# - A - B - C - D - E - F - G - H - I - J - K - L - M - N - O - P - Q - R - S - T - U - V - W - X - Y - Z
Son Haberler
Anasayfa    /    Kritikler
OPETH – Still Life
| 22.12.2009

Müzikten daha fazlası.

Eski güzel Audiogalaxy günlerini hatırlarsınız. Belli bir yaş grubundaki çoğunluk müzik birikimlerinin bir kısmını Audiogalaxy’ye borçludur. Adını duyup merak ettiğiniz bir grubun mp3′lerinin olduğu sayfaya gider, en çok indirilen birkaç parçaya bakar, grubu sevip sevmeyeceğinizi anlardınız. Onunla da kalmaz, bunu seven bunu da sevdi olayı sayesinde yeni gruplar keşfederdiniz.

Efsane bilgisayar dergisi Gameshow’un meşhur yazarı Zebani’nin her sayıda önerdiği metal albümleri arasında görüp ilk kez tanıştığım IN FLAMES’in Audiogalaxy sayfasında rastlamıştım OPETH ismine de. Yıl 1999′du ve sanırım yeni çıktığından olacak Audiogalaxy sayfasında en çok indirilen mp3 de Benighted’dı. İndirip dinledim. Saat gece 01.00 falandı sanırım ve tekrar saate baktığımda saat 03.00′ü gösteriyordu. Aynı şarkıyı manyak gibi arka arkaya iki saate yakın dinlemiştim.

Uzatmayalım, ilk dinlediğim OPETH albümüydü “Still Life”. İlginçtir ve üzücüdür ki, bahsettiğim bu gecede Benighted’ı daha çok dinlememi engelleyen şey, gecenin üçünde gelen ve çok yakın bir akrabamızın öldüğünü haber veren telefondu. Yoksa daha dinleyecektim yani, aşık olmuştum şarkıya ve dolayısıyla da OPETH’e. Her neyse, geçmiş gün.

Her ne kadar Mikael Akerfeldt OPETH’in ilk ve en büyük patlamasını yaptığı albüm olarak “Blackwater Park”ı gösterse de, ben “Still Life”ı daha çok severim. Grubun eski OPETH’ten daha modern OPETH’e geçiş yaptığı albüm olan “Still Life”, her açıdan olağanüstü bir müzik barındırmakla kalmayan, duygusal anlamda da eşsiz anlar yaşatan bir çalışma.

still_1

Hatta, riske giriyor ve “Still Life”ı grubun en “sanat eseriymişçesine” olan albümü olarak nitelendiriyorum. En iyi OPETH albümü mü bilemem, ben en çok “Morningrise”ı severim, ama kapağından albüm kitapçığına, konseptinden müzisyen işçiliğine kadar “Still Life” ince ince işlenmiş bir sanat eseridir.

still_still

Travis Smith imzalı ve fotoğraftan ibaret olmayan ilk OPETH kapağına sahip olan “Still Life”, bilindiği gibi konsept bir albüm. Detayına girmeyeceğim, OPETH sevenleri zaten ezbere biliyorlardır her yönüyle. Mikael’in kızına Melinda ismini koyacağı kadar benimsediği bir konsept olduğunu hatırlatalım yeter. Eski OPETH’e kıyasla diğer farklılıklar, grubun Candlelight’tan ayrılıp Peaceville’e geçmesi ve Timo Ketola imzalı meşhur logosusunu ilk kez kullanmasıydı. Grubun potansiyeli “Still Life”la iyice ayyuka çıkmış olmalı ki, Peaceville grubun bir logo kullanmasını istemiş ve onları yeraltından çıkarıp günümüzdeki dev hallerine getirecek ilk adımı atmıştı. Sonra bildiğiniz gibi Peaceville de grubu elinde tutamadı ve OPETH kısa süre sonra ortadan kaybolacak olan Music For Nations’la anlaştı.

Çıktıkları dönemde hiçbir benzerleri olmayan “Orchid” ve “Morningrise”ın ardından çıkan daha black metal’imsi enfes “My Arms, Your Hearse”ın arkasından çıkan ve çok pürüzsüz bir geçiş evresine denk gelen “Still Life”, bilindiği gibi pek çok OPETH hit’i içermekte. Adeta müzikal bir yolculuk gibi gelip geçen ve anlayamadığım şekilde hep geri plana itilen şaheser The Moor, demin adını andığım Benighted, Akefeldt’in “tanrı” olarak görülmesini sağlayan insanüstü bestelerinden Face of Melinda, Godhead’s Lament, albümün en sert anlarından bazılarını barındıran her anı mükemmel Serenity Painted Death gibi pek çok devasa parça var “Still Life”ta.

Güçlenen sound’un da yardımıyla öne çıkan pırıl pırıl müzisyenliklerin dinleyiciyi bir an olsun bırakmadığı albümde, özellikle çift gitar kullanımının ulaşabileceği en üst noktalardan bazılarına rastlıyoruz. Öyle ki, benim gibi yıllar sonra albümü tek kulaklıktan dinlediğinizde, gitarlardan sadece birini duyuyor ve birlikte yaratılan güçlü sound’un aslında birbirinden ne denli alakasız iki gitarla çalınarak yapıldığını fark ediyor, Mikael’in ne derece güçlü ve etkileyici bir bestekâr olduğunu daha iyi anlayabiliyorsunuz. OPETH’in her şarkısını duyar duymaz gitarda çalmaya çalışan biri olarak, “Still Life”ın icra bazında grubun en zor albümü olduğunu söyleyebilirim. Çok tuhaf, pek az grupta rastlayabileceğiniz türde garip akorlar bunda başlıca rolü oynuyor. Kulaktan doğru çıkardığınızı sanarak çaldığınız kimi yerlerin, konser videolarında hiç de öyle çalınmadığını görebiliyor ve aralarda, ufak tefek ama çok şey fark ettiren pek çok ek nota basıldığını anlıyorsunuz.

Bir önceki albümde gruba katılan Martin Lopez’in, yine kaydın cillopluğuyla daha iyi anlaşılan tuşeleri, bin bir çeşit zil oyunları, albümü hiç fark ettirmeden daha dolu, daha zengin hale getiriyor. Bununla da kalmayan ritim departmanı, gruba bu albümde katılan Martin Mendez’in sonradan klasikleşecek tarzıyla daha da oturaklı ve ayakları yere basar hale geliyor.

Vokal anlamında Mikael’in en iyi performanslarından birini içeren “Still Life”, en duru, en naif “mmmmm’lamalardan”, kafanızı duvara vuran böğürtülere kadar kusursuz bir vokal çeşitliliği barındırıyor.

still_2

Yukarıda kimi şarkıların isimlerini verdiysem de, bu sadece albümü tarif etmek içindi; şahsen albümdeki her şarkının birbirinden güzel olduğunu düşünüyorum.

Kısacası, tıpkı DEATH gibi, bir sürü insan için “müzikten öte” boyutunda bir grup olan OPETH’in en “ruhani” anlarından bazılarını barındıran “Still Life” her açıdan nefis, doyulmaz, yıllar sonra bile asla eskimeyecek bir albüm.

Finali de iki farklı kişinin ağzından yaparak bitirelim. Peaceville ile yapılan ve albümün ardından okuduğum bir röportajda, bir şirket yetkilisi şöyle diyordu: “Grup albümü demo olarak kaydedip bize yolladı. Birkaç kişi oturup albümü baştan sona dinledik… Ve kulaklarımıza inanamadık! Dünya üzerinde böyle bir müzik yapan, hatta yapabilecek başka bir grup yoktu! Bu tamamen yeni bir şeydi! Heyecandan havalara uçmuştuk! Hemen grubu aradık ve kayıt için ne gerekiyorsa yapacağımızı söyledik“.

Sonrası malûm işte; grup coştukça coştu, dünyanın en önemli gruplarından biri oldu.

Son cümle de yine bir başkasından, The Metal Observer’daki (albüme not dahi verilemeyen) bir “Still Life” yorumundan gelsin. Ben bir not veriyorum albüme, ama yine de “Still Life”ı bundan daha iyi ifade edebileceğimi sanmıyorum:

“”Still Life”a bir not vermiyorum, çünkü bu albüme not vermek, “Tanrı şuna benziyor” demekle aynı anlama gelir.

10/10
Albümün okur notu: 12345678910 (8.47/10, Toplam oy: 700)
Loading ... Loading ...
etiketler:
  Albüm bilgileri
Çıkış tarihi
1999
Şirket
Peaceville Records
Kadro
Mikael Åkerfeldt: Vokal, gitar
Peter Lindgren: Gitar
Martin Lopez: Davul
Martin Mendez: Bas
Şarkılar
01. The Moor
02. Godhead's Lament
03. Benighted
04. Moonlapse Vertigo
05. Face Of Melinda
06. Serenity Painted Death
07. White Cluster
  Yorum alanı

“OPETH – Still Life” yazısına 94 yorum var

  1. duraganyolcu says:

    Benim de Blackwater Park’tan daha çok sevdiğim bir şaheserdir Still Life. Belki de en çok dinlediğim Opeth albümüdür. Bir gün metroda müzikçalardan dinlerken albümün içine öyle dalmışım ki sesli bir biçimde “Opeth ne manyak grup ya” dediğimi insanların garip bakışlarından fark etmiştim.

    Ne kadar müzik dinlemek kendi başına bir deneyim olsa da, Opeth dinlemenin getirdiği deneyim ayrıdır.

  2. duraganyolcu says:

    Ayrıca siteyi açtığımda bu albümün kritiğiyle karşılaşmamla gelen iç ürpertisi Opeth’in dinleyicilerine ne yaptığının kanıtlarından biridir.

  3. ali ihsan balı says:

    mükemmel albüm. diye(bile)cek daha fazla sözüm yok.

  4. Berca B. says:

    En sevdiğim Opeth albümü. Opeth hiçbir zaman harika olmayan bir albüm yapmadı ama, aradan 10 yıl geçmesine rağmen bu harikalıkta bir albüm daha yapamadı. İmkanı olan 5.1 surround mix’ini bulsun dinlesin. Kulakları iyice temizlensin.

  5. like fire says:

    Opeth’e tapma sebebim : ) İlk 2 albümden ayıramam. The Moor konusunda katılıyorum. Opeth’in en sevdiğim şarkılarından biridir. Gerçekten lanetli bir havası var şurda da bahsedildiği üzere ( http://sozluk.sourtimes.org/show.asp?id=2496695 )

  6. b says:

    ilk dinlenilen albümler bünyede farklı bir tat bırakıyor orası doğru.:) ben ilk morningrise’ı dinlemiştim ama zaman geçtikçe grubun müzikalitesi de değişti, steven wilson olaya el attı falan ondan sonra da opeth’in müziği daha da açıldı, genişledi, ilerledi. kişisel görüşüm pek “blackwater park” ve “ghost reveries’e yaklaşamasa da iyi bir albümdür “still life”. sanırım ben grubun daha da progresif olan yanını seviyorum. bir tek “my arms, your hearse” albümüne alışamadım nedense… güzel kritik!

  7. Ahmet Saraçoğlu says:

    İlk dinlenilen albümün yanında ilk dinlenilen yer de önemli. Yazıda bahsettim Benighted’ı nasıl duyduğumu, şimdi olsa mesela, “oha ne güzelmiş” deyip albümün kalanını indiriyoruz. Ama bahsettiğim sırada 56K modem vardı, tüm bi albümü indirmek bile işkenceydi.

    Neyse ben bu bahsettiğim geceden sonraki gün gittim albümü satın aldım, Kadıköy’den Karaköy’e geçiyodum vapurla, bi yandan da albümü dinliyodum ilk kez. Güneş batıyodu, ben de dışarda oturuyodum püfür püfür, The Moor’un o “uuuuuuuuu uuuu uuu uuuu” bölümünde cidden zevkten aklım çıktı. :)

    Neyse karşıda işimi bitirdim, dönerken gece olmuştu, Serenity Painted Death çalmaya başladı, onda da “white faced, haggard grin this serenity painted death, with a halo of bitter disease black paragon in lingering breath” kısmında baya bildiğin şebek gibi sırıtıyodum sokakta yürürken “oha Death’ten sonra bi tane daha hayatımın grubu oldu” diye. :)

    anonim

    @Ahmet Saraçoğlu, Orchid yazısı yazsan ne güzel olurdu…

    Ahmet Saraçoğlu

    @anonim, hepsi olacak zamanla. :)

  8. umut says:

    serenity painted death çok fena artık

  9. chucker says:

    sokakta yürürken “oha Death’ten sonra bi tane daha hayatımın grubu oldu” bu acaip bi duygu ya ilk keşfediş anı bi grubu ilk görüşte aşk gibi bişey. bende aynı duyguları at the gates’in terminal spirit disease kasetini dinlerken yaşamıştım bursa’da ki tek metal dükkanı olan hms’den çıkıp ordan alınan gazla kaset çalara takıp vay amına koyim daha neler eşliğinde eve yürümek acaip keyifliydi.

    Can you feel the pain I feel?
    I’ve lost all sense of what is real.

    o zamanki kıt ingilizcemle de anlayabildiğim ender kısımlarındandı albümün. :)

  10. cihan says:

    Bu albümü ne kadar çok sevdiğimi anlatamam 10 yıldır sürekli dinliyorum, canım bişe dinlemek istemediğinde bile aklıma bu albüm gelir, açarım başta sona… Mikael bence eşsiz bir vokal,beste yapma kabiliyeti zaten tartışılmaz. Ghost Reveries çıktığında sanırım en iyi Opeth albümü bu demiştim ama yok Still Life bir başka, doyumsuz bişe…

  11. Burak Gür says:

    lise bir’deydim. aynen ahmet’in death ile ilgili olarak yaşadığını yaşamıştım. metallica, megadeth vesaireden başka bişey bilmezdim, aramazdım da. arkadaşım tutturdu Opeth dinle diye. uzunca bi sürede umursamadım. her neyse bi gün çıktı “AL ULAN” diye bütün albümlerinin olduğu bi cd verdi. ondan sonraki bi seneyi de Opeth’ten başka bişey dinleyemeyerek geçirmiştim. yeni şeylere açılmıştım açılmasına da doyamıyordum Opeth’e. Muhteşem bir albüm. 5.1 mix’inin iç kapağında Mikael’in anlattığı üzere ne kadar zor şartlar altında kaydedilmiş olduğunu inanamıştım. Özellikle My Arms, Your Hearse gibi bi albümün ardından hala para kazanamamış olmamaları inanılmaz.

  12. caksu says:

    Bence geri plana itilme konusunda Moonlapse Vertigo’nun da pek aşağı kalır yanı yoktur. Yerine göre duygu manyağı ya da oldukça gergin olabilen o garip lead gitarlar da albümün orjinalliğinde önemli pay sahibidir sanırım. Birikimim kısıtlı olduğu için kesin yargıya da varamıyorum :)
    Bir de hakikaten The Moor’un yarısından sonrası Opeth’in yaptığı en güzel şeylerden. Hele “Melinda is the reason..” dan sonra giren o sade gitar, üstüne gelen vokaller.. Çok pis canım..
    Bunun kadar zevkten geberten yeni grup keşfetme anını bir tek Scenes From A Memory’de yaşamıştım herhalde, bu kadar kişiyle paylaşmak güzel. :)

  13. baldur says:

    opeth’in bu albümdeki soundu, opeth albümleri içerisinde en iyisidir. mellowluk ve çiğ sertlik opeth şarkılarında aynı anda bulunabilir, fakat bu albümdeki çok keskindir. bu keskinlik, albümü muhteşem yapan en önemli ögedir bence. mesela serenity painted death’teki brutal vokallerin öküzlüğüne ben başka hiçbir opeth şarkısında rastlamadım. gene face of melinda ve the moor’un mellowluğu, dinleyenleri mayhoş bir moda sokması da opeth’in diğer şarkılarında en azından bu şarkılar kadar görülmüş bir durum değil. yani demeye çalıştığım opeth bu albümüyle her şeyi en iyisinden yapmaya çalışmış ve başarmış.
    bu albümden sonra nasıl blackwater park’a geçiş yapmışlar, orası ise ayrıca incelenmesi gereken bir konu bence. iki albümün arasında dağlar kadar fark var sound olarak. herkesin aksine ise blackwater park’ı ben bir türlü sevemedim ya. oysa millete sorsan en sevdiğin üç opeth albümü nedir diye, kesin bwp’yi söylerler.

  14. b says:

    opeth albümleri içerisinde bana göre en iyi sound ghost reveries’dedir. her enstrümanı rahatlıkla takip edebiliyorsunuz, zil sesleri, baslar, klavyeler keza çok iyi duyuluyor. morningrise’da biraz öyle. blackwater park, watershed ve diğer albümlerde sanki boğuk geliyor sesler. kapalı bir sound var. bu albümden sonra blackwater park’a geçişin en önemli ismi steven wilson’dur. eğer o olmasaydı opeth’in farklı yönünü göremeyecektik. damnation, deliverance v.s.

  15. Ahmet Saraçoğlu says:

    Herkes Ghost Reveries diyo ama benim de en az sevdiğim, 3-4 parçası hariç en az dinlediğim Opeth albümü odur. Hatta bugüne kadar 5-6 kereden fazla dinlemediğim parçalar var içinde, ki baya fazla Opeth dinleyen bi insanım. :)

  16. havitetty says:

    Aynen benim de öyle. Hatta şaşırır dururum insanlar ne buluyor o albümde o kadar diye. Reverie / Harlequin Forest dışında da öyle çok bayıldığım bir şarkı barındırmıyor. İnsanların zevkleri aynı grup için bile fazlaca değişebiliyor demek ki :) En sevdiğim Opeth albümü My Arms, Your Hearse zira.

    cCc the grand conjuration cCC

    @havitetty, şarkı şarkı ayırıp bakmak hata aslında o albüme. Çok güzel bir sound yaratıldığını düşünenler beğeniyor o albümü (ben de dahil).

  17. b says:

    ghost reveries’in tadı bir başka. tool, porcupine tree, 70′ler progresif rock’ı, cazı ve blues’u mükemmel bir şekilde heavy metal içerisine adapte etmişler o albümde. bende opeth’in bu değişik sentezlerinin en iyisini de bu albümde bulduğum için ghost reveries diyorum. davuldaki martin lopez’i ise hiç demiyorum. arap müziği etkilerinden tut klasik bir caz davulcusu gibi çalıyor o albümde ve bu da benim çok hoşuma gidiyor. o albümdeki tonlar da mükemmel. “ghost of perdition”, “beneath the mire”, “atonement”… bunlar burun kıvırılmaması gereken şarkılar. detaylarda saklı birşeyler. bu siteye aslında bu albümün de kritiği lazım be! :))

  18. caksu says:

    Evet kritik güzel olur :) The Grand Conjuration dışında her şarkısı nefis, soundu cillop gibi, davuluyla vokal melodileriyle denenen şeylerle baya renkli bir albüm bence Ghost Reveries. Kiminin sevmediği Isolation Years benim en sevdiğim Opeth şarkılarından. Hatta forumlarında bu şarkıya zayıf diyen birine “Come the fuck on!..” diye çıkışmıştı Mike :) Dahası güneş altında dinleyebiliyorum bu albümü :)

  19. like fire says:

    Ben de pek ısınamadım Ghost Reveries’e. Deliverance’ın da hastasıyımdır çoğunluğun aksine. Özellikle Wreath şarkısına.

  20. Berca B. says:

    Benim için de Still Life’tan sonra Deliverance gelir. En sevilen Opeth albümleri muhabbetlerinde neden adı geçmez anlamam. Dinlerken adama kendini çok yalnız hissettiriyor diye midir nedir.

  21. abcd says:

    aslında bir opeth serisi de ne iyi giderdi be.

  22. Ahmet Saraçoğlu says:

    Seri olmaz artık ama tüm albümler yakın zamanda konacak aralıklarla. Başka istek seri varsa peçeteye yazıp yollayabilirsiniz, repertuarımızda varsa okuruz. :)

  23. harro says:

    yalnız amma puan yapmış arkadaş, helal olsun. blackwater park kritiğine ’11′ butonu isteriz.

  24. Berca B. says:

    Yok yok böyle iyi bence.

  25. Ahmet Saraçoğlu says:

    Yakında kendi kritikleri de gelir ama, şimdilik buraya koyayım. iki tane harika piyano cover’ı yapmış arkadaş:

     

    cCc the grand conjuration cCc

    @Ahmet Saraçoğlu, the Grand Conjuration coverı isteriz lan!

  26. caksu says:

    Nefis olmuş cidden. Sertliği aşıp müziğin içine giremeyen arkadaşlara izletilesi :)

  27. nordson says:

    2008′de çıkardıkları remastered edition, çok lezizdir. bütün prodüksiyon problemlerinden arınmış, tertemis bi sounda büründürmüşler albümü. 5.1 surround olması da cabası. süper albümdür. 9,5 alır netekim..

  28. darth sidious says:

    bi sürü grup dinliyorum hepsinin “en sevdiğim albümleri de şudur” diyebileceğim albümleri mevcut ama opeth in yok. hepsi ayrı güzel, hepsini ayrı seviyorum. gerçi ghost reveries ilk, still life da en son dinlediğim opeth albümü olmalarından dolayı biraz(cık) ön plana çıkarlar. bu albüme 12 vermek lazım çünkü 12 den vurmuşlar direk olarak…

  29. like fire says:

    Seerenity Painted Death’in 52. saniyesinde giren melodi sanki Opeth’in özeti gibi geliyor bana.

  30. sceptiquas says:

    Nasıl 10 ya :) – mi var acaba başında o 10′un =p

    özet = hiç sevmem..!

    cCc the grand conjuration cCC

    @sceptiquas, tamam.

    blackroseimmortal

    @cCc the grand conjuration cCC, çok haklsın kardeşim

  31. blackroseimmortal says:

    11 puanlık albüm, o ortalama ne öyle??? 7.45 ne???

    Mustafa Sakallı

    Not bir şey ifade etmiyor. Hatta toptan kaldırılsa keşke , hiç bir şeyi yansıtmıyor çünkü.

  32. Ortalama notun s.klenmemesi gerektiğini bir kez daha hatırlattı bana bu not. 7.30 ne lan? Biri el atsın la şuna.

  33. illuminati says:

    7.30 bildiğin hakaret olmuş bu albüme.

  34. duraganyolcu says:

    beyler okur notu konusunda şikayet edildiği andan itibaren albümün notunun daha da düştüğü %100 oranında kanıtlanmış vaziyette. Hiç takılcak mevzu değil hakketten.

    illuminati

    @duraganyolcu, pardon kardeşim, haklısın susalım.

    Aeonian_Lich

    @duraganyolcu, Okur notuna yapılan yorumu eleştirince yeniden yükseliyor mu ne, bunu da gözlemleyelim. 7.30 dan 8′in üstlerine çıkmış çünkü kısa zamanda not. :-)

    bloodshower

    @Aeonian_Lich, birileri dünden beri megadeth ve opeth albümlerine seri oy basıyor, nasıl oluyo bilmiyorum. belki de sitede para dolu çantalar dolaşıyor, belli olmaz.

    Aeonian_Lich

    @bloodshower, Dark Funeral spirit strikes back!

    duraganyolcu

    @Aeonian_Lich, gizemli bir olay abi. işin içinden çıkamayız. sırf bunu dediğin için tekrar düşüşe bile geçebilir. ama şu anda düşüşe geçeceğini fark ettiğim ve iddia ettiğim için düşmez de, ama yükselmez de, bence site patlar.

    Aeonian_Lich

    @duraganyolcu, Ahahaha :D

    distant

    nasıl seri oy verdiklerinin bir yolunu yazıyım da işler iyice boka sarsın:

    bir adet firefox alınır. araçlardan gizli tarama başlatılır. pa’ya girilir, oy verilir, firefox kapatılır. hemen ardından pa’ya gizli taramayla tekrar girilir ve tekrar oy verilir.

    bilen biliyordur zaten ama bilmeyenlerle seri oy kullananlar arasında şartlar eşit olsun en azından.

  35. B U R Z U M says:

    bu albümü 100 kere dinlemişsem ”Godhead’s Lament”adlı eseri 1000 kere falan dinlemişimdir…

  36. the formative years says:

    albümdeki Benighted in introsu camel ın never let go parçasından birebir arak.şaşırtıcı

  37. Swedish says:

    Opeth in bu albumune olan durus ve saygi gercekten olaganustu.cevremde still life seven epey bi adam var.hatta gecenlerde hammer a albumun tertemiz ikinci el plak versiyonu geldi arkadas cok israr etti kacirma bu albumu diye ama nedense ben bu albume isinamadim bi turlu..
    Opethile ilk tanisma morningrise ile olunca sonrasinda orchid ve my arms your hearse albumleri pesinden geliyor.En sevdiim album MORNINGRISE dir bu albumu arsivimde ayri yere koyarim hatta plagini buldugumda aklimi yitiriyodum..

    Cattle Bilmemne

    @Swedish, Klişenin Allah’ısın yemin ediyorum, adamın en sevdiği albümlere gel; Morningrise, Whoracle, The Jester Race…

    Evil Penguin

    @Cattle Bilmemne, Hahahaha güldürdün :)

    İsteyen istediği albümü sever aslında. Ama bazı kişiler oluyor, mesela thrash metalden örnek verelim: Slayer’ın en iyi albümüne Reign in Blood diyor, Metallica’nın en iyi albümüne Master of Puppets diyor, Megadeth’in en iyi albümüne Rust in Peace diyor. Anthrax’ın en iyi albümüne Among the Living diyor, Sodom’ın en iyi albümüne Agent Orange diyor vs.

    Bu tiplere bende uyuz oluyorum işte. Bir grubun tüm albümlerini dinlemeden, true fanlar tarafından en sevilen albüm hangisiyse onu en iyi albüm ilan ediyorlar. Sürüye uyma ihtiyacı hissediyorlar.

    Cattle Bilmemne

    @Evil Penguin, Şakasına dedim aslında ben de tabi, yoksa bana ne, kim hangi albümü severse sevsin de Morningrise gibi olağanüstü bir albüm bile kuru kalıyor bence bu albümün yanında, öylesine dopdolu bir şey ki bu; doymuyorum, doyamıyorum, doyamayacağım da. Bir şarkısını dinleyince koca bir albüm dinlemiş gibi hissediyorum ki Morningrise’da niyeyse öyle olmuyor bana. O da müthiştir o ayrı tabi de Morningrise’ı bu albümle karşılaştıranları bile görünce gayrı ihtiyari bir gülme alıyor beni. Ha, birde Colony de aynı şekilde Whoracle’dan daha keyifli bir albüm bence… Bunu da niye söylediysem.

    Swedish

    @Cattle Bilmemne, hocam valla çok pardon.Çok sevdiğin albüme gereken değeri veremedik aman kusurumuza bakma.
    Biz kimiz ki siz harika metal dahileri yanında

    Cattle Bilmemne

    @Swedish, Abi hemen kızma muhabbet olsun diye söylüyorum ben. :) Yine de kırdıysam özür dilerim ama özellikle yanlış anlaşılmasın diye elimden geldiğince şakayla karışık söylemeye çalıştım. Şu aralar da ne söylesem kızıyor millet, vallahi birinin ahını aldım diye korkmaya başladım, kendimi durduk yere suçlu hissediyorum lan.

    Klişenin Allah’ısın kısmı biraz çıkıntılık yapmak istiyormuşum havası verse de yok yani öyle bir şey.

    Swedish

    @Cattle Bilmemne, valla kolayına yanllış anlamam ama neyse tatlıya bağlayalım.Naapalım bir albümü sevince gözümüz başkasını görmüyor.
    Bu albümün plağını da aldım severim merak etme :))

    Cattle Bilmemne

    @Swedish, Abi plağın sıkışmamış mı sıkışmış ses mi öyle bir muhabbeti vardır, ses daha yayvan ve dolgun geliyormuş plaklarda, ziyadesiyle cahilim ben bu konuda, ne o işin aslı? Daha doğrusu sound olarak plağın CD’lerden falan farkları neler diye sorayım genel olarak?

    Swedish

    @Cattle Bilmemne, sana şöyle bir bilgi iletiym.Bir kayıdın albümün ortalama master kaydı(stüdyoda kayıt edilen ve mikslenen hali) yaklaşık 50 gb. Ortalama tek plak basılan bir albüm 2.5 gb.Cd ise 700 mb

    Anlaşılacağı üzere plak daha az ses kaybı demek.Yoğun ve sanki geniş bir yerde dinliyormuş hissi yaratır.Sıkıştırma az olduğu için

    Özellikle de analog olarak albüm kayıt edilmiş ve plağa basılmış ise tüm enstrumanları ayrı ayrı duyar ve çıkan sesten büyük keyif alırsın
    bu iş gerçekten sayfalarca yazılacak bir mesele.

    Eğer dikkatini ve ilgini çekerse daha müsait bir zamanda yazarım neyi merak edersen

    Cattle Bilmemne

    @Swedish, Bayağı enteresan gerçekten, CD’yi akustiği mükemmel, geniş bir yerde dinlemek gibi. :) Bende Opeth’in çoğu albümünün albümü var ama CD formatında tabii hehe. Geçenlerde plağa az çok ilgisi olan bir tanıdığın Damnation plağıyla benim CD’yi karşılaştırmıştık, Damnation’un dünyanın en iyi davul tonuna sahip olduğunu düşünürdüm, hayranlığım plaktan dinlediğimde bin kat artmıştı desem yeridir, ghost note’lara varana kadar bu kadar tane tane ve dolgun duyulan bir ton olamazdı cidden. Senin epey plak muhabbetin geçiyordu bir yerlerde, koleksiyon falan mı yapıyorsun abi? Ertuğrul bu arada benim adım, tanıştığımıza memnun oldum.

    Cattle Bilmemne

    @Cattle Bilmemne, Damnation plağı demişim bu arada, Still Life olacak o kısım affola. (Malum kısım Still Life olarak değiştirilebilirse sevinirim)

    Swedish

    @Cattle Bilmemne, evet dostum ben plak kolleksiyonu yapıyorum.Sitede bir çok arkadaş ile konuşuyoruz plak olayını :)
    Severim bu konuda merk edene anlatmayı.İlgileniyorsan ekleyebilirsin beni facebooktan
    Tahir pehlivanoğlu

    Plakta özellikle davulları çok net hissedersin.Mesela Katatonia Brave Murder Day yada Iron Maiden ın eski albümlerinde çok farklı duyarsın.Birde daha yavaş tondaki albümleri plaktan dinlemek şahanedir

  38. Beleg says:

    Hayatımın albümü. İngilizcemi geliştiren, kişiliğime işleyen, müzik kulağımı yeni baştan düzenleyen bir şaheser. Her anına ayrı tapar, her saniyesinde ayrı mest olurum. Günde 10 defa bu albümü dinledikten sonra hiçbir konsept albüm bana dolu gelmezdi. Opeth’in bana göre zirve noktası.
    Bu arada hakikaten bu kaliteye yaklaşacak derecede konsept albüm önerisi olan varsa, veya “şu siteye az bak, bulursun” dediğiniz bir internet ortamı varsa paylaşıverin de melinda’dan başkalarının da kaderine tanık olayım

  39. Fenergy says:

    Bu albümü ilk dinlediğimde uykuya dalmak üzere açmıştım albümü , gözlerimi kapattım. The moor’un 10:19 da giren vokalini duymadan önce vücudumun sanki biraz sonra olacaklardan haberi varmışcasına tepkisi ; gözlerimi açıp birden dikilmiştim yatakta duyduklarımın şokuyla.

  40. atoutlemonde says:

    1 seneden fazladır PA’yı takip ediyorum. Şu siteyi geç keşfetmemin iki önemli can sıkıcı tarafı var:

    Birincisi; şu an bildiğimden çok daha fazla grup biliyor olabilirdim. İkincisi de böyle kült albümlerin kritiklerini taze taze okuyup yorumlayamamak.

    Gerçi albüm hakkında söyleyebilecek fazla bişeyim de yok, sadece en sevdiğim opeth albümü olduğunu söyleyebilirim. Bu arada yukarıda sadece 1 kişi bahsetmiş; moonlapse vertigo opeth tarihinin en underrated şarkısı olabilir. Albümü ilk dinlediğimde beni en çok vuran parça olmuştu. 0.47de giren riffleriyle otobüste bir anda gözlerim dolmuştu ki, bu durum pek yaşadığım bişey değildir.

  41. Spayro says:

    Morningrise ile birlikte en sevdiğim Opeth albümü. En iyi parçasıda Face of Melinda’dır bence.

  42. Reroute to Remain says:

    Opeth’in ilk 3 albümünden hiç hoşlanmam ve dinlemem.
    Ama bu albüm enfes enfes. Opeth’in kendini bulduğu müthiş bir eser

  43. Moonlapse Vertigo’nun 47. saniyesinde giren melodi ile müzik, sadece müzik olmaktan çıkıyor benim için.

  44. GiantZillerIndo says:

    steven wilson’a bok atacak değilim. blackwater var ortada bir kere. köppek gibi dinlediğimiz nice opeth şarkısı albümü var sonrasında gelen. ama işte wilson’la beraber yaptıkları albümlerin toplamı still life’ın verdiği hazzın yanına yanaşamadı bir türlü. ilk dört albüm boyunca grubun adım adım gelişimi ve değişimi benzersizmiş bugün baktığımda bunu görüyorum. hala daha da merak ederim yolları kesişmeseydi opeth nasıl devam ederdi diye.

  45. Az önce birinin tumblr sayfasında gezerken Camel – Never Let Go çalmaya başladı, Benighted sandım ne güzel sevindim sdfdg. Mikael de tam arakçıymış ya bu aralar çok rastlıyorum böyle şeylere, sanki sevdiğim film oyuncusu lezbiyenmiş gibi hissediyorum şu an. Tüm o duygular, tüm o yaşanmışlıklar… Meğer hepsi arakmış, meğer nasıl da oynamışsın saf ve çocuksu hayallerimle….

    Korhan Tok

    @Çağrı Tunç, Yuh be. Hakikaten masum şeyler düşünemeyeceğim kadar çok benziyormuş ulan.

    Ne istedin bizden Çağrı. Kendin yandın, bizi neden yakıyorsun benim güzel kardeşim. :(

    Ozan H. E. Turakine

    @Çağrı Tunç, Kalbim acıyor şuan.

    Batuhan Bekmen

    @Ozan H. E. Turakine, @Çağrı Tunç, @Korhan Tok Olm bu baya zamandır bilinen bi şey lan, nasıl yeni gördünüz ahahah

    Baybora Topaloğlu

    @Batuhan Bekmen, @Ozan H. E. Turakine, @Çağrı Tunç, @Korhan Tok Yep, hatta galiba Mikael bi konser sırasında bahsetmişti bundan

    Harun

    @Çağrı Tunç, Mevzu Camel olunca acımıyor Mikael. Heritage’daki Marrow of the Earth’ü de çaktırmadan Camel’ın The Snow Goose albümünde araya bir yere sıkıştırsan kimse fark etmez.

    Furkan Keskin

    @Çağrı Tunç, @Korhan Tok, @Ozan H. E. Turakine Mornin’ guuuys. 2008′de Camel dinlemeye başlama sebebim tam olarak buydu sgsfs.

    Ozan H. E. Turakine

    @Furkan Keskin, @Batuhan Bekmen Yine de kalbim acıyor.

    Nurhacı Çeri

    @Ozan H. E. Turakine, @Korhan Tok, @Çağrı Tunç https://www.youtube.com/watch?v=6SyYl6HpTio

    Şafak

    @Çağrı Tunç, Şöyle bir şeyler daha var “Harlequin Forest” https://www.youtube.com/watch?v=pXEvhn54yiY.
    Ve “Master’s Apprentices” şarkısında da Morbid angel dan esintiler olduğu konuşuluyor internet ortamlarında.

    Rust in Peace.

    @Şafak, yıkıldım bunu görünce. Neden gece gece buralara geldim de bunu gördüm ya :(
    Önce Benighted sonra Harlequin Forest, bari biri orijinal akerfeldtin fikri olsaydı :(

    Yiğit

    @Çağrı Tunç, bundan yaklaşık 7 sene önce falan bir arkadaşım gelip “Yiğit şunu dinlesene la ne güzel şarkı” diyip Never Let Go açtı. İlk birkaç saniyesinde Benighted sanıp sen benle taşak mı geçiyon la bakışı attım. Sonra benighted dinletip bu ilişkiyi keşfetmiştik. Bugün de öğreniyorum ki başkaları da bilip yıkılıyormuş buna. Altı üstü ilk 5 saniyeleri benziyor abartmayalım

  46. saw you drown says:

    Arak değil, esinlenme o. Ayrıca benighted’ın değerini düşürmez bu durum. Önemli olan şarkının verdiği hissiyattır. Her şeye de arak demekten vazgeçin. Ben bu olaya, duygu yüklü müzik yapan bir grubun, duygu yüklü müzik yapan bir gruba olan saygısı ve sevgisi olarak görüyorum.

    ÖNCÜL

    @saw you drown, Esinlenmeden biraz fazlası gibi sanki. Epey de bilinen bir durumdu aslında. Neyse olsun o kadar, albümün geri kalanı sadece Mikael’in yazabileceği kadar özgün zaten.

  47. deadhouse says:

    Pale C. ile Heritage’i üst üste koy The Moor etmez.

  48. FIRAT TALE says:

    offf off

  49. Opethsevenbiri says:

    Hala en sevdiğim şey.

  50. Yiğit says:

    Bu albümü 8 yıl önce ilk dinlediğimde metal bilgim kısıtlıydı. Tabii kafayı yiyip direkt hayatımın grubu bellemiştim. Aradan geçen zamanda yüzlerce yeni metal grubu ve albümü dinledim lakin 2 albüm dışında hiçbirini bu albüm kadar beğenemedim. Bugün dönüp tekrardan bakınca halen daha yapılan müziğin mükemmelliğine anlam veremiyorum. Beni metalci yapan albümdür.

Yorum Yazın

*

"Yaptığım yorumlarda fotoğrafım da görüntülensin" diyorsan, seni böyle alalım.
Pasif Agresif, bir Wordpress marifetidir.