# - A - B - C - D - E - F - G - H - I - J - K - L - M - N - O - P - Q - R - S - T - U - V - W - X - Y - Z
Son Haberler
Anasayfa    /    Kritikler
FULL OF HELL – Weeping Choir
| 20.05.2019

Kaybeden sizsiniz.

Sanatın geleneksel anlamdaki yedi dalını hızlıca sayalım:

Resim
Müzik
Heykel
Edebiyat
Mimari
Performans
Sinema

Bunlar arasından resim, heykel, mimari gibi bazıları daha statik yapıda sanatlar. Bir yağlı boya tablosu size farklı duygular yaşatabilir, sizi geçmişe götürebilir. Ama normal şartlarda oturup aynı tabloya 4 saat boyunca bakmazsınız. Bir heykel sizi büyüleyebilir, hayran kalabilirsiniz. Ancak o heykeli görmek için yılda 138 kez o müzeye gitmezsiniz. Yine bir mimari yapı sizi kendine hayran bırakabilir, ancak normal şartlarda bu yüzden gidip o yapının olduğu semte taşınmazsınız.

Edebiyat, performans sanatları, müzik ve sinema ise daha uzun soluklu deneyimlerdir. Edebiyat bizi hayal gücümüzden yakalar, empati kurdurur, belki eğitir, öğretir. Performans sanatları insan bedeninin kullanılması sonucunda ortaya çıkan ve gerek dans gerek tiyatro olsun canlı canlı izleyerek hayran kaldığımız bir sanat dalıdır. Sinema, hayatın kendisini bizlere sunar ve hem düşünsel hem görsel hem de işitsel uyarıcılarla bizi başka bir dünyaya taşımayı amaçlar.

Müzik ise işitsel yoldan duygularımızı etkileyen, zevkler ve renkler kavramının belki de en baskın olduğu sanat türüdür. Normalde Nouvelle Vague veya dışavurumcu Alman sinemasından hoşlanan biri, evde vakit geçirmek için 5. sınıf bir gerilim filmini açıp “ahaha bu ne la” diye izleyip zevk alabilir. Normalde modern danstan hoşlanan biri, bir halk oyunu gösterisine gidip en azından yapılan işi takdir edecek noktaya gelebilir. Benzer şekilde ölümüne barok mimari tutkunu biri, gotik bir saray gördüğünde “Allah belasını versin bunu yapan mimarın!” diye bağırmaz; bakar, takdir eder. Yine aynı şekilde, polisiye romanları çok seven aklı başında bir okur, Karamazov Kardeşler’i okurken “ya of choq sıkıcııaaaaaa!!!” diye kitabı duvara fırlatmaz, 3. sayfasında isyan edip kitabı kapatmaz.

Kısacası farklı sanat dallarının severleri, o sanat dalı içerisinden bazılarını daha ön planda görebilir, daha çok sevebilir, diğerlerine de en azından tahammül edebilirler.

Ancak salsa tutkunu bir insanın durup dururken 40 dakikalık bir powerviolence albümünü dinlemesi, Big Band Jazz seven birinin sırf merak ettiği için 38 şarkılık bir goregrind albümüne baştan sona katlanması, J-pop hayranı birisinin sırf merakından bir bestial death metal grubunun diskografisini baştan sona bitirmesi çok, çok, çok ama çok daha düşük ihtimallerdir.

Daha önce başka birtakım inceleme ve makalelerde bahsettiğim üzere; müzik insanın duygu dünyasını ve psikolojini doğrudan etkilediğinden, gerektiğinde işkence olarak dahi kullanılabilen belki de tek sanat dalı olduğundan (belki bu amaçla yapılan birtakım kısa filmler de vardır, mümkündür); müziğin antipati, ötekileştirme, rahatsız etme ve kendinden nefret ettirme gücü diğer tüm sanat dallarından daha fazladır. Diğer pek çok sanat dalında hoşunuza gitmeyen bir şey olduğunda “sıkıcı, beğenmedim, bana göre değil, çok kötüymüş” gibi eleştiriler getirebilirsiniz, ancak konu müzik olduğunda ekstrem tarafa kayan işler birkaç saniye bile tahammül edilemez, asla kabul edilemez, müsamaha gösterilemez olmaktadır, adeta pornografik bir hâle gelmektedir.

Çünkü müzik; sınırsız bir zaman zarfında istediğiniz her şeyi içine koyabildiğiniz, kurallara uyması gerekmeyen, esas amacı aykırılık ve rahatsız etme olabilecek bir kavramdır. İşte bu noktada bu sanatı icra eden insanlar müzisyenlikten ve hatta insanlıktan çıkıp birer mikroba, süne zararlısına, kötü adama, militana dönüşebilmektedirler.

FULL OF HELL bu sanat piramidinin en diplerinde duran, müziğin sanatsal kimliğinin üstüne işeyen, kusan, patır patır pisleyen ve leş gibi kokan bir hayvan olarak yeni albümü “Weeping Choir”ı çıkardı.

FULL OF HELL grindcore, death metal, black metal, noise gibi farklı rezillikleri bir arada sunarak tüm bu sanatların üzerini kalın bir ziftle çiziyor; sanatın yüz karası olmak adına Mona Lisa’nın suratına işiyor, 9. Senfoni’nin nota kağıdıyla götünü siliyor, Davud heykelinin kıçına şaplak atıyor, Gazap Üzümleri’ni sobada yakıyor, Tac Mahal’in duvarlarına kusuyor…

FULL OF HELL iğrenç bir grup.
“Weeping Choir” da onların aynı derecede rezil yeni albümü.
Sadece 24 dakikada hem rahatsız ediyor hem hayattan soğutuyor hem de büyük zevk veriyor.
Sanatı ne olarak gördüğünüze bağlı olarak ya çok seveceksiniz ya da nefret edeceksiniz.
İkisinde de siz kaybedeceksiniz.

8/10
Albümün okur notu: 12345678910 (8.05/10, Toplam oy: 21)
Loading ... Loading ...
etiketler:
  Albüm bilgileri
Çıkış tarihi
2019
Şirket
Relapse Records
Kadro
Dylan Walker: Vokal, elektronikler, gürültü
Spencer Hazard: Gitar, gürültüler
Sam DiGristine: Bas, vokal, saksafon
Dave Bland: Davul
Şarkılar
1. Burning Myrrh
2. Haunted Arches
3. Thundering Hammers
4. Rainbow Coil
5. Aria of Jeweled Tears
6. Downward
7. Armory of Obsidian Glass
8. Silmaril
9. Angels Gather Here
10. Ygramul the Many
11. Cellar of Doors
  Yorum alanı

“FULL OF HELL – Weeping Choir” yazısına 13 yorum var

  1. Ouz says:

    Kritik süper, az daha uzun olsaydı keşke.

    Bazı klasik müzik bestecilerinin el yazması nota sayfalarının dönemlerinde ya da öldüklerinden sonra yakıldığını veya tuvalet kağıdı olarak kullanıldığını öğrenmiştim. Belgesel veya bir yazıydı, şimdi aramaya üşendim. Ve bunu yapan/yaptıran da genellikle Kilise’ydi. Eh bu albüm de onlara gelsin o halde.

  2. ali says:

    Kritik çok iyi ama albüm çok sıradan. Bu kadar çok nefret öğesini hayatına sığdıramaz ki insan… İşte tam da o yüzden yaş aldıkça bu sanatı tekrarlayamıyor ve formül şarkılar yapıyorsun. Üzücü…

  3. Koralp says:

    Albüm tam bir rahatsızlık. Bir resim düşünün, yapan kişi kağıdın ortasına sıçmış; sıçtığı boku kağıdın 6-7 farklı yerine dağıtmış, şekiller çizmiş, ve bu eserini insanların beğenisine sunmuş. O görsel gözünüzü ne kadar rahatsız edebilirse, bu albümün de kulağınızı ve ruhunuzu o kadar rahatsız edeceğinden eminim. Adamlar bütün nefretini yaptıkları müziğe sıçmış çünkü.

  4. mardukcan belphegorgil says:

    pek bir değişik efedim yandan anaal nakrath yemiş gibim geldi biraz

  5. Ruh Hastası says:

    Adamlar zift içip katran sıçmışlar Allah başımızdan eksik etmesin böyle grupları……..⚰️⚰️⚰️

  6. ismail vilehand says:

    Diğer bütün Full of Hell icraatları gibi sindirmesi zor ve rahatsız edici. Kafasını yakalamayı başaranlar için son zamanların en iyi ekstrem müzik albümlerinden biri. Grup değil yıkım ekibi adeta.

  7. Raddor says:

    Olm ben niye böyle şeyler dinliyorum lan bu ara diye kendi kendime sormuyor değilim. Bak Jorn Lande yeni albüm yapıyormuş onu dinlersin? Yok yahu heavy metal kesmez oldu. İçim içime sığmıyor bu ara.

    deadhouse

    @Raddor, Abicim Heavy Metal baş tacı da (sadece heavy dinleyenlere de sonsuz saygı duyuyorum) sürekli de sıkılır insan. Gerçekten sadece Heavy Metal dinleyenler var mı bilmiyorum, vardır herhalde. Büyük çaba gerektiren bir şey bence. Gerçeklik algısı yitirilebilir. Bir de şöyle bir şey var: 80′lerde yaşasaydık Heavy Metalden başka bir şey dinlemezdik. Velhasıl, bu yorumu yazmamın sebebi sende sorun yok. Demek istediğim buydu kısaca.

    Raddor

    @deadhouse, yoktur bence de ya. :) Çok sıkıcı olur. 80′lerde olsaydık dahi yanına Thrash’i, Glam Metal’i, Punk’ı alır bir şekilde çeşitlendirirdim herhalde.

    deadhouse

    @Raddor, Thrash’i de Heavy metalden saymıştım. Glam ve punk da dinleseydik ve 80′lerde yaşasaydık, tadından yenmezdi hayatımız.

    Kaan

    @Raddor, Hayat dönem dönem değişime uğruyor. 20 küsur yıl hiç sıkılmadan Heavy metal dinledim. Sonra merak işte 2 yıl death metal, üstüne black dinledim on yıla yakın..Şimdi yeniden heavy metal, hard rock, glam metal, AOR, Prog rock gidiyor. Heavy metal benim için peynir ekmek gibi gidiyor vazgeçilemez. Ekstrem türleri dinlemek sanki zaman kaybı gibi hissetmeye başladım. Düşüncelerim değil hislerim böyle. Canım isterse tabiki yeniden death- black dinleyebilirim ama hiç öyle olacak gibi değil.

    Raddor

    @Kaan, bende de öyle. Diğer metal türleri daha çok belli dönemlerde sardığım müzikler olurken Heavy Metal her zaman dinlediğim bir tür oluyor. Bunun sebebi de Rock ‘n’ Roll müziği metalden daha çok sevmem herhalde. Heavy Metal de diğer alt türlere göre Rock ‘n’ Roll’dan daha az kopmuş, kimi gruplarda oldukça bluesy bir müzik türü olduğu için bana daha yakın geliyor sanırım.

    Kaan

    @Raddor, Ne kadar doğru söylemişsin Blues konusunda…! Tabiki HM blues un biraz şekil değiştirmiş halidir. Bu lafın üstüne hadi şunu patlatalım..
    https://www.youtube.com/watch?v=5YAbLE73KOg

Yorum Yazın

*

"Yaptığım yorumlarda fotoğrafım da görüntülensin" diyorsan, seni böyle alalım.
Pasif Agresif, bir Wordpress marifetidir.