# - A - B - C - D - E - F - G - H - I - J - K - L - M - N - O - P - Q - R - S - T - U - V - W - X - Y - Z
Son Haberler
Anasayfa    /    Kritikler
THOUGHT CHAMBER – Psykerion
| 26.01.2014

Yeryüzüne progresif bakış.

Konsept albüm olgusunu, 70′lerden bu yana, müzik dünyasındaki en etkileyici albümlerin bazılarının çıkmasına ön ayak olmuş bir öğe olarak değerlendirmek, sanırım az çok rock ve metal müziğin içinde olan kimsenin karşı çıkacağı bir durum olmaz. Eğer yazdığınız şarkılar bir amaca hizmet ediyor, bir duyguyu güçlendiriyor hatta ileri gideyim, insanların zihinlerinde yer ediyorsa bunun sebebi müzikal varlıkları kadar duygusal kimlikleridir bana kalırsa. Progresif olarak anılan çoğu müzikte görebileceğimiz iyi bir enstrüman kullanımının üstüne konsept albüm yapma olayı oldukça yaygınlaşsa da türün kendi içinde barındırdığı bazı çelişkilere maruz kalmadan edemediğini gözlemlemek için çok da fazla albüm dinlemeye gerek yok sanırım. Olayı basitçe şöyle değerlendirmek mümkün; çok yetenekli 4-5 müzisyen bir araya geliyorlar, her biri enstrümanlarının solo albümüymüş gibi çalıyorlar ve ortaya çıkan şeyin ne kadar bölük pörçük olduğunu hissettiklerinde şarkıların arasını konsept albüm çatısı altında bağlayıp yazım aşamasında aynı duyguya hitap etmeyen rifleri tek bir okla aynı amaca yöneltmeye çalışıyorlar. En acıklı kısım ise, bu işin sonunda çıkan albüm “progresif” olarak adlandırılıyor.

Bu bağlamda düşünerek progresif müziğin fabrikasyon olmakla muhteşemliği yakalamak gibi iki uç sınır arasındaki uçurumun kenarında yürümesi hem kaçınılmaz hem de oldukça trajik bir mesele aslında. Kelime anlamı “ilerleyen, yenilikçi” olan bir etiket ile anılan gruplar nasıl olur da, bilerek veya bilmeyerek, birbirine benzeyen albümleri peşpeşe dizme gafletinde bulunup bu işten para kazanacak duruma gelebilirler? Bu sorunun cevabını vermek güç olmasa da progresif tanımının günümüzde bu kadar rahat bir biçimde her gruba yakıştırılmasını doğru bulduğumu söylemek, atacağım en büyük yalanlar arasında başı çekebilir.

Gelgelelim THOUGHT CHAMBER yukarıda ağlandığım ve gördükçe beni yıpratan durumların tamamen karşısında sapasağlam durabilen bir grup olarak müzik camiasındaki yerini aldı. İlk albümü “Angular Perceptions”u 2007′de çıkaran ve Portnoy’un sene sonundaki en iyi 10 albüm listesine girmeyi başaran bir süpergrup THOUGHT CHAMBER. Hazır buna değinmişken ilk albümlerinden de kısaca bahsetmeden geçmeyeyim. “Angular Perceptions”, grubun progresifliğe yaklaşımını ve enstrüman kabiliyetini gözler önüne seren, bütünlük barındırmayan, hatta barındırmak istemediğini anlayabileceğimiz derecede yetenek ihtiva eden, yapılanların tekrar yapılmasından çok yapılacaklara olan bir fragman niteliğinde bir albüm adeta. Böyle bir başlangıcın ardından grubun ikinci albümünün gelmesi tam 6 sene almış ve sonunda 2013′te “Psykerion” piyasaya sürülmüş idi.

Baştan belirteyim, ve hatta öncelikle onun hakkında yazmaya başlayayım, “Psykerion” bir konsept albüm. Bu iki kelimenin yan yana gelmesi, dinleyeceğim albümü benim için iki kat daha heyecan verici kıldığından ve yine THOUGHT CHAMBER’ın barındırdığı potansiyeli bildiğimden, albümün 2013′te çıktığını öğrenmem beni oldukça mesut etmiş idi. Biraz gerçek biraz rüya bir bakış açısı olan albümün konseptini kısaca özetlemek, albümü dinlememiş arkadaşlar için olduğu kadar dinleyip de sözlerle aşina olmamışlara da genel olarak bir perspektif kazandıracaktır sanırım.

Xyrethius adlı müttefik bir gezegene Earthoid gezegeninden, yardım için, Psykerion galaksisine Kerakryps-One gemisiyle yapılan yolculukta geminin kaptanının oğlu, ki kendisi oldukça zeki bir kardeşimiz, Avakus’un devasa gemilerinde yaptığı yolculuk boyunca başına gelen kritik olayları birinci ağızdan ele alıyor albüm. Zekice olduğu kadar duygusal ve yapısal gözlemlere de yer verilen şarkılarda Avakus’un yolculuk boyunca nasıl değişip geliştiğine tanık oluyoruz adeta. Ama THOUGHT CHAMBER’ın farkı, en başta belirttiklerimle bağlayacak olursam, tüm bu bahsettiğim öğeleri sadece şarkı sözleriyle değil müzikleriyle de yaratabilmesi.

Albümü konseptiyle paralel anlatmak oldukça riskli ve altından kalkması güç bir iş olacağından olaya tamamen bir gözlemci olarak yaklaşıp müziğe ve genel olarak progresif elementlerin kullanımına değinerek yazıyı ilerletmek, amacımdan sapmayıp albümü tanıtmanın dışında duygusal ibişliğe kaçmamı engelleyecektir diyerekten sizi olayın az daha içine çekmekte bir sakınca görmüyorum.

Öncelikle şunu söylemeliyim, “Psykerion” sizi ilk dinlemede alıp götürecek bir albüm olabilecek kapasitede güçlü ve etkileyici bölümler barındırıyor. Bu sebeptendir ki THOUGHT CHAMBER, kendisine dinleyici kitlesi yaratmakta çok da sıkıntı çekmiyor aslında. Örneklerle açıklayacak olursam, “Psykerion, The Question” , “Kerakryps” (3:13′te giren rif) “Light Year Time” , “Kerakryps”gibi başlangıçta bulunan parçalar daha rahat ve insanı içine çeken yapıdalar. Lakin, her ne kadar kendimi düz bir metal dinleyicisi olarak tanımlasam da, albümü gözümde bu denli yücelten en önemli etken kendini sürekli dinletecek kapasitede olabildiği kadar, etiketinin hakkını vererek, her dinlediğinizde sizi tekrardan şaşırtacak, keşfetmeye sürükleyecek bir yapıda da olabilmesi. İşte tam da bunu keşfettiğim anda THOUGHT CHAMBER’ın işini ne kadar iyi yaptığına dizlerim titreyerek şahit oldum. İşin delirtir derecede ileri gittiği kısım ise grubun bunu tamamen yarattığı konsept içerisine sizi gömerek ve kendi müzikleri üzerindeki egemenliklerine çaresizce teslim olmanızı sağlatarak yapması. Grup, zekice yapılmış gözlemleri önünüze sunuyor ve bunu yaparken adeta ağzını sulandıracak bir müzikal şöleni de (albümün sonuna doğru artarak ilerleyen enstrümantal güzelliklere de ayrıca dikkat çekmek istiyorum) insafsızca beyninize kazıyor.

Tüm bu satırları yazmamı sağlayan gücün ve bütünlüğün; yazılan her rifin, her klavye notasının, her şarkı sözünün, her gitar solosunun altına ince ince işlenmiş olduğunun farkına vardığınızdaysa albümün her saniyesi yüzünüzde anlamsız bir sırıtma oluşturuyor ve bağımlısı olduğunuz bu şarkıları dinlemeyi bırakamaz hale geliyorsunuz. Tekrar tekrar söylüyor ve üzerine basarak belirtiyorum, yapılan işe olan bağlılığın; müzikal bilgi, yetenek, enstrüman kabiliyeti gibi insanı kalıplar içerisinde kalmaya zorlayan öğeleri nasıl kontrollü bir biçimde kullandırabileceğinin oldukça iyi bir örneği “Psykerion”.

Oldukça ciddi bir kritik olmasının sebebinin albümle olan kişisel bağımdan kaynaklandığını hatırlatarak belirtmek isterim ki, “Psykerion” 2013 içerisinde “Burn The Sun” (son iki kritiğime de, tamamen alakasız olmasına rağmen, bir şekilde bu albümün adını sokuyorum ya, anlayın artık ne kadar sevdiğimi) ile beraber keşfettiğime en çok sevindiğim ve en çok dinlediğim progresif metal albümü. Bu sözüme güvenmeyenler için yukarıda uzunca bir kritik var, onu okumaya erinenlere de kocaman bir — Neyse, progresif ve konsept kelimeleri sizi herhangi bir şekilde heyecanlandırıyorsa koşun ve bu albümü dinleyin. Pişman olursanız da aşağıda yorumlar kısmında kafama savaş baltalarıyla girişin. Devinimle kalın.

9/10
Albümün okur notu: 12345678910 (8.39/10, Toplam oy: 18)
Loading ... Loading ...
etiketler:
  Albüm bilgileri
Çıkış tarihi
2013
Şirket
InsideOut Music
Kadro
Ted Leonard: Vokal
Michael Harris: Gitar, klavye, vokal
Mike Haid: Davul
Jeff Plant: Bas gitar
Bill Jenkins: Klavye
Şarkılar
1. Inceptus
2. Exodus
3. Psykerion: The Question
4. In The Words of Avakus
5. Light Year Time
6. Kerakryps
7. The Black Hole Lounge
8. Circuits of ODD
9. Behind the Eyes of Ikk
10. Isle of Bizen
11. Xyrethius II
12. Recoil
13. Breath of Life
14. Transcend
15. Planet Qwinkle
16. Inner Peace
  Yorum alanı

“THOUGHT CHAMBER – Psykerion” yazısına 5 yorum var

  1. Durakonis says:

    İnanılmaz iyi bir albüm, ve albüme çok yakışan bir yazı. Kutlarımi, teşekkür ederim ahbap. Yıllarca dinleyeceğim, sürekli yeni şeyler keşfedeceğim ve farkedeceğim, olağanüstü bir albüm gerçekten de.

    Durakonis

    @Durakonis, İlk 10′uma almamıştım yıl sonunda, çok güçlü bir albüm çünkü. Yeni yeni tam olarak anlamaya başladım albümü.

    Beleg

    @Durakonis, çok teşekkürler abi, bu denli benimsediğim albümleri yazmak hakikaten kolay olmuyo benim için de. Beğendirebildiysem ne mutlu.

  2. baha says:

    öncelikle kritik için teşekkürler diyorum çünkü bu albüm bir yana bu tarz kritikleri her zaman daha çok beğenmişimdir ve bu albüm için de bu okuduğum kritikten daha iyisi olamazdı. çünkü psykerion için yazılmış diğer kritiklere baktığımda konsept açısından pek bilgi verilmediğini gördüm ve bu çok büyük bir eksiklikti. o açıdan tanıtım oldukça iyi geldi.

    psykerion benim için geçen senenin en iyi prog metal albümlerindendi. bu albüm neden iyi? konsepti çok iyi işlediği için… enstrümanlar çok iyi icra edildiği için… müzikal referanslarını sadece köklü prog metal gruplarından değil de ELP, YES gibi kült prog rock gruplarından aldığı için…

    psykerion, ilk albüme göre daha içsel daha ruhani bir albüm. bugünde kaydedildiğini değil de sanki çok önceki dönemlerde kaydedildiğini hissediyorsunuz. vokaller çok iyi, klavyeye yeni alınan enchant klavyecisi bill albüm için harikulade tonlar tutturmuş. gitarlar zaten michael harris’in. bilmiyorum kendisi için bir şey söylenmesine gerek var mı? bana göre light year time’ın mükemmel ötesi olduğu bu albüm katmanlı oluşuyla da dikkati çekiyor. tek kelimeyle enfes bir kayıt. acaba mike portnoy bunu dinleyince ne düşünmüştür? bilim kurgu işlerini seviyor çünkü…:)

  3. DrAQA says:

    Progresif ve Konsept = Beleg.

    Albümü önümüzdeki hafta yakından inceleyeceğim.

Yorum Yazın

*

"Yaptığım yorumlarda fotoğrafım da görüntülensin" diyorsan, seni böyle alalım.
Pasif Agresif, bir Wordpress marifetidir.