# - A - B - C - D - E - F - G - H - I - J - K - L - M - N - O - P - Q - R - S - T - U - V - W - X - Y - Z
Son Haberler
Serbest kürsü
| 04.05.2015

Yeter! Söz milletin.

Herkese merhaba. Başlıktan da anlaşılacağı üzere, bu başlıkta gönlünüzden geçen herhangi bir konuda dile getirmek istediklerinizi paylaşabilirsiniz. Ülke gündeminden müzik dünyasına, son komik videolardan ligdeki son gelişmelere kadar ister suya sabuna dokunan, ister havadan sudan konularla köşemizi renklendirmenizi arzu ediyoruz. Tek ricamız, yorumlarınızı kimseyi kırmayacak, kendinizi hapse attırmayacak ve sitemizi kapattırmayacak içerikle şekillendirmeniz.

Hepimize mutlu ve özgür günler dilerim.

  Yorum alanı

“Serbest kürsü” yazısına 15,541 yorum var

  1. Arkadaşlar, bir anda ortaya çıkan çeşitli işlerden dolayı bugün ve yarın sitedeki paylaşımlarda, yorum onaylamalarında gecikmeler olabilir. Ya çalışıyor ya araba kullanıyor ya da dışarıda bir şeylerle uğraşıyor olacağım.

    Yıl ortası değerlendirmesini bugün paylaşacağız demiştim ama o da perşembeye sarkacak gibi duruyor.

    Kusura bakmayın, telafi edeceğiz.

    Erhan

    @Ahmet Saraçoğlu, Of Ahmet abi of

  2. deadhouse says:

    Rock ve metal müziğin mainstream’de ölüşünü sindiremiyorum. Ortam popçulara kaldı resmen. 2000′lerin başından sonra ciddi ciddi gebermeye başladı bu iki müzik. Nu-metal de olmasaydı 2000′lerden önce ölmüş olacaklardı.

    Ben mainstream’i önemsiyorum. Önemsemeyenler çok. Bence mainstream dediğimiz olay içinde bulunduğu sanat dalını yukarı çıkartır. Underground ve mainstream birbirini besler. Underground’un yalnızlığı iyi bir şey değil. Örneğin caz müzik, underground’a çekileli çok oldu. Caz müzik altın çağlarını mainstream’de varken verdi. Rock ve metal müziğin de mainstream’de ölüşü, Caz müziğin mainstream’de ölüşüne benziyor. Müzik türleri ne kadar farklı olsa da kader ortaklığı yapabiliyorlar. Diyalektik hiçbir yerde peşimizi bırakmıyor sanırım.

    Underground’da hapsolan sanat, yeryüzüne çıkamadığında varlığını sürdürse de bir süre sonra kendini imha eder. Yeryüzü yeraltına, yeraltı yeryüzüne çıkmak zorunda. Salt yeryüzünde var olan sanat ise zaten sanat değildir. Pop müziğin kaderi de budur. Sanat olarak görülmemesi onu var eden aynı zamanda onu var eden şey. Müzik tarihine bakıldığında pop dediğimiz kavramın popülerlik kaygısı olmamıştır. Var oluş amacına ters bir durum olurdu bu.

    Müzik konusunda karamsarım. Elektronik müzik dışındaki müziklerin yavaştan miatlarını doldurduğunu düşünüyorum. Müzik son 20 yılda aynılaştı, monotonlaştı, kendini tekrar etti. Daha fazla müzik, daha fazla albüm, daha fazla müzisyen, tüketimin pençesinde yaşamaya reva görülmüş modern insanı bu konuda da aynı çözüme zorladı. İnternetin ve kayıt teknolojilerinin yaygınlaşması, tekelleşmenin önüne geçti. Ancak bu durum yeterli olumlu etkiyi uyandırmadı. Deniz derya olan müziğin üst bir seviyeye geçeceğini düşünenler yanıldı. 70′lerde veya 90′larda gerçekleşen büyük ilerlemeler etkisini kaybetti. Ruhsuzluk ve yetersizlik ön plana çıktı. Şöyle bir bakıldığında binlerce müzisyenden gerçekten ortaya bir şeyler koyan müzisyen sayısı gerçekten az. Halbuki bu kadar çok müzisyenin rekabeti artırması ve müzik sanatını ileriye taşıması beklenirdi.

    Çeşitli müzik türlerinden 30 yeni albüm dinlenildiğinde bu söylediğim açıklığa kavuşacaktır. Birçoğuna evet evet biliyorum bunu daha iyileri yapıldı diyorum. Ben yine de metalin underground’da diğer müzik türlerine göre çok daha iyi iş çıkarttığını düşünmekle beraber onun da bir durgunluk ve gerileme dönemine gireceğini düşünüyorum. Mainstream’de var olmamak bence bunun en büyük etkeni. Çünkü underground’daki grupların mainstream’de rakipleri yok. Rekabet olmadığında kendi kendinle yarışırsın ve en iyi benim yanılgısına düşersin, ilerlemen durur.

    Pantera dediğimiz grup mainstream bir gruptu. Ortalığı kasıp kavurduğunda da, sonraki zamanlarda da bu grubun müzikal anlamda çok büyük işler başardığı ortadaydı. Underground’daki gruplar Pantera gibi grupları görüp rekabete giriştiler ve onlar da yetkin eserler çıkarttılar. Şu an hala başarışı olan underground gruplar başarılarını bir nevi görece mainstream olan başarılı metal gruplarına borçlu. 90 sonrası kurulan grupların mainstream olma serüveni oldukça sancılıydı. Ancak 2005′ten sonra hak ettikleri değeri görmeye başladılar. Bu gruplar ne Pantera ne Metallica ne Judas Priest. Bu mainstream grupların videoları Youtube’da 3 5 10 20 milyon civarında izleniyor. Onlar da emekliye ayrıldığında ve arkalarından başka grup gelmediğinde metal müzik mainstream’de tamamen çökmüş olacak ve tamamen underground’da çekilecek. Bu da onun sonunu daha da hızlandıracak.

    Candaş

    @deadhouse, Söylediklerinize çoğunlukla katılıyorum ama bence mainstream işi biraz da ortaya konan ürünle ve bu ürünün konulma biçimiyle alakalı. Metal müziğin bence mainstream olamamasının en büyük sebeplerinden biri single çağına ayak uydurmaması, ki ben bir dinleyici olarak bu durumdan çok memnumum ve böyle kalsın isterim. Pop ve rap müzikte albüm işi tamamen bitti ve insanlar artık oturup baştan sona minimum 40 dakika albüm dinleyeyim diye bakmıyor müzik işine. Artık çoğu insan için müzik işe giderken Spotify’dan çalınan playlistlerden ibaret. Diğer bir husus ise metal müziğin mainstream için fazla “şey” olması. Bu “şey” kelimesi yerine bir sürü sıfat kullanabiliriz; ağır, sert, yorucu, kafa ütüleyen, pis, tehlikeli gibi. Bence bir black metal grubunun mainstream olabileceğini düşünmek hata. Şu anki mainstream gruplara baktığımızda hepsi aslında görece daha kolay dinlenebilir müzik üretiyorlar. Slipknot, Metallica, Iron Maiden gibi gruplar eğer black/death/doom metal yapsalardı bence asla mainstream olamazlardı. Tabi bu saydığım gruplar metal balonunun dışına taşabilmiş gruplar, listelerde pop ya da rap sanatçılarını geçebilen gruplar. Maalesef dediğiniz gibi onların sayısı da bir elin parmağını geçmez. Ayrıca bence metal müziğin tamamen underground olması bu müziği değersizleştirmez ya da sonunu getirmez. Siz neden underground olunca sonunun geleceğini düşünüyorsunuz?

    deadhouse

    @Candaş, Aslında yazıda açıkladım bunu. Underground’ın yükselişini bir nevi mainstream müzik sağlar. Zaten underground’ın var olma sebebi budur. Adı üstünde “yeraltı”. Yeryüzünün altı. Yeryüzü olmazsa yeraltı da olmaz. Yeryüzü de yeraltı da birbirini yükseltir, rekabet ortaya çıkar, temel amaç sanatı ileri taşımaktır. Biri olmadığı zaman diğeri zamanla durgunlaşıp geriler. 90′larda elektronik müzikte İngiliz Underground’ı diye bir şey vardı. O büyük elektronik gruplar hep İngiliz Underground’ının etkisiyle ortaya çıktı. Birbirlerini yaratırlar, birbirlerini beslerler.

    Raddor

    @deadhouse, distortion sesi uzun süre ara verdikten sonra dinlenildiğinde rahatsızlık veriyor. Buradakilere saçma gelebilir ama öyle. Siz bu sese alıştınız. Hatta o kadar alıştınız ki bir süre sonra weak distortion kesmedi daha sert olanlara yönelme ihtiyacı hissettiniz. O da kesmedi vokal de kirli olsun dediniz ve bugün extreme metal dinliyorsunuz.

    Fakat diğer insanlar öyle değil. Onlar distortion’ı nadir duyuyordu. Artık hiç duymuyorlar. Ana akım medyadan silindi gitti. Medya insanların elektro gitar sesine olan aşinalığını yavaş yavaş yok etti. Bizim Eurovision şarkımız Deli bile power chord’lu, palm mute’lu cayır cayır parçaydı. Şimdi radyolarda oynayamaz öyle şarkılar. Düz dinleyiciyi rahatsız eder o tarz sesler. Önceden etmiyordu ama. Aşinaydılar işte dediğim gibi. Artık değiller :(

    Haklı yazı olmuş, eline sağlık.

    deadhouse

    @Raddor, % 100 doğru tespitler. Bırak distortion’ı bırak rock’ı metali, diğer müziklerde bile hafif olan müzik tercih ediliyor. Adama trance parça atıyorum, yok benim kafam anca deep house kaldırıyor diyor. Bir de şu klişe var. Belli bir yaştan sonra kafa ağır, sert müziği kaldırmıyor diye. Böyle bir şey olabilir gerçekten ama unuttukları bir şey var. Herkes için geçerli değil bu.

  3. bachibozuq says:

    Yabancı bir sitede yayınlanmasını çok istediğim bir kritiğim vardı ve ingilizce yazdığım 30-35bin kelimelik yazım dilbilgisi hatalarım yüzünden bir türlü onaylanmıyordu. Hırs yapıp o kritiği 3-4 kere editledim yamulmuyosam 4.de onaylandı. Tabi ben ingilizce dilbilgisiyle boğuşurken essay yazma kabiliyetimin gelişmesi de sürpriz oldu. İlk girdiğim ielts essayinden 5.5 almıştım. Bu mevzudan sonra bi kere daha girdim ve 7.5 aldım. Şaka maka İngilizce kompozisyon kabiliyetim ilerlemişti. İşte metalin hayatıma kattığı güzel örneklerden biri de budur.

  4. Aura magula says:

    Game pass hakkında me düşünüyorsunuz arkadaşlar?

    Bence hoş bir sistem gayet güzel.60 tl verip 100lerce oyun oynuyorsun çok ekonomik bayağı da kârlı.

    Ancaaaak bu sistem sayesinde anlam veremediğim bir kitle ortaya çıktı.Aga adam ps5 i pc yi tüm konsolları satıp xsx alıyo sonra üstüne gamepass çekip yorumlara yazıyo “oyunlara boşuna para verme git gp al misss gibi oyunlar oyna sony de inşallah batar zaten gp almak çok karlı amk 2 tane adam gibi oyun oynaycağma 100 tane yarım oyun oynarım daha iyi siz gidin enayi enayi konsol alın amk malları”

    Lan olm bir kere gp ye gelen 100 oyunun 50 si eski püskü 2014 öncesi oyunlar geriye kalanların yarısı bağımsız oyun diğeri de exclusive oyun.Ayrıca gp de rdr2 tarzı ilah oyunlar da yok niye ben eskiden cracklı oynadığım oyunları birkez daha oynayım yada AAA tarzı oyunlardan mahrum kalayım? Belki ben yeni çıkan AAA oyunları oynamak istiyorum bu nasıl bir karşılarştırmadır aga? Ayrıca bu tipler her çıkan yeni oyunun altına “mehh inş bok gibi çıkar bunu alacağma gider gp alırım daha iyi” tarzı yorumlar yazıyorlar.Bir şeye para verdiler ya ille diğer herşey tu kaka onlarınki en iyi olacak

    En güzeli exclusive olayı ortadan kalksın herkes istediği oyunları oynasın ne gerek var kutuplaşmaya, aynı şey diğer sanat dalları içinde geçerli netflix almak veya diğer dizi paltformu almak suçmu oldu da her diziyi göremiyoruz çok saçma. Yada farz edelim benim pc’m var niye god of war oynayamıyorum ps almayarak suç mu işledim?

    Rust in Peace.

    @Aura magula, xbox kısmını bilmem de pc kısmı yetersiz geldi bana. İyi güzel birsürü oyun var da içinden oynayacak oyun bulamıyorum. Koladan çıkan kodla 1 aylık aldım 2 – 3 oyun bitirdim 1 haftadır falan bakmıyorum hiç. Oynayasım gelen oyunlar da öyle 1 kere bitirip kapatılacak oyunlar değil, o yüzden bir daha almam muhtemelen (ha sürekli yenileniyor, ilgimi çeken oyunlar varsa alırım da sürekli kullanacağım bir platform olmaz). Steam’den devam.

    Yiğit

    @Aura magula, gayet olumlu düşünüyorum. PC için olanına da sahibim.

    Yazdıklarına genel itibariyle katılmıyorum. RDR2 sanırım geçen sene gelmişti game pass’e süreli olarak. Yani o fiyata rdr2 bile oynuyordun. Ha bu ilah oyunların olmadığını ya da olsa bile süreli geldiğini değiştirmez ama zaten son birkaç senede öyle pek de ilah oyun (AAA olarak) çıkmadı, çıkanlar da exclusive oyunlardı.

    Bahsettiğin durumun karşıtı PS Store’da o ilah oyunlara 600-700 gibi fiyatlar vermek. Bence gayet de oyunlara boşuna para veriliyor. Far Cry 5 bile 790 liraydı geçenlerde. Bu devirde playstation’a 1 kuruş bile verenin aklından şüphe ederim. Ayda yılda bir ortalığın amına koyacak bir exc için hiç değmez. Kalan oyunları da illa oynayacaksan Xbox store’dan alırsın zaten, sanki oradan alınamıyormuş gibi yazmışsın ancak RDR2 Haziran ayında arkadaşımın xsx’inden baktığımda 200 küsür liraydı Pc’deki ile aynı yani.

    Ayrıca gayet yeni oyunlar da var. 400 lira olduğu ve alamadığım için üzüldüğüm Yakuza’nın son oyunu bile var. Tüm Yakuza serisini tek bir platformda oynayabiliyor olmak çok büyük lüks. Ben oynamak isteyip de para vermek istemediğim birçok oyun buldum game pass’te. Doom Eternal’a bile para veresim yoktu, Wolfenstein, Control (epicte beleş verildi gerçi), Desperados, Forza, Gears, Nier Automata, RE7, Jedi Fallen Order vs gibi gayet yeni ve güzel oyunlar birçoğu. Bunlara katılmıyorum.

    Exc olayında da keşke öyle olsa ama God of War’u yapan Sony, düdüğü öten de Sony. Suç işlemedin, adamlar para kazanmak için kendi servislerini ve platformlarını sattırmak istiyor. Ama donanım satışı artık gelir getirmediği için devran dönüyor, artık hizmetlerden (ps içerisinde satılan her şey sony’e para getiriyor haliyle) ve oyunlardan parayı kazanıyorlar. O çok reklamı yapılan günümüzün klasik bok gibi açık dünyasına sahip Horizon’ı 70 liraya aldım. Önceden ps’e dünyanın parasını verdikten sonra üstüne bir de bir dünya daha para vermem gerekirdi.

    Son olarak da bu oyun dünyasında markalaşma önemli. Üstüne üstlük optimizasyonlar, uygunluklar vs derken bir oyunu tek bir platforma yönelik tasarlıyor olmak kolaylık sağlıyor.

    Aura magula

    @Yiğit, şimdi bak rdr2 gibi bir oyunun süreli gelmesi hiç sıkıntı değil çünkü 100 saat oynayıp bitiriyorsun.Ama mesela tes6 çıksa ve süreli olarak gelse bu defa zararlı çıkarsın çünkü o tarz rpg oyunlar en az üç dört kere oynanıyor e adam sana diyor sekiz ay süresi var sonra baybay.Ben ne anladım bu işten yada mesela age of empires tarzı oyunlar da aynı şekilde sonzuz oynama süresine sahip.Yani bu sistemi sonsuz süreli oyunlar için almaya hiç gerek yok bence,tek seferde biten oyunlar için almak çok mantıklı.

    Bak o konuda haklısın millet o oyunlara boşuna 600 700 tl veriyor.Mesela ben o tür oyunları birkaç ay gecikmeyle alıyorum yada ikinci el kutulu alıyorum anca 200 e kurtarıyorum.Zaten xstore da hep indirime giriyormuş hep ucuza alınabiliyor oyunlar.

    Ya yeni oyunlar varda adam diyorki bu tarihe kadar var.Ben hangisini bitireyim ki birini bitirene kadar öbürünün süresi dolacak.

    İşte adamlar kendi platformlarnı sattırmak için yapıyorlar ama halbuki her platforma çıkarsalar daha fazla kazanacaklar.Heleki şimdi gamepass çıktı sony bayağı bir zarar edecek,exc olayını bitirmek zorunda kalacak.

    Yani tek platforma çıkarmak daha kolay olsada daha az kazanıyorsun.Biraz zahmet edip her platforma çıkarsan daha fazla satarsın.Ama işte daha zahmetli olur

    Yiğit

    @Aura magula, yeni oyunların çoğu bitirilecek sürede ya da süresiz zaten. Tes6 da çıktığı gün game passte süresiz olarak bulunacaktır. Malum Bethesda’yı satın aldı Microsoft. Ama evet örnek olarak verdin ve anlıyorum, haklısın. Ancak bence bu konuda pek bir sıkıntısı yok. Yani tes bir örnek ama başka verilecek pek örnek oyun yok, e tes de süresiz olarak bulunuyor zaten. Starfield da direkt game pass’e gelecek.

    Age of Empires da sonsuza kadar oyna, game passten çıkmaz. Microsoft’un kendi bünyesindeki oyunları pc’ye de getiriyor olmasını takdir ediyorum. Xbox ile bağdaşlaşan en büyük marka halo bile geliyor daha nolsun.

    Ouz

    @Aura magula, Game Pass, 24 saat oyun oynamayan insanlar için bulunmaz nimet, hele bu fiyata. Her platformun övücüsü ve boklayıcısı her zaman olmuştur, olacaktır ama Game Pass’in kütüphanesini 2014 öncesi “eski püskü” diye tanımlamak, üzgünüm ama light bir boklama çeşidi bence. Oynanmamış her oyun, oyuncu için yenidir. İlah dediğin RDR 2′nin 2018 çıkışlı olduğunu anımsatayım. Kaldı ki öyle efsane “eski” oyunlar var ki 2010′lu yıllarda çıkmış herhangi bir oyun onların ellerine su dökemez. Evet bazı yapımların oyun mekanikleri eski, bazılarının grafikleri o kadar süper değil ama zaman ayırmaya değecek sayısız yapım mevcut, Game Pass içerisinde de haricinde de.

    Microsoft şu durumda elinden gelenin en iyisini yapıyor, kült oyun ekiplerini toplayıp kendi çatısı altında topluyor ve onlara acayip bir özgürlük sunuyor. Önümüzdeki dönemde çılgın oyunlarla karşılaşacağız, bundan eminim. Artık oyun stüdyolarının sağdan soldana para toplamakla enerji harcamasına gerek yok. Hayal ettiklerini yapacaklar ve Microsoft aracılığıyla sunacaklar.

    Beri yandan Sony’nin ilahinaye süreceğini sandığı exclusive meselesi de devam edemeyecek. Kabul etseler de etmeseler de belki zaman sınırlı exclusive olayı sürer ama katı münhasırlık işi kısa vadede ortadan kalkacak. Bunun en önemli göstergesi, Sony’nin çıkışının üzerinden biraz zaman geçen oyunları PC’ye de çıkarıp oradan ciddi bir kâr elde etmesi. Biliyorsun God of War da yolda, keza Uncharted: The Nathan Drake Collection da.

  5. Kürşat says:

    Iron Maiden yeni tekli salmış.

    https://youtu.be/FhBnW7bZHEE

    deadhouse

    @Kürşat, Mesaj bombardımanı.

    Kürşat

    @deadhouse, Hiçbir şey olmadı :D

  6. Salata says:

    Laptop için soğutucu kullanan veya bu konuda tavsiyesi önerisi olan birileri var mıdır? Ben işin içinden çıkamadım Antalya’da yaşıyorum evde klima yok sabah akşam yanıyor alet. İhtiyaç oluyor prizdeyken 10 dakika zor kullanıyorum. Bu sıcakta işe yaramaz ne alırsan al falan diyenler oldu ama karar veremedim

    whileshesleepssevenbiri

    @Salata, Birkaç yıldır şu tarz bir soğutucu kullanıyorum:

    https://www.trendyol.com/addison-rampage/ad-rc2-siyah-notebook-sogutucu-stand-p-2849403?boutiqueId=555788&merchantId=108972&gads=true

    Ben Kocaeli’de yaşıyorum oranın sıcağında ne olur bilemem ama burada gayet işimi görüyor açıkçası. Soğutucu olmadan video bile izleyemiyorum baya rahatlatıyor aleti. Bence çok fazla para bayılmadan bu tarz bişey deneyebilirsin.

    Salata

    @whileshesleepssevenbiri, Hocam cevap ve öneri için çok teşekkür ederim. Gördüğüm en uygunu bu açıkçası hatta ben gidip bir kaç yüz bayılacaktım garanti olsun diye ama şimdi bunu bir deneyeceğim hem laptopu üzerine koymak için yükseklik için de gayet iyi oluyor. Gündüzleri gerçekten bende de aynı durum var durduğu yerde kendinden geçiyor ama umarım iyi sonuç verir de bu fiyata kapatırız bu işi :D

    Dysplasia

    @Salata, Soğutucular çok az farkediyor benim tecrübe ettiğim kadarıyla. En önemlisi bilgisayarın kendi soğutma mekanizması. Eğer eski bir bilgisayarsa, garantisi falan bittiyse ve kendine güveniyorsan içini açıp fan temizliği ve macun değişikliği yapmanı öneririm.

  7. Aura magula says:

    @Ouz, Yok yani o anlamda demedim de ben zaten o oyunların çoğunun suyunu çıkarana kadar oynadığım için öyle dedim yoksa tabiki hepsi birbirinden güzel oyunlar. Ama işte o oyunları oynayıp bitirmiş biri için hiçbirşey ifade etmiyor bu sistem. Ha oynamamış birinin kesinlikle alması gerektiğini düşünüyorum.

    Bir yandan iyi bir yandan kötü.Bir yandan iyi çünkü oyun şirketleri dertsiz tasasız istediği gibi oyun geliştirecekler ve para derdinde olmayacaklar.Ha işin kötü tarafı ise konsol savaşları geri başladı. Microsoft sağdan soldan irili ufaklı birçok oyun şirketini toplayarak kendi platformuna ve pc ye çıkarmaya başladı. Sony de buna karşılık oyun firmalarını satın almaya başladı.Böylece exclusive oyunların her platforma çıkma hayalide çöp olacak.Tabiki gow,tlou gibi serilerin eski oyunları her platforma gelecek ama buna karşılık bir hayle kült oyun serisini her platformda göremeyeceğiz.

    Mesela tes,fallout,doom serilerini ps de unutun.Stalker miş obsidian oyunları falanda unutun.Sony de en son demon souls geliştiricisini satın almıştı.Yarın öbürgün from software i de alırsa darksouls serisi de ps exclusive olacak.

    Yokda tam tersi olursa ve sınırlı zamanlı exc olayı olursa hem biz oyuncular kâr ederiz hem firmalar.Sonuçda kendi özel oyununu başka platforma çıkarınca çok fazla satabiliyorsun

  8. Candaş says:

    Kritik arşivi tuşunu kim bozdu?!??

    Murad

    @Candaş, o tuş en az 5 yıldır bozuk

  9. Kürşat says:

    İki Mansur başkandan biri olan Misha Mansoor solo albüm yayınlamış: Moderately Fast, Adequately Furious

    https://open.spotify.com/album/7kwDmo03aAp1wOGxc97Kig

    yarısı yeni şarkılar yarısı tekrar düzenlenmiş eski Bulb materyalleri. Güzel yine de Füf’ün yeni hali özellikle hayvan gibi bi’ şey olmuş

  10. dreadfulfate says:

    https://youtu.be/J2xdXOZlniM

    İşe giderken dinleyeceğim bunu. Benim gibi pazar günü çalışanlara gelsin.

    ismail vilehand

    @dreadfulfate, özel istek geldiği için kritiği haftaya sitede olacak.

  11. bachibozuq says:

    “ şirketleri dertsiz tasasız istediği gibi oyun geliştirecekler ve para derdinde olmayacaklar’ bunu neye dayanarak söyledin?

  12. Marvin Yanbasanyan says:

    Favori youtube kanalım oldu artık bu. Podcastlerde boş konuk yok. Death metal sahnesi için daha iyi içerik üreten bi kanal en azından ben bilmiyorum. Son yaptıkları 3 saatlik michael keene röportajı için:
    https://youtu.be/DjNW68b0ZQM

  13. Arkadaşlar son dönemde site güncellemelerindeki eksiklikler, haberlerdeki gecikmeler için kusura bakmayın. Farkındayım, telafi edeceğiz.

    Son 50 günde sadece 12 kritik yazabildim, kısa süre sonra rahatlayacağım ve site normal akışına dönecek, hatta daha da çok içerik üretmeye çalışacağız.

  14. TanSolo says:

    Site ahalisinin süper derecede ilgisini çekmeyecek hakkında ne söylersem söyleyeyim ilgilerini çekmeyecek yeni çıkmış bir albüme aşık oldum. Görüşlerimi yazsam mı bilemiyorum, sanırım bir anlamı yok.

    nomoshnocore

    @TanSolo, bunu yazarak ilgimizi çektin bence :)

    ismail vilehand

    @TanSolo, dene bence. Aşırı merak ettim.

    Erhan

    @TanSolo, Vir vir hade

    Dysplasia

    @TanSolo, ‘O kendini biliyor…’

    Yiğit

    @TanSolo, ilgimizi çekmeyecek olması hiç ilgimi çekmedi. Bence atma. Sonra başka bir yorumda sanki ilgimizi çekecekmiş gibi yazarak at o zaman ilgimizi çeker.

  15. ismail vilehand says:

    Falcao sakatlanmış.

  16. deadhouse says:

    Türkiye alkol tüketimi indeksini yukarı çıkaranlar meğerse PA takipçileriymiş. Ne çok içiyorsunuz be. Anlamadığım şey İsveç, Almanya, İngiltere gibi ülkelerde çok içiliyor. (Gelişmiş ülkeler, ne açıdan gelişmiş?) 3. dünya ülkelerinde çok içiliyor. (3. dünya ülkeleri olduğu için mi?) Az gelişmiş ülkelerde çok içiliyor. (Az gelişmişlikten mi?)

    Ucuzluk, pahalılık konusuna girmeyelim. O ayrı bir konu başlığı. Demek istediğim din, muhafazakarlık gibi faktörler devreye girmedikçe alkolün genel çizgide gelişmiş, gelişmekte, az gelişmiş ülke demeden çok sevildiği. Kendim çıkardığım naçizane tespit, bence dünya insanları yarrağı yemiş. Yanlış anlaşılmasın, alkol almayanlar mutludur gibi saçma bir önermede bulunacak değilim. Sadece sürekli alkol almanın (sorunlu) olduğunu düşünüyorum.

    Yiğit

    @deadhouse, boşver bunları delikanlı al götür!
    https://youtu.be/qMiciTzX6Q4

  17. Ugur says:

    Yazlıqtan selamlar.

    Hande Yener’in Aşkın Ateşi şarkısını hem de klibiyle dinlemeye yıllardır doymuyorum, aşırı seviyorum öyle böyle değil.

  18. çaksu says:

    Base humor modundayken kurban selfiemi de paylaşayım.

    https://tr.web.img2.acsta.net/r_654_368/newsv7/21/05/27/12/25/0634516.jpg

  19. Oykan says:

    Bugün dev albüm Master of Reality’nin 50. yıl dönümüymüş, kutlu olsun. Kapağından şarkılarına kadar en sevdiğim Sabbath albümüdür. Sitede incelemesini bulamadım, olsa da okusak, coşsak…

  20. Arada aklıma gelen bir soru var. Öyle bir niyetim olduğundan değil, sadece yıllar geçtikçe aklıma geliyor.

    Pasifagresif yayın hayatını noktaladığında bunu nasıl öğrenmek istersiniz?

    “Pasifagresif’e ayrılan sürenin sonuna geldik, hoşça kalın” gibi son bir haberle sürpriz olarak mı, önceden planlanmış ve bazı özel albümlerin incelendiği bir veda haftasıyla mı, yoksa hiçbir şey demeden siteyi güncellemeyi bırakmamız şeklinde mi?

    Ben her türlüsünde çok üzüleceğim orası kesin ama hangisi daha az üzücü olur acaba diye arada aklıma geliyor.

    Dysplasia

    @Ahmet Saraçoğlu, Son bir haber verip kapatmak. Ölüm haberinin kısası makbuldür.

    Unanimated

    @Ahmet Saraçoğlu, deme öyle şeyler deme

    nomoshnocore

    @Ahmet Saraçoğlu, veda haftası. öbür iki seçenekte çok küfür yersiniz gibi geliyor :D

    Candaş

    @Ahmet Saraçoğlu, Kapanmaması, sitenin sizden devralacak yeni yazarlar ile ebediyen devam etmesi gibi bir seçeneğimiz var mı Ahmet Ağabey?

    Alondate

    @Candaş, Bunu yazmaya gelmistim. Burada bu isi devralmak icin bir suru gonullu kisi cikar.

    Abi ayrica korkutma bizi neler der senin agzin :’(

    Murad

    @Alondate, Böbreğimi satar, siteyi satın alırım

    deadhouse

    @Ahmet Saraçoğlu, Bence güncellemeyi bırakmak en iyi seçenek olurdu. Ara ara eski kritiklere ve yorumlara bakıp nostalji yapmış olurduk. Her şeyin bir sonu var. Gayet doğal karşılardım şahsen.

    Ouz

    @Ahmet Saraçoğlu, Veda haftası+nereden nerelere gelindi gibi kısa bir değerlendirme yazısı daha iyi olacaktır. Şak diye faaliyetleri durdurursan insanlar merakta kalırlar.

    Ahmet Saraçoğlu

    @Ouz, hiçbir şey duyurmadan etmeden, bir kritiğin altına “Evet arkadaşlar bu da son kritiğimizdi iyakşamlar” yazıp bitirsek ya ahah

    Berca B.

    @Ahmet Saraçoğlu, her zaman doğru düzgün bir veda en makbulü olur bence. Birden güncellemelerin durması, buranın hayalet şehre dönmesi insanda bir tamamlanmamış hissi bırakır. Bu sadece burası için değil, genel olarak her şey için geçerli olan, insan psikolojisiyle alakalı bir şey. Son bir veda haftasıyla kapanışı yapılsa, herkes içindekileri döker, vedasını yapar, sayfayı kapatır ve yavaş yavaş uzaklaşır.

    Ahmet Saraçoğlu

    @Berca B., buranın kapanmasına neden olacak şey %99 sağlık sebepleri olacaktır. Öyle olsa bile, buradaki kitle varlığını sürdürdüğü müddetçe siteyi kapatmayız herhalde. İsteyen istediğini okuyup yorum yapmaya devam edebilir. Yukarıda dendiği gibi başkalarına aktarıp devam ettirmek de düşünülebilir. Neyse, umarım çok uzak zamanlardan bahsediyoruzdur. Olağanüstü bir durum olmadıkça daha çok uzun süre böyle bir gündemimiz olmayacak.

    Berca B.

    @Ahmet Saraçoğlu, tabi canım burası sadece güncellikten beslenen bi site değil zaten, burada koca bi külliyat var. Site kapansa bile burada daha çok geyikler, başlık hortlatmalar nostaljiler vs sen artık yorum onaylamaktan sıkılana kadar devam eder. Yorum onaylanmaları bitse de hala kritik okumaya gelenler de olur. Yine de bu bildiğimiz haline bir teşekkür/veda turu şık olur bence.

    Erhan

    @Ahmet Saraçoğlu, Abi ben siteyi yeniletmek için sana baskı kuracak ortamı kollarken sen böyle şeyler söylüyorsun. D*rbe yapar indiririz yine de siteyi devam ettiririz :D

    Necrobutcher

    @Ahmet Saraçoğlu, bence yenilik olur değişim her zaman iyidir. Buradan çıkacak yazarlar hemen bir site daha başlatır çok da etkilenmem ben.

    Aura magula

    @Ahmet Saraçoğlu, son bir haber verip kapatmak en iyisi olur ama her türlü üzüleceğim:(

    şeyh hulud

    @Ahmet Saraçoğlu, Reverend Bizarre’ın son albümünden ilham alınarak şunun kritiğiyle veda edilebilir:

    https://bit.ly/3eMtO0u

    Hatta bu şöyle bir fikir getirdi aklıma: Son 1 hafta boyunca, sevilen ama zamansız dağılmış grupların son albümleri incelenebilir.

  21. şeyh hulud says:

    Geçen haftalarda sitede olası sonuçları hiç düşünülmeden, son derece sorumsuzca kısa bir Grip Inc muhabbeti dönmüştü. O zamandan beri 4 Grip Inc albümü dışında çok az şey dinledim. Mutlu musunuz?

    Ahmet Saraçoğlu

    @şeyh hulud, ben paylaşmıştım. Mutlu gibiyim.

  22. Cumartesi günü günübirlik Isparta’ya gidip geleceğiz. 8-9 saatimiz olacak şehirde. Ispartalı olan veya Isparta’yı bilen birileri varsa şunu yapın, şurada şunu yiyin diye önerirse seviniriz. Biz zaten bakacağız neler yapılacağına, ne yeneceğine ama insider bilgiler de iyi olur.

  23. Hayatınızın belirli bir dönemine damga vurmuş, büyük manevi değer atfettiğiniz, diğer albümlerden ayrı tuttuğunuz bir Metallica, Iron Maiden, Megadeth vs. mainstream metal albümü var mı?

    Bu büyük grupların albümleri büyük önem taşıyor, çok seviliyor ama sanki özellikle 2000 sonrasında pek fazla kişi tarafından manevi değer atfedilmiyor gibime geliyor.

    Mesela benim hayatımın belirli anları açısından çok önemli bazı albümler var. Bazılarının metal adına herhangi bir önemi yok, kusursuz falan da değiller ama yer/zaman açısından benim için çok büyük manevi değer taşıyorlar.

    Bu büyük grupların albümleri sanki maneviyat kısmına pek geçmiyor. Belki de bana öyle geliyordur, ama sanki dinleyicinin içine işleyip manevi değer kazanan işler genelde daha arka plandaki ya da o kadar da büyük olmayan grupların albümleri oluyor.

    Opethsevenbiri

    @Ahmet Saraçoğlu, Doğma, büyüme, köken Ankaralı biri olarak yarısı Ankara dışında olmak üzere her …And Justice for All şarkısıyla özel anılarım var. Hala en sevdiğim Metallica albümü.

    Opethsevenbiri

    @Opethsevenbiri, Unutmuşum yazmayı To live is to die’ı HER DİNLEDİĞİMDE ağlıyorum.

    Yiğit

    @Opethsevenbiri, hayatımın en değerli birkaç şarkısından biri. Gerçekten çok özel bir şarkı.

    @Ahmet Saraçoğlu, aklıma spesifik hiçbir albüm gelmedi. Bahsettiğin özellikte albümler ya metal değil ya da mainstream değil. Yine de sayılırsa hayatımın en önemli albümü Storm of the Light’s Bane’i söyleyebilirim.

    Mainstream albümlerden benim için diğerlerinden en ayrı duranı kesinlikle Rust in Peace. Ama hayatımda özel bir yeri yok. Özel bir yeri olan albüm ise Fear Inoculum. Daha 2 sene olmadı ama çıktığındaki o 3-4 aylık benim için çok önemli olan dönemin arkaplan müziğiydi.

    Bir de bahsetmeden kesinlikle geçemeyeceğim bir albüm var o da A Sombre Dance. Ancak kendisi hakkında konuşmaya çalışmam beyhude bir çaba olur. Çok, çok ama çok özel.

    Erhan

    @Ahmet Saraçoğlu, Rust in Peace bu hayatta en sevdiğim albümdür.

    owlbos

    @Ahmet Saraçoğlu, Buna çok uzun bir yazı yazdım ve yanlışlıkla silindi.. telefonda adam gibi yorum yazmayı öğrenemedim gitti :(

    owlbos

    @owlbos, neyse, yazdığım yorum zaten yukarıdaki sorulara cevap niteliği taşımıyordu sadece 90 ve 00larda doğmuş insanlar için bu grupların albümlerinin neden eskisi kadar damga vurmadığıyla alakalı düşüncelerimi paylaşmıştım.

    Benim aklıma ilk gelen albüm Gojira – FMtS.

    3. Paragraf için ise Orphaned Land – Sahara

    Hiç alakam yok Orphaned neredeyse hiç sevmem ama bu albümle çok güzel anılarım var. Babamla balık tutmaya giderdik, güneş yavaştan kaybolurken oltalarla ugrasirken közde cay hazırlarken, yaz gününde suratima vuran yumsak serinletici rüzgar ve kulakta basta Sapari ve komple Sahara albümü.. Albümü yıllardır dinlemedim muhtemelen ömrüm boyunca da dinlemem bir daha ama aklıma gelir durur…

    owlbos

    @owlbos, o kadar alakam yok ki albumun ismini yazmışım ahaha. 2010 yılındaki albümü olacak Sahara değil albüm ismi.

    Rust in Peace.

    @Ahmet Saraçoğlu, buna Death – The Sound Of Perseverance diyebilirim sanırım Death’i mainstream sayarsak. Bu albümü düzenli dinlediğim dönemlerin içinde hayatımın en iyi ve en kötü dönemleri de var, o yüzden diğer her albümden farklı bir değeri var bende.
    Metal dinlemeye başladığımdan beri favori grubum her zaman Megadeth olmuştur, nedense manevi değeri olan yok benim için. Tamamını dinlediğim ilk albümleri olduğu için R.i.P diyebilirim belki.

    Ahmet Saraçoğlu

    @Rust in Peace., The Sound Of Perseverance hayatta en çok değer verdiğim albüm. Manevi açıdan benim için en değerli albüm. Ben daha ziyade o büyük grupları kastediyorum. Mesela 1991′den beri Metallica dinliyorum, sayısız şarkısına bayılıyorum ama misal bir Fade to Black’le, To Live is to Die’la duygulanmışlığım yok. Aşırı seviyorum, ama manevi olarak kapladıkları bir yer yok bende.

    Rust in Peace.

    @Ahmet Saraçoğlu, ben de megadeth’i aşırı seviyorum, ara ara 2000 öncesi tüm albümleri dinlediğim bir maraton yaparım ama nedense manevi değeri olan albümleri yok. Birçok şarkıları var ama albüm yok.

    şeyh hulud

    @Ahmet Saraçoğlu, lise yıllarımın çoğunu Annihilator albümlerini dinleyerek geçirmişimdir ama şu anda nostaljik bir eğlenceden daha fazlasını ifade etmiyorlar benim için.

    Cryosleep

    @Ahmet Saraçoğlu, mainstream sayılıyorsa kesinlikle cevabım Slaughter of the Soul olurdu. Hatta geçtiğimiz günlerde tekrar dinledim, yine tüylerim diken diken oldu. En sevdiğim melodeath albümü kesinlikle.

    Eğer mainstream sayılmıyorsa buna lise hayatımın %50′sini oluşturan Youthanasia ya da Rust In Peace diyebilirim. Megadeth en sevdiğim grup olmakla birlikte ne zaman kötü bir dönemden geçsem her zaman ilk dinlediğim grup olmuştur. Ne kadar ağır ya da farklı müzik dinlersem dinleyeyim, 3424637565 kez de olsa Megadeth dinleme isteğim oluyor ara sıra. Risk ve Super Collider hariç her albümünü en az bir kere de olsa dinlemişimdir. (Hidden Treasures dahil, hatta en sevdiğim derleme albümüdür)

    Agrypnie

    @Ahmet Saraçoğlu,
    Kesinlikle benim için agalloch- ashes against the grain
    Sonraki donemler için de Hanging garden -Blackout whiteout u sayabilirim.
    Çoğu kişi için manasız dahi gelebilecekken benim için çok degerliler.Ve ashes against the grain i en son ne zaman actigimi hatırlamıyorum çünkü açmaktan fazlasıyla korkuyorum.Ölmeden gömülecek havada değilim girmek de istemiyorum bayadir :)

    ytncl

    @Ahmet Saraçoğlu, Mainstreamden girersek, Powerslave albümünün bendeki yeri ayrıdır. Özellikle Rime of the Ancient Mariner hayatımda dinlediğim en kusursuz şeylerden biri. Epik bir İngiliz şiiri, metale bu kadar iyi yedirilebilirdi. Onun dışında Megadeth’ten favorim olan, So far so good so what albümünün de hakkının yendiğini düşünüyorum. Bence Rust in Peace’e baya baya kafa tutabilecek bir albüm.

    Dysplasia

    @Ahmet Saraçoğlu, Metale giriş yaptığım ve başka kasetler alabilene kadar sürekli dinlediğim Load’un ve Iron Maiden’ın a Real Dead One konser kasedinin ( o kapaktaki Eddie’yi yüzĺerce kez çizmişimdir) manevi değerleri vardır ama açıp açıp dinleyip duygulanmam. Dinleyip duygulanmak da manevi bir değer göstergesi midir bilmiyorum. Yazdıkça soru da anlamsızlaştı ahah.
    Sanırım Black Sabbath – Heaven and Hell ve Opeth – Morningrise hatırlattıklarıyla bu soruya daha uygun bir cevap, yeterince mainstream kabul edersek.

    Emre Görür

    @Ahmet Saraçoğlu, genelde ilk alınan albümler o statüye sahip oluyor. Metali ve söz konusu grubu yeni yeni keşfediyorsun, her şey henüz çok taze, bu yüzden de kişisel bir bağ oluşuyor. Manowar’ın The Hell of Steel diye bir toplama albümü vardı. Onu çok fazla dinlemiştim. Maiden ile tanıştığım albüm ise A Real Dead One idi. O zaman çok sert ve karanlık gelmişti. Stüdyo albümü olmasalar da bu ikisiyle özel bir bağım olduğunu söyleyebilirim. İlk aldığım Metallica ve Megadeth albümleri ise Ride the Lightning ve Countdown to Extinction idi, ama bunlar üzerimde pek bir etki yaratmadı.

    Ahmet Saraçoğlu

    @Emre Görür, ben de Manowar’la The Hell of Steel, Iron Maiden’la ise A Real Live One ile tanışmıştım. Manowar’ın toplaması Fighting the World’le başlıyordu ve başındaki “dum – tak – dumdum tak -” davul girişi acayip heyecanlandırıyordu beni.

    Dayım aracılığıyla dinliyorum. 1995′ti ve çok heyecanlı zamanlardı. Bu ikisi, …And Justice for All, Extreme – Pornograffitti, Kingdom Come – Kimgdom Come, pek çok güzelliği döndüre döndüre dinliyordum.

    Rzeczom

    @Ahmet Saraçoğlu, ODRAZA – Rzeczom

  24. 2022′ye ilişkin birinci ağızdan güzel konser haberleri almaya başladım. Ayık olun, aşı olun.

    Yiğit

    @Ahmet Saraçoğlu, bir aralar Mgła konseri olacaktı memlekette.

  25. Melkor says:

    Bu film çok iyi olacak ya. vilnöv olmasa doğru düzgün film izleyemicez valla.

    https://www.youtube.com/watch?v=8g18jFHCLXk

    Dysplasia

    @Melkor, Ben fragmanı beğenmedim ama holivud izleyicisini çekmek için diye umuyorum. Vilnöv’ün de Dune’un da tarzı bu değil. Muaddib’in de ezik ezik bakmasını yadırgadım.

    deadhouse

    @Dysplasia, Fragman nasıl izliyorsunuz ya. Asla izlemem.

    Dysplasia

    @deadhouse, Ben de genelde izlemem ya da çok incelemem ama nerdlüğümü okşayan bu gibi durumlarda kendimi alamıyorum.

    Melkor

    @Dysplasia, Bana önce fazla şey göstermişler gibi geldi sonra göstersinler bu filmin gişede çakılmaması lazım dedim. Marvel mizahından nefret eden biri olarak küçük şakalar da hiç irite etmedi. Çünkü sadece şaka olsun diye konulmadığı belli. Beni çok fazla jason momoa görmek dışında trailer da rahatsız eden bi şey olmadı. Olabildiğince pozitif şekilde filmi bekliyorum. Stüdyo ne kadar karıştı bilmiyorum da Vilnöv’e de güvenim tam.

  26. Dysplasia says:

    Facebook’ta dediklerine göre Be’lakor’un yeni albümü hazırmış. Hnngh

    Dysplasia

    @Dysplasia, Rivers of Nihil’de de hareketlenme var lan, çok mutluyum şu an.

    Erhan

    @Dysplasia, ”The Work” 27 Temmuz

    ”Ben müzisyenin yeni albüm geliyor dedikten iki hafta içinde salanını severim”

  27. Aura magula says:

    Şu getting over it nasıl bir manyak zihniyetin ürünüdür arkadaş bir insan niye böyle bir oyun yapar? Sanki oyunu yapan kişinin küçükken emziğini çalmışlar gibi abartı bir uyuzluk mevcut.Bunun yerine gidin cupheadi yada o tüplü bilgisayarlardaki avı vuramayınca tip tip gülen köpeğin olduğu oyunu oynayın. Yada darksouls maratonu yapın garanti veriyorum daha kârlı çıkarsınız.

    Yok abi kimse oynamasın çok çirkin.İroni falan da yapmıyorum,”vaaay sanat işte” diyeceğiniz bir tarafıda yok sakın bulaşmayın.Ben bir gün boyunca bu bağımlılığa maruz kaldım zar zor sildim kurtuldum.Şakasız diyorum oynarken başımın ağrıdığını hissediyordum.Saç dökülmesi bile başlatabilir o derece gıcık

    Puanım:0

    Yiğit

    @Aura magula, zor oyunlar severim ama bir mantığının olması gerekiyor. O tarz oyunların hiçbir çekiciliği yok, tamamen boş boş ne kadar zor yapabiliriz diye kasılmış bir şey. Super Meat Boy falan da baya zor ama gayet güzel bir platform oyunu bence. Hele Dark Souls’larla falan asla aynı kefeye konamaz bu oyunlar. Her ne kadar saç baş yoldurtsa da Souls oyunları asla “zor olsun, analarını belleyelim” denilerek yapılmış oyunlar değil. Bir temeli, bir nedenselliği var zorluğun.

    Sırf korkutucu olsun diye sebep-sonuç ilişkisi bile kuramayan saçma sapan jumpscareli filmlere getting over it dersek Soulslar The Shining, Suspiria falan olur.

    Aura magula

    @Yiğit, bencede Darksoulslarla cuphead lerle kıyaslanamaz en azından onlarda zorluğun bir anlamı var.Zaten o oyunda sırf zor olsun diye yapıldı başka hiçbir numarası yok.Mesela minecraft, dont starve ark survival evolved gibi oyunlardada abartı zorluk mevcut ama o oyunları tecrübenle bitiriyorsun öyle bak benim refleksler süper falan mantığıyla değil direk bilgi birikiminle hallediyorsun.

    Birde ben aynı hisleri eskiden online oyun oynarken yaşamıştım.Tek başına lig atlamaya çalışmalar, etkinlik tamamlamak için kırk takla atmalar, ping yükselince kazandığın oyunu kaybetmeler…

    İşin sonunda bir daha online oyun oynamadım kafam rahat. Ha illede oynaycaksam lig kasma, etkinlik yapma işleriyle uğraşmadım.

  28. Zamanında burada bir grubun albümlerini iyiden kötüye sıralamak gibisinden çeşitli seriler yapıldı. Belki ilgi görür diye ben de bir seri başlatayım.

    “10 albüm 10 mekân”. Bir albüm ve o albümün çağrıştırdığı yeri yazıyoruz. 10 tane yoksa olduğu kadar da yazılabilir. İsteyen tarih ve kısa bilgi de verebilir.

    Hiç düşünmeden ilk aklıma gelenleri yazayım.

    - The Faceless – Autotheism (İstanbul-Marmaris otobüsü, 2012 yazı, sabah 07.00 civarı, çeşitli balayı gezilerinden biri, Güzide yanımda uyuyor)
    - Opeth – Damnation (Bursa-İstanbul otobüsü, 2003, Loveraft okuyarak)
    - Mercenary – Metamorphosis (Mecidiyeköy’den Balmumcu’daki şirkete yürüyüş, 2011)
    - Meshuggah – Destroy Erase Improve (Vancouver, Granville Bridge, 2005, okula giderken)
    - Pantera – Cowboys from Hell (Artur Tatil Köyü, Balıkesir, 1997, sabah 05.00, bisiklet üstünde)
    - Myrath – Legacy (Midilli Adası, Yunanistan, 2016, kiralık arabada Güzide’yle tepelere çıkarken)
    - Lamb of God – New American Gospel (Kükürtlü, Bursa, 2001, sadece sınavlar için gittiğim okuldan gelip 4. kattaki evin merdivenlerini çıkarken)
    - Borknagar – Empiricism (Roma, 2002, Interrail sırasında sokaklarda yürüyorum)
    - Eternal Tears of Sorrow – Before the Bleeding Sun (Ankara, 2006, gece vakti Kızılay’dan Yıldız’a dönüyorum)
    - Arch/Matheos – Sympathetic Resonance (Girne, Kıbrıs, 2013, albümü açıp dayımın tek kick’li davulunda baştan sona eşlik etmeye çalışıyorum)

    Daha bir dolu var, katılım olursa ben de aklıma geldikçe yazarım.

    Ahmet Saraçoğlu

    Bonus: Thrown to the Sun – Out of Themselves Things Will Come (Cihangir, İstanbul, 2014, çekyatı dikip odanın köşesinde vokal kabini oluşturmuşuz, Başer [Çelebi] içine girmiş mikrofona böğürüyor)

    12ParmakBağırsağı

    @Ahmet Saraçoğlu, <3 <3 <3

    Erhan

    @Ahmet Saraçoğlu,

    - OVERKILL – The Grinding Wheel (Yalova, Hv.K.K. bilmem kaçıncı yedek meydan komutanlığı, 2017, birliğin içinden çevre yolunda köpeklerden kaçarken)
    - MASTODON – Emperor of Sand (Yalova-Kütahya otobüsü, 2017, Mastodon’a söverken)
    - IN FLAMES – The Jester Race (K.maraş-İzmir otobüsü, 2013, Büyülenirken)
    - MEGADETH – Youthanasia (Gaziemir, İzmir, 2013, Parkta tek başıma PopKek yerken)
    - SLIPKNOT – Iowa (K.maraş, 2012, dershaneye giderken)
    - MEGADETH – Rust In Peace (K.maraş, 2010, İnternet kafede Metin2 oynarken)
    - LAMB OF GOD – Sacrament (Ankara, 2016, gençlik parkına düşürmüş olduğumu tahmin ettiğim cüzdanımı geri almaya giderken)
    - TESTAMENT – Practice What You Preach (Kütahya, 2016, Arkadaşımla gece yarısı evde demlenirken)
    - TESTAMENT – Dark Roots of Earth (İstanbul, 2017, Kadıköy yerine yanlışlıkla Karaköy’e giderken)
    - METALLICA – Master of Puppets, Orion ve Damage Inc. (İzmir, 2015, Hava Asb. MYO sınıf kapısının önünde üsteğmeni beklerken)
    - TESTAMENT – Legacy (Kütahya, Temmuz 2016, malum olay olduğunda çay bahçesinden eve giderken)
    - IRON MAIDEN – Powerslave (Ankara, 2017, Dost Kitabevinin önünde kızı beklerken)
    - MACHINE HEAD – Bloodstones and Diamonds (Yalova, 2017, sabah 06:00 koşu yaparken)
    - REM – Out of Time (İncirlik, Adana, 2015, Amerikalı askerlere ”Bu grubu nasıl bilmezsiniz?” derken)

    Çok zevkliymiş lan bu, devam edeceğim sonra.

    şeyh hulud

    @Ahmet Saraçoğlu, Eskişehir-Ankara otobüsü, bozkır, Kyuss, kek, nescafe

    Yiğit

    @Ahmet Saraçoğlu, hayatımda 10 farklı yere gitmedim. Bu albüm kızılay, bu albüm odtü, bu albüm viranşehir falan zorlasam maks 5 tane çıkar.

    Rzeczom

    @Ahmet Saraçoğlu, bunu bir başlığa taşısak daha iyi olmaz mı?

    serbest kürsüde yok olup gidecek.

    Ahmet Saraçoğlu

    @Rzeczom, şimdi yıl ortası değerlendirmesi var tartışma kısmında. Burada konuşulsun sıkıntı yok.

    Dysplasia

    @Ahmet Saraçoğlu,
    Dark Tranquillity – Damage Done: Lisenin düzenlediği istanbul gezisi.

    Opeth (Peter’li albümler): İstanbul – Denizli arası otobüs yolculukları

    Metallica – Reload: Didim, Akbük. Fen lisesini kazandığım haberi ve ilk defa bas – ritim gitar – lead gitar ayrımını yapmam.

    Dark Tranquillity – Character: Denizli Yaprak Kitabevi. DT albümü görmenin şaşkınlığıyla aldığım ilk orjinal DT albümüm, 2005.

    Soen – Tellurian: Tunceli Jandarma Bölge Komutanlığı.

    Pantera – Vulgar Display of Power: Lisede arkadaş evi. Elime ilk defa elektro gitar almamla birlikte Mouth for War riffini çalmaya çalışmam.

    Mastodon – The Hunter: Van – Başkale, 2013

    Cynic – Focus, Strapping Young Lad – Alien, Borknagar – Empricism: Üniversite ilk dönem şubat tatilinde ailevi nedenlerle yarrağa bağlayan Denizli’deki evin yeşil mobilyaları.

    Nile – In Their Darkened Shrines: İstanbul, Kadıköy – Eminönü vapuru, 2009, Nile dinlerken hüzün basmasına neden olan o amına kodumun ufak güzel anısı.

    Emre Görür

    @Ahmet Saraçoğlu,
    - Manowar – Kings of Metal (Avcılar’daki Hacı Şerif durağına yakın bir tekstil atölyesinin önü, İstanbul – 1993)
    - AxeHammer – Lord of the Realm (Göztepe’deki Susuzdede Parkı, İzmir – 1998)
    - Death – The Sound of Perseverance (Alsancak-Konak arası, İzmir – 1998)
    - Savatage – Handful of Rain (Göztepe-Buca otobüsü, İzmir – 1998)
    - Warrior – Fighting for the Earth (Deprem gecesi, Silivri köylerine yakın bir alan, 17 Ağustos 1999)
    - Exciter – The Dark Command (Hamburg’daki Reeperbahn Caddesi, Almanya – 2000)
    - The Mars Volta – Amputechture (Serencebey Yokuşu, Beşiktaş – 2006)
    - Manilla Road – Voyager (Havana dalgakıranı, Küba – 2008)
    - The Faceless – Autotheism (Sarıyer-Beşiktaş minibüsü, 2012)
    - Deathspell Omega – Paracletus (Santiago’daki bir köy evi, Küba – 2015)

    asli

    @Ahmet Saraçoğlu,

    Grim Reaper – See You in Hell (DTCF bahçesi, 2013)
    Witch – Salem’s Rise (yurt bodrumu, NWOBHM’a ilk giriş yaptığım zamanlar)
    Badlands – Voodoo Highway (Ankara/Dikmen 2013? her yer bembeyaz, yokuş aşağı düşüyorum)
    Damien – Say Your Prayers (2013, yurt odamda deli gibi dans ederken)
    Elixir – Treachery (Ride like the Wind) (oynadığım medieval oyunların arkaplan müziği olduğu için bilgisayar..)
    Jaguar – Power Games (depresif, boğuk bir Emek/Ankara)
    Side Winder – Side Winder (otobüs yolculuğu ama hangisi.. sabah 4-5 civarı)
    Crucifixion – Take it or Leave it (Ankaray yolculukları…)
    Visigoth – Conqueror’s Oath (Gece Polonya’nın parkları)

    TanSolo

    @Ahmet Saraçoğlu, Mgla – Exercises in Futility: Karantina döneminde akşamın bir saati apartmanın bahçesinden durmak bilmeden tur attığım günler. ( Diğer yayınlarını da sürekli dinlerdim grup olarak anabilirim)
    Mastodon – Emperor of Sand: O dönem aramızın pek iyi olmadığı bir arkadaşımın kanserden öldüğünü öğrenmemden sonra aynı isimde bir arkadaşımla buluşmak için Pozcu’ya yürüdüğüm yol.
    Mastodon – Blood Mountain: Karantina gerginliğinden biraz kurtulduktan sonra apartman bahçesi değil de evimin yakınındaki kanalın yanında durmadan yürüdüğüm dönem.
    Inter Arma – Sulphur English: Babam hastanede yatarken Mersin sıcağında öğlen vakti bir avuç dolusu kredi ve banka kartıyla yayan bir şekilde bankamatikten bankamatiğe koşturduğum gün.
    Sonny Rollins – Saxophone Colossus: 10. sınıfta caz dinleyeyim de havalı olayım diyerek ilk defa açtığım, okulumdan evime bitmek bilmeyen yolda belediye otobüsünde geçirdiğim o gün.
    Radiohead – Kid A: Buhardan nefes alamayacak duruma gelene kadar duşta, yerde iki büklüm oturduğum gün.
    Metallica- Ride the Lightning: Albüm dinlemenin nasıl bir alışkanlık olduğunu çözmek için bir albümü açtığım dolmuştaki o gün.
    Miles Davis – Get Up With It: Gecenin bir saati odamda vize ödevimle uğraşırken albümün kendi başına kafamı güzel yapması.
    Mastodon Leviathan/Blood Mountain/Crack the Skye: Grupla tanıştığım o gün bu albümleri anneannemde dinlemiştim. Herbirinin yarattığı hissiyat hala aklımdadır.
    Ulcerate – Stare Into Death And Be Still: Dayımın tüm gün beni sıkıştırdığı dönemde markete kaçıp ufaktan huzur bulduğum gün. (Evet, bu albüm huzur vermişti.)

    Yiğit

    @TanSolo, Pozcu dediğimiz yer Mersin’deki mi?

    TanSolo

    @Yiğit, evet Mersin. Sanırım daha önce konusu açılmıştı.

    Yiğit

    @TanSolo, doğrudur dostum. Uygunsa görüşelim bir ara.

    TanSolo

    @Yiğit, tanztrk33@gmail.com benim adresim oradan yazarsan haberleşiriz

    asli

    @TanSolo, @Yiğit, şahane olay, ben de Mersinliyim, ne zamandır gitmiyorum ama.. Kushimoto’da bir bar vardı, belirli günlerde ve saatlerde bir anda metal bar oluyordu (mavi ışıkar eşliğinde) underground BM gruplar çıkıyordu sanırım, çok iyi hatırlamıyorum o zamanlar küçüktüm. hatta yaşım yetmediğinden hocamla gitmiştim… siz hatırlar mısınız o barı?

    Ayrıca Mersin’de şöyle bir olay olmuştu, ben şahit olamadım ama:
    Mersin Belediyesinde Black Metal Konseri (Morin Dagor)
    https://www.youtube.com/watch?v=93_lIPIloME

    Yiğit

    @asli, bende de canlanmadı. Kushimoto’ya arada kahve içmeye giderim yoksa tamamen nargileci mekanı artık.

    Morin Dogar’u biliyorum. Hatta yanlış hatırlamıyorsam Ahmet Abilerle muhabbetini yapmıştık da grubun ismini hatırlayamamıştık. İyi oldu yazdığın ahaha.

    TanSolo

    @asli, bardan haberim var ama şu an yok bildiğim kadarıyla. O zamanlar pek küçüktüm yaşım denk gelmedi. Marin Dagor videosunuda gördüm defalarca izledim ama grubu hiç görmedim.
    @Yiğit senin de mail atmanı bekliyorum 👍

  29. asli says:

    Blade – Liar (Greek HM) hakkında konuşabilir miyiz? son günlerde sabahtan akşama kadar dinlesem de doyamıyorum, olmuyor.

    https://www.youtube.com/watch?v=sb6k4u-z5Kk

    Erhan

    @asli, güzelmiş

    Alondate

    @asli, İlk defa duydum. Sıfır beklentiyle girdim ve çok beğendim. Özellikle sözleri güzelmiş. 92 yılından kalma, tek bir demo yayınlayıp dağılmış bir grup. Hangi tozlu raflardan çıktı bu?

    asli

    @Alondate,

    beğenmenize o kadar sevindim ki, ve evet sözleri de bir ayrı güzel.. bu videoyu paylaşan youtube kanalı rare & obscure heavy metal archives, aynı zamanda forum websiteleri de var; sürekli bu tarz eski cevherleri gün yüzüne çıkarıyor. 1980′lerden kalma, İtalya, Almanya, Yunanistan, İsveç vs bir çok ülkeden müzik şirketleriyle anlaşma yapmamış/yapamamış ya da bir süre sonra dağılmış grupların demolarını, singlelarını paylaşıyor. Türkiye’den bile adını dahi duymadığım grupları bu oluşum sayesinde bulmuştum. klasik heavy, NWOBHM seviyorsanız kesinlikle bakmanızı tavsiye ederim..

    deadhouse

    @asli, Çok iyi bir keşif oldu. Paylaşım için teşekkürler.

    asli

    @deadhouse,

    ben teşekkür ederim, beğenmenize çok sevindim/

    asil

    @asli, çok iyiymiş, teşekkürler.

  30. Emre Görür says:

    Kadınlar 10 metre havalı tüfek atıcılık müsabakası bile acayip keyifli valla. Yemişim NBA’i, Euro 2020′yi! Olimpiyadlar gibisi yok.

    deadhouse

    @Emre Görür, Kesinlikle öyle.

    Yiğit

    @Emre Görür, Euro 2020 baya iyiydi onu ayrı tutalım.

  31. Rzeczom says:

    can sıkıntısı ve işsizlikten 24 saat içinde harry potter film serisini baştan sona 1.25 hızında izledim.

    Yiğit

    @Rzeczom, aynı hafta içinde 2 kez Lotr maratonu yapmıştım ben de. Normalde her sene minimum 2 kez maraton yaparım ama 2020′de 6 kez yapınca bu sene halen izlemedim.

    Rzeczom

    @Yiğit, bazı tanıdıklarım seriye 1-2-3 şeklinde izleyip 3-2-1 şeklinde devam ediyor.

    hobbit’i de katacaklarsa 1-2-3-(lotr)-1-2-3(hobbit) sonra yine tam tersi.

    manyaklık.

    şimdi de oturdum rick and morty’i tekrar baştan izliyorum. 2 sezon bitirdim bile.

    Yiğit

    @Rzeczom, ben de Rick and Morty’e tekrardan başladım. Yeni sezondan önce baştan mı başlasam demiştim ama üşenmiştim. Yeni bölümleri izleyince ne kadar özlediğimi fark ettim ve en baştan geri başladım.

    Yalnız hobbit’i önce izlemek daha mantıklı kronolojik açıdan. Ama gerçek bir orta dünya hayranı olarak hobbit filmlerini tabii ki hiç izlemiyorum.

    Rzeczom

    @Yiğit, ulan aklıma soktun, rick and morty’de yayınlanan son bölüme kadar gelince şimdi extended edition olarak giriştim LOTR serisine.

    allah kahretmesin.

    Opethsevenbiri

    @Rzeczom, Ben hala Harry Potterları izlemedim. Kitapları çok önceden okudum ama bitirmedim onları da. Bu yaştan sonra(21) izlenir mi?

    Yiğit

    @Opethsevenbiri, ben de 21 yaşımda gerek can sıkıntısından gerekse de “ayıp olmasın bari izlemiş olayım” diyerekten izledim. İzlenmeyecek kadar kötü değil, dokusu bana güzel anıları hatırlattığı için zevk bile aldım hatta.

    Rzeczom

    @Opethsevenbiri, izlenir, neden izlenmesin.

  32. Melkor says:

    Socrates iyice çıldırdı ya. sinema programına başlamışlar

    https://www.youtube.com/watch?v=CldO0ZB0uMY

    https://www.youtube.com/watch?v=C4642nKv4ak

    enemyofgod

    @Melkor, Vay be çok iyi.

  33. çaksu says:

    The Martian’ı okuması cidden çok zevkliymiş. Sorun çözme pornosu.

    “Everything went great right up to the explosion.”

    Snow Crash (Neal Stephenson) üzerine okudum bir de. Cool’luk overdouse’u oldu. Ninja hacker’lar, seksi kaykaycı kuryeler, nükleer silahlı mutant sörfçüler…Huh.

    Canoir

    @çaksu, neal stephenson’ın 6.45′ten çıkan kitaplarını okuma fırsatın oldu mu hiç ? Almak istiyorum ama çevirilerine de hiç güvenemiyorum

    çaksu

    @Canoir, Bi fikrim yok malesef. Adamdan sadece Snow Crash’i, onu da orjinalinden okudum. (Son bölümü çok sevmedim ama oraya kadar keyifle okudum). Devam edicem kesinlikle diğer kitaplarından.

    Çevirmesi de zordur gibi geliyor. Bu kitapta en azından, argo çok, kendi uydurduğu politik düzen içinde kendi uydurduğu tabirler var (mesela burbclave = suburban enclave, franchulate = franchise consulate), çok stilize bi dili var vs..

    Ekşi’de kitapların ya da çevirmenlerin başlıklarında belki fikir veren olur, bilmiyorum bu geliyor aklıma.

    TanSolo

    @Canoir, 6.45′ten Philip K. Dick kitaplarını okumuştum, Türkçeye dahi benzemiyorlardı

    Canoir

    @TanSolo, aynen ben de Albemuth Özgür Radyosu’nu okumuştum. Zorla bitirdim ama hayatımdaki en kötü okuma tecrübesiydi.

    İşin kötüsü, Androidler Elektrikli Koyun Düşler Mi?’yi de Alfa’dan okudum ve o da özensizdi. Okunmayacak durumda değil ama edisyonu kötüydü.

  34. Raddor says:

    *ıçarken aklıma çok güzel bir tane Türkçe Goregrind albüm adı fikri geldi:

    “Nefes Almasın Yeter!”

    Öyle bir projesi olan varsa kullanabilir.

    Raddor

    Ayrıca başka ilginçlikler:

    1- https://youtu.be/6qrUVhnC3hw

    2- https://youtu.be/-cvcONUphtc

    Dysplasia

    @Raddor, Türk metal’deki Stomp esinlenmelerine bayıldım.

    Raddor

    @Dysplasia, sitenin marşı olması lazım çok iyi haha.

    Yiğit

    @Dysplasia, ahahahaa

    Ouz

    @Raddor, Bedük anımsadığım kadarıyla sağlam metalciydi elektroniğe geçmeden evvel.

    Raddor

    @Ouz, bugün normal görünüşlü orta yaşlı bir beyle sohbet ediyordum. “Elektro çalıyorum, metal seviyorum” dedim. Hiç alakası olmadığını düşünürken “Mekong Delta’yı severdim gençken.” dedi. Hayvan gibi 80′ler metal muhabbeti yaptık. Kimin neci olduğu hiç belli olmuyor. Adam Mekong Delta dedi ya vay anasını.

    Ahmet Saraçoğlu

    @Raddor, vay arkadaş.

    Raddor

    @Ahmet Saraçoğlu, yalnız, “Slayer’dan sonra orada bitmeliydi.” diyerek extreme metale bayağı salladı. Öyle deyince direkt aklıma burası geldi. Severek yorumlaştığım insanların extreme metale nasıl da gönülden bağlı olduklarını düşündüm. Gözümden bir damla yaş süzüldü ve glam’cı olmama rağmen “o müziğin de yeri ayrıdır abi deme böyle çok iyi gider bazen.” diyerek savundum. Bu da kayıtlara geçsin.

    deadhouse

    @Raddor, Doğru söylemiş. Extreme metal, “Heavy Metal” değildir. Heavy metal; Heavy Metal, Thrash Metal, Speed Metal, Glam Metal’dir.

    Extreme metal, “entelektüel” bir tür olup bu müziği ayaktakımı müziği olmaktan öteye taşımıştır.

    Raddor

    @deadhouse, bu meselede komik olan şu: Heavy metali sevmeyenlere “sound’una alışık olmadıklarından fazla gürültülü bulup, içerisinde barındırdığı sanatı fark edemiyorlar” dedikten beş dakika sonra onların yaptığı önyargıyı extreme metale yönelterek az önce eleştirdiği insana dönüşmek. Böyle onlarca kişi tanıdım.

    Ouz

    @Raddor, Buna captcha bile “Aga Be” diyor resmen.

    https://i.hizliresim.com/k5ejy8e.jpg

    Böyle muhabbetlere can feda. Beklenmedik anlarda birilerinin rock ya da metal dinlediğini öğrenmek çok başka bir keyif hakikaten.

    Raddor

    @Ouz, haha iyiymiş. Tatil zamanı kardeşim, ailem hep birlikteyiz. Diyorlar “cırt cırt ne yazışıyorsun?”. Kardeşim de diyor “o Pasifagresif denen yere yazıyor yine.” Annem de “haa biliyorum orada çok başarılı” diyor. Hahahahss.. Başarılı mı? Bu nasıl bir çıkarım, ne zannettiler burayı acaba onca sene. Ahmet abi lütfen bu sene iyi not ver.

    “Yarı yılına Suffering Hour’u almamışsın! Otur, sıfır!”

    Berca B.

    @Ouz, Bedük videosunda 1.33′te giren “death metal” ne kadar kötüydü öyle ya ahahah. Bana direkt şunu hatırlattı:

    https://www.youtube.com/watch?v=5h7_u-9IzFI&ab_channel=Tahir%C5%9Een

    Bu arada 7-8 yıldır bende de hiç metalci tipi yok. Grup tişörtlerini sadece evde giyiyorum, saçlar çoktan kesildi küpeler çıkartıldı. Gören muhtemelen Klein’a gidiyorum sanar ama kulaklıkta dönen şiddetin haddi hesabı yok.

    Ouz

    @Berca B., Bedük’ün death metali, senin diğer videodakinden bayağı bir daha iyi. O videoyu da epeydir izlememiştim, yine yarıldım.

    Benim şu anki tipimi bazı dostlarım Uyanış: Büyük Selçuklu’daki Nizamülmülk’ün bol sakallı versiyonuna benzetiyorlar. Eh haksız da sayılmazlar. O karakter ne kadar metalci görünüyorsa ben de o kadar metalci görünüyorum işte. :)

    Yiğit

    @Ouz, Oğuz abiyle tanışmamış olanlar için spoiler: kendisi direkt George R.R. Martin’in bol ve aklaşmamış sakallı hali. O puşt ne kadar iticiyse ouz abide de tam tersi bir hava var ama.

    Ouz

    @Yiğit, Haha sağ olasın. :)

    Raddor

    @Berca B., ben de bu yüzden “hah bu sefer kesinlikle Pasifagresif’ten biriyle tanıştım.” diye düşündüm. Saçsız, renkli giyinen, orta yaşlı, Mekong Delta dinliyor.. Şu kombinasyon ancak PA takipçisinde olur diyerek sordum ama yine sonuç hüsran.

    O orkestrada başlığın aksine sanki kadın hatalı gibi ya. 440 hz müzikteki hiçbir notaya karşılık gelmiyor sesi o nasıl detonelik haha.

  35. Rzeczom says:

    CoF ilk albüm The Principle of Evil Made Flesh’i yazmak isteyen çıkar mı buradan?

    ilk dönem albümlerini tekrar döndürmeye başladım. o kadar güzel yazılmış ki her şey sözleri sırayla takip ederek dinliyorum.

  36. Canoir says:

    @çaksu, snow crash’in ve diamond age’in 6.45′ten, barok üçlemesinin de alfa’dan çevirisi var. Snow crash’i parazit adıyla çevirmişler. Barok üçlemesi’ni de okuyacak halim yok, malum 2900 sayfa.

    6.45 kötü çeviri ve kötü edisyonlarıyla ünlü olduğu için cesaret edip de alamadım. İnternette de çeviri ya da edisyonla ilgili bi yorum bulamadım. Yazarın kitaplarına da 95 tl gibi bi fiyat biçtikleri için içimde kaldı hep.

    Sağolasın yine de :)

    Yiğit

    @Canoir, bazı Tolkien kitaplarının da çevirileri var 6.45′te ve baya fecaat olduklarını duymuştum. O kadar hayranı olmama rağmen koleksiyon için bile almadım o kitapları. Zaten fiyatları baya uçuk.

    Canoir

    @Yiğit, hiç bulaşmamak lazım o zaman. Burdan bu sonuç çıkıyor

    çaksu

    @Canoir, Libgen fiction’da da bulamadım valla Türkçe çevirilerini. İnternette bulabilirsen ilk elden kontrol edebilirsin, para dökmeden önce.

    Kitaplar çok pahalı ya evet. Ben aradığım kitapların yarısından fazlasını kütüphanemde buluyorum, kalan kısmını Libgen’den korsanlıyorum valla. Tanrı Rus serverlarını korusun.

    Canoir

    @çaksu, libgen’i hiç duymamıştım ya ben. Teşekkür ederim

  37. Alondate says:

    Death grips – money store yazmak istiyorum. Aylardir dinlemekten beynim eridi.

    TanSolo

    @Alondate, YAZ YAZ YAZ! Lütfen.

    Börbır

    @Alondate, Lütfen

  38. Rzeczom says:

    abi… joey jordison ölmüş.

    umarım yalan haberdir.

    Rzeczom

    @Rzeczom, linki yanlış verdim. doğrusu için:

    https://www.blabbermouth.net/news/former-slipknot-drummer-joey-jordison-dead-at-46/

    ekşi’de gördüm, kontrol etmek için internetten arattım. buraya yönlendirdi.

  39. Cryosleep says:

    Joey Jordison’u kaybetmişiz… Cidden çok boktan bir gece.

  40. Yiğit says:

    Joey Jordison öldü deniyor…

  41. Noumena says:

    Hassiktir ya Joey Jordison ölmüş mü lan! Umarım yalan haberdir :(

  42. Dysplasia says:

    Joey jordison ölmüş.

  43. Rzeczom says:

    iki gün içerisinde üst üste iki ölüm haberi birden gelince aklıma geldi: Stawrogin ya da Priest’in başına bir şey gelecek olursa muhtemelen yaşayamam.

    whileshesleepssevenbiri

    @Rzeczom, 3* :(

  44. nomoshnocore says:

    dusty hill de ölmüş. noluyor amk ya

  45. Yiğit says:

    Dusty Hill de vefat etmiş. de bağlacını kullanıyor oluşumun üzüntüsü…

  46. Emre Görür says:

    İzlerken en çok keyif aldığınız olimpiyad hangisiydi? Usain Bolt fenomeninin ortaya çıkması ve Michael Phelps’in bir olimpiyadda en çok bireysel altın madalya kazanma rekorunu kırmış olması sebebiyle 2008 Pekin’in uzun yıllar aşılması biraz zor sanki.

    deadhouse

    @Emre Görür, Atina, açılış töreni.

    Ahmet Saraçoğlu

    @Emre Görür, sanırım halter ve güreş dışındaki başarılardan dolayı özellikle 1990 sonrasında doğan neslin olimpiyatla gerçek tanışması, sevmesi bu olimpiyatlarla oldu. Voleybol takımı, Mete’nin altını, boksör kızlar, Ersu, Ferhat’ın bronzu, Eray’ın gümüşü gibi başarılarla pek çok insanın bu olimpiyatlarla olimpiyat kafasına büründüğünü düşünüyorum.

    Çok alakasız branşlar için bile bildiği kadarıyla yorum yapmaya çalışıyor insanlar, ki bu çok güzel bir şey.

    Paris’in sadece 3 sene sonra olacak olması süper olay.

  47. Erhan says:

    Arkadaşlar Kahramanmaraş’ta da yangın çıktı şu an. Bayağı büyük bir yangın.

  48. Yiğit says:

    Tepkisel veya duyarlı biri değilimdir normalde ama sürekli plastik kullanan, bakkala bile arabayla giden, 7/24 klima açan, ucu kendine dokunana kadar iklim değişikliğine yönelik hiçbir sik yapmayan tiplerin “eveet ağaç dikiyorum, hadi TEMA’ya bağış atın” şeklinde gezmesine irrite oluyorum. Tamam dostum bugün ağaç dik üstüne iki-üç de hayvan besle sonra her sene yeni çıkan IPhone’u alırsın, karbon salınımını siklemezsin, hunharca su kullanırsın ne kadar da doğaseversin ponçik seni.

    Yok safsata yapmayayım diyorum da sinir oluyorum. Bugün bu yangınlar saldırıdan dolayı çıkıyordur ama 10 sene sonra bugün saldığımız karbonlardan çıkacak o yangın. Buna yönelik bir şey yapmayanlar “doğa doğa” diye gezmesin bir zahmet, her gün doğanın anasını sikiyoruz çünkü.

    Artık bu “duyarcı” tayfadan fena kıl kapıyorum. Bir de “çam dikilmesin” diyip binlerce fav alanlar var. Aynen oradaki orijini değiştirelim, ekolojinin de anasını sikelim. Politik doğrucuların bütün olaylara sadece sezgisel ve düz mantıkla yaklaşıp her şeyi bildiklerini sanmalarından bıktım. Bu tayfa uzun sürmez, yakın zamanda rasyonalizmin ve bilimin de önüne geçecektir. Artık sosyal medya sağ olsun uzmanlara gerek kalmadı, hiçbir konuyu bilenine bırakmıyoruz.

    Haksız olduğum noktalar var ama sinirlendim.

    deadhouse

    @Yiğit, https://bit.ly/3rK0ZH3

    Yiğit

    @deadhouse, bunu uzun uzadıya da tartışırdım ama kısaca şunu söyleyebilirim ki iklim değişikliği inkarcılarının (sadece iklim değişikliğinin var olmadığıyla ilgili değil) argümanlarına yönelik karşıt birçok bilimsel veri var. Ancak atılan yazıda hiçbir kaynak ve veri verilmemiş. Neye dayanarak yazıldığı muamma, tartışması pek sağlıklı bir makale olmamış. Orion’daki orijinal yazıya da baktım, altındaki yorumları da okudum. Bir dayanak noktası göremedim.

    Bir de sadece işlerine gelen noktalara değinmiş gibiler. Çoğunlukla vegan diyete geçmemizin salınım oranlarını ne kadar düşüreceğini de görmek isterdim mesela. Çünkü besi endüstrisinin salınım oranı dünyadaki bütün taşıtların salınımına eşdeğer. Olayı tek taraftan ele almışlar havası sezdim. Yanılıyor da olabilirim pekala. Vaktim olunca daha daha detaylı araştırmak isterim. Teşekkür ederim link için.

    deadhouse

    @Yiğit, Yazıda iklim değişikliği inkarcılığı yok ki. Nereden çıkardın bunu? Ayrıca istatistikler verilmiş. Politik açıdan bakılmış. Hangi söylediği şey yanlış? Bireysel yükümlülük tamamen bir zırva. Trilyon dolarlık şirketlerin, holding sahibi kapitalistlerin günahını ben mi çekeyim. Dünyayı sömüren onlar, insanları sömüren onlar, kirliliği yaratan onlar. Sıradan insana şunu yapın, bunu yapmayın diyorlar. Saf insanlar fazla. İnsanlar inanıyor.

    Yiğit

    @deadhouse, iklim değişikliği inkarcılığı sadece iklim değişikliğinin kendisini inkar edenler değil ki, zaten çoğunluğunu iklim değişikliğine karşı bireysel önlem alınamayacağını iddia edenler oluşturuyor.

    Kaynak verilmemiş. Hangi söylediği şey doğru? Makale yazıyorsun ama kaynak dahi yok. saçma bir safsata olacak ama ekşi’den yazı attığımda dalga geçen adamsın sence de bir çelişki yok mu bunda? Belki de Orion çok yetkili bir kaynaktır da ben bilmiyorumdur, olabilir.
    Bireysel yükümlülük asla zırva değil, basit bir örneğini de verdim. Yazıda sadece zırva olan (veya öyle iddia edilen) kısımlar irdelenmiş. Yine de emin konuşmam için daha detaylı araştırmam lazım. O yüzden uzatma gayesinde değilim bu konuşmayı. Kolay gelsin.

    deadhouse

    @Yiğit, Belki seninle iletişim kurabilirim umuduyla yorum yazdım. Kusuruma bakma. Dünya yuvarlak desem düz diyeceksin. Nasıl bu kadar gergin olmayı başarabiliyorsun. Alt tarafı bir link paylaştım. Bir yazı okumanı naçizane tavsiye ettim. Pişman ettirdin valla. Farkında mısın bilmiyorum ama sürekli karşındaki insanın düşüncelerini değersizleştirme gibi bir çaba gösteriyorsun. Boğucu.

    Yiğit

    @deadhouse, ne alaka yahu olur mu hiç öyle şey. Defalarca da demişim belki ben bilmiyorumdur, daha detaylı araştırmak lazım diye. Teşekkür ederim de demişim. Linkte kaynak olmadığı için itibar etmenin biraz zor olduğunu belirttim yoksa belki doğrudur bilemem. Olayı çeşitli yönlerden ele almaya çalışıyorum sadece, gergin olmalık veya karşı çıkmalık bir durum yok. Bir garezim olsa veya düşüncelerini değersizleştirmeye çalışsam attığın uzun yazıyı hem attığın linkte hem de orijinal kaynağında yorumlarıyla birlikte neden okuyayım, bir de böyle düşün dostum.

    Gergin olmadan (ki hiç olmadım) sade bir şekilde özet geçeyim ki rahat anlaşılsın:
    Burada sinir olduğum veya tepki gösterdiğim şey doğanın kirlenmesi değil, insanların ikiyüzlülüğüydü. Yani aslında doğayı esasen endüstrinin ve kapitalist sistemin kirletiyor olması bağlamın biraz dışında kalıyor. Aşağıda rust in peace’e verdiğin cevap da bu yüzden biraz alakasızdı ki kendisi de cevap vermiş bu yönde. Suçlunun insanlar veya şirketler olmasından bağımsız konuştum.
    Ayriyeten şuna da değineyim: Böyle istatistiki ve verilere dayanan bir konuda doğru dahi olsa kaynaksız bir yazıya itibar etmem zor. Attığın kaynağı değersizleştirmeye çalışmak yerine sadece durumun kendisinden bahsettim aslında. Hak verirsin ki bu konular verilere bağımlı konular. Ben de o yüzden bilmediğim için bir şey diyemem diyip daha fazla araştırmam gerektiğini iddia ediyorum. Yani bilmiyorum diyerek nasıl senin düşünceni değersizleştirebilirim yahu?

    Rust in Peace.

    @Yiğit, her gün deodorant kullanıp küresel ısınma hakkında milleti bilinçlendirmeye çalışmak, şehrin ortasında oturup hayvanların yaşam alanını çaldık duyarı kasmak (almanyadaki sel olayına karma diyen bir ton insan gördüm, yuh be), zibilyon tane ilaç kullanıp hayvanlar üzerinde deney yapmayın demek. Uzar gider. İnsanlar gerçekten ikiyüzlü ve çoğu farkında değil.
    Theodore Kazcynzski falan değilse hiçkimsenin samimiyetine inanmıyorum artık. İnsanoğlunun eleştirdiğin eylemleri sayesinde o yorumu yazabiliyorsun telefonunda, artı telefonun dışında kimbilir kaç tane firmaya eleştirdiğin şeyleri yapması için destel veriyorsun, sonra da kuduz köpek gibi saldırıyorsun etrafa. Nereden baksan mantıksız.

    Yiğit

    @Rust in Peace., son paragraf bana ithafen miydi yoksa metaforik mi konuştun anlamadım ama benim eleştirdiğim şey yaptığımız eylemler değil, insanların ikiyüzlülüğüydü. Bu eylemler konusunda duyar kasmamaya bilhassa dikkat ederim çünkü ben de birçok kişi gibi zarar veriyorum her ne kadar bazı şeylere dikkat etmeye çalışsam da. Ancak genelde duyar kasan, ucu kendine dokunduğunda vicdan mastürbasyonu yapan tayfa ne hikmetse senden benden daha zararlıdır doğaya.

    Rust in Peace.

    @Yiğit, yok sana ithafen değildi, genel olarak insanlara.

    deadhouse

    @Rust in Peace., Yine suçlu sıradan insan oldu. Devasa şirketler, holdingler, fabrikalar, devletler değil suçlu. Göllere, akarsulara, denizlere kimyasal atıklarını bırakan fabrika sahipleri değil suçlu. Vay be.

    Rust in Peace.

    @deadhouse, yazdıklarımı okudun mu, ezberden mi konuşuyorsun? Onlar suçlu değil demedim, ona benzer bir şey bile yazmadım. Kendisi de doğaya zarar veren firmaların devamına katkı sağlamasına rağmen iyilik timsali, doğasever gibi takılıp millete ders vermeye çalışanlara, duyar kasanların ikiyüzlülüğüne salladım orada. Hani var ya hindistanda köye kaplan indi 2 kişiyi öldürdü haberlerine “karma, oraya ev yapmasaydınız” diye şehrin ortasındaki evlerinden yorum yapan insancıklar, ha işte onlara salladım.

Yorum Yazın

*

"Yaptığım yorumlarda fotoğrafım da görüntülensin" diyorsan, seni böyle alalım.
Pasif Agresif, bir Wordpress marifetidir.