# - A - B - C - D - E - F - G - H - I - J - K - L - M - N - O - P - Q - R - S - T - U - V - W - X - Y - Z
Son Haberler
BTBAM, CAVE IN, ANIMALS AS LEADERS, THE RED CHORD, TESSERACT – 31 Ekim, HouseofBlues, Boston
| 19.11.2011

Bildiğin manyaklık.

Haberini aldığım andan itibaren yüzümde gerzekçe bir sırıtma ile gezdiğim, heyecanın tavan yaptığı, sınav ödev proje vs. tüm dertleri unutturan bir konserin kritiği ile karşınızdayım! Geçen sene en çok dinlediklerim arasında yer alan iki grubun (BTBAM ve Animals) turneye çıkacağını duyunca koşa koşa gidip bileti aldım (aslında internetten aldım ama öyle yazınca dramatik durmuyor). Orijinal konser duyurusunda The Dillinger Escape Plan da vardı ki eskisi kadar takip ettiğim bir grup olmasada,sadece hayvani sahne performanslarını düşünmek bile beni heyecanlandırıyordu.

Fakat son dakikada onların iptal olduğu ve yerine “RedChord” un çıkacağını öğrendim. Peki, buna üzüldüm mü? Tabi ki hayır! RedChord tan bahsediyoruz burada, tam cinnet müziği. Pogodan sağ çıkabilmek için 3-4 gün önceden spor salonunda egzersiz yapmaya başladım diyeyim, siz anlayın gerisini.

Kısaca mekândan bahsedelim. House of Blues’u bizdeki Maslak Venue (adı değişti sanırım) yü andıran, gayet geniş bir sahneye, süper bir havalandırma sistemine ve güzel bir bara sahip olan, bu tarz bir konser için ideal bir ortam diye özetleyebilirim. Özellikle DT konserindeki koltuk faciasından sonra ilaç gibi geldi.

Benim buraya geldiğimden beri yakındığım bir “metalcisizlik” durumu var. Mesela Boston da İstanbul da ki Dorock benzeri sert müzik sevenlere hitap eden bir bar yok, benzer şekilde yerel metal grupları da yok denecek kadar az ve bizdeki gibi 3-5 yerel grubun bir araya geldiği konserlerde düzenlenmiyor. Durum böyle olunca metalci gençler sadece böyle büyük konserlerde bir araya gelebiliyor. Bende uzun süredir yapamadığım metalci geyiklerini burada tanıştığım kitle ile yapıp hasret giderdim. “Cynic in yeni EP sinde SeanMalone solosu çok fena”, “BlottedScience artık işin bokunu çıkarmış, gelecek albümde CERN de çarpışan atomlara senkron müzik yapacaklarmış”, “Tosin Abasi günde 18 saat gitar çalışıyormuş” vs. gibi geyiklerle neşemi yerine getirdikten sonra, ilk grubu beklemeye başladım.

Not: Aşağıdaki bütün setlistler de “http://www.setlist.fm/” desteği vardır. Maalesef “Oha abi nasıl aklında tuttun bu kadar grubun çaldığı şarkıyı, ne kadar da hakimsin metal müziğe !” tarzı övgüleri hakketmiyorum.

TESSERACT

Tesseract (4 boyutlu küp demek, biz faniler 3 boyutlu bir uzayda yaşadığımız için göz önüne getirmemiz imkânsız) ilk albümünü henüz çıkarmış olan bir grup. Bilmeyenler için kısaca “bol reverb dayanmış clean vokalli, poliritmik altyapılı progresif metal” şeklinde özetleyebilirim sanırım. Açıkçası ben grubun sahne performansından pek tat alamadım, her ne kadar kafa sallama ve yer değiştirme faaliyetleri mevcut olsada şarkılar çok fazla coşmaya müsait değil, bu yüzden seyirci ile pek elektrik yakalayamadılar. Sanırım en çok basçının performansını beğendim, eleman özellikle yavaş kısımlarda slap tekniğine ağırlık verdi ki yıllardır merak ederim metal basçıları özellikle breakdown tarzı bölümlerden niye slap kullanmaz diye (Gerçi Korn dan Fieldy köküne kadar kullanıyor ama genelde metalciler maalesef Korn’u pek ciddiye almıyor). Bunun dışında grubu orijinal kılan öğe vokal kullanımı, fakat açıkçası ben vokalleri fazla efekte boğulmuş ve monoton buldum, sevenleri kusura bakmasınlar.

İşte playlist,

1. Intro
2. Deception
3. The Impossible
4. Perfection
5. Epiphany
6. Origin
7. April
8. Acceptance

THE RED CHORD

Of of of…. Nasıl anlatsam bilemiyorum.. Çizgi film müziği gibi bir intro verip ardından langırt diye “Demoralizer” a giren grup resmen mekânda orta çapta bir kasırga yarattı. Tesseract ı sakin sakin izleyen kitle bir anda kendini kaybetti ve salonun yarısı pogoya daldı. Ardından “Black Santa” ve “Hymns..” ile devam eden grup resmen “House of Blues” u kendi deyimleri ile “House of Brutal” a çevirdi. Kozowyk’in in söylediğine göre 6 aydır konser vermiyorlarmış.Seyircinin delirmesinden grubun da gayet memnun kaldığı suratlarından anlaşılıyordu, özellikle Gunface resmen pişmiş kelle gibi sırıtıyordu.

Bende konserin yarısına kadar sakinliğimi koruyup, kendi çapımda headbang yaparak idare ediyordum ki “Prey For Eyes” çalmaya başladı. Bu noktada çifte circle pit e katılmaktan başka yapacak bir şey yoktu. Yaptığım egzersizleri işe yaramış olmalı ki, normalde enseye tokat yese yere yapışacak biri olan ben, circlepitte tam bir Malkoçoğluna dönüşüp ülkemizi gururla temsil ettim. Tam playlist şu şekilde:

1. Demoralizer
2. Black Santa
3. Hymns and Crippled Anthems
4. Nihilist
5. Hour of Rats
6. Birdbath
7. Clients
8. Pray for Eyes
9. Antman
10. Dreaming in Dog Years

ANIMALS AS LEADERS

Net şekilde söyleyeyim, enstrümantal müziği köpeğiyim. Benim kanaatim, vokal yokluğu müzisyenleri çoğu zaman daha yaratıcı olmaya zorluyor ve ortaya çok enteresan işler çıkabiliyor. Animals as Leaders ta shredguitar müziğini tekno ve djent ile harmanlayıp benim gönlümü çalmış olan bir grup. Kalabalığı yararak sahne önünde yerini aldım ve merakla Tosin ve saz arkadaşlarını beklemeye başladım.

Grup iki gitar, bir davuldan ve iki projektörden oluşan kadrosu ile sahneye çıktı. Projektörlerin özellikle altını çizdim çünkü grup arka plana baya sağlam görseller hazırlamış ve atmosfere muazzam katkısı oldu. Grup teknik olarak ultra zor bir müzik icra ettiğinden pek bir sahne şovu beklemiyorduk tabi (zaten youtube da ki performanslara bakarsanız adamlar papyon gibi takıyor gitarları) ama görseller bu eksikliği fazlası ile giderdi.

Bütün grup eksiksiz ve mükemmele yakın çaldı. Özellikle Abasi herkesin nefesini kesti, albümlerdeki her şeyi utanmadan bire bir çaldı. Ayrıyeten bas ve synthlerde sistemden verilince albümdeki soundu birebir almış olduk.
Burada davulcu Koperweis’den ayrıca bahsetmek istiyorum. Albümü dinlerken öyle aman aman dikkatimi çekmedi ama canlı performansına tek kelime ile hayran kaldım. Oldukça minimal bir set kullanarak resmen harikalar yarattı adam, özellikle zil kullanımı muazzamdı. Eğer davul kompozisyonlarını kendi yazıyorsa helal olsun (bundan emin değilim çünkü tek kişi tarafından domine edilen gruplarda davul, bas ne varsa tek başına yazma eğilimi oluyor (bkz. Necrophagist, Pain of Salvation, vs).Kesinlikle dikkat edilmesi gereken bir davulcu.

Ben yeni albümlerinden ağırlıklı çalarlar diye beklerken grup beni şaşırtarak iki albüm arasında dengeli bir playlist ile çıktı.

İşte o playlist:

1. An Infinite Regression
2. Tempting Time
3. Song of Solomon
4. Point to Point
5. Isolated Incidents
6. Thoroughly at Home
7. Wave of Babies
8. Cylindrical Sea
9. CAFO

CAVE IN

Konsere bir hafta kala hakkında doğru dürüst hiçbir fikrimin olmadığı bir gruptu Cave In, ve zamansızlıktan dolayı “Jupiter” albümü dışında başka birşeylerini pek dinleyemedim. Durum böylede olsa, bildiğim kadarıyla kendileri ilk metalcore gruplarından ve hali hazırda birçok metal grubunu etkilemiş bulunuyorlar.

Sevenleri için üzgünüm ama performansları maalesef gecenin en sönük anlarıydı. Bunda grupla ilgili bir sorun yok, adamlar resmen kıçlarını yırttılar sahnede ve gayet de güzel çaldılar. Hatta gitar sound’ları bence o geceki bütün gruplardan daha iyiydi. Ama nasıl desem, çaldıkları şeyler seyirci için fazla “normaldi”. Normalden kastım 4/4 lük ölçüler, şarkının nakarat içermesi, riflerin nispeten çalımı kolay olması vs.

—Dikkat bir sonraki paragrafta sosyal tespit var! “Bana ne lan senin tespitinden bana konseri anlat” diyorsanız lütfen bu paragrafı atlayınız—

Konserdeki yaş ortalaması 21 in altında olunca (onu da nerden biliyorsun derseniz, 21 yaş üstü olanlara bileklik takıyorlar içki içebilsinler diye, birçok kişide bileklik yoktu) ben bunu normal karşıladım. Dikkatimi çeken şey yeni neslin metal müzik dinlemeye direkt extreme müzik yapan gruplarla başlaması ve bunun sonucu olarak zamanında bizim ayıla bayıla dinlediğimiz “normal” müzikleri (Metallica, Iron Maiden vs.) fazla dinozor ve sıradan bulmaları. Bunda yeni nesli suçlayacak bir şey yok, çünkü benim neslimde Metallica ve Maiden ı etkileyen 70 lerdekirock gruplarının çok büyük fanı değil (müziği zaman ve dönem ayırt etmeden her şekilde dinleyip seven kitleye buradan saygılarımı yolluyorum). Neyse sonuç olarak konserde Cave In’e karşı olan “tepkisizliğin” benzer nedenlerden kaynaklandığını düşünüyorum.

— Sosyal tespit bitti ! Konsere devam—

Sonuç olarak seyirci neredeyse yerinden kıpırdamadan ve tepki göstermeden bitirdi Cave In konserini. Bu arada elemanlardan gelen manidar bir anonsta şuydu, “BTBAM’e bizi bu konsere davet ettikleri için çok teşekkür ederiz. Ne kadar ilginç değil mi? Bundan 7 sene önce onlar bizim altımızda çalıyordu…” Eh daha fazla söze gerek yok sanırım. Meraklısına playlist:

1. Serpents
2. Halo Of Flies
3. Air Escapes
4. Vicious Circles
5. Centered
6. Summit Fever
7. Sing My Loves
8. Moral Eclipse
9. Juggernaut

BETWEEN THE BURIED AND ME

Veee geldik gecenin beklenen anına… Grup herhangi bir intro kullanmadan sessiz sedasız sahneye çıktı ve usulca “Mirrors” ile konsere girdiler. Seyirci şarkının giriş kısımlarını Rogers ile birebir söyleyerek beni yamulttu, bu denli bir katılım beklemiyordum. Ardından tabi ki “Obfuscation” geldi ve kalabalık çılgına döndü. Tabii burada The Red Chord’daki gibi bir çılgınlıktan bahsetmiyorum ama seyircinin BTBAM’e gösterdiği ilgi muazzamdı.Şarkılar hep bir ağızdan söylendi, parçanın neresinde breakdown var neresinde atmosferik kısım var herkes ezbere bildiğinde oldukça koordine bir şekilde kafa sallandı ve yer yer pogosal faaliyletlerde bulunuldu.

Sahne en son çıkan EP lerinin görselleriyle dekor edilmişti ve EP ninneredeyse tamamını çaldılar. “SpecularReflection”ın orta yerinde grup önce bir klavye melodisini loopa aldı ve ardından sahneyi terketti. Richardson da bu loopun üzerine 3-4 dakikalık bir davul solosu attı. “Loopun üzerine davul solo atılması” hadisesini ben gayet beğendim, normalde çok ilginç olmayabilecek bir davul solosu bu şekilde gayet müzikal ve eğlenceli hale geldi.

Ardından grup ilginç bir deneme yaptı, önce Rogers “insanlar hep eski şarkıları çalmadığımızdan dert yanıyorlar, bizde herkesi memnun etmek için şöyle bir şey yaptık” dedi ve “Alaska” ve öncesini kapsayan kallavi bir medley çaldılar. Grubun kompozisyon olayına ne kadar önem verdiği belli, medley i yaparken de bunu göz önünde bulundurup şarkıları çok güzel birbirine bağlamışlar. Sırıta sırıta, mutlu bir şekilde dinledik medley i. Hakikaten bu eski şarkıları medley yapma olayı çok baba fikir millet bunu neden daha önce yapmamış acaba (derim ve MetallicanınJusticeMedleyi uçarak suratıma tokat gibi çarpar).

Ardından “Viridian” geldi, Briggs bas solosunu uzata uzata tadını çıkara çıkara attı ve hepimiz mest olduk. Metal grupları yavaş yavaş ,”metal basçısı dediğin alır eline penayı vurur riflerin kök notasına” mantığından uzaklaşıyor ve bu çok sevinç verici. Eskiden “aşmış metal basçıları” deyince sayacağımız isimler 3-5 i geçmezken artık birçok grupta hayvani basçılara rastlamak mümkün.

Eh “Viridian” dan sonra ne geleceği belli tabi… “White Walls” un malum yerinde (hiç saniye dakika hesabına gerek yok, malum yer ile nereyi kastettiğimi şarkıyı bilen herkes anladı) dana ile kuyruğun yolları ayrıldı. Birbirinin omuzuna çıkan mı istersin, kurbanlık koyun gibi bağıranmı istersin ne arasan vardı. Olağan üstü bir andı.
Son olarak bis te “Mordecai” çalarak grup konseri bitirdi. Tabii benim gibi “Selkies” bekleyen kitle havasını aldı ama olsun canları sağ olsun, çaldıkları da fazlasıyla yetti.

1. Mirrors
2. Obfuscation
3. Augment of Rebirth
4. (B) The Decade Of Statues
5. Disease, Injury, Madness
6. Specular Reflection
7. Alaska / All Bodies / Arsonist /
Shevanel Cut A Flip / Lost Perfection: Anablephobia / Aspirations / Fire For A Dry Mouth

8. Viridian
9. White Walls
10. Encore:
10. Mordecai

Evet, geldik kapanış paragrafına, söylenecek çok ta bir şey yok muazzam bir konserdi ve dışarı çıktığımda -10 derece soğukta yarım saat yürümeme rağmen eve geldiğimde hâlâ heyecandan kalbim atıyordu. Bir sonraki konser kritiğinde (bu siteye uygun olur mu bilmem ama Bela Fleck & Flecktones a gidiyorum) görüşmek üzere!

Nazım Kemal ÜRE

  Yorum alanı

“BTBAM, CAVE IN, ANIMALS AS LEADERS, THE RED CHORD, TESSERACT – 31 Ekim, HouseofBlues, Boston” yazısına 11 yorum var

  1. duraganyolcu says:

    Güzel yazı olmuş. Yalnız izlediğin grupları göz önünde bulundurduğumda “küfür bombardımanına hazır ol şimdi.” diyesim geldi :)

    Kemal

    @duraganyolcu, tesekkur ederim. Kufur edenlerin de canlari sagolsun napalim :)

  2. caksu says:

    İzlediğim videolarda da dikkatimi çekmişti bu BTBAM’a eşlik olayı. Kafa sallamak olsun, gaz geldiğinde sapıtmak olsun, şarkıyı söylemek olsun herkes ne yapacağını biliyor. :) Dünyanın en saçma müziği oysa ki.

  3. desqpio says:

    grupları görünce “okuyup can sıkmaya ne gerek var şimdi meeh” diye geçirdim içimden ama dayanamadım. lanet.

    Burak Canik

    @desqpio, +1

    fossegrim

    @desqpio, +1

  4. bloodshower says:

    white walls’i defalar defalar defalarca dinlememe rağmen malum yerin hala neresi olduğunu bilmiyorum ben :/

    duraganyolcu

    @bloodshower, 10.35′te başlayan bölüm.

  5. Dr AQA says:

    Animals as leaders ve BTBAM aynı gecede? okurken çok sövdüm kardeşim… ama güzel yazı yalan yok.

    Kemal

    @Dr AQA, saolasin.

  6. Ufuk Sönmez says:

    çok içten, samimi, şahane bir yazı olmuş, tebrik ederim. animals as leaders’ın davul meselesine gelince, benim bildiğim 2.albümde koperweis yazdı davulları, hatta stüdyo videoları felan da var davul başında. ilk albümdeyse davullar(ve gitar haricindeki diğer herşey) bilgisayarda programlandı. bu arada bi geyik de benden olsun. tosin abasi, gitar çalışırken bi yandan da “bugün ne giysem” programını izliyomuş.:\
    bu arada 4 boyutlu küp, sen ne manyak bişeysin böyle ya.

    http://www.youtube.com/watch?v=iXYXuHVTS_k&feature=player_embedded#!

Yorum Yazın

*

"Yaptığım yorumlarda fotoğrafım da görüntülensin" diyorsan, seni böyle alalım.
Pasif Agresif, bir Wordpress marifetidir.