# - A - B - C - D - E - F - G - H - I - J - K - L - M - N - O - P - Q - R - S - T - U - V - W - X - Y - Z
Son Haberler
Anasayfa    /    Kritikler
IRON MAIDEN – The Final Frontier
| 28.08.2010

“Scream for me Uranus!”

Albüm Bilgisi: Grubun 15. stüdyo albümü
Süre: 76:35
Tür: Heavy metal
Kayıt tarihi ve yeri: 2010 yılında Compass Point Stüdyoları (Bahamalar) ve The Cave Stüdyoları’nda (Malibu-California) kaydedildi.
Prodüktör: Kevin Shirley
Plak şirketi: EMI
Çıkış tarihi: 13.08.2010
Liste başarısı: Yazının yazıldığı tarih itibarı ile dünyada 21 ülkede 1 numarada. ABD Billboard Listesine ise 4, Türkiye listesine 3 numaradan girdi. Bu son 20 yılda listelerde en yüksek noktaya çıkan albüm olduğunu gösteriyor.
Single: Albümden çıkan ilk single El Dorado.
Video klip: İlk klip The Final Frontier’a çekildi.
Kapak: Melvyn Grant
Not: Steve Harris’in tüm şarkılarında yazar olarak adının geçtiği dördüncü albüm.

Yıl 2010 olmuş ve Iron Maiden 15. albümünü çıkarmış. Açıkçası fanlar için bu cümle fazlasıyla yeterli, başka bir şey demeye gerek yok, onlar çoktan (koştura koştura) albümü almaya gittiler ama siz “severek takip ediyoruz” klasmanındaki dinleyiciler için biraz daha amme hizmeti yapmak lazım. Söz konusu Iron Maiden gibi oturmuş ve nereye gitmek istediğini iyi bilen gruplar olunca insana diyecek çok da laf kalmıyor aslında. İnsanın içinden geçen tek his bir an önce albümü jelatininden çıkarmak, player’a koymak ve saygı duyarak (opsiyonel olarak trans halinde) dinlemek oluyor.

Bu albümde de istisnai bir durum yok. Öyle “Eyvahlar olsun, yine Harris’in demir yumruğuyla yönettiği bir grubun soundu olacak” (“Virtual XI” döneminde dersini aldı) ya da “aşırı deneysel olacak, kimse bir halt anlamayacak” diye korkmanıza da gerek yok. Kariyerinin 35. yılına giren Maiden, Adrian ve Bruce’un da geri dönüşüyle artık bu konularda üstadlık safhasına ulaşmış bir grup. Gerek fanların ne istediğini, gerekse kendilerini mutlu (ve tatmin) edecek yönü gayet iyi biliyorlar ve size başka bir şey demeye fırsat bırakmadan gereğini yapıyorlar.

Bu kez de sound’larında birkaç ufak oynama (basın çok öne çıkarılmayıp biraz daha genel yapıya yedirilmesi, üç gitarın daha etkin kullanımı, daha presiz bir davul kaydı, daha ortaklaşa bir besteleme süreci [Internette çeşitli boardlarda biraz gezinirseniz Harris’in keçi inadını bırakıp diğer elemanların katkılarını en fazla kabul ettiği albümün de The Final Frontier olduğu ortak izlenimini göreceksiniz] vs vs) yapmışlar ve bana göre Brave New World’den beri yaptıkları en iyi albüm ortaya çıkıvermiş.

Aynı zamanda bu dönem içinde kaydettikleri (atmosfer olarak) 80’ler Maiden’ına en yakın albüm de bu bence. Bir önceki albümün karamsar havasından çok fantastik/bilimkurgu arası bir ortamda geçiyor ve söz konusu Maiden olunca bence bu gayet uygun bir durum. Yapısal olaraksa çoğu Maiden albümü gibi “hacı bir çalmaya başladı, vuruldum şerefsizim” hissiyatı yaratmak için fazla karmaşık. Dolayısıyla ilk birkaç dinleyişte sizi içine çekemezse (kara delik esprisi isteyenler? istemeyenler? reddedildi.) normaldir, müzik kulağınızdan şüphe etmeyin, alıcılarınızın ayarlarıyla oynamayın, dinlemeye devam.


Kayıt safhasıyla ilgili ise benim diyeceklerimden ziyade Bruce’un bu albümün (ve 80’lerdeki bazı albümlerinin) kaydının yapıldığı Compass Point Stüdyolarıyla ilgili şu sözlerini okumak sanırım yeterli olacaktır: “Kayıt stüdyosunda 1983’tekiyle tıpatıp aynı atmosfer vardı, herşey o zaman bıraktığımız gibi duruyordu, hiçbir şey değişmemişti! Hatta şu köşedeki bozuk kepenklere varana kadar. Halılar aynı. Her şey aynı. Normalde insanı bayağı kıllandıracak bir durum olması lazım bunun. Ama biz böylesine tanıdık ve çalışmaya alışık olduğumuz bir ortamda kendimizi çok rahatlamış hissettik ve bunun etkileri de sanırım albümün performans ve atmosferinde hissediliyor.”
Peki başkomutan Harris ve silah arkadaşları bu huzurlu kayıt ortamından nasıl bir sonuç çıkarmış? Şarkıları tek tek incelersek:

1. Satellite 15… The Final Frontier: Adından anlayacağınız gibi bir intro ve klasik hard rock tadında bir giriş şarkısından oluşuyor. Intro kısmı gayet başarılı, Final Frontier’ın da (tekrarların biraz fazla olması dışında) pek bir eksiğini göremedim. Sağlam, dümdüz bir rock n’ roll parçası. Şarkının en iyi yönü olan soloları ise Schenker dönemi UFO sololarını andırdı bana.

2. El Dorado: Bu aynı zamanda albümün ilk single’ı idi hatırlayacaksınız. Maiden tarihinin en keskin gitar soundlarından birine sahip bir parça ve bunda Adrian Bey’in (Chemical Wedding dönemindeki heavy soundu hatırlayın) etkili olduğunu düşünüyorum. Temposu ve rifleri ile aranızda özellikle AC/DC sevenlerin (sevmeyen var mı ki?) favorilerinden olmaya müsait. Şarkının nispeten alt tonlarda dolaşıyor olmasından kelli Bruce’un vokalleri de ilk birkaç dinleyişinizde biraz garip gelebilir. Ama böyle bir şarkıya en iyi uyacak vokal tarzı da bu olurdu sanırım.

3. Mother of Mercy: Genel havası ve akılda kalıcı nakaratıyla bir Maiden albümünden ziyade Bruce’un solo albümlerine uyacak bir şarkı intibaını edindim. Gerçekten çok beğendiğim bir parça oldu. Davulcu olanlarınız Nicko’nun numaralarına dikkat etsinler. Track’lerini çok ustalıklı yazmış. Konserlerde çalınmaya da oldukça müsait. Peki favorilerim burada bitti mi? Bitmedi.

4. Coming Home: Albümdeki ballad tarzına en yaklaşan parça bu. Arkadaşlar anavatanları İngiltere’ye selam ediyor. Bestede yine Adrian’ın parmağı var ve Bruce’un solo albümlerinden birinde olsa çok sırıtmazdı kanımca. Bu arada albümün genelinde (çok abartılmamakla birlikte) kafi miktarda synthetizer ve orkestrasyon kullanımı da var, bu da o parçalardan biri. Buraya kadar gayet başarılı gidiyor, fakat asıl hazineleri albümün sonuna kadar sabredenler için saklamışlar.

5. The Alchemist: Albümün yavaştan ısınmaya başladığı nokta. Yüksek tempolu, 90’lar Maiden’ını (Be Quick, Man on the Edge vs) andıran bir parça. Yapısı da albümün geneline kıyasla daha az komplike kalıyor. Solodan sonra seyirciye koro yaptırmaya müsait unison kısımları da var, o açıdan konserlerde çalınmaya gayet uygun.

6. Isle of Avalon: Buraya kadarını ısınma turları olarak kabul edersek, işte albüm asıl burada başlıyor diyebiliriz. 9 dakikalık, komplike pattern’ların arka arkaya sıralandığı, progresif yapının iyice öne çıkarıldığı bir şarkı. Sırf intro kısmı bile 3 dakika sürüyor. Bilen bilir, böyle acele etmeden başlanıp yavaş yavaş tansiyonun arttırıldığı girişlerin hastası olduğum için abilere “rep+” verdim, terazilerine tıkladım. Bu arada belli ki bu parçadan itibaren Steve Harris sazı eline almış, zira tarz bir anda 80’ler Maiden’ına dönüyor. 4:20 sonrası başlayan yerden özellikle bahsetmem lazım. Rush seviyorsanız buraların delisi olacaksınız, öyle ki soloyu Alex Lifeson atıyor sanabilirsiniz. Kesinlikle albümdeki favorilerimden biri.

7. Starblind: Progresif yapının devam ettiği ve özellikle Bruce’un parıl parıl parladığı bir şarkı. Yine 8 dakikaya yakın bir uzunluğu var. Bu arada Final Frontier’ın gelmiş geçmiş en uzun Iron Maiden kaydı ve şarkı bazında baktığımızda da ortalama şarkı sürelerinin en uzun olduğu Maiden albümü olduğunu hatırlatmak lazım. Bu şarkıyla ilgili çeşitli ortamlarda birçok tartışma yapıldı, ya seviliyor ya da gereksiz bulunuyor, ben süper olduğunu savunanlardanım. Dikkatlice dinlerseniz Iced Earth gibi grupların niçin bütün kariyerlerini Maiden’a borçlu olduğunu daha iyi anlarsınız.

8. The Talisman: Açıkçası (Ortaçağ oyunlarında arka planda çalanlar hariç) Medieval müziğin çok da müptelası olmadığım için girişi biraz bayık geldi (benim arızam, siz gayet de beğenebilirsiniz) fakat sonrası gerçekten efsane. Steve içindeki özlediğimiz “at koşturma canavarı”nı açığa çıkarıyor, üzerine Maiden’ın trademark gitar armonileri geliyor ve hepsinin üzerine (kremayla likörlü çikaolatanın üzerine konan mum mahiyetinde) Bruce bildiğin döktürüyor. Gerçekten Maiden klasikleri arasına girebilecek kadar iyi bir parça bestelemişler. Muhtemelen konserlerin olmazsa olmazlarından biri haline gelecektir.

9. The Man Who Would Be King: Yine usta elinden çıktığı belli olan, uzun, epik bir parça ve sanırım albüm genelinde 80’ler Maiden’ını en çok andıran beste bu. Ortalara doğru giderek açılan ve üstüste bindirilmiş gitar trackleri gerçekten çok başarılı. Yeni fan adayları: Bu grubu seven niye bu kadar seviyor, tutkuyla bağlanıyor, anlamanız için birebir. Ve kaşarlanmış fanlar: Eski Maiden’ı özlediğiniz zamanlarda bilhassa bu parçayı açıp tekrar, tekrar, tekrar (ve tekrar) dinleyin. Vazgeçemeyeceksiniz.

10. When the Wild Wind Blows: 11 dakikalık süresiyle (grubun tarihinde bundan uzun sadece Sign of the Cross ile Ancient Mariner var) Harris’in elinden çıkmış bu güzide (beni mi andı nedir?) eserin atmosferini kısmen The Clansman ve Dance of Death’e benzettim. Vokal olarak da Gillan dönemi Deep Purple’ını sevenleri oldukça memnun edecektir. Gelecekte yine Maiden’ın sağlam şarkılarından biri olarak anılacak çalışmalardan biri, temposu da tam “hey hey” yaptırmaya uygun, fakat uzunluğu nedeniyle konserde çalınmak için diğerlerine kıyasla biraz daha az şansı olduğunu düşünüyorum.

Bunlar arasında benim kişisel favorilerim Mother of Mercy, Isle of Avalon, Starblind, The Talisman, The Man Who Would Be King.
Ya kişisel performanslar nasıl? Bunun yanıtı beklentinizin ne kadar yüksek olduğuna (ve çaldığınız enstrümana) göre değişir ancak genel olarak şunu söyleyebilirim. Bruce’tan tabii ki bir Number of the Beast dönemi performans bekleyemeyiz ama yaşına göre “iyi ki varsın ve hala bu işi yapıyorsun” dedirtecek kadar iyi bir çıkarmış. Gitarlara gelince, bu uyumlu üçlü arasında özellikle gizli kahraman Adrian’dan bahsetmek lazım. Birleşmeden sonra giderek besteleme sürecindeki ağırlığını arttırdı. Bu kez 6 şarkıda imzası var, sololarıyla da ben buradayım diyor. Zaten Adrian ve Dave kadar tarzları-tonları belirgin ve birbirinden ayırt edilebilen ikili az bulunur. Janick’in performansından da daha önceki albümlerde olmadığı kadar belirgin bir biçimde faydalanmışlar. Nicko için yorum bile yapmaya gerek yok, adam basit şarkı, komplike şarkı demeden resmen ustalığını konuşturuyor. Steve’in bas volümü alışageldiğimiz albümlere göre biraz daha düşük ve sanırım bunu kendi isteğiyle yapmış ama komutan hala o, bu gayet aşikar. Bu albümde back vokallere gerektiği kadar önem vermemişler gibi geldi, o da sadece benim düşüncem, bunun dışında bir sıkıntı yok.

Prodüksiyon ve mastering’e gelince, maalesef dinamik aralık yine güçlü sound sevdasına kurban edilmiş. Ne kulaklıkla ne de hoparlörlerimle o 80’lerin kulağa hoş gelen Maiden sound’unu almam (maalesef) mümkün olmadı. Neyse, bu da nazar boncuğu olsun bari.
Sonuca gelelim. The Final Frontier (adına rağmen son albüm olması gibi bir durum yok, o konuda rahat olun) Maiden’ın gerçek bir olgunluk dönemi albümü. Taptaze bir albüm olmasına rağmen şimdiden hatırı sayılır satış rakamları elde etti. Şu anda kendi ülkesinde zirvede. Çok basit melodiler, catchy rifler falan beklemeyin. Kırpmadan klip çekmeyi zorlaştıracak uzunluktaki şarkılarıyla, eşlik etmeyi zorlaştıracak komplike yapısıyla kesinlikle Amerikan pazarına yönelik bir ürün değil ve buna rağmen “easy-listening” hastası Amerikan listelerinde 4. sırada! Bu göz ardı etmememiz gereken bir başarı.

Sizin de kendinizi kaptırmanız belli bir süre alabilir, fakat derin uzaydaki vahşi bir kara delik gibi (dayanamadım, kusura bakmayın) sizi içine çekmeyi başardığı zaman kulaklarınıza gerçek bir cennet sunacaktır. Daha önce saydığım mastering zaafları ve ilk sıralardaki çok mükemmel olmayan 1-2 şarkı gibi nedenlerden dolayı bu albüm benden not olarak 8,5’tan 9 (kanaat notu) alıyor. Dediğim gibi tek tek ele aldığımızda hit çıkartması zor, ama bir bütün olarak her metal fanını (Maiden fanlarını saymıyorum bile) zevkten dört köşe edecek bir albüm var elimizde, üstelik liste başarısı da ortada, yıl 2010 olmuşken radyolarda çalınmaksızın ya da MTV’de devamlı gösterilmeksizin bunu başarabilen bir albüm de kötü olamaz, öyle değil mi?

Ufuk ÇETİNKAYA

9/10
Albümün okur notu: 12345678910 (8.16/10, Toplam oy: 706)
Loading ... Loading ...
etiketler:
  Albüm bilgileri
Çıkış tarihi
2010
Şirket
EMI
Kadro
Bruce Dickinson: Vokal
Dave Murray: Gitar
Adrian Smith: Gitar
Janick Gers: Gitar
Steve Harris: Bas, klavye
Nicko McBrain: Davul
Şarkılar
1. Satellite 15... The Final Frontier
2. El Dorado
3. Mother of Mercy
4. Coming Home
5. The Alchemist
6. Isle of Avalon
7. Starblind
8. The Talisman
9. The Man Who Would Be King
10. When the Wild Wind Blows
  Yorum alanı

“IRON MAIDEN – The Final Frontier” yazısına 113 yorum var

  1. Zeynel says:

    Starblind bir modern Maiden şaheseri

Yorum Yazın

*

"Yaptığım yorumlarda fotoğrafım da görüntülensin" diyorsan, seni böyle alalım.
Pasif Agresif, bir Wordpress marifetidir.