# - A - B - C - D - E - F - G - H - I - J - K - L - M - N - O - P - Q - R - S - T - U - V - W - X - Y - Z
Son Haberler
DEATH TO ALL, GORGUTS – 26 Haziran, Irving Plaza, New York City
| 06.09.2012

Chuck’ın anısına.

Böyle bir yazıya başlamak hakikaten çok zor… Death benim ve bu sitedeki birçok insan için “en sevdiği metal grupları” arasında olmaktan çok daha ötede bir şey. Birçoğumuzun Death’in albümleri sayesinde ekstrem metal müziğe bakış açısı değişti (ben önceden brutal/scream tarzı vokallere katlanamayan biriydim). Bazılarımız Individual Thought Patterns sayesinde “Ya bas gitar denen şey o kadar da duyulamayan birşey değilmiş ya, acaba bas mı çalsak napsak ?” diyerek bas gitara başladı, kimilerimiz ise Symbolic teki davul performansını görünce davul çalmaktan vazgeçti. Sound of Perseverance dinleyerek, bu kadar sert ve bol katmanlı bir müziğin içine korku, acı ve umudun nasıl yerleştirilebileceğini gördük. Human sayesinde eskiden dinlediğimiz müzikler çok düz ve hayal gücünden yoksun gelmeye başladı. Kısacası, Death öyle herhangi bir grup değildir, fanları ile arasında çok daha kişisel bir bağ vardır. Burada tabiiki hakkı verilmesi gereken kişi, bu kadar deneysel ve sert bir müziğin içine bu kadar derin bir duygusal altyapı döşeyip bizi köpeği hale getiren, ardından da zamansız şekilde bize veda etmek zorunda kalan Chuck Schuldiner’dir..

Kusura bakmayın, konu Death olunca dank diye konseri anlatmaya başlayamadım, klişe bile olsa grup hakkında üç-beş laf etmezsem yazı eksik kalır gibime geldi. Neyse daha fazla Chuck ve Death analizi yapacak değilim, grup hakkında PA da bir sürü muhteşem yazı var zaten. Konsere geçelim;

GORGUTS

Lanet olasıca New York trafiği yüzünden (goddamn traffic..) normalde 4 saat sürmesi gereken otobüs yolculuğu tam 8 buçuk saat sürdü, maalesef bu yüzden her notasına kurban olduğum Gorguts’ın büyük bölümünü kaçırdım… Neyse ki son iki şarkı en sevdiğim parçalarından olan Obscura ve Erosion of Sanity idi, öyle biraz teselli ettim kendimi. O iki şarkı beni yerime gömmeye yetti zaten. Bilen bilir, Gorguts grup halinde icra edilmesi oldukça zor bir müzik yapıyor, ona rağmen adamlar taş gibi çaldılar valla hayran kaldım.

Vokalist/Gitarist Lemay’in konuşmaları çok sempatikti, ben seyirciye bu kadar içten teşekkür eden bir frontman daha görmedim (“Seriously, it is fucking awesome that you guys came to this show. It is fucking amazing to play to you guys tonight..”). Turnenin onlar için son konseri olması sebebiyle de böyle ekstra bir gaz vardı sanırım, sonraki konserlerde yerlerini Atheist’e bıraktılar. Bahsetmeden geçemeyeceğim bir eleman da basçı Colin Marston. Kendisi Behold … The Arctopus, Dysrthmia gibi über-fantastik projelerden sorumlu olan kişi ve dolayısıyla bu eleman tek başına beni en az Gorguts kadar heyecanlandırıyordu. Grubun eski basçısı Cloutier’in insanüstü bas dizelerini çalmak dışında bir şey yapmadı tabii, ama yine de Progresif metal için bu kadar kritik şeyler yapmış bir müzisyeni sahnede Gorguts ile izlemek başlı başına bir keyifti.

Tam setlist (başına yetişemediğim için setlist.fm den aldım):

1. From Wisdom To Hate
2. The Carnal State
3. Orphans of Sickness
4. Nostalgia
5. Stiff and Cold
6. Inverted
7. Obscura
8. The Erosion of Sanity

Vee gelelim asıl olaya;

DEATH TO ALL

Ortamı hazırlamak için sisteme verilen sample yavaş yavaş fade out olurken, Steve Digiorgio, Paul Masvidal ve gitarist/vokalistCharles Elliot (Abysmal Dawn) sahneye çıktı ve sırtlarını seyirciye dönüp davulun başında oturmakta olan Sean Reinert’a bakarak, Zombie Ritual ın efsane giriş melodisini çalmaya başladılar. Sadece bu melodinin çalınması ile bile çevremdeki insanlar “Ya şu an bunu izlediğime inanamıyorum !!”, “Off gerçek mi bu yaaa !” tarzı tepkiler vermeye başladı.. Ardından şarkı hızlanınca millet delirdi ve mekanın ortasında hayvani bir circle pit dönmeye başladı. Salon ağzına kadar dolu olduğu için, pit başlayınca kapılara yakın duran insanlar kendilerini dışarı atmak zorunda kaldı diyeyim, siz anlayın durumun nasıl olduğunu..
Hiç hız kesmeden Leprosy albümüne adını veren şarkı ile devam ettiler, ardından Elliot kısa bir konuşma yaptı, “Chuck olmadan Death olamaz, şu an sahnede gördüğünüz şey sadece, metal müziğinin gördüğü en büyük dehalardan birine saygı duruşudur ” dedi ve seyirciden uzun bir alkış aldı. Sonra da konserin ilk 3 albümü kapsayan bu kısmı sırasıyla Within The Mind, Torn To Pieces çalarak devam ettirdiler. Sonrasında Digiorgio tek şarkı için yerini Scott Clendenin’e bıraktı ve Left To Die çalarak bu bölümü kapattılar.

Eh bu noktada konserin kronolojik sırada gideceği az çok belli olmuştu. Demek ki sırada Human albümü vardı! Tam bu noktada Elliot, Gene Hoglan ın ismini anons etti, ve ben de dahil mekandaki herkes haykırmaya böğürmeye başladı! (bu olay yıllar önce İstanbul da izlediğim Slayer konserini hatırlattı. Orada da seyirci hayvani bir Lombardo tezahüratı yapmıştı). Gerçi bir yandan bağırıyordum ama kafam da karışmıştı. Human’ı kaydeden orijinal davulcu orada dururken niye bu şarkıları Hoglan çalacaktı ki ? Sonradan öğrendimki, meğer Reinert turneye hazırlanırken önemli bir sakatlık geçirmiş, bu yüzden sadece konserin başındaki ilk 3 albümü kapsayan ve nispeten daha az yorucu davullar barındıran bölümü ona çaldırıyorlar. Üzücü bir durum, ama Hoglan dan Human davulları dinlemenin de çok şikayet edilecek bir tarafı yok yani.

Önce Suicide Ma…chine ve ardından çalınan Lack of Comprehension mekanda ufak çaplı bir deprem yarattı. Ben gittiğim hiçbir konserde bu kadar tutkulu bağıran, şarkı sözlerini ezbere bilen bir kitle görmedim. Üstelik yaş ortalaması gayet yüksek olduğu halde insanlar oldukça enerjikti, babam yaşındaki adamların Flattening of Emotions çalarken pitte üst üste çıktığını görmek paha biçilmezdi.
Biraz da performanslardan bahsedelim. Elliot bence hem gitar hem vokal olarak çok iyiydi, Chuck a göre çok daha tok bir ses tonu var ve vokalini şarkılara çok güzel yedirdi. Soloları da hiç sektirmeden tertemiz çaldı, gecenin diğer iki vokalist/gitaristine (Exhumed’dan Matt Harvey ve adını bilmediğim fena şekilde Chuck a benzeyen bir eleman, millet forumlarda ondan Chuck’ın yeğeni diye bahsediyor) bariz şekilde fark attı.

Konserde beni en çok mutlu eden şeylerden biri Masvidal’ı sahnede inanılmaz mutlu ve enerjik görmekti. Adam resmen bütün şarkılarda zıp zıp zıpladı ve heyecanı gözlerinden okunuyordu. Özellikle son dönem yaptığı müziklere ve sahne performansına bakınca Masvidal’ın death metal çalmaktan bu kadar zevk alabileceğini hiç tahmin etmiyordum. Kim bilir belki bu gazla Cynic’in yeni albümünü daha sert bir yöne kaydırır.

Human’dan çalınan son şarkı Secret Face idi, bu şarkıda konuk davulcu olarak turnede davul teknisyenliği yapan Danny Walker (Exhumed) sahneye geldi ve gayet tatmin edici bir performans sergiledi. Sanırım şarkı kendisinin favori Death şarkısıymış ve o yüzden turne boyunca bu şarkıyı o çalıyor.
Konserin Human kısmı bittikten sonra kadronun yarısı değişti. Masvidal yerini Death’in son dönemine ve Control Denied’a damgasını vuran gitarist Shannon Hamm’e, Elliot ise gitar/vokal görevini Harvey’e bıraktı. Sıradaki albüm Individual Thought Patterns idi.

Eh yeri gelmişken DiGorgio’dan biraz daha fazla bahsedelim. Benim için Chuck’tan sonraki en önemli Death üyesidir. Beni bas gitara başlatan adam diyemem, sonuçta bu adamın ismini bile bilmezken, Steve Harris ve Geddy Lee’ye tapıyordum. Fakat kendisi, Alex Webster ile beraber “death metal de bas gitar çalmak” konusunda vizyonumu tamamen alt üst etmiş ve benim çalış tarzımı kökten değiştirmeme yol açmış adamdır. Ben ilk death metal grubumda bas gitar çalmaya başladığımda ister istemez sadece gitarların bastığı kök notalarını takip ediyordum, her ne kadar eğlenceli bir olay olsa da, bir süre sonra kendi kendime “ya müzik yapmanın başlıca amacı kendini ifade edebilmek ve ortaya bir karakter koyabilmek değil mi? Eğer benim bütün partisyonlarım tamamen gitarlara bağlıysa ben kendi sesimi, kendi yaratıcılığımı nasıl oluşturacağım? Belki de bas gitar benim için doğru enstrüman değil.. ” diye düşünürken Digiorgio’nun çaldığı albümlerini dinleyince, bütün o eski laflarımı yedim. Hakikaten death metal çalmak isteyen basçılara Death in son 4 albümünü baştan sona öğrenmek kadar güzel bir tavsiye düşünemiyorum.

Neyse konser yazısından çok da sapmayalım. ITP kısmı beklendiği üzere The Philisopher ile başladı, kadro tabii ki bu efsanevi şarkının hakkını sonuna kadar verdi. Şarkının sonundaki bas gitar -gitar atışmasını canlı izleyince, ölmeden önce yapılması gereken şeyler listemden bir madde daha azalmış oldu. Ardından albümün ağır toplarından Trapped in a Corner geldi, bu şarkıdaki soloların icrası yürek hoplattı, hakikaten bir şarkıdaki bütün sololar bu kadar mı güzel yazılır kardeşim!

ITP kısmını kapatmak için seçilen şarkı Overactive Imagination oldu… Benim için konserin zirve anı buydu, çünkü hem en sevdiğim Death şarkılarından biridir hem de Digorgio & Hoglan ikilisinin performansı be şu şarkıda tavan yaptı. O milimetrik zil süslemeleri.. şarkını her tarafına yerleştirilmiş kaymak gibi perdesiz bas soloları… Mutlaka Youtube’dan bu performansı izleyin derim. ITP olayı bittikten sonra Digiorgio sahneyi temelli terk etti, (böhüüü) ve yerinin Clendenin’e bıraktı. Clendenin grubun geri kalanına göre çok daha kötü yaşlanmış,sahnedeki herkesten 10-15 yaş büyük gösteriyordu. Fakat bütün grup siyah ağırlıklı giyinmişken bembeyaz bir King Crimson t-shirti ile sahneye çıkmasını çok takdir ettim, oldukça sempatik bir görünümü vardı. Ayrıca konsere çok iyi hazırlanmış, bütün partisyonlarını kusursuz çaldı adam.

Symbolic icrasına geçmeden önce Bite The Pain çaldılar. Her ne kadar güzel bir performans da olsa, bu noktada mekanın havalandırma sistemi bozuldu ve içerideki sıcaklık tahammül edilemez bir noktaya ulaştı. Hatta mekanın büyük bir bölümünü bir sis tabakası kaplayınca, ben acaba duman makinası mı bozuldu diye düşünürken, aslında o sisin insanların terinin buharlaşmış hali olduğunu dehşet içinde farkettim. Maalesef bu sebepten konserin geri kalanı biraz acı içinde geçti. Ama sahnede çalan adamları göz önünde bulundurunca çok da şikayet edecek halim yok tabii.. konsere devam edelim.

Symbolic icralarında, 2. Gitarist olarak sahnede o albümde yer almış alan Bobby Koelble vardı. Üzülerek söylüyorumki kendisi performans olarak sahnedeki en zayıf müzisyendi. Her ne kadar şarkıları çalmaktan zevk aldığı yüzünde okunuyorsa da, neredeyse bütün sololarda hata yaptı ve bazı noktalarda bunlar çok sırıttı, keşke böylesine önemli bir konsere daha iyi hazırlanabilseydi.

Symbolic bölümü Zero Tolerance ın davul girişi ile başladı. Bu kısım her Death fanının favori bölümlerinden biridir sanırım ve bu kısmı çalarken Hoglan’ın da suratında hafif bir sırıtış görmek beni ayrıca mutlu etti. Şarkının nakaratını hep bir ağızdan bağırmak çok eğlenceliydi. Symbolic manyaklığı 1000 Eyes ile devam etti, bu şarkıda artık Hoglan aramızdan ayrıldı ve göğe yükseldi desemyeridir, hayatımda izlediğim en iyi canlı davul performanslarından biriydi kesinlikle. Ardından Crystal Mountain’ın anons edilmesi ile insanlar sevinç çığlıkları atmaya başladı. Bu şarkı benim çalmayı ilk öğrendiğim Death şarkılarından biriydi o yüzden ben de bir anda 18 yaşıma, Kadıköy deki amatör prova stüdyolarında bu şarkıyı defalarca kez çaldığımız günlere döndüm (buradan Barış ve Alper’e selam olsun)…

Unutmadan vokalist/gitarist Harvey’den de biraz bahsedeyim. Sesi Chuck’ın sesine oldukça yakın bir renkte ve kesinlikle çok sempatik ve seyirci ile güzel iletişim kuran bir adam. Fakat performansı bana göre yetersizdi, hem vokal olarak bazı yerler de çok tıkandı hem de gitar performansı Elliot a göre bariz sönüktü.

Konser en epik Death şarkılarından olan Flesh and The Power it Holds ile devam etti, bu noktada ben artık sıcaklıktan nefes alamayacak hale geldim ve kendimi dışarı atmak zorunda kaldım. Neyse ki mekanın dış kısmında da sahneyi gösteren televizyonlar vardı da oradan olayı takip edebildim.

İçeri tekrar girdiğimde ne göreyim ! Hoglan gitmiş yerine Richard Christy gelmiş ! Açıkçası bunu beklemiyordum o yüzden baya bir şaşırdım hem de mutlu oldum. Bir de üstüne sahneye Alex Skolnick’in çıktığını görmeyeyim mi !? Ben “oha oha…” diye kendime gelmeye çalışırken onlar Spirit Crusher çalmaya başladılar. Bu nasıl efsanevi bir andır, Skolnick’i Spirit Crusher solosu atarken izlemek nasıl bir şanstır ?! Hala ellerim titriyor yazarken, gördüğüm şeye inanmakta zorluk çekiyorum.

E davulun başında Christy olunca Scavanger of Human Sorrow çalınması kaçınılmazdı tabii. Hepimizin albümde ilk dinlediğimizde koca bir hasiktir çekmesine yol açmış olan davul introsunu girdi ve Skolnick’in de katılımıyla efsanevi bir performans izledik. Bu son iki şarkıyı hem tip hem ses olarak Chuck a acayip benzeyen konuk bir eleman söyledi (bu adamın kim olduğunu bulamadım, bilen varsa lütfen söylesin).

Ardından Christy ve Skolnick sahneyi terk etti ve Hoglan davulların başına geri dönüp bizi yerimize çivileyen bir Symbolic performansı gösterdi. Sanırım davulda teknik bir problem yaşandı ve şarkının son kısmını tam istediği gibi çalamadı, ama olsun çaldığı kısımlarda bizi yıktı geçti zaten. Ardından Moment of Clarity çalındı, ve bütün grup sahneyi terk etti.

Sonrasında boş sahneye bir adet akustik gitar getirildi ve sıradaki şarkının Voice of the Soul olduğunu anlayan seyirci o kadar yorgunluğa ve sıcağa rağmen Chuck’ın adını bağırmaya başladı. Akustik kısımları Clendenin, elektro gitarları ise Hamm ve Koelble çaldı. Performans çok güzel başladı ve duygu yoğunluğu olarak gayet yüksekti, fakat hem ses siteminden kaynaklanan sorunlar hem de Hamm&Koelble nin yaptığı hatalar maalesef şarkını gücünü gölgeledi. Neyse adamlara da hak vermek lazım, bu noktada ses sistemi o kadar kötü sıçmıştı ki adamların sahnede kendilerini duyduklarından şüpheliyim.

Symbolic ve SOP a da bu şekilde veda ettikten sonra kapanışta önce Living Monstrosity ardından cümbür cemaat bütün müzisyenler sahneye çıkıp Pull The Plug çaldı. Artık hem grup hem de biz sıcaktan ölmek üzereydik, o yüzden çok kısa bir şekilde seyirciye teşekkür ettiler ve Chuck’ı öven birkaç kısa söz söyleyip konseri bitirdiler.

Evet, geldik son sözlere. Hayatımda şu ana kadar en duygusala bağladığım, izlemekten en fazla zevk aldığım metal konseri tartışmasız şekilde buydu. Böyle bir olayın parçası olmayı tarif etmek gerçekten çok zor, o yüzden yazı boyunca “inanılmaz, efsanevi, dehşet vb.” gibi sıfatların kullanımının bokunu çıkardım. Fakat gerçek şu ki hiçbir Dünya’daki hiçbir dilde, Chuck’ın yarattığı müziği ve o gece yaşanan atmosferi karşılayabilecek bir sıfat yok.

İşte 3 saate yakın süren o setlist ve müzisyen listesi (bu seferkinde setlist.fm kolaylığına kaçmadım tamamen alın teri, bazı müzisyen- şarkı eşleşmelerinde hata yapmış olabilirim affola)

1. Zombie Ritual (Elliot,Masvidal,Digiorgio,Reinert)
2. Leprosy (Elliot,Masvidal,Digiorgio,Reinert)
3. Within The Mind (Elliot,Masvidal,Digiorgio,Reinert)
4. Torn to Pieces (Elliot,Masvidal,Digiorgio,Reinert)
5. Left to Die (Elliot,Masvidal,Clendenin,Reinert)
6. Suicide Machine (Elliot,Masvidal,Digiorgio,Hoglan)
7. Lack of Comprehension (Elliot,Masvidal,Digiorgio,Hoglan)
8. Flattening of Emotions (Elliot,Masvidal,Digiorgio,Hoglan)
9. Secret Face (Elliot,Masvidal,Digiorgio,Walker)
10. The Philisopher (Harvey,Hamm,Digiorgio,Hoglan)
11. Trapped in a Corner (Harvey,Hamm,Digiorgio,Hoglan)
12. Overactive Imagination (Harvey,Hamm,Koelble,Digiorgio,Hoglan)
13. Bite the Pain (Harvey,Hamm,Clendenin,Hoglan)
14. Zero Tolerance (Harvey,Koelble,Clendenin,Hoglan)
15. 1000 Eyes (Harvey,Koelble,Clendenin,Hoglan)
16. Crystal Mountain (Harvey,Koelble,Clendenin,Hoglan)
17. Flesh and the Power It Holds (Harvey,Hamm,Clendenin,Hoglan)
18. Spirit Crusher (Harvey, Chuck’ın yeğeni, Hamm, Skolnick, Clendenin,Christy)
19. Scavenger of Human Sorrow (Chuck’ın yeğeni, Hamm, Skolnick, Clendenin,Christy)
20. Symbolic (Harvey, Koelble, Clendenin,Hoglan)
21. Moment of Clarity (Harvey, Hamm, Clendenin,Hoglan)
22. Voice of the Soul (Clendenin, Hamm, Koeble)
23. Living Monstrosity (Harvey, Hamm, Clendenin,Hoglan)
24. Pull the Plug (Bütün kadro)

Nazım Kemal ÜRE

  Yorum alanı

“DEATH TO ALL, GORGUTS – 26 Haziran, Irving Plaza, New York City” yazısına 23 yorum var

  1. Deseler ki hayatın boyunca tek bir konsere gideceksin ve ölene kadar başka hiçbir konsere gitmeyeceksin, buna giderdim.

  2. Jester says:

    Siktir ya. Bu konsere gitseydim zirvede bırakmak için bir daha hiç konsere gitmez, Death dinlemezdim.

  3. Jester says:

    O değil de afişte 28 Haziran yazıyor bu konser, siz 26 yazmışsınız? Gitmedin dimi, boşuna yiyip bitirdim kendimi? HII?

    Kemal

    @Jester, Yaziyi konsere gittikten 2-3 hafta sonra yazmistim o arada tarihi yanlis atmis olabilirim. Yoksa gittim canim kacirirmiyim boyle biseyi :D

  4. Sheva says:

    Bu nasıl bir olaydır abi ya, okurken heyecanlandım resmen.

  5. Dostum ellerine sağlık.Konseri izlemiş kadar oldum diyerek kendimi avutmaktan da geri kalmıyorum :)

    Kemal

    @Berker İlhan, cok tesekkur ederim :)

  6. Aeonian_Lich says:

    Heyecanını kelimelere güzel dökmüşsün. Bize de, seninkinin yanında minik kalsa da bir heyecan yaşattın, sağol. :)

    Kemal

    @Aeonian_Lich, saolasin :)

  7. DrAQA says:

    Bilader çok güzel yazmışsın da ben seni çok kıskandım, olmaz ki böyle anasını satayım ya, kader mi lan bu! Yok yani bu ülkede niye doğdum ben anlamıyorum ki, doğ işte Amerika’da git gez dolaş. Çok doluyum çook…

    Kemal

    @DrAQA, Tesekkur ederim :)

  8. Baybora says:

    Teşekkürler paylaştığın için. Adına çok sevindim ama küfür etmemek de mümkün değil tabii.

    Kemal

    @Baybora, ben tesekkur ederim. Kufur ettiysen de canin sagolsun napalim :)

  9. harro says:

    PA’da okuduğum en keyifli konser yorumlarından biri kesinlikle. Birkaç üstteki arkadaşın dediği gibi, aynı heyecanı bir parça da biz yaşamış olduk. Eline sağlık :)

    Kemal

    @harro, saolasin :)

  10. Gözden kaçan bir şey var. “Paul Masvidal ve tekrardan onun Death Metal yapmasını izlemek” Olaya bak be. Eline sağlık güzel yazı olmuş

    Kemal

    @Ali Karabacak, Eyvallah :) Evet Paul Masvidali Human sarkilari calarken gormek superdi hakkaten. Sahnede acaip eglendi adam bi de, onu oyle gormek cok guzeldi.

  11. glamdring says:

    Göz yaşları sel…

  12. saw you drown says:

    Live voice of the soul ha. Vay amk.
    http://www.youtube.com/watch?v=29G1uVYGUK0

  13. Batu Sarıtürk says:

    bu şahaneliğin dvd’si vesaire çıkma olasılığı var mı ya? şöyle surround falan?

    Ali Karabacak

    @Batu Sarıtürk, Nasıl güzel olur ya. Duyun lan sesimizi !

  14. Görkem says:

    Death dedim mi akan sular durur ya ne Metallica konseri ne İron Maiden ve Judas hepsine gittim hepsini güzel yerden izledim ama sanırım alacağım zevkin yarısına gelemezlerdi.O konserde olmayı çok isterdim.Nazım abi büyük bir olaya tanıklık etmişsin ve bunu bizlerle paylaştığın için çok teşekkür ediyorum.DVD si çıksında izleyelim :(

Yorum Yazın

*

"Yaptığım yorumlarda fotoğrafım da görüntülensin" diyorsan, seni böyle alalım.
Pasif Agresif, bir Wordpress marifetidir.