# - A - B - C - D - E - F - G - H - I - J - K - L - M - N - O - P - Q - R - S - T - U - V - W - X - Y - Z
Son Haberler
Anasayfa    /    Kritikler
HELHEIM – WoduridaR
| 16.11.2021

2021′in en iyi albümlerinden biri.

Oğuz Sel

Sizi bilmiyorum ama çoğu anlamsız, bir kısmı anlamlı uğraşlar bütünü olarak gördüğüm hayatta, eskisine kıyasla çok daha hızlı geçtiğini düşündüğüm zamanın, bana pek yettiğini söyleyemem. Bu belki yaşla, belki de idrak ettiğimiz zaman dilimine yeterince intibak sağlayamamamla ilintili olabilir. Ama şunu söyleyebilirim, insanların çoğu gibi aynı anda bazen iki, bazen üç şeyle ilgilenmem gerekiyor ve aralarında en önemlisi, özen göstermem icap eden hangisiyse, onda -doğal olarak- daha iyi sonuçlar elde ediyorum.

Helheim’ın yeni albümü “WoduridaR”la da böylesi, çok şeyle ilgilenmem gereken anlardan birinde tanıştım. Kendisi, zihinsel koşuşturma hâlinde oluşuma, başta bir fon müziği olarak katıldı. “Oğlan bizim, kız bizim,” misali, grup bilindik, tür de tanıdık olunca “WoduridaR”, bu “fon müziği olma” hâlinden şikâyet etmez diye düşündüm ve başladım albümü dinlemeye.

İtiraf etmem gerekirse başta çok ucuz ve sıradan bulduğum lo-fi girişi karşıladı beni ve ağzımdan “Ya evet evet, başla artık,” gibi çirkin bir laf bile çıktı, üzgünüm. Parçaları saniye bazında ilerletme gibi bir huyum yok pek, bu yüzden şarkının seyrine bıraktım kendimi. Ardından, birkaç gün sonra okuyarak hak vereceğim başka incelemelerde de belirtilen “köklere dönüş”ün ilk izlerini ben de algılamaya başladım. Ve o güven veren hisle, ilgilenmem gereken “daha önemli iş”e doğru zihnimi kanalize ettim. Aslına bakarsanız bunun oldukça uzun bir periyot olacağından ve işle ilgili akış hâlinin, onlarca dakika süreceğinden emindim. Bu esnada albümün ilk parçası da arkada çalmaya devam ediyordu. Ben, yoğun bir odaklanmayla çalışmaya başlamışken hiç beklemediğim bir şey oldu. Bunu, mübalağa olsun veya satır dolsun diye aktarmıyorum, yanlış anlamayın; yaşadıklarım, aktardıklarım gerçektir. Birinci şarkının 3.48’inde başlayan bölümle birlikte önce donakaldım. Akabinde omuzlarım düştü ve sırtım, sanki aklıma gelen veya gelmeyen tüm tatsızlıkların bileşimiyle ortaya çıkan bir varlığın, omuzlarıma oturmasıyla oluşabilecek hayali bir yükle kamburlaştı. O an tuşlara basmakta olan parmaklarım âdeta kilitlendi. Gözlerim, eskilerin “Misafir gelecek herhâlde, gözlerim dalıyor,” laflarındaki gibi ekrana daldı ve ansızın nemlendi. Bu hakikaten şok edici 15 saniye sonlandığında ise dudaklarımdan dökülen tek kelime şuydu: “NE?”

Şu sıralar alkollü içecek üretme konusunda farklı bir heyecanları olsa da Norveçli dostlarımız Helheim’ın kaliteli müzik üretme hususunda da heyecanlarını yitirmemiş olmalarından ne derece mutlu ve kendilerine, bu satırları kuvvetle muhtemel hiç okumayacaklarsa da ne denli müteşekkir olduğumu yazmadan edemeyeceğim. İzin verirseniz, kendi payıma bir itirafla daha sözlerime devam edeyim. Karşıma çeşitli vesilelerle çıkan başarılı ekstrem metal gruplarının önce kendilerine, sonra ülkelerine bir dizi övgüler sıralıyorum genellikle, eski kritiklerimi okuduysanız, bunun böyle olduğunu anımsamış olabilirsiniz. Ama Norveçli grupları, eskisine kıyasla daha seyrek takip ediyor, daha az dinliyorum. Helheim gibi oluşumlarsa bana, yaptığımın ne kadar yanlış olduğunu, türün anavatanında hâlâ sönmemecesine yanan kara alevlerin, nice meşaleler tutuşturduğunu tekraren gösteriyor.

Grubun, sonucunu beğendiği, benimse çok memnun ayrılmadığım, övgüyle yad etmediğim ve yazdığım zamandan bu yana taş çatlasa iki üç defa baştan sona dinlediğim “Rignir”in 2,5 yıl sonrasında karşımıza çıkan “WoduridaR”, grubun resmî olarak da, farklı platformlardaki inceleme yazılarında vurgulandığı üzere de bir köklere dönüş niteliği taşıyor. Yazmamın bir türlü kısmet olmadığı “Jormundgand” zamanlarındaki sert çocuğun henüz ölmediğini bizlere göstermek isteyen fakat bir yandan da az önce, kendi memnuniyetlerine atıfta bulunduğum “Rignir”in öne çıkan koral düzenini ve yer yer yumuşaklığını da heybesinden çıkarmaktan imtina eden Helheim’ın, dünyanın hercümerç oluşuna meydan okurcasına, derli toplu ve keşmekeşten uzak riflerle, melodilerle harmanlayıp sürprizli trafiklerle önümüze koyduğu “WoduridaR”, başkalarının elinde buharlaşıp uçabilecek 30 yıllık müzikal serüvenin açığa çıkardığı benzersiz tonalite bütününün, özenle damıtılmasıyla hayat bulan, kendi kanaatimce kusursuza yakın bir eser. Bunu, övgüye dayalı salt bir -uzun- tümce olsun diyerek yazmadım, samimi düşüncelerimdir ve altını yine, yazıya başlarken andığım ilk şarkının müzikal yapısıyla doldurmak isterim. Eserin sürprizini azıcık kaçıracağım için kusura bakmayın. İlgili parçanın 1.01’inde başlayan akor dizisi ve arpej düzeni, bu bölümde blast beat’in de etkisiyle dinleyiciyi gaza getirirken hem de dinleyici üzerinde şaşırtıcı bir etki yaratıyor. Şu, beni yaşayan ölüye çeviren 3.48’de başlayan fantastik solonun arkasında bilin bakalım ne var? 1.01’deki dinamik akor dizisi ve arpej düzeni. Helheim, aynı sistemi bu defa yavaşlatarak kullanıyor ve blast beat’e eşlik ederken coşturan bölüm, tempo düşüp hüzünlü soloya eşlik ederken gamı, kasveti ikiye üçe katlıyor. Çok klişe olacak ama bu nokta, rahmetli Melih Kibar’ın Hababam Sınıfı ve Neşeli Günler gibi filmlerde kullandığı parçalarla büyük bir benzerlik gösteriyor. Bilirsiniz, bahse konu filmlerin ana tema parçaları hızlı çaldığında neşelidir ve yavaşlayınca üzgün birer şarkıya dönüşürler, böylesi sahneleri de başarıyla doldururlar. Helheim’ın bunu bilinçli olarak tasarladığına ve bunun böyle olmasını istediğine kesinlikle eminim. Herifler, parçanın müzikal örgüsünü, ince ince tasarlamışlar ve rastgeleliklerin meydan verebileceği sorunları tamamen saha dışına atmışlar; ortaya, parça bazında döndürüp döndürüp dinlenebilecek bir iş çıkmış. Bu, tesadüf değil, az önce dediğim gibi 30 yılın getirdiği bir müzikal bilgelik, deneyim, artık adına ne derseniz, işte onun ta kendisi.

Merak etmeyin, buradan devam edip albümdeki şarkıları teker teker ele almayacağım. Lakin ilk şarkıdan sonra gelen dört parçanın -ki böylece neredeyse albümün yarısı tamamlanmış oluyor- birbiriyle müzikal yönden ilintili, hadi ağzımdaki baklayı çıkarayım, aslında bunların tek bir parça olduğunu ama albüm icabı bölündüğünü düşünüyorum. “WoduridaR”ı dinlemeye başlayıp yapıma adını veren parçaya ulaştığınızda, “Yahu ben bu şarkıya ne zaman geldim, nakarat tadındaki bu melodik köprü ne ara ve niye başladı?” gibi sorularınızın arkasında yatan muhtemel yanıt bu bence. Kendi adıma albümün, “Ni s solu sot”a kadar aktığını düşünüyorum ve ilgili beş parça tek bir uzun şarkı hâlinde de sunulsaydı, bendeki karşılığı değişmeyecekti. Bu şarkı-lar- sonlanana kadar yapıma hiçbir surette ara vermeyecektim, daha doğrusu, istesem de veremeyecektim.

Bıraksam, lafın lafı açacağı kritiklerden birine dönüşmesi mümkün olan “WoduridaR” hakkında diyebileceğim çok şey var. Çok sıkı, sert parçalar da var, türün gereği ızdırap veren, acıyla yoğurulmuş şarkılar da. Ama hepsinden önemlisi, biraz koral kısımların ve genel melankolinin de yarattığı etkiyle “WoduridaR”ın üzerimde yeni nesil bir Ulver – “Bergtatt” etkisi bırakması. Evet biliyorum, tür bakımından da müzikal yönden de iki albüm arasında devasa farklar var ama cover parça olan “Hazard”ı saymazsam, albümü sonlandıran en uzun eser “Det kommer i bølger”in bitişiyle kendimi, aynen “Bergtatt”ı her tamamladığımda olduğu gibi boşlukta hissediyorum. Bu geçici bir şey mi diye denedim ama kalıcı gibi görünüyor. Tahmin edeceğiniz üzere bu hissi geçiren yegâne ilaç, aynı albümü birkaç defa arka arkaya dinlemek. Ben de bu nedenle ilk dinlemeye başladığımdan bu yana “WoduridaR”ı peş peşe dinliyorum ama “Vilje av stål” parçasıyla albüme adını veren eseri de müstakil olarak bol bol deneyimliyorum.

Mangalcı dayı beyaz atletlerinden kurtulup karalara bürünmelerinin de etkisi olsa gerek “WoduridaR”, grubun son on yıl içinde yaptığı en iyi albümlerden biri. En iyisi mi, buna karar vermek zor fakat Helheim’ın bu albümünü sanırım daha uzun süre boyunca döndürüp döndürüp dinleyeceğim. Zira yapımı dinlemediğim zaman artık bir eksiklik duyuyorum. Son olarak “WoduridaR”ın başlı başına bir değer olduğunu ve mümkünse benim düştüğüm hataya düşmeden, albümü, odaklanarak ve kendinizi vererek en az bir defa dinlemenizi öneriyorum. İnanın Helheim da “WoduridaR” da bunu sonuna kadar hak ediyor.

9,5/10
Albümün okur notu: 12345678910 (6.19/10, Toplam oy: 31)
Loading ... Loading ...
etiketler:
  Albüm bilgileri
Çıkış tarihi
2021
Şirket
Dark Essence Records
Kadro
H'grimnir: Vokal, ritim gitar
Reichborn: Lead gitar
V'gandr: Bas, vokal
Hrymr: Davul, perküsyon, klavye, koro vokal
Şarkılar
1. Vilje av stål
2. Forrang for fiende
3. WoduridaR
4. Åndsfilosofen
5. Ni s solu sot
6. Litil vis maðr
7. Tankesmed
8. Det kommer i bølger
9. Hazard (Richard Marx cover’ı)
  Yorum alanı

“HELHEIM – WoduridaR” yazısına 11 yorum var

  1. Aykut taştan says:

    Ellerine sağlık Oğuz. Şahane bir albüm. İçinde herşey var. Gitarlar davullar harika bir uyum içinde ilerliyor. Gitarların o testere çazgırlığı ne davulun önüne geçiyor ne koroların ne de albümü dinleyenleri yoruyor kafa şişirtiyor. Şuanda Havukruunuyla birlikte favorimler kendileri.

    Ouz

    @Aykut taştan, Çok sağ ol Aykut, yazıyı bitirmeden önceki paragrafın girişinde dediğim gibi bıraksam, acayip uzayabilecek bir kritikti bu. Diğer mesajında da belirttiğin üzere farklı gruplardan tatlar, belki bölge/coğrafya kaynaklı doğal etkilenimler var. Adamlar 30 yıllık birikimi tek albüme sıkıştırıp “al ve tadını çıkar” demişler resmen.

    Bu arada Falkenbach dedin, yüreğimi pareledin. Herif resmen kayıplara karıştı yahu.

  2. Aykut taştan says:

    Ayrıca sevdiğim Falkenbach dan çok güzel tatlar var. Vokallerin arada dimmudan shagrath vari sorgens kammer dell deki gibi kayması çok iyi.

  3. Erhan says:

    Başlık aşırı iddialı. Oha dedim hemen dinleyeyim.

  4. Ghost Essence says:

    Aynı zamanda bana göre kariyerlerininde en iyi albümünü yapmışlar

  5. Hueyn says:

    Bu albüm tartışmasız yılın ilk 5′inde. Müthiş bir iş olmuş.

  6. Rashid says:

    Tamam Helheim’i severiz sayarız ama bu albüm başka bir seviyeye ulaşmış. Her şeyin dozajı o kadar kusursuz yapılmış ki hani şurası da kötüymüş diyebileceğim bir şey bulamadım. Dinlerken insan kendi farklı bir dünyada buluyor. İnsanın sırtına çantasını alıp dağ taş demeden “WoduridaR” eşliğinde yola çıkası geliyor.

  7. “Woduridar”ı 10 kere falan dinledim. Cidden müthiş. Düşüncelerimi yönlendirmemesi için albümü dinlemeden önce yazıyı okumadım. 4-5 kez dinledikten sonra düşüncelerim tam olarak oluşunca okudum ve kendim yazsam aynen bunu yazarım dediğim pek çok şeyle karşılaştım.

    Ulver – Bergtatt referansı çok doğru. O albüm zaten o kadar önemli bir olay ki belli unsurları kullandığınız anda akıllar o albüme gidiyor. Onun haricinde, yazıda geçmeyen ama yukarıda Aykut’un adını andığı Falkenbach havası kesinkes var. Kimi yerlerde çok net “..magni blandinn ok megintíri…”ye gitti aklım ve Falkenbach gibi arka planda kalmayı tercih eden bir grubu hatırlatmış olması bile mutlu eden bir detay.

    Bunlar haricinde Enslaved, doksanlar Borknagar ve Windir’le baya örtüşen pek çok an da var. Tabii albümü böyle başka gruplar üzerinden yorumlamamak lazım. Başından sonuna nakış gibi işlemişler albümü. Yıl sonu ilk 10′uma girer mi şimdiden bilmiyorum ama ben daha dinlerim bu albümü.

    Ouz

    @Ahmet Saraçoğlu, Haklısın Ahmet, Enslaved cahili olduğum için onun için bir şey diyemem ama adını andığın diğer gruplarla bağlantılı çok nokta var. Belki de heriflerin 90′lar havasını albüm özelinde yaşatıyor olması, albümü bu denli sevip benimsememizde etkilidir.

    Kritiği yazdığımdan beridir albümü deli gibi dinliyorum ve Spotify’a göre son dört haftada en çok dinlediğim ikinci sanatçı da Helheim’mış -tabii bu albüm sayesinde-.

  8. çaksu says:

    Çoğu gece bu albümle uyuyorum bikaç haftadır. Acayip bağladı.

Yorum Yazın

*

"Yaptığım yorumlarda fotoğrafım da görüntülensin" diyorsan, seni böyle alalım.
Pasif Agresif, bir Wordpress marifetidir.