# - A - B - C - D - E - F - G - H - I - J - K - L - M - N - O - P - Q - R - S - T - U - V - W - X - Y - Z
Son Haberler
Anasayfa    /    Kritikler
ANEKDOTEN – Until All The Ghosts Are Gone
| 11.05.2015

Kapağı kadar güzel.

Progresif rock ile ilgili hemen herkesin bileceği üzere, her ne kadar rock/metal gruplarına olan katkısı çoğunlukla daha karanlık ve sert türlerle ilişkilendirilen bir coğrafya olsa da, piyasada İskandinavya’dan çıkan ve kendini kanıtlamış birçok progresif rock grubu da bulunmakta. Kendi içlerinde genel bir sound’ları dahi olduğunu söyleyebileceğim bu grupların belki de en önemlilerinden biri olan ANEKDOTEN, 2007′de çıkardığı son albümü “A Time Of Day”in ardından büründüğü 8 senelik sessizliğini bu sene, sizlere bugün tanıtmaya çalışacağım albümleri, “Until All The Ghosts Are Gone” ile bozdu. Baya da iyi yaptı.

Anlatmak istediğim genel sound mevzusunu biraz daha spesifik hale getirmeye çalışacak olursam, KING CRIMSON’ın ilk dönemleri ve GENESIS müziği gibi daha melodik, yer yer karanlık ve bütün olarak içine girmesi nebzen daha kolay albümlerin çıkmasına sebep olan bir yaklaşımdan bahsediyorum aslında. Her ne kadar bu tarz doğrudan benzetmeleri genelde özgünlüğü yakalama konusunda sıkıntı yaşadığını düşündüğüm gruplar için yapsam da, ANEKDOTEN’in de önemli bir üyesi olduğu bu İsveçli prog rock gruplarının hemen hepsi, çok net şekilde karakterize olmuş, dinlenildiği an kendini belli edecek kadar güçlü müzikal yapılara sahip durumdalar. İlham aldıkları gruplara olan sevgimin boyutu dahi bu akımı benim için son derece dikkate değer bir hale getirmeye yetecek olsa da işin özgünlük kısmı, son albümüyle beraber BEARDFISH başta olmak üzere, ANEKDOTEN, PAATOS, KAIPA, ÄNGLAGARD gibi grupları gözümde doğrudan birer müzikal cevhere çevirmiş oldu son zamanlarda.

20 yılı aşkın süredir piyasada bulunan ve 6. albümünü çıkarmış, köklü denilebilecek bir grup aslında ANEKDOTEN. Fakat müziklerinin çok fazla KING CRIMSON’a benzemesinin sonucunda grup çoğu yerde şakayla karışık “KING CRIMSON cover grubu” tarzında cümlelerle tanıtıldığından özgünlük konusunda biraz olumsuz bir profil çizdikleri düşünülebilir. Ancak bana sorarsanız oldukça karakteristik ve zamanla oturmuş bir sound’a sahip bir grup ANEKDOTEN. Yalnızca vokalistlerinin ses renginin bile grubu tür içindeki diğer gruplardan farklı bir yere koymama yeteceğini düşünüyorum, ki bunun dışında flüt ve mellotron kullanımları başta olmak üzere oldukça kendilerine has bir tarzları olduğunu görmek bence o kadar da zor değil.

Saydığım tüm bu öğelerin yanında, 6 albümü de konsept olan ve (sadece kapaklarına bakarak dahi bu sonuca varabileceğiniz) müziklerini hikayelerle bağdaştırma konusunda da özel bir yeteneğe sahip bir gruptan bahsediyoruz. “Until All The Ghosts Are Gone” da yine grubun bu özelliğinden kaynaklanan inanılmaz bir auraya ve samimiyete sahip bir albüm. Şarkılar, içine girmesi zor demeye dilimin varmayacağı kadar sıcak rifler barındıran ama bir o kadar da kapaktaki evin kasvetini her tarafınızda hissettirecek kadar atmosferine hakim ve katmanlı yapılardan oluşuyor. Örnek vermek gerekirse bir yandan “If It All Comes Down To You”daki flüt ve ardından gelen gitar soloları neredeyse efsane statüsünde bulunan progresif rock şarkılarındaki melodiler arasına girebilecek nota dizilimlerini barındıracak güçteyken, veya “Get Out Alive” hüznü ve çare arayışını her saniyesinde hissettiren, adeta seslenilen kişiyi görmenize sebep olacak kadar “gerçek” nakaratları barındıran bir şarkı iken; bir yandan da “Shooting Star” progresif tarafı daha öne çıkan ve teknik açıdan daha fazla şey vaad eden, konseptin gergin ve karmaşık tarafını simgeleyen yapısıyla albümde kendine rahatça yer bulabiliyor.

Özetle “Until All The Ghosts Are Gone”, kritik boyunca anlatmaya çalıştığım birçok sebepten ötürü (“Gravity” ile birlikte) benim gözümde ANEKDOTEN’in en iyi albümü satatüsüne erişmiş oldu. Her ne kadar grup farklı bir şeyler deneme kaygısında olmasa da şimdiye dek yaptıkları veya yapmak istedikleri şeyi en direkt ve başarılı şekilde; daha da önemlisi en özgün şekilde yapabildikleri için “Until All The Ghosts Are Gone” bu senenin en değerli albümlerinden birisi benim için. KING CRIMSON, GENESIS veya yukarıda saydığım diğer grupları seviyorsanız veya OPETH’in son iki albümünün de içinde bulunduğu o “sakin, dinlendirici progresif rock” atmosferine sahip bir şeyler dinlemek istiyorsanız, ANEKDOTEN sizde zamanla biraz daha bağımlı hale geldiğiniz bir ilaç etkisi yapabilir.

8,5/10
Albümün okur notu: 12345678910 (7.88/10, Toplam oy: 24)
Loading ... Loading ...
etiketler:
  Albüm bilgileri
Çıkış tarihi
2015
Şirket
Virta
Kadro
Nicklas Barker: Gitar, vokal
Jan Erik Liljeström: Bas, vokal
Anna Sofi Dahlberg: Çello, klavye
Peter Nordins: Davul, perküsyon
Şarkılar
1. Shooting Star
2. Get Out Alive
3. If It All Comes Down To You
4. Writing On The Wall
5. Until All The Ghosts Are Gone
6. Our Days Are Numbered
  Yorum alanı

“ANEKDOTEN – Until All The Ghosts Are Gone” yazısına 7 yorum var

  1. Öncelikle albüm kapağı harbiden duvara asmalık, evin en güzel köşesine koymalık bir kapak. Müzik de söylediğin kadar var. Alanında iyi bir çalışma dinlediğim vakit, her ne olursa olsun “ulan en iyi tür bu galiba” falan diyorum. Progresif rock gerçekten çok güzel bir şey ya. Hayata renk katıyor. Sevgiyle doldum valla hemencecik.

    Eline koluna sağlık Ünal. Görüyorsun işte, önerdiklerini dinliyor beğeniyoruz. Sen de bi benim önerdiklerimi dinlesen ilişkimiz boyut kazanacak haberin yok.

  2. Kıvanç says:

    Hayatımda gördüğüm en güzel 5 kapak arasına girer.

  3. Çok merak ediyorum bu albümü ya, ilk fırsatta dinleyeceğim. Kapağa ne kadar bayıldığımı söylemeye gerek yok zaten.

    Ayrıca grubun 20 YILLIK olduğunu yeni öğreniyorum lan, baya eşeklik ahah. Ellerine sağlık Ün*l.

  4. Aiden says:

    KING CRIMSON dedin GENESIS dedin iştahımı kabarttın Ünal. Kesinlikle dinleyip geri döneceğim. Örnek verdiğin benzer gruplara da bakacağım.

  5. gorod says:

    Albüm çok güzel, kritik de öyle! Fakat mellotron demişken, henüz dinlememiş olanlara Morte Macabre Symphonic Holocaust albümünü buradan tavsiye etmek isterim.

  6. gökberk says:

    3 yıl önce tanışmıştım elemanlarla. barış manço’yu epey seviyorlar, özellikle nicklas ve peter. Aralarındaki en üretken isim nicklas gibi gözüküyor zaten çoğu işi beraber yapıyorlar. Diğer yaptıkları işler de epey leziz. Morte macabre gerçekten kulaklara bayram ettiren bir şey.

    hazır isveç lafı açılmışken stefan dimle ve reine fiske gibi adamların projelerini de burdan türü sevenlere öneriyorum.

    bu adamlar bir harika dostum!

  7. solon says:

    Bu siteyi bir süredir okuyarak takip ediyordum. Ama canımın içi Anekdoten hakkında da kritik görünce bir yorum bırakayım dedim. Umarım bu şekilde yolunuza devam edersiniz. Kolay gelsin.

Yorum Yazın

*

"Yaptığım yorumlarda fotoğrafım da görüntülensin" diyorsan, seni böyle alalım.
Pasif Agresif, bir Wordpress marifetidir.