# - A - B - C - D - E - F - G - H - I - J - K - L - M - N - O - P - Q - R - S - T - U - V - W - X - Y - Z
Son Haberler
TOOL, YOB – 28 Ocak 2012, TD Arena, Boston
| 31.07.2012

“DVD çıkarmıyoruz, çünkü hiçbir görsel medya konserde göreceklerinizin yerini tutamaz.”

Not: Bu yazı tarafımdan aylarca önce yazılmış ve unutkanlığım nedeniyle ancak şimdi gün yüzüne çıkmıştır.

Efendim izninizle yazıya Tool’un bana ne ifade ettiğini anlatan ufak bir bölüm ile başlamak istiyorum. Amacım böylece konserde yaşadığım duygu yoğunluğunu daha iyi ifade edebilmek. Sadece konseri merak edenler bu bölümü gönül rahatlığıyla atlayabilir.

Hepimizin hayatında müziğin “eğlenceli bir aktivite” olmaktan çıkıp, hayatının vazgeçilmez bir parçası haline geldiği, bazı gruplara neredeyse saplantı denecek bir derecede bağlandığı bir zaman olmuştur. Bu dönemin başlıca sorumlusu efsane grupların tarihe damgasını vurmuş albümlerini ilk kez dinlemenin yaşattığı dumurdur. Benim (ve sanıyorum ki bir çok kişi için) bu albümler “…And Justice For All”, “Sound of Perseverance”, “Scenes From A Memory”, “Still Life” gibi albümlerdi. İtiraf edin, siz de bu albümleri ilk kez keşfederken yaşadığınız duygu fırtınalarını, şaşkınlığı ve hayranlığı özlemiyor musunuz? Hala bu albümlerin yarattığı etkiyi yaratacak albümler aramıyor musunuz? Tabii ki daha sonra da birçok şahane albümle/grupla tanıştık ve hayran kaldık, ama ben şahsen çok uzun süredir aklımı bu derece başımdan alıp beni 15-16 yaşlarıma geri götürecek bir grupla/albümle tanışmamıştım. Artık bu durumun sadece o yaşlara özel bir şey olduğunu, bir daha asla o ruh haline bürünemeyeceğimi düşünüyordum…

Ve sonra Tool la tanıştım. Daha doğrusu “Lateralus” albümüyle. Tool zaten uzun süredir adını duyduğum ve “Ænima” albümünü de oldukça beğendiğim bir topluluktu. Ama bu gruba nerdeyse bir dine tapar gibi tapan insanlara ve albümlerine 10 üzerinden 100 gibi notlar veren websitelerine anlam veremiyordum. Bir gün daha fazla dayanamayıp, ya neymiş şu “Lateralus”, diye bir bakayım dedim. Sonra da bir daha kendime gelemedim. O sözler, o kompozisyonlar, uzun süredir hiçbir albümde görmediğim “bütünlük” hissi… Zaten internette birçok yerde albümün hakkını teslim etmiş uzun uzun incelemeler var o yüzden albümü fazla anlatmayacağım. Söylemek istediğim şey şu, Tool bana yıllar sonra “müziğin aslında sadece müzik olmadığını” hissettiren ilk grup oldu ve bu yüzden bende çok özel bir yeri var. Öyle yıllardır Tool dinleyen “hardcore fan” filan da değilim, bütün bunlar 1-2 sene önce gerçekleşti. Neyse geç olsun güç olmasın.

Ve gelelim konsere…

Konser

Konser, NBA’i takip edenlerin yakından tanıyacağı Boston Celtics’in evi, TD Arena da gerçekleşti. Mekânın büyüklüğüne ait fikir vermesi açısından, bu mekânda aynı sene Madonna, Bon Jovi, Coldplay gibi isimlerin konser verdiğini belirteyim. Tool’u özel bir grup yapan şeylerden biri de bu bence, bu kadar derin ve ana-akımdan kopuk bir müzik yapıp ta bu kadar fazla kişiye hitap eden kaç grup sayabilirsiniz?

Ben devasa sahnenin önlerinde yerimi aldıktan sonra sahneye 3 kişilik bir ön grup çıktı. Ne bilette ne de konserin afişinde ön grupla ilgili bir bilgi olmadığından biraz şaşırdım tabi ama adamlar beni tam anlamıyla yerime çivilediler. Türlerini sanırım stoner/doom olarak tarif edebilirim. Temposu oldukça düşük, dinledikçe insanı hipnotize etmeye başlayan ve biraz da mistik bir havası olan bir müzik yapıyorlar. Grubun ses seviyesi inanılmaz derecede yüksekti (sanırım Tool un en az iki katıydı), ve bu durum zaten sert olan sound’u daha da buldozer kıvamına getirdi. Vokalist/gitarist seyirci ile minimum etkileşimde bulundu, sadece şarkı aralarında “Namaste” demekle yetindi. Ben grubun ismini dahi bilmediğimden bu duruma biraz gıcık oldum, en azından arada bir yerde grubun ismini söyler diye bekliyordum. Sonradan öğrendim ki bu pek güzel grubumuzun ismi YOB muş. Hatta kendi türünde gayet bilinen bir grupmuş, burada PA da çok güzel bir incelemeleri bile var. Neyse, grup her biri yaklaşık 10 dakika süren 3 şakı çalıp yerini Tool a bıraktı.

Ve Tool çıkmadan önce sahne kelimenin tam anlamıyla “mutasyon” geçirdi. Arkaya eşşek kadar büyük bir ekran yerleştirildi, Danny Carey’nin istense 4 kişinin aynı anda çalabileceği büyüklükteki davul seti sahneye taşındı ve ışıklar karartıldı. Ses sistemine sadece kalp atışlarından oluşan basit bir ritim verildi ve konser “Hooker with A Penis” ile süper gaz bir şekilde başladı.

Açıkçası açılış şarkısı olarak böyle bir seçim beklemiyordum, çok pis gaza geldim ve ortalığı dağıtmaya başladım… ve anında durulmak zorunda kaldım. Çünkü maalesef Tool un seyirci kitlesi benim alışık olduğum metal müzik seyirci kitlesi değildi. Millet gayet sakin bir şekilde konseri izliyordu ve hatta etrafta çoluğu çocuğu ile gelmiş olan aileler vardı. Dolayısıyla benim orada headbang yapmam ya da milleti pit’e sokmaya çalışmam komik kaçıyordu. Ben de ortamın ağırlığını kavrayınca, yerime sabitlenip konseri adam gibi izlemeye başladım.

Bütün arena “Fuuuck you buddy!” şeklinde bağırıp gazımızı aldıktan sonra, ekranlara alevler içinde Pentagram sembolleri verildi ve “Jambi” çalmaya başladılar. Jones’un doğaçlama talkbox solosu ve Chancellor’ın kozmik bas efektleriyle kendimizde geçtikten sonra en bilinen parçalarından olan “Stinkfist” ile devam ettiler. Gaz nakarat olayının sözlük tanımını yapmış olan bu parça biterken ekranları börtü böcek görüntüleri kaplamaya başladı. “Ticks and Leeches” kesinlikle konserde çalınmasını beklediğim en son parçaydı, çünkü birçok farklı yerde bu şarkının Maynard’ın sesini acayip zorladığı ve sadece turnelerin son konserlerinde çalındığını okumuştum. Maynard herhâlde buna özel olarak hazırlanmış olmalı ki, hayvanlar gibi söyledi şarkıyı. Carey baştaki atraksiyonlu davul kısmını da hafiften uzatınca, şarkını albüm versiyonunu gölgede bırakan bir performans izlemiş olduk.

Maynard aynen beklendiği gibi konseri sahnenin en arkasında, seyirci ile minimum iletişim kurarak geçirdi. Konser boyunca tek akılda kalan konuşması, Jambi sırasında Carey çok abanıp davulunun bir kısmını yok edince “Adam 40 küsür yaşına geldi hala davul derilerini parçalıyor.” gibi bir yorum yapıp seyircileri güldürmesi oldu.

Açıkçası konserin görsel kısmı o ana kadar beni hayal kırıklığına uğratmıştı. Herkesin anlata anlata bitiremediği, grubun “DVD çıkarmıyoruz, çünkü hiçbir görsel medya konserde göreceklerinizin yerini tutamaz.” şeklinde söylemler vermesine yol açan görseller bundan çok daha etkileyici olmalıydı. Derken “Pushit” in başlaması ile arkadaki ekranların boyutu iki katına çıktı ve arka arkaya inanılmaz görseller verilmeye başlandı, ben de tüm ettiğim lafları anında yutuverdim tabi.

Sonrasında, Maynard klavye başına geçti ve bütün grup doğaçlama takılmaya başladı. Gayet eğlenceli süren bu 4-5 dakikalık olayın arkasından bütün enstrümanlar teker teker sustu ve bir tek bas gitar yalnız kaldı. E yalnız kalan Tool basçısı ne yapar? Tabii ki “Schism” çalmaya başlar! Seyirci ile beraber tek ses olarak söylendi şarkı, valla millete helal olsun üşenmemiş ezberlemişler koca şarkıyı, ben sadece bazı kilit noktalarına eşlik edebildim.

Görsel şov bütün sahnenin karartılıp ortalığı lazerlerin kaplaması ile devam etti, bu noktada grup “Intension” çalmaya başladı. Aklıma gelmişken söyleyeyim, ben hayatımda Adam Jones kadar sahnede ruhsuz duran bir müzisyen görmedim arkadaş. Adam bütün konser boyunca minimal şekilde hareket etti, surat ifadesi hep “bitse de gitsek” şeklindeydi. Videolarından gördüğüm kadarıyla bu konsere özel bir şey değil bu adam hep böyle, ama insan böyle besteleri ortaya çıkarmış ve binlerce insana karşı çalan birinden en azından daha mutlu gözükmesinin bekliyor. Neyse ki Justin Chancellor oldukça gazdı da onu izleyerek gayet eğlendik.

Neyse Intension diyorduk… Bu şarkıyı öyle aman aman sevmem ama konserde nasıl olduysa muazzam bir atmosfer oluşturdu, her saniyesinden zevk aldım. Sonra arkadaki dev ekran yetmezmiş gibi, Jones ve Chancellor’ın arkasına tavandan birer tane küçük ekran indirildi ve “Forty Six & 2” çalmaya başlandı. Burada Chancellor’ın bas sound’undan ayrıca bahsetmek istiyorum, kesinlikle hayatımda canlı olarak duyduğum en net bas gitar tonuydu. Ben ki normalde bas gitarın parmak ile çalınması gerektiğini fanatikçe savunan biriyim, böyle pena ile cillop gibi tonlar alan adamlar karşısında ne diyeceğimi şaşırıyorum… Bu yaştan sonra bana pena tekniği çalıştıracaksanız ulen.

Neyse efendim yazıyı çok uzattık. Grup arka arkaya “Lateralus” ve “Ænema” gibi iki hayvansal eseri çalarak konseri noktaladı. Gerçekten konser bana çok çok kısa geldi, ama yapacak bir şey yoktu dinlediklerimi kar sayıp metro kapanmadan eve dönmek için koşarak mekanı terk ettim.

Tam setlist şu şekilde:

1. Hooker with a Penis
2. Jambi
3. Stinkfist
4. Ticks and Leeches
5. Pushit
6. Schism
7. Intension
8. Forty Six & 2
9. Lateralus
10. Ænema

Maalesef konserden çıkarken elime bir setlist geçti. Maalesef diyorum çünkü listede en sonda “Parabol & Parabola” da vardı. Sanırım teknik aksaklıklardan dolayı grup bu şarkıyı atladı. Tool fanları yaşadığım hayal kırıklığını anlayabilirler diye düşünüyorum.

Yazıyı metroda kulak misafiri olduğum bir konuşma ile toparlamak istiyorum:

“Danny Carey sanırım TD Arena’ya Lakers formasıyla gelip te küfür yemeden ayrılmış tek kişidir.”

Nazım Kemal ÜRE

  Yorum alanı

“TOOL, YOB – 28 Ocak 2012, TD Arena, Boston” yazısına 3 yorum var

  1. Kemal says:

    Kupkuru halde gonderdigim yaziyi sahane fotograf ve videolar ile renklendiren PA editorlerine tesekuru borc bilirim

  2. Korhan Tok says:

    Nasıl bir terbiyesizlikmiş Tool öncesi YOB çıkarmak ya? Bizde niye olmuyor ulan böyle şeyler, niye ulan.

  3. Elminster says:

    Konserde çalınanlara bakacak olursak “orayı yıkarız abi biz” mantığıyla gelmişler,oturan seyirci kitlesine üzülmüşlerdir kesin ama Roseta Stoned,çalmamaları çok ayıp ,gitsem hayal kırıklığının dibini görürdüm,çalsalar da çocuğumu keserdim herhalde.

Yorum Yazın

*

"Yaptığım yorumlarda fotoğrafım da görüntülensin" diyorsan, seni böyle alalım.
Pasif Agresif, bir Wordpress marifetidir.