# - A - B - C - D - E - F - G - H - I - J - K - L - M - N - O - P - Q - R - S - T - U - V - W - X - Y - Z
Son Haberler
Anasayfa    /    Tartışma
MESHUGGAH
| 03.11.2014

Grup analizleri – Bölüm 2

Herkese merhaba. İki hafta önce başlattığımız grup haftaları dizisine bu hafta da devam ediyoruz. Bu dizinin, grupları daha geniş anlamda ele almayı hedeflediğimiz bir analizler dizisi olmasını istiyoruz. Amacımız tabii ki grubun hangi parçasını en çok sevdiğinizi öğrenmekten ibaret değil. Grubun bünyesinde bulunduğu alt türe ve ilişkili türlere neler kattığını, üyelerinin ne gibi farklı yetenekleri olduğunu, kariyerinde hangi sulara yelken açtığını ve ilgili pek çok hususta ne gibi bir değer taşıdığını analiz etmek istiyoruz.

Bu haftanın şanslı konuğu MESHUGGAH.

Grubun geçmişten günümüze müzikal kariyerini nasıl görüyorsunuz? Grubun gelecekte ne gibi bir yol benimseyeceğini tahmin ediyorsunuz ve ne yönde ilerlemelerini arzu ediyorsunuz? Sizce bu grup metale neler kazandırdı? Grup hangi özellikleriyle diğer gruplardan ayrılıyor?

MESHUGGAH’nın sizin için özel bir anlamı, anılarınızda özel bir yeri varsa paylaşmanızı umuyor, keyifli sohbetler diliyorum.

  Yorum alanı

“MESHUGGAH” yazısına 18 yorum var

  1. TH∆LL says:

    dark, trippy, nightmarish, claustrophobic, dissonant, addictive, robotic, autistic, never ending, massive, astonishing, futuristic, disconnected, alien, corrosive, unchanged, superior, unleashed, peculiar, mesmerizing, stunning, strange, chaotic. BB

  2. Erdem says:

    Yıllar evvel “Future Breed Machine” i dinlediğim zaman bambaşka karanlık bir dünyaya girdiğimi anlamıştım. “Sakin öfke” hissi uyandırıyor bu grup bende.”DTADS” dinlediğim zaman yüzümde nefret dou bir tebessüm oluyor. Garip gelebilir ama bence nefretin geldiği en son noktadır sakinlik.

    Meshuggah karışık bir müzik yapıyor, doğru. Riffler farklı noktalarda başlayıp ölçü dışında bitiyor vs… Ama bunlardan ötesi var bu grupta. Bence Meshuggah’ ta önemli olan müzikal yetenek değil. Beni içine çektiği karanlık…

    “I” dinlerim arasıra. Aynı riff dakikalarca döner. O esnada farketmeden bambaşka bir dünyada buluyorum kendimi. obZen’ in dünyasında…

    9 telliye geçmiş herifler. Sessizliğe gidene kadar düşecek o notalar galiba :)

    Her gün yarım saat Meshuggah alır beni benden.

  3. unanything says:

    Nothing > Tool.

  4. Ufuk Sönmez says:

    ahaha nile’dan sonra hangi grup tartışma konusu olur diye kendi kendime düşünürken aklıma gelen ilk grup meshuggah olmuştu. şimdi de ilerleyen haftalara yönelik bi tahminde bulunayım. lamb of god diyorum. bak sonra da mastodon olur.

    meshuggah’a gelecek olursak 2007′de ilk kez dinlediğim new millenium…. klibinden sonra adeta vurulduğum bir grup olmuştu. grubu ilk dinlediğim zamanlardaki şaşkınlığı tarif edemem. o günlerden bugüne hala severek dinliyorum. metal müzikte açık ara en sevdiğim grup diyebilirim meshuggah’a.

    grubun soundunu irdelersek eğer, açıkçası ben grubun ilk dönemindeki thrash metal ağırlıklı(contradictions collapse, destroy erase improve ve chaosphere) döneminden ziyade bu son dönemde karşımıza çıkan koloss, obzen, catch 33, nothing albümlerinin olduğu 8 telli dönemi daha çok seviyorum. şöyle bi düşündüğüm zaman galiba en çok koloss albümünü beğeniyorum. koloss’taki distortion’la misal chaosphere’deki gitar distortion tonunu karşılaştırırsak eğer, chaosphere’in cidden kulağı yorucu sert bir sound’a sahip olduğunu görüyoruz. ama koloss gerçekten şeker gibi bir sound’a sahip. keşke yine buradan devam etseler. albüm beğeni sıramsa galiba şöyle:

    koloss>obzen>catch 33=nothing>destroy erase improve=chaosphere>contradictions collapse

    meshuggah’la ilgili şöyle bi ilginçlik de var kendi adıma. adamların konser videolarından ciddi ciddi zevk alamıyorum. stüdyo kayıtlarından dinlediğim zevk apayrı bir noktada, konser vidyoları apayrı bir noktada. bunda fredrik’in soloları her seferinde doğaçlama(çoğunlıkla da kötü oluyor) atmasının da payı var. adam en sevdiğim gitaristlerden bi tanesi ama şöyle adam gibi içime sinen bir solosunun olduğu konser vidyosu yok arkadaş. kısacası meshuggah benim için bir “stüdyo kayıtları grubu”.

    grubun metal müzik üzerindeki etkisine geçersek eğer, meshuggah gezegeninin yüzlerce djent kolonisinden uzun uzun bahsetmeye hiç gerek yok. sonuç ortada. adamlar bugünlere gerçekten kazıya kazıya geldiler ve peşlerine yüzlerce grubu da taktılar.

    grup adına içimde ukte olarak kalmış şeyse tabii ki onları canlı izlemek. 2. olarak da eğer vokallerde jens kidman olmasaydı nasıl bir meshuggah olurdu sorusu. bunun da açıkçası bir örneğini fredrik thordendal’ın solo albümünde görüyoruz bir parça. kidman’a bi gıcığım yok aksine buralara gelmelerinde onun da büyük bir payı var. ama soru işte, farklı bir vokalde meshuggah nasıl tınlardı?

  5. Şeyh hulud says:

    Geçen gün yeni rastladığım Dicaprio’lu video ile beni bu aralar güldüren grup.Benim gibi görmeyen varsa diye,
    http://www.youtube.com/watch?v=A-y1N29vH2Y

  6. OBLOMOV says:

    Tanımlanamayan Uçan Müzik

    Metal müzik gibi yığınlara hitap etmeyen, özel bir kitlenin dinleyip benimsediği, içine girilmesi nispeten zor bir müzikte bile çığır açmakla kalmayıp icra etmesi zor ve icadı zor kaotik müzik yapmak.. Meshuggah işte böyle bir grup. Daha farklı ne yapılabilir ki sorusunun cevabı. Ya çok seversin ya da duyar duymaz uzaklaşırsın.

    Gitar(rock&metal) müziğinin müdavimi olup Death Metal vb. ekstrem işleri pek takip etmeyenler olabilir ama işin mutfağında olup bu adamların yaptıkları/yapabildiklerine gıpta etmemek mümkün değil. Tomas Haake’i izlerken göz bebeklerimin büyüdüğü rivayet edilir. :)

    Saygı duyuyor ve kafa sallayamadan dinliyoruz.

  7. GoreMageddon says:

    Bunca millet dinlediğine göre vardır bir kerametleri diye baya dınlemısımdır bunları ama gerçekten bu grubun olayını, neden sevildiğini gerçekten cozemedım.”tu kaka, çok kötü” felan demiyorum; bu kadar dınlenıldıgıne göre iyi şeyler yapıyorlar demek ki. Ama sevemedım bir türlü.

  8. lokinindamadi says:

    dinlediğim ve aklıma geldiği anda bana kuantumu(kritiğin etkisi de yüksek),einstürzende neubaten’i,postmodernizmi,frankfurt okulu’nu,nedendir bilinmez carl sagan’ı,sonsuzluğu,sınırsızlığı,özgürlüğü hatırlatan ve dolayısıyla müthiş bir ilhamı veren 1 film ve 3 gruptan biri. mahşerin 4 atlısının en hırçını aynı zamanda kabuğu sert olup içine girince yumuşacık olanı. iyi ki bu yelkenliyle bambaşka sulara girmişim dedirten oluşum.

  9. 2009 yılında Ahmet beyin Destroy Erase Improve kritiğiyle bu grupla tanıştım . Ondan önce dinlediğim gruplar LoG Cob gibi gruplardı ve dinlediğim anda bu grup hayatımı değiştirdi. Bu sitenin bana Colonizing the Un’dan sonra kattığı en mükemmel grup ! Teşekkürler PA !

  10. çaksu says:

    Meshuggah’ı çok sevenler ama Meshuggah etkilenimli boş boş kesik kesik rif sektirmelerden nefret edenler. Varsanız yalnız değilsiniz hehe. Cidden Meshuggah’ta bi acayiplik var. Müthiş güçlü bişey kapıyo sürüklüyo seni. Ama şekline özenip içini boş bırakan içine eden de çok var sanki.

  11. Alperen Kartal says:

    iyi ki var olmuş dediğim grup. bir kere dinlediğiniz zaman hastalık derecesine geliyor burada teknik, sound, lirik analizi yapmak istemem. insanların hayatlarına değiştiren insanlar.. son olarak;

    THALL

  12. saw you drown says:

    Meshuggah için pek bir şey söylemek (söyleyemem ne söyleyeceğim ki) istemiyorum. En sevdiğim albümleri; Chaosphere, en sevdiğim şarkıları da, mouth licking what you ve bled.

  13. nordson says:

    en büyük 50 metal grubundan biri. bu sıralamadaki yerini söylemek ise fanlarına düşer. benim en sevdiğim 10 grubun içinde. yolları açık olsun!

  14. dice says:

    Meshuggah yı cok seviyorum ama onların muziginin bi kısmını alıp muzik yapan djent gruplarının hic birini begenemiyorum

  15. owlbos says:

    @ahmetsrc Meshuggah konuşunca ayrı bi seviyorum lan. Nerdesin abi doldur şurayı yübinlerce harflerle :)))

  16. Benim için “Bu müzik değil ulan, bu kadarı da fazla”dan başlamış bir yolculuk Meshuggah.

    Diyebileceğim şeyler o kadar fazla ki, hangi birinden başlasam karar veremiyorum. Gruba dair aklımdaki her şeyi yazmaya kalksam gerçekten 50-60 sayfalık tez yazabilirim.

    “Destroy Erase Improve”un neredeyse 20 yıl önce çıkmış olduğunu bilmek bile bu adamların eşsizliğini anlamaya yetiyor. Bence gelmiş geçmiş en önemli metal gruplarından biri ve önemi de büyük oranda Meshuggah’tan etkilenerek müzik yapan müzisyenler tarafından bilinecek.

    Ortalama dinleyicinin asla tam olarak kavrayıp hakkını veremeyeceği bir grup Meshuggah. Özellikle doksanların ortalarından beri grubu takip edenler, Meshuggah’ın ne denli büyük bir etki yarattığını daha rahat görebiliyorlar, ancak özellikle son 5-6 yıldır Meshuggah’ın da djent sahnesi içinde ele alınıp o gruplardan biri olarak görülmesi, var olmasını sağladığı tüm o gruplarla kıyaslanıp kimi zaman burun kıvrılması, grubu uzun zamandır takip eden dinleyicilerin yapmayacağı bir şey.

    Meshuggah’a dair en sevdiğim şey grubun hiç bitmeyen bir “challenge” kaynağı olması. Bunu Meshuggah dinlediğim 16-17 yıl boyunca o kadar çok örnekle yaşadım ki; bu açıdan Meshuggah hep yüzümü güldüren bir grup olmuştur.

    Metali basit bulan, küçümseyen ve akabinde Meshuggah dinletmemle birlikte ağzı yüzü büzülen insanlar,
    Soul Burn’ün başındaki davul bölümünü çaldığımda çok hoşuna giden ve hemen beni davuldan kaldırıp çalmayı deneyen davul hocaları,
    Metali yiyip bitirdiğini göstermeye çalışan ancak Meshuggah dinlettiğimde saksıya dönüşen gitaristler, Meshuggah konserinde senkronize kafa sallayamayan yüzlerce insan…

    Meshuggah deyince aklıma gelen mekanlar, zamanlar, anılar o kadar çok ki.

    1998′de Atlantis’e gidip sadece kapağına bakarak Chaosphere’i alışım, hiç beğenmeyişim, dinleyemeyişim, 1 yıl kadar elimi sürmeyişim ve sonra bir gün bir Balıkesir otobüs yolculuğunda tekrar şans verip büyülenmem, birkaç dakika içinde “ben bunu baştan sona çözeceğim ulan” diye hırs yapıp her saniyesini ezberlemem…

    Kanada’da her sabah okula yürürken Chaosphere dinleyip, belli şarkıların belli yerlerini hep aynı yerlere denk getirmemle birlikte her şarkının çok belli noktaları çağrıştırır olması (Sane’in ortasındaki dur kalklı davulsuz kısım = Death by Chocolate adlı kafenin önündeki yaya geçidi, Mouth Licking What You’ve Bled’in sonundaki aksak bölüm = Granville köprüsünün 2. ayağı), vs…

    Amsterdam’da Nothing’i alıp kitapçığında gerçek anlamda hiçbir şey olmadığını görünce uyuz oluşum ama Stengah’ı duyunca yavşak gibi sırıtarak sokaklarda dolaşmam…

    Electric Red’in ortasındaki aksak kısmı söküp çalmaya başlayınca kendi kendime çok kısa bir halay çekişim…

    Cidden yorgun düşene dek, sayfalarca yazabilirim. Meshuggah çok başka bir şeydir. Şimdilerde muadili gibi gözükenler, ondan ilham alanlar çıktı ve Meshuggah artık o kadar da ilginç değilmiş gibi gözüküyor olabilir, ancak bundan 15 küsür yıl önce Meshuggah, pek çokları için net şekilde dünyanın en acayip grubuydu.

    Bana kalırsa hâlâ da öyle.

  17. İlker says:

    Blooded hands lead the waltz
    We’re trapped in the out of tune swirl
    Still we set the show on continue mode
    And dance to a discordant system

    Diyeceklerim bu kadar.

  18. GLaDOS says:

    Uzaylıların zaman ayırıp incelemeye değer göreceği, insan medeniyetinin ürettiği üç beş şeyden biri.

Yorum Yazın

*

"Yaptığım yorumlarda fotoğrafım da görüntülensin" diyorsan, seni böyle alalım.
Pasif Agresif, bir Wordpress marifetidir.