# - A - B - C - D - E - F - G - H - I - J - K - L - M - N - O - P - Q - R - S - T - U - V - W - X - Y - Z
Son Haberler
Anasayfa    /    Kritikler
EX DEO – Caligvla
| 16.11.2015

ROMA, CAPVT MVNDI!

Samet ÖZGÜLER

Bu kritiği yazarken ne kadar heyecanlı, istekli, hevesli ve keyifli olduğumu bilemezsiniz. Zira hem üzerine yazacağım grubun müziği tam bana hitap ediyor, hem de bir Latin dili ve edebiyatı öğrencisi olarak, grubun işlediği temalar her gün iç içe olduğum ve mesleki sayılabilecek konular. Ayrıca çok büyük bir Hail of Bullets fanı olarak, bir death metal grubunun herhangi bir tarihsel temayı üstlenmeleri o kadar çok hoşuma gidiyor ki, Ex Deo’yu tanıdığım andan itibaren anladım grubu ne kadar çok seveceğimi.

Kimdir bu Ex Deo? Yeni sayılabilecek bir oluşum, bu albümden önceki tek albümü ‘Romulus’ ile 2009 yılında hızlı bir giriş yaptılar sektöre. Kanada’nın çok ünlü death metal grubu Kataklysm’in vokalisti Maurizio Iacono hemen gözümüze çarpıyor. Maurizio death metal için sahip olduğu becerilerini aktarabilmek için Kanada’da fazlasıyla etkin bir isim ki, Hyper Active Records adlı bir plak şirketi bulunuyor ve kendi grupları dâhil birçok grupla sürekli aktif bir müzik hayatı geçiriyor. Adamın lise veya üniversite hayatını maalesef bilmiyorum, fakat kesinlikle iyi düzeyde Antik Çağ kültürü eğitimi almış gibi, zira lirikler ‘bir grubum olsun fakat tarihsel bir tema işleyeyim, aaa Roma Medeniyeti, haydi bunu işleyelim’ gibisinden değil. Zaten tarihsel çalışan vokalistler büyük saygı hak eden, diğerlerine göre çok zor ve kapsamlı işler yapan insanlardır. Konu bir de Antik bir medeniyet olunca (her ne kadar dünyanın gelmiş geçmiş en büyük ve güçlü imparatorluklarından da olsa) kalifiye bilgi bulmak o kadar kolay iş değil. Açıp Vikipedya’dan öğrenemiyorsunuz. Jean-Francois Dagenais ise tıpkı Maurizio gibi hem Kataklysm’de hem Ex Deo’da çalan, müzikle ilgili birçok projesi olan bir insan. Diğer elemanların ise bu ikisi kadar ünü yok.

ROMA. Roma, şu an İtalya’nın başkenti olan, dünya üzerindeki en etkileyici şehirlerden biri hiç kuşkusuz. 7 tepe üzerine kurulmuş, Tiber ve Aniane nehirleri arasında çok da fazla verimli toprakları olmayan, Akdeniz’in en stratejik konumlarından olmasıyla yüzyıllar boyunca ekonomi, ticaret, teknoloji ve her türlü kültürel etkileşimin ortak buluşma noktası olmasıyla Atina’yı geçip devrinin en mükemmel şehri, hatta dünyanın neredeyse kalbi olması dolayısıyla günümüze kadar neredeyse her şeyi miras bırakmış, büyük bir şehir, medeniyet. Neredeyse her şey derken, günümüz teknolojisi (elbette akıllı telefonlardan bahsetmiyorum!), mimarisi, ekonomisi, hukuku, yönetim şekilleri, sanat, müzik ve edebiyatı, ordusu, donanması, askeri bilgisi, eğitimi, devlet yapısı… Kısacası gündelik yaşam için insanların ve insan topluluklarının (aile, kabile, ilçe, il, yöre, bölge, devlet, ülke, kıta) ihtiyacı olabilecek her türlü bilgi ve donanımı bize miras bırakmış bir medeniyettir. Yaşadığım şehir İstanbul’da bugün bile yollar, su yolları, kanalizasyonları, köprüleri, yer altı şehir ve sığınakları ve birçok eserleri bırakan bu medeniyet elbette Tanrı’nın dünyaya gönderdiği seçilmiş toplum değildi. Her büyük medeniyet gibi Roma Medeniyeti de çok büyük bir SENTEZ idi. Özellikle Antik Yunan dünyasından büyük ölçüde etkilenen Roma, ondan önce gelen birçok medeniyetten etkilenmiş ve bu sayede kendilerine özgü şeyler yapabilmiştir. Burada önemli olan kendileri ne kadar farklı şeyler yapmışlar, var olan şeylerin üzerlerine ne kadar koyabilmişler, bu. Günümüzde bütün dünya medeniyetleri de asırlar boyunca süregelen medeniyetlerin küçük küçük sentezleridir zaten.

Tüm bütün bu nitelikleriyle Roma Medeniyeti özellikle İsa’dan önce 2, 1 ve İsa’dan sonraki ilk yüzyıllar boyunca dünyanın merkezi, en güçlüsü olmasıyla birlikte kendi içinde inanılmaz sorunlar yaşıyordu ki, “Caligvla” tam bu dönemleri işleyen bir albüm. İlk olarak krallık, sonradan (sadece görünüşte) cumhuriyet, sonra da bir imparatorluk olan Roma Medeniyeti, belki de devlette ve yönetimde gelmiş geçmiş en çok sıkıntıları, entrikaları, ahlaksızlıkları yaşamış medeniyettir. Rüşvetler, yolsuzluklar, darbeler, suikastler, komploların bini bir para olduğu o ünlü imparatorluk dönemlerinde, büyük hayranı olduğum Gaius Julius Caesar (ünlü Jül Sezar, Latince ve -asıl- okunuşu Kayzar’dır) imparatorluğu dünyanın çatısı, -caput mundi- yapabilmek için sefer üstüne sefer yapıp ‘dictator, imperator – bu kelimelerin zamanındaki anlamları biraz daha farklıdır-’ olup Roma’da suikaste kurban gidince, zaten uzun süredir iç savaşın ve uyuşmazlıkların içindeki bu büyük medeniyet iyice kaosa sürüklenmişti. Onun yeğeni ve evlatlık oğlu ünlü Augustus, böylesine zorlu bir dönemde Roma İmparatorluğu’nu kurmuş – İmparatorluğu meşrulaştırmış- ve ilk imparator olarak huzuru ve barışı sağlamıştı. Fakat bu huzur ve barış ortamı, imparatorluğun ulaştığı büyük sınırlar, topraklar, eyaletler ve klasik Romalı senatör ve devlet memurlarının bırakmadığı ahlaksızlıklar dolayısıyla neredeyse imkansız olduğundan kısa süre içinde onun ardından gelen imparatorlar zamanında kolayca bozulmuş, tekrar yozlaşmaya başlamıştır ki, albümde anlatılan ikinci ve üçüncü imparator Tiberius ve Caligula dönemleri ve sonrasında bahsettiğim yolsuzluklar tavan yapmıştır.

Bütün bu ahlaksız ve gayri meşru yönetimlere, yetkilere rağmen Romalı olmanın büyük erdemleri, sebepleri, sonuçları vardı. Bir Romalı askerseniz, konsül, vali veya yüksek memursanız üzerinizde onlarca nitelik olmalı ve ona göre davranmalısınız. Albümde bunlar gayet iyi anlatılmış:

‘I shall not yield (Trust)
I am a soldier of Rome (Loyalty)
You must bleed for what you believe in (Allegiance)
You must die if honor calls (In glory)’

Zamanının psikopat, tuhaf, savurgan, ahlaksız, acımasız, hem vatanına hem ailesine hainlik yapan, vahşi imparatorları görmezlikten gelinir mi hiç?

‘I am Tiberius and you shall bring me your children,
‘You shall bring me your wives, you shall bring me everything…’

‘I, Caligvla am god made flesh, thy rope around your neck… this is the will of the gods!
‘I, Caligvla am master of all your fears, thy might colossal, these hands are drenched in blood’

‘Come on Men, I don’t have all night, there’s still 4,000 to be crucified’ – Crassus

Ayrıca albümde Spartaküs’ün başını çektiği ünlü isyandan Galya savaşlarına, Roma’da suçluların öldürülüş biçimleri (vahşi hayvanlara yediriliş, Tiberius kayalıklarından atılış, vs.), İsa’dan sonraki dönemlerin getirdiği yine kaotik ortamlar da anlatılmış. Hiç kuşkusuz, bu kadar iddialı bir tarihi işleyen bir müzik grubunda önce bunu nasıl işlemişler diye bakmakta fayda var ki, lirikler grubun büyük ölçüde prestijini oluşturuyor. Bu açıdan ben Ex Deo’yu gayet başarılı buldum. Peki ya müzikleri?

Tarihsel temaların -bana göre- death metalle ne kadar uyuştuğunu daha önce belirtmiştim. Gerçekten inanılmaz bir uyum oluyor ki, bir de işin içine senfonik ögeler de girmiş ve böylece arkadan gelen atmosferik, senfonik melodiler sizi alıp götürüyor o dönemlere. Bazen elinizde kılıç kalkanınızla savaşıyorsunuz, bazen toganızı giymiş emirler yağdırıyorsunuz senatoya, kölelere, asklerlere. Ünlü Rome dizisinin ilk bölümündeki kırbaç sahnesinden alınma konuşma ‘Once were Romans’in başında geliyor kulağımıza, o da dikkatimi çekti. Devam edecek olursam, kesinlikle klavyeler “Caligvla”nın çok büyük bir parçası. Gitarlar, neredeyse hiç sırıtmamış, bazen arkada atmosferi tamamlayabilmek adına eklenmiş ekstra melodiler çekiyor dikkatinizi, ara sıra gelen sololar bazen çıkarabiliyor sizi o atmosferden, fakat nakaratlar ve ağır rifler kesinlikle çok başarılı. Gruba çok büyük nitelik ve nicelik katan Maurizio ise vokallerde klasik Kataklysm vokallerini sürdürmüş. Albümün sound’u süper olmuş, zira biraz gitarın sesini kısıp klavyeyi açsalar veya tam tersi olsa bu güzel denge olmazdı, tam kıvamı olmuş. Diğer enstrümanları da içine alıyorum tabii ki.

Grubumuz Ex Deo, kendi tabirleriyle sahneden sahneye koşacak, sıradan bir grup değil; daha sanatsal bir oluşum. Bunu zaten en başından anlamak o kadar zor değil, bir de grubun bir konserini izleyin hele, süper yahu!

Adamlar Caesar’ın ünlü lejyonu 13. lejyon gibi ve klasik bir Romalı asker gibi pelerinler, başlıklar, göğüslükler, dizlikler, kolluklar içinde, Roma bayrakları içinde çalıyorlar ki, bir yerde olması gereken de bu zaten. Gelseler ülkemize de, giyinip kuşanıp gitsek konserlerine.

Öncelikle böyle bir proje gerçekten cesaret, bilgi, tecrübe ve yetenek ister. Bu açıdan zaten takdirimi alan grup, müzikleri ve lirikleriyle beni ayrıca mest etti. Müziklerde bir iki şarkıda sıradan diyebileceğim yerler var, mesela Pollice Verso (Damnatio ad bestia)’nın ikinci ana nakaratı, keşke olmasaymış. Ayrıca The Tiberius Cliff’in klibindeki dansözü görünce şaşırmayın, Tiberius’un yaşamının sonlarındaki sado-mazoşist, homoseksüel dönemlerine atıfta bulunulmuş.

Şunu da söyleyeyim ki, bu isimlere günümüzde çok şey borçluyuz. Her ne kadar vahşi, gaddar, psikopat olsalar da neredeyse hepsi birer tarih yazıcısı idi. Çıktığı seferlerde yaşadıkları şeyleri kaleme almaları bize büyük mirastır ki, bazı liderler ayrıca şair veya sanatçı idi. Zaten Romalı olmanın birçok erdemi vardır demiştim, onların başında edebiyat, kültür, askerlik, sadakat gibi şeyler başta gelir. Sadece yaşları ilerledikçe garip garip (baya garip) şeyler yapmışlar fakat bunları kolayca zamanının insani durumlarıyla bağdaştırabilirsiniz. Bütün bu ve daha saymadığım yüzlerce nitelikleriyle böylesine büyük bir iz bırakmışlardır zaten, ve bu yüzden bu medeniyeti iyi işleyebilmek dediğim gibi saygı hak eden bir iştir.

Eğer Antik Roma’ya ilgi duyuyorsanız, kesinlikle kaçırmayın. Elbette sadece müzikal olarak algılayıp sözleri boşverebilirsiniz, ama asıl meseleyi kaçırırsınız. Ben büyük saygı duydum ve projelerinin devamını diliyorum.

9/10
Albümün okur notu: 12345678910 (8.06/10, Toplam oy: 17)
Loading ... Loading ...
etiketler:
  Albüm bilgileri
Çıkış tarihi
2012
Şirket
Napalm Records
Kadro
Maurizio Iacono: Vokal
Dano Apekian: Bas
Max Duhamel: Davul
Jean-François Dagenais: Gitar
Stéphane Barbe:Gitar
Şarkılar
1. I, Caligvla
2. The Tiberius Cliff (Exile to Capri)
3. Per Oculos Aquila
4. Divide et Impera
5. Pollice Verso (Damnatio ad Bestia)
6. Burned to Serve as Nocturnal Light
7. Teutoburg (Ambush of Varus)
8. Along the Appian Way
9. Once Were Romans
10. Evocatio: The Temple of Castor & Pollux
  Yorum alanı

“EX DEO – Caligvla” yazısına 6 yorum var

  1. Eline sağlık, her açıdan gayet bilgilendirici bir kritik olmuş.

    Samet Özgüler

    @Ahmet Saraçoğlu, Çok teşekkürler.

  2. Ugur says:

    Nefis bir albüm bu.İlk albüme göre daha güzel bir prodüksüyonu ve daha akılda kalıcı parçaları var.Çıktığı zaman bir süre başka birşey dinlememiştim.

    favorim olan Pollice Verso’da melodinin girmesiyle şu kısım:

    “As I stand here, waiting for the gods to kill
    There’s no turning back
    There’s no hope for a dying man
    Killing is the only way, the only way to see another day
    Fear’s only for the weak, as I pledge my life for freedom”

    sonra yine aynı melodiyle

    “Bring me to the after life” diye kükremesi

    tüylerimi hala diken diken eder.

    Bir de Ex Deo’nun Kataklysm’den daha kaliteli olduğunu düşünüyorum.

    Samet Özgüler

    @Ugur, Dediklerine %100 katılıyorum, bence de bu albüm çok daha iyi ve Ex Deo Kataklysm’den daha kaliteli. Pollice Verso zaten ayrı…

  3. Rashid says:

    Albümü çıktığı zaman dinlemiştim. Pek beğendiğimi söyleyemeyeceğim ama bazı şarkıları fazlasıyla güzeldi. Özellikle senfonik öğeler güzel yedirilmişti şarkılara. Ancak, Maurizio’nun vokalini nedense bir türlü beğenemiyorum. Bu arada üstte yazan arkadaşlara katılıyorum. Ex Deo Kataklysm-den daha kaliteli bir grup.

  4. bleakeden says:

    müzikte spartâküs kafası yaşaayacağım aklıma gelmezdi bi yaşıma daha girdim..metal sen nelere kadirsin…kısa süredeki değerlendirmeme göre klip için ayrılan bütçe ikinci albümde cortlamış ama albüm piyasada iyi iş yapar gibi geliyo behemoth gibi göresele de abanılırsa…

Yorum Yazın

*

"Yaptığım yorumlarda fotoğrafım da görüntülensin" diyorsan, seni böyle alalım.
Pasif Agresif, bir Wordpress marifetidir.