# - A - B - C - D - E - F - G - H - I - J - K - L - M - N - O - P - Q - R - S - T - U - V - W - X - Y - Z
Son Haberler
Anasayfa    /    Kritikler
DEAFHEAVEN – Sunbather
| 31.05.2013

Pembe kapaklı black metal mi olur?

Hiçbir zaman oldschool Black Metal dinleyicisi olamadım. Tabii o 90’larda çıkan ve efsane olarak nitelendirilen albümleri dinlesem, aralarında sevebileceğim şeyler bulabilsem, tür hakkında bir şeyler bilsem de oldschool değilim. Bu yüzden de Black Metal topraklarının merkezinden çok uzaklarda, hatta sınırların dibinde kendine bir yer edinmiş, bulduğu bu yeri gün geçtikçe daha da sağlamlaştıracağına ve sınırları daha da önemsiz hale getireceğine inandığım bir grubun pembiş kapaklı bir albümüyle karşınızdayım; SAĞIRCENNET – Güneşbanyocusu.

DEAFHEAVEN, 2010 yılında ABD’de dünyaya gelmiş bir grup. “Sunbather” da ikinci albümleri. En basit anlamda Blackgaze olarak tanımlanabilecek ilk albümleri “Roads to Judah”, grubun ilk albümü olasına rağmen geniş sayılabilecek bir kitlenin dikkatini çekmişti. “Roads to Judah” iyi bir albümdü fakat hatırı sayılır bir süre dinledikten sonra ufaktan sıkılma ihtimaliniz de vardı. Grubun 2011’de yaptığı bu şey basitçe “kendilerine bir kapı aralayıp ‘Bakalım neler yapabiliyormuşuz’ demek” olarak tanımlanabilir. İlk resim çizmeye ya da gitar çalmaya başladığım zamanlarda, her hata yaptığımda hocam dediğim insanlar “Hata yapman hiç önemli değil, yaptığın hatayı farke demiyorsan asıl sorun orada.” derlerdi. Tabii ki de “İlk albüm hatalarla dolu, iğrenç bişey, dinlemedim ama 1 veriyorum” demiyorum. “Roads to Judah” güzel bir şey. Fakat DEAFHEAVEN, “Roads to Judah” hakkında bir özeleştiri yapmış, bunun sonucunda da varsa eksiklerini, hatalarını görmüş ve bunların üzerine gitmiş. Sonuç ise “Sunbather”.

Benim gözüme (kulaklarıma?) ilk çarpan fark, sound’un her şeyiyle daha geniş, ferah olması. DEAFHEAVEN’ın yaptığı türdeki müzikte bulunan sert kısımların dur durak bilmemek gibi bir özellikleri var. Gerek davullarla, gerekse gitarlarla tam bir atak halinde olan, fakat yine de duyguyu ön planlarda tutan şarkılarda zaman zaman aralara yedirilen daha sakin bölümler keskin bir kontrast yaratabiliyor. Gelin görün ki kontrolsüz kontrast, kontrast değildir. Bazen bu iki zıt bölüm yan yana geldiğinde biraz sırıtabiliyor. Ayrıca bu hızlı kısımların birbirine benzemesi gibi bir sorun da var. Bu olaylar ve demin bahsettiğim, zamanla sıkabilme durumu “Roads to Judah”ta “Abi çok güzel de hani şurası biraz daha, hani, birazcık, keşke, mırın, kırın” şeklinde mızmızlanmamı sağlayan yerlerdi. Bu olayın farkına varan ya da mızmızlanmalarımı duyan grup üyeleri, “Sunbather”da bunun önüne geçmeye çalışmışlar ve başarılı da olmuşlar. Davullarda da daha sık bir şekilde değişik olayların kendi göstermesi, rutini ortadan kaldırmaya yönelik akıllıca bir adım olmuş. Ortaya da yaygın mı yaygın, demin de dediğim gibi ferah bir albüm çıkmış. Bu “ferah” kelimesi kimseyi yanıltmasın zira ellerimizde (ya da harddisklerimizde) hala bir canavar bulunuyor.

İlk albüme göre sayıları artan sessiz sakin bölümler de dikkati çekiyor. Bölümlerden ziyade, hiç metal olmayan şarkılar dahi var albümde. Sessiz, sakin, tatlı mı tatlı “Irresistible”, konuşmalarla açılıp adeta Noise ile yarısında doruğuna ulaştıktan sonra birden sakinleşen ve tam o anda inanılmaz hissettiren “Please Remember” ve Ambient öğeler eşliğinde tamamen konuşmalardan oluşan “Windows”, DEAFHEAVEN’ın müziğinde attığı büyük adımlar.

Diğer bir farksa “Sunbather”ın enstrümantal anlamda duyguları çok daha iyi yansıttığı gerçeği. Gerçek dediğime bakmayın, kişisel yorum sonuçta. Daha etkili melodiler, üzerimdeki tişörtü yırtıp atmamı, sonrasında ise “Güzel tişörttü lan aslında” dememi sağlayan ve Post-Rock’ta eşine bolca rastladığımız ambient tremolo picking olayını icra eden ek gitarlar, en önemlisi de Screamo gruplarına daha yakın duran bir vokal kullanımı “Sunbather”ı çok daha etkili, vurucu kılmış. Hatta yer yer müziğin bazı bölümleri direkt Post-Rock soslu Screamo olabiliyor. Fakat bir halttan memnun olamamak üzere dünyaya gelmiş olan ben, kalkıp bunda da “O öyle olmaz o” cümlesini kurabileceğim bir bölüm bulabiliyorum. Müzik, genel anlamda duyguları “Roads to Judah”tan daha etkili yansıtsa da bunu inanılmaz yenilikçi bir şekilde yapmıyor. Yani teorik olarak her ne kadar iyi bir formül olsa da kullanılan melodilerle birazcık derdim var. Albümün bazı noktalarında kullanılan melodileri yeterince yaratıcı bulamadığım gerçeğini kafamdan atamadım. Basitlik veya karmaşıklıktan bahsetmiyorum fakat herhangi bir Post-Rock grubunda bulunabilecek melodilerin daha sert bir müziğe yedirilmiş hali gibi geldiler kulağıma. Albümle ilgili de mutsuz olabileceğim tek nokta bu sanırım.

Başlıkta “Pembe kapaklı Black Metal mi olur?” dedim fakat zaten DEAFHEAVEN bir Black Metal grubu değil. DEAFHEAVEN bir müzik grubu. İstedikleri müziği yapmaya çalışan insanlardan kurulu bi grup ve ortaya çıkardıkları şeylerde de Black Metal etkisi olduğu bir gerçek. Fakat grubun müziğini bir etikete sığdırmaya çalışıp “Bu ne ya?” demek de fazlasıyla yanlış olurdu. DEAFHEAVEN heyecan verici bir proje ve henüz doruk noktasında olmadığına inanıyorum. Ama git gide yaklaşıyorlar. “Sunbather” da bu yolda heyecan verici bir adım. Bir gün, birçok yerde sınırların kalkması dileğiyle…

8/10
Albümün okur notu: 12345678910 (8.70/10, Toplam oy: 70)
Loading ... Loading ...
etiketler:
  Albüm bilgileri
Çıkış tarihi
2013
Şirket
Deathwish Inc.
Kadro
George Clarke: Vokal
Kerry McCoy: Gitar
Derek Prine: Bas gitar
Daniel Tracy: Davul
Şarkılar
1. Dream House
2. Irresistible
3. Sunbather
4. Please Remember
5. Vertigo
6. Windows
7. The Pecan Tree
  Yorum alanı

“DEAFHEAVEN – Sunbather” yazısına 22 yorum var

  1. Osman says:

    5 dakka öncesine kadar bu albümü dinliyordum. Onur’un yazdıklarına baştan sona katılıyorum. Çok iyi kritik, çok iyi albüm. 8/10

  2. Ediz says:

    Oha çok başarılıymış. Ulver’in eski günlerini anımsattı :/

  3. blackphlegm says:

    80′lerin sonunda, 90′ların başında İngiltere’den çıkmış, bol çığlık ve blast beat’li bir indie grubu.

    Değil ama öyle tınlıyor.

  4. Albümü dinledim, dinledim.. Çok güzel lan bu. İlk albümlerini daha dinlemedim ama Sunbather beni çok etkiledi. Black Metal diye açtım, karşıma hem Ambient, Hem Post Rock, hem Black Indie (böyle bir etki de yaptı bende), hem Shoegaze geldi.. ortaya karışık ama türlü (yemek olan. evet, açım) gibi güzel bir karışıklık çarptı beni.

  5. crowkiller says:

    hipster black metal :P

  6. Yılın en iyilerinden. Dream House kafayı yedirtecek artık bana.

    Batuhan Bekmen

    Selam, yine ben. Bu yorumu tekrar yapmaya geldim.

  7. Mert says:

    Bu adamları tebrik etmek lazım, bu sene hakkaten dibine kadar hakettikleri bir tepki gördüler müzik dünyasından. Şimdi yıl sonu listelerine bakıyorum da, adamların bulunmadığı liste yok, bir çok listede de ilk onda falanlar. Ki bahsettiğim listeler metal müzik sitelerinin falan değil, genel. Hatta metalciler hipstırlara kaptırdı diyebiliriz metal camiasına bakınca. Adamlar Popmatters’da yılın en iyi sekizinci INDIE ROCK grubu seçilmiş sdsfdsg.

    Velhasıl şahane albüm. Yolları hep böyle açık olur umarım.

  8. crowkiller says:

    Çok iyi oldu çok da güzel iyi oldu taammı. Şimdi mesela black metal olayını çok karıştırdılar.Aralarında bir fark galdı, o farkda çok güzel oldu. Herkesin hangi tür müzik yapacağına kimse garışamaz.Ha nasıl garışamaz.Ben black metalle hipster i karıştırırm, bu grup emoyla black metali karıştırır .Öbürü şu şekil müzik karıştırır… amma hiçkimse kimseye garışmaya bi hakkı yok. Özgürlüğü bitirir.Haaa black metal kurban olduuum ya şeytanı iblistan gelebilir amma lakin ki öyle değildir. benim yorumlamam bu kadar. Hadi hayrılı işler.

  9. Baybora says:

    Albüm zaten genel olarak iyi,ama son üç şarkı muazzam. Kaçıncıya dinliyorum ama her seferinde aynı “öoha” tepkisini veriyorum Vertigo,Windows ve The Pecan Tree’ye. Hele hele de The Pecan Tree. Bambaşka birşey ya.

  10. owlboss says:

    Pink Metal :))

  11. sambalici says:

    bu albümde beni kıl eden bir şey var ama ne bulamıyorum. gitar tonları olabilir. güzel falan da ne bilim. grubun imajındaji hipsterlık yanında müziklerinde de var hipster tribi. sevmedim değil ama işte var bi şey.

  12. Baybora says:

    Bu arada, BETWEEN THE BURIED AND ME ve INTRONAUT ile turlayacaklarmış. Evet.

  13. Jester says:

    Mükemmel albüm ya, sıradanlıktan kırılan son birkaç ayıma can verdiler. Sadece müzik olarak da değil, albüm kapağı telefon ekranım ve masaüstümü çok güzel işgal ediyor. Bayağıdır gördüğüm en iyi kapak, t-shirt’ünü bulsam affetmem kesinlikle.

    Bunun dışında çok kereler tüm albümü dinlemek için başladığımda hep Dream House’u loop’a alarak koca albümü hiç etmişliğim var. Manyak gibi ilk sıraya koymuşlar şarkıyı.

  14. Rashid says:

    Uykusuz halimle en azından 1 şarkını dinlemek kafasıyla açtığım albümünün neticesi olarak saatlerdir dinliyorum ve uyku-muyku kalmadı =/ Uzun zamandır bu kadar heyecanla dinlediğim bir albüm hatırlamıyorum.

  15. Rashid says:

    Canlı performansları da baya iyiymiş. Özellikle George tam bir frontman insanı.

  16. İlker says:

    Kendi adıma son yıllarda metal müzik adına yapılmış en iyi şeylerden biri. Muazzam. Cattle Decapitation ile birlikte sonraki albümlerini inanılmaz bir merak içinde beklediğim 2 gruptan biri.

  17. Yuh ya yorum bile yazmamışım. Türüne ne denirse densin dinlediğim en ilham verici albümlerden biri Sunbather. Zaten müzik dinlemeyi bilsem 2013′te listeye alırdım bu albümü.

  18. Noumena says:

    Bu albüm ileride klasik olarak adlandırılacak. Başyapıta yakın, şahane bir albüm.

    Bu arada benzer tarzda -bence çok iyi onlar da- müzik yapan Ghost Bath’i de öneririm. Yalnız sitede bir tane bile kritiğinin olmaması skandal :)

  19. Kürşat says:

    The Pecan Tree

  20. owlbos says:

    Severiz, sevmeyiz ama bu album 2010lara damga vurmuş bir başyapıttir.

Yorum Yazın

*

"Yaptığım yorumlarda fotoğrafım da görüntülensin" diyorsan, seni böyle alalım.
Pasif Agresif, bir Wordpress marifetidir.