# - A - B - C - D - E - F - G - H - I - J - K - L - M - N - O - P - Q - R - S - T - U - V - W - X - Y - Z
Son Haberler
Anasayfa    /    Kritikler
PERIPHERY – Periphery 2: This Time It’s Personal
| 19.07.2012

Ladies and djentlemen… one, two, three, foro!!!

Periphery, Periphery adıyla çıkan ilk albümüyle djent dünyasında büyük bir sükse yapmıştı. Her ne kadar albüm, farklı zamanlarda yapılmış şarkıların ardarda koyulmuş hissini yaratsa da (ki gerçekten öyle) albümde “Buttersnips”, “The Walk”, “Zyglrox” gibi fantastik riflere sahip şarkılar vardı. Yetenekli gitarist Misha Mansoor, Periphery’ye kıyasla daha atmosferik kaçan, herşeyini kendi yaptığı solo projesi Bulb dönemindeki bazı parçaları da albüme taşımış ve insan azmanı davulcu Matt Halpern’le birlikte ortaya güzel bir iş çıkmıştı (Bu arada albümün vokalli olan versiyonunu dinlediğimi belirteyim hemen).

Bu albüm öncesindeyse gitarist Alex Bois’in ayrılmasının ardından gruba gitarist olarak Haunted Shores grubundan Mark Holcomb geldi. Hatta Holcomb gruba eli boş gelmedi, eski grubundan Scarlet adlı şarkı artık Periphery’nindi.

Bu albüme gelirsek eğer, hemencecik kulak tarafından yakalanabilecek riflerin ilk albüme kıyasla azlığından bahsedebilirim. Albümü ilk 2-3 dinleyişimde gerçekten çok ama çok sıkıldım. Hatta öyle ki albümden umudu kesip, bari başka bir albüme geçeyim diye, Gojira’nın son albümünü indirdim. İçimde albümün güzelleşeceğine dair hiç bir umut olmamasına rağmen, bu kritiği yazmaya başladığım 4. dinleyişimde şarkılara kısmen de olsa eşlik edebildiğimi gördüm. Şarkılardan keyif alma eşiğini zor da olsa geçmiştim nihayet.

Şimdi, Periphery’nin müziğine baktığımızda, diğer djent gruplarına nazaran daha düzenli bir yapıda olduğunu görüyoruz. Hatta her şarkıda neredeyse bir nakarat bölümü var. Progresif olarak etiketlendirilen bir müzikte, bu tarzın diğer muadillerinde daha az gördüğümüz bu durum, biraz da vokalistin gruba entegrasyonu ile alakalı. Nerdeyse hepimizin gıcık olduğu Spencer’a ben artık diyecek kelime bulamıyorum. Kanser etme eşiğinde o artık bir Selçuk Şahin, bir Sabri Sarıoğlu. Biri artık şu adamın cebine kasten uyuşturucu mu atsın diyeyim, “artık ben alıştım beyler, beni rahatsız etmiyo” mi diyim, a mı diyim, be mi diyim, ce mi diyim bilemiyorum.

Spencer’ın sert vokalleri müziğin core yönünü güçlendirirken, yaptığı temiz vokaller de bir o kadar “Mtv terk” grubuna yaklaştırıyor grubu. İlginç olansa nette Spencer’ın bu albümdeki performansının oldukça beğenilmesi. Hangi kritiğe baksam görüşler bu doğrultuda. Benim görüşüm, adamın temiz vokal yaptığı sesinin güzel olduğu ama grubu teenage, emo, pop-metal grubuna dönüştürdüğü yönünde. Yani bizler Periphery’nin böyle vokallerinin olmamasını istiyoruz ama seçtikleri yol buysa Spencer’ın da bu albümde kendini geliştirdiğini söyleyebiliriz, ki kendisine lirik yazma konusunda da serbestlik tanınmış bu albümde. Bu bağlamda Periphery’nin hedef kitlesi nedir ben çözebilmiş diilim şahsen. Piyasa kaygıları mı var acaba, eğer öyle değilse bile şu vokal ve şarkı yapılarıyla bir metal grubu gibi görünmüyorlar. Ki grubun metal-archives’a konulmadığını görüyoruz.(Gerçi Between The Buried And Me de yok orada, hatta Protest The Hero da yok, arattıklarımdan Veil Of Maya’ya rastladım bi tek). Kendilerine Mateja Kezman stayla “Are you metal?” sorusunu sormak istiyorum.

Albüm öncesinde gelen güzel haberlerden biri, Guthrie Govan, John Petrucci ve The Faceless grubundan Wes Hauch’un konuk gitarist olarak solo atacaklarının belirtilmesiydi. Bu haber hepimizi heyecanlandırmıştı şüphesiz. Peki sololar nasıl diye soracak olursanız “Have A Blast”ta Guthrie’nin, “Erised”da Petrucci’nin, “Mile Zero”da da Wes Hauch’un attıkları aşırı olmasa da güzel sololar. Albüm adına hoş bir renk. Misha Mansoor’a gelirsek eğer, ilk albümdeki o tappingli soloları pek göremiyoruz ne yazık ki kendisinden. Bir tek “Froggin’ Bullfish” ve “Mile Zero” şarkılarında rastladım bu tekniğe. Bunun haricinde “Luck As a Constant” şarkısının sonunda kimin attığını bilmediğim mis gibi bir solo var. Davul olayına gelecek olursak eğer, Matt Halpern oldukça iyi bir baterist olduğunu yine gösteriyor bize. Son şarkıda ve Erised şarkısının temposunun düştüğü bölümde güzel süslemeleri var mesela. Zaten şu videodan kendisinin ne kadar mahiretli olduğunu görebiliriiz.

Albümde yine endüstriyel synth’ler, şarkı geçişlerinde clean tonlu arpejler gibi müziğin atmosferik yönünü besleyen öğeler de mevcut. Prodüktör koltuğunda yine Misha Mansoor’u görüyoruz ve bence kendisi bu konuda başarılı biri. Prodüktörlüğünü yaptığı diğer grupların soundlarında yaptığı gelişmenin vurgulanması da nette denk geldiğim yorumlardan biri. Prodüksiyon iyi ama albüm benim gibi “öyle bir rif girsin ki kafayı yedirtsin bana” ya da “off be ne şarkıydı ama” denilecek beklentilerin uzağında, şarkıların yörüngesini, eksenini pek bozmayan bir düzlemde. Benim için djent eşittir “hayalgücü”, “heyecan” ve “kafayı tırlatma” olduğu için Periphery sanki hayvan gibi solo atabilecekken atmayan veya attırılmayan Testament’in The Gathering albümündeki James Murphy gibi. Ya da ben yanlış bir beklentiye girdim, bilmiyorum. Belki de adamlar yaptıkları müzikten gayet memnundur.

Evet, grubun bu 2. albümünün 1. albümüne kıyasla daha zayıf olduğunu düşünüyorum ama genel olarak değinmek istediğim başka bir konu var. Djentle yatıp kalktığım şu günlerde djent etiketli, söz sahibi, bilinen grupları dinliyorum ama hala çoğunluğunun yaptığı müzikten tatmin olamıyorum bi türlü. Halbuki ellerinde Meshuggah’tan kalma müthiş bir miras var ama bunu yeteri kadar değerlendiremedikleri kanısındayım. Kim aksak, groovy, matematiksel bu heyecan verici müziği dinlemek istemez ki? Bu harika fikir daha iyi işlenebilir kanısındayım. Daha önce ki bir yazımda yeni nesil djent gitaristlerinin klasik heavy-rock çizgisinin dışında, metal kafasına sahip olduklarını söylemiştim ama zannedersem bu fikrimde yanılmaya başlıyorum. Periphery de bence kendine bir sound oturttu ama bu soundun kendilerini özellikle Misha “Bulb” Mansoor’u sınırlandırdığını düşünüyorum, özellikle bu vokallerle. Grup bir metal grubundan ziyade bir gençlik grubunu andırıyor. Herşeye rağmen Periphery’nin djentin kalelerinden biri olduğunu kabul edersek bu albüm, fena bir albüm değil kesinlikle, ilk bi kaç dinleyişle algınabilecek bir albümse hiç değil, dinledikçe güzelleşen albümlerden.

Albümün en özel rifi: Luck as a Constant şarkısının giriş rifi (arpejden sonraki).

Albümün özeti: Bence Periphery müzikal çizgisini değiştirmeyecek, bu albümde ne dinlediysek benzerini, bi sonrakinde de dinleyeceğiz.

Albüm puanı: Objektif olarak baktığımda djent adına fena bir iş yok ortada ama ne yapsam bu albümü benimseyemiyorum, Periphery’nin bu sound’u bana hitap etmiyor açıkçası. Bu albümü dinliyceğime gider 100 kere Meshuggah dinlerim.

Albümün verdiği mesaj: Şu 1.dalga djent akımındaki pek çok grubu dinledikten sonra Animals as Leaders’ın değerini daha iyi anladım gerçekten.

Djent nereye gidiyor?(Habertürk televizyonu altyazısı gibi oldu biraz sanki): Djent nu metal, bilmemnecore gibi saçma sapan trend olmaya doğru gidiyor maalesef. Halbuki progresif metalin içinden doğmuştu. Metal olsun, olmasa da kaliteli olsun, yeter ki piyasa ve popüler olma kaygısıyla yapılmasın( Son cümlemle Periphery’yi kastetmedim, genel bir değerlendirme yaptım sadece).

Ufuk SÖNMEZ

7/10
Albümün okur notu: 12345678910 (8.25/10, Toplam oy: 48)
Loading ... Loading ...
etiketler:
  Albüm bilgileri
Çıkış tarihi
2012
Şirket
Sumerian Records
Kadro
Misha "Bulb" Mansoor: Gitar, prodüksiyon, programlama
Jake Bowen: Gitar, synth, programlama
Matt Halpern: Davul, perküsyon
Mark Holcomb: Gitar
Spencer Sotelo: Vokal
Adam "Nolly" Getgood: Bas, gitar, prodüksiyon

Konuklar:
Guthrie Govan: Gitar Solo ("Have A Blast")
John Petrucci: Gitar Solo ("Erised")
Wes Haunch: Gitar Solo ("Mile Zero")
Şarkılar
1. Muramasa
2. Have a Blast
3. Facepalm Mute
4. Ji
5. Scarlet
6. Luck as a Constant
7. Ragnarok
8. The Gods Must Be Crazy!
9. Make Total Destroy
10. Erised
11. Epoch
12. Froggin’ Bullfish
13. Mile Zero
14. Masamune
  Yorum alanı

“PERIPHERY – Periphery 2: This Time It’s Personal” yazısına 18 yorum var

  1. Beleg says:

    “kanser etme eşiğinde o artık bir selçuk şahin, bir sabri sarıoğlu.” baya güldüm buna,haha. Kritik de aktı gitti okurken eline sağlık. Albümü dinleyemedim henüz tabi.

  2. Mehmet Ali Özcan says:

    zaten scarlet mishanın şarkısıydı,holcomb un gitaristliğini yaptığı haı-unted shores projesini de yine misha yarattı :)

    Ufuk Sönmez

    @Mehmet Ali Özcan,

    http://www.youtube.com/watch?v=KicQ8R–G04

    kritiği yazmadan önce öylesine izlemiştim şu vidyoyu ne söylediğine dikkat etmeden, ilerlete ilerlete, yani sadece gitar çaldığı kısımları izlemiştim. orada scarlet’i çalınca doğal olarak şarkının Mark Holcomb’a ait olduğunu sandım ama şimdi vidyoyu tekrar izleyince Mark diyor ki “Misha bana yeni bir akort gösterdi, sonra oturduk, çaldık bi baktık ki şarkının ana rifleri ortaya çıktı”. yani beraber bestelemişler diyebiliriz Scarlet için. :)

    Ufuk Sönmez

    @Ufuk Sönmez, 3:12′de başlıyo scarlet muhabbeti.

    Ufuk Sönmez

    @Ufuk Sönmez, bikaç saatlik çalışmanın sonucunda çıkmış, yani günün sonunda. adam “whole day” diyo, neremden anladıysam artık sanki 5 dakkada yapmışlar gibi aktardım, pardon dostum :D

    Mehmet Ali Özcan

    @Ufuk Sönmez, arpej olayını iyi yerleştirmişler djent e ama,kabul etmek lazım

  3. ismail vilehand says:

    insanlar Periphery’yi çok gaddar metal beklentisiyle mi dinliyorlar ki, Spencer Sotelo’nun vokaline bu kadar gıcık oluyorlar anlamıyorum. bende ekstrem müzikte clean vokalden çoğunlukla nefret ediyorum mesela, Periphery gözümde ekstrem metal grubu olmadığından isterlerse vokale Lady Gaga’yı alarak albüm kaydetsinler yine hınınınını diye eşlik ederek keyifle dinlerim. sert gitar tonlarına ve müziklerindeki tekniğe rağmen Periphery benim gözümde alternatif çerezlik bir gruptur ve hep öyle kalacaktır.

    albüme gelirsek ilk albümden daha mı iyi daha mı kötü karar veremedim ama bariz olan bir şey varsa bu albümün progresiflilk bakımından ilk albümden kat kat ileri seviyede durmasıdır. tarz olarak yaptıkları müziğin aşırı delisi değilim ama bu adamlar modern çağın virtüözleri ve onları dinlemek gerçekten çok keyifli. 7.5/10 puan alır benden.

  4. wikus van de merwe says:

    have a blast güzel şarkı

  5. Birtan says:

    Mishanın parçalara kattığı atmosfer çok iyi gerçekten. Spencerın sesinin linking park vb vokaline benziyor olması kötü olduğu anlamına gelmez. ses rengi ve yaratıcılığı muazzam. brutalini de cleanini de keyifle dinlediğim nadir vokallerden, özellikle bu albümde çok başarılı.

    albümdeki tek hayal kırıklığı Petruccinin solosu sanırım. Guthrie’nin solosu ise çok tatlı olmuş her zamanki gibi.

  6. Ali Göğüşoğlu says:

    Ne yaparlar yapsınlar gözüm kapalı dinleyeceğim
    gruplar listesine adını yazdırdılar.

    Özellikle 3 tane gitaristin bu kadar farklı şeyler ortaya koyması açıkçası beni çok mutlu ediyor özellikle orijinal bir şeylerin çıkmasının bu kadar ender olduğu şu dönemde.
    En son bu tarz ‘ ahanda farklı bir materyal ‘ dediğimde 2006 filandı onlarda Avenged Sevenfold oldular..

    Matt Halpern ‘ a ayrıca bir parantez açmak istiyorum.
    gelecek 10 yıldaki metal jenerasyonunun en gelecek vadeden
    davulcusu bence.

    Eşsiz bir groove hissiyatı var kendisinin, ayrıca çok net bir müzik bilgisi olduğunu düşünüyorum.

    Darısı Türk gruplarının başına diyorum. 20 ‘ li yaşlarında ortaya bu kadar net , farklı şeyler koyan adamları gerçekten çok kötü derecede kıskanıyorum ve Türk gruplarını da saha görmek istiyoruz ( ex – Thrown the sun seviyoruz izliyoruz )

    Bu yeni nesil beni fazlasıyla heyecanlandırıyor :
    Animals As leaders , Veil of maya , TEsseract , Born of osiris …diye gider

    Ve yazımı albümün eşsiz introsuyla sonlandırıyorum :

    Spencer ‘ a laf edenler taş olursunuz taş. 0 : 45 deki yüksek notalara çıktığında resmen zevkten geberdim.

    http://www.youtube.com/watch?v=0DHGjUrNn6c

    Ufuk Sönmez

    @Ali Göğüşoğlu, dostum öncelikle yorumunla kritiği zenginleştirdiğin için teşekkürler. vokal konusundaysa söylemek istediğim bişiler var. youtube’ta erised şarkısının altında şöyle bi yoruma rastladım:

    WOW I HAD NO IDEA CELINE DION SANG FOR PERIPHERY

    söylemek istediğim djent, insanı saykoya bağlama ihtimali yüksek bir müzik, vokalin böyle temiz sesiyle pop-rock şarkısı gibi söylemesi beni zerre heyecanlandırmıyo inan ki. he albümün bazı yerlerinde senin muramasa’da verdiğin gibi güzel örnekler var ama spencer’ın böyle vokal yapması şarkının yapısını da değiştiriyor. nakaratlarda gitarlar dümdüz gitmek zorunda kalıyor. yani matt halpern’e bak hayvan gibi baterist, şu çıkan müziğe bak. nerde o ilk albümdeki the walk, buttersnips felan. albüme 7 verdim ama aldığım zevk 6,5 felan. periphery açısından ilk albümden sonra atılmış bir geri adım bence bu albüm. ama tabii görüş farklılıkları olacaktır, periphery’ye sempatiyle yaklaşıyorum genel olarak ama düşündüklerim tam olarak bu. ha son olarak da clean vokal felan olmasın demiyorum, müziğe yakışacaksa olsun tabii. ama brutal, scream farketmez, vokaller biraz çığırından kopsun falan filan işte…

  7. Gustav Mahler says:

    periphery adına bayağı zayıf bi iş ve bir kez daha gördük ki her şey prodiksiyon değil.

  8. hayti says:

    Benim Periphery deyince aklıma bu geliyor.
    http://www.youtube.com/watch?v=spt3Qk9glS4

    ama maalesef “bu” değil periphery, Bir tane scarlet var, bir de yeni album var.

    Teşekkürler.

  9. sırf vokal yüzünden sevmiyorum periphery’yi. onun yerine gidiyorum bulb dinliyorum. misha gör bunu.

  10. Cemre says:

    Albümün ilkine göre riff özgünlüğü olarak daha iyi olduğunu düşünmüyorum ama yabana atılacak da bir albüm değil kesinlikle. Ama ne kadar uğraşsam da yok olmuyor kusura bakma Spencer ama sevemedim şu vokalini bir türlü. Tipini hiç sevmedim zaten. Keşke ilk albümde yaptıkları gibi bu albümün de vokalsiz versiyonunu çıkarsalar, güzelim albüm dinlenemeden öylece duruyor…

  11. sueda says:

    Vokal her şeyi batırıyor, vokalsiz de pek bir anlamı kalmıyor. İkilemler içerisindeyim. Albüm sıkıcı, yani üst üste dört şarkısını dinleyemem ama araya farklı parçalar koyarsam playlistime, gayet hoş oluyor. Abartılacak bir grup değil Periphery, ama djent denilince akıllara ilk Meshuggah ve Periphery geliyor. Meshuggah djent değil hem de.

  12. Ayı_Yorgo says:

    @Ahmet Saraçoğlu, siteye easter egg bırakmış anlaşılan. Kolej saracoğlulara aitse tekrar anaokulundan başlamak isterim

Yorum Yazın

*

"Yaptığım yorumlarda fotoğrafım da görüntülensin" diyorsan, seni böyle alalım.
Pasif Agresif, bir Wordpress marifetidir.