruz para verenler için bize, minimum maliyet maksimum fayda sağlacak iyi kötü birşey sunalım” mantığında hazırlanmış bir albüm olduğu yönünde. Albümü dinledikten sonra fikrim değişir belki bilemiyorum. Bir çok arkadaşın belirtmiş olduğu gibi Time 2 albümünü beklemekte fayda var sanırım.

  9. northern says:

    burdaki kadroda da alt alta 14 jari maenpaa görseydik haha.

    yalnız septic flesh’ten christos gerçekten hislere tercüman olmuş, “git bir bilgisayar al.”

    2000lerin başında daikatana ve john romero fiyaskosu aklıma geliyor şu herifi görünce. olm sizden çok işiniz konuşsun yahu.

    not: yorumu atamıyorum bir türlü, en az 20 kere captcha hatası verdi. ram eksik herhalde. safi problemsin wintersun vallaha billaha.

    Ouz

    @northern, John Romero iyice mala bağladı, bak bu geçen haftaki mevzulardan biri: :)

    http://www.pcgamer.com/john-romero-finally-reveals-who-the-original-doom-guy-really-is/

  10. Ouz says:

    Wintersun’ın ilk albümünü abartısız yüzlerce kez, ikinci albümünü de onlarca kez dinledim. Albümün kapağını gördüğümde nasıl gaza geldiğimi anımsıyorum. Ancak yine boşa gazlanmışım. Albüm hakkında diyeceğim tek şey, Ahmet’in kritikte baya insaflı davrandığı.

    Jari kişisinin Wintersun projesini 2017 yılında tek kişilik şova dönüştürmesinin abukluğu bir kenara, bunu booklet’te bahsedilen şekilde satır satır yazması/yazdırması projenin ne kadar boktan bir yere doğru gittiğinin/gideceğinin göstergesi. Wintersun’ı beste konusundaki yaratıcılığıyla ve bitip tükenmek bilmeyen enerji dolu şarkılarıyla sevdiğim için bu albümdeki parçalar hakkında hiç yorum yapmayacağım.

    Wintersun’ın bundan sonra çıkacak albümleriyle ilgili heyecan yaparsam ve bunu PA’nın yorum kısımlarına yazarsam, Acı Umut’taki eşekçi Sinan’ın, amcasına ettiği küfürleri bana edebilirsiniz.

  11. deadhouse says:

    1 milyon dolar topla sonra drum machine güzel iş.

  12. süleyman taha says:

    İleri sararak dinlediğim bir albümdü . Sınıfta kaldı diyebilirim .

  13. Ritüelklast says:

    Uzun uzun küfür etmiştim hata verdi o yuzden kısa keseceğim. Ben bu grubu diskografiden uçuran yıllar olmuştu yinede bu kadar mavra çıkaran bu işi dinlemeden olmazdı. Dinledik ve etmediğim küfür kalmadı. Parçaların bitmesine bile sabremedim. Yarrağım gibi olmuş. Hele Jarii’nin o vokali inleyen orospu gibi kafa bırakmadı. Bunlara o kadar para yeidrenler albümün götlerinde kaldığıyla kalsınlar aq. 10/3.

  14. Egg tart says:

    Admin acaba bu albüme 9 puan verseydi ve albümü övseydi, bu kadar olumsuz yorum gelir miydi ve okur puanı bu kadar düşük olur muydu merak ediyorum. Okur puanının 3.39 olması sürü psikolojisi durumu gibi geliyor bana.

    1 puan verenlerden kaç tanesi The Forest Seasons’ı baştan sona hazmedip, albümün içine girip dinledi de 1 puanı layık gördü? Bunu tartışma çıkarmak için değil samimi merak ediyorum.

    Gayet güzel bir albüm ve fazla haksızlık yapıldığı fikrindeyim.

  15. Rashid says:

    Şarkılar genel anlamda çok iyi düşünülmüş ve içinde çok güzel anlar var ama Jari her şarkıya bu kadar epicliyi dayamasaydı işler çok daha farklı olurdu. Şarkı yazımı boyunca “şuraya şunu ekleyeyim, buraya da bu olsun” filan diye-diye orataya karman çorman bir şey çıkarmış. Bence içlerinde gerçekten Wintersun ruhuna yakışan yegane şarkı Loneliness (Winter) oldu.

  16. sambalici says:

    esasında kendi içinde bakarsak “çok da kötü değil be” kıvamında bir albüm olmuş bence ama albümün elimize geçtiği konteks o kadar saçma ki insan ayıramıyor kendini etrafında dönen saçmalıklardan. albümü desteklemedim ama albüm öncesi jari’nin geyiklerini takip ettim yeterince, albüm öncesi dönen tatavanın albümü etkilememesi imkansız. en basitinden şu mevzu yeter: piyasaya çıkmadan önce dönen zibilyon promosyon materyalinde grup olarak albümü reklam edip sonrasında davul ve bas gitar kayıtlarının(!)(ki izole tracklere bakanlar albümdeki basın da davul gibi vst olduğunu söylüyorlar) sadece jari tarafından üstlenilmesi bile daha tek bir nota bile duymadan baştan bir tatsızlık yaratıyor insanda.

    tüm bu saçmalıklardan ayırıp albüme bakarsak, geçmiş wintersun işlerine kıyasla aşırı yüzeysel kalmasına rağmen ben daha pozitifim. davul konusunda ahmet’e katılıyorum, kesinlikle felaket ki bu konuda davulların vst olmasının da etkisi olduğunu düşünüyorum, kai hahto birebir bu davulları çalsa bile fark yaratırdı genel soundda. özellikle “awakened from dark slumber” davulları resmen uykumu getiriyor, wintersun gibi şarkı içi değişen dinamikleriyle ünlü olan bir grup için fazla tek düze.

    onun dışında dediğim gibi albüm “fena değil be” kıvamında bence, yer yer karanlık yer yer eğlenceli akıp gidiyor kendince. arkasında bu kadar yükle gelen bir wintersun albümü değil de bambaşka bir ismin albümü olsaydı ağızda bıraktığı tat da daha başka olurdu kuşkusuz, ama insan dinlerken kendini ayıramıyor etrafında dönen tartışmalardan ve bunun suçlusu da %100 jari’nin kendisi. gene de dediğim gibi, etrafındaki tüm saçmalığa rağmen arada açıp dinlediğim bir albüm. içinde artık çok bulunmayan o 90′lar iskandinav folkumsu/black metalimsi atmosferi var hafiften diye dinliyoruz işte, napalım olduğu kadar.

  17. buckethead says:

    ahmet saraçoğlundan ricam albümün eleştirisini bir daha yapması olacaktır. bir anlık hırs ve öfkeyle bu kritiği yapmış olabilirsiniz ama bu albüm bu kadar kötü yorumu haketmiyor

Yorum Yazın

*

"Yaptığım yorumlarda fotoğrafım da görüntülensin" diyorsan, seni böyle alalım.
Pasif Agresif, bir Wordpress marifetidir.