# - A - B - C - D - E - F - G - H - I - J - K - L - M - N - O - P - Q - R - S - T - U - V - W - X - Y - Z
Son Haberler
Anasayfa    /    Kritikler
LAMB OF GOD – VII: Sturm und Drang
| 10.07.2020

VII: İnciler ve denizkestaneleri.

Erhan Yiğit

İlk dört şarkısı leşçi ve can alıcı olup geriye kalanları filler olmaktan öteye gidemeyen albümlerden birinin daha kritiğine hoş geldiniz! Hayır, albümü daha en baştan gömmek gibi bir niyetim yok. Zira bu albüm, zamanında ortalığın orta yerine atlayıp, kelle koltukta turneler ile kendisini ispatlamış dünyalar güzeli bir grubun ”yedinci” albümü ve bunu da albümün yeterli olmamasının geçerli bir bahanesi olarak görmekte bir sakınca görmüyorum. O yüzden pek çok gruptan ilk 2-3 albümünden daha iyi ya da onlara yakın bir performans sergilemesini beklemekte hayalperest olmayan dinleyicilerin yapacağı bir iş değil. Lamb of God da bunun farkında olacak ki bu sefer daha cesur, ne yaptığından tam emin olamayan fakat kendi ekseninde denge içerisinde hareket eden bir iş çıkarmışlar.

En kısa tabir ile ben bu albümü “Resolution” ile birlikte aynı kapandan kurtulmaya çalışan bir fare olarak görüyorum. İki çalışmaya da baktığımızda göreceğimiz ilk şey her iki albümde de hit olan ve filler niteliği taşıyan şarkıların birbirinden ayrılmış olması. Ayrıca şarkı sayılarının fazla olması da bu kapandan kurtulma girişimini ister istemez baltalıyor.

Kapandan kurtulmak demişken belki de her şeyin mükemmel gitmesi bile bir süre sonra dinleyiciyi sıkacaktır. Bu yüzden her grubun diskografisinde en az bir adet grubun karakterinden sıyrılan, ezber bozan bir albüm bulunması şart bence. 21′inci yüzyılın en çok dinlenen metal gruplarının arasında parlayan Lamb of God’dan daha büyük kitlelere sahip, kült olmuş grupların bile bazen çizgiden taşıp ”Hadi bu sefer de böyle olsun” dediklerine de çokça şahit olduk zaten. Söz konusu olabilecek o albümlerin içerisinde çıktıkları senelerde hayal kırıklıklarına bile sebep olan şarkılar gördük ama yıllar geçtikçe grupların gelecekteki yapılarına büyük katkılar sağladıklarını da inkâr edemedik.

Çıktığı tarihten uzun bir süre sonra dinleme fırsatı yakalayabildiğim ve çıkışına kadar Ashes of the Wake ile gecemi gündüze çevirdiğim VII: Sturm und Drang’ın play tuşuna ilk basışımı hiç unutmuyorum. O sıralar askeri okulda eğitim gördüğümden dolayı Android telefon kullanmam yasaktı ve ben de dolayısıyla bulduğum ilk internet kafeden bütün şarkıları uyduruk mp3 çalarıma korsan olarak indirmiş ve rahat rahat dinlemek için bir sonraki hafta sonunun gelmesini beklemiştim. Zamanı geldiğinde Mp3 çalarımdan kat kat daha pahalı olan kulaklığımı kulağıma götürürken ”Yaa Hak!” diye inledim ve kendimi Still Echoes’un merhametsiz kollarına bıraktım. Daha şarkının yarısına gelmeden tokat manyağı olan bünyem henüz şarkının güzelliğinin içerisinden çıkamadan Erase This’e maruz kaldı. Şarkının girişinden memnun kalmamama rağmen ortalarda giren talkbox zımbırtısı beni arş-ı âlâya çıkarmıştı.

Nihayet 512 ve Embers şaheserlerini bitirdiğimde ise kendi kendime ”Bu dört şarkı bana mahşere kadar yeter” deyip albümün geri kalanını bile dinlememiştim. Albümün tamamını dinlemeye koyulduğum zaman ilk olarak Footprints’e abandım fakat istediğim randımanı alamadım maalesef. İlk dört şarkıdaki hevesi, yırtıcılığı ve yaratıcılığı bu şarkıda göremedim. Bu durum geriye kalan 7 şarkı için de geçerli oldu. Grubun ilk balladı olma niteliğine sahip olan Overlord bile dahildi buna.

Niye orada olduklarını hala bilmediğim Anthropoid ve Torches şarkılarını dinlerken grupların neden az ama öz ile yetinmediğini anlayamıyordum. ”Abi yapmışsın işte 4 tane fıstık gibi şarkı. Aynısından 3 tane daha sar! oldu mu sana taş gibi bir albüm?” derken aklıma şu detay geldi: Okulda orkestra grubundaydım ve bahar şenliklerinde 2 tane şarkı çalabileceğimizi tabur komutanına ilettikten sonra bize ” Gençler en az 3 çalacaksınız ama 4 en iyisi” demişti. Sanırım aynı durum şirketler ve gruplar için de geçerliydi. Belki de aç gözlü prodüktörlerin ve patronların gazını alabilmek için iyi olanların arkasına dinlendikten 1 hafta sonra unutulacak şarkılar koymuşlardı.

Genel itibarıyla baktığımda ve albümü komple baştan sona dinlediğimde son çıkardıkları Lamb of God haricindeki tüm albümlerinde bulunan bütünlüğü ve yırtıcılığı yeteri kadar gördüğümü söyleyebilirim. Beste kalitesi ve bütünlük olarak “Wrath“ın 2 tık altında, “Resolution“ın ise 1 tık üstünde olarak gördüğüm “VII: Sturm und Drang”, ilk 4 şarkıdan sonra pek fazla bir şey sunamıyor ama sırf Embers ve 512 şarkıları için baştan sona dinlemeye değecek güzel bir çalışma.

Tekrar söylemeden edemeyeceğim. Albümdeki şarkı sayısı 8 ile sınırlı kalsaydı ve genel kaliteyi düşüren şarkılar komple ortadan kaldırılıp yerine hit olan şarkılar seviyesinde birkaç şarkı daha eklenseydi o zaman gözümde “Sacrament” ile “Ashes of the Wake” arasında aşırı sağlam bir albüm olabilirdi.

7,5/10
Albümün okur notu: 12345678910 (8.30/10, Toplam oy: 27)
Loading ... Loading ...
etiketler:
  Albüm bilgileri
Çıkış tarihi
2015
Şirket
Nuclear Blast
Kadro
D. Randall Blythe: Vokal
Mark Morton: Gitar
Willie Adler: Gitar
John Campbell: Bas
Chris Adler: Davul

Konuk:
Chino Moreno: Vokal (4)
Greg Puciato: Vokal (10)
Şarkılar
1. Still Echoes
2. Erase This
3. 512
4. Embers
5. Footprints
6. Overlord
7. Anthropoid
8. Engage the Fear Machine
9. Delusion Pandemic
10. Torches
  Yorum alanı

“LAMB OF GOD – VII: Sturm und Drang” yazısına 18 yorum var

  1. ismail vilehand says:

    Resolution ve yeni çıkan self-titled albümün toplamından daha iyi. En azından bu albümde ara sıra tekrar dinleme isteği uyandıran bir kaç şarkı var. Diğer ikisini ömür billah açıp dinleyeceğimi sanmıyorum.

    Daha önce de demiştim, Wrath sonrası dağılsalardı efsane olarak kalıp bugün hala hayatımın gruplarından biri olduklarını söyleyebilirdim.

    Erhan Yiğit

    @ismail vilehand, Aynen bu albümün girişindeki 4 şarkı kendisini gerçekten gösteriyor. Son albümde maalesef bu olay yok.

    Wrath’dan sonra dağılmaları demek o muhteşem Straight to the Sun-Desolation ikilisini dinleyememek anlamına geleceği için pek katılamıyorum :D

  2. chuck says:

    5 yıldır bu incelemenin sitede yayınlanmasını bekliyordum. geç olsun güç olmasın.

  3. Çok güzel şarkılar içeren bir albüm. Bence Wrath’dan daha iyi.

    Erhan Yiğit

    @Ashes of the Wake, Wrath’ın içerisinde In Your Words, Set to Fail, Grace (offff), Everything to Nothing, Reclamation, Fake Messiah ve Broken Hands gibi yıldızlar varken bu albümün onu geçmesi bence biraz zor tabii ama kişisel görüştür saygı duyarım.

    Bu arada bütün albümü yazmışım :D

    ismail vilehand

    @Erhan Yiğit, Wrath’ı ben Wrath öncesi albümlerden ayırmıyorum desem yeridir. Çıkar çıkmaz dinleyip bayılmıştım. Hala çok seviyorum ama LoG fanları arasında sevmeyen de az değil.

  4. Dysplasia says:

    Bu albüm daha önce incelenmemiş miydi ya?
    Her neyse. Ben de bu albüme askerliğimi yaparken sarmıştım. Açıkçası diğer albümlerden farklı bir yerde duruyor LoG için ama severim yine de. Delusion pandemic de güzel şarkıdır bence. Motivasyon metali. Overlord’un 4:09′daki senkopu da albümün en orgazmik anı.

    Erhan Yiğit

    @Dysplasia, Delusion Pandemic için aynı duyguları paylaşıyoruz.

  5. feel the groovity says:

    taş gibi albüm, 8,5 çalışır, anthropoid’in hastasıyım.

  6. Murad says:

    Erase this’in hastasıyım

  7. deadhouse says:

    7.5 yerinde bir puan. Albümün en güzel yeri ise Chino Moreno’nun vokale girdiği an. Az övgü alan bir vokalist bence. Ekstrem metal vokali olmadığı için mi pek dikkate alınmıyor, anlamış değilim. Bir kere adamda çok az vokalistte görülen “kendine has”lık var.

    ismail vilehand

    @deadhouse, Chino Moreno kadar övülen adam piyasada çok az. Dikkate almayanlar ya hayatında hiç Deftones dinlememiştir ya da müzik zevkine uymadığı için nefret ediyordur.

  8. koca says:

    Gerçekten kötü bir yazar, gerçekten kötü bir albüm ve gerçekten kötü bir yorum…

  9. Raddor says:

    Overlord’a kurban olun, hastasıyım o parçanın.

    Sevdiğim şey de parçanın ballad kısımları değil aslında. Esas LoG sound’unu bekletmesi. Şarkının ortasında “ŞAKAAAA!!:D” der gibi veriyorlar küsküyü.

  10. Vertax616 says:

    512 en melodik ve en gaz metal parçalarından biri bence, 4 sene evvel ilk dinleyişimden beri hala tüyleri diken diken edebiliyor. Diğer favori parçam ise Overlord, özellikle coşkuyu verdikleri 2. kısmın sağlam hastasıyım. Genel olarak 8.5 verirdim ben, zaten sırf 512 hatrına en az 8 verirdim, öyle bir parça benim için.

  11. crowkiller says:

    2006-2008 civarı popi metal ve metalcore sularda gezindiğim yıllarda en fazla dinlediğim gruplardan biriydi. Groove metal olarak geçiyor , groove metal ne derseniz bir parçada en gaz olan döndüre döndüre dinlediğiniz kısımları gerdirip, ya da sündürüp oluşturulmuş tamamı epiklikten yıkılan ama biraz ruhsuz kalan catchy riff -hayvan davul -öküz vokal kombinasyonu. Black label dönemi daha iyilerdi bence sonra elemanlar enstrümanlarda kendilerini geliştirdi, randy vokal koçu falan tuttu ve gaz metalin bokunu çıkardılar. Ashes of the wake sacrament filan da fena değildi ama sonradan iyice sıçtılar, groove bile yapamayan sıkıcı groove metal grubu oldular.

    https://www.youtube.com/watch?v=TEa9D815HSo

  12. deadhouse says:

    Ulan bu Chino Moreno’nun Embers şarkısındaki olaya girişini kaldıramıyorum. Bana fazla geliyor. Vokal tanrısı mısın birader.

    deadhouse

    O bölüm hayatımda en sevdiğim şarkı bölümlerinden. Sabah sabah süper gitti.

Yorum Yazın

*

"Yaptığım yorumlarda fotoğrafım da görüntülensin" diyorsan, seni böyle alalım.
Pasif Agresif, bir Wordpress marifetidir.