# - A - B - C - D - E - F - G - H - I - J - K - L - M - N - O - P - Q - R - S - T - U - V - W - X - Y - Z
Son Haberler
Anasayfa    /    Kritikler
BÜTCHER – 666 Goats Carry My Chariot
| 09.07.2020

Seksenlerde çıksaydı herkesin kulu kölesi olacağı, oturduğunuz yerde belinizde mermili kemer oluşmasını sağlayan bir başyapıt.

Pasifagresif’in 11 yıllık geçmişinde görülmemiş şekilde iki haftadır albüm incelemesi yazmamış bir Ahmet olarak geri dönüşümü bu albümle yapıyor olmaktan dolayı hem memnunum hem de sıkıntılıyım. Memnunum çünkü 2020’nin, hatta son zamanların en iyi albümlerinden birinden bahsetme fırsatına sahibim. Yazıda da belirteceğim üzere yılın en iyi albümlerinden biriyle karşı karşıyayız ve bundan bahsetmek gerçekten büyük bir zevk. Diğer yandan bu albüm çeşitli açılardan öylesine derin bir iş ki nasıl başlayacağım, söze nasıl gireceğim konusunda büyük sıkıntı çekiyorum. Kafamdakileri sıraya koymakta, ifade etmekte zorlanıyorum. Normal şartlarda ben bu yazıyı şu anda çoktan bitirmiş olurdum, ancak bu sefer başlamakta bile güçlük çekiyorum. Kaç paragraf yazıp sildim hatırlamıyorum.

Dinlediğimiz bu müziğe âşık olmamızı ve bu müziğe tutkuyla bağlanmamızı sağlayan gruplar var. Geçmişte bu müziğin standartlarını belirleyen gruplar; zaman içerisinde bu müziği benzeri görülmemiş düzeyde eşsiz icra edenler; günümüzde bu müziği daha önce düşünülmemiş şekilde yorumlayarak geleceğe ışık tutanlar. Sadece fotoğraflarını gördüğümüzde bile içimizi titretenler, deri ceket ilikletenler… Bir de zamanı geriye saran ve geçmişte yapılanları bugün yaparak eskiyi yad etme gayretinde olanlar var. Bugün o gruplardan biriyle birlikteyiz. Metal yapmayı, teknik anlamda metal icra etmeyi aşan ve olayı manevi boyuta taşımayı başaran bir gruptan; metal yapmayan, adeta “metalin kendisi olan” bir gruptan bahsedeceğiz.

Bizleri Belçika’dan selamlayan speed metal grubu BÜTCHER çok uzun zamandır duyduğum “en metal grup” olabilir. Bunu retro olaylara girdikleri, 40 yıl önceki grupların nostaljisinden ekmek yemeye çalıştıkları gibi algılamayın. BÜTCHER resmen yanlış zamanda doğmuş, bu müziği bize 36 yıl önce dinletmesi gereken bir grup. Adamlar seksenlerde yapılan özbeöz, has, orijinal speed metali o kadar iyi özümsemişler ve o kadar kusursuz yansıtıyorlar ki BÜTCHER’ın 2000’lerde kurulmuş bir grup olduğuna inanmakta güçlük çekiyorum.

Bu albüme dair her ayrıntıyı özel kılan başlıca şey BÜTCHER’ın burada “zamansızlık” kavramının altını hiç sönmeyecek bir ateşle dolduruyor oluşu. Bazı albümleri tarihin herhangi bir noktasında dinlesek de aynı etkileyiciliğe sahip olacağını biliriz ya, işte BÜTCHER da burada bunu yapıyor. Bu albümü 1982’de de dinlesek aynı şekilde etkilenirdik, 1986’da da 1991’de de 1998’de de 2004’te de… Ancak burada değerli olan esas şey BÜTCHER’ın teknik anlamda kusursuz bir speed metal yapıyor veya seksenler ruhunu yansıtıyor oluşundan daha fazlası. Burada sunulan şeyi değerli kılan şey adamların tek bir vokal yankılanmasından tutun da bir King Diamond referansına, davul tonlarından tutun da bir şarkının bir yerindeki tek bir mısraya dek her şeyleriyle gerçek olmaları, ölene dek metal olmaları. Bu tarif edilebilecek, anlatılarak anlaşılması sağlanabilecek bir şey değil.

BÜTCHER’ın savaş arabasını çeken 666 tane keçisi var. Albüm kapağına baktığımızda bunlardan 6 tanesi arabayı fiziksel olarak çekiyor, kalanlarıysa arabayla birlikte uçarak ona eşlik ediyor, onun yolunu açıyor. Arabayı çeken bu 6 keçinin isimlerini sırasıyla “Killers”, “Show No Mercy”, “Melissa”, “Nifelheim”, “Welcome to Hell” ve “Overkill” olarak sayabiliriz. BÜTCHER’ın sound’unu oluşturan isimlere baktığımızda karşımıza çıkan ilk dönem IRON MAIDEN, ilk dönem SLAYER, ilk dönem MERCYFUL FATE, NIFELHEIM, VENOM ve MOTÖRHEAD bir araya gelerek öylesine zehirli, adrenalin dolu, epik bir metal ortaya çıkarıyorlar ki albümü dinlerken oturduğunuz yerde belinizde çivili bir kemer oluştuğunu; bileğinizde çivili bileklikler, altınızda deri bir tayt belirdiğini hissediyorsunuz. BÜTCHER işte insanın bu kadar içine işleyen bir müzik yapıyor. Metal denen şeyin en saf, en gerçek hâlini seviyorsanız, burada yapılan şeyi sadece dinlemekle yetinmeyip şırıngayla damarlarınıza vermeyi, kanınıza karıştırmayı dahi isteyebilirsiniz.

Günümüzde böyle bir manyaklığı bu kadar kusursuz bir anlayışla sunabilecek başka bir grup olduğundan şüpheliyim. Her şarkıda gövde gösterisi yapan ve VENOM’dan MERCYFUL FATE’e kadar çeşitli aralıklarda muazzam bir performans sunan vokalleri mi dersiniz, yoksa kafalarına yerleştirilen bir seksenler speed metali çipiyle bundan 35 yıl öncesini simüle eden gitar ve davullardan mı bahsedersiniz… “666 Goats Carry My Chariot”da bunların hepsi var. Her şarkısı, her saniyesi metal denen şeyi kutlamak; metal denen bu müziğin en derinlerindeki ruhu yüceltmek üzerine kurulu. Uzun zamandır dinlediğim en şerefsiz, en şirret şarkılardan olan “Iron Bitch”teki gibi paçoz olmak istediklerinde aç bir kurt kadar gözü dönmüş; albüme adını veren olağanüstü güzellikteki şarkıda görüldüğü gibi epik olmak istediklerinde tüyleri diken diken edebilecek kudrette, kısacası bu tarz bir müziğe aç dinleyicilerin hayal etseler dahi bu kadarını düşünemeyecekleri kadar mükemmel bir albüm “666 Goats Carry My Chariot”.

Şöyle bir düşününce, bu albümdeki hislerin bir benzerini THE CROWN’ın ta 20 yıl önce çıkardığı başyapıtı “Deathrace King”de yaşadığımı söyleyebilirim. O albüm de speed metal, black metal, thrash metal ve melodik death metali bir potada eriterek efsane bir karışım elde ediyordu ve 2000’lere girerken bize metalin en şiddetli, amansız örneklerinden birini sunuyordu. Geçen 20 yılın ardından bir kez daha benzeri çok az görülecek, çok özel bir şeyle karşı karşıya olduğumuz görüyorum. Ben bu yazıyı 150 sayfa daha yazıp uzatsam, 2 ciltlik fasikül olarak da yayınlasam burada yapılan şeyin tam olarak hakkını vermem, o hissi tam anlamıyla ifade edebilmem mümkün değil. Burada kapağından şarkı sözlerine, prodüksiyonundan bestelerine kadar her bir detayıyla kusursuzluğa ulaşmış bir şey var.

Bana kalırsa bu albüm özelinde en şanslı olanlar, bu müzikle seksenlerde ve doksanların başlarında tanışmış dinleyiciler. Daha genç metal dinleyicileri de elbette ki buradaki şeyi takdir edecek, çok beğenecek, bayılacaktır. Ancak bence “666 Goats Carry My Chariot” özellikle 1980-1995 arasında metalle tanışan ve tanışmakla kalmayıp bu müziği hayatının merkezine koyanlar için çok daha fazla şey ifade edecektir. Onları 35 yıl öncesine götürecek, o zamanların kokusunu hatırlatacak; o zamanlarda yaşadıkları yerleri, o zamanlarda bir şeyler paylaştıkları insanları gözlerinin önüne getirecek, gençliklerine heyecan katan bu ateşi bugün de hissetmelerini sağlayacaktır. Üstelik de bunu sadece nostaljik, melankolik bir geçmiş referansı olarak değil, o zaman yapılan has, gerçek, %100 içten gelen metalin bugün de aynen yapılabiliyor oluşuyla mutlu edecek, içlerini titretecek, belki gözlerinin dolmasını sağlayacaktır. Bu müzikle 1991’de tanışmış bir insan olarak bu albümü dinlediğimde o zamanların heyecanını hissediyorum. Sadece hatırlamakla kalmıyorum, hissediyorum. 1992’de dayımın “bak bu şarkı yeni çıktı” diyerek bana araba teybinden “Fear of the Dark” dinlettiği ve IRON MAIDEN’la tanıştığım o geceyi, Balıkesir’de dedemlerin evinde ilk kez ”Sad But True” dinleyip büyülendiğim o günü, Eric Adams’ın sesini ilk kez duyduğumdaki hayranlığımı, “Arise” albümünü sadece kapağını beğenip aldığım ve metalin farklı bir yüzüyle tanıştığım o kış gününü, walkman’ime “Human”ı koyarak dolaştığım sokakları… Hatırlatmıyor, hissettiriyor. Bunlar tam olarak kelimelerle ifade edilebilecek şeyler değil. Bunlar bir insanın hayatının belirli bir dönemi, önemli bir parçası açısından için gerçekten derin, gerçekten değerli şeyler. “666 Goats Carry My Chariot” benim için işte böyle bir albüm. Geçmişi hatırlatan değil, geçmişi yeniden dirilten, geçmişe can veren bir albüm.

10/10
Albümün okur notu: 12345678910 (8.25/10, Toplam oy: 64)
Loading ... Loading ...
etiketler:
  Albüm bilgileri
Çıkış tarihi
2020
Şirket
Osmose Productions
Kadro
R Hellshrieker: Vokal, klavye, sözler
KK Ripper: Gitar, bas, geri vokal, besteler
LV Speedhämmer: Davul
Şarkılar
1. Inauguration of Steele
2. Iron Bitch (Unholy Wielder of the Blade)
3. 45 RPM Metal
4. Metallström/Face the Bütcher
5. Sentinels of Dethe
6. 666 Goats Carry My Chariot
7. Viking Funeral
8. Brazen Serpent
9. Exaltation of Sulphur
  Yorum alanı

“BÜTCHER – 666 Goats Carry My Chariot” yazısına 29 yorum var

  1. Berca B. says:

    Oh be bu albümün hakkı sonunda hakkıyla verildi. Metalle alakası olmayan ve feribotta uyumaya çalışan karıma kulaklığı zorla dayayıp “bak bak şurasını dinle bi” dedirtecek kadar gaz veren ve köpeği eden bi albüm oldu benim için. Ne grup tavsiyelerinde ne de sene ortası listelerinde de sallanmadığını görünce acayip şaşırıyodum ama artık gereken ilgiyi çeker herhalde.

    Elinize sağlık Bütcher ve Ahmet.

  2. Emre says:

    Albüm çıktığında bir parçaya bakıp “‘altı’ tam Agent Steel tarzı speed metal, ‘üstü’ de leziz” demiştim, ama sonrasında unuttum albümü indirmeyi. İlk fırsatta komple dinleyeceğim mutlaka.

  3. kaziklubey says:

    son 20 yılın en paçoz, leş, serseri işlerinden biri 10/10

  4. Aura magula says:

    Bütcher bence yılın albümü.Çıkalı kaç ay oldu haladaha aynı heyecanla dinliyorum.Özellikle albüm ismini taşıyan şarkı bu yılki dinlediğim en iyi şarkı olabilir.Gerçi hepsi mükemmel.Zamansız başyapıt 50 yıl sonra bile dinlenilebilir.10/10

  5. deadhouse says:

    Graveyard vakası 2. Çok iyi albüm olması demode bir müzik yaptıkları gerçeğini değiştirmez. Verilen puana, albümün kalitesine, grubun tercihlerine lafım yok. Demek istediğim asla yılın albümü olamayacağı. 40 sene öncesinin müziğini yapan bir grubun albümüne yılın albümü demek; ilerlemeci, vizyoner, çığır açmaya çalışan günümüz gruplarının albümlerine haksızlık olur. Hem de büyük haksızlık. Bir de şunu söylemekte fayda var: Bu albümü yapan grubu 40 senedir aynı müziği yapan gruplarla karıştırmamalıyız. Mesela AC/DC 2040′ta da Rock’n Roll yapabilir, ama günümüz grubu dediğimiz, tarihi milenyum sonrasına dayanan bir grubun Rock’n Roll yapması, aynı biçimde değerlendirilmemeli. Graveyard için beslediğim hisleri bu grup için de hissettim. Onların yaptığı Led Zeppelin Tribute gibi bir şeydi. Bütcher de 80′ler Speed Metal Tribute yapmış.

    Berca B.

    @deadhouse, ben de senin bakış açına ve günümüzde çıkan bir gruptan beklentilerine kesinlikle bir şey demiyorum ve 40 senedir aynı müziği yapan gruplarla karşılaştırılmaması gerektiğine katılıyorum (zaten bir grup diğerini net olarak örnek alıyorsa karşılaştırmaya gerek yok). Ama özellikle bu müzik özelinde bir müziğe demode denmesine katılmıyorum. Evet yenilik sağlamayabilir, eski gruplardan besleniyor olabilir ama bu müziği neden modası geçmiş yapsın ki? Onu geçtim, yeni bir şeyler denemeye çalışan gruplara neden haksızlık olsun? Müzik dediğin şey bir bilim dalı değil ki, illa her zaman yeni şeylerin denendiği bir şey olmak zorunda mı? Bence değil. Ama dediğim gibi senin için öyleyse öyledir, bu öznel bir konu.

    Ben şahsen bu albümden, yeni şeyler deneyen veya denemeyen diğer dinlediğim tüm yeni albümlerden daha çok keyif aldım ve benim için de şu an senenin albümü bu.

    Ahmet Saraçoğlu

    @deadhouse, demode müzik olayına ben de katılmıyorum. Günümüzde bir kovboy filminin Oscar almaması “gerektiği” şeklinde bir yorum bence bu. Sanat zamansız mekânsız bir kavram, o yüzden artık devir değişti yaklaşımı çok tutarlı değil bence. Aksi takdirde Ghost’tan tut da bin tane grubu yok saymamız lazım. Misal Opeth ilk 6-7 albümünde çığır açıcı işler yaptı, metal tarihine geçti, her yıl sonu listesine damga vurdu. Sonradan 70′ler prog rock’ına döndükten sonra kalitesinden bağımsız olarak yılın albümü sayılma veya en iyi olarak nitelendirilme hakkını kayıp mı etti yani?

    Haksızlık kısmına da hiç katılmıyorum. Sanat bu; isteyen istediğini yapar, alıcı da dâhilî ve haricî hiçbir bileşeni umursamadan istediğini takdir edebilir, en tepeye çıkarabilir. Misal benim için bu albümün yılın en iyi 3 albümünden biri olmaması için kalan 6 ayda akıl almaz albümler çıkması lazım.

    Boba Fett

    @Ahmet Saraçoğlu, Arkadaşın söylediğini anladığımı düşünüyorum, sanırım demek istediği tür eleştirisinden ziyade grubun yaptığı müziğe yenilik katamaması yani bir Vector müziği veya Ghost gibi bir yenilik söz konusunu değil, mesela Haken eskilerden de ilham alarak yenilikleri de müziğine katabiliyor sanırım bu tarz bir şey yapmadığı için eleştiriyor.

    Opeth’in Charlatan parçası bile başlı başına yenilik ama konuyu kaçırmayalım.

    İsteyen istediğini yapar ona da bir şey diyemeyiz zaten 90′larda bir sürü özgün death metal grubu olmasına rağmen Bloodbath dinliyorum mesela.

    deadhouse

    @Ahmet Saraçoğlu, Berca B.

    Müzik bilim dalı değil, evet. Bilim dalı olmaması ona farklı anlamlar yüklememize engel değil. Ben böyle bakıyorum. Bu albümü en iyi görebilirsiniz, 10 verebilirsiniz. Saygı duyarım. Demode dememde ki amaç geleceği olmayan, mazide kalmış bir müziği icra etmiş olmaları ve sonuçta bu müzik anlayışı çok sürdürülebilir bir anlayış değil. Tek tük bu tür gruplar bu şekilde albüm yapabilir, hepsi bu. Bu kriterler benim için bir albüme demode demek için yeterli. Kovboy filmi, Oscar demişsiniz. 2 sene evvel bu tartışma yaşanmıştı Oscar ödülleri için. Yeşil Rehber filmi En iyi film ödülünü almıştı. Eleştirmenlerin büyük çoğunluğu filmi demode bulmuştu. Aşırı klasik anlatımlı, 50 sene evvelki Amerikan filmlerine benzeyen, tüm klişeleri başarıyla uygulayan bir anlatımı vardı. Ha filmi sevmişler miydi, evet. Seveni çoktu, ama demodeydi. Bütcher müziği de böyle. Ben müziği değersizleştirmeye çalışmıyorum kesinlikle. Elbette ki değerlidir.

    Opeth konusunda da farklı düşünüyoruz. 70′ler prog rock’ını başarısız taklit etmekten başka çok bir şey yapamadılar bence. Eğer yeni bir şey söylemeyeceklerse o kadar albümü niçin yaptılar? ELP, King Crimson, Genesis vs yerinde duruyor, çok daha yetkin eserlerle. Tabii bunların hepsi kişiye göre değişen şeyler sonuçta. Yeni Opeth’i muazzam bulan da olabilir, Bütcher müziğini ve benzer yaklaşımları takdir edenler de olabilir. Ben takdir etmiyorum. Başkası çok beğenebilir ve bu tür müzikal yaklaşımlar devam da edebilir. “Sanat bu; isteyen istediğini yapar.”

    Ahmet Saraçoğlu

    @deadhouse, değersizleştirmeye çalışmadığının farkındayım zaten ama ilk yorumunda “yeni bir şey söylemiyorsan değerlendirme dışısın” hissi olduğu için öyle söyledim.

    Opeth’i sadece çığır açan bir grupken eskiye döndüğü için örnek verdim, yoksa benim için de olmaz olsun böyle Opeth.

    Retrokafa

    @deadhouse, Müzikte Demode-Depeche Mode…ya gerçekten DM nin müziği demode görülüyor genel anlamda ancak ben de bu kavrama inanmıyorum.o biraz Dm nin 4 temel müzik enstürmanından ziyade teknolojiyi ve dönemim pop elementlerini kullanmasından kaynaklanıyor olabilir.

    teknoloji ile gelişen synth ler falan zaman ilerledikçe değişiyor o günküler demode kalıyor.oysaki temel müzik aletleriyle yapılan müzik, ne bileyim Nirvana,Motörhead falan hiç demode gelmiyor bana.

    Bu arada bu benim fikrim yanlış da olabilir ancak benim de bir süredir dikkatimi çeken bir konu.

  6. crowkiller says:

    Gerçekten çok iyi albüm eline sağlık, fenriz’in hazırladığı bir spotify listesi var çoğu bu tarz speed ya da black/death/thrash/heavy ağırlıklı müziklerden oluşan bir liste, büyük ihtimal bu grubu da koymuştur fakat 1127 şarkı olduğu için hepsini dinleyemedim henüz, takip edin bu listeyi , bana 100 lerce müthiş grup kazandırdı.

    https://open.spotify.com/playlist/0p7s3xLmHgCXocWIKWqTQv?si=QCFc2pOXSJe2rXmWY6Cq_A

    Berca B.

    @crowkiller, filtrele kutucuğundan arama yapabilirsin. Ben baktım koymamış :)

    crowkiller

    @Berca B., teşekkürler

  7. Boba Fett says:

    Aslında bu biraz türü sevmekle alakalı bir durum diyebilirim. Örneğin Trash Metal dediğin zaman Metallica, Slayer, Megadeth, Coroner, Vector, Anacrusis dinlediğim zaman bana yetiyor Testament, Antrax, Overkill, Kreator, Sodom… daha adını sayamadığım gruba sıra zor geliyor ya hiç dinlemiyorum ya da çok nadir dinliyorum böyle olunca günümüzde müziğe bir şey katmadan yapılan saf Trash Metal benim için bir anlam ifade etmiyor ama Trash aşığı bir adam bu isimleri dinlediği gibi yeni çıkan grupları da zevkle dinleyebilir. Olay bu sanırım.

  8. Kaan says:

    Ahmet Saraçoğlu tanıtmış olmasaydı bu müthiş manyaklıktan büyük olasılıkla haberim dahi olamayacaktı, çünkü asla bu heyecanı yaşatan albümler pek çıkmıyor 25-30 senedir.
    Çok teşekkür ediyorum. Kritik, albümün önemini, verdiği coşkuyu süper yansıtmış ayrıca.
    Daha ilk parça olan Iron Bitch in ortasında tüylerim diken diken oldu, parça bitmeye yakınken, işte bu yaa, işte bu yaa amk! diye bağırıp ayakta dinledim kalanını bitene dek.
    Tıpkı yıllar önce kasetçiden Hell Awaits i alıp, eve heyecanla gelip, kasetin jelatinini ellerim titreyerek açıp, önce albüm kapağını koklayıp, bunun verdiği baş dönmesiyle kaseti teybe taktıktan sonra Hell awaits başlangıcında yaşadığım duyguların aynısı!! işte bu yaa, işte bu yaa amk!! İşte bu!

  9. Emre says:

    @deadhouse, buna ben de hiç katılamadım. Bir grubu veya tarzı taklit etmekle eski tarzlardan etkilenmeyi birbirinden ayırmak lazım bence. 3 ay önce çıkan bir albüm taklit edilebileceği gibi, 50 yıl önce çıkan bir grup da özgün şekilde yorumlanabilir. Yukarıda Ahmet Saraçoğlu’nun da dediği gibi, sanat akımlarını dönemselleştirmek çok yanlış olur.
    Bütcher bence gayet ilginç ve özgün bir müzik yapıyor. Evet, özgün! Şöyle ki: Speed metal denince aklınıza ne geliyor? Eminim en başta Slayer’ı sayarsınız. Ben de size onun speed metal etkileşimli thrash olduğunu söylerim. Safkan speed herhalde ’80′lerde en az üretilen metal tarzıydı. Agent Steel ile Savage Grace bu işin bayraktarlığını yapmıştı ve o haliyle speed metalin ekstrem metal ile çok az bağlantısı vardı. Tipik bir speed metal parçası olarak şuna bakılabilir mesela:
    https://www.youtube.com/watch?v=N50W9VLjL3E
    Bütcher ne yapıyor? Bunu 1. dalga black metali ile birleştiriyor. ’80′lerde bunu yapmış kaç grup sayabilirsiniz? Sayamıyorsunuz, değil mi? Demek ki, 35 yıl önceki tarzlar sentezlenerek de pekala özgün olunabilir. Zaten bu dahil Bütcher kritiklerine baktığınızda referans olarak bir dünya grubun anıldığını görürsünüz.

  10. Horrendous says:

    Yaş olarak nispeten yeni jenerasyon bir metal müzik dinleyicisi olarak fazlasıyla başarılı buldum. Türler çok yakın olmasa da Satan – Atom by Atom albümünde de çokça yaşadığım ”ulan şu müziği o dönemler deneyimleseydim keşke” hissi ve üzüntüsüne boğuldum. Sizler kadar derinden etkilemese de takdir edilesi, saygı duyulası, muntazam bir iş var. Metal-History.101 bitirme projesi gibi, hocayı ayakta alkışlatır.

  11. Twat says:

    1989 kasım ya da aralık olması lazım. Hava gri, kış yüzünden değil sırf o seneler herkes soba yakardı ortalık kömür pusuyla dolu. Mecidiyeköy sümerbank’taki işimi erken bitirmiş, çıkarken de şu an hatırlamadığım bir gs maçı yüzünden sami yen’in orada toplanmış köftecilerden köfte alıp taksime doğru yürüyorum. Ekmeğim bitince soğuk yüzünden atlıyorum 110′a. Taksim’e gelince park büfeden limon ve gırgır alıp gümüşsuyu’ndan inönü stadı’na doğru iniyorum.

    O sene iyice ekstrem metale sardırmış, zar zor bulunan albümlerden şansa agent orange, extreme aggressions ve beneath the remains’i elime geçirmiş ve tüm sonbahar bunlardan başka pek bir şey dinlememiştim. Walkman’de Mass Hypnosis’in solo kısmı girdiğinde stadın oradaydım ki aniden gaza gelip sola beşiktaş’a değil de, sağa karaköy tarafına yürüdüm. Gelen ilk dolmuşa atlayıp soluğu karaköy köprüaltı kemancı’nda aldım. 2. birayı içip dergilerimi okuyordum ki kadıköy’den bir arkadaşım damladı masama. Üç beş lafladıktan sonra bana bu kasedi verdi. Başta grup belçikalı diye bi burun kıvırmıştım, 3.birayı içip havayı karartana kadar kasedi de unutmuştum. Neyse ki vapurda aklıma geldi.

    Kadıköy’e varınca albüm anca yarılanmıştı fakat ben bitirmek için kuş pazarının içinden yolu uzata uzata eve gittim. Bütün akşam da ertesi gün iş var demedim 3-4 kutu efes daha içip bu albümü dinledim.

    Tüm bunların o kış olduğuna eminim ama kanıtlayamam, başka türlü zaman çizelgesine oturmuyor kesin ’89-90 kışıydı. 10/10

  12. Twat says:

    2017’de çıkmış bir albümleri daha varmış, henüz dinlemedim ama deli merak ediyorum. Şarkı isimleri de geleneksel thrash geyiğine ithafen bayağı komik hatta hahah. Başlarda taşağına kurulmuşlar sanki ama bu albümü yaparken “biz bu işi iyi yapıyoruz lan, az ciddileşek” demişler görünüşe göre.

    Eskidir demodedir olayına da katılmıyorum, sanat bu. Hatta keşke günümüzde de klasik tablolar, heykeller, senfoniler yapan birileri çıksa. Bariz eser/beste taklidi-aşırması filan olmadığı müddetçe isteyen istediği dönemden etkilenir ve yapar yeter ki özgün olsun. Misal yine yeni dönemden iskoç bi thrash grubu hellripper’in albümünü açmıştım daha ilk şarkıdan terrrtemiz bir hit the lights+metal militia riffleri duyar duymaz albüme devam edemedim.(kill em all’dan da çarpmazsın yav hahah) Ancak burada o yok. illa ki benzerlikler bulunur belki ama ilk dinlemede bile “albüm sanki 80’lerde çıkmış ama taklit değil” hissiyatı veriyor. Daha bariz bir örnek vermem gerekirse bir dissection-thulcandra ya da dark tranquillity-insomnium ilişkisi yok ortada.

  13. Boba Fett says:

    Bu albüme baya bi burun kıvırmış ve eleştirmiştim ama cidden iyi albümmüş, 10 etmez çünkü 2020 yılındayız ama 9 rahat verilir.

  14. Raddor says:

    deadhouse’a katılıyorum. Müzik 10 numara ama bayağı Tribute grubu dinliyoruz. Motörhead’e, NWOBHM’e tapan biri olarak müziği onlara böylesine benzeyen bu grubu da sevmem gerekmez miydi? Ama ben Motörhead’i her parçasında bir anlam taşıdığı için seviyorum. Adamların her şarkısında önemli bir duyguya, fikre, konuya değindikleri hissiyatını alıyorum.

    NWOBHM gruplarında çığlık atan vokalisti dinlerken biliyorum ki o çığlığın bir anlamı var. Şarkının ortasında sesiyle göğü delen Bruce belli ki bize bir acıyı, belki bir ölümü ya da katliamı anlatıyor. Duyguyu iliklerime kadar hissesiyorum.

    Bütcher ve benzeri gruplardan “Hey hey bakın ne kadar da güzel metal yapıyoruz oleyy!” dışında hiçbir duygu almıyorum. Evet iyi bir bestecilik var. Sound’un eskiye öykünmüş olmasına da eyvallah. Ama o klip nedir? O neden 80′lerde gibi çekilmiş? Düpedüz özentilik dışında anlamı ne?

    Kişisel düşüncem bu albümün müziğinin 10, duygusunun 0 olduğu yönünde. Komik derecede karikatürize bence grupla ilgili her şey.

  15. chuck says:

    bence yılın en özel albümlerinden bir tanesi. kritiği yayınlandığından beri tekrar tekrar dinledim.

    Rzeczom

    yılın en iyi ”retro” metal albümünün önünde saygıyla eğiliyorum ama hızlıca da yolundan çekiliyorum. şimdi üstüme at falan sürer.

  16. Dunedain says:

    Bu albüm kritikte dendiği gibi zamansız. İsterse 2080 yılında çıkmış olsun isterse taklit olsun tirbute olsun gayet taş bir albüm. Eski yeni kavramlarının ötesinde.

  17. Aykut Taştan says:

    Valla miss gibi albüm. Canavar bir okadar da vahşi. Bugün cenk abiyle bateri dersim vardı. (Cenk ünnü) hemen salondaki hoparlöre telefondan bağladık. Albümü komple yedik resmen hasta olduk mest olduk. Artı cenk abi cd arşivlerinden 85 çıkışlı Whiplash grubunun power and pain albümünü takınca oha dedim. Eğer bu grubun esinlendiği bir oluşum varsa oda kesin Whiplash tır. Ardından geçen hafta göndermiştim Stalion albümünü onuda gömdük enson benedictionda patlatınca yeminle bıngıl bıngıl yumuş yumuş olduk:)) tabi bunlara eşlik bira ve votkalarıda gömdük. Dükkanıda kapattık birlikte şimdi eve dönüyoruz. Tabi kulaklıkta bu albüm 🤘🏻🖤🤘🏻

  18. ao says:

    45 RPM Metal dinlerken çıldırıyorum duvarı yumruklayasım geliyor

    Ali Osman

    @ao, hala dinliyorum

  19. Boba Fett says:

    Hakkını yemişiz amk aslında gerçekten 80′lerde çıksa efsane falan denebilirdi.

Yorum Yazın

*

"Yaptığım yorumlarda fotoğrafım da görüntülensin" diyorsan, seni böyle alalım.
Pasif Agresif, bir Wordpress marifetidir.