# - A - B - C - D - E - F - G - H - I - J - K - L - M - N - O - P - Q - R - S - T - U - V - W - X - Y - Z
Son Haberler
VENGEFUL GHOUL
24.02.2014

Kızlı erkekli heavy metal yapıyoruz!

Bu hafta İstanbullu power/thrash/heavy metal grubu VENGEFUL GHOUL’u konuk ediyoruz. İlk albümünü 12 Şubat 2014′te çıkaran grupla, VENGEFUL GHOUL ve ülkemizdeki metal sahnesi hakkında konuştuk. Gruba dair merak ettiğiniz pek çok şeyi bulabileceğiniz röportajın cevaplarını çok kısa bir sürede gönderdikleri ve bize yardımcı oldukları için gruba ayrıca teşekkür ediyoruz. Şimdi sizi, çok yakında albüm kritiğini de sitede bulabileceğiniz VENGEFUL GHOUL’un koyu mavi dünyasına alıyoruz.

Selam arkadaşlar. Yeni albümünüz için tebrik ederek başlayalım. Umarız her şey yolunda gidiyordur.

VG: Selamlar bizden de. Çok teşekkürler. Şimdilik her şey yolunda gidiyor.

Sizi ilk kez duyan dinleyiciler için VENGEFUL GHOUL’un dününü ve bugününü kısaca anlatır mısınız?

Emre (Vokal): Grubu ritim gitarist Senem Ündemir’le beraber kurduk. Başlangıçtaki müzikal hedefimiz, üniversite dönemimizde, İTÜ Rock Kulübü’nün stüdyosuna girip heavy-thrash şeyler çalıp eğlenmekten ibaretti. Ardından, ekibe başka arkadaşlar da dâhil oldu ve şarkı yazmaya başladık. 2006 yılında “Premier Fury” adlı demo albümümüzü yayınladık. Sayısız konserler verdik. Bir dönem, eleman değişikliklerinden ötürü yarı aktif bir halde çalıştık. Zaman içinde müzikal tarzımızın içine yavaş yavaş daha çok power metal, doom metal ve traditional metal de girmeye başladı. 2012 yılı itibariyle ilk uzun süreli albümümüzün çalışmalarına başladık ve malumunuz, 12 Şubat 2014′de de “Timeless Warfare” adlı ilk albümümüzü çıkardık.

Grubun adı bize neyi çağrıştırmalı? VENGEFUL GHOUL neyi ifade ediyor?

Emre (Vokal): Benim Electrocute adlı oldschool thrash metal yapan bir başka grubum daha vardı o dönemler ve “Vengeful Ghoul” adlı bir şarkı da, benim Electrocute’a yaptığım ilk bestelerden biriydi. Arkadaşları tarafından, kendisine ihanet edilerek öldürülen bir adamın gulyabani olarak dünyaya gönderilmesi ve kendi intikamının peşinden koşmaya başlamasını konu olan bir parçaydı. Senem’le beraber kurduğumuz bu yeni grupta da, benzer intikam temalı hikayeler yazıyorduk ve grubun ismine de “Vengeful Ghoul” demeye başlamıştık, sevdik ve öyle de kaldı.

“Timeless Warfare”in yazımı ve kaydı ne kadar sürdü? Bu süreçten biraz bahseder misiniz? En sıkıntılı ve en rahat kısımlar nelerdi?

VG: Şarkıların oluşumu, yazımı ve düzenlenmesi için yaklaşık 1 yıl diyebiliriz, ama kayıt süremiz 2 yıl sürdü. Bunun nedeni de albümü iki kere kaydetmek zorunda kalmamızdı. İlk başta, her masum grup gibi saatlik para verip stüdyolarda albümü kaydettik. Baktık ki, istediğimiz/aradığımız şeye ulaşamadık, kendi ekipmanlarımızı alıp, kayıt ortamımızı oluşturup, kendi stüdyomuzda kaydetme kararını aldık. En rahat kısmı, şüphesiz kendimize kurduğumuz bu kayıt ortamıydı. En sıkıntılı kısmı ise, haftasonundan haftasonuna bu kaydı yapabilmemizdi diyebiliriz. Klasik iş-güç, ekmek parası geyiği yapmak istemiyoruz ama gerçekten de en can sıkıcı şey, aşık olduğunuz şeyle her gün ilgilenememeniz.

Ruthless Crow adında bir stüdyonuz var. Bu stüdyo sadece sizin kayıtlarınız için mi, yoksa standart bir stüdyo gibi saatlik kirayla işletiyor musunuz? Stüdyoyu kurma kararınızı ve süreci anlatır mısınız?

VG: Ruthless Crow, tamamen kendi kayıtlarımızı yapmak için kurduğumuz bir home stüdyo. Hem saatine güzel paralar alan, hem de “bitirseler de gitseler” felsefesini benimsemiş stüdyolarda stres içinde kayıt yapmanın manasızlığını kavrayarak, kendi kayıt ortamımızı kurma kararı aldık. Tabii ki kolay olmadı. Davul ekipmanlarından başlayarak, tüm donanımızı oluşturmaya başladık. Elimize çekiç ve çivi alarak vokal kabinimizi bile inşaa ettik. :) Zaman, emek ve para harcamamıza rağmen, grup olarak verdiğimiz en doğru karar olduğunu düşünüyoruz.

Albüm 2012′de kaydedilmiş, 2013 baharında mastering’i yapılmış, ancak piyasaya çıkışı 2014 Şubat. Bunun sebebi stüdyoyu beklemeniz miydi yoksa bir şirketle anlaşmayı mı beklediniz, ki albümü bir şirketten de çıkarmadınız. Neydi bu gecikmenin sebepleri?

VG: Albümü 2012′nin sonunda kaydettik. 2013 Mart’ında İsveç’ten geldi mastering’i ve Nisan 2013′te de albümden “Ruthless Crow” adlı parçayı single olarak yayınladık. Hedefimiz, tabii ki 2013 yılı içerisinde lbir firmayla anlaşıp albümü çıkartmaktı. Single’ın yayınlanmasıyla beraber, zaten promo paketimizi oluşturmuş ve irili ufaklı tüm şirketlere yollamıştık. Birkaç firmadan geri dönüş aldık ve anlaşmaya çalıştık, fakat malesef anlaşamadık. Sonrasında da, 2014 yılına girdiğimizde, bu sürecin çok uzadığını, elimizde ikinci ve hatta üçüncü albümün bile materyalleri bulunduğunu göz önüne alarak, ilk albümümüzü dijital olarak satışa sunmanın, şirket arayışımızı engellemeyeceğini düşündük ve 12 Şubat 2014′te “Timeless Warfare” tüm dijital platformlarda satışa sunulmuş oldu. Ezcümle, bu gecikmenin sebebi, şirket anlaşmasını beklememizdi.

Mastering için Jens Bogren’i seçmiş olmanızın albüme katkısı sizce ne oldu? Ülkemizdeki imkânlarla istediğiniz sound’u yakalayamayacağınızı mı düşündünüz?

VG: Ülkemizdeki imkânlarla bu sound’u yakalayabilirdik belki, öyle bir düşüncemiz olmadı. Jens Bogren’i tercih etmemizin sebebi, grup olarak hastası olduğumuz albümlerin arkasında onun imzasının olması (Paradise Lost, HammerFall, Amon Amarth, Kreator, Opeth, Symphony X, vs.) ve kendi albümümüz için düşündüğümüz sound hedefini de kesinlikle Jens’in yakalayabileceğini düşünmemiz oldu. Nitekim, kendisi de harika bir iş çıkardı. Bu albümdeki amacımız zaten, power ve klasik heavy metali, thrash ile süsleyerek daha modern ve mekanik bir sound’da sunmaktı. Jens Bogren’in de süphesiz bu amaca katkısı çok büyük oldu.

Albüm ve single görselleriniz baya beğenildi, zaten bu konuya özen gösterdiğiniz de belli. Tasarımlardan kim sorumlu? Albümün konseptini de düşünerek, görselleri müzikle nasıl bağdaştırıyorsunuz?

VG: Aslında albümümüzün tekil bir konsepti yok, her parçanın ayrı bir hikayesi var. Fakat, dolaylı yoldan da olsa çoğu parça sürekli devam eden bir savaş halini ya anlatıyor, ya da hikayesi böyle bir ortamda geçiyor. Devirselliği, sürekli kendini tekrar etmeyi, kendi kuyruğunu yiyerek temsil eden Ouroboros figürünü kullanmayı istedik. Çalışmalarını takip ettiğimiz ve beğendiğimiz Yeni Zelandalı bir sanatçı olan Sarah M. (Zarathus) ile iletişime geçtik ve kendisi hem Ruthless Crow single kapağımızı, hem de Ouroboros figürünü çizdi. Albüm kapağı tasarımının son halini almasında da fikir ve emek olarak en büyük katkıyı sağlayan Senem Ündemir’i ve dostumuz Emre Altınok’u da es geçmek istemeyiz.

Albümünü yeni çıkarmış bir grup olarak, albümün çıkışından bu yana geçen kısa sürede canınızı sıkan ya da hoşunuza giden bir şeyle karşılaştınız mı?

VG: Albüm daha çok yeni ve en hoşumuza giden şey, kısa süre içerisinde yurt içi ve yurt dışı güzel mailler almamız oldu. Tamamen demeyelim ama, müzikal olarak yorumların neredeyse tamamı olumluydu. Canımızı sıkan belki tek bir şey var, o da albümümüzün CD olarak raflarda yerini alamamasıdır. Dinleyicilerimizden de çok talep geliyor bu yönde, ama biz de inanın bir şirketle anlaşıp, fiziksel kopyalarının dağıtımını çok istedik ve bu yönde uğraştık, ama malesef olmadı. Yine de, Pasifagresif vasıtasıyla bir haber verelim. Kısa süre içerisinde, özel sürprizlerle dolu içeriklere sahip sınırlı sayıda üretilmiş, fiziksel kopya da içeren paketleri, dinleyecilerimize sunacağız.

Hazır bu konuyu açmışken, ülkemizdeki dinleyicilerin yerli gruplara olan yaklaşımını nasıl değerlendiriyorsunuz? Destek/köstek skalasında sizce dengeler nasıl?

VG: İnsanların, iyi olmayan bir şeyi sırf yerli diye desteklediklerini veya aynı şekilde kösteklediklerini, genel mantık kuralları çerçevesi dışında olduğundan, zannetmiyoruz. Dinleyici, beğendiği grubun, varsa albümünü alır, canlı dinlemekten zevk alıyorsa da konserine gider. En büyük destek budur zaten. Onun dışında köstek olmak isteyen bir dinleyici, bir gruba nasıl köstek olabilir pek bilemedik. Eğer kötü eleştiriden bahsediyorsak, insanların övüp, yukarılara çıkarma hakları olduğu gibi acımasızca eleştiri hakları da vardır. Yerli gruplarımızın kendilerine köstek olunduğu kanaatine varmaları, belki de aslında dinleyicilerden değil de organizatörlerden kazık yemeleri olabilir. Arkadaş çevresini ve yakınlarını sürekli organizasyonlara dâhil eden organizatörler karşısında doğal olarak kendilerini engellenmiş olarak görmüş olabilirler. Biz, iyi yapılan bir işin karşılığını otomatik olarak alacağına inanıyoruz.

Günümüzde ekstrem türler giderek daha çok öne çıkıyor, brutal vokaller giderek daha sık kullanılmaya başlanıyor, hatta eskiden bu tarz vokallere yer vermeyen gruplar bile bir tat olsun diye veya bu tarz vokal dinleyen kitlenin de ilgisini çekmek için sert vokal kullanımlarıyla albümlerine varyasyon katmaya çalışıyorlar. Zira tıpkı brutal vokalden hoşlanmayan dinleyiciler olduğu gibi, şarkı söyleyen vokalleri olan grupları hiç dinlemeyen ve sırf brutal vokalli gruplari tercih eden insanlar da var. Ülkemizde son yıllarda ortaya çıkan gruplar da daha çok bu yoldan gidiyor ve daha ekstrem yaklaşımlar benimsiyorlar. Bu konudaki görüşünüz nedir? Sizce 2000′ler daha sert vokalli, daha ekstrem grupların zamanı mı?

VG: Tespitine biz de katılıyoruz. o yönde bir eğilim gerçekten de var, ama tabii ki 2000′leri ekstrem müziğin zamanı olarak genellemek veya tanımlamak pek doğru olmayabilir. Dünyada ekstrem harici müzik yapan ve farkına varılmamış on binlerce grup var. Kimi grubun zamanı gelir ve Ghost gibi ekstrem sözleri daha hafif bir müzikal dille anlatır ve yön değişikliğine sebep olabilir. Biz de grup olarak metalin her türünü zaten severek dinlediğimiz için, brutal vokalden de zevk alıyoruz, clean vokalden de. Kendi müziğimizde kullanır mıyız dersen, şarkının ihtiyacı varsa neden olmasın deriz. :)

Önceki soruyla alakalı olarak; power, thrash, heavy metal yapan bir grup olarak ülkemizde yapılan 3-4 gruplu konserlerde sırf bu sebeple tercih edilmeme durumunuzun olabileceğini düşündünüz mü? Konserlere dair genel yaklaşımınız nedir? Bu konuda ne kadar seçicisiniz?

VG: Tarz yüzünden tercih edilmeyiz diye düşünmedik aslında, ama sen şimdi gözümüzü korkuttun bak. :) İyi bir organizatör, birlikte iyi tınıyacak grupları bir araya getirmesini bilir diye düşünüyoruz. Zaten bizim de, beraber sahne alacağımız grupların tarzlarına göre tercihimiz hiç olmadı. Konser vermeyi severiz, ama boşluğa değil. Ne kadar fazla kişiyle sahnede etkileşime geçebilirsek müziğimizi, duygularımızı ve enerjimizi de o kadar fazla şekilde paylaşabiliriz. Konserlerde seçici değil, içiciyiz diyelim. :)

Azılı bir NEVERMORE hayranı olarak merak ettiğim bir konu var. Emre etkilendiği isimler arasında Warrel Dane’i saymamış, ama bazı vokal yorumları bana Warrel Dane’i fazlasıyla hatırlatıyor. Bunu iyi anlamda söylüyorum, çünkü albümde, Warrel’ın deliliği, psikopatiyi yansıtan o yorum tarzının çok benzeri vokal kullanımları var. Dolayısıyla ilham kaynakların arasında onu da göstermemesi ilginç geldi. Bu konuda ne söylemek istersiniz? Bu konuyla bağlantılı olarak, Emre’nin vokal konusunda bir egitimi var mı? Şahsen kendisinin ülkemizdeki sayılı power/heavy metal vokalistlerinden biri olduğunu düşünüyorum.

Emre (Vokal): Teşekkür ederim iltifatın için. Herhangi bir eğitimim yok, alaylıyım. :) Ama kesinlikle eğitim almayı düşünüyorum, eksiklerimi profesyonel yollarla giderme düşüncesindeyim. Nevermore benim de çok sevdiğim bir grup ve Warrel Dane de, doğal olarak severek dinlediğim bir vokalist. Ben de tiyatral vokal yapmayı çok sevdiğim için, bu işi en iyi yapan adamlardan biri olan Warrel’dan tabii ki etkilenmişimdir. Sadece, web sitemizde yazdığım, “idolümdür” dediğim favori müzisyenlerim arasında değildir kendisi.

Ülkemizdeki metal sahnesini nasıl görüyorsunuz? Sevdiğiniz, birlikte konser vermeyi isteyeceğiniz gruplar kimler? Sizce son yıllarda ülkemiz gruplarında bir hareketlenme var mı?

VG: Son yıllarda gerçekten de gözle görülür bir hareketlenme var ve bu çok heyecan verici. Saints ‘n’ Sinners, Thrown to the Sun, Furtherial ve Baht bizim dikkatimizi çeken ve severek dinlediğimiz gruplar. Genel olarak, çok yetenekli müzisyen arkadaşlarımız olmakla birlikte, hep yaşadığımız/gördüğümüz şey, maalesef çoğunun çok çabuk demoralize olmaları. Kimisi hedefi için basamakları tek tek çıkmayı düşünemiyor, kimisi de daha ilk basamakta vazgeçiyor. Müzik yapmanın, iş ve sosyal kariyere olumsuz etkisine değil, tam tersine iş ve sosyal kariyerin müzik yapmaya olumsuz etkilerine inanabilirse eğer müzisyenler, genç yaşta, yeteneklerinden vazgeçip, kendilerine toplumsal baskıyla dayatılmış kariyerler uğruna müziği bırakmazlar diye düşünüyoruz ve umuyoruz.

Grupları bir tarafa bırakırsak, ülkemiz metal kitlesi ve basını sizce ne durumda? Dinleyiciler ve metalle ilgili yayın yapan site ve dergiler dünyada olup biteni yakından takip ediyorlar mı?

VG: Yurt dışına göre tabii ki ülkemizde metal basını ve yayını azınlıkta. Dönem olarak da zaten insanların e-mecmua’ları tercih ettiği bir dönemdeyiz. Yine de, ülkemiz heavy metal kitlesinin bu konuda aç olduğunu düşnüyoruz. Bunun en iyi örneği de, geçtiğimiz ay ilk kez tek başına çıkarılan “Headbang” dergisinin yok satması. Online metal haber portalı olarak zaten PasifAgresif bize göre 1 numara. Güncel haberler, videolar, kritikler, röportajlar ve dolu içerik sitenizi gerçekten de vazgeçilmez yapıyor. Soruya soruyla karşılık vereceğiz ama; PasifAgresif’i aylık veya birkaç aylık dergi olarak basmayı düşünmüyor musunuz? :)

Bu da geleneksel sorumuz: Bu röportajın manşetini söylemenizi rica ediyoruz.

VG: Bizim manşetimiz çoktan belli: “Kızlı erkekli heavy metal yapıyoruz!” :)

Sorularımız bu kadardı, tekrardan tebrik ediyor, her konuda bol şans diliyoruz.

VG: Çok teşekkürler. Bizim için de cevaplaması çok keyifliydi. Tüm Pasifagresif ailesine ve metal camiasına sevgiler.

Röportaj
Ahmet Saraçoğlu

etiketler:
  Yorum alanı

“VENGEFUL GHOUL” yazısına 13 yorum var

  1. suat says:

    PasifAgresif’i aylık veya birkaç aylık dergi olarak basmayı düşünmüyor musunuz?

    Bu sorunun cevabı neden verilmemiş. Arafta kaldım şimdi.

    Ahmet Saraçoğlu

    @suat, e-mail röportajı olduğu için cevap verme şansımız olmadı. Aslında röportaja not olarak ekleyebilirmişim, haklısın.

    Evet, madem konusu açıldı, beklenen açıklamayı yapıyorum. Arkadaşlar, Pasifagresif bundan sonra internet varlığını sonlandırıp, yılda 1 olmak üzere ansiklopedi formatında çıkacak. Her sayıda 365 kritik, ortalama 4745 haber ve 52 röportaj olarak seçkin kitapçılardaki yerini alacak.

    crowkiller

    @Ahmet Saraçoğlu, bu ansiklopedide sadece kadrolu yazarların yazıları mı yayınlanacak yoksa bizde katkıda bulunabilir miyiz? Ya da bu yazıları nasıl seçeceksiniz ?

    Durakonis

    @Ahmet Saraçoğlu, gaste kuponuyla verirseniz alirim. Beles pa ya alistik. Abc diye gitsin kririkler. 27 yil sonra adagio’nun yeni album kritiginu torunlarla okuruz.

    Püre

    @Ahmet Saraçoğlu, biri ölse bir sene sonramı öğrencez haber diye

    Ahmet Saraçoğlu

    @Püre, arada “Son 3 Ayda Ölenler”, “Geçtiğimiz Yaz Dağılan Gruplar”, “Dave Mustaine’in Sonbahardaki Demeçleri” gibi fasiküller düşünüyoruz.

    Ufuk Sönmez

    @Ahmet Saraçoğlu, dünyayı geriden takip edenler için birebir gibi gözüküyor. nokia 6300′ımla desteklediğim kampanyadır.

    çaksu

    @Ufuk Sönmez, Artırıyorum. Nokia 1112.

    Ufuk Sönmez

    @çaksu, bende yılan yok, seninki bu açıdan daha avantajlı görünüyor.

  2. Bende Saklı Kalsın says:

    Pek orijinal değil, ama kalite kokuyor. Umarım uzun ömürlü bir grup olur.

  3. Reroute to Remain says:

    türk metalcilerine güvenip dergi çıkartmayın. konsere gelmeye üşenen insanlardan pek destek gelmez anca lafta olur o

  4. Salim Ege says:

    Güzel röportaj olmuş. Ruthless Crow şarkısı güzel baya. Umuyorum böyle daha çok grup göreceğiz Türkiye’de :). İlk vokal tınılarını (özellikle screamler) duyduğumda aklıma Witchking geldi, siz ne düşünüyorsunuz bilemiyorum ama, şöyle bi örnek bırakayım:

    http://www.youtube.com/watch?v=NylPjUEobo4

  5. Ben bu grubu çok beğeniyorum. Arkadaşlar ne yapmak istediklerini gayet iyi biliyorlar ve bunu da pratikte sağlıyorlar. Parçaların yapısı, genel trafiği ve düzenlemesi türün gereklerini fazlasıyla yerine getiriyor. Ancak şöyle güzel bi cd bassalarda arşive atsak güzel olur:) Yollarının açık olması dileklerimle.
    Ayrıca eski bir fanzin editörü olarak (eternity magazine/alien planet) röportajı da ziyadesiyle beğendim:) Ellerinize sağlık…

Yorum Yazın

*

"Yaptığım yorumlarda fotoğrafım da görüntülensin" diyorsan, seni böyle alalım.
Pasif Agresif, bir Wordpress marifetidir.