# - A - B - C - D - E - F - G - H - I - J - K - L - M - N - O - P - Q - R - S - T - U - V - W - X - Y - Z
Son Haberler
CENOTAPH
24.11.2010

Bir röportajda daha beraberiz. Bu seferki konuğumuz, Türk metal tarihinin en önemli birkaç grubundan biri olan brutal death metal devi CENOTAPH. Röportaj site okurlarından Reborn tarafından yapılmış ve bize hediye edilmiş. Bize de sürpriz olan bu röportaj için Reborn’a teşekkür ediyoruz. Evet, fazla uzatmayalım, zaten röportajda okuyacak çok şey var.

Röportaj için teşekkür ederek başlamak istiyorum Batu sana. Öncelikle grup bu sıralar neler yapıyor?

Selam, biz teşekkür ederiz. Bu aralar konserlerle meşgulüz. Geçen pazar TRDM Ankara konserindeydik. Katılım ve gruplar oldukça iyiydi. Rusya turundan döneli, yurt içi konserlerde yeni albümü tanıtmakla ve günlük yaşantımızla uğraşıyoruz.

Diskografinizdeki başlangıca dönmek gerekirse, “Voluptuously Minced” şu an hâlâ dünya genelinde ilgi görüyor. O dönem şartlarında böylesine başarılı bir albüm yapmanın zorlukları nelerdi? Ve bugün Cenotaph’ın geldiği noktayı o dönemde kestirebiliyor muydun?

1994-1996 arası gençtik, 17 yaşlarında falandık. O yaşlarda insan gelecekte neler olacak şeklinde çok fazla düşünmüyor. Sadece bu müziği yapmaktan ve dinlemekten bugün olduğu gibi o zamanda da zevk alıyor ve eğleniyorduk. İlk albüm anlaşmamızı yaptığımız gün çok sevinmiştik. Albüm çıktığında saatlerce evde kapağını incelediğimi ve mutlu olduğumu hatırlıyorum. O dönemde yerli piyasada yayınlanan ilk CD formatından biriydi “Voluptuosly Minced”. Lise yıllarında odamın duvarlarında asılı grup posterlerindeki sevdiğim death metal gruplarıyla ilerde aynı sahneleri paylaşacağımızı hiç düşünmemiştim. O dönemde kendi cep harçlıklarımızla biriktirdiğimiz paralarla stüdyo provaları ve kayıtlar yapardık. Ekonomik yöndeki zorluklar bugün de çok fazla değişmedi. Şimdilerde de konserlerden ve şirketlerden aldığımız paraları yine stüdyo provaları ve albüm kayıtlarına yatırıyoruz. Yıllardır bu  grup için harcadığımız tüm zaman ve parayı başka işlerde kullansaydık heralde zengin olabilirdik. Sıradan, sabah 7 aksam 5 bir ofiste müdür falan olup ömür çürütürdük heralde. Ama ben dünyaya gelme amacımın bu olmadığını düşünüyorum, o yüzden 17 seneye yakındır bu müzikle uğraşıyorum. Tüm stresi ve zorluklarıyla, underground olmak gençliğimi yese de, her bokuna değer. Bu grup benim için artık bir yaşam stili, hayat tarzım halini aldı.

1996 yılından günümüze gelene kadar kadronun yavaş yavaş erimesinin/değişmesinin sebebi neydi?

Sebepler çok fazla aslında. Genelde kendim nasıl gruba bu kadar önem veriyorsam grup elemanlarımdan da aynı özveriyi beklerim hep. Ya iş hayatları veya okul hayatları üstün gelmiştir, ya hayatları onları farklı yönlere sürüklemiştir, ya da bazı elemanlarla kafa yapısı ve müzikal yönde uyuşmamışızdır. Benim de kişisel olarak hatalarım çok olmuştur. Geçinmesi zor biri olduğumu da kabul ediyorum, geçmişten bu yana grupta yer almış her elemana göstermiş oldukları eforlarından ve yeteneklerinden ötürü burdan selam ve teşekkürlerimi sunuyorum. Çok yetenekli müzisyen ve insanlarla çalıştık, herkes  zaman içinde farklı yönlere dağıldı, ben  yaşadığım sürece bu ekstrem müziği dinlemeye ve müzik yapmaya devam etmek istiyorum.

“Pseudo Verminal Cadaverium” en iyi albümlerinizden biridir benim için. Albümü United Guttural Records yayınlanmıştı. Bu şirket ayrıca grubun hayranıydı ve sizinle sanırım baya ilgilendiler. Dağıtım konusunda da başarılıydılar. Am yola onlarla devam etmediniz. Anlaşamadığınız noktalar mı oldu?

United Guttural’la çalısmak güzeldi fakat bizden sonra birkaç albüm daha yayınladıktan sonra label işlerini bıraktılar. Birkaç sene önce tekrar başladılar ama eskisi gibi olur mu bilmiyorum. United Guttural kapandıktan sonra, şirketin sahibi Rich (Fleshgrind) tüm ürünleri ve grupları Deathgasm Records ve Crash Music USA’e devretti. Üçüncü albümü onlar dağıtmaya devam ettiler. Ama dediğim gibi bu aralar eskisi gibi olmasa da yine distro ve yeni  albümlerle aktif olmaya çalışıyorlar. Bu şirketle pek bir bağlantımız kalmadı, uzun zamandır da bağlantıda değilim.

Şirket mevzularına girmişken, son albüm için Sevared Records ile anlaşmanız nasıl oldu? Sanırım her underground grubun en büyük hayalidir bu firma.

Sevared zaten ilk albümümüz çıktığı zaman, yani 1996′dan beri albümlerimizi distrosunda tutup Amerika’da dağıtıyordu. 2006′da Maryland Death Fest. için Amerika’ya konsere gittiğimizde orada stand’ları vardı ve yüz yüze tanıştık. Bir sonraki albüm için bizle anlaşmak istediklerini söylediler fakat biz o dönemde daha iyi bulduğumuz, Brodequin elemanlarının firması Unmatched Brutality Records ile anlaştık. Sonradan bu firma da United Guttural gibi boka sardı ve aktivitelerine ara verdi. “Putrescent Infectious Rabidity” albümü için biz de Rus şirket Coyote Records ve Sevared Records ile anlaşma imzaladık.

“Putrescent Infectious Rabidity” tek kelime ile mükemmel bir albüm Batu. Gerçekten hepinizi tebrik etmek istiyorum. Bu albümün hazırlık ve kayıt süreçleri nasıl gelişti peki? Neler yaşadınız?

Teşekkürler. Albüm yazım süreci sanıyorum 2 sene falan sürdü. Gitarist Cihan ve ben birlikte yazdık parçaları. Genelde ya ben onun evine giderim, ya da o benim evime gelir ve beraber müzik dinler, içer ve sohbet ederiz. O da gitar çalar, ben de kafamdan geçen rifleri ona söylerim distortion gitar ses tonuyla haha! O da kendi fikirlerini bana çalar, karşılıklı konuşup burası şöyle şurası böyle olsun diye kafa patlatırız  Cenotaph’a uygun rifleri ve düzenlemeleri yaparız. Parçalar yavaş yavaş oluşmaya başladığında Cihan guitar pro’da rifleri taba döker ve düzenlemeleri yeniden gözden geçiririz. Kafamıza yatmayan yerleri çıkartırız ya da yeni fikirler bulur ve eklemeler yaparız. Son hallerini almadan önce de boktan ve gereksiz rif tekrarları konusunda karşılıklı konuşur, düzenlemelere karar veririz. Genelde ev çalışmaları sonunda alkolün etkisiyle kafamız güzel oluğundan unuttuğumuz veya kullanmadığımız tonla iyi rif olmuştur. Artık tüm ev çalışmalarını kayıt ediyoruz ve ayık kafayla daha sonra dinlediğimizde “killer riff” diye tabir ettiğimiz rifleri dinleyip, unutma derdinden kurtuluyoruz. Harcadığımız riflerle bir albüm daha yazılırdı herhalde hehe. Tüm bu işlemlerden sonra, kafamızdaki davulları basit şekilde guitar pro’da yazıyoruz ve sonra da Almanya’daki davulcumuz Lille’ye parçaları öğrenmesi için gönderiyoruz. Fakat yazdığımız davullar sadece bir taslak oluyor ve tüm gerçek davul yazımını ona bırakıyoruz, çünkü Lille (Defeated Sanity) inanılmaz  bir müzisyen ve yetenek  Death metal kafa yapısı ve zevki de benim ve Cihan’ınkiyle aynı sayılır. Ona hiçbir şekilde burayı şöyle çal, burada şöyle yap diye karışıp müdahale etmiyoruz ve kendisi de zaten bizim kafamızdakine yakın davulların çok çok üstünü yazdı ve stüdyoda kaydetti.

Kayıt aşamasından bahsedersek, Lille, gönderdiğimiz parçaları evinin altındaki prova stüdyosunda davul yazdı ve hazır oldugunda Berlin’deki Soundforge stüdyosunda kaydetti. Kaydı Jacob Schmith (Defeated Sanity ve Obscura basçısı) yaptı. Almanya’dan gelen davul kayıtları elimize ulaştıktan sonra Ankara’da Studio Deep’te Cihan gitar ve basları kaydetti, ben de daha sonra vokalleri kaydettim. Albümün stüdyo kısmında miksaj, kayıt ve mastering Ankara’dan Ünsal Özata tarafından yapıldı. Stüdyodaki ekipmanların, gitar amfilerinin ayarlarından ve diğer teçhizatlardan da Stüdyo Deep’ten Ali sorumluydu.

Albüm kitapçığında “Special Fuck” ya da “Fuck Off” kısmı görmeyi çok isterdim.

Zamanında bu bok baya tepki aldı. “Niye yazmıyorlar, tırsıyorlar mı?” diyenler de çıktı. Bu listeyi kendi kafamızda saklı tutmak istiyorum. Halen piyasa lüzumsuz ve bir boka yaramayan insan dolu. Günümüz piyasası forumlarda tartışmaktan ve küfürleşmekten çok zevk alıyor, o işleri internetten bire bir yapıyor çoğu insan, deşarj oluyorlar heralde bilmiyorum. Bu işlerle ilgilenecek yaşta degilim ve zamanım da yok. Biz sadece müziği yapıp ortaya koyuyoruz,daha sonra forumlarda veya sokakta millet neye, kime küfür eder bilemem.

Piyasamız neden gelişmiyor diye ortada sızlananlar, desteği hak eden gruplara destek verseler, yabancı grup yalakalığını bıraksalar, eş dost arkadaş gruplarını düzenledikleri festival ve konserlere çıkartıp götlerini kaldıracaklarına piyasamızdaki gerçekten birşeyler yapmaya çalışan gruplara yönelseler, piyasamız çok farklı olacaktır.

Rusya’da sadece Rus death metal gruplarını, piyasasını ve konserlerini yazan pro-offset dergi var, adı Fatal Forum. Yurt dışı gruplara da yer veriliyor fakat büyük oranda Rus piyasasına yönelik ve bu sayede Rusya’da tonla yeni grup kuruluyor ve birçoğu çok kaliteli. Türkiye’de bu tarz dergilerin sayısı çok çok az ve hâlâ dergiler ve organizatörler en bilindik, en popüler iki grupla röportaj yapayım, konser düzenleyeyim derdinde. Burada underground’a verilen değer çok az. Bu şekilde daha çok seneler yabancı grupları burada izler ve piyasamız neden böyle diye sızlanmaya devam ederiz. Yerli gruplar hiçbir zaman bu ülkede gereken desteği göremedi, biz de dahil hep görmezden gelindiler. Bu underground ruhu için bir bakıma iyi, fakat buna rağmen süper işler yapan sikici gruplarımız var bu piyasada. TRDM olarak bizim işimiz yurt içinde görmezden gelinen death metal piyasamızı dünyaya az da olsa duyurabilmek.

Sana en çok sormak istediğim kişisel sorum, şarkı sözlerinde referans olarak ne kullanıyorsun? Kullandığınız tıp kitapları var mı?

Son albüm sözlerini dikkatli incelerseniz patalojik konular çok fazla değil, o yüzden tıp kitaplarını, makaleleri incelesem de yeni konularda bunlara fazla yer yok. İzlediğim filmler, televizyonda izlediğim bir haber veya kafamda düşündüğüm bir kurgu, sözlere akabiliyor. İnsanoğlunun yaptığı manyaklıklar ve hastalığın, katliamların, mental rahatsızlığın sınırları yok. Bunları duydukça ve okudukça beni etkileyen konuları veya o anki ruh durumum neyse, o konu ile ilgili orijinal sözler yazmaya çalısıyorum. “Seni kestim yedim, her yer kan” tarzı embesil ve çocukça sözler yazmıyorum. Lirikleri yazmam aylar veya yıl alabiliyor. Yazdığım konu üstünde kafa patlatıp, düşünüp, en karanlık ve etkili kelimeleri seçmeye ve vurucu satırları yazmaya dikkat ediyorum. Lirikler de Cenotaph müziği gibi orijinal olmak zorunda. Çaldığımız müzikteki riflerin zorluğu, karışık olması gibi, sözlerin de aynı paralelde psycho, düşündüren ve şok edici  konuları, temaları işlemesi gerek. Hasta insanlık, insan anatomisi ve kafamdaki kurgularım bana yeteri kadar ilham ve kaynak veriyor. Son albümde 8 parçanın sözleri bana ait, son parçanın sözleri Cihan’a ait.

Davullarda Lille Gruber albüme farklı bir hava katmış. Kadroya katılımı nasıl oldu ve kalıcı olacak mı? Yoksa sadece konuk muydu?

Bundan 2 sene öncesinde tanıştık. Defeated Sanity vokalist arıyordu, Lille’yle muhabbet ediyorduk. Bana “Psalms of The Moribund” albümünden ve yeni albümleri “Chapters of Repugnance”dan 2 parça gönderdi. Çalışıp üzerlerine vokal kaydettim ve geri gönderdim. Beğendi fakat grupla konser verebilmek icin Almanya’ya taşınmam gerektiğini her seferinde bana uçak parası gönderemeyeceklerini, daha fazla beraber prova yapmamız gerektiğini söyledi. Ben de Avusturya’dan Türkiye’ye döneli 2 sene falan olmuştu ve tekrar Almanya’ya, Avrupa’ya taşınmak istemedim. O dönemde Cenotaph’ın albüm yazımına devam ettiğimizden o projeyle çok fazla ilgilenemedim. Daha sonra zamanla Lille ile muhabbetimiz gelişti ve arkadaş olduk. O sıralarda davulcumuzdan ayrılmıştık ve Lille’ye albümde çalar mısın diye sorduğumuzda kabul etti. Eski Cenotaph albümlerini bildiğinden ve yeni parçaları dinleyip sevdiğinden grupta çalma teklifimize olumlu baktı ve albümde yer aldı. Ağustos ayında Mountains of Death festivalinde ilk defa Lille ile beraber çaldık. Cihan konserden 10 gün önce Almanya’ya gitti ve Lille’yle provalar yaptılar ve ilk defa o festivalde, İsviçre’de beraber sahne aldık. Güzel bir konser ve festival oldu. Festivalin DVD’si 2011 bahar aylarında yayınlanacak.

Defeated Sanity yoğun konser programı olan bir grup olduğu için ve Lille kendi grubuna daha fazla zaman ayırmak istediği için Rusya turuna gelemeyeceğini söyledi ve biz de davulcu arayışına başladık. İstanbullu mathcore grubu Chopstick Suicide’ın davulcusu Alican Erbaş’a teklifte bulunduk bu tur için, o da kabul etti. Yoğun bir çalışmayla, Ankara-İstanbul arası mekik dokuyarak parçaları öğrendi. 15 günlük, toplam 8000 km yol katledilen, 10 şehirden oluşan uzun ve yorucu Rusya turumuzda Lille’nin albümde çalmış olduğu davulları en iyi şekilde icra etti ve yurt içi konserlerimizde de halen Cenotaph’la çalmakta. Lille konuk mu yoksa bir sonraki albümde de yer alıcak mı sorusuna şu an cevap vermek için erken diyorum, ilerleyen zaman ve koşullar davulları kimin çalacağını gösterecek.

“Putrescent Infectious Rabidity” en agresif ve karanlık riflere sahip albümünüz bence. Tek gitarist ile bu zor olmuyor mu?

İkinci gitara gerek yok ve şu an düşünmüyoruz. Tek gitarın Cenotaph için gayet ideal olduğunu düşünüyoruz.

“Reincarnation in Gorextasy”ye gore tanımlası yapmak mümkün sanırım. “Putrescent Infectious Rabidity” için de aynı tarz bir beklentim vardı açıkcası, ancak dinledikten sonra olağanüstü gore-grind-death metal öğeleri ile karşılaştım. Kısıtlı bir tarzın içinde her albümü farklı yapmayı nasıl başarıyorsunuz?

Biz kısaca brutal death  metal demeyi tercih ediyoruz yaptığımız şu anki müziğe. Ben goregrind, grindcore, death metal, brutal death metal, funeral doom ve old school death metal, arada da black metal dinlemeyi seviyorum. Cihan da death metal, brutal death metal, old school death metal (kendisinin bu tarz grubu da var: Burial Invocation) ve doom/death metal dinlemeyi sever. Bir araya geldiğimizde evde birbirimize sevdiğimiz ya da yeni keşfettiğimiz grupları dinletiriz. Brutal death metal konusundaki müzik zevkimiz genelde aynı ve o yüzden parça yazımında çok fazla karmaşa yaşanmıyor. Aramızda bulduğumuz rifler genelde ikimizin de sevdiği, hoşumuza  giden bir şey olur, boktan bir şey bulmuşsak da zaten ikimiz de çıkan şeyden hoşlanmaz. Orijinal bir albüm yazmak için yeni, taze fikirlerle gelmeye çalıştık ev çalışmalarına. Piyasadaki grupların çoğunu takip  ediyoruz, birbirini tekrarlayan, aynı boku kopyalayan bir ton sıkıcı brutal death ve slam furyası var piyasada ve myspace’te. Cenotaph’ta amacımız her zaman orijinal, sıkıcı olmayan albüm yazmak olmuştur; o yüzden de trend’lerle hiçbir zaman işimiz olmadı. Bir grubu sevdiysem, CD’sini defalarca dinleyebilmeliyim. Kendi albümümü de bir dinleyici olarak düşünüp sıkılmadan dinleyebilmeliyim. O nedenle albüm yazım aşaması bizde zaman alan ve orijinal bir ürün çıkartmak üzerine kurulu bir süreç olduğundan, her albüm bir diğerinden farklı oluyor. Aynı stilde 10 albüm yapmış grupları da seviyorum aslında ama benim demek istediğim bu tarzda değişik tatlarda albümler üretmek daha eğlenceli ve zevkli geliyor bize. Bunu her yeni Cenotaph albümünde duyabilir ve bu gelişimin farkına varabilirsiniz.

Albümde favorim Pustulation With Swarming Insectoids oldu. Sanki bu zamana kadar yapılan en, melodik demek istemiyorum ama en akılda kalıcı çalışmanız olmuş.  Özellikle Lille müthiş bir performans sergilemiş. Sana göre bu albümü en iyi yansıtan çalışma hangisi, ya da senin için özel olan?

Klasik bir cevap olacak ama albümdeki her parçayı seviyorum. Yeni albümden, konserlerde vokal yaparken en keyif aldıklarım Schizoid Acts of Mental Defloration, Consumed by Embryophagy, Embalming ve Paroxymal Mutation diyebilirim. Benim için tabii ki hepsi özel, ama son parça Embryobscure Hypnosis’in havası ve atmosferi daha bir ayrı diyebiliriz. Tüm parçalar Cihan ve benim için değişik hissiyat ve gizli saklı duygular barındırmakta ve parçalar bu şekilde ortaya çıkmakta.

Ben farklı bir sitede yapmış olduğum albüm kritiğinizde kapak resmini yılın en iyi albüm kapağı seçtim. Tasarım ve fikir kime aitti?

Kapaktaki sağ ve sol taraftaki karanlık, gore dünya dışı konsept ve aralara gömülü mutasyona uğramış cesetler konsepti, yerde yatan tohumdan çıkmış iki cenin ve organları yerde saçılmış karakterlerin fikri bana ait. Aslında dikkatli bakarsanız, onlar laboratuvar görevlileri; beyaz kanlı önlükleri var ve fetüsler bunları yiyerek mutasyon geçiriyorlar. Sol ve sağdan ışık süzülmesi, vücut salgılarından et duvarları ve laboratuvar binasının görünen çok az kısmı, ortadaki büyük ana tohumdan çıkan mutasyona uğramış yaratık ve yediği insanların enzim ve vücut parçalarından yukarı doğru yükseliş fikri de bana ve Toshi’ye ait. Bunları anlatmamın sebebi, kapağın “Putrescent Infectious Rabidity”nin konseptini yansıtması. Kapakta anlatılan, enfeksiyonlu, hastalıklı, dünya dışı bir salgın ortamının oluşması, o alanı ele geçirmesi, sarması, etraftaki sivri çıkıntılı dikenli otlar misali etrafı kapatması ve bu enfeksiyonla kudurarak ölen yeni bir katil türün insanları sindirerek yok etmesi, karanlık, tuhaf, çürümüş bir gore dünya haline sokması. Bu konseptin ana fikri bana ait ve bu fikirleri Japon sanatçı Toshihiro Egawa’ya anlattığımda kafamdaki düşüncenin çok yakınının bir taslağı ile bana döndü. İlk eskiz olarak, anlattığım her konsepti ayrı ayrı kara kalemle çizdi, ben de genel komposizyonda bunları nasıl birleştirmemiz gerektiğini söyledim, nerelerde ne olacağını, anlattıklarımın kapakta nerelere geleceğini tarif ettim.

Aşağıdaki karanlık çukuru, ceset ayrıntılarını, yaratıkların dünya dışı görünmelerini, bu dünyaya ait olmayan bir atmosfer ve karanlık bir dünya hissi olması gerektiğini anlattım, diğer ayrıntılara da karşılıklı yazışmalar, fikir alışverişleri sonrasında karar verdik. Tüm renk kullanımına ve renk seçimine Toshi kendisi karar verdi. Arka plan gri ve sarı kapalı gökyüzü onun fikridir ve mutasyona uğramış yaratıklar, ceset ayrıntıları, onun kafasında canlandı ve bize bu harika kapağı 3 ayı alan bir sürede tamamladı.

Albüm ismini Cihan buldu ve o ismini düşünüp kafamda nasıl bir kapak olabileceğini canlandırdım. Toshi’ye kapakta görmek istediklerimizden bahsettim. Ayrıca o da Cenotaph – Promo 2009′u dinledikten sonra yeni albüme çok iyi bir kapak çizmek istediğini, müziğe uygun birşeyler yapmak istediğini belirtti, ben de ona yardımcı olması için yazdığım şarkı sözleri ve parça isimlerini  gönderdim ve kapak Japonya’da karşılıklı bilgi, fikir paslaşımı sayesinde oluştu.

Sonuçtan çok memnunuz. Kapak yazdığım sözlerle aynı doğrultuda ve konseptte oldu. Toshi Egawa ile daha önce de “Pseudo Verminal Cadaverium” albümünde aynı şekilde çalışmıştık. Benim kapakla ilgili bu şekilde ayrıntılı fikir ve bilgi vermem onun hoşuna gidiyor. Her şeyi ona yıkıp “Bize gore bi kapak çizsene” diye karşısına sıfır fikirle çıkan gruplar gibi olmadığımızdan, bizimle çalışmaktan kendisi de memnun.

Beş albüm ile dünya genelinde kalıcı bir hayran kitlesi edindiniz. En çok ilgi gördüğünüz ülkeler hangileri?

Yeni albüm Mayıs sonu gibi çıktı ve şirket ve distrolar ile internetteki download blogları sayesinde dünya geneline baya bir yayıldı. Genelde tüm albümlerimiz brutal death metal ile ilgili çoğu ülke tarafından dinlenmiş durumda. En çok Amerika, Kanada; Avrupa’dan Almanya, İsviçre, İtalya, İngiltere, İspanya, Avusturya; Doğu Avrupa’dan Rusya ve Endonezya, Japonya ve Güney Amerika piyasalarından ilgi görüyoruz. Kesin bir ülke söylemem pek mümkün degil, müziğimizin çok fazla yere yayıldığını biliyorum. Çok alâkasız ülkelerden bile Cenotaph dinleyen ve bilen insanlar çıkabiliyor.

Çalmaktan en keyif aldığınız konser hangisiydi peki?

Küçük underground konserlerde az sayıda sağlam seyirciye çalınanlardan hoşlanıyorum. Büyük sahneli festivaller de güzel oluyor, her ikisinin de ayrı atmosferi var. Ben daha çok iç içe kalabalığın olduğu ufak konserleri seviyorum. Seyirci sahneye ve bize daha yakın duruyor ve daha sıcak, samimi ve enerjik bir konser ortamı oluşuyor. Genelde aynı türden grupların bir arada çaldığı konserleri de seviyorum. İyi ses düzeni olan, her şeyin iyi organize edildiği, içerdeki seyircinin gerçekten bu müzik ve Cenotaph için geldiği konserler en kanlı ve brutal konserler oluyor genelde. Büyük festivallerin avantajı ise bizi hiç dinlememiş kişilere çalmak ve yeni dinleyiciler kazanmak.

Kişisel bir soru daha  sormak istiyorum sana Batu. Kimleri dinlersin ve son aldığın albümler neler?

Tonla brutal death ve grindcore/goregrind albümü dinlerim. Bu aralar evde dinlediklerim Defeated Sanity  (“Chapters of Repugnance”), Colonize the Rotting (“Composting the Masticated”), Orchidectomy (Kanadalı brutal death metal), Coprobaptized Cunthunter (“Failure Prosthesis”). Rusya’da bu grupla turladık, tavsiye ederim. Malignancy  (“Cross  Species Transmutation”), Putridity (“Mental Prolapse….”), Cerebral Bore, Embryonic Depravity, Disgorge, Tyranny (“Black Vistae”), Funeral Doom, Inherit Disease’in yeni albümü, Foetopsy, Cerebral Effusion (“Impulsive Psychopathic Acts”), Demilich (“Nespithe”), Burzum (“Belus”), North, Bohren der Club of Gore (funeral doom jazz) ve bu aralar kayıtlarıyla ugraştığım tek kişilik funeral doom death projem Womb of Decay. Onlar dışında Asphyx, Unleashed’in eski albümleri ve bir ton underground old school death metal demoları. Şu an evde kaset çalarım olmadığından genelde bunları arabada dinlerim.

Son aldıgım albümler; Rusya’dan trade ile aldığım yeni Datura (brutal death), Membro Genitali Befurcator (brutal death yapıyorlar ve albümlerinde bir şarkıda konuk vokalim), yeni Purulent Jacuzzi (goregrind) ve Anal Nosorog (grindcore).

Yakın gelecek planları neler?

Şu aralar konserler başladı yurt içinde, onlarla uğraşıyoruz Cenotaph olarak. Proje gruplarıma da biraz zaman ayırıyorum bu aralar, Drain of Impurity’nin yeni çalışmaları olacak. Bu sene MCD yayınlamıştık, Sevared Records dağıtımını yapmakta. Brutal slamming death metal yapıyorlar. Grotesque Ceremonium isminde ambient funeral doom grubum var diğer bir arkadaşımla kurduğum, onun parçalarıyla uğraşıyoruz. Dinlemek isteyenler myspace’ten bir parçasını dinleyebilirler bu grubun. Tek kişilik projem Womb of Decay’in  (funeral doom death) stüdyoda vokal kayıtlarına da başlayacağım bu sıralarda. Bu projenin ilk çalışması olacak ve toplam 9 parçadan oluşacak.

Yakın gelecek şu an bu şekilde.

Yine teşekkürle bitirmek istiyorum. Bu yoğun temponda beni kırmadığın için sağol Batu. Pasifagresif tayfasına neler söylemek istersin?

Röportaj ve güzel sorular için ben teşekkür ederim, yeni Cenotaph albümünü henüz dinlememiş olan varsa netten indirsin veya konserlerde falan bizden alsın, ya da bulabildiği satış noktalarından (Ankara’da metal shop’lar ve İstanbul’da Hammer Müzik’ten) veya direkt bizden kargo yoluyla yurt içi alabilirler. Mail atarsanız ayrıntılı bilgi veririz. Yeni albüm bir anda dinlenip sindirilebilecek bir albüm değil, o yüzden iyi dinlemeler. Aynı zamanda merch, t-shirt vs. almak isteyenler de mail yazabilirler. Umarım en yakın zamanda bulunduğunuz şehre gelip konser verebiliriz, konserlerde görüşmek üzere. Pasifagresif tayfasına ve okuyucularına da selamlar.

STAY GORE!!

www.myspace.com/cenotaph
www.myspace.com/turkishdeathmetal
batucetin@yahoo.com
batucetin@hotmail.com

Röportaj
Reborn

etiketler:
  Yorum alanı

“CENOTAPH” yazısına 37 yorum var

  1. Burak Gür says:

    Sorular ve cevaplar gayet tatmin edici. Güzel olmuş, eline sağlık.

    GrinPorn

    bu roportajı okuyarak bu site ile tanısmıs oldum. hemen yer imlerine ekledim..cok basarılı olmus.uzundur grindcore adına bu kadar doyurucu bi yazı okumamıstım.siteye tesekkur etmek istiyorum Cenotaph fanı olarak

    shaggy çakıroğlu

    @GrinPorn, üzgünüm, cenotaph grindcore değil. grindcore da metal değil :D

    Aeonian_Lich

    @shaggy çakıroğlu, Bu tarzı çok fazla bilmiyorum, ama grindcore, ana tür olarak nedir? Ve Cenotaph’in dahil olduğu alt tür nedir?

    Batuhan Bekmen

    @Aeonian_Lich, Death metal monikerinde yol alan grup ve genelde bu türü dinleyen hayranların (üzerlerine NEDENSE görev edindikleri) koruma dürtüsünden olacak, tür içinde birine “x grubu” dendiği zaman “HOÖYÖAAĞT NERELOLOYOR” gibi tepkiler almak çok mümkün. Camia içinde hastası olduğum şeylerden sadece biri.

    Grindcore da hem hardcore punk’ı hem de death metali çok seven 1-2 arkadışımızın ortaya attığı bi olay. Napalm Death, Carcass, Terrorizer, Assück, Anal Cunt ile başlayıp şimdi ise (her zaman olduğu gibi) zibilyar dala ayrılmış bişey. Cenotaph’ı da illa bi sıralamaya sokacaksak ben goregrind derdim, baya da köklüsünden hem de.

    Aeonian_Lich

    @Batuhan Bekmen, Teşekkürler bilgilendirme için. Peki goregrind ve grindcore arasında, punk etkisi dışında, tek fark vokal midir?

    Batuhan Bekmen

    @Aeonian_Lich, vokal, kayıt, kullanılan temalar, şarkı yapısındaki farklılıklar… şahsen ben down-tune ise gore’dur diyip işimi kolaylaştırıyorum haha. zaten fazla hoşlaştığım bi olay değil (artık).

  2. Exorsexist says:

    süper röpörtaj. cenotaph gerçekten yıllardır death metalin hakkını veriyor. bu ülkenin en başarılı grubu.

  3. Ahmet Saraçoğlu says:

    Reincarnation in Gorextacy’nin kapağını Pär Olofsson’un yaptığı hemen anlaşılıyor. aynı dönem yaptığı kapaklardan mesela bir Prostitute Disfigurement’taki suratlar da Reincarnation in Gorextacy’dekilere benziyo.

    http://www.metal-archives.com/images/1/8/4/2/184299.jpg

  4. Ugur says:

    Son albümleri Putrescent Infectious Rabidity müthiş bir çalışma olmuş.

  5. John Voxville says:

    brutal death metal seven bir insan olmama rağmen ısınamadığım grupların başında geliyor cenotaph. riff yazımı konusunda gayet başarılılar ancak batu çetinin vokali çok itici geliyor açıkçası :/

    Mert

    @John Voxville, haklısın dostum batunun vokalini bende pek beğenmiyorum..Bide Cenotaph ın çok abartılacak bi grup olduğunu düşünmüyorum,iyi diyip geçmek gerek.Türkiyede death metal adına sağlam işler yapıldığını düşünmüyorum,teknik olayların kıyısından bile geçemiyoruz ne yazık ki..Decaying Purity,Carnophage,Decimation..v.b gruplara çok sağlam denmesine rağmen hiçbiri tatmin edici değil.

  6. Goremented says:

    Batu’nun vokali konusunda söylediklerinize katılmıyorum. Tarz için ideal ve gayet başarılı bence. Grubun müziğine cuk oturuyor.

    Röportaj güzel olmuş cidden.

    John Voxville

    @Goremented, öncelikle söylemek isterim ki röportajda belirtildiği gibi yaptığım şeyin yabancı gruplara yalakalık yapmayla alakası yok. diğer gruplarda tarz için daha uygun ve başarılı vokaller biliyorum. abartmak gibi olmasın ama biraz daha çabalasam ben bile kendisinden daha iyi vokal yapabilirim. sert bi yorum olarak algılamayın bunu bu arada sadece kişisel görüşümü belirttim burada. her ne kadar brutal death metal seven, ülkemizdeki brutal death metal gruplarını biraz da olsa takip eden biri olmama rağmen cenotaph’ın müziğe birşey kattığı kanaatinde değilim.

    Exorsexist

    @John Voxville, abartmak gibi olmuş. 15 yıldır yapılan guttural vokalle banyoda yaptığın vokali bir tutuyorsun galiba? daha iyi vokaller var demişsin. herkesin tarzı farklı. batu çetin slam death camiasında çeşit konusunda ve leş sese sahip ender adamlardan birisi.
    cenotaph müziğe ne gibi birşey katabilir? progresif rock değil ki bu.. yine de puked’i dinlersen brutal death, gorextacy’i dinlersen slam death, Putrescent teknik sayılabilecek derecede farklılıklar gösteriyor. yetmez mi?

    Goremented

    @John Voxville, sen de haklısın tabi, kişisel görüşler bunlar… diyecek bir şey yok…

    Tek meraklandığım nokta; senin biraz daha kassan yapacağın daha iyi vokalini müziğe bir şeyler katan bir b.d.m. grubunda dinlemek.

  7. Deon says:

    Ellerinize sağlık. Umarım bol bol turlamaya devam ederler, zaman ve hayat konusunda bu denli müziğe efor sarfeden gruplar olmasa Türkiye’nin adı mainstream i bırakın underground da dahil geçmeyecek. Bol bol albüm versinler yan proje versinler bize gururlanalım diyorum.

  8. ORF says:

    2010 senesi TR için Death Metal yılı oldu…
    Cenotaph’dan Decimation’a…
    2011de de sağlam işler geliyor.

  9. Grindgirl says:

    Cenotaph bence de sadece Türkiye’nin değil dünyanın önde gelen grind-gore gruplarından bir tanesi.Gayet iyi röportaj olmuş. Cenotaph’a destek olalım.

  10. “Seni kestim yedim, her yer kan tarzı embesil ve çocukça sözler yazmıyorum. ” demiş arkadaş,

    sanki kendi yazdığı sözlerin farkında değil gibi bir havası var xD

  11. Reborn says:

    Röportajı okuyan,beğenen,yorum yazan herkese teşekkür ederim. Bazı eleştiriler acımasız olmuş gibi hissettim. Tabiki herkesin kişisel düşüncesidir buna saygı duyuyorum,ancak Dünya piyasasında kendisine iyi bir yer edinen tek grubumuz belkide. Bu yüzden bence destek olmalıyız. Bu grubu yada tarzı beğenmemekte olasıdır ancak atlanılmaması gereken tek şey Cenotaph başarılı bir grup gerçeğidir.

    tonight music

    @Reborn, allah razı olsun negzel anlatmışsın…

  12. Jack Brooks says:

    her şey güzel ama davul partisyonlarını beğenmedim ben. davul bilmiyorum, abartmak gibi de olmasın ama 18 sene davul çalsam ben rahatlıkla daha iyi partisyonlar yazardım. ha bir de grup bütün rifleri benim 1989′da erzurum’daki bir mağarada arkadaşlarla kaydettiğim ve kaydettikten sonra yok ettiğimiz demomuzdan çalmıştır. ayrıca grup elemanlarının ikisi kel olduğu için sahnede saç sallayamayacaklarına göre hiç sahneye çıkmamakla en iyisini yapacaklardır.

    sceptiquas

    @Jack Brooks, meali;

    her zmanki gibi taş gibi cenotaph ama davullar biraz sade geldi bana. bir de death metal’de sahne performansının güzelliği headbang’le daha bi hoş oluyor. Bu adamların o eksikleri var bence …

    gibi bişey muhtemelen bunun?

    heat

    @Jack Brooks, ahahahahahah xd

  13. ORF says:

    Insanlar ne kadar da şakacılar ula. Yoksa birilerinin demoları 2 notadan oluşuyor olmalı ki, albümde de o 2 notaya basılmış ve araklanmış olsun. Albümde kaç rif var sayabilen var mı lan aranızda agalar..
    Davul konusu da abartmak gibi olmuş.
    Neyse. Ceno gibi extreme metal yapan Türkiyede başka yoktur, beceremediğiniz müziğe fındıklı kakanızdan, bok atmayın.

    PS: grupta, discography’ si boyunca “bir” tane kel elemanı vardır, onunda saç açığını diğer cöyür cöyür saçlı elemanları kapatır.
    PS2: Dediklerimin aksini söyleyen olursa da, demek ki gay vokalli power metal grubu über dinleyicisidir.

    Koray

    @ORF, Yanlışım varsa düzeltin ama Batu Çetin+Başar Çetin ile iki kel eleman yok muydu ?
    Yoksa Başar sadece konserlerde mi çalıyordu ?

    Koray

    @ORF, Bu arada gerçekten ciddiyim kafama takıldı.Metal Archives de de öyle yazıyor.

  14. Goremented says:

    Site yöneticilerine bu röportajın yoruma kapatılmasını öneriyorum.

    Ugur

    @Goremented, trollerle uğraşmanın tek yolu onları görmezden gelmektir.Rahat olun.Yazar yazar giderler.

  15. Avcı says:

    Jack Brooks adlı bir arkadaşımızın attığı yorum yüzünden ne gerek var röportaj kapamaya.Hem negzel uzun keyfli bir röportaj olmuş.

    Goremented

    @Avcı, Röportajı değil, yorumları kapamayı önerdim.

    Ahmet Saraçoğlu

    @Goremented, ikinci ve üçüncü kişilere hakaret edilmedikçe ve kasıtlı olarak müzik dışı tartışmaya çekilmek istenmedikçe yorumlara müdahale etmiyoruz. Öyle bi yasaklamaya gitmeye gerek yok.

  16. sceptiquas says:

    -ne tür müzik dinlersiniz?

    +kaliteli olanlar tercihimdir.

    gibi bi hava sezinledim :p

  17. TAAKE says:

    cenotaph a da lat atanları saçma sapan yorum yazanları bence ters haça gerip canlı canlı otopsi yapsam sinirim geçmez
    ADAMLAR TÜM METAL DALLARINDA TÜRKİYENİN EN KALİTELİ METAL GRUBU (istediğiniz kadar tartışın gerçek bu)
    ADAMLAR AMERİKA FLORİDA DA BİLE SAYGIYLA ANILIYOR VE ALBÜMLERİ TAKİP EDİLİYOR ORDAKİ METAL DERGİLERİNDE YAZILARI ÇIKIYOR
    EN SON BİLDİĞİM YURT DIŞINDA TARKANDAN BİLE ÇOK TANINDIKLARI TARKAN I İKİ ÜÇ RUS BİLİR AMA CENOTAPH ALMANYA,POLONYA,İSKANDİNAV ÜLKELERİ,AMERİKA,KANADA,YUNANİSTAN,ÇEK CUMHURİYETİ,FRANSA,İTALYA VE JAPONYADAKİ UNDERGROUND METAL PİYASASINDA BAYAĞI TANINIYOR
    ÖZELLİKLE KANADADA HAYVANİ BİR HAYRAN KİTLESİ VAR Cryptopsy
    İLE KAFA KAFAYA GİDİYOR KANADADA

    BÖYLE BİR GRUPTAN BAHSEDİYORUZ BEYLER
    şimdi death,heavy,thrash de orta çağı ,black metal de yontma taş devrini yaşayan,gruplarımızın en fazla 2 demo bir dandik albüm yapıp dağıldıkları(ancak bu kadar dayanabiliyor garipler)bir ülkede böyle bi grubumuz var hala laf laf laf gidin o zaman daha iyisini yapın lannnnnnnn
    akşam akşam adamın sinirini zıplatıyorlar yaaaaaaaaaaaaa

  18. Mutlu grayndır says:

    Cenotaphın iki rifini tersden düzden çalamayan gitaristler,
    Hayatında suffodan başka grind öğeler taşıyan başka tür müzik dinlememiş deathçiler
    Death metal ile alakası olmayıp ahkam kesen müzikal yobazlar yorum yapınca komik oluyor.
    Cenotaph siker.

Yorum Yazın

*

"Yaptığım yorumlarda fotoğrafım da görüntülensin" diyorsan, seni böyle alalım.
Pasif Agresif, bir Wordpress marifetidir.