# - A - B - C - D - E - F - G - H - I - J - K - L - M - N - O - P - Q - R - S - T - U - V - W - X - Y - Z
Son Haberler
AETERNAM
19.05.2020

“Birilerini rencide edebilecek bir fikri dillendirme konusunda hiçbir dönemde şu anki kadar korkuya teslim olmamıştık.”

Yeni bir röportajdan daha merhaba. Bu kez konuğumuz yeni albümü “Al Qassam”ı yakın zamanda çıkaran Kanadalı senfonik/folk/death metal grubu AETERNAM. Grubun kurucusu Achraf Loudiy ile Fas’tan Quebec’e uzanan yolculuğunu, inancını kaybetme sürecini, metal dünyasındaki etnik köken ve din etkisini ve AETERNAM’la ilgili pek çok şeyi konuştuk.

Röportaj: Ahmet Saraçoğlu

Merhaba Achraf. Karantina nasıl gidiyor? Quebec’te durumlar nasıl?

Şu ana dek benim açımdan iyi gidiyor. Quebec’in banliyölerinde küçük, sevimli bir evde yaşıyorum ve yakınımda tahta köprülü yürüyüş yolları ve çok tatlı bir dere var, o yüzden şikâyet edeceğim bir şey yok. Devlet burada insanları fazla sınırlamıyor. Birbirimize yaklaşmadığımız sürece dışarı çıkmamızda bir sorun yok. Henüz hiç sıkılmadım. Evden çalışıyorum, her gün gitar çalıyorum, koşuya çıkıyorum ve kız arkadaşımla vakit geçiriyorum.

Yeni albümünüz “Al Qassam”ı mart sonunda çıkardınız ve görünüşe göre hem basın hem de dinleyicileriniz albümü beğendi. Albümü önceki işlerinizle nasıl kıyaslarsın?

“Al Qassam” önceden yaptığımız şeylerin doğal bir evrimi diyebiliriz. Bu albümün yaratımına her şeyimizi verdik. Bana kalırsa bugüne dek yaptığımız en başarılı albüm. Prodüksiyon anlamında gerçek orkestra ve etnik enstrümanlar kullanmamızın albüme büyük katkısı oldu. Şarkı sözleri açısından da epey olgunlaştık ve sözler okunduğunda bu görülüyor diye düşünüyorum. Müzikal olarak tüm albümler birbirine denk olabilir. Birini bir diğerine tercih edebilirim ama bu son derece kişiel bir şey. Doğal olarak şu anki favorim yeni albümümüz ve albümün dinleyiciler ve basın tarafından bu kadar olumlu karşılanmış olmasından dolayı mutluyum.

İlk albümünüzü Metal Blade’den çıkardınız, ikinci albüm “Moongod” Galy Records’dan çıktı. Son iki albümünüz ise bağımsız olarak sizin tarafınızdan yayınlandı. Bunun tam tersi olması gerekmiyor muydu? İlk iki albümün izin tarafınızdan çıkmış olması ve yeni albüm öncesinde Metal Blade’le anlaşmanız mantıklı olurdu değil mi? Metal Blade’den neden ayrıldınız ve işler neden olması gerekenin tam tersi şekilde ilerledi?

Şirket açısından hiç alışık olunmayan bir yol izlediğimiz bir gerçek. 2010 yılında Metal Blade ile 5 albümlük bir anlaşma yaptık, ancak o sıradaki şartlarımız gereği yurt dışında turneye çıkamıyorduk. Hepimiz öğrenciydik ve çok gençtik, üstelik ben de henüz Kanada vatandaşı olmamıştım. Kanada dışına çıkamıyordum. Bu yüzden Metal Blade anlaşmayı sonlandırmaya karar verdi. Bu üzücü bir durum çünkü 2012’de “Moongod”ı yayınladık ve hepimiz turneye çıkmaya hazır hâle gelmiştik. Ancak maalesef treni kaçırdık. Yeni bir albüm yayınlamadan önce albümü şirketlere gönderiyoruz, ancak sebebini bilmemekle beraber bir türlü bir şirketle anlaşma sağlayamadık. Her albümde deniyoruz, umarım şans bir sonraki albümde yüzümüze güler.

Albüm adını gördüğümde Faslı bir frontman’i olan Kanadalı bir grubun neden İzzeddin el-Kassam Tugayları hakkında bir albüm çıkarmış olabileceğini düşündüm haha. Sözleri okuduğumda albümün pek çok farklı konudan bahsettiğini gördüm; Japon mitolojisi, Capua’daki Gladyatör okulu, İnkalar, Palmira İmparatorluğu, Sefirot, Kabala, bir dolu şey. Peki albümün adı neden “Al Qassam”?

Hahaha! Evet, biraz kafa karıştırıcı olduğunu kabul ediyorum. İngilizce yazımları tamamen aynı olsa da Arapçada ikisi farklı kelimeler. Albüm adımız olan “Al Qassam”daki “S”, Tugaylardaki “Al Qassam”ın “S”sinden farklı. Ondaki “Al Qassam” “bölücü” anlamına geliyor. Bizim kullandığımız “Al Qassam” ise “anlaşma” anlamına geliyor ve bir insanın okült bir varlıkla kurabileceği bağı ifade ediyor. Bu albümdeki şarkılar birbirinden bağımsız. “Ruins of Empires”daki gibi bir konsept yapı içermiyor. Her şarkı kendi evrenine sahip.

Yeni albüm kapağı için Eliran Kantor’la çalıştınız. Kapaktaki ters figür Hamas kurucusu Ahmed Yassin’e benziyor gibi geldi haha

Hahaha! Yok hayır, hiç alakası yok. “Al Qassam”ın Hamas’la da Ahmed Yassin’le de en ufak bir ilgisi yok. Kapaktaki karakter bir iblis. Kadın yere çizdiği halka ile bu iblisle yaptığı anlaşmayı sembolize ediyor. İblis, kadını kavrıyor ve onu kendi dünyasına çekiyor. Eliran Kantor müthiş bir ressam. Yaptığı işlerin her zaman hayranı oldum ve uzun zamandır onunla çalışmak istiyordum. “Al Qassam”ın kapağında birlikte çalışma teklifimizi kabul edince çok mutlu oldum.

Batılı ülkelerde, Müslüman veya Orta Doğu ya da Kuzey Afrika arka planı olan bir müzisyen tarafından kurulmuş gruplara kimi zaman rastlıyoruz. Sen ve AETERNAM, Muhammed Suiçmez ve NECROPHAGIST, Ashmedi ve MELECHESH, Selim Lemouchi (RIP) ve THE DEVIL’S BLOOD gibi. Bazıları müziklerinde kökenlerinden faydalanıyor, mesela sen ve Ashmedi. Muhammed Suiçmez gibi kimileri de kökenlerinden bağımsız şeyler yapıyor. Şarkı sözü açısından AETERNAM öyle çok ekstrem sularda yüzmüyor, ama mesela Ashmedi ve Lemouchi çok daha karanlık, okült konseptlerle haşır neşir oluyor ya da olmuştu. Bu duruşta, bu müzisyenlerin çocukluklarında üzerilerinde olan muhtemel dinî baskının etkisi olduğunu ve zamanında muhatap oldukları bu baskılara metal yoluyla isyan ettiklerini düşünüyor musun?

Hmm… Bu insanlar adına konuşamam tabii ki. Ancak bizim gibi insanların müziğimiz ve bahsettiğimiz konular özelinde çok yoğun duygular yaşadığımız da ortada. Her zaman metalin insanların hayatlarındaki deneyimleriyle çok yakından ilişkili bir müzik olduğunu düşünmüşümdür. Bu yüzden bu agresif ve isyankâr yaklaşımı gerçekten de içten ve dürüst bir duruşla desteklediğimize inanıyorum. Bu içtenliği ve isyan dürtüsünü SEPULTURA’nın ilk albümleriyle örneklendirebiliriz. AETERNAM özelinde, ilk iki albümümüzde dine karşı net bir kin olduğunu rahatlıkla söyleyebilirim. 20 yıl boyunca İslam’ın kültürel ve dinî baskısı altında yaşayınca insanın içinden atması gereken çok fazla şey oluyor, ancak ben her zaman bunu şiirsel ve renkli bir biçimde yapmayı, tarihî referanslarla süslemeyi ve elbette ki biraz da kinaye katarak sunmayı tercih ettim.

Fas’ın Meknès şehrinde doğdun ve sonradan Quebec’e taşındın. Dindar bir ailede mi büyüdün? Dinlediğin ve çaldığın müzik konusunda ailenle ters düştüğün, onlardan tepki gördüğün oldu mu?

Evet Faslıyım. 20 yaşındayken Fas’tan ayrıldım ve müzik yapma ve mühendislik okuma hayaliyle Kanada’ya taşındım. Ailem epey dindar. Ama ben batılı bir eğitim aldım. Dinini reddeden pek çok kişi gibi ben de ergenliğimde inancımı kaybettim. Ailem hem inancımı yitirmem hem de tercih ettiğim müzik konusunda bana hep destek oldu. Bana her şeyi veren, sevgi dolu ve bana saygı gösteren bir ailem olduğu için hayata karşı müteşekkirim. Ancak sokakta çok fazla baskı gördüğümü söyleyebilirim. Pek çok kavgaya karıştım ve o dönem yobazlardan bir sürü ölüm tehdidi aldım.

Hristiyanlık karşıtı gruplar görüşlerini dillendirme konusunda gayet direkt oluyorlar. Gruplarına ROTTING CHRIST, GOD DETHRONED, IMPALED NAZARENE gibi isimler koyuyorlar, İsa’nın kafasının kesildiği albüm kapakları kullanabiliyorlar. Müslüman ülkelerdeki gruplarsa İslam’a yönelik görüşlerini bu kadar açıkça ifade edemiyorlar, zira Müslümanlar dinî konularda çok daha tavizsiz bir tavır sergiliyorlar. Hz. Muhammed veya Kabe’yle ilgili olumsuz bir ifade veya görsel kullanmak o grubun başına büyük dertler açabilir. Salman Rushdie’nin başına gelenleri hepimiz biliyoruz. Sen bu konuda ne düşünüyorsun? “Ölüm tehditleri alma riski” bir müzisyenin sanatsal bakış açısını nasıl etkiliyor?

Ben, savunulan şey her ne olursa olsun her türlü sansüre karşıyım. Bir metal grubu Kabe’yi alevler içinde göstermek istiyorsa bunu yapabilmelidir. Kendimizi sansürleyerek ileriye gidemeyiz. Sosyal medyanın yükselişiyle birlikte ifade özgürlüğü anlamında son derece kısıtlandığımıza inanıyorum. Birilerini rencide edebilecek bir fikri dillendirme konusunda hiçbir dönemde şu anki kadar korkuya teslim olmamıştık. Facebook ve YouTube gibi platformlar bile birilerinin hoşuna gitmeyeceği korkusuyla pek çok içeriği sansürlüyorlar. Bence bu kabul edilemez. Ben fikir alışverişinden ve entelektüel, medeni bir tartışmadan yanayım. Bu durum hepimizi daha da aptal yapıyor ve belirli konulara karşı fikirsiz ve ilgisiz olmamıza neden oluyor. Kimseyle bir derdim yok, ancak hangi dine inanırsanız inanın din soyut bir konseptten ibarettir ve konseptler daima tartışılabilmeli ve özgürce eleştirilebilmelidirler. AETERNAM hiçbir zaman din dostu olmadı. “Moongod” kapağında Allah’ın üç kızını temsil eden bir görsel kullandık ve sözlerde de İslam’ın doğuşunda etkisi olan İslam öncesi dinlere yönelik tarihi bir bakış açısından bahsediyoruz. Okuduğunuz bu cümlede geçen her kavram İslam açısından büyük birer küfür niteliğinde. Sonuçta evet, geçmişte dine ters düşecek adımlar attık ve belki ilerde bunu yine yapabiliriz.

Orta Doğu veya Kuzey Afrika etkileri taşıyan bir metal yapıyorsanız bir noktada dansöz kullanmak bir zorunluluk gibi gözüküyor haha. ORPHANED LAND bunu yapıyor, MYRATH yapıyor. Sahnede “Extinct” albümünden şarkılar çalarken MOONSPELL bile yapıyor. Siz de “Lunar Ceremony” klibinde dansöz kullandınız. Bunun dikkat çekme amacı taşıdığının ve işe yaradığının farkındayım ama dansöz kavramını metal içerisine yerleştirmekle ilgili sıkıntılarım olduğunu da söylemeliyim. Klipte dansöz kullanma konusunda bir fikir teatisi, bir tereddüt oldu mu yoksa direkt “tabii ki yapıyoruz getirin dansözü” şeklinde mi oldu?

Bence oryantal dans ilginç bir sanatsal ifade biçimi. Geçmiş albümlerimizdeki kimi şarkılarla birlikte de kullanılabilecek bir şey ve başka grupların da bunu kullanıyor olması da harika. Hiç saklamaya gerek yok; müziğimizi ulaştırma konusunda sıkıntı yaşadığımız kadın dinleyicilere daha kolay ulaşmamızı sağladığı ortada. Yine de bunu ileride kullanmaya devam edeceğimizi sanmıyorum. Oryantal göbek dansı “Lunar Ceremony” klibi özelinde kullanılabilecek bir şeydi ve muhteşem bir dansçı olan Mahafsoun’la birlikte çalıştığımız için de çok mutluyum. Sonuçta bu bizi ifade eden bir şey değil, bu klipte kullandık ve bitti.

Black metalle ve diğer bazı metal türleriyle kıyaslandığında senfonik unsurlar death metalde daha ender şekilde kullanılıyor. AETERNAM, HOLLENTHON, SEPTICFLESH, FLESHGOD APOCALYPSE ve MAYAN gibi gruplar senfonik death metal icra eden gruplardan bazıları. Bu konudaki görüşlerin neler? Yeni albümdeki “Ascension”da SEPTICFLESH tatları aldığımı söyleyebilirim.

Evet, kesinlikle. Senfonik ögeler death metalde daha az kullanılıyor ve bu da bundan faydalanan grupları öne çıkarıyor. Albümlerimizdeki atmosferleri orkestrasyonla süslemeyi ve şarkılara boyut katmayı çok seviyoruz. Sonuçta ortaya görkemli ve epik bir şey çıkmasını istiyoruz. Gelecekte tamamı gerçek orkestrayla kaydedilen bir albüm çıkarmayı umuyorum. Müziğimizde SEPTICFLESH etkileri duyduysan tek söyleyebileceğim şey, haklısın. “Communion”dan bu yana onların büyük bir hayranıyım. Onları ilk kez CRADLE OF FILTH ve SATYRICON öncesinde açılış grubu olarak izlemiştim. Bence metal dünyasının en avangart oluşumlarından biri ve onlara büyük saygı duyuyorum. Umarım günün birinde onlarla birlikte turlayabiliriz.

Hepsi bu kadardı Achraf. Umarız günün birinde sizleri buralarda da görürüz.

Türkiye’de çalmak harika olurdu, umarım bir gün görüşürüz!

etiketler:
  Yorum alanı

“AETERNAM” yazısına 43 yorum var

  1. Sitenin şimdiye kadarki en iyi röportajlarından biri olmuş. Hem sorular nokta atışı, hem de cevaplar dürüst ve samimi. Grubun ilginç bir hikâyesini olduğunu düşündüğümden aklımdaki sorular da yanıtlanmış oldu. Eline sağlık abi.

    Ahmet Saraçoğlu

    @Alper Demiroğlu, sağ ol.

  2. Boba Fett says:

    “Birilerini rencide edebilecek bir fikri dillendirme konusunda hiçbir dönemde şu anki kadar korkuya teslim olmamıştık.”

  3. Rust in Peace. says:

    “Ben, savunulan şey her ne olursa olsun her türlü sansüre karşıyım.”

    Ben bu konuda çok kararsızım. İnsanlara zarar verebilecek düşünceler fikir özgürlüğü kapsamında olmalı mı? Mesela geçen gün Martyrdöd başlığı altında bir nevi terör savunuculuğu yapıldı, bu neden onaylandı dedikten sonra kaldırıldı, gözden kaçmıştı sanırım. Şimdi bu adamın fikri özgürlük kapsamına girmeli mi? Başka bir örnek, çok büyük tartışmaya yol açacaksa ya da açmışsa ve sonu gelmiyorsa burada yorumlar onaylanmıyor ve kaldırılıyor. Bunu yapmak yanlış mı?
    Dinlere hakaret konusunu ele alalım konu açılmışken. Dinlere hakaret etmek, küfretmek ya da genişletelim, insanların değerlerine hakaret etmek de özgürlük müdür?
    Ben insanlara gereğinden fazla özgürlük verildiğinde sapıttıklarını düşünüyorum.Bunun bir dengesi olmalı.

    Ahmet Saraçoğlu

    @Rust in Peace., çok geniş bir konu, ben sadece “çok büyük tartışmaya yol açacaksa ya da açmışsa ve sonu gelmiyorsa burada yorumlar onaylanmıyor ve kaldırılıyor” kısmıyla ilgili konuşayım.

    Normal şartlarda sonu gelmeyen tartışmaya girme konusunda hiçbir sorun yok. Herkes istediği şekilde ve istediği kadar konuşabilir, ancak birisinin tartışmayı alevlendirmek amacıyla kötü niyetli bir şey yazması durumunda yorum yayınlamama yoluna gidiyoruz. PA’nın bugüne dek bu şekilde müzik odaklı ve steril kalabilmesinin sebebi kuruluşundan bu yana yorum moderasyonunun iyi yapılmasıdır. Birisine hakaret edilmedikçe, suç teşkil etmiyorsa ve bir fikrin propagandası yapılmıyorsa her türlü yorumu yayınlıyoruz.

    Suç teşkil etmek nedir? Mesela insanların değer verdiği birtakım şeyler eleştirilebilir, ancak bu kötü niyetli şekilde yapılıyorsa ancak o zaman o yorum yayınlanmayacak yorum kategorisine girer. Dinî veya siyasi konularda da sabaha kadar eleştiri yapılabilir ancak o dine veya görüşe inanan insanlara hakaret etmek elbette ki kabul edilemez. Benzer şekilde pedofil bir vokaliste dair bir haberin altına insanları tahrik edecek bir şey yazdığınızda da bu elbette ki yayınlanamaz.

    Ben bu noktada ana fikrin “rasyonalite” olduğunu düşünüyorum. Herkesten aynı yetişkinlik düzeyinde olması beklenemeyebilir ama herkesten rasyonel hareket etmesi beklenmelidir. Bu sayede her alanda sağlıklı süreçler elde edilebilir. Hepimiz bir şeyin kötü niyetli olup olmadığını, trollük içerip içermediğini anlayabildiğimize göre bu filtrelemeyi sansür amaçlı değil, çoğunluğu koruma amaçlı yaptığımız da anlaşılacaktır. Zaten PA’nın 11 yıldır böyle devam etmesini sağlayan bir numaralı şey de okur kitlesinin bizim bu niyetimizi ilk andan anlayıp burayı temiz tutmaya çalışması.

    Zaman zaman PA’nın genel dilini, jargonunu bilmeyip bir anda enteresan yorumlarla ortama girmek isteyen, siteyi yeni keşfeden bir kesim oluyor ama PA ortamının genel havasını anladıklarında ne mutlu ki burayı terk etmek yerine buraya uyum sağlama yoluna gidiyorlar.

    Rust in Peace.

    @Ahmet Saraçoğlu, ben sizin tutumunuzu çok iyi anlıyorum ve muhtemelen bu tutum benim siteyi sevme nedenim. İnternetteki diğer sayfaların, sitelerin kitlesi ile burası çok farklı ki bu da ruhu ergen metalci kitlesinin burada barınamamasından dolayı. Buradan çıkıp başka bir metal sitesine gidince sudan çıkmış balığa dönüyorum.

    İşte bahsetmeye çalıştığım şey bu. Bu site niye huzurlu diğerlerine göre? Sizinle aynı fikirde olmayan insanlara hakaret etme, onların sevdiği grupları alay eder, tahrik edici bir biçimde küçümseme, trolluk yapma fırsatını vermiyor çünkü. Gereğinden fazla özgürlük verilmemesi konusunda bahsettiğim şey buydu.

    deadhouse

    @Rust in Peace., Bir dine veya siyasi görüşe küfretmek sansürlenmemeli. Röportajı okudum. Hayatı boyunca dini baskı altında büyümüş veya yaşamış bir insanın dinlere saygı göstermesini bekleyemezsin. Demek istediğim ulu orta bir ortamda ya da platformda bağıra bağıra küfür etmek, hakaret etmek değil. Kimseye zararın dokunmuyorsa istediğin şeyleri söyleyebilmelisin. Aslında bahsettiğin şeyler kültürle, bölgeyle de alakalı. Birkaç gün önce Lily Wachowski Ivanka Trump ve Elon Musk’a ikinizi de sikeyim dedi. Bunu bazı ülkelerde yaparsan linç edilirsin, ölüm tehlikesi yaşarsın. Başkanın kızına seni sikeyim diyorsun ve hiçbir şey olmuyor. Ayrıca neden sürekli dini ve siyasi görüşlere saygı duymamız, hassasiyet göstermemiz gerekiyor anlamıyorum. Komünist, anarşist, nihilist, ateist diye insanlara sürekli hakaret ediliyor. Ben bir gün bir ateistin ya da komünistin dava açtığını görmedim. Nedense muhafazakarlar bu konuda fazla hassas. Kendi değerlerine saygı gösterilmesini bekliyorlar, fakat başkalarına istedikleri hakareti edebiliyorlar. Müslümanlar bu konuda aşırı geride kaldı. Hala kutsal saydıkları insanların karikatürlerine bile tahammül edemiyorlar, bunun için kafa kesmeyi mübah görüyorlar. Karikatür çizen, kimseyi öldürmüyor. Terör propagandası yapıldı mı bilmiyorum, yorumu okumadım. Fakat yapılmışsa -bu ülke yasalarına- göre suçtur. Bunun tartışma konumuzla bir ilgisi yok. Site sahibinin tasarrufuna girer. Bir ideolojinin ya da terörün, şiddetin propagandasını yapmak suç olmalı mı, olmamalı mı, bu başka bir tartışma konusu. Kimseye zararın yoksa yapabilmelisin diyemem. Çünkü insanlar etkilenmeye, manipüle edilmeye müsait. Fakat hangi ideoloji tehlikeli, hangisi değil? Buna iktidar sahipleri karar veriyor. Kapitalizm, Neo-liberalizm, Liberalizm, Konformizm bana göre en tehlikeli ideolojiler. Fakat 7/24 propagandaları yapılıyor ve suç teşkil etmiyor. Biz sabaha kadar konuşsak boş. İktidar sahipleri, mevcut düzenin yöneticileri her şeye karar veriyor. Neyin tehlikeli olup olmayacağını ben, sen değil, onlar belirliyor.

    Şafak

    @deadhouse,

    Bir kimse dine ve değerlere küfür edecek ve bunu “zararı dokunmadan” yapacak. Bunun bir izahatı ve mümkünatı varsa açıklayın. Birine ana avrat küfredip, “benim sana zararım dokunmuyor, demek ne kadar abes ise bu söylediğiniz de o kadar abes.

    “Müslümanlar bu konuda aşırı geride kaldı. Hala kutsal saydıkları insanların karikatürlerine bile tahammül edemiyorlar.”

    Hz. Muhammed, inananlara göre “kutsal sayılmaz”; kutsaldır. Uğruna canlar verilmiş, onun getirdiği dine hayatlar adanmış, sözlerinden ilhamla binlerce cilt kitaplar yazılmış ve koskoca bir medeniyet kurulmuşken, müslüman bir ülkede yaşayıp konunun hassasiyetini kavramaktan bu kadar uzak olmanız hayret verici.

    Karikatüristin masumluğu, birine fiziksel olarak zarar vermemesine bağlanamaz. Sanat, dil, kalem; bunlar yeri geldiğinde en şiddetli savaş araçlarındandır ve bu adam kılıcı kalem olarak çekmiştir ve karşılığını -kesinlikle alması gereken karşılığını- tasvip etmeyeceğimiz bir biçimde almıştır.

    @Rust in Peace “bu başkalarını rahatsız edecek ve üzecek olsa bile.”

    Başkalarının rahatsız edecek ve kızdıracaksa, doğal olarak ters tepip seni de rahatsız edecek ve üzecek. Bu düşünce kısır döngüye sokar.

    deadhouse

    @Şafak, Tartışma niyetinde değilim. Basit bir soru soracağım ve lütfen samimiyetle cevap verin.

    Dinin baskısı, yönlendirmesi, zorbalığı yüzünden yaşamı fazlaca olumsuz biçimde etkilenmiş, hatta kimileri de şanssız şekilde ebeveynleri ve dinin mutlak egemen olduğu, yaşadığı toplum tarafından ve yaşadığı devlet tarafından hayatı karartırmış insanlar hakkındaki fikriniz neler? Bu insanlar bunca şeyi içine atsın öyle mi? İstediğiniz bu mu? Deşarj olmaya hakları var. Gerçi şimdi siz böyle bir şey yok da dersiniz, yazdıklarınıza bakılırsa. Yine de umutluyum ve samimi bir cevap bekliyorum.

    Şafak

    @deadhouse, Dinin baskı kurduğu konusunda dinle doğru şekilde muhatap olan ve olmayan ayrımı yapmak gerek. Bir kurumun üstünü çizmek, yanlışlığına hükmetmek o kuruma müntesip olan “bazılarının” sergilediği davranışlara bakarak verilecek bir karar değil. Doğruluğu sağlam olmak şartıyla dinin içinden getireceğiniz metinlere diyecek hiçbir şeyim yok. Fakat herşeyi yanlış anlama melekesi çok gelişmiş olan insan ve bunun uzantısı olan davranışları üzerinden değerlendirmeyi doğru bulmuyorum.

    Tarikatları bir kenara koyalım İslamiyette kişiyi hayattan koparacak, insan tabiatının sahip olduğu güdülere ket vuracak denli kısıtlamalar yok, bilhassa meşru yollarla cinsellik serbest. Dindeki yasaklamalar bahsine ise geçenlerde dinlediğim bir örnekle cevap vereyim: “Mayın tarlası önüne “mayın tarlasına girmek” yasaktır tabelasını koyan kişinin amacı insan hürriyetini kısıtlamak değil, insan hayatını kurtarmaktır. Dinin yasaklarına bu bakış açısıyla bakmamız gerekir”.

    Tüm bu söylediğim sanki hiçbir baskı yokmuş intibaı uyandıran sözlere rağmen bir baskı – kimi zaman ruhu buhranlara sokan bir baskı ve kısıtlanma hissi- olduğunu kabul ederim. Hayatın zevklerine düşkün olmamak dinin doğasında var. Bununla birlikte katlanmak istemiyorsa kişi, 16-17 yaşlarında bu baskılardan çok çabuk kurtuluyor, bunu görüyoruz.Bu olumsuz etkilenme kısmını abartılı buluyorum.

    deadhouse

    @Şafak, Sanki bu ülkede ya da Orta Doğu’da hatta bu gezegende yaşamıyormuşcasına cevaplar yazmışsınız. Dinlerin (özellikle semavi) binlerce yıldır insan ırkı üzerindeki olumsuz etkisine milyonlarca özel ve genel örnek verilebilir. Çıkıp da 17 yaşındaki çocuk gibi bu örnekleri sıralayacak değilim. Biliyorsunuz ama bilmiyormuş gibi davranıyorsunuz. Sizinki biraz fanatizm boyutuna varmış.

    12ParmakBağırsağı

    @Şafak, Girmeyeyim diyordum ama kendimi tutamadım. Gerçek İslam o değil gerçek İslam bu değil. Ne peki gerçek İslam? Ortada bir kitap var ve bu kitabı referans aldığını söyleyen bir grup insan IŞİD’çi oluyor başka bir grup insan mevlevi. Kitap o kadar muğlak yani, iddia ettiği gibi apaçık, anlaşılsın diye değil. Dinin o dine inananlara yaptığı baskı zerre umurumda değil, inanmayanların hayatından uzak dursun yeter. Dünyada sırtını dine dayayan homofobi, transfobi gibi nefret söylemlerinin, aşağılamaların, ayrımcılığın hatta cinayetlerin olduğu bir gerçek. “Meşru olmayan” cinsellik olabilir sizin gözünüzde ama bu da sadece sizin görüşünüz. Muhammed’in, Kur’an’ın veya Allah’ın kutsal sayılması da sadece sizin görüşünüz. Benim gözümde ne bir kutsallığı var ne bir değeri. Sadece benim değil müslüman olmayan bilmem kaç milyar insanın gözünde de öyle. Günde 5 defa okunan ezan bile Dinsiz/Kafir/Dönme/Heteroseksüel olmayan herhangi bir cinsel yönelime sahip vs insanlara hakaretken dine hakaret edersen karşılığını alırsın denmesi bile hem suçlu hem güçlü durumundan başka bir şey değil.

    Öyle ya, “Gerçek İslam bu değil.”.

    Kendime söz vermiştim asla din konusunda bir müslümanla tartışmayacağım bu saatten sonra diye, internet ortamının da böyle bir tartışma için en berbat yer olduğunun da farkındayım ama 10 yıldan uzun süredir hayatımın önemli bir parçası olan, neredeyse her gün girdiğim Pasifagresif’te böyle yüzsüz bir yorumu görmeye dayanamadım. Rahatsızlık verdiysem site ahalisine kusura bakmayın.

    deadhouse

    @12ParmakBağırsağı, Zaten inanan için sorun yok ki. Eğer inanıyorsa baskı diye bir şey olamaz. İnandığı şeyin gerekliliklerini getirip getirmediği onun bileceği iş. Esas sorun inanmayanlara uyguladıkları baskılarda. Norveç’te paganlara, Mezopotamya’da Ezidilere, modern dünyada ateistlere, eşcinsellere, kendi inançlarını taşımayan herkese. O sanıyor ki dinler sadece kendi mensuplarına baskı yapıyor. İktidar onların elinde, fakat hala memnun değiller. Istiyorlar ki Orta Çağ’a dönelim. Yaksınlar, bir kaşık suda boğsunlar onlardan olmayan herkesi. Neyse fazla uzadı bu konu. Yazmak istemiyoruz, ama cevap gelince de tutamayabiliyoruz kendimizi.

    Ouz

    @Şafak, Sizin oraları bilmiyorum ama Adana, Mersin gibi yerlerde Allah’a, kitaba sövmek gayet yaygın ve bunu yapanlar, genellikle kendine Müslüman diyen vatandaşlar. Şayet hüküm veren rivayetlerden yola çıkarsak; yolda belde Allah’a, peygambere, kitaba küfredenleri gördük mü katletmemiz lazım. Kaynaklar için Es-Sârimu’l-Meslûl: 546 ve Eş Şifa 832’ye bakılabilir.

    Beri yandan Kur’an’da, ayetlerle alay edildiğinde yapılması gerekenlere dair daha akla mantığa uygun hükümler mevcut. Allah’ın söylediği, ayetlerle alay edildiğinde oradan ayrıl. (Nisa 140, En’am 68). Bir de Tevbe 65-66 var, burada da Allah, ateistlere, deistlere veya başka bir inanç grubundan olanlara değil, önce Allah’a iman eden ardından gerçeğe tanıklık etmelerine karşın gerçeğin üzerini örtenlere, yani tam manasıyla kâfirlere yapılacak azaptan bahsediyor. Tekrarlıyorum, burada inanmayanlar değil inandıktan sonra küfre sapanlardan söz ediliyor. Bir Müslümanın üzerine burada düşen bir şey yok, hükmü de cezayı da Allah verecek. Bugün Allah, peygamber veya kitapla alay edenlerin 5 sene sonra senden benden bile daha Müslüman olamayacağını kimse bilemez, doğruyu da geleceği da Allah bilir. O nedenle, bu gördüklerimizden hareketle kafamıza göre bir hüküm çıkarmamız uygun düşmez bence.

    Muhammed peygamber gerçekten kutsal mı? “De ki: Ben ancak sizin benzeriniz olan bir beşerim. Bana sadece, sizin İlahınızın bir tek İlah olduğu vahyolunmaktadır.” diyen bizatihi peygamberin kendisi. O da bizim gibi bir ölümlüydü, bir görevi vardı, bunu ifa etti ve bu dünyadan ayrıldı. Mübarek, mukaddes vs. dersek olabilir ama kutsal çok ayrı bir sıfat ve Allah’tan başka bunu İslam başlığı altında hak eden başka bir varlık/şey olamaz. Dolayısıyla karikatür gibi çizimlerin olması hatta peygamberin resmedilmesi beni bir Müslüman olarak etkilemiyor. Peygamberin damadı, canından çok sevdiği Ali’yi temsil eden görseller birçok yerde boy gösterirken ve kullanılırken Muhammed’in görselinin bulunmamasının, O’nun zamanla İsa’laştırılabilecek ve bir tapınma figürü hâline getirilebilecek olmasından başka bir gayesi var mıdır? Sanmıyorum ve ayetin bir bölümünü tekrarlıyorum “De ki: Ben ancak sizin benzeriniz olan bir beşerim.”

    Şafak

    @Ouz, “yolda belde Allah’a, peygambere, kitaba küfredenleri gördük mü katletmemiz lazım.” Oğuz abi bu selefi bir alimin (İbn-i Teymiyye) görüşü; hadis değil, ayet değil. Haklı olabilir, yanılabilir. Müslümanlarca uyulması zaruri de değil.

    “Mübarek, mukaddes vs. dersek olabilir ama kutsal çok ayrı bir sıfat ve Allah’tan başka bunu İslam başlığı altında hak eden başka bir varlık/şey olamaz.”

    “Kutsal”, sözlükte Türkçe kökenli olması muhtemel bir kelime olarak geçse de arapça k-d-s kökünden türetilmiş olmalı. Mukaddes de bu kökten geliyor, malum. Bakalım kubbealtı lugatı mukaddese ne diyor:
    “Her türlü ayıp ve noksanlıktan arındırılmış, yüce ve kutsal bilinmiş, kutsal, kutsî: ”

    Lisanu-l Arap adlı en muteber arapça sözlük, kelimeyi (mukaddes) mübarek ve mutahhar kelimeleriyle açıklıyor.
    Kelimenin ihtiva ettiği anlam “inananlarca” peygamberimize yakıştırılmaya sonuna kadar müsait olsa da peygamberimize -hakkın var- “kutsal” yani (arapça mukaddes) sıfatı hiç kimse tarafından verilmemiş ben yanlış bir ifadede bulunmuşum. -ben kelimenin sözlük anlamını göz önüne alarak bütün peygamberleri kutsal olarak nitelemekte de bir beis görmüyorum- Bununla birlikte bu ifadenin peygamberimiz için kullanılmasında ihtiva ettiği anlam açısından hiç bir sakınca olmasa da edeben kullanmamam gerekirdi.

    Senin örnek verdiğin ayetten -”De ki: Ben ancak sizin benzeriniz olan bir beşerim.”- anlaşılacak sonuç peygamberi normal insan seviyesine çeken bir mana olamaz abi. Peygamber bazı yönlerden insanlar gibidir: Uçamaz, yemeğe muhtaçtır, acı çeker, yaralanır,fiziki ihtiyaçları vardır vs. Ha yok o da bizim gibi biriydi tebliğini yaptı gitti, demek son dönemde popüler olmuş bazı dinbazların revaçta tutmaya çalıştığı fiyaskodan başka bir şey değildir.

    Ouz

    @Şafak, Yüzlerce ciltlik eserler veren İbn-i Teymiyye’yi “selefi alim” deyip geçiştirmek, en azından dinî kaynak olarak Kur’an harici yerler referans alınabiliyorsa ki İslam dünyasının çok büyük bir kısmı, tam da peygamberin ayette beyan edilen şikâyetindeki gibi Kur’an’ı terk etmiş durumdayken ve farklı kaynakları temel almışken, pek doğru olmaz. Neticede o da kafasına göre bir hüküm uydurmamıştır. Küfür sonucu, kişi dinden çıkacağı için mürtet olacaktır ve malum, mürtedin katli vaciptir. (Müslim, Kasame, 25,26; Tirmizi, Hudud,15; Ebu Davud, Hudud,1; Nesaî, Kasame 5,14, Neylu’l-Evtar, 7/190) Bak kapı gibi hadis var, tabii uyarsan. Şayet benim gibi yalnızca Kur’an’ın izinden gidersen, bu tür durumlarda daha rahat hissedebilirsin. Hükmü bırakalım, Allah versin böylesi durumlarda. Daha önce de dediğim gibi kimin ne olacağı belli olmaz ki ismi lazım değil bir mecrada ateist hatta militan ateist olan bir kişiyi, yıllar sonra dâhil olduğu tarikata karşı uyarmaya ve onu bu yoldan döndürmeye çalışmışlığım var.

    Kelime konusunda uyardığın çok iyi oldu, ben zaten peygamberler için böylesi sıfatları hiç kullanmam ama en azından aklıma yer etsin mukaddes ve kutsal kelimelerinin aynı anlama geldiği.

    Abi bunu ben demiyorum, Allah diyor. Peygamber de senin benim gibi bir insandı, nübüvvet göreviyle buraya geldi. Hatta bak çok çarpıcı bir ayeti bırakayım (Şûrâ 52): “Sen, kitap nedir, iman nedir bilmiyordun. Ancak Biz onu bir nur kıldık; onunla kullarımızdan dilediklerimizi hidayete erdiririz. Şüphesiz sen, dosdoğru olan bir yola yöneltip-iletiyorsun.” Hatta peygambere hâşâ kusursuz diyenlerin genelde görmezden geldikleri Abese suresinin ilk 10 ayetini de yeniden okumanı önereyim. Allah’ın -teşbihte hata olmaz- peygambere attığı fırça nedeniyle o ayetleri her okuduğumda gözlerim dolar, Allah’ın ifadeleri o kadar sert ki o an peygamberin yerinde olmayı hiç istemezdim hakikaten. Kıssadan hisse, evet, peygamberler Allah katında daha muteber kullar ama bu, onların bizim gibi bir insan olmadığı anlamına gelmiyor. Aksi hâlde Muhammed’in yedi kat semaya çıkıp her bir katta farklı peygamberlerle hasbihâl ettiğine, namaz rekât sayısını azaltmak için pazarlıklar yaptığına filan da inanmam gerekir ki bunlar Kur’an’da yer almaz ve ruhuna da aykırı söylencelerdir esasen.

    “Dinbaz” derken kimleri kastediyorsun bilmiyorum ama dinin bu denli tepki çekmesinde, inanmayanlar için bir nefret kusma mekanizmasına evrilmesinde, İslamcıların ve hurafe tutkunlarının payı olduğuna kalıbımı basarım. Diyanet bile konuşuyor, yeni nesil gençler ateist oluyor diye. Şahsen ben de böyle bir Türkiye’ye doğsaydım, ben de ateist olabilirdim pekâlâ. Neyse ki daha evvel bu konulara kafa yordum ve Müslümanların kahir ekseriyetinden farklı bir görüşüm olsa da kendime Müslüman diyebiliyorum. Kusurlarımızı, eksiklerimizi de Allah affetsin diyorum. Çok uzattım, toparlamak gerekirse, inananlar olarak; inancımızı kendi içimizde yaşasak, inancı, başkalarına karşı bir üstünlük unsuru şeklinde görmesek, özellikle merak etmiyorlarsa inançsız arkadaşlarımıza veya başka dinden olanlara tebliğci gibi yaklaşıp din muhabbeti/pazarlaması yapmasak, saygısızlık olarak gördüğümüz meseleler karşısında Kur’an temelli bir tavır takınsak ve böylesi konularda hükmü, yalnızca Allah’ın vereceğini unutmadan insanları kâfirlikle suçlamasak hayat çok daha iyi olur diye düşünüyorum. Sövmek isteyen sövsün, karikatür yapan yapsın. İnsanlar sövdü diye, peygamber karikatürü yaptı diye imanım azalacaksa, zaten çok büyük yanlışlardayım demektir.

    Şafak

    @Ouz, Oğuz abi, tüm mürtedlerin katli diye bir uygulama yok olamaz da. Kur’an’da “sen onlar üzerinde bir sultaya sahip değilsin, dinde zorlama yoktur, sen insanları mümin olmaya mı zorluyorsun, sizin dininiz size, benim dinim bana” diye onlarca ayet var. Hal böyleyken bazı durumlar için söylenmiş ve -muhtemeldir ki uygulanmış- bir hadisi mutlaklaştırıp bu hükmün her durumda geçerli olduğunu düşünmek yanlış olur.

    Hz. Muhammed konusuna gelince, senin itikadındır abi birşey demek istemiyorum. Allah doğruya iletsin herkesi.

    Ben müslümanları ve onların yaşam tarzlarını asla savunmuyorum. Etrafımızda bu konuda iyi emsal kalmadı. Bu nedenle müslümanlar hakkında olumsuz yorum yapıldığında “haklılar, bu eleştirileri hak ediyorlar” derim. Ancak işi buradan alıp dinin üzerine yıkmayı anlamam…

    Ouz

    @Şafak, Öncelikle şu linki bırakayım mürtet meselesiyle ilgili olarak:

    https://www.suleymaniyevakfi.org/kutsanan-gelenek-ve-kuran/kurana-ve-gelenege-gore-dinden-donmenin-cezasi.html

    Sağ ol Şafak, cümlemizi doğruya iletsin, ilmimizi artırsın.

    İnancını statü sembolü hâline getiren, gözünü; mal, makam ve ihtişamlı yaşam hırsı bürümüş sözüm ona Müslümanları lanetliyorum, Allah hepsinin belasını versin. Biraz empati yeteneği olan biri olarak görüyorum kendimi ve hemen herkesin, neye, hangi sebeple karşı çıktığını/kızdığını idrak etmeye gayret gösteriyorum. Önceki yorumumda dediğim gibi genç bir birey olsam, belki ben de ateist olup böyle söyler, dine küfrederdim. Bunun sorumlusu ne din, ne de dine küfredenler. Bunun sorumlusu, hem bu ülkede hem de dünyanın diğer coğrafyalarında yaşayan ve dini yozlaştıran, insanları, mesajdan uzaklaştıran kişiler. Allah, onlara bu dünyada da ahirette de göz açtırmasın.

    Godless Killing Machine

    @Şafak, kimsenin kimseye saygı duymak zorunluluğu yok, dünyanın en büyük kolpalarından bu. dolayısıyla inanmayan birisi zaten reddetmiş, neyine saygı duyayım islam’ın bilmem neyin. din uğruna verilen canlar, ona adanmış hayatların, yazılmış külliyatın falan tırnak kadar değeri yok gözümde. hristiyanlık için de bütün bunlar en az islam için yapıldığı kadar yapılmış ama maaşallah, ateisti falan zaten geçtim ama sizin kitabınızın da bu adamlara, yahudilere falan hiç saygısı yok onu nasıl yapalım?

    Hiçbir şey beni saygıdan bahseden bir müslüman kadar tetiklemiyor. Müslüman ülkede yaşamak böyle salakça hassasiyetler getirdiği için zaten müslüman ülkelerden de hiçbir zaman bir sikim olmayacak. Müslümanlar kendi dinlerine o kadar inanmıyorlar ki bir küfürün, bir aşağılamanın bin kusür yıllık o muhteşem! dinlerini alaşağı edebilecekleri paranoyasıyla hemen reaksiyon veriyorlar. Sakin olun kardeşim, düzen hala sizin düzeniniz.

    Muhammed kutsal değildir, kutsal zannedilir. Bu dünyada kutsal olan şeylerin cümlesi yalandır.

    Şafak

    @Godless Killing Machine, Öyleyse ben de “Benim gözünde inançsızların bir değeri yok, neyine saygı duyayım” diyeyim savaş çıksın.

    Dini eleştirilerini ilmi yetersizliklerinden ötürü sürekli bu tür pespaye saldırılarla yapan şovmenlere, özgürlüğün açtığı imkanların sınırlarını bildirmek için reaksiyon verilir; din elden gidiyor korkusuyla değil.

    @12ParmakBağırsağı “Umurumda değil, gözümde değeri yok” vs. ile başlayan ve biten cümleler, böyle bir tartışma konusunda cevap vermeye değer olmayacağı ve yüzsüz yorumlarımla daha fazla rahatsızlık vermek istemediğimden sana cevap vermiyorum. Rahatlamışsındır umarım

    Ahmet Saraçoğlu

    @Şafak, aynı anda pek çok kişiyle muhatap oluyorsun ama verdiğin cevap bunu gerekli kıldı sanırım. :) Ben de bir şey demeyecektim ama verdiğin bir örnek sebebiyle demek zorunda hissettim.

    “Bir kimse dine ve değerlere küfür edecek ve bunu “zararı dokunmadan” yapacak. Bunun bir izahatı ve mümkünatı varsa açıklayın. Birine ana avrat küfredip, “benim sana zararım dokunmuyor, demek ne kadar abes ise bu söylediğiniz de o kadar abes.”

    Bu cümlede çok temel bazı sakatlıklar olduğunu düşünüyorum. Nihayetinde “sence” var olan, daha doğrusu olduğunu “varsaydığın” soyut bir şeye küfretmekle; biyolojik olarak seni içinde var eden, seni doğuran, seni emzirip yaşamanı sağlayan bir anneye küfretmek nasıl aynı kefeye konabiliyor, bu konuda epey bir soru işareti var sanki.

    “Senin annen orospudur” demekle “rüyasında ördek gören herkes orospu çocuğudur” demek o kadar da denk değil gibime geliyor. Evet, pek çok insanın hayatını üzerine kurduğu dinî değerler ile rüyaları süsleyen bir ördek tam olarak aynı şey değiller, ama sonuçta ikisi de soyut şeyler.

    Din ve inanç soyut kavramlardır. Soyutun sözlük karşılığı “Varlığı duyularla algılanamayan” şeklindedir. Dolayısıyla soyut kavramların mutlaklığı yoktur ve insan eliyle değer kazandırılmışlardır.

    “Sizin göremediğiniz bir şey var ve hepimizi o yarattı, o yüzden bundan sonra ölene dek onun sözünden çıkmadan yaşamalısınız. Alın onun sözünü de buraya yazdım, artık aynen buna göre yaşayacaksınız yoksa öldüğünüzde sizi sonsuza dek yanacağınız bir yer bekliyor olacak ve hepimiz biliyoruz ki hayatta ateşten daha korkunç hiçbir şey yoktur.”

    İşte bu mutlak olmama ve insan eliyle değer kazandırılma durumu bu kavramları saldırıya açık hâle getiriyor. Yüzyıllara yayılan bir medeniyet ve milyarlarca insanın inandığı değerler, din kavramından dün haberdar olmuş 6 yaşında bir çocuğun “Hmm… Bence saçma. Ben inanmıyorum böyle bir şeye” demesiyle yıkılabilecek kırılganlıktadır.

    Ben inancımı 19 yaşımda kaybettim. O günden bu yana hiçbir zaman kendimi ateist ya da agnostik olarak adlandırmadım. İnancımı kaybedişimdeki temel sebep, yakınlarımın yaşamak zorunda kaldığı ve tüm hayatlarını allak bullak eden bazı adaletsizliklerdi. İnançlıyken de tam anlamıyla bir Müslüman sayılmazdım aslında. Daha ziyade sosyokültürel taraflarını yerine getiriyordum; dedem ve babamla bayram namazlarına gidiyor, sahura kalkması eğlenceli diye ara sıra oruç tutuyordum.

    Sonradan din kavramıyla olan bağımı tamamıyla kopardım. Bir tanrı varmış, yokmuş bunun bir öneminin olmadığını düşündüm ve bunun bile bir düşünce yapısı olduğunu, benim gibilere apateist dendiğini öğrendim. Bunu bile önemsemediğimden sağda solda “Yoo hayır, lütfen; ben ateist değil apateistim” diye de şov yapmadım.

    İnancımı yitirmeye başladığım dönemde bana en garip gelen şey, sadece bin küsur yıldır var olan soyut bir kavramın varoluşun en önemli noktası gibi görülüyor olmasıydı. Biyolojik bir organizmadan ibaret gördüğüm insan adlı canlının, beyin yapısından dolayı diğer tüm canlılardan ayrı bir ikinci yaşamı olacağı fikri, öldükten sonra cennet ya da cehenneme gidecek olma düşüncesi bana manasız geldi ve zaten bu düşünce manasız geldiği anda semavi dinlerin büyük kısmının ister istemez çökmek zorunda kaldığını gördüm.

    Bu yaşıma kadar kimseyi inandığı veya düşündüğü bir şeyden dolayı yadırgamadım, eleştirmedim. İnanç konusunda durduğum noktayı insanlara söyleme meraklısı da olmadığımdan, hiçbir yere varmayacağını bildiğim için dinî bir tartışmaya da girmedim.

    Esas konuya dönersek, din soyut bir kavram olduğundan, yine soyut bir kavram olan “düşünce” ile bu kadar kolay hasar almamalı diye düşünüyorum. Elle tutulamayan bir kavramdan bahsedilirken “bence var” düşüncesinin tartışılmaz doğru, “bence yok” düşüncesinin ise öldürülmeyi hak etmek olması bana biraz kraldan fazla kralcılık, ölüm sonrasında tadımız kaçmasın diye birisinin gözüne girme çabası ve bir miktar da göt korkusu gibi geliyor açıkçası.

    Yine din tamamıyla soyut bir kavram olduğundan, binlerce yıldır yaşayan insanların farklı görüş, yorum ve algıları neticesinde günümüzde tamamen çelişkilerle dolu bir savunma mekanizmasına dönüştüğüne inanıyorum. İnsanlar bu soyutluğu baş edemeyecekleri birtakım şeylere karşı manevi bir kalkan olarak kullanıyorlar ki bu gayet de anlaşılabilir bir şey. İnsan beklentiler, belirsizlikler, endişeler ve umutlar konusunda son derece egosentrik bir varlık, bu yüzden de soyut bir kavramdan istediği kadar dilekte bulunmasında bir sakınca yok. Sonuçta insan tarih boyunca inanma, üstün bir güce sığınma, ondan medet umma, ondan af dileme, onu memnun etme ihtiyacı duymuş ve bunu da olağan karşılamak gerekiyor. Başına gelen ya da kendisinin yol açtığı olumsuz şeylerin suçunu yine kendisinin yarattığı şeytana atıyor, ardından da korku temelli bir pragmatizmle her işi rast gitsin istiyor.

    Tüm bunlarda da bir sorun görmüyorum, çünkü insanoğlu denen varlık düşünme yetisinin getirdiği birtakım bug’ları da içinde barındırıyor. Hayvanlardan daha zeki olabiliriz, ama bu zekâmız bizi hayvanların sahip olmadığı olumsuz bazı şeylerle de donatıyor; geleceğe dair endişe duymak, kaygılanmak, şüphe duymak, belirsizlikten korkmak gibi. İnanmak bu noktada ihtiyaç duyanı, çaresiz olanı elbette ki rahatlatıyor.

    İşin sıkıntıya girdiği nokta insanın bu savunma mekanizmasını, bu soyut şeyi genel geçer mutlak doğruluk olarak görüyor olması ve çoğu durumda buna yönelik yaptırımda bulunma hakkını/cüretini kendinde görmesi. Şöyle bir geçmişe bakınca; dinozorları, eski kadim uygarlıkları, milyonlarca yıl önce yaşamış canlıları, zamanında yüz binlerce insanın canını verdiği birtakım değerlerin bugün hiçbir şey ifade etmediğini görünce, din kavramı da çok sakat, çok sallantıda bir şeye dönüşüyor diye düşünüyorum. Dediğim gibi, inanmakta hiçbir sakınca yok, zaten insan var olduğundan beri bu hisleri taşıyor. Ama işin içine “değerler” girince işte o başkasının benliğine müdahaleye, zihniyet tecavüzüne, en hafif ifadeyle zorbalığa giriyor.

    Şafak

    @Ahmet Saraçoğlu,

    Din kimilerine göre (özel anlamda inançsızlar) insan eliyle var olagelmiş, kimilerine göre ise vahyedilmiştir. Bu konuda insanlık arasında bir uzlaşma yok. Dinin, insan eliyle var olduğu önermesini kabul ettiğim an ben de dinden çıkmış olurum. Dolayısıyla bunu reddediyorum.

    İnsan aklının zaman ve mekanla sınırlanmış olduğu için fizik ötesine ulaşamayacağı, bu nedenle Tanrı hakkında konuşulan her şeyin muallak kalacağı fikrine hürmetim var. Ben akıl yürütmelerin dayandığı ve bittiği noktada inancın devreye girdiğini düşünüyorum, bu konuda daha fazlasını söyleyecek donanımım yok.

    Ahmet abi yazdıklarına daha derli toplu cevap vermek isterdim fakat yoruldum. Konu konuyu açıyor benim de enerjim kalmadı saat 3′e yaklaşıyor.

    Şunu söylemek istiyorum: Arkadaşlar niyet okuması yapıyorlar, ben hayatında bir kez olsun iktidar partisine oy atmamış biriyim. Ayrıca iktidardaki partinin dini hükümleri ikame etme şiarıyla o koltuklarda oturduğunu sanacak kadar da cahil değilim… Ben elimden geldiğince yumuşak bir üslüpla yazmaya çalışıyorum ki tartışalım, önemli değil cevap veremeyip tıkanabilirim, hiç gocunmam. Görüyorum ki bunun karşılığı yok, bana müslümanlarla ilgili sahip oldukları tüm nefreti kusmaya devam ediyorlar, bunları dinlemekten de bıktım

    Ahmet Saraçoğlu

    @Şafak, niyet okumaya ve varsayımlarla olayı ileri taşımaya gerek yok bence de. Sonuçta muallak bir konuyu konuşuyoruz, bundan önce de sonsuz kez konuşuldu bundan sonra da konuşulacak. Kırıcı olmaya, coşmaya gerek yok zira bir yere varamayacak bir konu.

    Din ve siyaset konusunda bazen biri bir fitili ateşleyince arkası büyüyerek geliyor, ama demek ki insanlar içlerini dökmek, isyan etmek istiyorlar ki dinî/siyasi kimi yaptırımların yarattığı sonuçlar düşünüldüğünde bu da normal.

    Nox

    @Şafak, yorumunuz bir totolojidir. bu yorumda nasıl bir mantık hatası olduğunu din kelimesini herhangi bir başka kelimeyle değiştirerek anlayabilirsiniz. din’i çıkarın ırıkçılık yazın. anlam kaybolmaz. bir totolojinin tartışılacak bir yanı yoktur. bu nedenle tartışma gereksiz yere uzamış.

    Nox

    @Nox, özellikle aşağıdaki ifade çok sıkıntılı. bunları konunun içeriğinden bağımsız olarak söylüyorum (din tartışmasına girmeden). şu an yaşadığımız ülkede din tartışamasına girmek gibi bir özgürlüğümüz yok. ne kendimizin ne de site sahibinin başına bela açmayalım.


    <<>>, inananlara göre “kutsal sayılmaz”; kutsaldır. Uğruna canlar verilmiş, onun getirdiği dine hayatlar adanmış, sözlerinden ilhamla binlerce cilt kitaplar yazılmış ve koskoca bir medeniyet kurulmuşken, <<>> bir ülkede yaşayıp konunun hassasiyetini kavramaktan bu kadar uzak olmanız hayret verici.

    Rust in Peace.

    @deadhouse, bir agnostik olarak tabiki de dinlere özellikle semavi dinlere sevgi pıtırcığı gibi yaklaşmam, saygı duymam beklenemez ama bahsettiğim dinlere saygı duymak değil.
    Sizin düşüncelerinize, ideolojilerinize, değerlerine hakaret edildiğinde, otomatikman savunma mekanizmanız devreye girmiyor mu? Bu bir müzik grubu da olabilir. Biri gelip buraya şimdinin gözde gruplardan Ulcerate’e ağır hakaretler etse, bu çöpü nasıl dinliyorsunuz dese, büyük karışıklık çıkmaz mı? Bunun yaşama sebebi olarak gördüğün bir değerine yapıldığını düşün. Dünyanın dört bir tarafında tuttuğu takım için adam öldürecek psikopatlar var. Charlie Hebdo olayı var, böyle olayların dünyayı cehenneme çevirmeyeceğinden nasıl emin olabilirsin?
    Ne kadar zeki olsak da hala hayvanız. O vahşilik gitmedi içimizden.

    deadhouse

    @Rust in Peace., Kendi adıma konuşayım, benim bu tür hassasiyetlerim yok. Hiçbir şey gözümde kutsal değildir. Benim çok sevdiğim bir şeyi, bir başkası ayakları altına alabilir. Bundan hiç rahatsız olmam. Hayvan olabiliriz, ama aynı zamanda insanız da. Bir şeye hassasiyet gösterecek kadar tepki göstermeyi eksik insan davranışı olarak görüyorum. Aşmalıyız bunları. Bir zaman yakın bir arkadaşımla ideolojik, siyasi sohbetlere girmeden önce şu sözleri sarf etmiştim.

    “Dürüstlüğünü ve samimiyetini kanıtlamak istiyorsan önce kendine, sonra ailene, sonra ırkına, inandığın değerlere ve yaşadığın toprağa küfret.” Ona bunları yaptığı takdirde hakiki bir tartışma başlatabileceğimizi söylemiştim.

    Rust in Peace.

    @deadhouse, herkes sen ben gibi değil işte. Avrupa’da yaşamıyoruz, bu ülkede büyük çoğunluğun hobileri yok. Yine bunlardan birçoğunun hobi edinecek imkanı ya da onu bilinçlendirecek çevresi yok. Hal böyle olunca bu insanlar da kendini ona ait hissettiği bir şey olunca ona sıkı sıkıya bağlanıyor. Bu takım olur, müzik türü olur, din olur herhangi bir şey olur. Bu sıkı bağlanmanın sonucunda kendini ait hissettiği şeye hakaret edilince kendini kaybediyor. İşte bu yüzden sadece karşımdaki insan için değil kendim için de bunun yapılmasıma karşıyım.

    deadhouse

    @Rust in Peace., Katılmıyorum. Hobisi olmayan insanların bir şeye sıkı sıkı bağlanması hususunda kesinlikle haklısın. Fakat her hobisi olmayan insan değerlerine hakaret edilince deliriyor kısmı oldukça göreceli. Yüzlerce hobisi olan insan da değerlerine hakaret edilince delirebilir, hiçbir hobiye sahip olmayan insan da değerlerine hakaret edilince delirebilir. Bunun yaşam tarzıyla, zenginlikle, ırkla, kültürle çok alakası yok bence. Bu bence düşünce ile ilgili bir şey. Insanların çoğu düşünmekten korkuyor. Beverly Hills’te oturan da Adana’nın kenar mahallesinde oturan insan da düşünmüyor. İnsanlar genel anlamda düşünmemek için, sadece kendini meşgul etmek çabalıyor.

    chuck

    @Rust in Peace., demek istediğini çok iyi anlıyorum. ama benim hissetiğim şey şu: insanlar din, devlet, kişi vb. kendi gözlerinde yükselttiği; dokunulmaz, tartışılmaz, olumsuz anlamda eleştiri veya hakaret edilemez gördüğü -hatta ve hatta- kutsallaştırdığı kavramlar hakkında kendi çapımda istediğimi açıkça ve rahatlıkla ifade edebilmeliyim. bu başkalarını rahatsız edecek ve üzecek olsa bile.

    Rust in Peace.

    @chuck, ben bunlar hakkında susturulmana destek olmuyorum zaten. Din, devlet vs bence bunlar hakkında özgürce eleştiri yapabilmelisin. Ama bu eleştiri sınırı aşıp, hakarete, karşıdakine zarar vermeye çalışmaya dönüşürse burada durmalı diye düşünüyorum. Bu noktadan sonrao tartışmanın kime ne yararı olur ki? Hakaret edenin siniri geçmeyecek, aksine daha da kinle dolacak, hakaret etmek için daha çok insan arayacak, hakaret edilen de üzülecek + bundan sonra o ideolojiye sahip insanların hepsini aynı olarak görecek. Bu yüzden bu döngü kırılmıyor. Herkes nefret ediyor çünkü birbirinden.

    Godless Killing Machine

    @Rust in Peace., karsindakine hakaret etmeyeceksin, karsindakinin inandigi ya da onayladigi soyut kavramlara hakaret edebilmelisin ama. karsindaki de inandigi ve onayladigi SOYUT kavramlara edilen hakaretlere alinmamayi ogrenecek. bugune kadar hep hakaret etmeyin dendi, bence hicbir yere varilmadi. biraz da boyle denemek lazim belki de. deadhouse kardes yillardir dusundugum seyi cok guzel kelimelere dokmus; ”Bir şeye hassasiyet gösterecek kadar tepki göstermeyi eksik insan davranışı olarak görüyorum.”

    aileme, sevdiklerime ya da bana fiziksel ya da rahatsiz edici bir saldiri olmadigi surece, bir baskasinin yarattigi ya da beyan ettigi herhangi bir seyi savunmayi kendime eziyet sayarim. bir zaman makinemiz olsa keske, gitsek gorsek su adamlari. taksim’de sac ektirip mayin tarlasi gibi kafayla dolasan, elcilikte tavuk gibi adam bogazlayan, terlik ve bir karis sakalla toyota pick-up arkasinda essek gibi aniran, ne edep ne toplum adabi bilen, bir kabilenin digerini tarih boyunca mutemadiyen bogazladigi, milli birligini bile ‘gavurlarin’ altinlari sayesinde saglamis adamlarin dedeleri hepsi. ibn teymiye ismi gecmis yukarida, gazali falan bunlar bugun yasasa ya isid beyin takiminda olurlardi, ya arada boyle cikan garip fetva haberlerini veren adamlar. ordan hesap edin.

  4. Canoir says:

    Yine çok tatmin edici bir röportaj olmuş. Eleman baya sıcak ve samimi biriymiş, Aeternam’a sempatim biraz daha arttı sayesinde.
    Yalnız kritikteki Hamas’ın müzikal kolu benzetmesi güme gitmiş haha

  5. Rashid says:

    Mükemmel bir röportaj olmuş. Albümle ilgili bize karanlık kalan kısımları da anlamış olduk sayenizde.

    “Birilerini rencide edebilecek bir fikri dillendirme konusunda hiçbir dönemde şu anki kadar korkuya teslim olmamıştık.” bu kısım maalesef gün geçtikce beni daha çok rahatsız etmeye başlıyor. İyi ki, metal müzik kapsamında hala gruplar istedikleri konu hakkında şarkı sözleri yazabiliyorlar demek isterdim ama biraz nsbm sularının kıyısında bile gezindiğin an antifa’cılar o grubun üzerine üşüşüyorlar.

  6. Boba Fett says:

    Sadece dini konularda takılı kalmışsınız ama Türkiye’de Steel Panther gibi bir grup çıksa sizce ne olurdu?

  7. Rust in Peace. says:

    Şunu anladım, tartışmanın herhangi bir yerinde dinin bahsi geçerse o tartışma din tartışmasına dönüyor. Bundan sonra örnek verirken dini kullanmayacağım

    Ahmet Saraçoğlu

    @Rust in Peace., zaten bir paylaşımın altındaki tekil yorum sayısı burada olduğu gibi 7-8, toplam yorum sayısı ise 33 falan olduğunda yukarılarda bir yerlerde bir coşma, bir trigger’lanma olduğu anlaşılıyor. Bazen eski haberlerde denk geliyorum, son yorumun solunda 12 yazıyor, toplam yorum 108, diyorum belli ki yukarılarda ya din ya siyaset konuşulmuş. Hep de öyle oluyor.

    bascivegobekli

    @Ahmet Saraçoğlu Eee, PA’nın moderasyonu ile yaratılan aura sonucu küfürü basıp kestirip atamayınca mecburen düşünmek ve haliyle uzun yazmak zorunda kalıyor. Uzayan konular da genellikle ucu açık kalmış veya dünyaya dair en temel algıların ortak payda bulamadıkları konularda oluyor.

    Destansı PA yorumları okurlar arası bir hafızadır ve yer yer meydana gelmelidir.

  8. Exorsexist says:

    Amma muhabbetler dönmüş burda, tanık olamadan bitmiş hahah

  9. Anubis says:

    İlk albümlerinden beri hastası olup delicesine takip ettiğim bu grubun harika roportajı için teşekkür ederim. Bir kez Türkiyede konsere çıksalar Orphaned Land gibi benimsenip sürekli çağırılırlar diye düşünüyorum tam Türk seyircisinin aradığı lezzete Bi müzik yapıyorlar

  10. Meme says:

    Kanada’dan çıkan en kötü şey bu kadar dandik bişey beklemiyordum.

  11. Dismember röportajı nihayet geldi. Yoğunluğum bitince birkaç gün içinde sitede olacak.

    En sonunda “sorular mükemmeldi” diye de yorum yapmış kral.

    kaziklubey

    @Ahmet Saraçoğlu, \m/ \m/ \m/

Yorum Yazın

*

"Yaptığım yorumlarda fotoğrafım da görüntülensin" diyorsan, seni böyle alalım.
Pasif Agresif, bir Wordpress marifetidir.