# - A - B - C - D - E - F - G - H - I - J - K - L - M - N - O - P - Q - R - S - T - U - V - W - X - Y - Z
Son Haberler
Anasayfa    /    Kritikler
KoЯn – The Nothing
| 20.09.2019

Nu metal 2019’da ne kadar iyi yapılabilir? Bence aşağı yukarı bu kadar iyi yapılabilir.

Bazı müzik türlerinin zaman içinde etkisini yitirmesi hepimizin malumu. Belirli zamanlarda ortaya çıkan bazı türler başta bir patlama yapar ve ardından zaman içerisinde yavaş yavaş etkisini yitirir; kimi can çekişmeyi kabul edip yoluna devam etmeye çalışırken bazıları da tamamen yok olur, silinir gider. Doksanların en önemli müzik olaylarından biri olan nu metal her ne kadar günümüzde büyük oranda nostalji olarak kalsa da türün mucidi olan grubun bu denli üretken ve aktif şekilde yoluna devam etmesi bence takdir edilecek bir şey.

İlk üç albümünü epey sevdiğim ve akabinde ilişkimi neredeyse tamamen kestiğim KoЯn, dönem dönem farklı akımlardan beslenerek sürdürdüğü 2000 sonrası kariyerini 2019 yılında çıkardığı “The Nothing” ile devam ettiriyor. “Issues”dan sonra grupla olan ilgili büyük oranda yitirdiğimden KoЯn kavramı benim için büyük oranda 1996-1999 arasıyla sınırlı bir şey. Lakin incelediğim albümlerinden de görebileceğiniz üzere gruba dair neler olup bittiğinin farkındayım, müzikal yönelimlerinin bilincindeyim.

2016’da çıkan ve “Son 15 yılın en iyisi” olarak nitelendirdiğim “The Serenity of Suffering”in ardından grubun ne yapacağını açıkçası çok da merak etmiyordum. “The Path of Totality” gibi dubstep benzeri bir akımdan nemalanmak istemedikleri sürece bir KoЯn albümünün nasıl olacağı aşağı yukarı belliydi zaten. Jonathan Davis’in yer yer ağlamaklı, çoğu zaman ergen sinirli yetişkin vokalleri; büyük büyük nakaratlar; geçmişe isyan eden sözler; modulation, tremolo, delay, reverb efektleriyle müzik dünyasında ikonikleşen clean gitar tonu ve bir dolu KoЯn’lukla grup her daim kendi gibi olmayı zaten başarıyordu.

Bu noktada beni en çok sevindiren şey, grubun “on 15 yılın en iyisi” diye nitelediğim bir önceki albümünün de üstüne çıkmış ve böylece -bence- son 18 yılın en iyi albümü yapmış olması. Bu çok göreceli bir yorum olduğundan altını mantıkla doldurma gibi bir çaba içine girmeyeceğim, ancak karşımda duran şarkı bütünü bana bunu hissettiriyor diyerek bir çırpıda sıyrılıp kaçma yolunu seçiyorum.

“The Nothing”i iyi yapan şey bence grubun ustalık taraflarını çok net şekilde göstermesi ve bunu akılda kalıcı, baymayan bir şekilde yapması. Elemanlar şarkı yazımı sırasında yeterince heyecanlı olmadığı takdirde bunca yılın ardından çok sıkıcı bir hâle bürünebilecek bir müzik olan KoЯn müziği, neyse ki kendini dinleten ve etkileyici olabilen sulara yelken açmayı 2019’da bile başarabiliyor.

Albüme baktığımızda klip şarkılarının akılda kalıcı karakterlerinin yanı sıra diğer pek çok şarkıda da öne çıkan karakteristik özelliklere rastlıyoruz. Birkaçından bahsetmem gerekirse; gayet dinamik bir karakteri olan “Idiosyncracy” albümün öne çıkan çalışmalarından biri. PANTERA “A New Level”ın girişini anımsatan sert rifi ve bestenin diğer gelgitleri sayesinde bana kalırsa grubun son zamanlardaki iyi şarkılarından biri. “Finally Free”, özellikle “I’m hating it” kısımlarında back vokal kullanımıyla seksenler popunu anımsatan dokunuşlara sahip, en azından farklı bir şeylerin denendiği bir şarkı.
“Gravity of Discomfort”ın vokalleri DISTURBED’den David Draiman benzeri vurgularla öne çıkarken “H@rd3r” ise nakaratındaki “harder and harder and harder” kısmıyla akıllara kazınıyor. “This Loss”un 2.20’den sonra büründüğü müzikal havası da daha önce KoЯn’dan hiç görmediğimiz türde bir şey.

Bu detaylar büyük resme bakıldığında gayet sert bir üslup ve sağlam müzisyenlikle bir araya getirilince, ortaya iyi bir şey çıkıyor. İyi diyorum çünkü nu metalin etkileyici ve dinleyiciyi coşturan çoğu dinamiği artık fazlasıyla kanıksanmış durumda. Bu yüzden “The Nothing” yapabileceği en iyi etkiyi yaratarak görevini yerine getiriyor. Grubun karakterin belirleyen esas insan olan Jonathan Davis’in tribünlere oynama işini asgaride tuttuğu, giriş şarkısı hariç fazla zırlamadığı, önceki albümlere ve özellikle ilk iki albüme çeşitli referanslar gönderen “The Nothing”, KoЯn’un işini hakkını vererek yaptığını gösteren eli yüzü düzgün bir çalışma olarak grubun 2000 sonrası istatistiğini yükseltiyor.

Ben “The Nothing”i dinlerken epey keyif aldım, eskileri hatırlayıp içimden tebessüm ettim ve albümü defalarca dinleme isteği duydum. Neredeyse yok olmuş bir tarzda, doğuşundan çeyrek asır sonra yapılan bir albümün bana böyle hissettirmesi bence “The Nothing”in değeri adına anlamlı bir şey. Nu metal 2019’da ne kadar iyi yapılabilir, bence aşağı yukarı bu kadar iyi yapılabilir.

7/10
Albümün okur notu: 12345678910 (7.40/10, Toplam oy: 43)
Loading ... Loading ...
etiketler:
  Albüm bilgileri
Çıkış tarihi
2019
Şirket
Roadrunner Records
Kadro
Jonathan Davis: Vokal
Head: Gitar
Munky: Gitar
Fieldy: Bas
Ray Luzier: Davul
Şarkılar
01. The End Begins
02. Cold
03. You’ll Never Find Me
04. The Darkness is Revealing
05. Idiosyncrasy
06. The Seduction Of Indulgence
07. Finally Free
08. Can You Hear Me
09. The Ringmaster
10. Gravity Of Discomfort
11. H@rd3r
12. This Loss
13. Surrender To Failure
  Yorum alanı

“KoЯn – The Nothing” yazısına 13 yorum var

  1. ali says:

    lise yıllarında “ohaaa ne biçim hayvani müzik” diye bize metaliin ilk adımlarını attıran, ilerleyen yıllarda “lan bunu ergenler dinler amk” diyerek bir kenara attığımız, bugünlerde ise ara ara ilk dinledğimiz şarkılarını tekrar dinleyip nostalji yaptığımız ama güncel işlerine hiç ısınamadığımız birkaç gruptan biri oldu korn. nu-metal ve endüstriyel metal o günlerdeki enerjisini günümüze aktaramadı. Folk ve Power Metali de aynı gelecek bekliyor gibi görünüyor. Kendi orijinal soundunu sürekli tekrarlayan gruplar çok çabuk bıkkınlık yaratıyor artık. Risk almadan ilerlemeye çalışmak riskin ta kendisi.

    bahadır

    @ali, risk alan gruplar da zaman içerisinde ya da aniden bitmeye mahkum olabiliyor. eskilerden theatre of tragedy. müziklerini modernize ettiler silinip gittiler. my dying bride. kariyerlerinde tek bir risk aldılar o da “34.788% … Complete” albümüydü. yoğun eleştiri bombardımanına uğradılar. lacrimas profundere. ilk çıktıklarında efsane bir grupta ilk üç-dört albümleri efsaneydi sonra risk alıp soundlarını değiştirdiler ve silinip gittiler. eğer kendi orijinal soundlarını koruyup üstüne bambaşka doğal şeyler ekleselerdi sonuç iyi olacaktı. işte opeth. kendi özel soundlarını koruyamadılar her albümde biraz daha orijinallikten uzaklaşıp son albümde iyice çuvalladılar. folk metal ve power metal üstüne progresif bir şeyler eklendiği zaman güzel olur yok eğer eklenmezse her albümde kendini tekrar eder sonra silinir gidersin. progresif metal grupları neden silinmiyor? işte vanden plas, işte threshold. taş gibi albümler yapıyorlar yıllardır. bunların iyi albüm yapmasının sebebi kendi orijinalitelerinden kopmamaları.

    \m/

    @ali, bence folk metal için ayrı bir parantez açılabilir. Diğer bahsedilen türlerde önceden yapılmış kaliteli işler (tür standartlarında) bir süre sonra dinlenmez oluyor. Ancak iyi folk metal albümleri böyle değil. Sıfırdan bu üç tür dinlenmeye başlasa demek istediğim anlaşılır. Bir nebze power metalde de var bu durum ama numetal bence baya çöp bir tür. Eskiden dinlerdim o ayrı tabi

  2. GENCALPSON says:

    Korn’un net en kötü albümü

  3. Noumena says:

    2000’ler sonrası en iyi albümlerinin The Untitled olduğunu düşünsem de son albüm medyadan gayet iyi eleştiriler almış gibi görünüyor. Dinlemek farz oldu bakalım nasıl bir iş çıkarmışlar.

  4. ihsanoird says:

    Albümü dün bir kez dinledim, kötü denemez ama o eski yırtıcılıkları maalesef yok. Bence bunun göz ardı edilen sebeplerinden biri davulcu değişimi. Eski davulcuları David Silveria kendine has bir stili olan, müthiş groove yeteneği olan bir adamdı ve Korn’un dinamik müziğinde bence doğrudan etkisi vardı. Gözyaşları eşliğinde Faget dinliyorum şu an… Faget31

  5. Raddor says:

    Korn’un net en kötü albümü olduğunu düşünenlerden biriyim ben de evet. Çok uğraştım sevmek için, defalarca dinledim çıktığından beri ama sevemeyince sevemiyorsun. Bir parça hariç (ona geleceğim) hepsini zorla dinler gibi hissettim.

    Daha önce en az sevdiğim Korn albümünde bile parçaların en azından yarısı aşırı zevk veriyordu. 2010′lardaki diğer albümler öyle. Şimdi tekrar dinliyorum da son on yıldaki albümlerden de daha iyi gördüğüm 2000′ler Korn’u falan bayağı başyapıtmış. See You On The Other Side, Untitled’lar aktı gitti. O albümlerdeki “Liar”, “Hold On” gibi parçalar daha az sertliğine rağmen ne kadar gaz parçalarmış. O dönemin bir diğer cazibesi de melankolik şarkılar yazmaları ve Jonathan Davis’in vokalinin bu tarza çok iyi oturmasıydı. Eski hayranların sevmeyeceği işler olsa da bu albümdekilerle kıyaslayınca bayağı iyi ve farklılarmış diyorum şimdi. Grubu az bilen şunun Korn olduğuna bayağı şaşırır mesela:
    https://youtu.be/vp8F379knKs?t=197

    Bu albümde gerçekten ama “gerçekten” zorlanmadan sevdiğim tek bir parça oldu. O da Can You Hear Me. Sürekli dinleyip duruyorum. İlk dinlediğimde karanlık bir anıma denk geldi, çok koydu nedense. Diğer parçalarını sevmediğim bir albümden çıkıp diskografi içinde favorilerimden biri oldu, baş tacı yaptım. Yine 2000′ler Korn’unun melankolik tadını aldım belki de.

  6. OblomoV says:

    Albüm vesilesiyle Metal Archives sitesinde nu-metal gruplarının bulunmaması ve nu-metalin metal müzik olarak sayılıp sayılamayacağı konusundaki görüşlerinizi sorayım. Metal müzik camiasında yada dinleyenler tarafından hakkı yenilme ”sıkı metalciyiz” biz denilip kenara itilme tavrı mı bu, yoksa sağlam temellere dayanan bir ayrım mı? Siz nasıl bakıyorsunuz olaya?

    den4x

    @OblomoV, dümdüz yobazlık

    OblomoV

    @den4x, Ben Metal Archives sitesinin kıstasını anlayamadım. Endüstriyel gruplar var mesela sitede. Neye göre metal veya metal değil bu grup deniyor?

    den4x

    @OblomoV, kusura bakma ben siteleri karıştırmışım. nu metal neden yok hiçbir fikrim yok ama sağlam bir nedene dayandığımı düşünmüyorum. müzik işte hepsi. metal ve metal olmayan arasındaki ayrımı bu noktada yaptılar herhal

  7. deadpig says:

    Albüm yarı iyi yarı kötü. 1997 den beri Korn dinleyen ve takip eden biri olarak yazıyorum bunu. O dönem öküz gibi metal dinliyorduk ama araya bu yeni tarz denemeleri yapan arkadaşları da katan bir eleman vardı ekipte ondan duymuştuk. İlk etaplarda daha kimse bizim umurumzda değil gibi bir durum vardı gitgide baymaya başladılar ya da biz yaşlandık ve onları anlayamadık. Metal Archives meselesi şu adamlar TRUE METAL derdinde sanki kendilerince.

  8. kujeste says:

    bugün tam da havalar soğuk diye lise dönemimde korn heyecanıyla aldığım kırmızı adidas aşortman üstümü giyip çıkmıştım. Fakat korn artık Dimmu Borgir gibi fotoğraflar çektiriyor, enteresan.

    Albümü dinlemem muhtemelen ama @AhmetSaraçoğlu’na bir sitemim var: Siteyi bir müddet unutup tekrar girdiğimde kaçırdığım incelemeler için kritik arşivine tıklayınca sayfa gelmiyor. Hep kaçırdım güzelim kritikleri :/

Yorum Yazın

*

"Yaptığım yorumlarda fotoğrafım da görüntülensin" diyorsan, seni böyle alalım.
Pasif Agresif, bir Wordpress marifetidir.