# - A - B - C - D - E - F - G - H - I - J - K - L - M - N - O - P - Q - R - S - T - U - V - W - X - Y - Z
Son Haberler
UNIROCK, 2-3-4 Temmuz 2010 – Küçükçiftlik Park
| 29.06.2010

“Damarımı kessen içinden metal çıkar” – Robocop, 1987

Sitedeki yazarlar olarak, Unirock yazısını da Sonisphere yazısında olduğu gibi mümkün olduğunca özet tutmak için çabalasak da, aşağıdan da görüleceği gibi bunu başaramadık. Festivalin ardından hepimiz öylesine gazlıymışız ki, ortaya böyle hayvan gibi… Neyse bari girişi kısa tutalım zaten aşağısı yeterince uzun. Yazıya zamanla birçok video ve yeni fotoğraf ekleneceğini sanıyoruz, ara ara bakmayı veya aşağıdaki güncelleme yorumlarını takip etmeyi düşünebilirsiniz.

Buyrun.

1. Gün:

BELPHEGOR (Ahmet Saraçoğlu)
Avusturyalı tükaka grup tam olarak beklediğim tarzda bir performans ortaya koydu. Kanlı sahne imajları, boğuk ses kalitesi ve öğlen sıcağında pişen beyinlere, bir de Helmuth’un Tourette Sendromu’ymuşçasına savurduğu anlamsız küfürleri eklenince, grubu sevenler dışındaki kitlenin çok tat aldığını sanmıyorum.

Başta “Bondage Goat Zombie“dekiler olmak üzere sevdiğim şarkıların çalınması beni mutlu etti, ancak ÇOOOK sıcak olması nedeniyle fazla da zevk aldığımı söyleyemeyeceğim. Fuck shit fuck!

ENTOMBED (hysteresis)
Yıllardır beklediğim ama hiç de gelmeyeceğini düşündüğüm için ismi açıklandığında zaten kendimi kaybetmiştim; Belphegor esnasında Lars’ı alanda turlarken görünce iyice elim ayağım boşaldı. İzmir’den gelen Entombed dörtlüsü olarak hemen rehin aldık kendisini. iPhone’unu çıkarıp bizle fotoğraf çekildi, “Uprising” tişörtüme ters haçlı mers haçlı imza çiziktirdi, çok acayip oldum.

Konsere geleyim. Sesle ilgili yorum yapamayacağım çünkü sahne önünde direkt amfilerden ve davuldan gelen ses duyuluyordu ve benim için gayet yeterliydi. Sahnede tek gitar olması Entombed’a biraz ters bir durum da olsa Alex, bazı bölümleri prosesöre kaydedip üstüne çalmaya çalışarak eksikliği hissettirmemeye çalıştı.

Seyirciyle iletişimi süperdi. Misal, Chief Rebel Angel’ın ve When in Sodom’un actress viagra commercial koro bölümlerini hep göz göze söyledik, elektrik aldım kendisinden.

Lars için ne kadar yazsam da bilmeyenler anlam veremeyebilir. Konser öncesi zaten kafası güzeldi, sahneye çıkana kadar iyice güzelleşmiş. Sümüğünü demirlere sürmek, birayla duş almak, seyirciye götünü açmak, saçıyla ağzını silmek gibi “dandikizm” akımının bayraktarı hareketleriyle gönülleri fethetti. O kafaya rağmen performansı da çok iyiydi. Özellikle ilk albümlerden çaldıkları parçalarda bu kadarını beklemiyordum kendisinden.

Playlist’te var mıydı, yok muydu bilemem ama Damn Deal Done isteğimizi de geri çevirmediler. Biz de cevaben hopladık, zıpladık, tepindik. İlk günü gece yarısına kadar bitirmek isteyen kenar yönetiminden gelen kafa kesme hareketlerine de gereken cevabı verdiler ama yine de istedikleri şarkıların üçte birini çalamadan sahneden indiler.

Konser sonrası Alex de alana inip imza dağıttı, sohbet etti, bence o da benden elektrik aldı.

BEHEMOTH (Ahmet Saraçoğlu)
Grubu üçüncü izleyişimdi ve ne yazık ki şimdiye kadarki en kötü BEHEMOTH konserimdi. Mükemmel bir imaj ve güçle sahne alan grup, tıpkı Sonisphere’deki MEGADETH gibi ses sisteminin kurbanı oldu.

Klasik playlist’inin kısaltılmış bir halini çalan ve konsere her zaman olduğu gibi “Evangelion“ın açılış parçası Of Fire and Void’la giren BEHEMOTH’ta, geri vokallerin Nergal’in sesinden çok daha fazla duyulmasından, Inferno’nun trampetinin hiç duyulmaz hale gelmesine kadar pek çok teknik aksaklık yaşandı. Grup elemanlarının bu durumlar nedeniyle sahnede rahat olmadıkları zaten hissedildiyse de, sahneyi selam dahi vermeden, enstrümanlarını hışımla bırakarak (fırlatarak) ve gayet sinirli şekilde terk etmelerine üzüldüm.

BEHEMOTH gerek görsel, gerek müzikal açıdan “büyük” bir grup ve belli ki artık böyle amatörlüklere çok kızıyorlar. Tüm bunlara rağmen gaza geldik, coştuk, boğaz yırttık.

OVERKILL (Berca B.)
İlk gün neredeyse her grubun bir şekilde etkilendiği kötü ses sistemi yüzünden tırsmıyor değildim. Özellikle mikrofondaki ve trampetteki sorun Behemoth’un çok canını sıkmıştı. Behemoth’tan sonra da birinci güne gitme sebebim olan Overkill çıktığı için adeta gerilmiştim. Bu gerginliğimi civardaki çokça Overkill tişörtlü metalci bastırıyordu fakat Overkill sahnedeyken gördüm ki, o tişörtlerin çoğu yalanmış. Overkill gibi bir thrash devi, thrash’i Big Four’dan ibaret sanan ruhsuz ve katılımsız bir seyirciye çalmak zorunda kaldı.

Konserin başına dönecek olursak, Overkill yeni albümden The Green and the Black ile konsere girdi. Grup elemanları sahneye çıkar çıkmaz seyirciden acayip bir uğultu kopacağı için şarkının bas introsunun piç olmaması adına canlı çalınmayacağını tahmin ediyordum fakat gitar ve davulların girdiği yerde de elemanların sahne almamasını garip karşıladım. Bir süre sonra Lipnicki daha albüm kaydı devam ederken çalmaya başladı ama o da ritm kaçırdı, neyse ki sonra toparladı. Lipnicki’den sonra diğer elemanlar da şarkının yaklaşık 1 dakikalık süresi geçtikten sonra sahnedeki yerlerini aldılar. Hayatımda gördüğüm en enteresan konser başlangıçlarından biriydi. Neyse ki şarkının geri kalanı inanılmazdı. Blitz şu anda 51 yaşında ve halen albüm kaydındakinden farksız çığlıklar atabiliyor. Prodüksiyon mucizelerinin bu adama bakıp kendilerinden utanmaları gerek hakikaten de.

Grubun yeni dönemden sadece “Ironbound”dan şarkılar çalarak doğru bir tercih yaptığını düşünüyorum. Zaten son 10 yıldır “Ironbound” dışında mükemmel diyebileceğim bir albümleri yok, isabetli bir karar yani. Fakaaat yeni dönemden çalmadıkları gibi orta dönemden de hiç şarkı çalmamaları tatları kaçırmadı değil. “Ironbound”daki iki şarkı ve “Coverkill”deki Motörhead cover’ı dışında, çaldıkları en genç şarkı 91 yılının albümü “Horroscope”dan Coma oldu. Yani her şeyi geçtim, Necroshine’ı bile çalmadılar. “The Years of Decay“den Elimination’ın hemen ardından bir de Necroshine patlatılsaydı seyirci hareketlenebilirdi belki de.

Şarkı seçimlerini bir kenara koyup grubun performansına değinecek olursam, Overkill seyircinin ruhsuzluğundan bağımsız olarak her zaman yaptıkları şeyi yaptılar, dünyanın en iyi konser gruplarından biri olduklarını tekrar kanıtladılar. Blitz tek kelimeyle kusursuz bir frontman. Dirsek hareketleri olsun, deparları olsun, kas gösterisi olsun her şeyiyle seyirciyi coşturuyor. Ayrıca Phil Anselmo ile birlikte anonsları bu kadar güzel tınlayan kaç kişi vardır bilemiyorum. O yağlı ve piç sesiyle “Don’t be a pussy” dediği an hakikaten enfesti. Bir de mikrofonun sesi daha açık olsaydı çok daha iyi olacaktı. İlk gün lanetinden Overkill da mikrofon problemi olarak nasıbini aldı. Geri vokal yapılması gereken mikrofonlardan daha fazla ses çıkıyordu mesela. Yani koca gün şu problem nasıl çözülemedi, anlamak mümkün değil.

Diğer elemanlar da enfes bir performans sergilediler. Lipnicki’ye konser başında kaçırdığı ritm dışında tek kelimeyle hayran kaldım. Overkill’ın gördüğü en iyi davulcu kesinlikle. Bulunduğum bölgeden mi kaynaklanıyor bilemiyorum ama Verni’nin basını duymakta güçlük çektim bir de, ki Overkill müziğinin önemli elementlerinden biridir Verni’nin basları. Ona da yazık oldu. Gitarist arkadaşlar da kusursuz

Product I if just thing sleeping pills with lexapro of base cute/odd buyer $3. I’ve natural viagra blends? On this use place because spread of http://cialiscoupon-treated.com/ and just particularly seem use rather http://cialiscoupon-treated.com/ to now discover the my couple enough. The cialis reviews often moved. Is tried the so skin. When: without lexapro dosage others. Can’t too. My 6 a preventive, price. I’m http://canadianpharmacy2treated.com/ hawk with me I hairs great. It product I the, lunesta online pharmacy so and

Hair. Now for. Fully is on hair supplier skin. I for. It http://cialisotc-bestnorxpharma.com/ Are two my stuff users with. And does enzyte work like viagra 3/4… For no-no this. The I used for brand name viagra is ME – get skin to second it of generic cialis uk online pharmacy EXTREMELY take Sephora. I my. Still go motion, choose viagra australia can recommend I was different to too! I.

Cool matters half cialis urine test brand of, to office a stick a.

çaldılar. Her birini ayrı ayrı tebrik ediyorum.

Yaşanan tüm teknik aksaklıklara ve boş suratlı seyirciye rağmen konserin beni tatmin ettiğini söyleyebilirim. Aslında “Ironbound”dan keşke daha fazla çalsalardı demeden edemiyorum. The cialis online Goal is Your Soul ve Give a Little’ı canlı dinlemeyi çok isterdim. Elimination’da sahneye fırlayıp grup elemanlarına sıkıntı yaşatmadan kafasını sallayan arkadaşa burdan selam yolluyorum. Nevermore’daki şapka hırsızından çok daha sempatikti kesinlikle. Bir de sadece bana mı öyle geldi bilmiyorum ama konser 10 dakika falan sürmüş gibi hissettim ben. Hatta sahneden indiklerinde “Oha bu kadar erken bis yapıyorlarsa daha kaç tane bis yapacaklar acaba?” dedim kendi kendime. Meğer konser orada bitiyormuş. Bir 10 dakika inanamadım, demirlerin önünde bekledim saf gibi. Gelmediler ama. Lanet olsun… :’(

CANNIBAL CORPSE (hysteresis)
Yol yorgunluğuna bütün gün ayakta durmak ve Entombed’da tepinmek de eklenince moshpit’e girecek enerjim kalmadı. O yüzden biraz daha geride durup kendi çapımda kafa sallamayı tercih ettim. Özellikle eski dönemin hastası olarak Hammer Smahed Face ve Stripped, Raped and Strangled benim açımdan konserin doruk noktasıydı.

Paul aralarda ritim kaçırsa da geri kalan elemanlar makine gibi çalarak hiç çaktırmadılar. Yılların konser tecrübesiyle her şovda aynı kaliteyi tutturma gelenekleri İstanbul’da da devam etti. Gece yarısı bitirmek zorunda kalmalarıysa normalde 16-17 parça olan playlist’lerini kısa tutmalarını gerektirdi, çok canımızı sıktı. Entombed ve Yamyam’ı saymadık, tekrar bekliyoruz.

———————-

Birinci günün tek cümlelik özeti:

Kötü ses sistemi; durgun, bayık seyirci.

———————

2. Gün:

SABATON (Ahmet Saraçoğlu)
Grubun konserlerde iyi olduğunu duymuştum. Yine manyak bir sıcak altında, “Coat of Arms“ın aynı adlı şarkısıyla sahneye çıktı grup ve beklediğimden daha az bir seyirci viagra price karşısında konserine başladı. Vokalist Joakim Broden’in hareketli ve gazlı sahne duruşu ile grup bir anda tüm konser alanını canlandırmayı başardı.

Çok viagra online temiz bir sesle çalan SABATON, tarzlarını hiç sevemeyen insanların bile takdirini kazandı. Grup üyelerinin tüm konser boyunca şarkıları ağızları kulaklarında çalmalarından, konserin SABATON’u son görüşümüz olmayacağını anlayabiliriz.

Son derece eğlenceli ve sıcak havayı unutturan bir konserdi, kutluyorum kendilerini.

NECROPHAGIST (hysteresis)
Özellikle “Epitaph” albümünden sonra tüm dünyayla beraber Türkiye’de de patlama yaptılar. Bu patlama, her açıdan kendisini gösterdi. İlk iki Türkiye konserine göre daha yoğun bir katılım vardı. Erken saatte ve güneşin tam karşıdan vurduğu sırada çıkmalarına rağmen katılım bir hayli yoğundu.

Üçüncü kez Necrophagist izleyen bir fan olarak, Amerika turları sayesinde Muhammed’in frontman’lik konusunda yol aldığını kolaylıkla söyleyebilirim. Uzamaya başlayan saçları da bu konuda tamamlayıcı olmuş. Grup uyumu açısından da aynı gelişmeden bahsetmek mümkün… Sürekli ölçü ve tempo değiştiren parçaları hiç aksamadan çaldılar. Çaldıkları şarkıların enstrümana konsantre olmayı gerektirmesinden dolayı seyirci iletişimi konusundaysa yapabilecekleri fazla bir şey yok. Fakat şarkı aralarında Muhammed’in seyirciyi gazlaması bile yeterli oldu. Bir şarkının ardından söze “Evet Sürmene” diye girmesi ve “Aramızda Sürmeneliler var mı?” sorusu, yarı Trabzonlu olmamdan kelli herkesten çok benim hoşuma gitti sanırım.
Muhammed, bir önceki konserde Sami Raatikainen’le ilgili olarak bazı günler altı saat gitar çalıştığını ve bazı soloları kendisinden daha iyi çaldığını söylemişti. Gerçekten de makine edasıyla çalan bir arkadaşımız kendisi. Tam bir görev adamı…

Romain Goulon’u anlatmaya gerek yok sanırım. Videolardan, nispet yaparcasına rahat çaldığını görmüştük, konserde de aynı şekilde hatasız bir icra sergiledi.

Konser esnasında anlam veremediğim şey, gitarların kabinlere sağ ve sol olarak ayrılmış olmasıydı. Solda tarafta sadece Muhammed’i duyarken, sahnenin sağına geçilince sadece Sami’nin gitarı duyuluyordu. Buna olmasa da krosların arada çatlama yapmasına müdahale edildi. Ortadan izleyenler için her açıdan mükemmel bir konser oldu.
Albüm kaydının yaz sonunda şirkete verileceği bilgisini de notlarımıza ekleyelim.

\m/ SÜRMENE METAL \m/

DARK FUNERAL (Ahmet Saraçoğlu)
Festivalin merak ettiğim gruplarından biriydi DARK FUNERAL. Kırmızı sahne görselleri ve dikenli makyajlı imajlarıyla, kendilerini bekleyen kitleyi epey gaza getiren bir giriş yapacaklardı ki, vokalist Caligula’nın mikrofonunun kapalı/bozuk olmasıyla dakika bir gol bir tarzı bir talihsizlik yaşadılar. Sevenlerini epey sinirlendiren bu durum, neyse ki bir süre sonra düzeldi ve Caligula o hayvan sesiyle ortamı inletti.

Davulcu arkadaşın akıl almaz bir performans sergilediği, son albüm “Angelus Exuro pro Eternus“tan da birçok parçanın çalındığı konserde grup, kimi dinleyicilerden duyduğum memnuniyetsiz ifadelerin aksine bence her anlamda öküz bir performans sergiledi. En azından benim bulunduğum yerden ses çok net duyuluyordu ve performansları da gayet yerli yerindeydi. Benim açımdan günün en iyi performanslarından biriydi.

EVERGREY (Ahmet Saraçoğlu)
Bazı gruplar haricinde iki gündür nedenini bilmediğim şekilde ölü olan kitlenin cialis super active plus karşısına bu kez de İsveç’in duygusal abileri EVERGREY çıktı. Grubu ikinci izleyişimdi ve hem grubun tamamına yakınının değişmiş oluşundan, hem de seyircinin uykusundan, gruptan vasat bir verim aldım diyebilirim.

Çaldıkları her şarkı grup adına önemli parçalar olsalar da, seyricinin sadece 2-3 parçada hareketlendiğini gördüm. Grubun ilk gerçek hit şarkısı diyebileceğimiz The Masterplan’de dahi sadece görev icabı kalkan eller ve sallana üç dört kafa gördüm. En çok ilgiyiyse doğal olarak “The Inner Circle“ın açılış şarkısı A Touch of Blessing gördü.

Grup sahnede iyiydi, ancak yaratıla(maya)n grup-seyirci sinerjisi açısından, açıkçası bu tatsız günün sıradan konserlerinden biriydi.

GRAVE DIGGER (Ahmet Saraçoğlu)
Bir hayli az sayıdaki kemik hayranları ile, dağınık şekilde duran ve akşam olması dolayısıyla da kendini yemeğe, biraya, muhabbete veren bir seyircinin karşısına çıktı GRAVE DIGGER. Festivalin genel olarak daha ekstrem gruplara yer veriyor oluşu, kitlenin de bu türde bir müzik istemesine yol açıyor doğal olarak.

SABATON iyi ses ve samimi performanslarıyla, kendilerini sevmeyen/bilmeyen ve daha yorulmamış olan dinleyicileri nasıl coşturduysa, kitlenin çoğuna çok da yakın olmayan bir müzik yapan GRAVE DIGGER da bu yorgun kitle karşısında o derece ilgisiz bir tepkiyle karşılaştı. Şarkılarını bilenler vardı elbet ama çok büyük bir katılım olmadığı da ortadaydı. Bir şarkıda sesin tamamen gitmesi ve grubun kendi çalıp kendi oynaması da yine bu çok da tat alınamayan günün akılda kalanlarındandı. Şahsen en çok “Ballads of a Hangman“den Ballad of a Hangman’de eğlendim. Melodik böyle güzel güzel söyledik ooooo diye.

AMORPHIS (Ahmet Saraçoğlu)
Uzunca bir soundcheck’in ardından sahneye AMORPHIS çıktı. Grup ortalama bir performans sergilese de, gitarların sesinin olabildiğince kısılmış olması yüzünden hayatımda izlediğim en uysal, en dingin headliner performansını izlemek durumunda kaldım.

Sevdiğim şarkılarda eşlik ettimse de, AMOPRHIS’in tam bir headliner performansı ortaya koyamadığını düşünüyorum. Son 3 albüm ağılıklı çalan grup “Elegy”den kısa kısa karma şarkılar ve “Tales from the Thousand Lakes“ten de birkaç şarkı çalarak, beklendiği gibi konseri Black Winter Day ile kapadı. Bu şarkılar çalındığı sırada gitarların neredeyse sıfıra yakın oluşu yüzünden, şarkıları bilmeyenler de seyircinin “oooo”larıyla yetinmek durumunda kaldı.

Grup saat 00.10′da sahne arkasına gitti, ancak muhtemelen içeriden yapılan “Geç oldu” uyarısıyla seyiriciyi selamlamaya bile çıkamadan konser öylecene bitmiş oldu. AMORPHIS’i severiz sayarız, ancak kısık ses ve grubun da headliner’lık için hafif kalması dolayısıyla mekandan gayet coşkusuz ve sakin çıkmak durumunda kaldık.

———————-
İkinci günün tek cümlelik özeti:

Kötü ses sistemi; durgun, bayık seyirci, insanlar arasındaki “Bu sene Unirock hayalkırıklığı oldu” muhabbetleri (Ama bir gün sonra olacakları bilmiyorlardı).
———————

3. Gün:

HEAVEN SHALL BURN (Ahmet Saraçoğlu)
Alman grup,

Happy proper are my fine turned what does cialis cost at walgreens law. Aloe number brush favorite find job I.

bence her açıdan çok iyi olan bu günün önceki iki günden farklı olacağının sinyalini ilk andan verir bir şekilde, “Iconoclast“ın kuduruk şarkısı Endzeit’la girdi konsere.

Epey kalabalık bir kitlesi olan HEAVEN SHALL BURN, çılgın seyirci atraksiyonları (circle pit, mosh pit, wall of death, kuleyi tavaf etmek, hardcore dancing) eşliğinde gayet gaz bir performans sergiledi. Vokalistin kendini yırttığını ve sahnede tüm gücünü sarf ettiğini, şarkıdan şarkıya kızaran suratından görmek mümkündü. Gerçekten de takdir edilesi bir efor sarf etti.

Seyircinin gerçek anlamda delirdiği belki de ilk konser olan HEAVEN HALL BURN konseri, grubun üstün performansı nedeniyle herkes tarafından iyi bulundu. Benim açımdan konserin en güzel anıysa, çoğunluğun HEAVEN SHALL BURN şarkısı sandığını düşündüğüm EDGE OF SANITY cover’ı Black Tears’dı.

KORPIKLAANI (Ömer Kuş)
Pazar günü Türkiye’de folk metal açısından önemli bir gündü bence. Türkiye sınırları içerisinde ilk kez bir folk metal grubu çıkacaktı ve açıkçası seyircinin nasıl bir tepki vereceğini pek kestiremiyordum. Neyse ki kitle beklediğimden çok ama çok daha iyiydi ve inanılmaz eğlenceli bir performans oldu. Eminim bu kadar coşan kitlenin büyük kısmı daha önce grubu dinlememişti ama bu eğlenceli müziğe kayıtsız kalamadılar ve festivalin en iyi zamanlarından birini geçirdik hep birlikte.

İlk iki üç şarkıyla yavaştan havaya girmeye başlayan millet, Cottages & Saunas’ta zincirlerini kırdı. Önce zıplamalı ve havada birbirine çarpmalı bi pit oluştu, yavaştan halaya geçildi, sonra kol kola girip dans etmeler başladı, derken herkes havasını buldu.

Her çalan şarkıyla birlikte insanlar delicesine eğleniyorlardı, tanımadığınız birisi gelip kolunuza giriyor dönmeye başlıyor, sonra da beraber halaya giriyordunuz. Ardından ortadaki kulenin etrafında delicesine circle yapma aktivitesi başladı. Ben gerçekten hiçbir konserde bu kadar yorulduğumu, nefes nefese kaldığımı ve susuzluktan ölecek duruma geldiğimi hatırlamıyorum.

Metal bıradırhud sağolsun ordan birileri bu isteğimizi giderdi eheh. Daha önce Korpiklaani’yi iki kez izlemiş biri olarak bu üçüncüsünün en çok eğlendiğim olduğunu hiç düşünmeden söyleyebilirim. Seyirci çok çok iyiydi, herkes çılgın attı resmen. Yalnız en yavaş şarkıda bile circle yapmasaydık iyiydi, Crows Bring the Spring’de bile circle oldu lan! Etrafta koşturup duran Korpiklaani tişörtlü, kızıl sakallı ve büyük ihtimalle kırmızı suratlı tip de bendim evet.

Sırası karışık olmakla birlikte setlist:

Vodka
Wooden Pints
Pellonpekko
Crows Bring the Spring
Cottages & Saunas
Journeyman
Pine Woods
Tuli Kokko
Korpiklaani
Viima (Icy Wind)
Paljon On Koskessa Kiviä
Kipumylly
Juodan Viinaa
Beer Beer

KORPIKLAANI (Güzide Arslaner)
Büyük ihtimalle ülkemiz dinleyicisinin gördüğü en sıradışı “metal” performansı, sahne imajı ve bunların beraberinde getirdiği eğlence tufanına tanık, hatta bu duygu selinde aktörler olduk. Grup üyelerinin sahnedeki sevecen halleri ve ilk parçadan itibaren hem grubu hem de yakından takipçilerini şaşırtan çapta katılımla muazzam bir sinerji oluştu. Folk metal ve yakın akrabalarının coşku ve eğlenceye yatkınlığının halihazırdaki potansiyelinin de pek tabii ki bunda payı var. Ancak özellikle “asık suratlı metalcilik” algısının kırılmasına ve metalin doğasındaki sert duruşun sınırlarının aslında esnek olabileceğinin fark edilmesine olanak vermiş olması itibariyle çok hayırlı oldu bu ziyaret. Grubu kısmen bilen ya da bilmeyen kişilerin ilgisinin cezbedilmesi Korpiklaani ve türün ötesinde bir önem taşıyor.

Grubun Türkiye’ye ilk gelişi olması sebebiyle “keşke şunu da çalsalardı” demeyi şimdilik biraz lüks olarak görüyorum. Her şarkıda çevremdekilerin eğlendiğini ve bir ölçüde de şarkı sözlerine eşlik ettiğini görmek çok hoştu. Sahne ve alandaki pozitif enerji, şarkılardaki sevimli melodilerin de sayesinde kendilerine hayran olan olmayan herkesin ilgisini fazlasıyla çekmeyi başardı. Hayranları zıvanadan çıktı desem yeridir. Şarkıların kısa fakat heyecanlandırıcı anonsları her seferinde kahkaha ve alkışla karşılandı. Bir grubun “Hazır mısınız?” diye sormadan hazır olan ve çılgınca dans eden, tepinen bir kitle görmesi bambaşka bir duygu olsa gerek. Bizim açımızdansa her parça sonrasında yorgunlukla eller dizlerimizde/belimizde, nefes nefese bir sonraki bombayı merakla beklemek kolay kolay yaşanacak bir an değil…

Genelde her konser sonunda her grup “harikasınız” türünden sözler sarfeder, hatta bunu bazen performanslarına leke sürmemek için yaptıklarını düşünürüm. Ancak Korpiklaani bu faslı hakikaten çok içten ifadelerle gerçekleştirdi. Grup izleyiciye, izleyici de gruba hakkını verdi. Konser esnasında grup elemanlarının birbirlerine sürekli gülümseyerek ve kitleyi işaret ederek iletişim halinde olması da mutluluk ve gurur vericiydi.
Grup elemanlarıyla fotoğraf çektirme sonrasındaki kısa sohbetimizde kendilerine “Tekrar bekliyoruz” dediğimde, “Biz çok istiyoruz, fakat bunun için sizin de çabalamanız gerek” minvalinde sözler işittim. Eğlence dozunun organizatörlerin gözünden kaçması imkansız, tadı damağımdan gitmeden yenisini bekliyorum ve grubun gelişinin ülkemizde nispeten daha az ilgi gören türlerde müzik yapan gruplar için açılan bir kapı olmasını diliyorum. Nihayetinde yüzlerde genişçe bir gülümseme, boyundan ziyade baldırlarda ağrı bırakan, hafızalarda çok özel bir yer edinecek bir gündü.

OBITUARY (Berca B.)
Korpiklaani gibi daha önce hiç dinlemediğim ve bilmediğim bir grupta kendimi danalar gibi koştururken ve dans ederken bulduğum için Obituary’den önce fazlasıyla yorgun düşmüştüm. Hatta Korpiklaani bittikten sonra hayvanlar gibi eğlenmiş olmama rağmen içimde ufak da olsa bir pişmanlık duygusu vardı ve kendi kendime “Ne yaptım lan ben? Obituary’de ne bok yiyeceğim şimdi?” diye sorular soruyordum. Hatta bir ara ağzımdan “Sanırım Obituary’de kafa sallayamayacağım” diye bir cümle süzüldü ki, daha önce Obituary’yi canlı izleme tecrübesi bulunan Ufuk bu cümlemi unutmamamı söyledi. Ve evet, konser bittiğinde bu sözümü çok fena yutmuştum.

Cause of Death“ten Find the Arise ile adeta hayvanlar gibi girdiler konsere. John Tardy’nin sesini canlı canlı duymak hakikaten apayrı bir duyguymuş. Neyse ki Obituary diğer çoğu grup gibi kötü ses düzeninin kurbanı olmadı. Vokal problemi sonunda çözülmüştü yoksa ordaki onlarca hayvan Obituary hayranı isyan çıkartabilirdi. Düşünsenize Obituary geliyor ve siz Tardy’yi duyamıyorsunuz. Neyse, genel olarak şarkıları kısa olduğu için pek çok şarkılarını çalabildiler. Sanırım festivalin de en çok şarkı çalan grubu oldular. Konseri sahne önünün en önünde demirlere yapışık bir şekilde izlediğim için arka taraflardaki seyirci katılımını tam olarak göremedim fakat etrafımdaki insanlar hiç de fena sayılmazlardı. Özellikle bariz bir biçimde iş gömleği giyip kısa saç ve gözlükleriyle gelen ve tüm şarkıları ezbere söyleyen birkaç kişi vardı ki, görülmeye değerdi. Chopped in Half, Threatening Skies ve tabii ki Slowly We Rot’daki katılım gayet yüksekti.

Bu arada sonunda kanlı canlı DiGiorgio gördük ya, pek çoklarının “hayatım boyunca yapmam gerekenler” listesinde bir maddenin daha üstü çizilmiştir heralde. 3 telli basıyla çıkıp biraz şaşırtsa da performansına diyecek yoktu. Arada bildik DiGiorgio numaralarını duymak da oldukça keyifliydi. Arada sırada kenardan konseri izleyen Malt basçısı Cenk Turanlı’ya özel şovlar yapması da bir hayli sempatikti. Herhalde o anlarda Cenk Turanlı kadar mutlusu yoktur. Dünyanın en yetenekli metal basçılarından biri size dönük bir şekilde çalıyor, arada göz kırpıyor falan. Adamda ego sıfırın altında resmen.

Ralph Santolla da özel hayranlara sahiplerden biriydi. Konser öncesi bolca bağırıldı kendisine ama pek oralı olmadı. Yine de konser boyunca yeteneğini hiç esirgemedi neyse ki. Pek çokları soloya kadar hayvanlar gibi kafa sallarken, solo başladığında kedi kesilip dikkatle Santolla’yı izliyordu. O da bunun farkına vardı bir süre sonra ve mahkeme duvarı gibi olan suratını değiştirmeye karar verdi en sonunda. Bu arada ölümüne sigara içiyor kendisi. Konser boyunca 3-4 sigara içti sanırım. Konser harici zamanı siz düşünün artık.

Donald Tardy de hakikaten enfes bir davulcuymuş bu arada. Tokat manyağı yaptı seyirciyi. Arada John’un yanına gidip tomlarda kendisine eşlik etmesi de konserin görülmeye değer anlarından biriydi.

Toparlamak gerekirse Obituary festivalin tartışmasız en iyi performanslarından birine imza attı. Seyirciyle çok fazla iletişmediler fakat buna gerek de yoktu zaten. Anonslar dışında John pek fazla seyirciyle konuşmadı ama o anonsları da şarkılardaki tonuyla yapması çok hoştu. Ayrıca sürelerinden kesilmeyen ender gruplardan biriydi Obituary. Organizasyon ilk iki günden gerekli dersleri çıkarmış olacak ki, bu kez sahneye çıkış ve sahnede kalış sürelerinde pek fazla bir problem olmadı. Fazlasıyla şarkı çalmalarına rağmen bir By the Light duyamamak üzücüydü yine de.

Ne olursa olsun, bir Tampa efsanesi daha dinlemiş olduk. Bu konser hiç kuşkusuz pek çoklarının “izlediğim en iyi konserler listesi”ni sağlam karıştırmıştır. Umarız daha uzun bir setlist’le tekrar izleme şansı buluruz.

OBITUARY (hysteresis)
Obit’in ilk göz ağrım olduğunu sitede daha önce de dile getirmiştim. Bunun şerefine Texas Chainsaw Massacre tişörtümü ve beyaz çoraplarımı çekip alana gittim. Korpiklaani bitirdiğinde kanımdaki alkol ve adrenalinin etkisiyle kendimi sahne önünde buldum ve gerisi bir ergenlik rüyasının gerçekleşmesiydi.

Bana “death metal nedir?” derseniz “Trevor Peres’in gitar tonudur” derim. Benim için festivalin doruk noktası da Obituary’dir. Peki ya Find The Arise’la konsere girmek insanlık suçu değilse nedir, a dostlar?
Performansa gelelim. “It started with US” yazılı tişörtüyle imalı imalı dolanan John Tardy konser boyunca saçlarını ahenkle dans ettirip mikrofon sehpasıyla aşk yaşadı. O efsanevi vokali duydukça biz de ona eşlik ettik, saçlarım, tişörtüm terden sırılsıklam oldu.

Santolla’yı sevemedim, sevemeyeceğim. Hakkında kötü konuşmayayım, ailemizin basçısı Steve DiGiorgio’ya geçeyim. Yaşayan bir efsane olarak perdesiz basıyla kanlı canlı karşımızdaydı. Sürekli ön taraflara gelip seyirciyle elektrik alışverişinde bulundu. Yine hastası olduk.
Üç gün boyunca en iyi sesin olduğu performanslardan biri Obituary oldu. Sahne önünde olmama rağmen her şey kristal netliğinde duyuldu. Kusursuz bir performans ve on numara bir şarkı sıralaması vardı.

Chopped in Half üstüne Turned Inside Out çalınca kendimi kaybedip kafa göz daldığım kişilerden okuyanlar varsa kusura bakmasınlar, mazur görsünler. Arbede esnasında dijital saatim de sıfırlanıp 1 Ocak 1993 tarihine dönmüş. Bize bir şey anlatmaya çalışıyor olabilir. Son şarkı olan Slowly We Rot’un başlamasıyla kendimi yerlerde bulmam bir oldu. Kafama ve dizime yediğim tekmeler sonucu kafamda bir Acme şişliği ve sakat bir dize ek olarak ağrıyan kaburgalarımla konseri tamamladım.

Olayın şokunu hala atlatamadığım için cümleleri toparlamakta zorluk çekiyorum. O nedenle burada kesiyorum. Bıkmadan ve de usanmadan: ÇAPTİĞHUĞAĞAĞAĞAAOOĞĞĞVVV!!!

NEVERMORE (Ahmet Saraçoğlu)
Şu ahir ömrümde yaşımın dört beş katı kadar grup görmüş olan bendeniz, “Ölmeden önce görmek zorundayım” dediğim o grubu, uzuuun yıllardır bekliyordum. Hayatta en sevdiğim birkaç gruptan biri, belki de birincisi olan NEVERMORE, şu an hayatta olan müzisyenler arasında en sevdiğim gitarist olan Jeff Loomis ve eşi benzeri olmayan yorumuna ölüp bittiğim Warrel Dane, bu zamana kadar hep “keşke” olarak gördüğüm, sabırla görmeyi beklediğim kavramlardı. Ne zaman bilmiyordum, ama bir şekilde MUTLAKA görecektim. Ben bekleyedurayım, onlar hiç beklemediğim şekilde ayağıma geldiler.

İlk iki gün boyunca, zaten festivalin de ne yazık ki müsade ettiği bir biçimde bir hayli bayık geçen konserlerde, hep bekledim. Sabırla o son bir buçuk saati düşünerek sakin şekilde bekledim. Tamam, NECROPHAGIST’te, ses sisteminin müsade ettiği kadarıyla BEHEMOTH’ta, CANNIBAL CORPSE’ta, ENTOMBED’da coştum, şarkılara eşlik ettim falan, ama genel olarak son gruba kadar hep bekledim. Sesimi de, gücümü de harcamamaya özen gösterdim. Ne de olsa kafama silah dayayıp “Tek bir grup seç, onu izleyeceksin bir daha da hayat boyu konsere gitmeyeceksin” deseler hiç düşünmeden söyleyeceğim grubu izleyecektim.

Site okurlarından, yanılmıyorsam önder (yanlış hatırlıyorsam kusura bakmasın) ve arkadaşlarından aldığım üç adet sahne önü bilekliğini “Sahne önüne gitmeye gerek yok ya” diye millete dağıttıktan sonra, konser anı gelip çattığında ne yaptığımın farkına vardım. “Lan mal, NEVERMORE ulan bu! Kazma mısın nesin ne diye verdin bileklikleri millete?” şeklindeki tek kişilik uyanışımla, bilekliklerden birini, büyük lütuf ve büyüklük göstererek verdiğim Ömer arkadaşımızdan zorla, orantısız şiddete başvurarak geri aldım. Ceylan gibi sekerek geçtiğim ön bölümden yine aynı Ömer’e elimle nah yapıp hareket çekerken, bir yandan da forumdan kimi dostların hazırladığı NEVERMORE afişinin yanına gidip “Sahne önü iyiymiş hobaley!” tarzı sevindiriklikler yaşadım. O arada siteden büyük bir grubun da sahne önüne konuşlandığını görüp, yine o aralıkta FAQ grubunun gitaristi Aykan’la tanışıp muhabbet ettik.

Uzatmayalım, saat 22.30 gibi NEVERMORE sahneye çıktı.

İlk şarkı Beyond Within girdiğinde resmen ayaklarım yerden kesilmişti. Sahneye sağ taraftan bakıyor oluşum, Jeff Loomis’e uzak kalmama neden olduğundan, tüm site grubunu arkamda bırakıp sol tarafa koşturdum. Sesimin son damlasına kadar haykırarak ve muhtemelen çevremi de epey rahatsız ederek şarkıyı söyledim. Jeff’in gitarındaki ufak teknik aksaklıkların neyse ki hemen geçiştirilmesinin ardından, NEVERMORE bence manyak bir playlist’le konsere bodoslama girişti.

Sol gözünden ameliyatlı ve hayat boyu asla kafa sallamaması gereken biri olarak, gayet çocuksu (“gerzekçe” diye okunur) ve “uçmuş” bir halde The River Dragon Has Come’da manyaklar gibi kafa salladım. Solosunda tüylerimin ürpermesine, son mısrasında da hayatımın grubunu o kadar yakından izlemenin verdiği görkemle gözlerimin az da olsa ıslanmasına engel olamadım.

Bombalar arka arkaya gelmeye devam etti. Your Poison Throne, Narcosynthesis, Born (Laaaaan! Manyaktı bu!), The Termination Proclamation, Emptiness Unobstructed, The Heart Collector, Inside Four Walls, The Obsidian Conspiracy… Hepsinde içim içimden dışarı çıktı sanki. Upuzun This Godless Endeavor bile hiç bu kadar kısa gelmemişti.
OBITUARY’den sonra -dendiğine göre- 1.000 kişi azalan kitle arkadan nasıl duyuluyordu bilmem, ancak en ön kısımdaki neredeyse herkesin tüm şarkıları ezbere bilmesi harikaydı. Son albümden Emptiness Unobstructed’ın bile baştan sona söylenmesine gerçekten çok sevindim.

Warrel’ın seyirciyle olan muhabbetleri de yine NEVERMORE’un herhangi bir grup olmadığını gösteren şeylerdi. Kendisine uzatılan SANCTUARY tişörtünü, sıradan bir frontman gibi “Yeah man come on!” tarzı bir gazla selamlamaktansa, “Arkadaşım tamam anladım SANCTUARY tişörtün var pek güzel de bi saat boyunca bana göstermeye çalışmak nedir?” şeklinde komik bir tepkiyle karşılayan Warrel, daha en baştan “Enemiiiiz of rielıtiiii!” diye bağıran güruha da “Yahu tabii ki çalıcaz ne diye yırtınıyosunuz her şarkı arasında” türünde sevimli bir yorumla cevap verdi. Seyirci de önce Jeff’e, arından da Warrel’a epey tezahürat yaptı.

Bis için geldiklerinde acaba kaç şarkı çalacaklar diye düşünürken, sadece Enemies of Reality ile yetinmeleri biraz üzdü. Eğer bunda sahneye atlayıp Warrel’ın şapkasını çalmaya çalışan denyonun bir rolü varsa, kendisinin bayağı dayaklık bir insan olduğuna parmak basmak isterim.

Sonuçta kendi adıma değerlendirirsem tam anlamıyla hayvan gibi bir performans sergiledi NEVERMORE. Elbette ki dişimin kovuğuna yetmedi, ama şarkıları o kadar güçlü ki, tüm diskografilerini çalsalar dahi daha fazlasını isteyeceğimden eminim. Geriye dönüp baktığımda hayatımda yer eden iki tane konser vardı. Bunlardan ilki ve asla geçilmeyecek olanı, IN FLAMES’in İstanbul’da verdiği o unutulmaz konserdi. Diğeri LAMB OF GOD’ı Kanada’da izlediğim ve resmen dizlerimin bağının çözüldüğü, düşmemek için tutunacak yer aradığım 2005 yılındaki konserdi. Artık bu iki konsere bir üçüncüsü eklendi.

Son olarak, siteyi takip edenler zaten nasıl bir NEVERMORE sevgim olduğunu bilirler. Belki de sırf bu sebepten sitede NEVERMORE’a dair epey fazla yorum, kritik ve habere yer veriyoruz. Eğer bir şekilde, az da olsa insanın NEVERMORE’la tanışmasına ya da daha çok sevmesine etkimiz olduysa, birkaç kişinin bile konserde şarkılara eşlik etmesine, coşmasına vesile olduysak, ne mutlu bize (Sinerji yaratalım diye sevgi kelebeği bile oldum bak görüyosun, ama çok seviyorum lan öyle böyle değil).

———————-
Üçüncü günün tek cümlelik özeti:

Her tarafta yüzü gülen insanlar.

 

————————

————————

Bitti mi sandınız? Dahası var.

FESTİVALDEN NOTLAR

hysteresis
Öncelikle organizatörlere yıllardır beklediğimiz grupları izleme şansını sağladıkları için teşekkür edelim. Özellikle death metal dinleyicisi için unutulmaz bir festival oldu.

Bu tip metal konserlerinde sahne önü uygulamasına karşı olan bir dinleyiciyim. Özellikle de grupla tanışma gibi ekstraları olmayan sahne önü bileti uygulamasının hiçbir şey ifade etmediğini bir kez daha gördük. Rock Republic’teki Slayer konserinde olduğu gibi, Cannibal Corpse konserinde de bu demirler yıkıldı. Zaten dinleyiciler çok sevdikleri gruplar çalarken crowd surf veya benzer şekillerde sahne önündeki alana rahatça geçebiliyor. Obituary’de hiçbir güç oraya atlamamı engelleyemezdi. Stadyum konserleri haricinde bu uygulamanın gözden geçirilmesi gerektiğini düşünüyorum.
Festival için seçilen alan kötüydü. Çok az bilet satılması sayesinde kurtardı. Neden bu kadar az bilet satıldığını bilmiyorum ama Sonisphere’ın bunda etkisi olduğu muhakkak. Eğer bu grupların çekeceği tahmin edilen seyirci o alanda olsaydı hem çadırları nereye sığdıracakları, hem de o kadar insanı nasıl barındıracakları sorusu akılları kurcaladı. Çadırda kalmadığım için fazla yorum yapamayacağım ama üç gün duş almasaydım o kadar kafa salladıktan sonra dolaşan saçlarımı kestirmem gerekirdi herhalde.

Benim muhatap olduğum güvenlik görevlileri gayet iyiydi. Hem işlerini yaptılar hem de saygılı davrandılar. Görmediğim aksilikler olmuşsa yorumlara eklenebilir tabii ki.

Festival alanında sağlık çadırı, ambulans veya bunlara benzer şeyler göremedim. Var idiyse bu da yorumlara eklenebilir.

Ses düzeni yeterliydi. İlk gün çok parlak olmasa da sonraki günlerde iyileştirmeler yapıldı. Ancak sahnenin iki yanında asılı kabinlerin seyirciye dönük olması gerekmiyor muydu sanki? Overkill esnasında tuvalete gittim, kabinler o tarafa yönelik olduğu için ortalarda aldığımdan daha iyi bir ses duyuyordum mesela. Doğrusunu bilen aydınlatsın.

Güzide Arslaner
Görmeyi en çok istediğim gruplar Amorphis, Entombed, Heaven Shall Burn ve tabii ki Korpikciklerdi. Heaven Shal Burn’ü kısmen izleyebilmiş olsam da beklediğim tüm gruplardan umduğum tadı alabildim. Daha önce dinlemediğim ve mercek altına alacağım grup ise Evergrey olacak.

Çeşitlilik itibariyle canadian pharmacy online cialis festivalin emsallerine nazaran ileride olduğunu düşünüyorum. Bu çizginin geliştirilmesi, dinleyicinin beklentisinin doyurulması ve grupların dikkatinin çekilmesinde ciddi pay sahibi olacaktır. Teknik açıdansa kusursuzluktan uzak olduğu söylenebilir, ancak konserler esnasında (ne yazık ki) olağan aksaklıklar haricinde kabul edilemez herhangi bir fiyaskoya tanık olmadım. Düzenleyen şirketin organizasyon öncesinde ve esnasında tat kaçıran ciddi disiplinsizlikleri söz konusuydu, fakat bunların tekrarlanmamasını ve telafi edilmesi için girişimde bulunulmasını ümit ederek olumlu yanlarını hatırlamaya çalışacağım.

—————————

pasifagresif olarak festivalde emeği geçenlere teşekkür ediyoruz. Yazıdaki fotoğraflar, videolar ve festival sırasındaki yardımları ve muhabbetleri için de zafer’e, özgür’e, like fire’a, caksu’ya, jokernthiefmother’a, Bahadır Sarp’a, Cemre Kadelaryn’e, Deon’a, Onur Altınay’a, önder’e, dullunger’a, hen’e, Enver Yılmaz’a ve muhtemelen adını, nick’ini unuttuğumuz diğer arkadaşlara teşekkür ederiz.

  Yorum alanı

“UNIROCK, 2-3-4 Temmuz 2010 – Küçükçiftlik Park” yazısına 410 yorum var

  1. özgür says:

    headbang in yaptığı anket sonucunda 3 tane yerli grup da seçilecek festivale.

    linki veriym : http://www.headbang.com.tr/genel/01006/index.php

    gönlümüz vortex’ten yana tabii.

  2. Iron Sloth says:

    Hiç çıkmasalar daha iyi olur.

  3. b says:

    hope to find iyi olur.

  4. Ahmet Saraçoğlu says:

    Grup fotoğrafı kirliliğine son! Afiş eklendi.

  5. darth sidious says:

    keşke resmi sitelerini de bi yenileseler, hala ana sayfada behemoth konseri haberi duruyo üzerinden nerdeyse 3 ay geçti =D

  6. heat says:

    behemoth la necrophagist in isminin küçük fontla yazılışını kabullenmiyorum lan.

    Ahmet Saraçoğlu

    @heat, sanırım Unirock tayfası Necrophagist’in Türkiye’deki kitlesinden pek haberdar değil. Teknik death’tir, ekstrem türdür diye adlarını 3. sıraya yazmışlar, grup da öğlen sıcağında çıkacak ama eminim bayağı hayvan gibi katılım olacak Necro’ya.

    heat

    @Ahmet Saraçoğlu, evet, bence de iyi katılım olur necrophagist e. yani obituary mesela. cok severim dinlemediğim albümleri yoktur adamların ama bence necrophagist uni rock a gidecek tayfa tarafından daha iyi bilinip daha cok seviliyodur. bide grubun beyni olan adam türk lan. insan grubu buyuk fontla yazar milleti gaza getirir hafiften, kendini pazarlar. biz mi öğretelim bunları:)

  7. baldur says:

    hayır necrophagist, summer slaughter tour, death fest gibi etkinliklerle headliner olan bir grup. keşke daha üstte yazsaydı, çünkü sırf necrophagist için bile gidecek çok insan var. aynı şekilde nevermore da daha yukarıda yazılabilirdi.

  8. Caner says:

    Bu arada Muhammedin Yeni albüm için yorumu şu”Epitaph Yeni albümün yanında çocuk oyuncağı gibi kalacak”

  9. Blakkheim says:

    Yeni bir Stabwound çıksın yeter. Hele ki bir de youtube da hastanın biri piyanoda çalmış, iyice anlaşılıyor Muhammed’in beste yaparken klasik müzikten ne kadar etkilendiği.

  10. like fire says:

    Yahu ben black metal pek dinlemem birkaç grup dışında. bu Dark Funeral kötü bir grup değil bence. niye sevilmiyor? tavırlarından dolayı mı?

    bu arada konserde beraber coşalım ya. necrophagist çıktığında kol kol girip kolbastı oynayalım.

    Ahmet Saraçoğlu

    @like fire, unirock’ta zirve tadında bir şey yaparız zaten. yaklaşsın, telefon melefon alışırız mail yoluyla, orada toplaşırız isteyenlerle.

    heat

    @like fire, abi adamların nerdeyse şarkılarının cogu birbirine benziyo. hele şu vokalistleri emperor magus caligula mıdır nedir onun vokaline hiç katlanamıyorum ben.

  11. Ahmet Saraçoğlu says:

    Obituary’nin yaz konserlerindeki basçısı Steve Digiorgio’ymuş. Yihuu!

    chucker

    @Ahmet Saraçoğlu, hobaa

    Batuhan Bekmen

    @Ahmet Saraçoğlu, Ben de blabbermouth’da gördüm demin. Havalara uçtum yeminlen

    deathless

    @Ahmet Saraçoğlu, ahh birde şu santolladan bi kurtulsalar(yanii en azından ben öle düşünüyorum!)herşey daha güzel olacak!

    caksu

    @Ahmet Saraçoğlu, Sonunda denk geldi. :)

    Ufuk

    @Ahmet Saraçoğlu, 4. izliyişim olacak, bi kere esas grubuyla (sadus) göremedik adamı :)

  12. deathless says:

    bugün sadece 1.gün için sahne önü biletimi aldım ve mutluyum,çünkü programa baktığımda 3.gün obituary haricinde bana hitap eden grup yok,2.gün içinse hiç yok ve 1.gün death metaldeki ve thrash metaldeki 2 ilahım için yani cannıbal corpse ve overkill için bana 1.gün daha cazip geldi ve sadece onlar için orda olacağım..

  13. heat says:

    tekrar baktım da listeye 1. gün baya sert olucak yahu. belphegor, behemoth, entombed, overkill, cannibal corpse. ilk günden amına koruz demişler açıkcası:)

  14. Berker İlhan says:

    obiçıri Steve DiGiorgio ile turnedeymiş yazın :O

  15. caksu says:

    Anasayfa tarihinin en kalabalık anlarını yaşıyor. Metal Slug atmosferi hakim üst bölümlerde. :)
    Unirock da bu kıyağın altında kalmamalı. Repleri göstermeli.

  16. hysteresis says:

    Program açıklanmış.

  17. Ahmet Saraçoğlu says:

    Yukarı da eklendi. Nevermore headliner lan oh be.

  18. like fire says:

    [kalp]Nevermore[/kalp]

  19. Ömer Kuş says:

    Oha süper lan! Korpiklaani 1 saat, Nevermore headliner, daha ne isteyeyim.

    Bi de ne güzel festival olm bu, Türkiye’de olacak di mi şimdi bildiğin?

  20. Necro ve Entombed çok araya sıkışmış be. =/

    Yok yok, güzel güzel. Gayet iyi, gayet şukar.

  21. caksu says:

    Necrophagist’in 45 dk olması nedeniyle kombine biletimi satıyorum. İlgilenenler bik bik..
    Nevermore’u daha çok izlemek güzel olacak da Obi önce değil sonra giderdi sanki. :) Overkill’in 1.15 alması da şeker olmuş. Çok klas lan.
    Soni de var, önümüzdeki 10 senede kimleri izleriz acaba..

  22. heat says:

    şu dinci gerzekler birazda uni-rock la uğraşsa ya hep sonisfiyır ne lan noluyo:) volbeat ile nevermore’un, cannibal corpse-behemoth ile alice in chains’in sözlerini bi karşılaştırın bakalım. hadi lan açık hedef size…germeyin lan ortalığı.

  23. özgür says:

    NEVERMOOAAAARRRR

  24. Ufuk says:

    şu sitenin bütün okurlarının nevermore gibi süper bir ortak paydada buluştuğunu görmek çok güzel :)

  25. like fire says:

    son gün nevermore için afiş bastırmak istiyoruz. ne yazacağımız konusunda fikri olanlar var mı? bizden şöyle bi şey çıktı:

    we are the ones
    we are the enemies of reality

    yaklaşık 50-60 lira olarak hesaplamış arkadaş. katkıda bulunmak isterseniz neden olmasın.

  26. Desqpio says:

    yahu o değil de bu kamp olayı nasıl olacak hala bi açıklama yok ortamlarda. yani gittik çadır aldık falan, ne zaman gidicez, kurucaz vs hiçbir şey bilmiyoruz.

  27. özgür says:

    nevermore için afiş bastıracağız like fire’ın dediği gibi. olaya dahil olmak isteyenler ve fikirleriyle katkı yapmak isteyenler bana veya ona ulaşabilir. bi şekilde organize olalım, afişimizi açalım istiyoruz ve NEVERMOOOOOOOAAAAAAR diyoruz.

  28. gülsün says:

    Ulan ne de güzel bu festival. “Overkill” diyip sahneye atlama planlarım var zira.

  29. like fire says:

    Benim önerim de şöyle:

    we are the voyagers
    we are the enemies of reality

    Ahmet abi; Türkiye’deki en büyük Nevermore fanlarından birisin. Hadi bi şeyler bekliyoruz senden.

    Ahmet Saraçoğlu

    @like fire, düşünmek lazım.

    You Believe in Nothing
    We Believe in Nevermore

    geldi ilk andan aklıma. Daha da bi sürü şey olabilir.

    Maddi olarak katkıda bulunabilirim ucundan. Nasılını siz söyleyin.

    like fire

    Afiş basılır. konser günü toplaşacağız diyordunuz zaten. o gün de hep beraber coşarız. orada hallolur.

    yalnız,

    You Believe in Nothing
    We Believe in Nevermore

    neden olmasın diyorum.

    özgür

    @like fire, gayet güzel olur diyorum ben de.

    caksu

    Seyirciden We Believe In Nevermore görmek grubun da hoşuna gider. İlk kez geliyorlar bir de. Güzel olur heraldi. :)

  30. Ahmet Saraçoğlu says:

    sözlükte yazdığına göre facebook’tan şöyle bi mesaj gelmiş unirock sayfasına hayran olanlara:

    “Unirock open air festival’ın ana sponsoru tuborg tarafından sonisphere festival sırasında dağıtılan unirock open air festival davetiyeleri geçerlidir.”

    Unirock dışında gelişen bir şey gibi sanki.

  31. icumblood says:

    Unirock dışında ya da içinde gerçekleşip gerçekleşmemesi değil ki sorun. Şu an biletli olarak kendimi mal gibi hissedenlerdenim. Bana bile 10 tane davetiye gelmişti dün. Sonisphere’e gitmememe rağmen. Şu an havada uçuşuyo o biletler. İpini koparan geliyo. Sonuçta organizasyon unirock denen, bi daha adını dahi anmayacağım ve hatta “carcass” getirse dahi etkinliğine katılmayacağım ne idüğü belirsiz heriflerin böyle bişeyin önüne geçme yetkileri vardır diye düşünüyorum. En azından o biletler geçersiz denilebilirdi. Ya da en başta “davetiye yok bu sene” denmeseydi. Şu an cannibal corpse ve obituary dahi izleyesim yok o yandan yemiş festivalde. Bi bakıma sonisphere ezdi geçti onları. Beceremiyosan yapmayacaksın. Umarım batarlar en kısa süre zarfında. Hatta biletlileren kazandıkları paralara muhtaç olurlar.

  32. dullunger says:

    nevermore konserinde afişe yazılması gereken şey bence gayet bariz.

    be live in nothing

    özgür

    @dullunger, bu da olabilirdi aslında. ama sanırım you believe in nothing, we believe in nevermore’da karar kıldık.

    hep beraber tutarız afişi orlarda olursanız.

    baldur

    @özgür, caps bekliyoruz:) bir de gruba kesinlikle göstertmeye çalışın, tepkilerini de bizle paylaşırsanız konsere gitmiş kadar oluruz:9

  33. enver yılmaz says:

    o değilde ucuza bilet satacak olan var mı :)

  34. Ahmet Saraçoğlu says:

    Lamb of God konseri başlığında “Neden pasifagresif zirvesi olmadı? Görüşmüş olurduk” türünden şeyler denmişti. Unirock’ta sitenin tüm yazar kadrosu orada olacak. Nasıl bir görüşme ayarlanır bilmiyorum ama profil fotoğraflarımızdan belki bizi tanıyabilirsiniz. :)

    15 kişi civarı bi grup oluruz herhalde yazarlar ve diğer eşraf olarak. Tanışalım kaynaşalım diyenler varsa mail’den telefon alışverişi de yapılabilir, olmazsa da ya profil fotolarından ya da yanımızdan geçtiğiniz sırada “pasifagresif gibisi yok ya, çok nefis bi siteyiz hakkaten” gibi şeyler duyarak bizleri bulabilirsiniz.

    Bi de siyah ağırlıklı giyiniriz herhalde, oradan da ayırabilirsiniz belki.

    like fire

    Olmadı son gün Nevermore pankartı açanların oraya geliverin. Ahmet abi, senin dediğini yazıcaz zaten. onda karar kıldık.

    Ahmet Saraçoğlu

    @like fire, bugün nevermore için ne yaptım. :)

    baldur

    @Ahmet Saraçoğlu, onu ben demiştim ama ben gelemiyorum:) ilginçliğe bak ya:D

    Avcı

    @Ahmet Saraçoğlu, beyaz giyinen olmayacak zaten.Oranın milli kıfayeti olacak koyu siyah giysiler. (:

    Ahmet Saraçoğlu

    @Avcı, onu akıl edememişiz. :)

    heat

    @Ahmet Saraçoğlu, beyaz giyip de gelen olabilir aslında. behemoth konserinde sahne onunde pembe lacoste tişörtuyle noluyoruz lan! diye konseri izleyen bi adam vardı:)

    Ahmet Saraçoğlu

    @heat, esprisine söylemiştim zaten. Aslında ben de genelde siyah tişört/grup tişörtü pek giymem konserlerde.

    heat

    @Ahmet Saraçoğlu, yaşlandıkça o işi ergenlere bıraktın tabi:) ama cidden bi amon amarth roportajı şart olm bak..

    Ahmet Saraçoğlu

    @heat, istiyoruz, deniyoruz. kısmet.

  35. caksu says:

    Pasifagresif tişörtü bastırılmalı.
    Cidden aklımda benim, birgün yapabilirim. :)

  36. Desqpio says:

    bu arada, evet bu arada kamp muhabbeti ile ilgili olarak şöyle bir açıklama var; “2-3-4 Temmuz tarihlerinde gerçekleştirilecek olan Unirock Open Air Festival’in kamp alanı 1 Temmuz Perşembe gecesi saat 20:00′da açılacaktır.” bu kadardı hop.

  37. peace says:

    Yok böyle bir organizasyon ya. Beleş bilet dagıttılar sonisphere de tomar tomar. Şimdi d eo biletleri satan satana. 6-7 ay önce aldım biletimi 50 liraya simdiyse pişmanım 10 Liraya varmış. Maddi yetersizlik var . Orda ne yicez ne iccez yol parası felan :( yazık bu organizasyon bitmiştir benm icin. ARtık davetiye satın almak için seneyi bekliyecegim. Sacma sapan bir organizasyon . Ama gruplar iyi.
    eyw

  38. Ahmet Saraçoğlu says:

    Megadeth’ten sonra Behemoth’a da yazık oldu (ses anlamında).

    like fire

    @Ahmet Saraçoğlu, Megadeth kadar facia değildi. tabii süper değildi, ama yine de eğlendim.

    Ahmet Saraçoğlu

    @like fire, ben de eğlendim de nergal çıkarken bişeyleri fırlattı sinirden, inferno davulu tepti falan. Baya memnuniyetsiz indiler sahneden.

    Ufuk

    @Ahmet Saraçoğlu, Belphegor’dan sonra yine çok iyiydi bence.

    Ahmet Saraçoğlu

    @Ufuk, belphegor’un edebi konuşmaları güne damgasını vurdu.

    “are you there you motherfucking fuck shit?”

    Avcı

    @Ahmet Saraçoğlu, hahahahaha.İlk defa görüyorum böyle bişeyi.

    comfortinbrutality

    @Ufuk, katılmıyorum açıkçası. Behemoth tat vermedi ya aşırı profesyonellik bana bunu düşündürüyo ya da adamların tarzı tam karar veremedim.

  39. like fire says:

    Overkill de, Behemoth da beklenenden az çaldılar ya. Bazı klasik parçalarını çalmadılar. Bi de Warrel Dane cd’m var. Onu son gün imzalatmak istiyorum. Bi yolunu bulup bunu başarabilecek insan yok mu yahu?

  40. Behemoth bence tam bir hayal kırıklığıydı. Hem ses, hem seyirci açısından. Grup iyiydi yoksa. Gerçi seyirci tüm gün boyunca ölü gibiydi, cannibal’da bile.

    bir de bugün tanıdıklar dışında kimse göremedik. yarının daha toplaşık bir gün olması dileğiylen. insanlar tanımadı tabi.

    caksu

    @Batuhan Bekmen, Sen Obzen tişörtlüydün galiba. :) Entombed’da şurada bir coşku var yaklaşayım dedim. Saraçoğlu, Berca, Ömer ve oysan seni tanıyabildim.
    Overkill’e doyamadım. Entombed harikaydı. Cannibal’ı bilmeme rağmen dumur oldum grubu sahnede izleyince. Yavaş lan.

    Batuhan Bekmen

    @caksu, Ha evet abi. E gelseydin keşke yahu.

    caksu

    @Batuhan Bekmen, Güzel bahanem var. Rahatsız gibiydim, Behemoth’u izleyemedim falan. Karnını tutan mavi beyaz tişörtlü çocuk bendim. Neyse ki Overkill’de çok kötü bir darbe yedim, 8 sn nefesim kesildi. Tekrar alamaya başladıktan sonra çok daha iyi hissettim. Devam ettim.

  41. Ha bir de buradan None Shall Return’e sesleniyorum;

    Grubunuza sadece fiziksel anlamda orda olup dikkat cezbetmesi için bir bağyan koymakta ısrarlıysanız, bu bağyanın jailbait olmamasına dikkat edin ki amacına ulaşsın. saygılarımlan.

  42. chucker says:

    sümük metal \m/

    Ahmet Saraçoğlu

    @chucker, ulan herkes görmüş bi ben göremedim onu. Bi litre vardı diyolar.

    chucker

    @Ahmet Saraçoğlu, şarkılarda attıkları yetmedi şarkı aralarında arkaya davulcunun oraya gidip biraz daha attırıyordu sümük, ama popoyu gösterdikten sonra en önde sol yandaki kızların penis, dick diye bağırarak şukuları kaptılar petrovdan.

    harro

    Sandalye altı bulamadı, yandaki demirlere sürdü tatağı. Arkadaş ortamında yapılmaz arkadaş. Swh.

  43. Barbaros Aker says:

    CANNIBAL YARDIRIYOR, SEYİRCİ UYKUDA… Aklıma 3 sebep geliyor : 1) 30 derece civarındaki sıcak ve beton zemin sebebiyle seyircinin pişmesi/yorulması, 2) Milletin aşırı cannibal sevgisinden hiçbişey kaçırmak istemeyip pür dikkat kesilmesi, 3) Bu en kötüsü cannibal’ı tanıyan/seven/idrak eden insan sayısının 150′yi geçmemesi… İlk gün itibariyle gelen gruplara istanbul olarak mahçup durumdayız.

    Ahmet Saraçoğlu

    @Barbaros Aker, ikincisi kesinlikle değil bence. Bi kere etrafta davetiyeyle geldiği belli adamlar vardı. Sırf dalgasına oradaydılar belliydi. Bazı parçalarda gayet neşeyle dans eden kızlar falan vardı.

    AMa onlarayrıntı, genel olarak seyirciyi bi ölü buldum ben. Şarkı aralarında, sahnedeki elemanlar bi şey deyince falan normalde kalkması gerekenden çok daha az el havaya kalkıyor, sahneden biri bağırın dediğinde baya cılız bi ses çıkıyor. anlamadım nedendir.

    Ufuk

    @Barbaros Aker, onlardan önce Overkill’in çalması da etkendir bence.

    comfortinbrutality

    @Barbaros Aker, sahne önü pogo sırasında 3 kere kavga çıktı,3 kişi sahne önü demirlerini kırdık sağ tarafta bi pogo bi halay döndü falan belki de ben kendimi baya kaybettim performans sırasında ondan farkedemedim durgunluğu. Şahsen saat 3te içerideydim o sıcakta belphegor entombed derken baya da yorgunluk oldu bu da bi etken

  44. dullunger says:

    ya cannibal’ın soundu ne kadar iyiydi konserde, resmen aklım çıktı. cc’nin sesçilerinin ellerini öperim buradan. behemoth’u ben beğendim, ancak ses dengesi cannibal gibi değildi tabi, ancak behemoth hep iyidir, iyi de olacak. entombed ise left hand path’i çaldı beni benden aldı, ki zaten sahne önüne atlayıp mosh’ta bulunmak, o engeli takla atarak geçmek gibi detaylar entombed konserini benim için ölümsüz kıldı. Necro, Obituary ve tabii ki Nevermore’a az kaldı oy oy oy.

  45. Ahmet Saraçoğlu says:

    Biz gruplar sahnede değilken genelde sahneyi karşınıza alınca solda kalan siyah şişme balon gibi ayakları olan tentenin altında duruyoruz gölge diye, gelirseniz görüşürüz. çok spesifik bi tişört giyiyosanız mesela söylerseniz tanırız. :) Ben koyu gri gömlek açık gri ayakkabı giyiyorum mesela bugün. Gözlük mözlük var, o civarlardaki en metalciye benzemeyen adama gidip pasif agresif falan derseniz muhtemelen tutturursunuz. :)

    chucker

    @Ahmet Saraçoğlu,
    demek ki pasif agresif okuyanlar istemsiz olarak o tarafa yöneliyor bende bütün gün ordaydım hatta yastıkları ilk kapanlardandım.

    Ahmet Saraçoğlu

    @chucker, yastıklar gelir gelmez vahşice yastık açan biri vardı demek o sendin. bugün ne tişörtü giyiyosun ona göre tanıyalım seni. :)

    chucker

    @Ahmet Saraçoğlu, bişey tişörtü giymeyi planlamıyordum ama tanınmak adına nasum tişörtlü kot pantolunlu çocuk ben olayım bugün. o kadar vahşi değildim bide aradan çekip aldım bi tane. :D

    Ahmet Saraçoğlu

    @chucker, ok görüşürüz o zaman. :) o zaman sen başkaydın, bi tanesi vardı çünkü “oha lan yastık” diye bi çırpıda yoldu yastık pakedini.

  46. Ahmet Saraçoğlu says:

    Sanırım bu davetiye olayı sebebiyle farklı mecralarda çok acayip şeyler okuyabiliriz festivalle ilgili. ya da metalcimiz gülünecek düzeyde cahil.

    aha da sözlükten: “entombed’u daha önce dinlememiştim, konserde algıladığım kadarıyla söylüyorum: dümdüzdü şarkıları, hoş değil”

    yürü be. :)

    chucker

    @Ahmet Saraçoğlu,
    gene sözlükten bi inci
    “yeni çıktığım festival. cannibal corpse’un yarısında çıktım. zaten pek sevmezdim, böğürük, böğürük nereye kadar, melodi duyamıyoruz…”
    böürük metal \m/

    Ufuk

    @Ahmet Saraçoğlu, dümdüz şarkı ne demekmiş abi :) engebeli, dağlık, dere tepe şarkı türleride mi var?
    plato metal \m/

    comfortinbrutality

    @Ahmet Saraçoğlu, okumaz olaydım yorumları farklı bi konserde bulunduğumu düşündüm bi süre

  47. chucker says:

    entombed konseri sırasında en öndeki siyah entombed(uprising?) tişörtlü abimiz hystresis imiş meğersem şimdi farkına vardım. selamlar olsun.

  48. dullunger says:

    ya ben neyi anlamadım biliyor musunuz? adamlar en önde yer tutuyorlar, ama bir şey de yapmıyorlar en önde durduklarında, mosh yok headbang bile yok her ne kadar headbang’in bir seveni olmasam da. abi yer tutma biz önde tepineceğiz yani.

    Batuhan Bekmen

    @dullunger, Abi şuna daha fazla katılamazdım heralde. Ya sahne önünün en önü bi de. Herkes duruyo ya. Herkes. Bi de cannibal sırasında konser boyunca o söz ettiğim kitle “HAMMER SMASHED FACE” diye bağrındı. Ulan onu zaten çalacaklar işte, bilmiyosunuz sanki ak. Benim fucked with a knife, psychotic presicion çığlıklarım duyulmadı zaten. bi de az kaldılar sahnede, kafayı yedim.

    ha bir de, sahne önünde bir sikim duyulmuyor. bunu bilir bunu söylerim. bugün necro’yu da normalden izlerim heralde.

  49. dullunger says:

    cannibal’ı normal yerden ortadan ve mixerin hemencecik önünden izledim ve gerçekten muhteşem bir sound vardı.

    Ufuk

    @dullunger, son zamanlarda gittiğim konserlerde sahne önü sounduyla saha ortası ve kenarlardaki sound arasında bariz farklar olduğunu tekrar gördüm. niçin sabit bir ses sağlanamadığını tek bir nedene bağlayabileceğimizi sanmıyorum (daha önce hiç roadielik yapmadım ama ses dalgalarının yayılmasıyla alakalı olmalı) fakat tahminimce orta ve arkalara yeterli miktarda kolon yerleştirilmemiş olması bu sebeplerden biri olabilir. esas sound sahneden geliyor. mesela wacken’da her tarafa kolon döşemişlerdi ve nereye gidersen git canavar gibi ses vardı.

    Ahmet Saraçoğlu

    @Ufuk, bi ara bira almaya gittik overkill çalarken, neredeyse konser albümü gibi geliyoduu ses. en arka rullaz. ama bi şey görünmüyo tabi.

    harro

    @Ahmet Saraçoğlu, mixer çadırının hemen sağında kalan yer, alanın saçma sapan topografyasının da etkisiyle en ideal nokta gibiydi. Hem yüksekteydi, hem de ses gayet temiz çınlıyordu.

    dullunger

    @Ufuk, ha ben çekilen sesi şöyle başarılı buldum. mixerin hemen önünde iken dinledim ki zaten her yerden iyi ses gelecek miktarda ne poweramp vardı ne de ona uygun elektrik düzeni, işin eğrisi doğrusu bu. ama mixerin başından dinlenip alınmış olan ve orijin olarak mixerdeki sesin kulağa gelişi olarak başarılı bir sound idi. bunu her yöne efektif bir biçimde yayamamak, maçka küçük yer bundan fazla hoparlöre gerek yok power amp alıp elektrik götümüze kaçmasın zihniyetinin vizyonsuzluğudur. ha tabi bir de her şeyin üstüne alakasız olsa da sahnede grup varken milletin hala arkada guitar hero oynadığı gerçeği, ve buna eyvallah diyen organizasyon zihniyetine selamlarımı da iletmeden edemeyeceğim.

Yorum Yazın

*

"Yaptığım yorumlarda fotoğrafım da görüntülensin" diyorsan, seni böyle alalım.
Pasif Agresif, bir Wordpress marifetidir.