# - A - B - C - D - E - F - G - H - I - J - K - L - M - N - O - P - Q - R - S - T - U - V - W - X - Y - Z
Son Haberler
Anasayfa    /    Kritikler
THERION – Vovin
| 17.02.2011

Baharatlı İsveç tatlısı.

Özgür DURAKOĞULLARI

Dünya kurnazların dünyası. Aklınıza hin bir fikir gelirse, ve bu fikri gerçekleştirmek için idealist adımlar atarsanız umulmadık başarılar kazanabilir, tahmin edilemeyecek bir şöhrete ulaşabilir, ve / veya inanılmaz paralar kazanabilirsiniz. Örneğin zamanında 1000 dolar gibi bir yatırımla başlayan google girişimi, yaratıcısı 2 kişiye 8 milyar dolar para kazandırdı. Ki satmasalardı isteselerdi bu parayı 10’a katlayabilirlerdi bu iki kafadar. Lakin 8 milyar dolar bu, 7 göbek sülalen krallar gibi yaşar bu parayla. Hatta ada takımı falan satın alabilirsin muhtelif yerlerden.

Buna benzer birçok örnek verilebilir, ama biz kısa yoldan müziğe dalış yapalım. Malmsteen’i hepimiz biliriz değil mi? Peki acaba bu zat, çok abartı iyi bir müzisyen olduğu için mi bu şöhrete ulaşmıştır, yoksa yapılmamışı yaptığı ve idealist bir çizgide yılmadan ilerlediği için mi? Bana ikincisi daha yakın gelmiştir hep. Yani özellikle Bach’dan bildiğimiz seri-matematik formülü havasındaki armonik atraksiyonları gitara uyarlaması, ve kendince bir çalış stiliyle bunu rock / metal müzikle kaynaştırması bence onun müzisyenliğinden de öte, bu fikri ve bunu uygulayışıyla günümüzdeki öneme ulaşmasının sebebi olmuştur. İşte THERION da ne yaptı? Gerçek ve güçlü korolarla ve koro kemanlarla harmanlanmış, güçlü prodüksiyonlu, iddialı bir metal müzik yapmaya başladı “Theli” albümüyle. “Vovin” albümünde ise bunu bir nevi mükemmelleştirdi, “Theli”deki çiğliği reddedip az melodi ve normal bir teknikaliye de rastlasak, cidden mükemmel bir albümle piyasayı bir hayli sarstı.

O halde THERION’a tam bir giriş yapalım. Benim ateşli metalcilik yıllarımda bu grubu bilmeyen bir tek metal dinleyicisine bile rastlamak imkansıza yakındı. Zira bir metalciye klasik müzik dediğinizde “kulağıma hoş geliyor, ama bayıyor” ve türevi cevaplar alırdınız genellikle. Ama ona “bak THERION diye bir grup var, metal ile klasik müziği birleştirmiş” dediğinizde “vay be” ile başlayan ve ilgi uyandırdığının anlaşıldığı bir geri dönüş alıyordunuz kuvvetle muhtemelen. THERION belki ilk dönemlerinde çok parlak bir şöhrete sahip değildi, ama “Theli” ismindeki albümdeki güçlü korolar ve yırtıcı metal yön, grubu dikkat çekici bir popülariteye ulaştırmıştı. Ama bu albüm ile hala kitleleri sadece belli tarzlar dinleyen metalcilerle sınırlıydı, zira orkestrasyonlar bir klasik müzik tutkununu cezbedecek kadar güçlü değildi, metal yönü ise biraz old-school müziklerden beklenecek çiğlikteydi.

İşte sonra “Vovin” çıktı. Albümün introsundan etkilenmemek mümkün değildi o dönemde, inanın bana. Hem bize tanıdık gelen egzotik doğu melodileri, hem de görkemli batı klasik müziği o kadar etkin biçimde harmanlanmış, ve insanın içini hoplatan ritimlerle metal bir form içinde öylesine güzel sunulmuş ki bu sentez, zamanında yüzlerce kez dinlediğimi hatırlarım bu intro’yu; doymamacasına. Ayrıca o kadar iyi bir kayıt kalitesi var ki albümün, dar armonik skalalar, pek bir şey vaat etmeyen enstrüman çalınımları falan inanın kulağınıza hiç batmıyor.

Düz metronomda, ya yine düz power yapısındaki ya da aksatılmış ritim gitarların üstündeki lead gitar melodileri albümün müziğindeki dikkat çeken lezzetli bir unsur. Kimi parçalarda bu düz power ritimleri veya aksatmalı ritimler tek parça içerisinde dönüşümlü olarak kullanılmış, ve düz gitse sıkıcı olabilecek, sürekli aksak gitse albümde verilmek istenen atmosfer için bozucu bir teknikalite içerecek durumdan başarıyla kaçınılmış.

Davullar çok abartı şeyler yapmasa da, türü baz alırsak bir hayli dinamik ve iyi bir davul performansına rastlanıldığını söyleyebiliriz. Twin pedal destekli klasik power ritimlerine az olmayan bir oranda rastlasak da, ölçü geçişlerindeki lezzetli ataklar, arada atmosferi pekiştiren zillerde gezinmeler falan davul performansını sıkıcılıktan uzaklaştırmış. Özellikle Clavicula Nox gibi yavaş tempo parçalardaki alto dolguları, ayırt edilebilen ve iyi tonlanmış baslarla da birleşince hem sound hem de kompozisyon bakımından bir hayli leziz geliyor kulağa. Baslara ayrı bir parantez açmaya lüzum yok, ama en güçlü distortion’ların bile altından ayırt edilebilmeleri güzel bir dinleme tecrübesi yaratıyor denebilir.

Albümde bir de hoş tezatlar kulağa çarpıyor. Birkaç parçadaki doğu ezgilerinin kekremsi bir baharat gibi yoğun batı klasik müziği tatlısı içersine serpiştirilmesi bunlardan ilk akla gelen. Intro’da bu formül çok lezzetli olmuş, ama kapanış parçası fazla ağlak geliyor bana onda ayarı tutturamamışlar gibi. Sound olarak tezatlara bir örnek vermek gerekirse; distortion gitarların fazla boşluklu yapıları, ve tiz kemanların jilet gibi sıkı ve keskin tınıları arasındaki tezat kulağa çok hoş geliyor. Bu tezatı sık sık kullanmalarının altında ya akıllı ve önceden bunu kurgulamış bir beyin, veya rastgele öyle bir kısım kayıt edildikten sonra “aha süper oldu” diyen iyi bir kulak yatıyor olmalı. Elbette bunu ilk Therion akıl etmiş herhalde falan demiyorum, ama distortion tonlarına ve keman tonlarına bir dikkat ederseniz dualite de içeren ilginç bir tezat var tınıları arasında. Tam da açıklayamayacağım sanırım, siz bir göz atıverin. Koro vokallerinde bas vokallerin yalnız kaldığı yerler, ve klasik müzikte alışılandan hafif farklı tınlayan daha masum ve naif tınılı soprano vokallerin tezatı da çok güzel olmuş. Tezatlarla ilgili aklıma son gelen durum ise, The Wild Hunt parçasındaki görkemli koral vokaller ile, Primal Fear’dan bilinen üstün vokalist Ralf Scheppers’in gırtlaktan, sinsimsi duygulu ve özgün vokalleri arasındaki ilişkidir. Bilindiği gibi klasik ses eğitimlerinde sesinizin özgünlüğü, en iyi ihtimalle büyük oranda, genelde de tamamene yakın kaybolur. Klasik bir sopranoyu diğerinden ayırt edebilmek için tür içinde çok fazla vokalist dinliyor olmak, ve iyi bir kulağa sahip olmak gerekir. Yoksa “hepsi aynı lan bunların” deyip geçersiniz. Tıpkı Uzak Doğulular’ın hepsini birbirine benzetmemiz gibi. İşte Scheppers’ın inanılmaz farklı tınlayan rock stilindeki vokali ve o klasik batı şan stilinde icra edilen koral vokallerin tekdüzeliği arasındaki tezat da albümdeki kritik noktalardan belki de en önemlisi.

Eserde The Rise Of Sodom And Gomorrah, Clavicula Nox, Eye Of Shiva ve Black Diamonds (Draconian Trilogy) öne çıkan parçalar, Black Sun ve Raven Of Dispersion ise zayıf parçalar diyebilirim. Özellikle Clavicula Nox’un naifliği, kırılganlığı; ve Draconian Trilogy’nin son sahnesinin kapanışındaki piyano ve kemanlar inanılmaz güzellikteler.

Açıkçası bu albümün bende özel bir yeri var, ama kritikte olabildiğince şimdiki algımı duru tutarak, anıları karıştırmayarak yazmaya çaba sarf ettim. Yalnız hadi her şeyi geçsem bile, albümün kayıt kalitesi bugüne göre bile çok iyi gerçekten. Hiç öyle “90’lara göre iyi” falan modunda değilim, kütür kütür ve cillop gibi güçlü ve temiz bir kaydı var albümün. Demiş olduğum gibi enstrümantasyonda veya armonik yapılarda pek dikkat çekici bir şey yok, ama albümün genel ruhunu beğeniyorum. Grubun beyni Christopher abimiz övüne övüne hiçbir müzik eğitimi almadığını söylemektedir, ama ben de her bunu duyduğumda “keşke alsaymışsın hacı” demişimdir. Zira albümde bir Symphony X ayarında kompozitörlük ve armonik hakimiyet mevcut olsaydı, şu anda müzik tarihinde çığır açıcı bir grup olarak anılmaları işten bile değildi. Ama durumlar öyle gelişmediği için “hacı bir de NIGHTWISH var, THERION’a benzeyen bi grup baya güzel” diyalogları içinde anılmaktan ileri gidemediler…

8/10
Albümün okur notu: 12345678910 (8.41/10, Toplam oy: 64)
Loading ... Loading ...
etiketler:
  Albüm bilgileri
Çıkış tarihi
1998
Şirket
Nuclear Blast
Kadro
Christofer Johnsson: Gitar, klavye
Tommy Erisson: Gitar
Wolf Simons: Davul
Jan Kazda: Bas
Şarkılar
1.The Rise of Sodom and Gomorrah
2.Birth of Venus Illegitima
3.Wine of Aluqah
4.Clavicula Nox
5.The Wild Hunt
6.Eye of Shiva
7.Black Sun
8.The Opening
9.Morning Star
10.Black Diamonds
11.Raven of Dispersion
  Yorum alanı

“THERION – Vovin” yazısına 8 yorum var

  1. pacerized says:

    bundan sonraki therion albumlerını cok sevıyorum, ama vovin senfonık ogelerin gercekten asırı onde oldugu bı album oldugundan olsa gerek, ona hıc ısınamadım.

  2. Berker İlhan says:

    Therion benim için bu albümle başlamıştı.. Kullandıkları o operatik hava ve muhteşem vokaller beni bitiriyor. Ayrıca diğer albümlerine oranla bu albümde kullanılan elektro gitar riffleri ve medlodilerini daha çok seviyorum.

    Aeonian_Lich

    @Berker İlhan, KEsinlikle katılıyorum elektro konusunda. Öncekilerde tonlar vasat, çalınımlar anca vasat üstüydü. Sonraki albüm Deggial’de ise felaket kötüydü gitarlar. Tonlar da kötüydü icralar da. Bu aradaki albümde ton olsun performans olsun gayet doyurucu bence de.

  3. ilk fotoğrafın olayı nedir bilen var mı?

    Ubeydullah İndiroğlu

    @Ahmet Saraçoğlu, the lady has a go.

    Aeonian_Lich

    @Ahmet Saraçoğlu, Bence mangal partisi. Ama çaktırmamak için ufak kırmızı bir barbekü kullanmışlar, en sağdaki eleman da maşaları filan arkasında saklıyor. xD

  4. swedish says:

    therion un en begendiğim albümü bu.Özellikle ilk klibini rock markette gormuştum venus illegetima ne muhteşem parçadır ya

  5. atakan says:

    venus illetigma ve dragonlu ucleme the opening,morning star ve black diamonds efsanedir…asilmis bi album olabilir yada tersi ancak senfonik metal turunun icadi olarak cigir acmistir…

Yorum Yazın

*

"Yaptığım yorumlarda fotoğrafım da görüntülensin" diyorsan, seni böyle alalım.
Pasif Agresif, bir Wordpress marifetidir.