# - A - B - C - D - E - F - G - H - I - J - K - L - M - N - O - P - Q - R - S - T - U - V - W - X - Y - Z
Son Haberler
Anasayfa    /    Kritikler
MESHUGGAH – The Violent Sleep of Reason
| 06.10.2016

“Siz bunu yapamazsınız, bizden başka kimse bunu yapamaz.”

Bunu daha önce bir yerlerde yazmıştım ama bir kez daha kısaca bahsedeyim. 1998 yılında Akmar’daki Atlantis’ten aldığım “Chaosphere”le başlamıştı MESHUGGAH yolculuğum. O dönem benim için hayattaki en, belki de tek önemli şey metaldi ve yeni gruplar keşfetmek adına aklımı peynir ekmekle yemiş durumdaydım. Bir sürü grupla tanışıyorum, birçoğunu seviyorum, müziğe bakış açım değişiyor falan… Sonra “Chaosphere”. “Aaaa tamam ama, ekstremlik dediysek bu kadar da demedik. Bu grup sınırı aşmış, zor dinlenir olacağız diye saçma sapan bir şey yapmış” diye düşünüyorum o dönemki yetersiz bakış açımla. Gerçek bir kekoluk, eşsiz bir angutluk.

Yedi yıl sonrası. Arada çok şeyler olmuş, müzik konusundaki bakış açım değiştikçe değişmiş. Sonuç? MESHUGGAH’dan başka bir şey dinleyemeyen bir Ahmet. “Diğer her şey çok kurallı, çok aynı…”

2005 yılında Kanada’da okurken tam 6 ay boyunca sadece MESHUGGAH dinledim. Grubun o ana dek çıkardığı her şeyi yüzlerce kere, en ince ayrıntısına kadar ezberledim. Bütün o poliritmik şarkılara, riflere, neredeyse düşünmeden, dikkat kesilmeden bire bir eşlik edebiliyordum. Çok netti: MESHUGGAH dünyanın en önemli birkaç grubundan biriydi ve bunun farkında olduğum için çok süper bir insandım.

O günden bu yana geçen zamanda MESHUGGAH hem bana hem de müzik dünyasına ilham vermeye devam etti. MESHUGGAH sayesinde yan türler icat edildi, akımlar, trendler değişti. Onu taklit edenler oldu, klonu olmaya çalışanlar oldu, ancak kimse onlar gibi olamadı. Olamazdı.

On bir yıl sonrası. “The Violent Sleep of Reason”.

obZen” ile, “Nothing”de başlayan ağırlığını biraz üzerinden atan ve ömürlük bir ders ortaya koyan grup; “Koloss” ile tekrar daha ağır, daha rifli kimliğine dönmüş ve bir güç gösterisine girişmişti. “Koloss” elbette ki iyi bir albümdü, lâkin aklı yıllardır “Destroy Erase Improve”da ve “Chaosphere”de kalmış biri olarak, MESHUGGAH’nın şöyle bir silkinmesi, yardırması arzum baki kalmıştı. Bu sebeple “The Violent Sleep of Reason”dan tek beklentim grubun doksanlarda yaptığı inanılmaz işleri yok saymamasıydı.

Anafikri vererek albüme dalıyorum: “The Violent Sleep of Reason” MESHUGGAH’nın kariyerinde yaptığı en iyi 4 albümden biri. Bunu kendi adıma net şekilde söyleyebilirim. “Destroy Erase Improve” ve “Chaosphere”ın ardından, “obZen”le çekişebilecek güçte, dev bir albüm “The Violent Sleep of Reason”.

Bunun başlıca sebeplerinden biri; “The Violent Sleep of Reason”ın MESHUGGAH’nın kariyerinde verdiği en iyi kararlardan biriyle canlı kaydedilmiş oluşu. 1994′teki “None” EP’sinden beri bunu yapmayan grup, bu kararla kendine muazzam bir güç katmış, resmen önündeki yılları garantiye almış. Devasa bir gitar sound’uyla coşan, taptaze, cayır cayır, yanı başımızda, kanlı canlı, olabilecek en organik hâlinde bir MESHUGGAH var karşımızda. Hem de bugüne dek yaptığı en uzun albümle.

“The Violent Sleep of Reason”ı özel ve önemli kılan diğer bir önemli şey ise grubun albümün karakterini çok iyi çizmiş olması. Tıpkı “obZen”in merak uyandıran, tekinsizlikler barındıran mistik ve gizemli havası gibi, “The Violent Sleep of Reason” da bir önceki “Koloss”un nispeten kapalı ve kısmen içine sıkışmış, rahat edemeyen karanlık atmosferini aşan; adeta nefes alan bir kimliğe sahip. Albümü dinlerken, sanki albümde yaratılan müziğin canlı olduğunu, bu canlının üzerinde durduğunuzu ve müziğin alıp verdiği nefesle birlikte bu dev organizmayla etkileşime girdiğinizi hissediyorsunuz. Kapaktaki omurga benzeri mekanik uzantılar, canlı prodüksiyon ve şarkıların genel kimliği bu hissin oluşmasın sağlayan etmenler.

Hazır bir MESHUGGAH albümü anlatıyorken, şarkılardan da kısaca bahsetmeden geçmeyeyim.

Albümü açan Clockworks tam olarak “kaçın sahibi geldi” şeklindeki bir gövde gösterisi. Şarkı o kadar psikopat ki, o kadar “beni MESHUGGAH’dan başkası yaratamaz” diye bağırıyor ki, gerçekten de MESHUGGAH öykünmeli tüm o yeni nesil gruplara “çocuklar ayak altında oynamayın” dedirtircesine akıl alıyor. İlginç zaman ve tempo değişimleriyle, doksanlar ve iki binler MESHUGGAH’sını bir potada eritmesiyle gözlerde yaş oluyor.

İlk single Born in Dissonance’ın boyun katili groove’u, MonstroCity’nin tansiyonu sürekli yükselten ve devasa bir yerlere varacakmış gibi yapıp bir türlü rahat bırakmayan kabus gibi rifi, ortasındaki atmosferik gitarlar, “Chaosphere”e götüren kütür kütür groove’u… By the Ton’un “obZen”vari giriş rifi üstüne binen iğne gibi batan kaotik gitarlar ve bir sonra ne olacağını merak ettiren, uzuncana devam eden çok acayip atmosferli çırılçıplak gitarları…

Albüme adını veren şarkıda da “Chaosphere” ile “obZen” arası gidip gelen tatlara rastlıyoruz. Corridor of Chameleons’vari bir beklenti yaratma hâli de var, Dancers to a Discordant System’ı anımsatan bir ezicilik de. Az sonra elemanlardan kısaca bahsedeceğim ama, bu şarkıda bir Thordendal solosu var ki, MESHUGGAH için bile saçma sapan (“mükemmel” diye okunur) şeyler oluyor. Bal dök yala resmen.

Ivory Tower, MonstroCity tarzı alçalan yükselen ve tansiyonla oynayan bir rifle açılıyor. Özellikle bu rifte akıllara PANTERA’nın gelmemesi mümkün değil. Ağır çekimde dayak gibi, çeneye atılan kafanın etkisiyle ağız içinde salınıma geçen dişlerin boşlukta oradan oraya çarpmaları gibi (örneği düşünmeden verdim ama fark ettim ki şarkının adı da Fildişi Kule…); ağır ağır yıkıyor karşısındakini. Baştan sona vazgeçmediği orta/yavaş temposundan dolayı “Koloss”a yakın duran bir çalışma. Böyle ağır bir şarkının akabinde daha yırtıcı bir şey bekleyenlerin hevesi biraz kursaklarında kalabilir; zira Stifled, Ivory Tower’dan bir gömlek daha dinamik olsa da, yine “Koloss” çizgisini sürdüren ama arada eskiye öykünen, daha bipolar hareketlerden de kaçınmayan bir şarkı. Stifled’ın sonundaki su altı belgeseli müziğiyle az sonra başımıza geleceklere dair endişe duymamızı sağlayan “şimdi sıçtık huzuru” da verilmiş oluyor.

İki ağır/orta tempolu şarkının ardından grup Nostrum’la gerçek anlamda bir tokat atıyor boynumuza. Latince “nefret” anlamına gelen Nostrum; davulcuların davulcu olmaktan ve hatta daha genel anlamda hayattan nefret etmelerini sağlayabilecek, davul konusunda belli bir yere gelmiş insanların yaşam enerjilerini çekip alabilecek bir şarkı. Kapanışı yapan Our Rage Won’t Die ve Into Decay de gayet dinamik, çeşitli şaşırtmalar ve ezmeler barındıran gayet güçlü şarkılar.

Elemanlardan biraz bahsedecek olursam, canlı kaydın karakteri, enerjisi ve gücüyle davullar Tomas Haake standartları için bile inanılmaz. Gerçekten İNANILMAZ bir davul performansı var albümde ve belki de hiç olmadığı kadar canlı, gerçek bir şerefsiz evladı gibi çalıyor Haake. Tek kelimeyle kusursuz. Hagström, Thordendal ve Lövgren’in uyumu, yine canlı kaydın verdiği gazla birlikte hiç olmadığı kadar şaşkına çevirici. Jilet gibi bir gitar performansı var ancak kayıttan dolayı en ufak bir mekaniklik, sunilik, duygusuzluk yok. Bu açıdan MESHUGGAH belki de ilk kez bu kadar etli, nefes alan bir gitar/bas tonu sunuyor. Adeta bağımlılık yapıcı bir canlılık ve kütür kütürlük var. Dahası, albümde Thordendal adeta solo şhov yapıyor. “The Violent Sleep of Reason”daki sololar, “obZen” ve “Koloss”taki soloların toplamından daha fazla. Sololar daha önde, daha varyasyonlu, sadece Holdsworth’vari acayiplikler yapmakla yetinmiyor, melodik gibi duran garip kalıplara da girişiyor ve albüme canlılık, dinamizm katıyor.

Canlı kayıt dendiğinde kendi adıma aklıma gelen ilk isim Jens Kidman’dı aslında. Kayıt sonrası sesiyle oynayacaklar mıydı, ne kadar “canlı” olacaktı? MESHUGGAH bu konuda da süper bir iş yapmış ve vokalleri olabildiğince gerçek bırakmış. Bugüne kadarki en çıplak, en doğal Kidman vokalleri, albümü çok daha gerçek, çok daha tehditkâr kılmış. Kimi yerlerde sesinin çatlar gibi olduğu anlar, çiğ haykırışlar, ya da en azından canlı kaydedilmeyen önceki albümlerinde göremeyeceğimiz türde kitabına uymayan vokal anları da albümde oldukları gibi ya da en azından kusursuzlaştırmaya çalışılmadan bırakılmış. Stifled’ın 3:35-3:36 arasında çatlayan sesi gibi. Tüm bunlar “The Violent Sleep of Reason”a öyle çok güç katmış ki.

Görüldüğü üzere dinlemesi gibi hakkında konuşması da ayrı bir zevk olan MESHUGGAH, “The Violent Sleep of Reason” ile tadına doyum olmayan bir dev katıyor diskografisine. 2016 metal adına gerçekten çok güçlü bir yıl oluyor ve MESHUGGAH da yıl sonu listelerini yaparken zor karar vermemiz adına elinden geleni ardına koymamış.

“The Violent Sleep of Reason” dünyada sadece 5 kişinin bir araya gelerek yaratabileceği bir albüm. Eşi benzeri olmayan bir grubun, kuruluşundan bu yana neredeyse 30 yıl geçtikten sonra bile hem kendi içinde hem müzik dünyasında devrimler yapabileceğini kanıtlayan, “ders gibi” diyemeyeceğim kadar öğrenilemez, yanına yaklaşılamaz bir albüm.

MESHUGGAH burada ders falan vermiyor, adeta metale nispet kavramını sokuyor ve “siz bunu yapamazsınız, bizden başka kimse bunu yapamaz” diyor.

O kadar haklılar ki…

9/10
Albümün okur notu: 12345678910 (8.89/10, Toplam oy: 114)
Loading ... Loading ...
etiketler:
  Albüm bilgileri
Çıkış tarihi
2016
Şirket
Nuclear Blast
Kadro
Tomas Haake: Davul, geri vokal
Fredrik Thordendal: Gitar, geri vokal, klavye
Jens Kidman: Vokal, gitar, bas
Mårten Hagström: Gitar, geri vokal, bas
Dick Lövgren: Bas
Şarkılar
01. Clockworks
02. Born In Dissonance
03. MonstroCity
04. By The Ton
05. Violent Sleep Of Reason
06. Ivory Tower
07. Stifled
08. Nostrum
09. Our Rage Won’t Die
10. Into Decay
  Yorum alanı

“MESHUGGAH – The Violent Sleep of Reason” yazısına 39 yorum var

  1. slhymn says:

    Yılın albümü.net

  2. Ş. Yıldırım says:

    Taş gibi, kaya gibi albüm. Yılın bombasını kucağımıza bırakıp kaçtı adamlar. “Müziğin alıp verdiği nefesle birlikte bu dev organizmayla etkileşime girdiğinizi hissediyorsunuz.” Bu hissi gerçekten de öyle bir veriyor ki; deneyimlemeden anlaşılmaz aslında. 10/10

  3. İlker says:

    Henüz birkaç kez dinleyebildim ancak benim için Nothing ve Obzen ile birlikte en iyi Meshuggah albümü olma konusunda kapışabilecek bir albümle karşı karşıyayım sanırım. Meshuggah uzun süredir en sevdiğim gruplardan biri ve şu noktadan sonra tüm övgü sözcükleri yetersiz ve artık biraz da gereksiz kalıyor grup için bence. Aylardır çok büyük heyecanla beklediğim ve (haliyle) devasa boyutlarda olan beklentimin altında çıkmayacağına emin olduğum bir albümden istediğimi fazlasıyla almak kadar güzel çok az şey var cidden.

    Unutmadan kritik çok iyi olmuş, dinledikçe buraya birkaç ekleme yaparım ben de.

  4. ogz says:

    yazı da çok iyi olmuş

  5. Buhtunnasr says:

    2016 ist krieg bence yil sonu listelerini türlere ayiralim yoksa kimse liste falan yapamaz daha dso ve ulcerate gelecek kutlu yil midir nedir anlamadim

    Ş. Yıldırım

    @Buhtunnasr, listeleri türlere ayırsak Meshuggah nereye konacak, adamlar her durumda kafa karışıklığına yol açıyor valla. Sayın Saraçoğlu bu defa etiket bile koymamış

    Ahmet Saraçoğlu

    @Ş. Yıldırım, etiketleri unutmuşum, sağ ol hatırlattığın için. :)

  6. deadhouse says:

    Meshuggah, Messuggah Metal türünde yine rakipsiz olduğunu göstermiş. İnsan Meshuggah’a şu tür bu tür diyemiyor cidden. Bunun adı Meshuggah Metal başka bir şey değil.

    Albüme gelirsek: Şaka gibi albüm olmuş, insafsızlar bu ne?

    İlk yoruma katılıyorum, bence de yılın albümü.

    Yani insan dinliyor ilk şarkıdan itibaren falan kritiğe katılmamak elde değil. Bu müziği Meshuggah’dan başka kim yapabilir ki.

    Bu sene baya baya baya iyi albüm çıktı evet. Ama hiç böyle sağlam bir albüm dinlediğimi düşünmüyorum. İnanılmaz bir albüm olmuş.

  7. Ouz says:

    Şu kritiği okuyup da “Meshuggah yeni albümde neler yapmış hacı?” demeyecek kişi yoktur sanırım. Adamların yaptıkları işi çözemesem de büyük saygım var.

  8. Ufuk Sönmez says:

    kritiği iş yerinde ağzımdan sular aka aka okudum. albümü indirdim. hala dinlemedim albümü. birazdan spora gidecem, sporda dinlicem. her an ağırlıkları bi kenara bırakıp bi köşeye geçip müziği dinlemeye de geçebilirim, çok pis merak ediyorum albümü. akşam 21.45′te de türkiye’nin maçı var. şu kalan 2 saatte 1 tur döndürmem lazım albümü. 2009′da obzen ilk çıktığında evde albümü dinleyişimi, 2012′de otobüste koloss’u ilk kez dinlerkenki pis pis sırıtışımı unutamıyorum. Koloss’u ilk dinlediğimdeki aldığım hazzı anlatamam. Acaba bu kez nasıl olacak, ilk sefer çok önemli, haydi türkiye, haydi meşuga, allah yardımcınız olsun çocuklar.

    Ahmet Saraçoğlu

    @Ufuk Sönmez, dinleyebildin mi?

    Ufuk Sönmez

    @Ahmet Saraçoğlu, ilk şarkıyı spor salonuna girdikten sonra çaldırdım, clockworks bi girdi ben direkt terasa attım kendimi..MINISKİYM BU NE LAN diye bağırasım geldi, şarkının ortalarına kadar sete mete girmedim, öyle aptal aptal dolandım salonda. tabii suratımda aptal bi sırıtmayla birlikte. sonra born in disonance akabinde de monstroCity başladı, şarkı ilerlerken fredrik’in solosu girdi, orda da .NANIAVRADINISKİYM FREDRİK BU NASIL SOLO LAN diye bağırmak istedim, gene içimde patladı bağıramadım. anladım ki bu tarz albümleri açık havada dinlemek lazımmış.

    güzel bi deneyimdi, çılgın bi albüm olduğu belli, yarın sabah serviste bi daha dinliycem bakalım.

  9. utku aksom says:

    bu kritiğede tamı tamına katılıyorum,albüm tam bir matematik problemi!

  10. Mus says:

    Sanki albüm baştan aşağı tek şarkı gibi, hiç anlıyamadım şu meşugahı???

  11. backbone says:

    MonstroCity 3:05

    Bu nedir abi

  12. ÖNCÜL says:

    Biliyorum sıktı ama:

    MESHUGGAH BEY DİYECEKSİNİZ !

  13. buharmakinesi says:

    Öncelikle şöyle başlayayım; Clockworks bir Meshuggah şarkısına koymak için mükemmel bir isim ve albümdeki favori şarkım aynı zamanda. Koloss’tan sonra daha hızlı ve enerjik bir albüm ortaya çıkmış. Born in Dissonance ile kütür kütür devam eden albüm MonstroCity ile Meshuggah yeni şeyler deniyor dedirtti açıkçası. Gitar riflerinde bir Scar Symmetry teması sezinledim 1:51′de başlayan riflerde. Henüz şarkı şarkı yorumlamaya yetecek kadar dinlemediğimden yoruma o şekilde girişmemeyi daha uygun buluyorum. İlk anda favorim olan şarkılar: Clockworks,Born In Dissonance,MonstroCity, By The Ton, Nonstrum, Into Decay.

  14. deadhouse says:

    Bu nasıl bir şey ya aklım almıyor GERÇEKTEN AKLIM ALMIYOR AMA!!!

    Bu müzik değil bu başka bir şey sanki.

  15. thingol says:

    son yılların en efsane albümlerinden olabilir bu.gaza gelip söylemedim bayağı bir sindirdikten sonra bu sonuca vardım(gerçi meshuggah ne kadar sindirilebirse artık)
    Ahmet abi roman yazsın bence çok güzel olur

  16. P L A G U E says:

    Messuggah iste. Tamam ii album ama beni en cok cezbeden olayi kullandiklari kusursuz sound. Onun disinda extra bisi olmadigini dusunuyorum.

  17. hysteresis says:

    Albümü ilk defa kulaklıkla dinliyorum. Çıktığından beri dinlediklerim boşunaymış. İkinci şarkıdayım ve beynim kulaklarımdan aktı. Allahsızlık, kitapsızlık.

  18. deadhouse says:

    Albümün genelinde de davul performansı harika da, Nostrum’da ki bambaşka sanki. O nasıl bir şeydir ya

  19. Haake’in ilk defa snare’e tatata diye giriştiğini duyuyorum, uyumsuz ritimlerine sıçtıklarım. Albümün yarısına geldim halen aklımı alan parça olmadı.

  20. Ufuk Sönmez says:

    monstrocity’nin şöyle bir cover’ını buldum, şarkının solosunu eleman nerdeyse aynı şekilde çalıyor:

    https://www.youtube.com/watch?v=vjSVuI_aktA

  21. Atmosferrik tarrak metalci says:

    Eline sağlık, bende Meshuggah la yeni tanıştım özellikle Combustion şarkısına bayıldım fakat bu şarkı gibi tempoyu diğer şarkılarda pek göremedim önereceğiniz başlangıç için albüm vs alabilirim.

    Macbeth

    @Atmosferrik tarrak metalci, Ekşi den galiba. Alınma ama metal de bilimum ebesinin ebesin ebesi gibi tür sınıflandırmaları olmasına karşın böyle basit bir Atmosferic BM alttürün taşağa alınma paradoksu?

    Atmosferrik tarrak metalci

    @Macbeth, yok ya ne ekşisi, her bişeyi sınıflandırmaya karşı öyle bi esprili nick işte çok takılmamak lazım bi ara meşhurdu yok Ankarian Black Metal yok Atmosferik Anadolu Black Metal falan filan :)

  22. cebeci says:

    Animals as leaders çıkana kadar kritikteki gibi düşünüyordum: MESHUGGAH’nın kariyerinde yaptığı en iyi 4 albümden biri+uzun süredir (ki bu süreç 10 yılı kapsıyor) çıkan en iyi albüm.

    Daha sonra aal’nin yeni albümünü dinledim ve yukarıdaki fikirlerim direk kendilerine geçti.

  23. SA says:

    Meshuggah i 3 seneden fazla oldu dinliyorum. Müzikleri bana daha yeni açıldı. Çok özel bir grup gerçekten. Müziklerinde yeteri kadar groove, sertlik, güzel sound ve teknik(hem de fazlasıyla) mevcut. Çok seviyorum. Dinlerken beni acayip heyecanlandırıyor, bazen kalp atışım hızlanıyor.

  24. SA says:

    “Çok netti: MESHUGGAH dünyanın en önemli birkaç grubundan biriydi ve bunun farkında olduğum için çok süper bir insandım.”

    Bu cümleye aynen katılıyorum. Meshuggah i tam manasıyla dinlemeye başladıktan sonra zihnimde sık sık “ulan ben Meshuggah dinliyorum ya. Harika bişey bu.” tarzı düşünceler beliriyor.

  25. poison says:

    by the ton… ulan bu parçanın gitar riff’leri ne aq? çıktığından beri dinliyorum, her seferinde aklım başımdan gidiyor

  26. İlker says:

    Başlarda deli gibi sevdiğim bir albümdü bu, çokça da dinledim ancak nedense sonraları tahmin ettiğim seviyede (hele hele Nothing ve Obzen kadar) uzun ömürlü olamadı albüm benim için. Meshuggah dinlemek istediğimde genelde elim diğer albümlere gidiyor öncelikle. Hala çok seviyorum tabii orası ayrı da. Var mı acaba benzer bir durum yaşayan?

    Bu arada Clockworks muhteşem bir şey.

  27. SA says:

    Her şeyi ile mükemmel albüm. Bundan sonra Chaosphere ayarında daha hızlı ve kaotik bir albüm çok iyi gider. Umarım grup da benim düşündüğüm gibi düşünüyordur.

  28. SA says:

    1 haftadır açıp açıp bu konserdeki şarkıları dinliyorum. Herşeyin soundu çok güzel.

    https://youtu.be/1iNXmPyQcKc

  29. İlker says:

    Fredrik Thordendal’ın bu albümün yazım sürecinde yer almamış olması hayli ilginç.

    ismail vilehand

    @İlker, ben de yıllardır düşünüyorum, neden Koloss üstüne bu albümü beğenmedim diye. Bu güzel bir bahane olabilir.

Yorum Yazın

*

"Yaptığım yorumlarda fotoğrafım da görüntülensin" diyorsan, seni böyle alalım.
Pasif Agresif, bir Wordpress marifetidir.