# - A - B - C - D - E - F - G - H - I - J - K - L - M - N - O - P - Q - R - S - T - U - V - W - X - Y - Z
Son Haberler
Anasayfa    /    Kritikler
NEUROSIS – Souls at Zero
| 09.03.2024

Her şeyin ötesinde.

Deniz Güneş

Neurosis hayranlarınca Neurosis’in doğuşunu haber veren, Neurosis’in göz bebeği olan Souls at Zero, değeri çok sonradan anlaşılmış, öncülü olmayan, ardılı pek çok olan zamanının ötesinde bir albümdür. 90′ların başında Death, Thrash, Heavy metal fırtınaları almış başını gitmiş, deneysel ve avangart ilerlemeler yeterince takdir görmemiş, bu başlıkta ele alınabilecek en büyük gruplardan biri ise Neurosis olmuştur.

Bir müzik grubu düşünün ki köklerini Hardcore Punk’tan alsın, Sludge metalin bayrak sallayanı olsun, yırtıcı rifler ve sert gitarlarla metal tutkunlarını esir alsın, bununla da yetinmeyip Post metali var etsin, albümünde yaylılar, üflemeli çalgılar kullansın, ambient sosunu müziğine yedirsin, bunların hepsini yaparken de hayvani bir vokal performansıyla bütünlüklü bir esere imza atsın. Metal tarihinde benzer başarıları yakalamış pek grup yoktur. Aslında bakarsanız Souls at Zero Neurosis diskografisine baktığımızda görece çok zorlu bir albüm sayılmaz. Neurosis’in bu albümden sonra insanlığa bahşettiği grubu metal müzikte kült statüsüne çıkaran Through Silver in Blood, Times of Grace, The Eye of Every Storm gibi albümleriyle Souls at Zero’yu kıyasladığımızda Souls at Zero daha çiğ bir albüm olarak karşımıza çıkıyor.

Yer yer doom metali andıran yavaş gitarlar, ambient bölümlerle birliktelik sağlayan konuşmalı vokaller ve sesler, arka planda kıyameti haber veren belli belirsiz diyaloglar, kilise ayininden çıkma dualar veya isyanlar, insanın içini parçalayan keman performansı gibi daha çokça sayabileceğim elemente rağmen Souls at Zero’yu sonraki Neurosis albümlerinden daha direkt, derdini dinleyiciye ulaştırmada zorluk çekmeyen bir albüm olarak görüyorum. Varın siz düşünün Neurosis’in nasıl bir grup olduğunu. Bu durum müzikten elbette bir şey götürmüyor.

Albüm yine karanlık şarkılardan oluşuyor, yine dinleyiciyi harap ediyor, yine hayat üzerine, insan üzerine düşünmenize neden oluyor, ancak dediğim gibi burada daha direkt, coşkulu, punk kültüründen kopma bir durum var. Coşkulu dediğime bakmayın. Sözlerde, müziğin ruhunda herhangi bir coşku belirtisi, kıpırtısı, herhangi bir yaşamı, yaşamayı övücü emare yok. İnsan oluşumuzun darmadağınıklığını yüzümüze vuran dehşetli, görkemli bir müzik var burada. Neurosis’in göz bebeği, Neurosis’in doğuş albümü dememin sebebi bu. Neurosis hayranları için Souls at Zero çok ama çok özeldir. 1 saatten fazla süren albümde müziğin, sound’un akıcılığı o denli yüksek ki grubun size hissettirdiği karanlık duygular, üzerinizden kamyon geçmiş hissi bırakan vokaller sizi hiç alakadar etmiyor.

Albüm tam anlamıyla bir felaket senfonisi. Neurosis’in bunu 1992 yılında yapması bana o kadar tuhaf geliyor ki. Berlin duvarı yıkılmış, kıyamet saati 13 dakika geriye alınmış, her yerde barış rüzgarları esmişken, Neurosis, bunun illüzyon ve saçmalık olduğunu sezmiş, kehanette bulunurcasına zamansız bir albüm yapmış.

Albüm öyle bir parçayla açılıyor ki ikinci şarkı olan albümle aynı adı taşıyan şarkı ile birlikte direkt dinleyiciye neyle karşılaşacağınızı bilmiyorsunuz dedirtiyor. Aşırı gaz bir haykırış ve yok oluş var ilk şarkıda. Hem leziz gitar tonunda hem leziz vokal performansında. Bana kalırsa To Crawl Under One’s Skin, Neurosis tarihinin en önemli parçalarından biri. Müzik türlerine damga vurmuş bir grubun, Neurosis efsanesinin doğuşunu haber veren ilk şarkısında, geri kalan kariyerinin özetini sunmaya kalkışması, cüret etmesi, bu dehayı göstermesi, etkileyici bir olaydır. Punk esintilerinin en yoğun olduğu bu parçadan sonra dengesiz, delirtici bir black metal rifi gibi tınlayan, belli bir süre tekrarlayan ritmiyle kişiyi hipnotize eden Souls at Zero parçasıyla karşılaşıyoruz. Şarkı ardından progresif bir yapıya bürünüyor ve Neurosis’in müzikal zenginliğini, anlayışını ta o yıllardan bize gösteriyor. Değişen ritimler, rifler ve melodilerle adeta Neurosis’in neler yapabileceğinin sınırı olmadığını bize gösteriyor.

Vurucu sound’uyla Crowbar, Down, Paradise Lost’un müjdesini, Black Sabbath’ın ise nostaljisini yaşatıyor adeta. Bir de bu iki şarkı dışında özellikle dikkat çekmek istediğim Takeahnase parçası var. Benim için gelmiş geçmiş en samimi, sert, tehlikeli parçalardan biri. Neurosis diskografisinde bile bu özelliğiyle sırıtan bir parça düşünün. Yürekleri parçalayan, gerek ruhsal dünyaya etki etmesi açısından, gerekse Post metalde mihenk taşı sayılabilecek özgür müzikal anlayışıyla olsun, öne çıkmakta. Sadece bu şarkıyla bile bir grup albüm çıkarsa aklımı kaçırırım. On puan veririm. Neurosis dinlememiş olanlara bünyenin ağzına direkt sıçması açısından ilk önereceğim parçalardandır. Sakin başlayan ve arka planda çeşitli ruh hastası seslerle devam eden parça dinamik ama kıyamet sonrası kaosu hatırlatan rifle devam ediyor ve parça kabus gibi, çıkışsızlığı haykırırcasına gırtlağını patlatan vokalle sürüyor. Tek kelimeyle korkunç bir parça. Nice black metal, depresif parça dinledim, böylesini az gördüm. Burada melankoli yok, acı yok. Çok başka şeyler var.

Öyle özgür bir müzik var ki burada şarkı doom metal mi tınlıyor, black metal rifi mi var, sludge metal mi baskın, punk şarkısına mı benzedi, albümde bu tür biçimci kaygılardan eser yok. Burada karanlık sanatın en alası var. Biçimsel bir yaklaşımla içeriği en üst perdeden zenginleştirmek, ancak bunu yaparken bakın aslında benim umurumda değil türler demek. Bu paradoks Neurosis müziğinin tanımlamalarından birini içeriyor. Souls at Zero’yu dinlediğinizde türlere takılıp kalırsınız. Bu grup bu albümde nede çok müzik türünü var ederek, birleştirerek kompleks bir işe imza atmış dersiniz. Ancak çok geçmeden grup üyelerinin derdinin bu olmadığını anladığınızda afallarsınız. 3,4,5 şarkılar akar ve Scott Kelly susmaz. Çığlıklar atmaya, haykırmaya devam eder. Kusursuz bu sound tüm şarkılara yedirilmiştir. En ufak taviz söz konusu değildir. Ne sözlerde, ne müzikte, ne riflerde, ne ritimlerde, ne vokallerde.

Neurosis sizi müziğiyle hipnotize ederken aynı zamanda sizi kendinize getirir, uykudan uyandırır. Yaşamın ağırlığı karşısında ezilmenin, sanatta da müzikte de karşılığı olması gerektiğini söyler. Sadece yaşam zorlu değildir, müzik dinleme deneyimi de zorlu olmalıdır. Müzik dinlemek ciddi bir iştir. Çalışırken, kitap okurken, yürüyüş yaparken, arkada çalsın diyebileceğiniz bir müzik değildir bu. Müziği açarsınız ve sadece ona odaklanırsınız. Souls at Zero 32 yıl önce ortaya çıktı, zaman geçti, Isis, Cult of Luna gibi mükemmel gruplar ortaya çıktı. Post metal nitelikli ve nicelikli eser vermede fakirleşmedi. GY!BE post rock’ta devrim niteliğinde işler yaptı. Post metalin ve kelimesinin en ufak yanından geçmiş gruplar bir şekilde bu dev, yaşlı, yorgun gruptan etkilendi. Souls at Zero ilham verici bir çalışma, zamanının çok ötesinde, anlaşılamamış bir çalışma. Bugün dinleyince bile daha temiz bir kayıtla 2024 albümü gibi tınlıyor. Şüphesiz 1992′de 1992 albümü gibi tınlıyordu. Zamandan, mekandan, bedenden ayrık, bağımsız bir albüm. Her sert müzik dinleyicisine önerebileceğim bir müzik.

10/10
Albümün okur notu: 12345678910 (9.52/10, Toplam oy: 21)
Loading ... Loading ...
etiketler:
  Albüm bilgileri
Çıkış tarihi
1992
Şirket
Alternative Tentacles
Kadro
Scott Kelly: Vokal, gitar
Steve Von Till: Vokal, gitar
Dave Edwardson: Bas, geri vokal
Simon McIlroy: Klavye, synthesizer, efektler, geri vokal
Jason Roeder: Davul, perküsyon

Konuk:
Kris Force: Keman, viyola
Sarah Augros: Flüt
Walter P. Sunday: Çello
Siovhan King: Trompet
Şarkılar
1. To Crawl Under One's Skin
2. Souls at Zero
3. Zero
4. Flight
5. The Web
6. Sterile Vision
7. A Chronology for Survival
8. Stripped
9. Takeahnase
10. Empty
  Yorum alanı

“NEUROSIS – Souls at Zero” yazısına 16 yorum var

  1. Eline sağlık Deniz. Müthiş albüm.

  2. Black Thunder says:

    Kalemine sağlık Deniz, harika bir kritik olmuş. Sitede olması gereken bir albümdü, bu açığın kapatılmasına sevindim. Souls At Zero’yu da senin yazman ayrı sevindirdi. Tekrar kalemine sağlık. En sevdiğim Neurosis albümüdür. Son iki senede 100 tur dinledim. Çağının çok ötesinde bir albüm. İnanılmaz iyi bir albüm. Sterile Vision’ın sonundaki Scott Kelly’nin çığlıkları ölene kadar kulaklarımda yankılanacak. Souls At Zero, başka hiçbir şeye benzemiyor. Eşsizliğin tanımı, şahikası.

  3. Seyfettin Dursun says:

    Harika bir albüm, harika bir kayıt. Bence her şeyiyle kusursuz olan ender müzik eserlerinden biri.

  4. dust says:

    Çok iyi inceleme, üzerine söylenecek pek bir şey yok. Sitede beni şaşırtan bir Neurosis incelemesi eksikliği var, o açıdan da güzel bir ekleme oldu.

  5. Yiğit says:

    deadhouse kritiklerinin ortak özelliği siteyi açar açmaz ”bunu kesin deadhouse yazmıştır” demem. Hiç sekmiyor.

    Zeitgeist

    @Yiğit, Neurosis’i görünce ben de aynı tepkiyi verdim direkt hahahajs

  6. şeyh hulud says:

    90′ların en önemli ekstrem müzik albümlerinden biri, metal için yepyeni bir yol açtı. Ayrıca inanılmaz bir vokal performansı.

  7. İlker says:

    Şu hayatta en sevdiğim albümlerden biri. Neurosis’in de en iyi 2 işinden biri. Sabaha kadar 10

  8. Zeitgeist says:

    Deniz hocam kalemine sağlık albüme yakışan harika bir yazı. Arayı çok açmaman dileğiyle.

  9. Raddor says:

    Adama müzik konuşmuyorsun yeter dediler, çıkardı vurdu kritiği!

    ismail vilehand

    @Raddor, anlık deadhouse:

    https://rb.gy/kt93c4

  10. northern says:

    the wicker man çok garip film.

    Cerca C.

    @northern, ananınızı sikiyim sizin ruh hastaları diyerek izlemiştim o filmi, keza “midsommar”.

  11. Bektasov says:

    Şahsi fikrim tüm zamanların en iyi 3 albümünden biri (Symbolic ve Obscura ile beraber ) , sanırım hayatımda en fazla dinlediğim albüm . Ayrıca A Chronology For Survival şarkısının yaklaşık son 3 dakikası metal müziğin en iyi outrolarından biri .

    İlker

    @Bektasov, Çok güzel üçlü.

Yorum Yazın

*

"Yaptığım yorumlarda fotoğrafım da görüntülensin" diyorsan, seni böyle alalım.
Pasif Agresif, bir Wordpress marifetidir.