# - A - B - C - D - E - F - G - H - I - J - K - L - M - N - O - P - Q - R - S - T - U - V - W - X - Y - Z
Son Haberler
Anasayfa    /    Kritikler
DISSECTION – Storm of the Light’s Bane
| 06.10.2009

Yaz sıcağında kaz tüyü palto giyseniz dahi üşüten albüm.

Saklandıkları yerden olan biteni izleyen gece yaratıklarının gergin sükûnetiyle başlayıp, karlar altında yatan meleklerin donmuş cesetleriyle devam eden, karanlığın öldüresiye güçlendiği ve kötülük yayan bir ışığa dönüştüğü alêmlere doğru giden bir müzik. Yağan bembeyaz karın bile kötülüğün bir parçası olarak algılanmasını sağlayacak düzeyde lanetli, uğursuz, soğuk bir atmosfer. Düşünmenin bile tüyleri ürpertmeye yetebildiği, adeta notaların zehre dönüştüğü bir yaratım.

sotlb_jon2

Nasıl bir albümdür bu.

“The Somberlain” ile ilk albümden bir başyapıt yaratan DISSECTION, yıl 1995 olduğunda ikinci manifestosunu “Storm of the Light’s Bane” ile yapmıştı. Söyleyebilirim ki bu albüm kadar şeytani ve kötülük akan bir başka albüm dinlemedim.

sotlb_somberlain

Artık aramızda olmayan Jon Nödtveidt’in dehasını gözler önüne serdiği bu gece ve karanlık senfonisi, melodik death metal ile black metal karışımının bugüne dek yapılmış belki de en güzel örneğidir. “Storm of the Light’s Bane” çıktığında yalnızca 20 yaşında olan Nödtveidt, gerek böyle bir müziği ortaya koymak adına çok genç olan yaşı, gerekse o dönemdeki ilham kaynaklarının şu ana oranla çok daha kısıtlı olduğu düşünüldüğünde, zamanının ne derece ötesinde olduğu gün gibi ortada olan bir müzisyendi.

sotlb_jon4

14 Kasım 1995′te çıkan “Slaughter of the Soul“dan yalnızca 3 gün sonra piyasaya çıktı “Storm of the Light’s Bane”. İsveç metal kitlesi muhtemelen hayatlarının en manyak haftasını da o dönem yaşamıştır. AT THE GATES “Slaughter of the Soul”u çıkarıyor, dünyalar değişiyor, herkes kafayı yiyor, bundan 3 gün sonra da DISSECTION bunu çıkarıyor. Nasıl bir insafsızlıktır, merhametsizliktir arkadaşım.

sotlb_grup

Grubun ve türün takipçileri için her şarkısı klasik olan “Storm of the Light’s Bane”deki parçaları türlü övgü sıfatlarıyla yağlamaktansa, bir temsilci seçip sırf onun üzerine gitmek istiyorum izninizle. Günün şanslı yarışmacısı, çoğunluğun da tahmin edeceği üzere “Where Dead Angels Lie”.

Kanımca bu parça, DISSECTION’ın beş dakika elli bir saniyelik karşılığıdır. Her notası, her anı, yukarıda gördüğünüz gibidir işte. Başyapıt lan bu! Ölüyorum bitiyorum ulaaaaaaaan!

sotlb_where

Devam edelim.

Binlerce grubun en şeytani müziği yapmak için kastığı, kötülüğü ve uğursuzluğu sert ve ekstremleşerek verebileceğini sandığı şu fanî dünyada, DISSECTION, yalnızca şu şarkının minimal ve naif clean gitarlarıyla bile sayısız grubun şeytani müzikler yaratma çabasını adeta bir karikatüre çevirmiştir ey sevgili metal kardeşlerim. Barındırdığı buz gibi melodiler olsun, sonlara doğru gelen “o çığlık” olsun, sözleri olsun, barındırdığı her unsurla bambaşka bir deneyimdir “Where Dead Angels Lie”. Sırf bu parçayı dinleyerek DISSECTION’ın özünü anlamak mümkündür diye düşünüyorum şu naçiz bünyemle.

Ancak bu parça, kliple de desteklenmesinden kelli bir şekilde albümün öne çıkanı olarak görülse de, “Storm of the Light’s Bane” en nazik piyano vuruşundan en yırtıcı gitar rifine kadar baştan sona, üstelik de bir hayli kısa ve tadını damakta bırakan bir eserdir. Klasik olmuş ve tarzı milyon kere kopyalanmış kapağından genel atmosferine, sözlerinden, Jon’un ömrümü tüketen manyak vokallerine, zifir gibi melodilerine, “eser” kelimesini kullanmakta sakınca görmediğim sayılı albümlerdendir “Storm of the Light’s Bane”.

sotlb_jon1

Hakkında okuduğunuz/okuyacağınız çoğu yorumda gördüğünüz/göreceğiniz üzere, teknik kısmından ziyade yaşattıkları, hissettirdikleri öne çıkan, maddi yönünden ziyade manevi yönü ön planda olan bir albüm “Storm of the Light’s Bane”. Zira “gitarlar şöyle güzel, ay şu melodi aklımı çeldi, sözleri okudum intiharı seçtim, davulcunun çocuğunu karnımda taşıyorum” türü kelâmlar ediyor olsanız dahi, her an aklınızdan “gitar mitar hepsi iyi de, bunun verdiği duyguyu tatmadan, o karanlığı hissetmeden ben on sayfa anlatsam, kürsüye çıkıp demeçler versem ne yazar” türevi düşünceler peydahlanıyor o çocuksu, o bakir zihninizde.

Tüm bunların ışığında, az biraz da Jon’dan bahsedip sona yaklaşayım diyorum daha fazla kişisele girip duygu dolu bir çocuğa dönüşmeden.

sotlb_temple

Yalnızca otuz bir yıl yaşayan ve bu süreye iki adet başyapıt, Cezayirli bir geyi öldürmekten dolayı hatırı sayılır bir hapis süresi (1997-2004) ve bir de geri dönüş sığdıran Jon Nödtveidt, belli ki senin benim gibi olmayan bir arkadaştı. Günümüzde Temple of the Black Light olarak bilinen Misanthropic Luciferian Order’a ve Werewolf Legion adlı İsveçli oluşuma (alt resimde kolunda dövmesi var) üye olan Nödtveidt, bilindiği gibi mistik işlerle haşır neşir, büyüdür, şeytan çağırmadır, bu gibi şeylere merak duyan bir kimseydi.

Öldüğünde mumlardan oluşan bir çemberin içinde kanlar içinde bulunan Nödtveidt’in yanında, bir de Satanist büyü kitabı bulunmuştu. Yaktın be kendini Jon’um Nödtveidt’im… Değer miydi buna? Bak herkes gül gibi yaşıyo sen yerin altındasın. Reva mıydı bu bize? Daha neler duyacaktık senden, neler yazacağıdık yapacağın yeni albümlere dair. Dedim sana bu adamlarla arkadaşlık etme, sanayide bir yere gir elin iş tutsun, bir yandan müziğini yap bir yandan zanaat öğren diye, sen gittin iblistir mumdur ruhani kararmadır bin türlü bok püsürle heba ettin kendini. Bayağı bildiğin pis adamın tekiymişsin be Jon (fakat paragraf cümleden cümleye nasıl yavşadı, nasıl sulandı, olacak şey değil).

sotlb_jon3

Bitirelim.

“Storm of the Light’s Bane”, günümüz melodik black metalini ve cici olmayan karanlık melodik death metali besleyen birkaç albümden biri. Bir sanat eseri ve yıllar sonra bile eskimeyecek bir ilham kaynağı ve hayranlık timsali. Bilen biliyor nasıl bir şey olduğunu, neden yanına yaklaşılamayacağını.

Henüz bilmeyenleri ve merak edenleri bekleyen şeyin çekiciliğini arttırmak adına yazdığım bu yazıyı burada noktalarken, böylesi bir yeteneğin bu tür saçma sapan şeyler yüzünden yok olup gitmesine de içimden lanet ediyorum. Belki de insanın doğasında var bu; Şeytan olsun, Tanrı olsun, Ali Baba, Miki Fare olsun, bir çeşit manevi, soyut gücü, üst benliği tanımak ve ona boyun eğmeyi istemek, insanın bir hastalığı… Bak yine duygusala bağladım farkında olmadan. Niye öldün be oğlum denyo musun nesin ya… Niye be Jon? Niye lan niye?

Neyse.

sotlb_sotlb

Dinlemeyenin kalmaması gereken bir albüm. Hatmedin, içinizde, en derinliklerinizde, güneş görmeyen yerlerinizde hissedin, hissettirin, hissetmeyenleri sert şekilde uyarın.

10/10
Albümün okur notu: 12345678910 (8.77/10, Toplam oy: 564)
Loading ... Loading ...
etiketler:
  Albüm bilgileri
Çıkış tarihi
1995
Şirket
Nuclear Blast
Kadro
Jon Nödtveidt: Vokal, gitar
Johan Norman: Gitar
Peter Palmdahl: Bas
Ole Öhman: Davul
Şarkılar
01. At The Fathomless Depths
02. Night's Blood
03. Unhallowed
04. Where Dead Angels Lie
05. The Feathers Fell [Japonya bonus'u]
06. Retribution -Storm Of The Light's Bane
07. Thorns Of Crimson Death
08. Soulreaper
09. No Dreams Breed In Breathless Sleep
  Yorum alanı

“DISSECTION – Storm of the Light’s Bane” yazısına 84 yorum var

  1. Bundan 7-8 yıl önce Tiflis’teki bir otelin lobisindeki piyanoda “No Dreams Breed In Breathless Sleep” çalmış, Gürcistan halkını Dissection’la buluşturmuştum. Evet.

  2. daud says:

    Bugünkü havadan istifade edip komple bu albümü dinledim yok böyle bir zevk. Asil soğuk havalar > yavşak sıcak havalar.

  3. Yiğit says:

    Night’s Blood’a ruhumu satmak istiyorum, nereye müracaat ediyoruz?

  4. Cryosleep says:

    Gerekli anlarda Where Dead Angels Lie dünyanın en iyi şarkısıdır.

  5. Avcı says:

    Tüm PasifAgresif ahalisine huzurlu geceler dilerim.

    https://www.youtube.com/watch?v=5LrvBGZcsGQ

  6. 404 not found says:

    Hayatımda en sevdiğim, bir dönem kapağına saplantılı şekilde her gün baktığım, o dönemde e bay den tshirt unu sipariş ettiğim, melodic black metalin (ve genel olarak tüm metalin) baştaci, the man… jon baba

  7. kolcak says:

    Havalar yavaştan soğumaya başladığına göre…

  8. İtiraf etmeliyim ki, hiç bir zaman iyi bir ekstrem metal dinleyicisi olmadım. 1997-2005 arası müzikal anlamda beslendiğim yer, Eskişehir Esnaf Sarayı’nın üst katındaki kasetçiler çarşısındaki Dj Club Hakan’ın dükkanı gitmekten zevk aldığım bir mekandı. Artık o zamanlar, cd’nin hakimiyetini hissettirdiği yıllardı ama ben hala kaset-walkman ikilisini tercih ediyordum. Hakan’ın Nuclear Blast gibi şirketlerle de bağlantısı vardı. Bir keresinde dükkanda kalınca bir Nuclear Blast kataloğunu görüp, incelemek için müsaade istediğimde oradaki kafeye götürmeme müsaade etmişti. Bugün hala dinlediğim o zamanların öne çıkan ekstrem metal albümlerini öncelikle orada edinmeye başlamıştım, zaten başka mekan da yoktu.
    İşte o doksanların sonuna doğru olan zaman diliminde karşılaşmıştım Dissection’ın Storm Of The Light’s Bane’in cd’si ile. Albümü kasete çektirmiştim.
    Benim için yeni ve uç bir müzikti. Başlarda bende kafa karışıklığına yol açsa da, içimden bir ses bu albümün kaliteli bir eser olduğunu söylüyordu. Israrlı dinlemelerimin sonucu, albüme her geri dönüşümde içine daha fazla gömülüyordum. Biraz uzun sürse de, bu albümün istisnai bir icraat olduğunu farkettim. Uzun yıllar sonra albümün digipack cd sürümünü bile satın aldım.
    2008 yılında bilgisayar alıp eve internet hattı çektirdiğimde, o zamanlar çok moda olan blogspotların birinden indirdiğim ilk diskografilerden biri Dissection’a aitti.
    Kasetten dinlerken, herhalde kayıttandır diyerek fazla takılmadığım bir husus dikkatimi çekmişti digipack cd sürümünde. Müziğin üzerini – adeta soğuk havalarda herşeyin üzerini kaplayan çiğ mişali – örten bu gizem perdesinin, aslında bilinçli bir tercih olduğunu kavramıştım en sonunda. Bu gerçekten müthiş bir şeydi, müziğin karanlık ruh halini, görkemini artırıyordu ve beni müziğe daha da bağlıyordu.
    Bu albümde grup ilk albümdeki melodik death metal öğelerini törpüleyerek, müziğini black metale daha da yaklaştırmış görünüyor. Müzik içinde black metal kazımaları mevcut olsa da, melodiden taviz verilmemiş. Akustik ve clean gitarlı bölümler melodik damarı beslerken, beri yandan ritm gitarlardaki groove hissiyatı da müziğe akıcılık katmış. Ayrıca müziğin devamlı iniş-çıkışlara ve tempo değişimlerine sahne olması müziğin gücüne güç katmış. Hiç bahsedilmese de, bu tempo değişimlerini davuluna ustalıkla yansıtan Ole Öhman’ın performansı bence takdire değer.
    Yukarıda internetten indirdiğim Dissection mp3′lerinde rastladığım bir ayrıntıyı paylaşmak isterim sizlerle. Yıllar sonra aldığım digipack cd versiyonuyla beraber müziği bu formatta dinlemeye devam ettim bir müddet. Sonra bir gün emektar mp3 çalarıma Dissection’ın diskografisini aktarmıştım. Buradaki Storm Of The Light’s Bane’in, 2006 remastered versiyonu olduğunu farkettim. Dosyanın içinde iki tane klasör vardı. Birinde albümün yayınlanmış bildiğimiz hali vardı. İkinci klasörü tıkladığımda ise beni bir sürpriz beklemekteydi. Parçaların yanındaki parantez içindeki ifadeler dikkatimi çekiverdi bir anda: Unreleased Alternative Mix ’95. İşte o anda kulaklığı takıp başlattım ve Night’s Blood girdiğinde vay canına dedim. Hani yukarıda demiştim ya, müziğin üstünü ince ve buzlu bir çiğ tabakası gibi kaplayan örtü var diye, işte o örtü buradaki versiyonda bir miktar aralanmış. Bu sayede gitarlar ama özellikle davullar daha net duyulmakta. Bu versiyon bende bağımlılık yarattı resmen. Ne zaman albümü dinlemek istesem elim bu alternatif mikse gidiyor. Vaktim varsa da önce orjinal cd’yi dinliyorum, sonrasında bu alternatif miksi. Eğer bu ver siyonundan haberdar değilseniz, dinlemenizi mutlaka öneririm.
    Aradan 25 seneden uzun zaman geçti ama bu karanlık, soğuk ve melodik underground mucizesinin üzerimdeki etkisi hiç azalmadı. Bu albümün beni alıp Dj Club zamanlarına götürmesi, bir hikayeye sahip olması, onu daha da unutulmaz kılıyor haliyle.
    En kısa zamanda kar yağmasını çok istiyorum ve bu albümü bir de o zaman dinlemeyi.

  9. Bir metal müzik parçasının sadece kemanlarla icra edilmiş, işittiğim en iyi enstrümantal yorumu. İlk dinlediğimde dolunay görmüş kurt gibi bütün tüylerim kazık gibi dimdik olmuştu.
    DISSECTION – Where Dead Angels Lie – String Arrangement by Ben Karas:
    https://youtu.be/jaycrbHYJmQ?si=BFlpj-KNGSTDNs2N
    Ben Karas metal müzik sevdalısı bir klasik müzik icracısı ve keman sanatçısı. Parçadaki her ayrıntıyı kemanlar vasıtasıyla incelikle aktararak, kolaya kaçmadan çok sesli bir yorum tercih etmiş. Gitar solosunu geçtim orijinal parçada 4:11′de giren Jon’un gırtlak parçalayan çığlığını bile atlamamış. Dissection’ın müziğinin orkestral yorumlara ne kadar elverişli olduğunu görebilirsiniz. Aynı zamanda metal müziğe, çello ile birlikte en iyi giden enstrümanın keman olduğunu göstermiş.
    Bütün albümü çalsa ses etmezdim.

Yorum Yazın

*

"Yaptığım yorumlarda fotoğrafım da görüntülensin" diyorsan, seni böyle alalım.
Pasif Agresif, bir Wordpress marifetidir.