# - A - B - C - D - E - F - G - H - I - J - K - L - M - N - O - P - Q - R - S - T - U - V - W - X - Y - Z
Son Haberler
Anasayfa    /    Haberler
OPETH 20. yılını konserlerle kutluyor
05.12.2009

Altı şehirde altı özel konser.

OPETH, yirminci kuruluş yılını “Evolution XX: An Opeth Anthology” adını verdiği altı konserlik özel bir turneyle kutlayacağını açıkladı.

opeth_20_1

2010 içerisinde gerçekleşecek konserlerin programı şöyle:

30 Mart – Cirkus – Stokholm, İsveç
1 Nisan – Lichtburg – Essen, Almanya
3 Nisan – Bataclan – Paris, Fransa
5 Nisan – Royal Albert Hall – Londra, İngiltere
7 Nisan – Terminal 5 – New York, ABD
9 Nisan – The Wiltern – Los Angeles, ABD

Konserlerde grup iki saatten uzun süren setler sunacakmış. Her konser, “Blackwater Park” albümünün baştan sona çalınmasıyla başlayacak, ardından da diğer albümlerde yer alan şarkılardan karma bir set olacakmış.

opeth_20_black

Buradan da grubun kariyerindeki en önemli albüm olarak “Blackwater Park”ı gördüğünü anlıyor, olur da o tarihlerde bu şehirlerde olursanız, gidip bize de anlatın diyoruz.

  Yorum alanı

“OPETH 20. yılını konserlerle kutluyor” yazısına 13 yorum var

  1. Burak Gür says:

    çok kötü tarihler be. hani gaza gelip gidecek olsan bile gidemezsin =/

  2. Berker İ. says:

    yakınlara da gelmiyorlar ki :(

  3. Sambalici says:

    opeth’in bu blackwater park takıntısını da hiç anlamıyorum, anlıyorum da kabul edemiyorum. grubu “patlatan” albüm olduğundan heralde baya önem veriyorlar, mikael röportajlarında blackwater park ile para kazanmaya başladıklarını söylüyordu, ondan dolayı bi gönül borcu var heralde.

    bu arada bu konser temposu da feci, sadece bir gün arayla ülke ülke dolaşıp bir albümün full çalınacağı toplamda 2 saatlik konser vermek baya kasar adamı, allahtan 6 konser sadece.

  4. yavuz says:

    Tüm albümleri arasında blackwater park’a bir boy farkla azcık daha fazla sempati beslememin varmış demek ki bir nedeni :)

    keşke bize de nasip olsaydı bu konserden :/

  5. b says:

    grubun blackwater park takıntısı çok doğal. çünkü steven wilson ile ilk defa çalışmalarının bir ürünü olarak gerek bestelerde gerekse de klasik opeth kalıplarının dışına çıkıldığı, daha da progresif bir yapının varlığının sergilendiği bir albümdür blackwater park. parayla ilgisi olduğunu sanmıyorum. bu bir müzikal gerçekliktir opeth’in diskografisinde. kim ne derse desin opeth’in albümleri arasında da en özel albüm olarak kalacaktır. bir anlamda da akerfeldt’in blackwater park (70′lerden bir prog rock grubudur) grubuna da özel bir sevgisinin göstergesidir.

  6. Sambalici says:

    yarattığı mainstream patlama haricinde müzikal açıdan blackwater park’ın opeth diskografisinde yeri o kadar da farklı değil bence, en azından gene steven wilson katkılı deliverance’dan üstün bir yanı olduğunu düşünmüyorum. ha grup (veya akerfeldt) kendini blackwater park ile tanımlamak istiyor onu anlıyorum tabi, ancak opeth denince benim ilk alıma gelen gelen albüm değildir. (bu arada “esasoğlan” morningrise’ın üvey evlat muamelesi görmesini de hiç anlamamışımdır ya neyse)

  7. dodothebird says:

    blackwater park’a atfedilen önemi -tamamen angutesk bir yaklaşım olarak- grubun diskografisi içinde en iyi kapağa sahip albümü olması üzerinden açıklıyor, çayımdan bir yudum daha alıyorum.

  8. Burak Gür says:

    işin komik tarafı Mikael’in yaptığı her albümü bir öncekinden daha iyi görüyor olması. röportajlarında “daha iyi olmasa niye yapalım zaten” falan da diyordu. e madem öyle neden blackwater park. ama olsun. candır.

  9. caksu says:

    Morningrise’da biraz acemiliğini gördüğünü düşünüyor sanırım. “Harika albüm biliyoum ama bazı yerlerini dinlemeye katlanamıyorum bile” gibi birşey söylüyordu bi röportajda. Adamın yapmak istediği orjinal, son albümde olduğu gibi deli manyak şeyler. Bununla kafayı bozmuş, ilk iki albüm de buna aykırı geliyor gibi bi durum var heraldi. Ben niye kastım bu kadar bilmiyorum ama..

  10. Ugur says:

    Blackwater Park takıntısının nedenini açıklamak istiyorum iki cümleyle: Blackwater Park Opeth’in en iyi albümüdür.Mikael de bunun farkındadır (Bana göre).

  11. Blakkheim says:

    Morningrise’daki bas tonundan nefret ediyormuş mikael bey, “klavyelerdeki sample davullardaki alto tonları gibi bas tonu kullanmışız, hayır kulak da var, nasıl duymadık arkadaş!” şeklinde bir açıklaması vardı.
    Bu tip grupların en iyi albümü, en iyi şarkısı vs.. gibi tartışmalar lüzumsuz geliyor bana. Dünya üzerinde kötü albümü olmayan bir-kaç gruptan biri bence adamlar. Belki çalmayı çok seviyorlardır, belki seyrici en çok o albümdeki şarkılarda gaza geliyordur sahneden bakıldığında, biz anlayamıyoruzdur, herşey olabilir. Ayu çıkabülü, daş düşebülü.

  12. caksu says:

    Ben çözdüm olayı :) Turun 20. yıl-kariyer olayını öne çıkaran konseptine göre hem kronolojik olarak hem de önceki-sonraki tarzlarının az çok kolajı olduğundan bana göre de kariyerlerinin ortasına oturan albümü seçmişler. En popüler albüm de olabilir belki. Diğer olasılıklarla karşılaştırınca bu seçim isabetli geliyor. Dvd yapsalar bari bir de. Dirge For November var.

  13. asturu says:

    kesinlikle en sevdiğim opeth albümü ve insanın tam olarak adlandıramadığı karanlık bir havası var. ki bu hava opeth’i en iyi tanımlayan şeydir kanımca. o konserlerden birinde olmak için bile ölürdüm ama ölmemin buna hiçbir faydası olmayacağını biliyorum, lanet. dvd’si çıksa da koşarak gidip alsak izlesek buradan özlem gidersek bari mikael’le. ah ah.

Yorum Yazın

*

"Yaptığım yorumlarda fotoğrafım da görüntülensin" diyorsan, seni böyle alalım.
Pasif Agresif, bir Wordpress marifetidir.