# - A - B - C - D - E - F - G - H - I - J - K - L - M - N - O - P - Q - R - S - T - U - V - W - X - Y - Z
Son Haberler
Anasayfa    /    Kritikler
MONUMENTS – The Amanuensis
| 08.08.2014

Progresif metal öldü, yaşasın progresif metal.

İngiliz grup FELLSILENT’ın küllerinden doğan iki gruptan biri olan TESSERACT, bildiğimiz gibi daha ambient tatlar barındıran bir müziğe yelken açarken, şu an bahsettiğimiz MONUMENTS ise daha düz bir djent’le yola çıkmış ve 2012′deki “Gnosis” ile adını belli ölçüde duyurmuştu. John Browne önderliğindeki grup, akılda kalıcı ve yaratıcı fikirlerle umut vadeden bir profil çiziyordu.

2014′ün Ağustos’una geldiğimizde, MONUMENTS’ı ikinci albümü “The Amanuensis”i ortamlara salarken görüyoruz. Kapakta atfedilen Ying Yang ile, albüm konseptinin oturduğu ve Hinduizm ve Budizm’de sürekli olarak devam eden doğum, yaşam ve ölüm döngüsünü ifade eden Samsara anlayışına dayanan albüm, asıl konusunu kitabı ve filmi hayli ses getiren Cloud Atlas adlı yapıttan alıyor.

Öncelikle bu konunun albümde güzel işlendiğini söyleyelim. Vokalist Chris Barreto, müthiş şekilde kullandığı sesinin yanında, söz yazma konsept oluşturmada da gayet başarılı. Bunu öylesine söylemiyorum; albüm bu açıdan bir hayli altı dolu bir taraf barındırıyor.

MONUMENTS müziğinin “Gnosis”ten bu yana nasıl değiştiğine bakarsak, ortada net bir progresifleşme görüyoruz. Daha az djent, daha modern bir progresif metal, groove kısmını hep öne çıkaran ve eşlik edilesilikten ödün vermeyen bir albüm “The Amanuensis”.

Öncelikle grubun asıl adamı John Browne çok yetenekli bir gitarist. Alışık olunmadık rifleri, MONUMENTS’ın türdaşları arasından sıyrılmasını sağlayacak kadar bariz biçimde özgünler. Sadece gitar işçiliğinden bahsetmiyorum. Browne bir mısra arkası rifini ilginç ve akla kazınası kılmayı çok iyi biliyor. Gitarın en üst teline abanılan DODODON-DODODON türevi djent gitarları bekliyorsanız yanılıyorsunuz. Yazıdaki “I, The Creator” gitar videosundan da görebileceğiniz üzere, Browne önemli işler yapması gayet olası bir müzisyen.

Gitarlar albümün ağır topu gibi gözükse de, “The Amanuensis”i özel kılan unsurlar bununla sınırlı değil. Eski PERIPHERY vokalisti Chris Barreto, MONUMENTS’ta, özellikle de “The Amanuensis”te gerçekten de harikalar yaratıyor. Bir vokal bölümünü karakterli ve ilginç kılmayı çok iyi bilen Barreto, son derece özgün ve şeker gibi vokaller yazmış. Vurgulamaları, melodikleştirdiği, kimi zaman arkadaki gitarlarla kontrast oluşturacak şekilde yumuşatıp sertleştirdiği sesiyle, geçmişte eleman değişiklikleri konusunda sıkıntı çeken MONUMENTS’ın bariz şekilde en büyük kazancı.

Barreto haricinde, davul ve bas gitar da “The Amanuensis”e çok sağlam bir altyapı sağlayacak düzeyde oturaklılar. Elektronik müzik ile progresif metal ve djent’i birleştiren ve yine bu sene “Octopus4″ albümünü çıkaran Fransız grup THE ALGORITHM ile de acayip işler yapan Mike Malyan, “Gnosis”e oranla daha kararlı ve olgun davullar yazmış. Bu sayede MONUMENTS son derece bütünlüklü, eksiği gediği olmayan bir grup profili çiziyor. Her eleman neyi neden yaptığını biliyor ve bu yaptıkları şeyler de özgün ve sağlam şeyler olunca, ortaya daha en baştan kazanan bir formül çıkıyor. Sırf Origin of Escape’in şarkı sözü videosu bile, grubun genel vizyonunu ve profesyonel yaklaşımının bir örneği.

Djent gibi henüz tam olarak kanıksanmamış ve genel bir kabul görmemiş bir olayın dahi sıradanlaşıp tükenmeye başladığı günümüzde, djent ve teknik metalin, 2000′ler sonrası ekstremleşen ve melodik death metal ve akabindeki metalcore ile birleşerek ortaya koyduğu genel sound’dan beslenen günümüzün modern progresif metaline olan geçişleriyle, ortaya farklı türlerden beslenen, zengin bir müzik çıkıyor. Ne tam djent, ne tam teknik, ne death metal sevenlerin ısınabileceği kadar yırtıcı, ne de ekstrem türlerden hoşlanmayanların tam anlamıyla benimseyebileceği kadar kolay kabul edilir bir görünüme sahip olan bu mutant anlayış, bir şekilde kendini kabul ettiriyor ve her ne kadar sıkı takipçileri ısrarla reddetme eğiliminde olsa da, bu evrime girmediği takdirde başarılı olması çok zor olan standart progresif metalin en büyük çıkış noktası olarak gözüküyor. İçinde djent tag’i olması sizi itmesin; evet djent ögeleri var, ancak aynı zamanda başka bir dolu şey de var. Üstün bir müzisyenlik ve zeki fikirlerle dolu bir yaratıcılık da bunların başında geliyor.

Bence şu son cümledeki unsurlar, öyle kolayca fırlatılıp atılacak kadar değersiz şeyler değiller.

8/10
Albümün okur notu: 12345678910 (8.33/10, Toplam oy: 21)
Loading ... Loading ...
etiketler:
  Albüm bilgileri
Çıkış tarihi
2014
Şirket
Century Media
Kadro
Chris Barretto: Vokal, saksafon
John Browne: Gitar
Olly Steele: Gitar
Adam Swan: Bas
Mike Malyan: Davul, elektronikler
Şarkılar
1. I, The Creator
2. Origin Of Escape
3. Atlas
4. Horcrux
5. Garden Of Sankhara
6. The Alchemist
7. Quasimodo
8. Saga City
9. Jinn
10. I, The Destroyer
11. Samsara
  Yorum alanı

“MONUMENTS – The Amanuensis” yazısına 7 yorum var

  1. Durakonis says:

    Yazıda sunulan iki şarkıyı da baya beğendim. Yalnız belli dinamikler içinde, fazlaca varyasyonlanan bir müzik olduğunu düşünüyorum. Yaratıcılık olayı göreceli tabii, ama şarkıların kurguları bana pek yaratıcı gelmedi. Ayrıca ikisinin de içine 1 saniyede girdim, hemen keyif almaya başladım ve benimsedim. Çok iyi bir müzik bence. Standart progresif metalin buna evrilmesi olayı da, öne çıkarılan ya da çağın öne çıkardığı ana akım ekseninde makul ve hatta ideal olabilir. Ama standart progresif metal de bir yerde farklı ve daha küçük kollardan akmaya devam etsin isterim. Onun da tadı başka. Güzel yazınla tanıttığın, ve beni grupla tanıştırdığın için teşekkürler Ahmet.

  2. saw you drown says:

    Origin of escape bayağı hoşuma gitti. Bakmak lazım albüme.

  3. sueda says:

    Gnosis’i daha başarılı buluyorum. Ama hakikaten çok zengin bir müzik. Albümü çıktığından beri defalarca dinledim bıkmıyorum. Her seferinde ilginç şeyler buluyorum. Albümden favorim The Alchemist.

  4. Mehmet Ali Özcan says:

    yalnız bilmeyenleriniz vardır belki,olly steele denilen adam da boş değil,sürekli browne dan bahsedilmesinden rahatsız olmuyor değilim,monuments’ın müzikal altyapısını oluşturan open a# akoru dahil o acayip riff kalıplarının çoğunun olly nin işi olduğunu belirtmek isterim,youtube kanalına bi bakış atın

  5. geçenlerde kitlendim, nefis bir albümmüş bu. böyle progresif olsun canımı yesin. tam bir gövde gösterisi.

  6. Gökay says:

    Abi John Browne ile BTBAM dan Paul Waggoner ı koyacaksın aynı gruba yesinler birbirlerini

  7. Marvin Yanbasanyan says:

    Quasimodo’nun son 1 dakikasındaki 6/4′lük riffin köpeğiyim. Arada verilen esi de gereksiz düzeyde fazla seviyorum.

Yorum Yazın

*

"Yaptığım yorumlarda fotoğrafım da görüntülensin" diyorsan, seni böyle alalım.
Pasif Agresif, bir Wordpress marifetidir.